Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019
Kahve, her toplumda farklı anlamlar ifade etse de genel olarak, tüketildiği bölgelerde yeni bir mekân olgusu yaratmayı başarmıştır. Kahvenin özellikle, Osmanlı toplumsal hayatına etkisi, oldukça dönüştürücü ve yenilikçi bir sosyalleşmeye neden olmuştur. Kahvehanelerin böylesi yaygın bir sosyalleşmeye neden olması, iktidar sahipleri tarafından olumsuz değerlendirilmiş ve ortaya çıkan bu duruma, gerek dinen, gerek toplumsal huzur açısından yasaklamalar uygulamıştır. Ancak zamanla yöneticiler, kahvenin yarattığı ticari faydadan vazgeçemediler. Aynı zamanda toplumun hemen her kesiminin, bu içeceğin yasaklanmasına karşı muhalefet geliştirmesinin yarattığı etkinin, bir sonucu olarak yasaklamalar uygulanabilir olmamıştır. Kamusal mekân olarak kahvehaneler, sürekli olarak çeşitlenmiş ve farklılaşmıştır. Diyebiliriz ki; Türk toplumu için kahvenin ve kahvehanelerin yarattığı etki azımsanmayacak derecede büyük olmuştur, öyle ki günün en temel öğününün ‘’kahve-altı’’ olarak nitelendirilmesi bu cazip içeceğe verilen kıymetin başka bir göstergesi olsa gerek...
İstanbul'da ilk kahvehaneler Kanuni Sultan Süleyman devrinde açılmıştı. Kısa süre içerisinde halkın büyük ilgisini çeken bu mekânlara ilişkin pek çok olumlu veya olumsuz görüş beyan edilmiştir. Bununla birlikte devlet, zaman zaman tehdit olarak algıladığı kahvehanelere yönelik sert tedbirlere başvurmuştur. Bu anlamda Sultan IV. Murad devrinde olduğu gibi toptan kapatma yoluna dahi gidilmiştir. Yöneticileri endişeye sevk eden en önemli husus, kahvehane sohbetlerinde idareye yöneltilen eleştiriler ve bunun zaman içerisinde toplumsal bir kalkışmaya dönüşme ihtimalidir. Öte yandan devlet adamları, hem bir takım dinî hassasiyetler hem de idari sorumluluklar çerçevesinde kahvehanelere çeki düzen vermeye gayret etmişti. İdareyi ilgilendiren konuların yanında halkın da kendine göre sorun olarak gördüğü bazı hususlarda ilgili kurumlara dilekçeler vererek çözüm aradığı ve şikâyetçi olduğu görülmektedir. Tartışmanın tarafı olan kahvehaneciler de haksız gördükleri uygulamalar karşısında şikâyetlerini dile getirmişlerdir. Tanzimat sonrası dönemde devlet, her ne kadar kahvehaneleri bütünüyle başıboş bırakmasa da bu mekânlara yönelik bakış açısını büyük oranda değiştirmiştir. Bu dönemde eskiden var olan tehdit algısı neredeyse bütünüyle ortadan kalktığı gibi bazen de kamuoyunun nabzını tutmak için buralardan istifade etme yoluna gidilmiştir. Ancak belli başlı kahvehanelere dair şikâyetleri ortadan kaldırmak için kanunlar çerçevesinde gerekli müeyyideler uygulanmıştır. İşte bu çalışma, devlet, ahali ve kahvehane işletmecileri için sorun teşkil eden kumar, fuhuş, alkol, esrar ve gürültü gibi konular bağlamında Tanzimat sonrası kahvehanelerini örnek olaylar kullanılarak ele almaktadır.
Bartın Üniversitesi Lisans Bitirme Tezi, 2018
Bu tez çalışmasında, kahve ve kahvehanelerin Osmanlı toplumsal yaşamı içerisinde üstlendiği fonksiyon ve işlevlerin yanı sıra bu mekanlar üzerinde devletin uyguladığı politikalar incelenmektedir. XVI. yüzyıldan itibaren kahvenin Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’a gelmesiyle başlayan süreç ve daha sonrasında bu içeceğin tüketilmesi için açılan kahvehaneler önemli sosyalleşme mekanları olmuşlardır. İstanbul'da 1554'te ilk kahvehanenin açıldığı günden beri kahve, sanata, sosyal yaşama, ekonomiye ve kültüre önemli etkilerde bulunmuştur. Her meslekten, her sosyal sınıftan insanlar kahvehanelerde bir araya gelir; kitaplar okunur, sohbetler yapılırdı. Üstelik sadece İstanbul'da değil, dünyanın hemen hemen her yerinde kahvehaneler aydınların buluşma yeri, kahve ise en sevilen içecek olmuştur. Zamanla kahvehanelerin fonksiyonlarında değişmeler olmuş ve yeni bir takım fonksiyonlar üstlenmişlerdir. Bazı dönemler sapma hareketinin merkezleri gibi algılanmış olan kahvehaneler yönetimlerce yıktırılmış, bazı dönemlerde ise, üst düzeydeki devlet adamlarının ve entelektüellerin en gözde uğrak yeri olmuşlardır.
Kahvehaneler, kahve bitkisinin bulunmasıyla birlikte ortaya çıkmış ve yayılmıştır. Kahvenin Ortadoğu'da bulunması ve yayılmasıyla ortaya çıkan süreç heyecan vericidir. Kahvenin yayıldığı her alanda kurulan kahvehaneler, bulunduğu dönemin sosyal ve siyasal hayatına derinlemesine etki etmiştir. İnsanların bu mekânlara gidişlerinin başlıca sebebi kahve içme isteği gibi görünse de asıl sebep sosyal bir ortama girme, başka insanlar ile görüşme ve etkileşim içinde bulunabilmektir. Özellikle Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin incelendiği bu makalede kahvehanelerin sosyal ve siyasal etkisi dönemsel olarak ortaya konmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kahve, kahvehane, sosyal hayat, siyasal hayat COFFEEHOUSES IN THE OTTOMAN AND THE REPUBLIC PERIOD:
Teknolojinin hızla ilerlediği çağımızda, insanların yerine getirmekte olduğu üretici fonksiyonların çoğu, makineler tarafından yerine getirildiğinden dolayı ortaya çıkan boş zamanların en verimli şekilde nasıl değerlendirilebileceği problemi karşımıza çıkmaktadır. Göç neticesinde sağlıksız bir biçimde büyüyen kentler de asrımızın en önemli problemlerinden birisidir. Köylerde iş bulabilme imkanına sahip olmayan insanların kentlerde toplanması, kentlerin de yeni gelenlerin hepsine iİ imkanı sağlama yönünden yetersiz kalması büyük bir iİ potansiyelinin atıl kalması anlamına gelmektedir. Kır ve özellikle de kent hayatının bir parçası haline gelen kahvehaneler, insanların boş zamanlarında en çok uğradıkları yerler arasındadır. Önceleri sohbet, muhabbet ve tartışma mekanları olan kahvehaneler bugün bu fonksiyonunu büyük ölçüde kaybetmiş bulunmaktadırlar. Kahvehanelere devam eden kimseler saatlerce oyun oynamakta ve adeta toplumsal hayattan tecrit edilmiş olmaktadırlar. İster gelenekselleşmiş olmasından, isterse boş zamanda gidilecek yer olmayışı yüzünden cazip hale gelen kahvehanelerde bulunan insanların, en faydalı bir şekilde toplumsal hayata kazandırılmaları şarttır. Araştırmada, kahvehanelerin tarihi gelişimi de göz önünde bulundurularak bu gibi yerlerdeki günlük hayat incelenmiş ve mevcut durum ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Journal of Turkish Studies, 2018
yaşamını sürdürmekte, kahve sektöründe sürekli büyüyen bir şirket olarak tüm dünyada Türk kahvesini tanıtmaktadır. Araştırmanın amacı; Osmanlı'dan günümüze hayatta kalmayı başarmış, aile şirketinden gelerek markalaşan ve dünyaya Türk kahvesini tanıtma misyonu üstlenmiş bir şirketin kurumsallaşma hikâyesini fonda yer alan modernleşme paralelinde araştırmaktır.
2025
Bu makale, kahvehanelerin tarihçesi ve Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki önemini ele almaktadır. Kahvehanelerin sosyal, kültürel ve politik yaşam üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde incelenmiş; Osmanlı toplumunda bir araya gelme, fikir alışverişinde bulunma ve sanatla uğraşma gibi birçok faaliyet için nasıl bir merkez haline geldikleri açıklanmıştır. Ayrıca kahve kültürünün oluşumu ve kahvehanelerin bu süreçteki rolü de kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Makale, tarihsel veriler ve çeşitli örneklerle zenginleştirilmiştir. --- This article explores the history of coffeehouses and their significance during the Ottoman Empire. It delves into the social, cultural, and political impacts of coffeehouses, highlighting how they became central hubs for gathering, exchanging ideas, and engaging in arts within Ottoman society. Additionally, the formation of coffee culture and the role of coffeehouses in this process are thoroughly examined. The article is enriched with historical data and various examples to provide a comprehensive perspective.
Erciyes İletişim Dergisi, 2017
TOPLUMSAL İLETİŞİM KURUMU OLARAK KAHVEHANELERE DAİR BİR ARAŞTIRMA: GAZİANTEP ÖRNEĞİ Öz Kahvehaneler, 16. yüzyıldan günümüze değin, Türk toplum hayatının önemli sosyal iletişim mekânları olarak kabul edilmektedir. Kahvehaneler, tarihsel süreç içerisinde önemli tartışmaların yapıldığı, siyasal eleştirilerin getirildiği mekânlar olarak dikkat çekmektedir. Bu çalışma, sosyo-kültürel açıdan önemli olarak kabul edilen kahvehanelerin iletişim yönünden özelliklerini açığa çıkarmayı amaçlamaktadır. Gaziantep örneğindeki kahvehanelerde yapılan araştırma sonuçlarına göre, bireyler kahvehanede rahatladıklarını hissetmekte; kahvehanelerdeki sohbet ortamı toplumsal gündem konularına yönelik kanaatleri etkilemektedir. Kahvehanelerde siyaset ve gündem öne çıkmakta; kahvehanelerdeki tartışmalar eleştirel bir nitelik taşıyabilmektedir. Buna göre, kahvehanelerin kamusal iletişim mekânları olduğu düşünülebilir.
Medya ve Kültürel Çalışmalar Dergisi
Osmanlı modernleşme döneminde toplumun sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik, başta İstanbul’da olmak üzere, bir araç-mekân olarak zorunlu bir biçimde kahvehane adı verilen mekânlar ortaya çıkmıştır. Bu mekânların, oyun oynayan insan anlamında Homo Ludens’ in, Türkiye kültürel formasyonuna özel biçimiyle oyunsal tinin, kendini yeniden hatırlamasının ve özünde aynı kalarak değişik formlara bürünmesinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı saptanmaktadır. Bu makalede sosyal ve kültürel bir kurum olarak kahvehanenin, başlangıçta bir içecek olarak kahveye ulaşmak amacına ek olarak, oyunsallık denen ve antropolojik bir nitelikte tüm insanlarda mevcut bulunduğu varsayılan tinsel özün gerektirdiği bir mekân arayışıyla eş zamanlı oluşu ele alınmıştır. Dünya üzerindeki benzer örneklerinden farklı olarak ise Homo Ludens’ in, Türkiye kültürel formasyonu içinde tarihsel olarak kökeni Şamanizm’e dayandırılabilecek oyunsal pratiklerin, teatral bir düzlemde ortaya çıkması sonucu kahve...
History Studies, 2021
This research is based on a study of coffee consumption, functionality of coffeehouses and portraits of regulars in the late Ottoman Empire. In the 18th century customs records, data on the trade in coffee was scarce. This pointed out that coffee is not a unique product that needs little consumption and trade in the city. The increase in consumption coincided with the 19th century. Coffeehouses, which had many functions in the urban fabric, were rare socializing areas. Official announcements, contracts and agreements were made here in the presence of Regulars. In the words of Alan Mikhail; It was a "complex area of social interaction". Gambler regulars and sect guests were not missing. They were stopovers for travelers and guests. Most importantly, different aspects of daily communication took place in the witnesses of regulars. Before the emergence of associations and societies, the coffeehouses had reconciliation and conflict at the same time, and these places could turn into a political space. Despite the gradual increase in numbers, the reaction of the pious groups has never changed and the view of the coffeehouse has always been negative. Most of these places that appealed to the bazaar, inn and neighborhood. They were within the scope of a foundation. With its presence in the bazaar, neighborhood and streets, the coffeehouses remained a definite part of the urban identity. XVIII. yüzyıl Urfa gümrük kayıtlarında kahvenin ticaretine dair veriler yok denecek kadar az. Bu da kahvenin şehirde az tüketimine, ticaretine ihtiyaç duyulan eşsiz bir ürün olmadığına işaret. Tüketimin artışı XIX. yüzyıla tesadüf ediyor. Kahvehaneler ise kentsel doku içerisinde birçok işleve sahip ve nadir sosyalleşme alanları. Resmî duyurular buralarda yapılıyor, sözleşmeler, anlaşmalar müdavimlerin huzurunda gerçekleşiyor. Alan Mikhail’in ifadesiyle buralar; “karmaşık bir sosyal etkileşim alanı”. Kumarbaz müdavimleri, tarikat ehli misafirleri eksik değil. Seyyahlara, misafirlere mola yerleri. En mühimi gündelik iletişimin farklı veçheleri müdavimlerin tanıklığında vuku buluyor. Dernek ve cemiyetlerin ortaya çıkışından evvel kahvehanelerde uzlaşma ve çatışma aynı anda yaşanıyor, buralar yer yer politik bir alana dönüşebiliyordu. Sayılarının tedricen artışına rağmen mütedeyyin grupların tepkisi hiçbir zaman değişmemiş, kahvehaneye bakış, her zaman olumsuz yönde olmuş. Bulundukları çarşıya, hana ve mahalleye hitap eden bu yerlerin birçoğu bir vakfın müsakkafatı dâhilinde. Çarşı, mahalle ve sokaktaki mevcudiyetiyle kahvehaneler, kent kimliğinin muayyen bir parçası olarak kalmış.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018
Öz Kahvehaneler, ilk ortaya çıkışlarından beri, cinsiyet kodlarını üzerinde taşıyan boş alanlar özelliğini sergilemektedir. Bu alanlar, erkek cinsini, sosyal alanda aktif bir pozisyonla bir araya getirmektedirler. Böylelikle, erkekler arasında, ortak paylaşım ağları oluşturmaktadır. Erkekler bir araya gelerek kimliklerini muhafaza etmektedir. Bugün, küreselleşmenin de etkisiyle, hemcins birlikteliğinin geleneksel dokusu çözülmektedir. Bunun yerine kadın, erkek ve hatta çocuklar modern kahvehanelerde (kafelerde) bir araya gelmektedirler. Ancak çalışmada söz konusu edeceğimiz Siirt kent kahvehaneleri, erkeklerin geleneksel olarak kendilerini ait hissettikleri mekânlar özelliğini sergileyerek, sosyalleşmenin sağladığı avantajları korumaktadır. Erkekler burayı rüştlerini ispatlamak için olduğu kadar, rüştlerini ispatlamalarından ölene kadar da sahiplenmektedir. Böylelikle ortak mekânda bir arada olmanın sağladığı bütün avantajları kullanmaktadırlar. Bu araştırmanın amacı, kahvehane sakinlerinin, mekânı cinsiyetçi söyleme ne ölçüde yerleştirdikleri ile sosyalleşmede kendileri için ayrıcalıklı gördüklerini tartışmaya açmaktır. Çalışma, 2017 yılının Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan verileri içine almakla birlikte, nitel araştırma tekniği olan görüşmeyi temele alarak hazırlanmıştır. Abstract Since their emergence, coffeehouses have displayed the characteristics of empty places that are bearing sex codes. These settings have been the gathering places of men with an active position on the social domain. Thus, the coffeehouses have created networks of sharing among men. They come together in these places and preserve their identities. Today, with also the impact of the globalization, the traditional fabric of same-sex partnership is being loosened. Instead, women, men, and even children are coming together at modern coffeehouses (cafes). However, Siirt city coffeehouses, the subject of our study, preserve the advantages that socialization provides by displaying the characteristics of places, where the men feel themselves that they belong in. Men not only embrace these places to show that they are of age, but also adopt these places until their death. Thus, they benefit from all of the advantages of being together in a shared place. The aim of this study was to bring into question to what extent these habitues of coffeehouses attribute these places into the gendered narrative and that they consider these places privileged for themselves during socialization. The study involved the data collected between the July and the August of 2017, and it was conducted based on interview technique, which is one of the qualitative research methods.
16. yüzyıldan itibaren, Türk insanının yaşamına giren kahve ve kahvehane etrafında, çok geniş bir kültürel birikim oluşmuştur. Kahve ve kahvehane merkezli kültürel birikim ortamı, o kadar hızlı gelişmiş ve geniş bir alanda etkili olmuştur ki, belki de Türk insanının yaşamına bu derece etki eden -içecek ve mekân olarak- ikinci bir unsur gösterilemez. Kahvehaneler, toplumsal paylaşımın gerçekleştiği ve geçmişin yad edildiği kültürel mekânlar olarak Türk insanının yaşamında önemli bir yer tutmuştur. Bir “sohbet medeniyeti”ne sahip olan Türk toplumunun, dinsel açıdan “meşru” kabul edilen kahve ve kahvehaneye sahip çıkması ve bu unsurları yaygınlaştırması, birçok toplumdan daha hızlı ve kapsamlı olmuştur. Kahvehaneler, Türk insanı için birer “kültür mekânı” olarak hizmet vermişlerdir. Ayrıca kahvehaneler, “toleranslı davranma” alışkanlığının kazanıldığı merkezler olarak da dikkat çekmektedirler.
2nd INTERNATIONAL CONFERENCE ON COFFEE AND COCOA, 2022
Kahve ve kahvehane geleneği de Osmanlı’yı ziyaret eden Batılı seyyahların en çok ilgisini çeken unsurlardan biri olmuştur. İstanbul’a ilişkin genellikle İngilizce ve Fransızca dillerinde kaleme alınmış seyahatnamelerde “kahve ve kahvehane” kültüründen bahsetmeyen esere nadiren rastlanmaktadır. Seyyahlar, hakkında türlü efsaneler türetilmiş olan kahvenin, yemeklerden sonra mutlaka aranan, özellikle misafir ağırlama törenlerinde ve saraylarda merasimlerle sunulan geleneksel bir içecek olduğuna dikkat çekmişlerdir. Gün boyunca muntazaman içilen iki fincan kahvenin yanı sıra eve ziyarete gelen eş dost ile de kahve içilmesinin âdetten olduğu, ikram edilen kahvenin reddedilmesinin büyük ayıp sayıldığını belirtmişlerdir, ayrıca sunulan kahvenin harika olduğu, içine şeker koyulmadan içildiği, bunun da kahveyi daha doğal bulmalarından ileri geldiği yönünde bilgiler vermişlerdir. Kahvehaneleri ise, her meslekten sayısız insanın bir araya geldiği, kitapların okunduğu, ilmi sohbetlerin yapıldığı yerler olarak tarif etmişlerdir. Hatta bir dönem kahvehaneler için, “mecma-i zürefa” yani güzel konuşmaların toplantı yeri, “akademik muhit” ve “kabare” benzetmeleri yapılmıştır. Netice olarak bu çalışma kapsamında, daha önce üzerinde fazla durulmamış olan seyahatnameler ele alınmaya çalışılmıştır. Bu anlamda; Ulrich De Seetzen, Antoine Galland, J. F. Michaud ve J. J. F. Poujoulat, Knut Hamsun, Michel Febvre, Edmondo de Amicis gibi seyyahların gözlemlerinden istifade edilmiştir. Bu gözlemlerden hareketle de Osmanlı halkının kahve tüketim alışkanlığı ve kahvehanelerin sosyal hayattaki yeri ortaya konulmuştur.
DEÜ Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2024
Once native to the crowded streets of Ottoman cities, coffeehouses played an important role in shaping the sociocultural dynamics of early modern Europe. In these eclectic spaces, the seeds of intellectual discourse, artistic expression and social interaction were sown, creating an environment where ideas flourished, and cultures merged. The proliferation of coffeehouses across Europe not only facilitated the exchange of ideas, but also served as a microcosm of broader social changes, reflecting the evolving norms and values of the time. This article traces the intriguing journey of coffee culture from the heart of the Ottoman Empire to the vibrant cities of Europe, tracing its impact on the continent’s social fabric and cultural mores. It will show how the humble coffeehouse became a crucible for change, influencing everything from political debates to literary works and leaving an indelible mark on European identity.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi
Kapadokya Bölgesi, Doğal ve Arkeolojik Sit Alanlarının yanı sıra Osmanlı’nın geç dönemine ait sivil mimari örneklerin değeri ile de ön plana çıkmaktadır. Özellikle Ürgüp, Göreme, Avanos, İbrahimpaşa, Ortahisar, Mustafapaşa ve Nevşehir Kalesinin etrafında bu tarz yapıların günümüze ulaşan varlığı gözlemlenmektedir. Ancak çoğu, doğal ya da insan faktöründen dolayı bakımsız kalmış, terkedilmiş ya da yıkılarak günümüze ulaşamamıştır. Bu yapılardan biri de Tahtalı Kahvehanedir. Tümüyle yıkılmış ve günümüze ulaşamamış, şehrin silüetinde önemli yer tutan ya da tarihi bir kompozisyon özelliği taşıyan yapıların yeniden yapılması restitüsyon, restorasyon ve rekonstrüksiyon alanlarında uygulamaya yönelik adımlar olarak görülebilir. Diğer taraftan geleneksel yapım tekniği, malzeme, plan, mimari ve bezeme özelliklerinin sürdürülebilirliği yönüyle de sanat tarihi araştırmalarına kaynak teşkil eder. Tarihe tanıklık etmiş bu türden yapıların korunması muhakkak gerekli olsa da korunamadığı durumlard...
Türk Dünyasında Kahvehaneler Özet 16. yüzyıldan itibaren, Türk insanının yaşamına giren kahve ve kahvehane etrafında, çok geniş bir kültürel birikim oluşmuştur. Kahve ve kahvehane merkezli kültürel birikim ortamı, o kadar hızlı gelişmiş ve geniş bir alanda etkili olmuştur ki, belki de Türk insanının yaşamına bu derece etki eden –içecek ve mekân olarak– ikinci bir unsur gösterilemez. Bu yazıda, kahvehanenin Türk dünyasında, özellikle de Osmanlı’da, ortaya çıkması, yaygınlaşması ele alınmış ve kahvehaneyle bağlantılı olarak ortaya çıkan ve gelişen kültür unsurları üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kahve, Kahvehane, Türk Dünyası. Coffeehouses in Turkish World Abstract A very broad cultural accumulation has emerged around coffee and coffeehouse which has been in the life of Turkish people since the 16th century. Cultural accumulation environment based upon Coffee and coffeehouse have developed so rapidly and been so effective in a broad area among Turkish population that it could be asserted that there is not a second factor which has affected Turkish people life style as drink and place. In this study, it has been dealt with the emergence and becoming widespread of Coffeehouse in the Turkish world and particularly in the Ottoman, and considered the elements of culture which have come up and improve relatedly with it. Key Words: Coffee, Coffeehouse, Turkish World.
2018
Kahve Arap asıllı bir sözcüktür ve orijini, vatanı Habeşistan'da fidan boyundaki yeşil ağaçların meyvesi olarak yetiştirilen bölgenin eskiden “Kaffa” olarak adlandırılmasına dayanır. Zamanla Türkçe'de “kahve” olarak yerini alan sözcük, dünyanın hemen hemen her yerinde “kaffa”ya yakın bir sözcüktür. Osmanlı toplumu 1884-1885 yıllarında topraklarından ayrılan bir eyalette keşfedilen bu bitkiyi İstanbul’a taşımış, kahveyi kendi kültürüyle harmanlamış, hem kendine özgü bir kahve oluşturmuş hem de kendi kültürünü kahve etrafında yeniden biçimlendirmiştir. 19. yy.’da Türk kahvesi çoğunlukla çiğ çekirdek olarak satılmakta, evlerde tavada kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekilmekte ve içilmektedir. 1871 yılında Mehmet Efendi, Türk kahvesini ilk kez kavurup öğüterek Türk toplumuna sunan kişi olarak bilinir ve bir süre sonra “Kurukahveci Mehmet Efendi” lâkabıyla anılır. Osmanlı’nın 1820-1913 iktisadi dönemi olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kuruluş döneminin karakteristiği, dış ticarete ve yabancı sermayeye açılan tarım ağırlıklı Osmanlı ekonomisinin hâkim olmasıdır. Şirketin kurumsallaşma ve markalaşma süreci ise, iki dünya savaşı ve dünya bunalımını içeren erken Cumhuriyet döneminde başlar. İkinci Dünya Savaşı sonrası 1950-1980 döneminde kurumsal kimlik çalışmalarına ağırlık veren şirket, 1980’lerden başlayarak günümüze dek süren neoliberal politikalar ve küreselleşme döneminde ise uluslararasılaşarak dünya markası konumuna ulaşır. Kurukahveci Mehmet Efendi, endüstrileşmedeki yenilikleri uygulamasıyla ve toplumdaki geniş kahve kültürünün gücüyle yüzyıllar boyunca ayakta kalmış, bugün hâlâ Türk kahvesi dendiğinde akla ilk gelen marka olarak yaşamını sürdürmekte, kahve sektöründe sürekli büyüyen bir şirket olarak tüm dünyada Türk kahvesini tanıtmaktadır. Araştırmanın amacı; Osmanlı’dan günümüze hayatta kalmayı başarmış, aile şirketinden gelerek markalaşan ve dünyaya Türk kahvesini tanıtma misyonu üstlenmiş bir şirketin kurumsallaşma hikâyesini fonda yer alan modernleşme paralelinde araştırmaktır.
B u yazının hikâyesi bir resimle başlar. Osmanlı tasvir sanatının en meşhurlarından olan bu resim günümüze farklı tasvirlerden ve hat örneklerinden mürekkeb bir mecmua ya da resim külliyatı içinde ulaşmıştır. Çoğunlukla Osmanlı kökenli tasvirlerden oluşan bu mecmuada isim ya da tarih veren herhangi bir kayıt yer almaz. Ancak eserde yer alan tasvirlerin üslup ve ikonografisi, 16. yüzyılın sonu ya da 17. yüzyılın başında düzenlenmiş olduğunu düşündürür. Mecmuadaki resimler çoğunlukla altın yaldız ya da renkli desenlerle çevrelenmiş, kenarlarına da mermer desenli ya da altın serpmeli kağıtlar yapıştırılmıştır. 1 Bu yazıda tanıtılacak olan resim de benzer bir düzenleme içinde yer alır. Resme eşlik eden bir anlatım/hikâye yer almamasına rağmen tasvirin konusu şüpheye düşmeyecek kadar sarihtir; burada bir Osmanlı/İstanbul kahvehanesinin adeta portresi çizilmiştir. 2 Osmanlı kültür tarihiyle ilgilenen pek çok yayında, konuşmada sıklıkla bir yandan adeta bir "görsel belge" niteliğinde kullanılırken diğer yandan da hep bir "gerçeklik" sorgulamasına tabi tutulan bu tasvir üzerine -bunca popülerliğine rağmen-detaylı bir çalışma, şaşırtıcı bir şekilde, yapılmamıştır. Bu yazının amacı da bu meşhur tasvire biraz daha yakından bakarak onu dönemin tarihsel bağlamı içinde okumaya çalışmak olacaktır. Kuşkusuz bunu yapmak için de evvela Osmanlı sosyal tarihinin en önemli kurumlarından olan kahvehanenin serencamına, bu konudaki çalışmalardan yola çıkarak kısaca değinmek gerekecektir.
DEDE KORKUT Uluslararasi Turk Dili ve Edebiyati Arastirmalari Dergisi, 2021
Düzce Üniversitesi Öz Reşat Nuri Güntekin, vatanın haritasını çıkaran yazarlarımızdan birisidir. Gidip görülmeyen yerin bizim olmayacağı düşüncesiyle memleketin her bölgesine gitmiş, buralarda gördüklerini hem Anadolu Notları'nda hem de kurmaca eserlerinde işlemiştir. Zaten kültür ve cemiyet, onun sanatını yapan esas unsurlardır. Eserlerinde yer verdiği kişiler, meseleler, mekânlar hep bir anlama çabasının ürünü olarak karşımıza çıkar. Bu merhametli bakışın tüm eserlerine sindiğini söylemek mümkündür. Anadolu Notları, yazarın kurmaca eserlerinde yarattığı evrenin temel unsurlarını bize verirken kimi açılardan da onları okumak için bir kılavuz işlevi görür. Anadolu insanının iç dünyası, eğlenceleri, öfkeleri, dertleri, mekân ile münasebetleri bu yazılarda derin bir gözlem gücünün sonuçları olarak kayda geçirilmiştir. Reşat Nuri Güntekin, eserleriyle edebiyatımızın mekân haritasını genişleten isimlerin başında gelir. Coğrafyayı ve mekânı tanımanın, insanımızı tanımak anlamına geleceğini bilen yazar, çıktığı yurt gezilerinde insan ve mekân arasındaki etkileşimi gözlemlemek için hiçbir fırsatı kaçırmaz. Çeşitli nitelikleri bünyesinde toplayan kahvehaneler, gittiği yerlerde ilk durağı olurken, bu kurumların ülkemiz ve insanımız için ne ifade ettiğini eserlerinde ortaya koymaya çalışır. Bunu yaparken kahvehaneleri de roman estetiğinin unsurlarından biri hâline getirir. Onun eserlerinde medenileştirme vazifesini çeşitli şekillerde deruhte eden bu kurumlar, düşkünler ve yalnızlar için birer sığınak iken aynı zamanda insanlara toplumsallaşma imkânı sunar. Yeni bir hayata adım buralarda atılır, düşünülüp önemli kararlar alınır. Toplumun nabzını tutmak için en elverişli yerler olan kahvehaneler, aynı zamanda kamusal ahlakın çeşitli yansımalarını görebildiğimiz mekânlardır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.