Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
160 pages
1 file
Özel bir öğrenim yurdunda ikamet ederken ailesi Kilis'te kurulan konteyner kentte 4 sene yaşayıp, son 3 ay önce Türk vatandaşlığına geçmeleri sebebiyle Kilis'te kiraya çıkmışlardır. Yurtta kendi odasında yaptığımız görüşmenin ilki şu şekildedir; " Suriye'nin neresinde yaşıyordunuz, nasıl geldiniz? " Suriye'nin Halep merkezinde yaşıdığını, artık orada yaşamın tamamen bittiğini, elektirik, su bitmiş, yemek ise inanılmaz az kaldığını belirtti. Ağabeyinin vurulduğunu ve dayısının şehit olduğunu, yan mahallesine düşen bombada 50 kişinin hayatını kaybettiği, zaten mahallede herkesin Türkiye'ye geldiğini ve tüm bunların nazarında babasının oğlunun vurulması ve çocuklarının yaşam şartarının iyileşmesi için Türkiye'ye gelme kararı verdiklerini söyledi. " Karar verme aşamanız nasıl gerçekleşti? Bir anda hadi gidelim mi dediniz, öncesinde planınız var mıydı? sorusuna bir dayısının Özgür Suriye Ordusunda olduğunu ve diğer dayısının Türkiye'de yaşadığını ve babasına 'siz neden gelmiyorsunuz " sorusunu sorarak zaten öncesinde teşvik ettiğini, Özgür Suriye Ordusunda olan dayısının Türkiye'ye gelmek için eniştesi, ablası, abisi ve kendisine yol gösterdiğini söylemiştir. Belirtmek isteriz ki babası çocukları geldiğinde kendisi ve eşi gelmemiş Suriye'de kalmıştır. Bir ağabeyinin Esat rejimi tarafından kaçırıldığını ve babasının onu bulmadan, bulamasa dahi kendide öldüğünü varsaydığı kaçırılan ve diğer şehit düşen oğlu gibi kendisininde savaşma arzusu ile orada kendi vatan toprağında ölmek istediğini söylemiştir. Buda demektir ki; kim olursa olsun, ne kolaylık olursa olsun herkesin vatanının kendine ait olduğu, gidecekleri vatanın refah seviyesi yüksek olsa dahi ölümden kolay bir şekilde kaçmayıp, mücadele ettiklerini göstermektedir. " Peki siz Türkiye'ye gelirken nasıl geldiniz? Size yardım eden oldu mu? " sorusuna pasaportları olmadığı için, Özgür Suriye Ordusundaki dayısının öncülüğünde daha kolay bir yoldan kaçarak Türkiye'ye geldiklerini söylemiştir. " Türkiye'ye girdiğinizde ne yaptınız? " Kiliste yaşayan dayısının evine geldiklerini, eve girer girmez annesini ve babasını orda bıraktığı için ablasıyla birlikte sarılıp saatlerce ağladığı anın aklından gitmediğini, gece geldikleri için nasıl bir yere geldiklerini bilmemenin azıcıkta olsa meraklı heyecanını dile getirirken bu sürecin 25 gün kadar sürdüğünü, daha sonrasında kampa geçtiklerini söylemiştir. " Kampa alınma süreci nasıl oldu? " dayısının İHH İnsani Yardım Vakfında çalıştığını ve bir kampın açıldığını başvuru yapmalarını söylediğini dile getirdi. İlk önce kampın çıkmadığını, bir arabanın Suriyelilerin evlerine gelip " kampa girmek ister misiniz? " diye soru sorduklarını ve form doldurttuklarını bu form sonucunda ve dayısının İHH'da olması sebebiyle ikinci seferde kampa kabul edildiklerini, dayısının torpili olmasaydı daha zor bir süreçten geçerek kampa girebileceklerini, " Kampa alımda ne gibi öncelik tanıyorlar? " bir sürü soru sorduklarını ancak formun içeriğine dair bilgisi olmadığını, abisinin ve eniştesinin doldurduğunu dile getirdi. Ve ek olarak abisi ve dayısı Suriye'de şehit düştüğü için öncelikleri de olduğunu sadece torpille olmadığınıda ekledi. İKİNCİ GÖRÜŞME (21 MART 2018 ÇARŞAMBA)
Suriye Topraklarının Geleceğine İlişkin Senaryolar, 2023
Arap Baharının etkilerinin Suriye'de de ortaya çıkmasıyla beraber 15 Mart 2011'de Esad yönetiminin bir öğrenci hareketine verdiği sert tepki sonrasında çıkan iç savaş hala sürmektedir. Zaman içerisinde çok sayıda başka devletin bu savaşa kendi çıkarları doğrultusunda dahil olduğu görülmüştür.
Motif Vakfı Yayınları , 2021
Standart (yazı dili) Türkçeden farklı olarak ağızlar; Türkçenin tarihi geçmişini, eskiye dayalı ses, şekil ve söz varlığını çoğu durumda standart Türkçeden daha iyi koruyan dil verilerini içermektedir. Bu bağlamda ağız araştırmaları Türkçenin arkaik özellikleri hakkında bilgi sahibi olmamız açısından önemli yere sahiptir. Anadolu ağızlarının bir uzantısı olan Suriye Türkmen Türkçesi Ağızları (STTA)1, coğrafi olarak Türklerin Anadolu’ya geçiş bölgelerinde (Türkiye-Suriye sınırı boyunca doğuda Irak’a kadar batıda Akdeniz’e kadar; iç kesimlerde Şam, Hama, Humus bölgeleri) konuşulmaktadır. Bölge, Oğuz boylarının çeşitliği ile ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla bu çeşitlilik, Suriye Türkmenlerinin dil ve kültürlerine de yansımıştır. Dil-kültür bağlamında milletin kültürel kodlarını taşıyan dil ögelerinin önemi büyüktür. Yani dili oluşturan kelimelerde ya da kelime gruplarında o dili konuşan milletin kültürel kodları ve dünya görüşü yatmaktadır. Bu bağlamda Anadolu ağızları ve STTA’da birer hastalık adı olarak kullanılan “dumağı ve demreği” kelimelerinin arka planda taşıdığı kültür (tedavi yöntemleri, halk inanışları) ve bu kültürün günümüze ulaşmasında, söz konusu kelimelerin dil-kültür ilişkisi çerçevesin- de rolü büyüktür. Bu yazı; “dumağı ve demreği” kelimelerinin tarihi lehçelerdeki durumu, yaşadığı çağdaş lehçeler, Anadolu ağızları ile STTA’daki durumu ve bu kelimeler çerçevesinde oluşan kültürel değerler üzerinde durmayı amaçlamaktadır.
Öz Orta Doğu'da 2011 yılında ortaya çıkan "Arap Baharı" 1 sürecindeki halk hareketleri kısa süre içinde Mart 2012'de Suriye'yi de etkisi altına almış, bu ülkedeki Baas Rejimi'ni tehdit etmeye başlamıştır. Beşşar Hafız el-Esed'in iktidarı, halkın demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yönündeki reform taleplerini dikkate almamış, kitlesel gösterileri şiddete başvurarak durdurmayı tercih etmiştir. Rejim ilk etapta sivil nitelikli başlayan daha sonra ise silahlı ayaklanmaya dönüşen muhalefet hareketine karşı mukavemetini korumakta kararlı görünmüş ve en büyük desteği Rusya, Çin ve İran'dan almıştır. Buna karşılık ABD ve diğer batılı ülkeler şiddetin derhal sona erdirilmesi yönünde silah kullanma tehdidine varacak düzeyde uyarılarda bulunmuş ancak BM Güvenlik Konseyi'nden herhangi bir kuvvet kullanımı kararı çıkarma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Şimdilerde devam eden Cenevre-2 2 görüşmelerinde meseleye geçici bir çözüm aranmaktadır. Bu zamana kadar yaşanan gelişmelere; ABD, AB, Rusya ve Iran açısından ne ifade ettiği ve uygulanan politikaların bazı uluslar arası ilişkiler teorileri perspektifinden nasıl okunması gerektiği konusu üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: uluslararası ilişkiler teorileri, Arap Baharı, Suriye Krizi, Giriş Tarihsel dönemler arasındaki benzerlikler, farklılıklardan her zaman daha önemlidir. Özellikle güç politikaları, çatışma ve savaş olasılığı tarihin kaçınılmaz acı gerçekleridir. Tarih "ilerlemez", ama sürekli "kendini tekrarlar". Bunun en az üç nedeni vardır. Birincisi, insan doğasının değişmemesidir: insanlar, arzularına ve mantık veya ahlâkî kaygılarla sınırlanamayan dürtülerine teslim olmuş, bencil ve güç arayışı içinde yaratıklardır. Kültürel, teknolojik ve ekonomik ilerleme çerçevesindeki değişimler "hayatın bu gerçeklerini" değiştirmez. İkincisi, tarihi, öyle ya da böyle bencil çıkara dayalı siyasî birimler şekillendirir. Bu siyasî birimler, tarihin farklı dönemlerinde farklı şekiller (kabile, imparatorluk, şehir-devleti, ulus-devlet vb.) alabilir, fakat davranışları, diğer siyasî birimlerle potansiyel veya gerçek rekabet anlamında hiç değişmez. Üçüncüsü, anarşi, zaman zaman "anarşi-merkezcilik" olarak da adlandırılan varsayıma göre tarihin kalıcı bir gerçeğidir. Çeşitli medeniyetlerin uzun dönemli hâkimiyetlerine rağmen, hiçbir büyük veya süper güç küresel egemenlik tesis etmeyi başaramamıştır. Bu durum, sonuçta tüm siyasî birimleri şiddet temelinde kendi başının çaresine bakmaya zorlarken, korku, şüphe ve rekabetin, her tarihsel dönemin temel niteliği olmasını sağlamıştır. (Heywood, 2013) Suriye"de yaşananlar bir asrı aşkın süredir bölgede devam eden çatışmaların devamı veya tamamlayıcısı niteliğindedir. Realizmin liberalizmi, liberalizmin marksizmi, marksizmin eleştirel teorileri tetiklediği ortamda; insanın doyumsuz arzularına cevap verecek her hangi bir yol henüz 1 Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen'de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas'ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap Dünyasında yaşanan büyük harekettir. 2010 yılında başlayan ve günümüzde de süren, Arap coğrafyasında yaşanan halk hareketlerine verilen ortak addır. 2
2019
Analizde Suriye’de güvenli bölge tartışmalarının tarihi gelişimi, oluşturulacak güvenli bölgenin muhtemel kapsamı ile küresel ve bölgesel güçlerin konuya dair perspektifi tartışılmaktadır.
Arap Baharı kapsamındaki halk hareketleri 2011 yılında Suriye'ye de sıçramış olup, o günden beri Suriye'de ciddi bir savaş verilmektedir. Günümüze kadar Suriye'de pekçok değişiklik olsa da değişmeyen terk gerçeklik tüm çabalara karşın Esad'ın iktidarını korumasıdır. Bu süreçte Amerika'nın başını çektiği tasfiye ekibi, yaşanan gelişmeler paralelinde stratejilerinde değişikliğe gitme mecburiyetinde kalmış olup, şuan için geliştirdikleri politikalarla Suriye'deki gelişmeleri belirleyici konumlarını kaybetmişler ve tam tersine daha çok Suriye'deki gelişmelere göre politikalarını belirlemek durumunda kalmışlardır.
Tarih ve Günce , 2022
İkinci Dünya savaşı sonrası ortaya çıkan durumda Sovyetler Birliği ve ABD’nin Ortadoğu’da geliştirdiği politikalar, iki kutup arasında kalan bölge ülkelerinin ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzluk karşısında Türkiye, bölgedeki etkinliğini artırmaya ve Sovyetler Birliği tehditlerine karşı bölge ülkeleri ile ittifak kurmaya çalışmıştır. Türkiye bu amaçla bölge ülkeleriyle ilişkileri güçlendirmeye çalışsa da Soğuk Savaş nedeniyle başarılı olamamıştır. Soğuk Savaş’ın bölgeye etkisi neticesinde ortaya çıkan 1957 Türkiye Suriye Krizi, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra bu dönemde yaşanan siyasi gelişmelerin de kırılma noktasıdır. Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye yönelik tehditleri, Türk dış politikasının Batı eksenli olması, Suriye dış politikasının Sovyetler Birliği etkisinde kalması, krizin ortaya çıkmasında etkili olduğu kadar süreçte de belirleyici rol oynamıştır. İki ülke arasında başlayan kriz, kısa sürede uluslararası bir mesele haline gelmiştir. Krizin çözümü için uluslararası çabalar verilmiş, politik anlamda tüm argümanlar kullanılmıştır. Kriz, Türkiye ile bölge ülkeleri ilişkilerinde kırılmaya neden olduğu gibi Soğuk Savaş’ın bölge sınırını belirlemiştir. Çalışmada krizin nedenleri üzerinde durulurken, dönemin siyasi gelişmeleri ele alınmaktadır. Krizin daha iyi anlaşılabilmesi için tarihsel olguların yanı sıra Arap Milliyetçiliği ana hatlarıyla belirtilerek krize etkisi üzerinde durulmuştur. Bu kriz hakkında arşiv belgeleri başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası süreli yayınlar, kitap, makale ve tezler incelenerek sorunun niteliği tespit edilip dönemin koşullarında diplomatik tahliller belirtilmiştir. In the situation that emerged after the Second World War, the policies developed by the Soviet Union and the USA in the Middle East negatively affected the relations between the countries in the region between the two poles. In the face of this negativity, Turkey tried to increase its effectiveness in the region and to form an alliance against the threats of the Soviet Union. Although Turkey tried to strengthen relations with the countries of the region for this purpose, it could not be successful due to the Cold War. The 1957 Turkey-Syria Crisis, which emerged as a result of the effect of the Cold War on the region, is the breaking point of the political developments in this period as well as the relations between the two countries. The threats of the Soviet Union against Turkey, Turkish Foreign Policy being Western-oriented, Syrian Foreign Policy under the influence of the Soviet Union played a decisive role in the emergence of the crisis as well as in the process. The crisis that started between the two countries became international in a short time. Great efforts were made in the international arena to resolve the crisis, and all political arguments were used. The crisis caused a break in the relations between Turkey and the countries of the region and determined the regional border of the Cold War. While focusing on the causes of the crisis in the study, the political developments of the period are discussed. In order to better understand the crisis, besides historical facts, Arab Nationalism was outlined and its impact on the crisis was emphasized. National and international periodicals, books, articles and theses, especially archival documents, were examined about this crisis, and the nature of the problem was determined and diplomatic analyzes were stated in the conditions of the period.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
ORTADOĞU’DA DEVLET DIŞI SİLAHLI AKTÖRLER, 2018
SURİYE’DEKİ HALKIN SİYASAL KATILIM DAVRANIŞLARI ÜZERİNDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER, 2022
Paradigma Akademi, 2022
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi, 2017
ULUSLARRASI POLİTİKADA SURİYE KRİZİ, 2016
KENTİN YENİ MİSAFİRLERİ SURİYELİLER, 2014
MODERN KAVİMLER GÖÇÜ: SURİYE, 2016
Tarih Araştırmaları V, 2022
SURRE ALAYLARI VE KABE ÖRTÜLERİ NİĞDE MÜZESİ, 2020
SURİYE MUHALEFETİNİN SON KALESİ: İDLİB, 2018