Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019
Many commentary books were written in Turkish, Arabic and Persian in classical Turkish literature. Rhetoric books were read from original books for years, a few of commentary books of rhetoric books that translated to Turkish weren't taken an interest. Many Turkish rhetoric books were written when modern schools started to educate in the years 1839-1876 in Ottoman history. That caused an arqument on modern and classic. The information on rhetoric, that taught by Ahmed Cevdet Paşa in Mekteb-i Hukuk, was written in a book called Belagat-ı Osmaniyye. Succesor of Ahmed Cevdet Paşa, Hacı İbrahim Efendi commented this book and published his commentary book with the name of Şerh-i Belagat.
2020
Belâgat ilminin buyuk oranda I‘câzu’l-Kur’ân meselesi cercevesinde tesekkul ettigi inkâr edilemez bir gercektir. Nitekim “I‘câzu’l-Kur’ân” adiyla yazilan ve metin baglaminda belâgi tahlillerin yapildigi cok sayida eserin yani sira edebiyat alaninda yazildigi halde Kur’ân’in belâgatine tahsis edilen ve “I‘câzu’l-Kur’ân” basligini tasiyan bolumlerin bu-lunmasi bu durumun acik gostergesidir. Belâgat ilminin Kur’ân ile baglantili bir sekilde gelismesi ve neredeyse tamamen ona bagimli hale gelmesi, belâgat calismalarini buyuk oranda olumlu yonde etkilemisse de bu durumun bazi olumsuz sonuclari da olmustur. Bu baglamda belâgatin aleyhine oldugu ifade edilen hususlar, I‘câzu’l-Kur’ân’nin belâga-ti, basta Mu‘tezile ve diger firkalar olmak uzere mezheplerin cekisme alani haline getirdigi; belâgati metin ureten degil metin inceleyen bir ilim haline getirdigi; tum edebi urunleri kapsamasi gereken belâgatin alanini daralttigi ve buyuk oranda Kur’ân-i Kerim ile sinir-landirdigi; belâgatin felsef...
İrâde, Kelâm'da, ilimden sonra üzerinde en çok tartışılan konulardan biridir. İrâdenin mâhiyeti hakkında, Mu'tezilî bilgin Ebû'l-Kāsım el-Kâ'bî el-Belhî'nin görüşleri dikkate şayandır. Kâ'bî, oluşturduğu epistemolojik sistemde, irâdeye alışılagelenden farklı bir anlam alanı açmaya çalışmaktadır. Kâ'bî'ye göre irâde, fiilî bir sıfattır. Ona göre Allah'ın irâdesi hâdistir. İrâde, Tanrı hakkında kullanıldığında, Tevhîd ve tenzih kaygısına; insan hakkında kullanıldığında ise özgürlük, imtihan ve sorumluluk kaygısına dayalı bir şekilde ele alınmaktadır. Kâ'bî, bu iki kullanım arasında dikkatli ve kesin bir ayrım yaratmaya özen göstermektedir. O, irâde hakkındaki görüşleriyle, Mu'tezilî düşünce içinde de farklılaşmıştır. Kâ'bî'nin Nazzâm'ın görüşleriyle uyum gösteren irâde anlayışı, insana otonomi sağlaması açısından önemlidir. Kâ'bî'ye göre, Allah li-zâtihî mürîd olmadığı gibi O'nun irâdesi, hakîkî anlamda da kullanılmamaktadır. Ona göre irâde, Allah ve insan arasında ortak bir lafız olmasına rağmen, Allah mecazî anlamda mürîddir. Kâ'bî, Allah açısından İlâhî irâdeyi yaratma (tekvîn) insan açısından ise Allah'ın emretmesi olarak ele alır. Bu bağlamda onun epistemolojisinde irâde, Allahâlem ilişkisine güçlü bir zemin oluşturmaktadır.
2011
Relationship Between Theology and Rhetoric in Babarti Agmal al-Din al-Babarti (d. Ah 786/1384 ad) as well as an expert in Kalam, he is an spe- cialist in Arabic rhetoric and language in terms of his effective use of literary arguments and his literary styles. So, he influenced many thinker in both field of theology and rheto- ric schools. Babarti has a justifiable reputation in terms of not only works about Kalam such as al-Maksad, sharh al-Maksad, Sharh Akidah at-Tahâviyya but also about his rhetoric and grammar books as Sharh of Alphiyah of Ibn Mu’ti and Talhis at-Talhis. Be- cause of his competence in the field of rhetoric and theology, his theological ideas re- flected to his rhetoric thought, and his rhetoric concepts reflected to Kalam opinions. Es- pecially in this work, we will try to determine his place in Kalam area in terms of his rhetoric opinions.
Ataturk Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi, 2003
Bu çalışma, yazar László Tüske'nin ar-Rummanî on Eloquence (Balâga) adlı makalesinin çevirisidir. Tüske bu makalede, Mu'tezilî bir gramerci olarak tanınan Ebu'l-Hasen 'Alî b. 'Îsâ er-Rummânî (öl. 384/994)'nin belâgata ait özgün fikirlerini ve bu bilime katkılarını, en-Nuket fî İ'câzi'l-Kur'ân adlı eserini göz önünde bulundurarak inceler. O, er-Rummânî'nin savunmacı belâgatından bahsederken karşılaştırmalara gider ve Aristoteles'in Rhetoric'inin içeriğiyle er-Rummânî'nin belâgat ögeleri arasındaki benzerliğe dikkat çeker. Neticede, er-Rummânî'nin belâgat anlayışının, Avrupaî gelenekten bilinen belâgata ait eserlerden etkilense de, farklı ve özgün olduğunu ve örneğin Fahruddîn er-Râzî, es-Sekkâkî, İbn Sinân el-Hafâcî, 'Abdulkāhir el-Curcânî gibi daha sonraki müelliflerce devam ettirildiğini ifade eder.
THE CONCEPT OF GOD IN ABU AL-BARAKAT AL-BAGHDADI
This article was checked by iThenticate. * Bu çalışma yüksek lisans tezimizin bir kısmının şekil ve üslup açısından gözden geçirilmesiyle oluşturulmuştur, bkz.
İSLÂM İLİM VE DÜŞÜNCE GELENEĞİNDE ADUDÜDDİN el-ÎCÎ, İSAM Yay., 2017
İslâm ilim ve düşünce geleneğinde Adudüddin el-Îcî / ed. Eşref Altaş -Ankara :
2019
Öz Hâtıb b. Ebî Belteʻa, Hz. Peygamber’in getirdiği dini tasdik ederek “sahâbî” olma bahtiyarlığını elde eden kimselerdendi. Üstelik o, ilk iman eden ve Mekke’nin zorlu yıllarında inancından taviz vermeden dimdik duranlardandı. Hayatının merkezine Allah ve Rasûlünün sevgisini yerleştirdiğinden Hz. Peygamber’in yanından ayrılmadı. Hicret emri verildiğinde Mekke’den Medine’ye göç ederek “muhacir” unvanını aldı. Medine döneminde de cesaret ve fedakârlıktan ödün vermeyerek birçok gazve ve seriyyeye iştirak etti. Bedir, Uhud, Hendek, Beni Mustalik Gazvelerine ve Mekke’nin fethine katıldı. O, savaşlarda Hz. Peygamber’in seçkin okçularından birisiydi. Hâtıb (ra), iyi bir savaşçı olduğu kadar iyi de bir elçiydi. Hz. Peygamber döneminde iki defa Hz. Ebû Bekir döneminde bir defa elçilik görevi yaptı. İlk elçiliği Hz. Peygamber ile Ümmü Seleme arasında meydana gelecek evlilik içindi. Daha sonra Hz. Peygamber onu Mısır kralı Mukavkıs’a yolladı. O elçilik görevini layıkıyla tamamladı ve döndü. Dönüşte Hz. Peygamber’e hediyeler getirdi. Bu hediyelerden birisi de Hz. Peygamber’in cariye eşi Mariye idi. Son elçiliği ise yine Mısır’a oldu. Hz. Ebû Bekir onu ikinci defa Mısır’a elçi olarak gönderdi. HÂTIB B. ABÎ BALTA’AH AND HER LİFE Abstract Hâtib b. Abî Balta’ah was one of the Holy Probhet’s Sahaba. He was also prominent Companion. He didn’t leave the side of the Holy Probhet after faith. As the Holy Probhet he emigrated from Makkah to Medina. He attended that occured to war the period of Medina. He joined Ghazwa Badr, Uhud, Ditch, Bani Mustaliq and the conquest of Makkah. He was one of the Probhet’s archers. But before the conquest Mecca he tried to give information to the enemy. Hâtib, was a good fighter and also good ambassador. He made embassy mission twice period of Holy Probhet and once Hazrat Abu Bakr. The first of these was that Umm Salamah occured in marriage with Holy Probhet. Afterward, Holy Probhet sent him to Egpytian king Muqawqis. He adequately completed the task of embassy and returned. He brought gifts in return to Holy Probhet. One of the gifts was Holy Probhet’s slave wife Mâriyah. His last embassy done to Egypt. Hazrat Abu Bakr sent him to Egypt second time as a embasyy.
Journal of International Social Research, 2017
Fatih ÜLKEN * * Öz İsmâîl-i Ankaravî onyedinci yüzyıl Osmanlı kültür hayatının en tanınmış simalarından birisidir. Ankaravî, hayatının en verimli yıllarını 1610 yılında geldiği ve ölümüne kadar da bir daha hiç ayrılmadığı payitahtta geçirmiştir. Nitekim bu yazıya konu Miftâhü'l-Belâga ve Mısbâhü'l-Fesâha adlı eserini de bu dönemde kaleme almıştır. Miftâhü'l-Belâga ve Mısbâhü'l-Fesâha, İsmâîl-i Ankaravî'nin, Kazvînî'nin Telhîsü'l-Miftâh'ı ile Mahmûd-ı Gâvân'ın Menâzırü'l-İnşâ'sından yararlanarak meydana getirmiş olduğu bir eserdir. Eser, dört 'bâb' ve bu 'bâb'ların içinde yer alan muhtelif 'fasl'lardan meydana gelmiştir. Biz bu yazımızla Miftâhü'l-Belâga ve Mısbâhü'l-Fesâha'nın muhtevasını-eserde yer alan örneklerden sarfınazar ederek-ortaya koymaya çalıştık.
Journal of International Social Research, 2018
Şerh-i Bahâristân, Mehmed Şâkir'in şerh vadisinde yazdığı iki eserden birisidir. Diğeri ise Mevlana'nın Mesnevî'sinin tamamına yaptığı şerhtir. Bahâristân'ın tamamına Mehmed Şâkir'den önce şerh yazan tek şahsiyet vardır. O da sayı bakımından oldukça fazla esere şerh yazan Şemʻî'dir. Mehmed Şâkir Bahâristân'ı şerh ederken zaman zaman Arapça şiirlerin vezinleri ve aruz kalıpları hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler verir. Metot ve içerik bakımından başarılı bir çalışma olan bu eserde yeri geldikçe kendinden önce Bahâristân'a şerh yazan Şemʻî düştüğü hatalar nedeniyle eleştirilmektedir. Bahâristân'a şerh yazmasalar da Sûdî ve Lâmiʻî gibi bazı şârihlerin görüşleri de bu eserde eleştiri konusu yapılmaktadır. Bu çalışmada Mehmed Şâkir'in, Şemʻî'ye yönelttiği eleştiriler değişik açılardan ele alınacak ve bazı sınıflandırmalar yapılacaktır.
Asıl adı Abdullah olup künyesi Ebû'l-ʿAbbâs'tır. 1 Daha çok Abdullah b. Muʿtez veya İbnü'l-Muʿtez diye meşhur olmuştur. Doğum yeri ve tarihi hakkında kaynaklarda farklı bilgiler yer almakla birlikte tarihçilerin geneline göre h. 246/861 tarihinde Abbâsîlerin o dönem başkenti olan Sâmerra'da 2 dedesi Mütevekkil'in sarayında doğmuştur. 3 Bazı kaynaklarda Bağdat'ta doğduğu 4 bilgisi yer alsa da bu görüşü benimseyenlerin sayısı oldukça az olduğu gibi görüşlerini destekleyen herhangi bir delil de bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde doğum tarihi ile ilgili ileri sürülen diğer tarihler de tarihi verilerle örtüşmemektedir. 5 İbnü'l-Muʿtez, şiirle-1
It has become unavoidable to have an antithesis by the other sects against the doctrine of Imāmate which was shapened firstly by S̲ h̲ īʿa and presented as a pillar of belief regarding Nubuwwa, during the history of Islamic knowledge. Some of those sects, that also included Muʿtazila, contributed to developments in the doctrine of Imāmate while being opposed to the idea, established by S̲ h̲ īʿa, but also forming unique systems. At that point, Ibn al-Malāḥimī, who is accepted as the most important follower of Ḥusaynī sect of Basra School, become an extensively contributed scholar to the doctrine of Imāmate. His account, which survied as a complete text, al-Fāʼiq, is a quite valuable source with its comprehensive part about Imāmate, regarding being the only data presented the idea of the Ḥusaynī sect. Ibn al-Malāḥimī systematically evaluated many issues related to the subject of Imāmate and he mainly targeted to Imāmiyya by his critics. In this study, we examined the doctrine of Imāmate which was indicated by Ibn al-Malāḥimī that he looked into with different approaches like being a Zaidi or Sunni but mainly a genuine Muʿtazilī.
Alâüddin Buhârî, a theologian, is one of the students of Taftazânî. As he was an inspecting scholar by nature like Taftazani, although he was the member of Hanafi sect, acted sometimes like an Ash'ari on some issues and like a Mâtûrîdî some other time. His work "Risaletun fi'l-İtikad" is a good example of the fusion or merge between Ash'ari and Mâtûrîdî thought which began to show its effect in the 13th century.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.