Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Üniversitelerimizin Eski Türk Edebiyatı kürsülerinde yapılan çalışmalar arasında metin şerhleri ve tahlilleri önemli bir yer tutar. Klasik şiirimizin söylendiği dönemin anlayışının (muhtelif nedenlerden dolayı) zamanla değişmesiyle birlikte, bu şiiri anlayan insanların azalması ve yetişen yeni kuşakların bu edebiyat ürünlerini anlamakta zorluk çekmeleri bu tip çalışmaların başlıca sebebi olmuştur. Özellikle idadilerin ve Darülfünûn Edebiyat Şubesinin açılması ve burada Şerh-i Mütûn-ı Edebiyye dersinin olması, hem derslerde okutulacak ders kitaplarının yazılmasını sağlamış, hem de bu ihtiyaç doğrultusunda üniversitelerde çalışmalar yapılmasının zeminini oluşturmuştur.
Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, 2022
ÖZ Farklı, özgün olma endişesi ve tanınma uğraşılarına rağmen şairlere ait eserler, şiirler hatta hayat hikâyeleri birbirine karışabilmektedir. Mahlas, şair(ler) veya kaleme alınan eser (ler)de farklılık ve özgünlük bağlamında ayırıcı görev üstlenebilir. Klâsik Türk Edebiyatında şairlerin neredeyse tamamı mahlas/müstear isim kullanmışlardır. Ancak çeşitli sebeplerden ötürü bazı mahlasların daha önce başkaları tarafından da kullanılabildiği durumlar söz konusu olmuştur. Bu durum bir dizi karışıklığı da beraberinde getirmektedir. Bir diğer ifade ile aynı mahlas ile şiir yazma, şairlerin şiirlerinin karışmasına yol açabilmektedir. Biyografik eserlerde, tezkirelerde olduğu gibi birleştirilmiş eser ve/veya şiir seçkisi olan mecmularda aynı mahlası taşıyan şiirler/şairler bulunmaktadır. Şiirlerin varlığı edebiyata katkı bağlamında olumlu olmakla birlikte bazen hangi şaire ait olduğu noktasında karmaşaya da sebebiyet vermektedir. Kaynaklarda ve tezkirelerde belirtildiği kadarıyla, Klâsik Türk şiirinde, 15 veya 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar, eserlerinde ve şiirlerinde Fasîhî mahlasını kullanan bazı şairler bulunur. Bu şairlerden birine ait tespit edilen Türkçe Divan bulunmaktadır. Diğer şairlerden bazılarının ise divanları, henüz tespit edilmemiştir. Bir kısmının ise şiir mecmualarında şiirlerine rastlamak mümkündür. Ayırıcı bir özellik taşımadığı sürece mecmualardaki şiirlerin hangi Fasîhî'ye ait olduğunu belirlemek güçtür. Ancak karşılaştırmalı bir analiz sonucu, mümkün mertebe bazı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Çalışmamızda kaynaklarda ve akademik çalışmalarda tanıtılan Fasîhî mahlaslı şairler üzerinde durulacak ve Hasan Fasîhî'ye atfedilen Divan'ın değerlendirilmesi yapılacaktır. Elde edilen verilerin/bulguların kendi arasındaki, birbiriyle olan alakaları ve
Journal of Turkish Studies, 2014
Osmanlı Devleti'nde kadı, görevleri genişlemiş önemli bir âmir, otorite ve hukuk adamıdır. Kadı olarak atananlarda aranan, belirli hususiyetler vardır. Ancak XVII. asırda Osmanlı Devleti'nin idarî ve siyasî yapısında görülen çözülmeler, adalet sistemine de yansımıştır. Artık kadılar eskisi kadar titizlikle seçilmemekte, seçilip başa gelen bazı kadılar da işlerinin gereğine aykırı davranmaktadır. Makalemizin konusu olan manzume, bu bozulmaya ışık tutar niteliktedir. Çalışmamızda, öncelikle "kadı" kelimesinin kökeni hakkında bilgi verilmiş; Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde geçtiği kadarıyla kadılıktan söz edilmiş; kadılık mesleği ile ilgili geniş bilgiler sunulmuş; daha sonra Klasik Türk Edebiyatında ve Türk Folklorunda öne çıkan kadı tipinin özelliklerine yer verilmiştir. İncelenen eserlerde kadılar, insanların mallarını alan; hukuku çiğneyen; yanlış fetvalar vererek hakka bâtıl, bâtıla hak diyen; sarhoş, esrarkeş; hükümleri rüşvet karşılığı satan; adaleti sağlayamayan, verdiği hükümlerle halka zulmeden kişilerdir. Aynı husus, çalışmamıza konu olan eserde, Muhyiddin'in şiirinde de geçerlidir. Zamanın uleması da okuduğu ilim ile amel etmeyen, bu sebeple ahirette ilmin şefaatini ummaması gereken, kendi aklından söz söyleyip kitaba başvurmaya tenezzül etmeyen, kendini hikmet sahibi zanneden, Allah'tan korkmayan, şeriat ile amel etmeyen kişilerdir. Şair, bu şahsiyetleri sert bir biçimde eleştirir ve onlara nasihat eder. 17. yüzyılda yazılmış olan bu şiir, dönemin siyasî olayları dolayısıyla bozulan ictimaî yapıyı çok açık bir biçimde gözler önüne sermektedir.
VIII. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Alî Emîrî Hatırasına) -Uluslararası, 2012
İletişimin yeni yöntemlerle giderek hızlanması ve gelişen teknoloji, her iş alanında ciddi yeniliklere ve değişikliklere yol açtığı gibi akademik çalışmalar sırasında da araştırmacılara büyük kolaylıklar sağlamıştır. Bilgi kaynaklarının basılı ortamdan elektronik ortama taşınması ile birlikte e-kütüphaneler, e-dergiler, e-tezler ve diğer veritabanları gibi oluşumlar yapılan araştırmalar sırasında temel başvuru alanları haline gelmiştir. Bu bildiride elektronik veri kaynaklarının Klâsik Türk Edebiyatı çalışmalarındaki katkıları üzerinde durulmuş, bu saha ile ilgili e-kaynakların listesi hazırlanarak araştırmacıların istifadesine sunulmuştur.
Journal of Turkish Research Institute, 1998
TALİD, 2007
Cumhuriyet dönemi klasik Türk edebiyatı çalışmaları, önce şahısların gayretleriyle gelişmiş ve daha sonra üniversitelerde kurumsallaşmaya başlamıştır. Daha sonra değişik inceleme yöntemleri geliştirilmeye başlanmıştır. Mukayese ve tahlil gibi yöntemlerin revaçta olduğu bir dönem olmuş; bu dönemde bazı akademisyenşler ekol şahsiyet olmuştur. 1980'lerden sonra klasik Türk edebiyatı ile ilgili bilgiler popülize olmaya başlamış ve topluma mal olmuştur.
Edebî eserin estetik değeri hakkında fikir verecek simetri, bu çalışmada günlük kullanımlardan, sanat ve edebiyattaki kullanımlara kadar örneklerle anlatılmış, edebiyat simetri ilişkisi klâsik Türk edebiyatı bağlamında ele alınmıştır.
Al Farabi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Daha yirmi beş yıl öncesine kadar hakkında şöyle böyle bilgilere sâhip olduğumuz “şerh” kavramı ve onun etrâfında gelişen gelenek hakkında son yıllarda bir hayli mâlumât edinmiş vaziyetteyiz. 12-13 Nisan 2007’de İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Anısına I. Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu’nda “Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi” başlığı altında sunduğumuz tebliğ ardından sahada yeni yeni yayınlar, yüksek lisans, doktora ve doçentlik takdim tezi tarzında akademik çalışmalar yapıldı veya yaptırıldı. Biz bu tebliğ çerçevesinde, esâsında “bir metni daha iyi anlama gayreti” olarak görebileceğimiz, bir nev’i tefsir olan şerhler hakkında, örneklerle derleyici bilgiler vermek niyetindeyiz. Böylece, hem yapmış ve yaptırmış olduğumuz çalışmalara şöyle bir temas etmiş olacağız, hem de yaklaşık 10 yıldır önemli sayıda yayının yapıldığı bu alandaki mevcut inceleme konularına da işaret etmiş olacağız. Sadece, yapmış olduğumuz tasnife ve eklemelere bile bakıldığında, bu alandaki daha pek çok eser ve konunun ehlini beklediğini söylememiz mümkündür. Belli bir birikime ulaşmadan, bu alanda çalışmanın ne kadar zor olduğu da ayrıca erbâbına malumdur.
Turk Kulturu lncelemeleri Dergisi, 2019
ÖZET Klâsik Türk şiirinin doğru bir şekilde anlaşılması için deyimler, atasözleri, halk inanışları, gelenek ve görenekler, âdetler, yaşam tarzı vb. unsurların bilinmesi önemlidir. Çünkü şairler, bunların her birini şiirlerinde kullanmış ve zengin anlam katmanları oluşturmuşlardır. Bunların bilinmemesi ya da eksik/yanlış bilinmesi, o manzumelerin gerçek manalarının anlaşılamamasına veya şiirin farklı yorumlarının gözden kaçmasına sebep olabilir. Öyle ki bazen tek bir kavram bile şiire yeni ve zengin anlamlar kazandırabilmektedir. Şu halde klâsik şiirde geçen her bir kavramın hangi anlam çerçevelerinde kullanıldığının ve gelenek içinde ne gibi inanışları yansıttığının bilinmesi, bu şiirin hakkıyla anlaşılabilmesi için son derece önemlidir. Bu çalışmada da 'akrep' ve onun klâsik Türk şiirindeki kullanımları üzerinde durulacaktır. Akrep, zehirli ve ürkütücü bir canlı, burç ve saat aksamından bir parça gibi farklı kavramları ifade eder. Sahip olduğu özellikler ve gelenek içinde taşıdığı inanışlarla kullanıldığı şiirin manasını derinleştirmekte ve zaman zaman yeni anlam katmanları oluşturmaktadır. Özellikle bir burç ve zehirli bir hayvan olarak farklı deyim ve inanışların odak noktasında bulunan akrep, klâsik Türk edebiyatında zengin bir kullanım alanına sahiptir. Kalb sanatıyla kullanımı ise şiirin anlam katmanı ve sanat değerini artırması açısından oldukça dikkat çekicidir. Akreple ilgili anlam çerçevesi ve inanışların tespitiyle hem ilgili manzumelerin daha doğru anlaşılmasına yardımcı olunacak hem de bugün için unutulmuş olan bazı hususların hatırlatılmasına ve kayda alınmasına çalışılacaktır. A n a h t a r K e l i m e l e r Akrep, klâsik Türk edebiyatı, burç, deyim, atasözü, halk inanışı.
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Öz İslâmiyet, Türkleri sosyal, kültürel ve edebî anlamda değiştirip dönüştürmüştür. Bilindiği üzere, İslâm kültür ve medeniyeti içerisinde Araplar ve İranlılar da yer almaktadır. Şairler, yapıtlarını ortaya koyarken kendi toplumlarına ait millî unsurların yanında ortak İslâm Medeniyeti'ne ait öğelerden de istifade etmişler, birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bu bağlamda, şairlerin eserlerinde yansıma bulan unsurlardan biri de, İran ve Arap toplumları yanında Osmanlı'da da yaygın olarak görülen tefe'ül âdetidir. Sözlük anlamı itibariyle ‚hayra yorma‛ manasına gelen tefe'ül, başlanılacak bir işin, çıkılacak bir seferin vb. hayırlı olup olmadığını değerlendirme gayretidir. Yıldız falı, remil, el falı, çiçek falı, kuş falı gibi çeşitleri olmakla birlikte tefe'ülün en sık rastlanılan türü kitap falıdır. Tefe'üle başlamadan evvel abdest alma, kıbleye doğru oturma, eûzü besmeleden sonra birtakım âyetlerin yanında salâvat okuyup sevabını Hz. Peygamber'e bağışlama gibi birtakım ritüeller vardır. Akabinde bir niyet tutulduktan sonra tefe'ül edilecek kitaptan rastgele bir sayfa açıp o sayfada karşılaşılan yazılara binaen yapılacak işin hayır olup olmadığına dair bir işaret aranır. Şiirlerinden anlaşıldığı üzere, içinde yaşadıkları topluma ait hususlara yabancı olmayan Osmanlı şairleri de tefe'ülde bulunmuştur. Şairler, tefe'ül için Kur'ân-ı Kerîm ve Mevlânâ'nın Mesnevî'si başta olmak üzere Fuzûlî, Atâyî, Hayâlî gibi önde gelen Osmanlı şairlerinin divanları yanında Hâfız, Örfî ve Enverî'nin divanları, Sa'dî-i Şîrâzî'nin Gülistân'ı gibi İran sahası şairlerinin eserlerinden de istifade etmişlerdir. Çalışmada öncelikle tefe'ül geleneği hakkında kısaca bilgi verilecek, daha sonra Osmanlı şiirinde tefe'ül âdetinin bulduğu akisler örnek beyitler yardımıyla ortaya konulacaktır.
Turkish Studies, 2007
KLÂSİK TÜRK EDEBİYATI METİNLERİNİ ANLAMADA MODERN YAKLAŞIMLAR İlhan GENÇ * ÖZET Klasik Türk edebiyatı sahasında akademik çerçevede yapılan Metin Neşirleri hemen hemen azami seviyeye ulaşmıştır. Zirve sayılan edebiyat metinleri neredeyse tamamlanmış, ikinci üçüncü derecedeki metinler de sürekli yayınlanmaktadır. Metin merkezli metin incelemesi şeklindeki ilmî çalışmalar da yine bu çerçevede sürdürülmektedir. Bundan sonraki klasik metinlerin anlama ve yorumlama çalışmaları için çağdaş yorumlama teorilerinden de metot bakımından yararlanmak gerekecektir. Çağdaş hermeneutik/yorumlama kuramı, "hakikat, bilgi, anlam, anlama, yorumlama, uygulama, tarih, gelenek, dil, metot, ön-anlama, nesnellik (objektiflik), öznellik (sübjektiflik)" gibi temel felsefî problemleri epistemoloji ve bilimsel yöntemler çerçevesinde tartışmaktadır. Bu bakımdan söz konusu estetiğe dair teorilerin anlaşılması Klâsik metinlerimize bakışı değiştirebilecektir. Bu sebeple makalemizde Klasik metinleri anlamada uygulanabilecek modern yaklaşımlar üzerinde durulacaktır.
Journal of Turkish Research Institute, 2018
Bahr-ı tavil is one of the poetry forms that its samples are occasionally seen in classical Turkish literature. Generally, the most important feature of bahr-ı tavils that the relationship between the lover and sweet is told is that the poetry and prose are written intricately and the selected expression is dominant. These poems which are written in the simpler language than the other poetry types and they are generally written in the sequential form of fe'ilatün tefile in the aruz prosody. Ahmet Pasha wrote the first known sample of this poetry type in 15. century that the Ottoman poets preferred as a result of dissimilarity search. Many poets among the important poets especially such as Gelibolulu Ali, Birri, Fehim-i Kadim and Şeyh Galib wrote bahr-ı tavil in time. Kadri and Zuhuri who were the poets of 16. century are one of the poets who prefer this poetry type. Both of them that it is not possible to conclude from the certain predication about their life except from their century wrote bahr-ı tavil in the gazelle form and in the amorous style. In this study a general evaluation was made on the bahr-ı tavils in classical Turkish literature, the translated texts were included with reference at the collection of poem to these poetries' available single copy for the present as the form and content properties of Kadri and Zuhuri's bahr-ı tavils were emphasized.
Journal of Turkish Research Institute
Bahr-ı tavil is one of the poetry forms that its samples are occasionally seen in classical Turkish literature. Generally, the most important feature of bahr-ı tavils that the relationship between the lover and sweet is told is that the poetry and prose are written intricately and the selected expression is dominant. These poems which are written in the simpler language than the other poetry types and they are generally written in the sequential form of fe'ilatün tefile in the aruz prosody. Ahmet Pasha wrote the first known sample of this poetry type in 15. century that the Ottoman poets preferred as a result of dissimilarity search. Many poets among the important poets especially such as Gelibolulu Ali, Birri, Fehim-i Kadim and Şeyh Galib wrote bahr-ı tavil in time. Kadri and Zuhuri who were the poets of 16. century are one of the poets who prefer this poetry type. Both of them that it is not possible to conclude from the certain predication about their life except from their century wrote bahr-ı tavil in the gazelle form and in the amorous style. In this study a general evaluation was made on the bahr-ı tavils in classical Turkish literature, the translated texts were included with reference at the collection of poem to these poetries' available single copy for the present as the form and content properties of Kadri and Zuhuri's bahr-ı tavils were emphasized.
Yorumlanmamış bir metin okunmamış bir mektuba benzer. Edebî bir metni yorumlayabilmek ise öncelikle o metnin biçim ve muhtevasını oluşturan unsurların birer birer tespit edilerek açıklanmasını gerekli kılar. İşte bu amaç doğrultusunda hem bizde hem de Batı’da metinlerin anlam dünyasının kapılarını aralayacak pek çok çözümleme yöntemi geliştirilmiştir. Konumuz Klâsik Türk Edebiyatı metinleri olduğundan bu bildiride ana hatlarıyla: bu alanda yapılan tahlilî mahiyetteki çalışmalarda izlenen yöntem, metinleri çözmede ve anlamada kullandığımız geleneksel/çağdaş metin çözümleme yöntemleri ve karşılaşılan sorunlar ile bu noktada eksikliği hissedilen “edebî eleştiri” meselesi üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Metin, şerh, tahlil, geleneksel ve çağdaş metin çözümleme yöntemleri, tenkit.
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2008
Turk edebiyatinin en eski kaynaklari incelendiginde gorulecektir ki Turkler inanclarina, âdet ve geleneklerine, ictimai kabullerine uymayan her turlu davranis, aliskanlik, zayiflik ve eksikligin karsisinda olmuslar ve bunu elestirmekten uzak kalmamislardir. XIII-XIV. hatta XV. yuzyila kadar sairlerin bazi seylerden ve bilhassa kotu talihten sikâyet etmeleri seklinde gelisen elestiri konulari; hiciv, hezeliyat gibi mecmualarda toplanarak XV. yuzyildan itibaren zengin bir terminolojiye sahip olan mustakil bir edebi tur haline gelmistir. Bu calismayla Turk edebiyatinda elestiriyle ilgili terimlerin neler olduklari toplu olarak gosterilmeye calisilirken, bu terimlerin birbirlerine yakinlik dereceleri ve farkliliklari da ortaya konulmaya calisilmistir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.