Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, BirGün Gazetesi
…
7 pages
1 file
Berkant Gültekin'in Aykut Çoban ile Yaptığı Söyleşi, BirGün Gazetesi, 05.08.2019, s.13 "İktisaden yolu kalmayan iktidar, doğa varlıklarını daha fazla sömürüye açarak ve onları ticarileştirerek devam etmeyi zorlayacak. Bunu engelleyecek olan tek şey de, onun karşısına dikilebilecek, 'Hayır' diyebilecek mücadelelerin ortaya çıkmasıdır" AKP'nin iktidara gelişiyle Türkiye'de inanılmaz boyutlara ulaşan doğa talanı bugün de hız kesmeden sürüyor. Doğamızın piyasa için bir yatırım sahası olarak görülmesi yeni bir durum değil elbette. Küresel olarak neoliberal sisteme geçişle birlikte gerçeklik kazanan bu olgunun Türkiye'deki evveliyatı AKP'den önceye dayansa da, siyasal İslamcı zihniyetin 'ekonomik büyüme' perspektifinde doğal alanların tahribatı merkezi bir rol oynadı. Doğaya dönük fütursuz saldırganlık bir yandan rejimin karakterine uygun sermaye transferine olanak sağlarken, diğer yandan da piyasaya rant odaklı bir hareketlilik kazandırdı. Ancak piyasa için "iyi" olan bu hareketlilik, sürdürülemez olması bir yana, insanlar ve tüm canlılar için de hayli olumsuz bir tablo meydana getirdi. Türkiye bu süreçte Belçika büyüklüğünde tarım sahasını kaybederken, doğaya dönük saldırıların yaşandığı köylerde ve kentlerde çevresel yıkım üst seviyelere çıktı. Kuzey Ormanları gibi, ülkemizin biyoçeşitlilik açısından dünya listelerine giren birçok değerli alanı dramatik derecede büyük zararlar gördü.
Adnan Oktar (Harun Yahya) Şöyle geçmişe doğru bir bakıp bugüne kadar yaşadıklarınızı kısaca gözden geçirecek olsanız, on yıllara sığan olayların aslında dakikaları aşmadığını görürsünüz. Bir zamanlar çok önemli olduğunu düşündüğünüz, kimi zaman heyecanla kimi zaman endişeyle kimi zaman da merakla beklediğiniz tüm olaylar sizin için artık birer hatıra olmuştur. Tüm bunlardan dünyevi anlamda geriye kalan sadece hafızanızdaki bilgilerden ibarettir. Ancak tüm bu zaman dilimi içerisinde sarf etmiş olduğunuz her söz, göstermiş olduğunuz her tavır, aklınızdan geçirdiğiniz her düşünce, Allah Katında saklanmış durumdadır. Her insanın mutlak olarak karşılaşacağı ölüm gerçeğiyle birlikte bu bilgiler önünüze dökülecektir. Sizin hafızanızda artık dakikalarla ifade ettiğiniz ömrünüz Allah Katında size an an, dakika dakika, tek bir saniyesi bile eksik olmadan sunulacaktır. Eğer ömrünüzü, Allah'ın hayatınız üzerindeki mutlak hakimiyetini ve hikmetli yaratışını fark ederek geçirdiyseniz, karşınıza çıkan tüm olayları hayra yorup, Allah'ın kaderinizi en hayırlı şekilde yarattığının şuuruna vardıysanız, bilin ki sonuç sizin için yine hayır olacaktır. Çünkü ölüm ile birlikte insanın karşı karşıya kalabileceği sadece iki ihtimal vardır; eğer insan ömrünü Allah'ın razı olduğu ahlakı yaşayarak geçirmişse, sonsuz bir kurtuluşla, aksindeyse sonsuz bir azapla karşılık bulacaktır. Allah'ın hoşnut olacağını bildirdiği ahlak ise, insanın, herşeyin O'ndan geldiğini bilerek, her an her şart ve durumda O'na şükretmesi, tüm hayatını her olayda bir hayır olduğuna iman ederek yaşamasıdır. İnsanın yaşadığı tüm olaylardan hoşnut olabilmesi, her olayda bir hayır olduğuna iman etmesi ve her an Allah'a karşı şükredici bir tavır gösterebilmesi ise, son derece kolaydır. Bu, Allah'ın büyüklüğünü ve üstünlüğünü kavramanın insanı ulaştırdığı kesin bir gerçektir. Bunun için insanın yaşadığı dünyayı ve bu dünyada karşılaştığı her detayı yaratan Rabbimiz'i tanıması O'nu gereği gibi takdir edebilmesi yeterlidir. İnsanın gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren karşılaştığı her olayı, duyduğu her sözü, muhatap olduğu her detayı yaratan Yüce Allah'tır. Allah sonsuz kuvvet, sonsuz akıl, sonsuz adalet ve sonsuz hikmet sahibidir.
BeytülHikme , 2019
Bachelard's philosophy is an attempt to displace the subject that knows everything in its entirety, through a non-Cartesian philosophy. Bachelard's philosophy of "no", a philosophy of scientific mind, which influences Canguilhem, Foucault and poststructuralist discussions, is open to life, and based on practice and testing. Thus, this study aims to evaluate Bachelard's idea of science and his philosophy through concepts of the epistemological obstacle , epistemological rupture, surrationalism, applied rationalism, and phe-nomeno-technic.
13 Ağustos 2022’de yayımlanan yazısında Çulhaoğlu, Cumhur ve Millet İttifakları arasındaki siyasi mücadelenin örtük ve dolaylı yollardan sürdürüldüğü bir alan olarak devlet aklını odağına almış; AKP’nin kendi aklıyla ikame edip etkisizleştirdiği, dağınık ve gündelikçi devlet aklını çoğunlukla terör ve korku üzerinden pekiştirdiğini söylerken Millet İttifakı’nın ise AKP öncesi “eski aklın kalıntılarını” canlandırma çabasında olduğunu ifade etmişti. Ana akım burjuva siyasetin bir rekabetine dikkat çekmeye çalıştığını söyleyen Çulhaoğlu, yazısını devlet aklının gerekliliği ya da biçimi gibi sorunların sosyalist mücadelenin konusu olmadığı uyarısıyla bitirmişti. Çulhaoğlu’nun bıraktığı yerden, devlet aklı bağlamında sosyalist mücadele açısından biri kurama öteki siyasete içkin olmak üzere, üzerinde durulması gereken iki nokta olduğu düşüncesindeyim.
The last forty years since the 1980s have witnessed intense attacks of the capital in all areas. Unfortunately, working life and employees in this context were seriously affected by these attacks. These attacks have increasingly condemned workers to precarious labor regimes. Precarization, expropriation and, finally, impoverishment in the world of work were the main apparent consequences of these attacks. This process, which means the liquidation of the public sphere, also meant deregulation in working life. The commercialization of the public sphere and the transfer of public resources to the market and other non-market actors were among the salient features of this process. The 78-day period, starting on December 15, 2009 and ending March 2, 2010, was an open opposition to the above-mentioned attacks. In the cold and snowy days of Ankara, Tekel Workers managed to be the only agenda of almost the whole country against their social rights plundered through Privatization. The view that this struggle against marketization and precarization mentioned above is an antipoverty movement at the same time forms the basis of this study. As a matter of fact, this struggle experience of Tekel Workers is just one of many examples that can be considered as anti-poverty. The Monopoly Resistance, which will be considered as an anti-poverty movement, is also an anti-poverty movement because it is a struggle of the working class, which has become impoverished as a result of neo-liberal policies, against poverty.
Tarihe "Talat Paşa Duruşması" olarak geçen ve 2-3 Haziran 1921'de Berlin Üçüncü Eyalet Mahkemesi'nde görülen dava, bir cinayet duruşmasından çok, "Ermeni meselesi"ni ele alan ve cinayete kurban gitmiş Talat Paşayı yargılayan bir dava olmuştur. Dolayısıyla duruşma uluslar arası bir boyut kazanmış ve Talat Paşa şahsında Osmanlı Devleti'nin "Tehcir Olayı"dan dolayı yargılandığı ve dünya kamuoyunun ilgisinin yoğunlaştığı bir duruşma olmuştur. Duruşma sadece bir buçuk gün sürmüş, katil serbest bırakılıp maktul suçlu bulunmuş ve karar önce temyize götürülüp ardından hemen geri çekilmiştir. Ayrıca tanık seçimi ve sınırlı sayıda tanığın dinlenmesi, bu mahkemenin vermiş olduğu kararının adil olup olmadığı tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Mahkeme süreci boyunca, gerek dünya basınında gerekse duruşmalar esnasında, Talat Paşanın şahsını ve devlet adamlığını hedef alan birçok iddia ortaya atılmış ve çok sayıda belge ve bilgi mahkeme heyetine sunulmuştu. Bu bağlamda "Talat Paşa Duruşması" aynı zamanda "Ermeni meselesi" ile ilgili çok sayıda doğru ve tahrif edilmiş belge ve bilginin toplandığı bir dava olmuştur. Bu çalışmanın amacı, başta bu duruşmanın tutanakları olmak üzere, Alman arşiv belgeleri ve dönemin gazetelerine dayanarak, konuyla ilgili Türkçe yazılmış telif eserler de incelenerek bilimsel bir araştırma ortaya koymaktır.
Güncel Hukuk Dergisi, sayı 5/77, 2010
12 Eylül 2010 Referandumu'nda birbirinden farklı konuların tek bir oyla oylanmasının genel ilkelere aykırılığı üzerine bir çalışma.
Radikal 2, 2008
Düş kırıklığı! Eski kuşakların gayet yakından tanıdığı Onbirinci Tez dergisinin ilk sayısından başlayarak 23 yıldır sol liberalizmi felsefi, metodolojik, teorik ve siyasi temellerini hedef alarak eleştiriyorsunuz, tek bir satır cevap gelmiyor. Sonra geçtiğimiz 1 Mayıs'ta yaşanan demokrasi faciasının ışığında Radikal İki sayfalarında (11 Mayıs) sol liberalleri AB ve AKP konusunda derin yanılgılara düşmüş olmakla eleştiriyorsunuz. Bu kez, hele şükür, bir dizi cevap geliyor. Ama ne deniyor bu cevaplarda? Yazarlarımızdan biri (Baskın Oran, 18 Mayıs) "ben de Marksistim" diyor, biri (Fuat Keyman, 25 Mayıs) "ben sol liberal değilim", diğeri ise "söylediklerin doğru ama bütün sol liberalleri suçlama" (Mahmut Mutman, 18 Mayıs). Bu arada Marx göklere çıkarılıyor. Yazarlarımızdan biri zaten Marksistmiş, ötekiler de Marx'ın toplumsal analiz için vazgeçilmezliğine paragra ar ayırıyor. Alıştığımız bir tablo değil, çünkü sol liberalizmin esas amacı Marksizm'in
Halk Kültüründe Toprak Uluslararası Sempozyumu 13-15 Ekim 2017 Sivas
Cogito
M. Ertan Kardeş, "Politik Şiddete Karşı Durulabilir mi?", Cogito, Sayı 105-106, Yaz 2022, 314-322.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 2014
ŞAPİNUVA’YA ADANMIŞ HAYATLAR: AYGÜL SÜEL ve MUSTAFA SÜEL ARMAĞAN KİTABI, 2024
Star Gazetesi / Kültür Sanat / 11.10.2024, 2024
Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları: Eleştirel Bir Sosyal Bilim İncelemesi , 2022
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)
KAMUSAL İRADE İÇİN TRANSANDANTAL BİR İLKE: KANT VE TOPLUM SÖZLEŞMESİ, 2022
History Studies International Journal of History
14. Karaburun Bilim Kongresi, 2019
Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2021
EventNews.online, 2022
Lausanne exchange experiences: Case of Çatalca, 2019
DergiPark (Istanbul University), 2017
Journal Of History School, 2014