Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
18 pages
1 file
Max Weber, Avrupa’nın gerçekleştirmiş olduğu sanayi devrimine veya kapitalizm aşamasına İslam’ın geçemediğini söyler. Söyleminin ya da suçlamasının temeline de irrasyonelliği oturtur. Bu söyleme karşı cevap Sabri F. Ülgener’den gelir. Türkiye’de Osmanlı iktisat zihniyetini mesele olarak ele alan ilk iktisat tarihçi Ülgener’dir. Ülgener, söz konusu irrasyonelliğin İslam’dan değil, tasavvufun batinî bir yorumundan kaynaklandığını ispatlamaya çalışır. Ahmet Güner Sayar da bu konuda Ülgüner’i takip eder. Ancak sonuçta 'irrasyonellik' suçlaması bir şekilde kabul edilmiş olur. Amacım, irrasyonellikle itham edilen İslâm’ın içinde yer alan Osmanlı’nın ne ölçüde öyle olduğunu veya olmadığını tartışmaktır. Konu, armağan açısından ele alınmaya çalışılmıştır.
Tarih sahnesine küçük bir uç beyliği olarak çıkan Osmanlıların kuruluş süreci, sonraki dönemlere nazaran, konuyla ilgili kaynakların yetersiz olması ve bu kaynaklar arasındaki çelişkili ifadeler sebebiyle farklı yorumlara neden olmuştur. Bu çalışmada şu ana kadar yapılan bu yorumlar ile kuruluş sürecini etkileyen temel unsurlar, Osmanlı büyümesinin nedenleri ve kuruluşun üç önemli hükümdarı üzerinde döneme ait kronikler ve kaynaklar aracılığıyla yeni tespit ve değerlendirmeler yapılmıştır. End stage of history, a small principality in the establishment process of the Ottomans, compared to following years, on the issue of resources is inadequate and has led to different interpretations because of conflicting results between these sources. In this study the comments made so far with the main factors affecting the process of organization, and the organization's three major reasons for the growth of the Ottoman ruler of the chronicles of the period and the sources identified and assessments have been made through the new. Key Words: Ottoman Empire, Enterprise, Ertugrul Bey, Osman Bey, Orhan Bey. ·
Belgi Dergisi, 2021
Grape production showed an export oriented development in the 19th century Ottoman Empire as a result of the incorporation into capitalist world economy and free trade agreements signed at that period. In parallel to rising foreign demand, grape production increased significantly. However, the Ottoman grapery experienced a crisis with the decrease of grape exportation by the 1890s. In this environment, the grape growers who could not export their products applied to the authorities to solve their problems. The grape growers' applications, which intensified between the years of 1893 and 1894, revived after 1908. The advent of the second constitutional era motivated the local Ottoman producers to express their demands as it gave a new stimulus to many social movements. The Spirits Law of 1909 is significant in terms of meeting these demands by the government. It aimed to promote the use of local grapes by limiting the importation of spirits. In this context, the Spirits Law of 1909 can be evaluated as a reflection of the national economy policy. The social movements of the second constitutional era, which made propaganda for the use of "national" products and also called for the boycott of foreign imported products, were important in the rise of national economy policy. Another striking point regarding the Spirits Law of 1909 is that the law was brought to the agenda of the parliament shortly after its adoption and its implementation was postponed with the request of the Ottoman government this time. It is understood that the protests of foreign governments compelled the Ottoman government to pull back since the government could not bear the consequences of sanctions which would be imposed by foreign powers. This situation clearly shows that the issue of economic independence became a huge problem for the Ottoman State. From this point of view, the Spirits Law illustrates how the economic dependence of the Ottoman Empire disrupted its political independence.
Osmanlı Üretim İlişkileri Osmanlı, sınıflı bir toplum olup sınıflar arasındaki farklılıklar belirgindir. Bu durum, yasalarla da belirlenmiştir. Sömürülen sınıfı, üretici olan ve ''reaya" olarak adlandırılan çiftçiler ile zanaatçılar oluştururken sömürücü sınıfı, gelirlerine göre sıralanan, hiyerarşik bir yapıya bağlı olarak örgütlenmiş feodaller ve alt feodaller oluşturmaktadır. Üretici olan reaya, sipahinin toprağında çalışmak ve artı ürünü değişik vergiler şeklinde sipahiye vermek zorundadır. Sipahi ise topraktan elde edilen gelirin bir kısmına el koyan alt feodaldir. "Köylü, tam bir mülkiyet hakkından yoksundur. Örneğin tarlasını satmak, hibe etmek, vasiyet etmek, mirasçılarına aktarmak, istediği biçimde kullanmak ve değerlendirmek özgürlüğüne sahip değildir." 2 Köylünün toprağı işletme hakkı oğul ve torunlarına geçmektedir. Zaten reaya, oğlu da reaya sayıldığından sahibi-i arz'ın (toprak sahibinin) toprağında çalışmak zorundadır.
TÜRK CUMHURİYETLERİ ARASINDA BİR İKTİSADİ İŞBİRLİĞİ, 2022
Günümüz dünyasında ülkeler bölgeselleşmeye, coğrafi, sosyo - ekonomik ve kalkınma düzeyi bakımından yakın oldukları ülkelerle işbirliği kurmaya yönelik girişimlerde bulunmaktadırlar. Bu da dünyanın şeklinin değişmesine neden olmaktadır. SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan Azerbaycan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri de dünyanın bu değişiminden geri kalmamak ve yeni dünya düzenine ayak uydurmaları için girişimlerde bulunmakta ve stratejiler geliştirmektedirler. Bu konudaki arayışlardan birisi de adı geçen ülkelerin Türkiye ile birlikte belli iktisadi işbirliği organizasyonları şeklinde görülmektedir. Bu çalışmada Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığının ilk yıllarında 1992-2000 yıllarında coğrafi ve sosyo-ekonomik durumları, aralarında iktisadi işbirliğinin söz konusu olabilirliği tarafımızdan araştırılmış, ayrıca dünyadaki işbirliği modelleri ve uygulama örnekleri incelenmiştir. Yukarıda söylenenlerden hareketle Türk Cumhuriyetleri arasında bir işbirliği olasılığı araştırılmış ve uzun vadede Türk Cumhuriyetleri arasında başarılı bir ekonomik işbirliğinin kurulabilmesinin şartlarının mevcut olduğu kanaatine varılmıştır. Bu çalışma 2002 yılında Prof. Dr. Mecit EŞ’in danışmanlığında Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enistitüsü’nde Fuad SALAMOV (SELAMZADE) tarafından savunulmuş “Türk Cumhuriyetleri Arasında Bir İktisadi İşbirliği Ortamının Araştırılması” adlı Yüksek lisans tezinden türetilmiştir.
Iğdır Üni. Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Osmanlı İdari Teşkilatında Manavgat (XV. – XVIII. Yüzyıllar) Özet Manavgat ve çevresi Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat döneminde Türk hâkimiyetine geçmiştir. Selçuklular döneminde Alanya, Antalya ve Konya arasındaki ticarete bağlı olarak parlak bir dönem yaşayan Manavgat, beyleri döneminde bir süre yarı bağımsız olmuş, sonra Teke ve Karamanoğulları hâkimiyetine girmiş ve Cumhuriyet dönemine kadar da Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Osmanlı döneminde Manavgat’ın, idari statüsünde birçok değişiklik olmuştur. Yapılan yeni fetihler, güvenlik kaynaklı yaşanan sorunlar, zaman içinde değişen şartların da etkisiyle, XV. – XVII. yüzyıllarda, idari bakımdan önemli değişikliklere uğramıştır. XV. yüzyılda nahiye, XVI. yüzyıl başlarında kısa bir süre kendi ismiyle anılan sancağın merkezi, daha sonra ise kazâ olmuştur. Bu çalışmada Manavgat’ın, Osmanlı hâkimiyetine girişinden XVIII. yüzyıl sonlarına kadar geçen dönemdeki idarî statüsüne değinilmiş, kazâ ve nahiyelerinde yaşanan idari değişiklikler ele alınmıştır. Bölgede yaşanan olaylar ile idari taksimatta yapılan düzenlemeler arasında bağ kurulmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile aynı zamanda Manavgat’a komşu ve aynı sancak içerisinde yer almaları sebebiyle Alanya ve Manavgat ile ilişkili İbradı ve Akseki’nin de idarî durumu büyük ölçüde ortaya konmuştur. Kısaca ifade etmek gerekir ise bu çalışma ile Manavgat’ın XVIII. yüzyıl sonlarına kadar geçirdiği idari değişiklikler sebep – sonuç ilişkisi içerisinde ele alınmıştır. Çalışma sonunda bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Yapılan çalışmanın Manavgat’ın ve yakın çevresinin idari tarihine katkı yapacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Dönemi, İdarî Yapı, Manavgat. Manavgat in Ottoman Administrative Structure (15th – 18th Centuries) Abstract Manavgat and its vicinity were conquered by Turks during the reign of Turkish Seljuk Sultan Aladdin Keykubat. During the Seljuk period, Manavgat that experienced a shining era due to the trade between Alanya, Antalya and Konya, became semi-independent during this period under the realm of Teke and Karamanoğulları and remained under Ottoman rule until the Republican period. The administrative status of Manavgat experienced several changes during the Ottoman period. New conquests, security problems, the impact of changing conditions between the 15th and 17th centuries. In the 15th century, it became a district, it became the center of the sanjak of the same name in early 16th century, and then it became a township. In this study, the administrative status of Manavgat was discussed between the time it became Ottoman land and the late 18th century and the administrative changes in Manavgat township and related districts were scrıtinized. An attempt was made to establish a relationship between the local events and the organizations conducted in the administrative division. In the present study, the administrative organization in İbradı and Akseki township related to Alanya and Manavgat was discussed, as well as Manavgat itself. In short, the administrative changes that were witnessed in Manavgat until the late 18th century were addressed within the context of causality. At the end of the paper, certain assessments were presented. It was considered that the present study would make a contribution to the administrative history of Manavgat and its vicinity. Keywords: Ottoman period, administrative structure, Manavgat.
Sosyal Bilimler Dergisi (SOBİDER)/The Journal of Social Science, 2018
Osmanlı İmparatorluğu’nun maddeci tarih analizi yapılırken ve toprak mülkiyeti sistemi anlaşılmaya çalışılırken, üzerinde durulması gereken konulardan biri de özellikle 1960’ların ikinci yarısından itibaren, Türkiye siyasi düşünce hayatında bir tartışma konusu haline gelen Asya Tipi Üretim Tarzı’dır (ATÜT). Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de ATÜT tartışmalarının nasıl başladığını ve geliştiğini kavramsal bir çerçeve içerisinde ortaya koyabilmektir. Bu yapılırken öncelikle ATÜT kavramının ne ifade ettiğinin anlaşılabilmesi için bir literatür taraması yapılmış, ulusal ve uluslararası kaynaklardan yararlanılmıştır. Daha sonra Türkiye’de ATÜT tartışmalarının gelişimi incelenmiştir. Dünyada ATÜT tartışmaları 1920’lerde başlarken Türkiye’de bu tartışmaların ancak 1960’lardan sonra başladığı görülmüştür. Bu durumun nedenleri arasında ilk olarak diğer fikir akımlarında olduğu gibi bunda da eleştirici, araştırıcı ve tam olarak bilimsel olunamamış olması vardır. Diğer taraftan 1960’larla birlikte yeni bir tarih anlayışı oluşmuş, az gelişmişlik ve geri kalmışlık gibi kavramlara, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti bağlamında daha fazla ilgi gösterilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin az gelişmişliğinin nedenleri Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi, sosyal, iktisadi yapısında ve Batı ile artan iktisadi ilişkilerinde aranmaya başlanmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Atatürk Yolu Dergisi, 2023
DergiPark (Istanbul University), 2017
Enderun Dergisi, 2018
Yediiklim Dergisi, 2021
OSMANLI İMPARATORLUĞU İÇİN BİR KIRILMA NOKTASI: ÂYANLIĞIN YAYGINLAŞMASI | Kavramlarla Okumak, Düşünmek, Yazmak 3, 2020
Osmanlı Devletinde Beylerbeyliği Müessesi , 2021
Journal of History School
Atatürk Yolu, 2020
Journal of Turkish Studies, 2015
4. Uluslararası Felsefe, Eğitim, Sanat ve Bilim Tarihi Sempozyumu, 14-18 Nisan 2021- Muğla/4th International Symposium on Philosophy, Education, Arts and History of Science, April 14-18, 2021 - Muğla., 2021
Avrasya İncelemeleri Dergisi-Journal of Eurasian Inquires 2018; VII/2: 154-181, 2018
Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2022