Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
1974, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi
Türk e·ağızları terimi ilk defa burada kullanılıyor. Manası şudur: başka ağızlarda. rastlanılan ii/e fonemi bu ağızlarda yalnız e şeklinde tahakkuk eder; burada ii yoktur. Batı marjinal bölge Türk ağızlarında da a yoktur. Fakat bu ağızlarda bazı kelime ve morfemlerde ii yerine a istimal edilir. Bu bakımdan Balkanlarda üç areal müşahede edilir :
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1978
Merkez bölge deyince Rahva (Orjahovo), Vraca (VracaJ Samokov kasabalarının doğusundan, Peştere kasabasının içinden, güneyde Devin kasabasının doğusundan, Kırcalı kasabasının kuzeyinden geçerek Türkiye sınırına varan bir hattın doğusunda ve kuzeyinde kalan kısmı anlarız. Buraya Romanya Türk ağızları, Yunanistanda Gümürcina, Dedeağaç kasabalarında ve bu alçağın. köylerinde konuşulan Türk ağızları, Türkiye Trakyası ağızları ve standart (edebi) türkçe dahil olur. Gakçı (gak,, kak" -çı) terimiyle halk bazı veler sınıflı kelimelerde inisyal k yerine g is- , timal etmekle seçilen toplumu adlandırır (mesela: gara goyUn ,,kara koyun"). Bu topluma kakçılar karşı koyar (Yani kara koyun, kak diye konuşanlar). Bizim için gakçı ve kakçı terimlerinin münderecatı daha geniş olup, gakçı ağızlar, kakçı ağızlardan daha bir sıra hususiyetlerle ayrılırlar. Gakçı ağızlar Anadolu ağızlarının Balkanlarda bir kolunu teşkil ederler. Kakçı ağızlar temiz Rumeli ağızları olup, Anadolu ağızlarıyla müşterek dialektal çizgileri azdır. Balkanlarda asıl gakçı bölge Doğu Rodoplardır, ki hususi bir bölge meydana getirir. Bundan başka Merkez bölgede de kliçük adalar şeklinde gakçı·ağızlar vardır. Burada, bir makale sınırları dahilinde ,işte bu ağızları genel çizgileriyle ele alacağız.
Yugoslav-Türk ilişkileri yüzyıllardan beri hiç kopmamak ile birlikte bazen normal dönemler ve bazen de çalkantılı durumlara nazaran hala birbirleri ile ilişki içersindedirler.
Balkanlar’da Türk Kimliğinin Bakiyesi: Kuzey Makedonya ve Kosova, 2021
Kuzey Makedonya ve Kosova Türkleri önce Osmanlı Devleti’nin, ardından da Yugoslavya’nın balkanlaşmasından sonra nüfus ve nüfuz bakımından azınlığa dönüşmüş bir milletin mensupları haline gelmişlerdir. Kitapta Kuzey Makedonya ve Kosova Türklerinin azınlık olarak yaşadıkları ülkelerdeki diğer millî-dinî unsurlar ile kurdukları sosyal ve kültürel münasebetler üzerinde durulmaktadır. Araştırma bünyesinde teorik düzeyde ele alınan kimlik ve kültürleşme kuramlarıyla birlikte balkanlaşma kavramı da sosyolojik bir bakış açısıyla sosyal mesafe bağlamında ele alınmıştır. Yapılan saha araştırmasında Kuzey Makedonya ve Kosova Türklerine Türk kimlik ve kültürüne ilişkin bazı sorular yöneltilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yöntemle desenlenen çalışmada katılımcıların kültürleşme yönelimlerinin yanı sıra kimlik algılamaları millî, dinî, etnik ve kültürel kimlikler bağlamında katılımcıların dünyasından anlaşılmaya çalışılmıştır. Katılımcıların Türk kimlik ve kültürünü sürdürme ve koruma mücadeleleriyle birlikte vatan algıları ve Türkiye’nin Kuzey Makedonya ve Kosova Türklerine ilişkin politikalarına dair görüşleri de çalışma kapsamına dâhil edilmiştir.
Şehir ve Kültür Dergisi, 2016
Malezya ile ilişkilerimiz Osmanlı döneminden beri gelmektedir.
TÜRK DILLILERE TÜRKIYE TÜRKÇESININ ÖĞRETIMI, 2023
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
2004
ÖZET Antalya ilindeki KÕrkgöz'ün tatlÕsu mollusk faunasÕnÕ saptamak amacÕyla Mart 2004-Eylül 2004 tarihleri arasÕnda 3 istasyondan aletsiz dalÕú yöntemiyle mevsimsel örneklemeler yapÕlmÕútÕr. ølave olarak, littoral bölgeden de 500 m göz açÕklÕ÷ Õndaki el kepçeleriyle mollusk bireyleri örneklenmiútir. Örneklemeler sonucunda, Gastropoda'dan 7 ve Bivalvia'dan 1 olmak üzere toplam 8 takson saptanmÕútÕr. Tespit edilen türlerden Radix ovata ve Pisidium casertanum lokaliteden ilk defa kayÕt edilmektedir.
Araştırmanın amacı, Mu'îdî'nin Dîvânı'nda, bülbül ile ilgili beyitleri tespit etmek ve bülbül mazmununun adı geçen şair tarafından hangi unsurlarla ilişkilendirildiğini ortaya koymaktır. Bu araştırmanın bir diğer amacı, az bilinen bir şairin incelenerek, yapılan bilimsel araştırmalarda daha çok yer almasını sağlayabilmektir. Divan edebiyatında bülbül; sesinin güzelliği, güle olan aşkı, aşığı temsil etmesi, gül ile bülbül arasındaki birçok tasavvuru anlatıp hatırlatması yönlerinden adı zikredilmektedir. Yine bu bağlam örnekleri ışığında hayvanlar âleminden bir kuş türü olarak da klasik şiirde adı en çok geçen kuştur. Bu çalışmada öncelikle az bilinen bir şair olan Kalkandelenli Mu'îdî'nin yaşamı hakkında kısa bir bilgilendirme yapılmıştır. Şairin Dîvân'ı, iki temel başlık altında incelenmiştir. Bu başlıklar, Mu'îdî'nin Dîvânı'nda bulunan gazel örnekleri üzerinde yapılan çalışmalardan yararlanılarak tasnif edilmiştir. Bülbülün, gazel incelemesinin sınırı ise, klasik şiirde üzerine belki de en çok yazılmış mazmunlardan birisi olan bülbül mazmunu ve ilişkilendirildiği yapılar üzerinde gerçekleştirilmiştir. İncelemede tespit edilmiş olan her bir başlığa örnek olabilecek beyitlere; en az bir, en fazla iki örnek verilmiştir. Bazı başlıkların çok daha fazla örneği bulunmuş olup meraklıları için dipnotta ayrıca belirtilmiştir. Makale bülbül, sürgün ve onun vasıfları gibi konuların; sosyal hayat, toplum yapısı bağlamında incelenmesi ve yorumlanması ile son bulacaktır. Klasik şiirde bunun gibi daha pek çok unsur bir Halkbilimci bakış açısıyla araştırılmayı beklemektedir. Beyitlerin yanında verilen dipnotta şairin divanındaki ilgili benzer örneklerin sayfa numarası ve beyit numarası verilmiştir.
Özet Makedonya-Kosova Türk ağızları, öteden beri Türkologların dikkatini çekmiş ve Kowalski’den bu yana üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Genel olarak Türkiye Türkçesi ağızlarıyla benzerlik gösteren bölge ağızları, özellikle bazı ünlü ve ünsüz değişmeleriyle farklılaşırlar. Ünlü değişmelerinin bir kısmı, iç içe yaşanılan diğer dillerin etkisiyle meydana gelir. Diğer değişmeler ise Türkiye Türkçesinin Doğu, Kuzey-Doğu ve Trakya ağızlarıyla paralellik gösterir. Anahtar Kelimeler: Makedonya, Kosova, Ağızlar, Ses Bilgisi
ÇUKUROVADA MİZAH MAVRADAN PALAVRAYA, 2023
Mizah kültürünü bölgesel olarak değerlendirdiğimiz eserimiz siz değerli okuyuculara sunulmuştur.
Mevlâna Jalal al-Din al-Rumi, one of the most important Islamic intellectual, is a wise who has his self intelligence system. That intellect system has been subject of various kind of researches. Though his ideas that have world-wide spread effects, his ideas as regards philosophy have not been searched in detail. In this study, Rumi's thoughts as regards philosphy and the background of that thoughts are discussed.As Jalal al-Din al-Rumi interested in philosophical subjects, he also closely interested in philosophy and he has made critical evaluations about that discipline. It was understood that his thoughts as regards philosophy are as a result of his approach for intellect-love-inspiration notions and to ascertain these notions in his thought world degree, firstly his ideas on human philosophy and epistomology was handled.Jalal al-Din al-Rumi does not recuse intellects and its harvest philosophy, categorically. According to him, intellect (especially in everyday life) is a extremely valuable entity, but insufficient in the way of reaching truth. Thus, in the process of truth seeking, love and revelation should be chosen. Because of philosophy, as one of the external science, takes intellect as a base, it neither satisfies human for reaching truth, nor contributes spiritual development for human. Moreover, philosophy is far from satisfying real humanitarian necessities, with its peculiar elementary doubt it is a confidential negation and is hazardous for faith.
Balkan Eğitim Araştırmaları 2018/ Balkan Educational Studies 2018-iv © ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMA KİTABI Alanı: Eğitim Bilimleri, Dil ve Edebiyat Hazırlandığı Yer: Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Her hakkı saklı olup, kitap içerisinde yer alan yazıların her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir. İzin alınmaksızın hiçbir şekilde ve hiçbir yolla tamamen veya kısmen çoğaltılamaz, kopyalanamaz, elektronik ortamlara kaydedilemez ve kaynakça belirtilmeden alıntı yapılamaz.
eskieserler.net
Bu makalemizde bir mutasavvıf olarak Mevlânâ'nın felsefeye ve filozoflara bakış açısını ve getirdiği eleştirileri ele almaya çalıştık. Mevlânâ'nın tıpkı Gazzâlî gibi kaygısı dini olduğundan felsefeye karşı tavrı olumsuz olmuştur. Felsefeye hem kendi alanından hem de kendi alanının dışından pek çok eleştiri yöneltilmiştir. Mevlânâ filozof değil mutasavvıftır ve felsefeye dışardan eleştiri yöneltenlerden biridir. Mevlânâ'ya göre filozofların düşünceleri ve inançlarının doğruluğu tartışmalıdır. Özellikle bilgiyi elde etmede ve hakikate ulaşmada tuttukları yol, kullandıkları metot yetersiz kalmaktadır. Saf aklı gereğinden fazla yüceltmektedirler. Kendi akıllarınca kıyas ve istidlallerde bulunmaktadırlar. Bu da onları aşırı şüpheye ve vehme sürüklemektedir. Anahtar kelimeler: Mevlânâ, Felsefe, Filozof, Akıl, Şüphe.
Eskişehir Türk Ocağı VII. Gençlik Kurultayı, 2019
Abstract People have gone through certain cyclic processes since they existed. These ; Stage development from birth to death. Whereas for some people death is extinction, for the others it is a gate for a new beginning. Many descendants have been influenced by different religions in their historical process and have undergone changes in material culture with the effect of this. During the history, Turks encountered many different religions and many different people because they were semi sedentary. This encounter caused cultural exchance.Turks who were under the influence of different religions, did not give up their worship to God in the sky and they did not leave their God. Therefore Turks believed that soul is not dissapeared after the death, they believed move to another world. This faith shows that the religious culture has affected to improve Turk architecture culture. For example, a person who has died buried with his private goods and his horse. Turkish architecture existed with domes. These domas are biomimetic designs that inspired the material culture to be formed on the ground while looking to sky. The Kurgans where the dead was be buried, designed similar like Turkish tent. In the time, Turks who developed culture of grave, continued to monumentalize the grave of the people who is important in their history. Many examples of mausoleum are encountered in the Turkestan georaphy. In the Ottoman Empire, mausoleums were tradition and all sultans were buried in the mausoleums. Sultan II. Murad said "Don't close my grave. Rain down on me." but his grave is mausoleum. Anıtkabir which is the most important mausoleum in the republican architecture, has many details. After the Atatürk period until the presidents of Turgut Ozal burial was buried in the mausoleum. These statesmen to be buried in the mausoleum of the pre-Islamic traditions of Turkish traditions until we come to the present. Keywords: Grave, Mausoleum, Burial, Tent, Architectural, Culture
TÜRK KÜLTÜRÜNDE MEVLİT GELENEĞİ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU (27-29 EKİM 2022)
Bu çalışmada Türkiye'de çeşitli dinî törenlerde Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-Necat adlı mevlidini okuyan mevlithanların asıl mevlit metninden hangi şekillerde uzaklaştıkları üzerinde durulmuştur.
DergiPark (Istanbul University), 2017
Malakanlar, Çarlık Rusya'da ortaya çıkan muhalif Rus köylü hareketidir. Kiliseye ve onun yaptırımlarına başkaldıran bu topluluk kendi inanç sistemlerini oluşturmuşlardır. Bu nedenle Malakanlar, Çarlık Rusya tarafından Kafkasya gibi işgal edilmiş bölgelere sürgün edilmişlerdir. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı (93 Harbi) ile Kars'ın Çarlık Rusya tarafından işgal edilmesiyle, Kafkaslara sürgün edilmiş Malakanlar'ın bir kısmı Anadolu'ya göç etmiştir. Malakanlar, Anadolu'da kurdukları köylerde Müslüman topluluklar ile yaşamışlardır. 1960'lı yıllara kadar süren bu birliktelik Malakanlar'ın bu toprakları terk etmesi ile son bulmuştur. Bu çalışma kapsamında Malakanlar'ın Anadolu'ya göçü ve sonrasında Müslüman halkla ilişkileri bilgi ve belgeler ışığında araştırılmıştır. Malakanlar'ın Anadolu'dan ayrılışları incelenmiş ve sonucunda geride bıraktıkları izleri ortaya çıkarılmıştır.
Türk Tarihinin Görgü Tanıkları, 2022
Türk şehir ve mahallelerinde hayatlarını idame ettiren kişiler minareyi mimarî bir sanat eseri olduğu kadar dinlerinin ayrılmaz bir kutsiyeti olarak da yorumlamışlardır. Özel hayatlarını ve iş hayatlarını bu dinî kutsiyetin gölgesinde şekillendirmişlerdir. Minareye karşı yüklenen bu dinî ve mimarî kisve, günümüze kadar varlığını koruyarak gelmiştir. Bu çalışmada, minareye karşı alışılagelen dinî (mücerret) ve mimarî (mücessem) yaklaşımın ötesine geçilebilmesi hedeflenerek, minarenin idarî ve toplumsal hayattaki üstlendiği farklı işlevsel kullanım alanları ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu minvalde, minarenin idarî ve toplumsal hayat içerisindeki siyasî, askerî, malî, politik, toplumsal-faydacı gibi birçok alandaki etkileri ortaya konulmuştur. Türk topluluklarının, özellikle de Devlet-i Âliyye’nin, tarihteki esneklik ve pragmatizmi, hem kurulan devletlerin uzun ömürlülüğü açısından hem de idarî ve toplumsal birçok problemin çözümlenmesinde büyük bir kolaylık teşkil etmektedir. Türk topluluklarındaki bu esneklik ve pragmatizm, Türk-İslâm şehirlerinde var olan birtakım mimarî yapıların da mevcut işlerin ilerlemesinde bir aracı olarak kullanılmasına katkı sağlamıştır. Bu yönüyle Türk toplulukları diğer İslâm devletlerinden ayrı bir kisvede değerlendirilmiş, Türklerin minare üzerinden birtakım problemlere nasıl çözüm yolu aradıklarının altı çizilmiştir. Bununla birlikte, çalışma içerisinde minare, sanat tarihçiliğinin sınırlı bakış açılarından kurtarılmaya çalışılmıştır.
Öz Yazı dili sözlükleri, özünde bir ağız veya lehçeye dayanan ortak dilin sözlükleri olup öncelikli olarak canlı kelimelerin kullanılış anlamlarını esas alırlar. Bu sözlükler, bir yandan toplumun doğru anlama, yazma ve konuşmasına vesile olurken bir yandan da toplumun üretim ve kullanımlarına göre şekillenirler. Dolayısıyla söz konusu sözlüklerdeki bir kelimenin ilk anlamı, kelime, bağlamsız söylendiğinde toplumca anlaşılan ilk anlamıdır. Toplumca benimsenmeyen bir anlamı, bir sözün ilk anlamı; toplumca benimsenmiş olanı, ikinci anlamı olarak sunmak toplumsal iletişime vasıta olması gereken bir çalışma için sorunlu bir durumdur. Türkçenin başlıca yazı dili sözlüklerinde meyve adlarının sunumunda böyle bir sorun gözlenmektedir. Genel olarak meyve adlarının birinci anlamları ağaç; ikinci anlamları meyve olarak verilmektedir. Bu çalışmada öncelikle meyve, ağaç ve çalı kavramlarına açıklık getirilmiş, daha sonra başlıca Türkçe sözlüklerde söz konusu kelimelerin ne şekilde anlamlandırıldığı ve anlamlandırılması gerektiği konuları üzerinde durulmuştur. Abstract Written language dictionaries are, in essence, dictionaries for the common language based on one dialect or accent and primarily take the usage meaning of live words as their basis. These dictionaries both contribute to the correct comprehension, writing and speech of the society and are shaped according to the production and usage of the society. Therefore, the first meaning of a word in the dictionaries in question is the first meaning which is understood by the society when the word is uttered without context. The presentation of a meaning which has not been adopted by the society as the first meaning of a word and presentation of a meaning which has been adopted by the society as the second meaning is a problematic situation for a study aimed to contribute to the social communication. In the presentation of fruit names in the primary written language dictionaries of Turkish, such a problem is observed. Generally, the first meanings of fruit names are provided as trees and the second meanings as fruits. In this study, first the notions of fruit, tree and shrub are clarified then the topics of in what way the words in question have been significated in primary Turkish dictionaries and how they should be significated in Turkish dictionaries are elaborated on.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.