Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Şemsettin Sami, 1870’li yılların başlarında İstanbul’a geldikten bir müddet sonra tüm dikkatini Türk kültürü, sanatı, edebiyatı, dili gibi çeşitli konulara odaklar ve bu noktalarda derin araştırmalara girişir. Bunlardan özellikle dil, ayrı ve önemli bir yer işgal eder. O, 1880’li yılların başlarından ölüm tarihi olan 1904 yılına kadar Hafta, Sabah gibi devrin önemli süreli yayınlarında genel olarak dil, Türkçe, Türkçenin çeşitli sorunları ve özellikle de sadeleşme ile ilgili son derece dikkate değer makaleler kaleme alır. Bu makalelerde dile getirdiği görüş ve önerileriyle Şemsettin Sami, “Yeni Lisan” çıkışından önce tek başına sadeleşme meselesini ele alır, işler ve büyük ölçüde de sonrakilerin bir ön hazırlığı veya provasını yapar. Ancak işaret ettiğimiz tüm bu yönler bugünkü Türk bilim dünyasında çokça öne çıkmış ve işlenmiş değildir. İşte bu makalede onun, söz konusu süreli yayınlarda çıkmış yazılarına dayalı olarak, sadeleşme konusu üzerindeki görüş ve önerileri ele alınacak ve tartışılacaktır.
Şemsettin Sami çok yönlü kişiliğinin yanında önemli bir Türkolog olması ile de tanınır. Sami’nin Türk diline ve edebiyatına kazandırdığı eserler bugün kıymetini ve önemini korur hâldedir. Şemsettin Sami’nin eserlerinin merkezine yerleştirdiği fi kirleri, çağını aşan, bugünün ve geleceğin tartışmalarına ışık tutan bir mahiyet taşır. Biz bu çalışmamızda Şemsettin Sami’nin Türk dili hakkında ortaya koyduğu fikirleri, tespit ve tavsiyeleri bir araya getirerek onun kanaatleri üzerinden bir kompozisyon oluşturmaya gayret edeceğiz. Türk dilinin güncel meselelerinden bir tanesi olan sa deleşme konusu başta olmak üzere dil üzerine pek çok farklı noktadan perspektifler sunan Şemsettin Sami’nin fikirleri, bizlere aktüel tartışmalar üzerine özgün görüşler sunacaktır. Türk ve Arnavut toplumları için onu değerli ve sembol kılan entelektüel kişiliği ile Şemsettin Sami’nin dil alanında sunduğu imkânların değerlendirilerek bu görüşlerden mümkün olduğunca fazla istifade edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu istifadenin yoğun olabilmesi, Sami’yi ve eserlerini tanımakla mümkün olacaktır
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2012
ÖZ: Türk dili ve edebiyatı üzerine önemli eserleri olan Şemsettin Sami’ye ilişkin çalışmalar, bilindiği gibi daha hayattayken yapılmaya başlar. Bunlar, kimi tiyatroları, kimi diğer eserleri üzerindedir. Bununla birlikte Ş. Sami, bu sıralarda biyografik yönüyle de merak edilen ve öğrenilmek istenen bir kişidir. Bundan dolayıdır ki on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru dönemin etkili dergicilerinden biri olan ve Ş. Sami’ye büyük saygı duyan Ahmet İhsan, dönemin önemli dil ve edebiyat adamını dergi okurlarına tanıtabilmek maksadıyla Ş. Sami’yle görüşür ve ondan bizzat kendi kaleminden çıkmış tercüme-i hâlini alır ve bunu dergisinde yayımlar. Üstelik bu yazının başına Ş. Sami ile nasıl görüştüğünü, görüştüğü sıralarda onda gözlemlediklerini ve ayrıca derginin muhtelif kısımlarına da bizzat kendi çektiği fotoğrafları ekler. Bu makalede Ş. Sami ile ilgili biyografik çalışmalara katkı sunacağını düşündüğümüz Ahmet İhsan’ın “Şemsettin Sami Bey” başlıklı yazısı, küçük bir incelemeyle birlikte yeni yazıya aktarılarak sunulmuştur.
Uluslararası İki Toplumun Aydını Şemsettin Sami Sempozyumu Bildiri Kitabı, 2017
1870’li yılların başlarında İstanbul’a gelen ve bu tarihten sonra bazı seyahatleri dışında hayatının tamamını İstanbul’da geçiren Ş. Sami, Fransız İhtilali’ni müteakip İmparatorlukta yavaş yavaş hissedilmeye başlanan milliyetçilik düşüncesini ilk fark eden ve kavrayanlardan biri olarak kendini Türk kültürü, dili, sözlüğü, edebiyatı gibi alanlara hasreder. Bu çerçevede Türk edebiyatının ilk roman ve tiyatrolarından Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat’ı, Besa Yahut Ahde Vefa’yı; Fransızca, Arapça sözlüklerle birlikte özellikle Türkçenin kayda değer ilk sözlüklerinden biri olan Kamus-ı Türkî’yi; Türkçenin muhtelif dönem ve sahalarında ortaya çıkan Orhun Yazıtları, Kutadgu Bilig gibi temel eserlerini ve yanı sıra Türk dilinin çeşitli sorunlarını günün dergi ve gazetelerinde ele alıp incelediği, bugün bile önemini koruyan dikkate değer makalelerini hazırlar. Bu kısa değinmelerden anlaşılıyor ki Ş. Sami, hayatını kültürel bakımdan bağlı olduğu Türk milletinin hizmetine vakfetmiş ve bu doğrultuda yoğun şekilde çalışmıştır. Buna mukabil kökeni yani etnik kimliği ile ilgili yazdıkları ise alfabe ve dil bilgisi kitabı ile bazı ansiklopedik sözlüklerinde ve dergilerde karşımıza çıkan kimi maddelerle makalelerden ibarettir. Ancak bugün Türkiye’de ve özellikle de Arnavutluk’ta bazı kesimlerde söz konusu tarihsel realiteler göz ardı edilerek Ş. Sami’nin, gizli bir Türk düşmanı ve buna karşılık kuvvetli bir Arnavut milliyetçisi olduğu ileri sürülmektedir. Ancak Türk kültür, sanat, dil, sözlük ve edebiyat alanında bu kadar önemli çalışmaları olan, hayatını neredeyse Türklerin söz konusu yönlerine vakfeden Ş. Sami’ye yöneltilen bu suçlamaların gerçekliği nedir? Bugün için bunların gerçekliğini ya da sahteliğini test ettirecek argümanlar var mıdır? Bunlar, kuşkusuz cevaplanması son derece güç sorulardır. Çünkü bugün bu soruların birinci derecedeki muhatabı hayatta değildir. O hâlde burada daha makul olan bir yola başvurmak gerekir: Ş. Sami, Türkçede yazdığı eserlerinde kendi etnik kökeni Arnavut ile kültürel kimliği olan Türk’e nasıl bakıyor? Eserlerinde her iki kimliğe karşı lehte veya aleyhte nasıl bir tutum sergiliyor? Bu bildiride söz konusu açılardan hareketle Ş. Sami’nin kendi etnik ve kültürel kimliklerine bakışı, yaklaşımı ele alınmaya ve kavranmaya çalışılacaktır.
Sakarya Üniversitesi Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, 2019
Türk kültür, dil, edebiyat ve sözlükçülüğünün önemli ve etkin şahsiyetlerinden biri olan Şemsettin Sami, 1870’li yılların başlarında İstanbul’a geldikten sonra Şinasi, Namık Kemal gibi öncü ve diğer yenilikçi Tanzimat aydınları gibi devrin yenileşme faaliyetlerine kayıtsız kalmayarak kurulmaya ve kurumsallaştırılmaya çalışılmakta olan yeni edebiyatı yakından izlemiş ve söz konusu edebiyatın yenileşen taraflarını büyük bir heyecanla desteklediği gibi aksayan yönlerini de yapıcı eleştirel bir dille açıkça dikkatlere sunmuştur. Onun bu süreçte eski Türk edebiyatına yönelttiği eleştirileri ile yeni edebiyat karşısındaki tutumu, gerçekten de dikkate değerdir. Zira o, değişen zamanı fark etmiş yenilikçi bir aydın olarak süreç boyunca soğukkanlılığını büyük ölçüde muhafaza etmiş ve tüm değerlendirmelerini bu yaklaşımla objektif bir şekilde ortaya koymaya çalışmıştır. Bu makalede Tanzimat’ın bir kısmı ile Servet-i Fünûn döneminin tamamını bire bir idrak etmiş olan Ş. Sami’nin, inşa edilmekte/kurumsallaştırılmakta olan yeni edebiyata ilişkin gözlem, değerlendirme ve önerileri ile eski Türk edebiyatı karşısındaki tavrı, söz konusu süreçte kaleme almış olduğu yazılarından hareketle ele alınmaya, değerlendirilmeye ve anlaşılmaya çalışılmıştır.
Şemsettin Sami’s Turkish Personal Letters in the State Archives of Albania Abstract One of the most basic needs of human beings is to communicate with each other. People make such a communication verbally. However, letters had been the most common form of communication for a long distance. In this study, we examined three Turkish letters that related to Şemsettin Sami. Two of these letters were written by Sami, but the author of the third letter is not understood. All of these letters were written in Arabic alphabet and they have been registered in the funds of Sami Farsher at the State Archives of Albania. These letters have not been published before anywhere. I have converted these letters to the Latin alphabet and placed the original copy of the letter under Latinized letters. First letter: Şemsettin Sami wrote this letter to Mr. Rustem Beg and Mrs. Gulistan who lived in Korça(Görice) on November 9, 1902 (27 Teşrinievvel 1318). Şemseddin Sami gave the news of his daughter’s wedding ceremony. Another letter was written by Şemsettin Sami to Mr. Rustam Beg on November 12, 1985 (31 Teşrinievvel 1311). This letter thanks and gives a short answer to Mr. Rustem Beg. The third letter was written to the Şemsettin Sami. This letter was written on August 21, 1891 (August 9, 1307). The author of this letter cannot be understood from the signature. The first sentence of this letter is "My brother Sami Beg," . He/she talked about his/her malaria disease and inability to come to Istanbul. Keywords: Şemsettin Sami, the Albanian State Archives, Rustem Bey, personal letter
Osmanlı Bilimi Araştırmaları, 2019
Mathematician Şükrü Sayan (d. 1943) appended an article entitled “On a novel theory concerning the designation of imaginary quantities” to the end of his analytic geometry textbook Hendese-i Tahlîliyye (Vol.1, Istanbul, 1915), which is held to be the most proficient publication on the subject of the period, in Turkish. Although Sayan proposed to expose “a novel theory” the article, in fact, does not introduce a novel mathematical concept or facilitate algebraic calculations. Sayan’s article is primarily an explication of a notational modification, and represents yet another outcome of the Ottoman mathematicians’ ambition to come up with new work, rather than original and fundamental contributions to the field. Şükrü Sayan’s article is reviewed and assessed within the contexts of contemporary mathematics and analytic geometry.
Toplumsal Tarih, 2003
Şemsettin Sami'nin mitleştirilme sürecinin yapıçözümünü amaçlayan ve iki ülkenin kolektif bilincinde mevcut bu iki “mitsel” imajla ve bunların oluşum süreçleriyle ilgili halen sürmekte olan bir çalışmadan kısa notlar niteliğindeki bu makalede, sadece bazı genel gözlemler sunulacaktır.
Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi (Türk Dil Kurumu), 2011
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 2015
Bir Tanzimat aydını olan Şemsettin Sami, hayatını Türk kültürü, sanatı, edebiyatı, dili gibi son derece geniş bir sahaya adayan ve bu adanmışlığı hâlen bugün bile aşılamamış bazı ölmez eserleriyle somutlayan büyük bir âlimdir. Bu, tartışmasız bir gerçektir. Ancak o, sadece bu yönüyle değil, söz konusu eserlerdeki tavrı ve duruşuyla da son derece dikkate değer bir şahsiyettir. Çünkü Şemsettin Sami, devrin önemli cereyanlarından biri olan milliyetçiliğin gücünü çok erkenden fark eden ve bu çerçevede Türk kültürü, sanatı, dili ve edebiyatına yönelerek “Türkçü” tavrını açıkça belli edenlerdendir. Ne var ki Türk kültür ve irfanına hayatını vakfeden bu Türkçü âlim, kendisine isnat edilen Arnavutluk Ne İdi, Nedir, Ne Olacak? adlı eser dolayısıyla Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde Türkçü tavrından taban tabana zıt bir görüntüyle söz konusu edilecektir. Üstelik bunu, ilginç ama kendisi gibi Türkçü bir isim olan Orhan Seyfi Orhon gündeme getirecektir. Orhan Seyfi Orhon, 1940’lı yılların ortalarına doğru yukarıda adını andığımız eser üzerine başında bulunduğu Çınaraltı dergisinde “Koynumuzda Beslediklerimiz! Bir Hiyanet ve Nankörlük Vesikası” başlıklı bir dizi neşriyatta bulunur. Bu neşriyatta Şemsettin Sami’ye isnat edilen Arnavutluk Ne İdi, Nedir, Ne Olacak? adlı metinden bazı pasajlar verirken beraberinde dikkatli bir dille yorumlarda bulunur. Buna, diğer gazetelerden yazarlar ve okurlar da katılır. Böylece konu farklı noktalara evrilir ve bir tartışma süreci başlar. Bu makalede söz konusu neşriyat üzerine başlayan tartışmalar merkeze alınarak değerlendirilecektir.
Journal of Turkish Studies, 2014
Tanzimat aydınları Türk milliyetçiliği fikrinin ortaya çıkmasıyla birlikte Çağatay Türkçesini de Türk dilinin asıl edebî dili olarak görmeğe başlamışlardır. Tanzimat aydınları içinde Suavi, Ahmed Vefik Paşa, Ahmet Midhat Efendi ve Şemseddin Sâmi'nin bu kapsamda ilginç görüşleri bulunmaktadır. Bu dönemde Orhun kitâbeleri ve Uygur metinleri gibi Eski Türkçe dil yadigârları henüz gün yüzüne çıkmamıştır. Yeni yayımlanan Kutadgu Bilig'in muhtevası ve dil özellikleri de yeterince bilinmemektedir. Tanzimat aydınları batılı Türkologların Çağatay Türkçesine yönelik yayınlarının ve bilhassa Á. Vámbéry'nin Çağatay Türkçesi ile ilgili görüşlerinin yoğun tesiri altında kalmışlardır. Bu etkilenme sonucunda Türklerin asıl vatanının Orta Asya olduğunu öğrenmişler, orada kullanılmakta olan Türkçenin de asıl Türk dili olduğuna kanaat getirmişlerdir. Çünkü onların nazarında her dilin bir tek asıl vatanı vardır ve bir dilin en doğru şekli de asıl vatanında kullanılır. Buna göre Türkçenin asıl vatanı da Orta Asya'dır. Ancak Çağatay Türkçesi kendi vatanında, yani Türkistan'da, ceditçi aydınların, eskiden kalma bir dil olduğu, konuşma diliyle uyum sağlamadığı gibi tezlerle dışlanmağa çalışılmıştır. Abdurrauf Fıtrat, Abdülhamid Süleyman [Çolpan] gibi milliyetçi aydınların öncülüğünde oluşturulan "Çağatay Birliği" adlı karşı hareketin gayretlerine rağmen, yazı dili ile konuşma dili arasındaki farkların kaldırılması, yazı dilinin mahallî unsurlara dayanması gerektiği görüşünün hâkim olması sonucunda, Çağatay Türkçesi yerini Özbek ve Yeni Uygur Türkçeleri gibi birkaç yeni şiveye bırakmıştır.
2013
After Orchon Inscriptions had deciphered by V. Thomsen in 1893, Necip Asim and Şemsettin Sami worked in Ottoman Empire firstly. Şemsettin Sami studied completely for the first time in 1903. But this work published 2011. He built his work on W. Radloff and V. Thomsen's works. But he criticized on many issues him. Şemsettin Sami's etymological expreiments were studied in this paper. Divanu Lugati't-Turk wasn't found and vocabularies of Turkic languages wasn't revealed in that period.
International Journal of Languages Education
Sabahattin Ali is one of the important writers and poets of Turkish Literature in the Republican Period. Sabahattin Ali's novel "Madonna in a fur coat" was first published in 1940 under the title "Büyük Hikaye" in the newspaper "Hakikat" in 48 chapters and published in 1943 by the Remzi Bookstore. The works of Sabahattin Ali have been translated into many languages. "Madonna in a fur coat" was included in the "Modern Classics" series of British Publisher Penguin at the beginning of 2016, and was translated into English for the first time in 1973 by Maureen Freely and Alexander Dawe under the Modern Classics Series of Penguin Publishing. It has also been published in German (Dörlemann), French (Le Serpent a Plumes), Russian (Ad Marginem Press), Croatian (Hena Com), Arabic (Sphinx) and Albanian (Shkupi); Spanish (Salamandra), Italian (Scritturapura), Dutch (Verlag Van Gennep) versions are being prepared. In this study, the translation of Sabahattin Ali's novel" Madonna in a fur coat" by Georgian Turcologist Dr. Nana Canaşia into the translation titled "მადონა ბეწვის მანტოში/Madona Betsvis Mantoşi" in 2017 will be focused in a comparative text analysis with target focused approach and there will be an attempt to present suggestions for translation of texts. This study has an important place in the comparison of original text to translation text with target focused approach. In particular, the translation of the work by the translator and the use of his own specific interpretation for the translation of the text determine the main subject of the research.
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, 2019
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/832906 Şemsettin Sami (1850-1904) kısa sayılabilecek ömründen geriye pek çok edebî eser bırakarak edebiyat tarihimizdeki yerini almıştır. Yazar, edebî çalışmalarının yanında dil ile ilgili pek çok akademik çalışmaya da imza atmıştır. Çalışmaları müstakil olarak yayımlanmakla birlikte, dönemin süreli yayınlarında da yazarın makalelerine rastlanmaktadır. Bunun yanında sözlükçülük alanında da çalışmalar yapan yazarın ilk eseri, Fransızca-Türkçe olarak hazırladığı Kâmûs-ı Fransevî’dir. Bunu Türkçe-Fransızca hazırlamış olduğu aynı isimli sözlüğü takip edecektir. Bu makalede Kâmûs-ı Fransevî’nin Türk sözlükçülüğündeki yeri belirlenmeye, eserle ilgili eksik noktalar aydınlatılmaya çalışılacaktır.
Şemsettin Sami'nin bilinen Memluk sahası sözlüklerini birleştirerek tasnif ettiği Memluk Kıpçak Türkçesi sözlüğünün tanıtımı. [Not: Bu eser daha sonra Veibe Dauti tarafından Yüksek Lisans tezi olarak çalışılmıştır.]
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, S.2, 2009
Ali Ekrem, opposed to Yeni Lisiin brought out by Omer Seyfettin and his fellows, in his verse work Lisiin-1 Osmiini, which he wrote in 1914 and published in 1916. This work opposed to trend of purity in language and backed up the understanding of language of Servet-i Filniin followers in which they supported Arabic and Persian words and phrases, which were quite difficult to understand. In this article, Lisiin-1 Osmiini, which is quite important in terms of language and meter, has been analysed and evaluated. It also has been copied into today's Turkish Latin alphabet.
Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi (SKAD), 2019
Bu çalışmada, Şemseddin Sami’nin gazetecilik ve dergiciliği ile ilgili kısa bir bilgi verildikten sonra Hafta’nın tüm sayıları dikkate alınarak bir tanıtım ve incelemesi yapılacak, ardından dergide bulunan yazıların sistematik indeksine yer verilecektir. Şemseddin Sami; roman, tiyatro, tercüme, ansiklopedi, lügat, gramer çalışmaları gibi eserleri ile bilinen Türk dilinin önemli yazar ve araştırmacılarındandır. Dilinin sadeleştirilmesi, eğitim ve öğretimin yaygınlaştırılması gibi konuların yanında bilimsel bilginin halka aktarılması meselesine de büyük önem vermiştir. “Cep Kütüphanesi” serisi ve ardından çıkardığı Aile ve Hafta dergileri bu amaca hizmet eden ansiklopedi çalışmalarının birer öncüsü niteliğindedir. 1880 yılında Aile dergisiyle kadın ve çocukların eğitilmesi konusuna odaklanan Şemseddin Sami, ardından çıkardığı Hafta dergisi ile hedef kitlesini genişleterek bu amacını devam ettirir. “Devrininciddi mecmualarından biri” olarak kabul edilen Hafta’da dil, edebiyat, eğitim, sanat, felsefe, tarih, coğrafya, fen bilimleri, antropoloji gibi pek çok alandaki bilginin halka tanıtılması amacını taşıyan yazılar mevcuttur. Anahtar Kelime:Şemseddin Sami, Hafta Mecmuası, Hafta Dergisi, Türk Dili ve Edebiyatı
Şemsettin Sami, as an prominent name of Turkish Language and Literature community has been known by his linguistic, literature and historical works. At that period Sami was living in a small town called Frashëri, province of Janina (or Ioannina) in Albania ruled by the Ottoman Empire administration. During his location in Istanbul he served to the Turkish language, history and literature, also had an important part in the establishment of Albania. He had prosecute the chairmanship of Albanian Community formed in Istanbul, he had prepare the Albanian alphabet and by his work titled "What Is The Past, The Present and The Future of Albania?", he showed the way to re-build the Albania
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.