Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
1978, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi
Merkez bölge deyince Rahva (Orjahovo), Vraca (VracaJ Samokov kasabalarının doğusundan, Peştere kasabasının içinden, güneyde Devin kasabasının doğusundan, Kırcalı kasabasının kuzeyinden geçerek Türkiye sınırına varan bir hattın doğusunda ve kuzeyinde kalan kısmı anlarız. Buraya Romanya Türk ağızları, Yunanistanda Gümürcina, Dedeağaç kasabalarında ve bu alçağın. köylerinde konuşulan Türk ağızları, Türkiye Trakyası ağızları ve standart (edebi) türkçe dahil olur. Gakçı (gak,, kak" -çı) terimiyle halk bazı veler sınıflı kelimelerde inisyal k yerine g is- , timal etmekle seçilen toplumu adlandırır (mesela: gara goyUn ,,kara koyun"). Bu topluma kakçılar karşı koyar (Yani kara koyun, kak diye konuşanlar). Bizim için gakçı ve kakçı terimlerinin münderecatı daha geniş olup, gakçı ağızlar, kakçı ağızlardan daha bir sıra hususiyetlerle ayrılırlar. Gakçı ağızlar Anadolu ağızlarının Balkanlarda bir kolunu teşkil ederler. Kakçı ağızlar temiz Rumeli ağızları olup, Anadolu ağızlarıyla müşterek dialektal çizgileri azdır. Balkanlarda asıl gakçı bölge Doğu Rodoplardır, ki hususi bir bölge meydana getirir. Bundan başka Merkez bölgede de kliçük adalar şeklinde gakçı·ağızlar vardır. Burada, bir makale sınırları dahilinde ,işte bu ağızları genel çizgileriyle ele alacağız.
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1974
Türk e·ağızları terimi ilk defa burada kullanılıyor. Manası şudur: başka ağızlarda. rastlanılan ii/e fonemi bu ağızlarda yalnız e şeklinde tahakkuk eder; burada ii yoktur. Batı marjinal bölge Türk ağızlarında da a yoktur. Fakat bu ağızlarda bazı kelime ve morfemlerde ii yerine a istimal edilir. Bu bakımdan Balkanlarda üç areal müşahede edilir :
Özet Gagauzya ya da Gagauz Yeri, Moldova Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyettir. Moldova içerisinde yaşayan Türk kökenli bir azınlık olan Gagauzların yaşadığı bu coğrafya, uluslararası literatürde Transdinyester bölgesi ile birlikte Moldova'daki ayrılıkçı bölgeler olarak adlandırılmaktadır. Gagauzlar Türk kökenli bir halk olmalarının yanında daha çok Rusya etkisinde bulunmuş ve Rusça'nın etkin olduğu bir bölge haline gelmiştir. Gagauzya'nın çeşitli dönemlerde talep ettiği bağımsızlık, 90'lı yıllarda yaşadığı özerklik süreci ile son yıllarda bölgede yapılan anket ve gayrı resmi referandumlarda çıkan ayrılıkçı ya da Avrupa karşıtı sonuçlar, bölgenin gelecekte çeşitli krizlere sahne olma potansiyelini göstermektedir. Ayrıca bazı araştırmacıların Rusya'nın Kırım'ı işgalinin ardından benzer senaryoları Transdinyester ve Gagauzya için de uygulayacağı düşüncelerini ortaya koymaları da bu tartışmaları alevlendirdi. Çalışmamızda bu bağlamda Gagauzya'nın Moldova siyasetindeki ve dış politikasındaki yeri değerlendirilecektir. Abstract Gagauzia or " Gagauz Yeri " is an autonomous region of the Republic of Moldova. This territory, where the Gagauzian minority of Turkish origin lives, and the region of Transnistria / Trans-Dniester are referred to as the separatist regions of Moldova in international literature. The Gagauz people, although descending from the Turks, have been under the great influence of Russia and the Russian language. The independence claims of Gagauzia from time to time, the autonomy it gained in 1990s, and the separatist or anti-European results of surveys and unofficial referendums recently conducted in the region demonstrate that Gagauzia has the potential of witnessing several crises in the future. Besides, this debate has been exacerbated after some scholars asserted that Russia could occupy Gagauzia and Trans-Dniester just like Crimea. Within this framework, this study shall evaluate the role of Gagauzia in Moldovan politics and Moldovan foreign policy.
Uluslararası Deniz ve Kıyı Folkloru Sempozyumu, 2024
Bu makalede, Mersin'deki balıkçılık mesleğinin genel durumu ve balıkçı barınakları hakkında bilgi verilmiş, akabinde meslek temsilcilerinin mesleğe yönelme şekilleri, mesleğin çıraklıktan başlayıp ustalığa giden aşamadaki evreleri; balıkçıların avlanma yöntem ve teknikleri; halk takvimi, halk meteorolojisi ve yön bulma konusundaki birikimleri; avlanma ile ilgili inanç ve ritüelleri ele alınıp incelenmiştir. Ayrıca günümüz dünyasında teknolojik gelişmelerin balıkçıların geleneksel bilgi ve avlanma yöntemlerinde ne gibi değişim ve dönüşümler meydana getirdiği üzerinde durularak Mersin’deki balıkçılık mesleğinin mevcut durumuna yönelik tespitlerde bulunulmuştur.
Doktora Tezi: Molla Gürânî ve el-Kevseru'l-Cârî ilâ Riyâdı'l-ehâdîsi'l-Buhârî, 2014
Bu araştırmada, II. Mehmed’in hocalığından başlayarak Devlet-i Aliyye’de çeşitli görevlerde bulunan ve hayatının son sekiz yılında ilmiye sınıfının en yüksek mevkii olan Meşîhat-i İslâmiyye makamında şeyhülislam olarak görev yapan ve saray çevresinde etkili bir isim Molla Gürânî’nin el-Kevseru’l-Cârî ilâ Riyâdı Ehâdîsi’l-Buhârî isimli eseri konu edilmiştir. Çalışmanın amacı, Osmanlı coğrafyasında yazılan ilk Buhârî şerhi olma özelliğini taşıyan Molla Gürânî’nin şerhinin metod ve muhtevâ açısından şerh edebiyatının genel prensibleri çerçevesinde değerlendirilmesi ve genelde Buhârî şerhleri özelde Osmanlı hadis çalışmaları arasındaki yerinin tesbit edilmesidir. Bu amaç doğrultusunda birinci bölümde Molla Gürânî’nin hayatı ve Anadolu’ya geldiği XV. yüzyıl öncesi ve sonrasındaki hadis çalışmaları ve medrese programlarındaki hadis dersleri incelenmiştir. İkinci bölümde el-Kevseru’l-Cârî’nin şerh metodu; metin tahlîli ve hadislerin anlaşılması ve yorumlanması çerçevesinde tetkik edilmiştir. Metin tahlîli cihetinden kelime ve cümle yapısının izahında şerhin çeşitli yerlerinden seçilen örnekler müvâcehesinde şerh metodu tanıtılmış, bu arada müellifin kaynaklarına dair bilgi verilmiştir. Ayrıca muhtevânın yorumlanmasında müellifin öncelik atfettiği belli başlı hususlar tesbit edilerek hadislerin yorumlanmasında öne çıkan argümanlar değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde şerhin muhtevâsı; Hadis usûlü, Muhtelifü’l-hadis ve Nâsih- Mensûh konuları zâviyesinden incelenmiştir. Özellikle usûl ve furû konularında müellifin müntesibi bulunduğu Şafiî mezhebinin görüşlerine dâir ortaya koyduğu savunular ve Hanefî mezhebine yönelik bir takım tenkidleri incelenmiştir. Bu arada el-Câmiu’s-Sahîh’in Edeb, İsti’zân ve Rikâk bölümlerinin şerhinde kullanılan hadislerin sıhhati araştırılmış ve mezkûr bölümlerdeki rivayet malzemesinin sıhhat değerine yönelik tesbitler şemalarla beraber sunulmuştur. Ayrıca şerhin çeşitli yerlerinden seçilen bazı örneklerde Gürânî’nin sened ve metin tenkidindeki metodu tanıtılmıştır.
Özet Makedonya-Kosova Türk ağızları, öteden beri Türkologların dikkatini çekmiş ve Kowalski’den bu yana üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Genel olarak Türkiye Türkçesi ağızlarıyla benzerlik gösteren bölge ağızları, özellikle bazı ünlü ve ünsüz değişmeleriyle farklılaşırlar. Ünlü değişmelerinin bir kısmı, iç içe yaşanılan diğer dillerin etkisiyle meydana gelir. Diğer değişmeler ise Türkiye Türkçesinin Doğu, Kuzey-Doğu ve Trakya ağızlarıyla paralellik gösterir. Anahtar Kelimeler: Makedonya, Kosova, Ağızlar, Ses Bilgisi
2004
ÖZET Antalya ilindeki KÕrkgöz'ün tatlÕsu mollusk faunasÕnÕ saptamak amacÕyla Mart 2004-Eylül 2004 tarihleri arasÕnda 3 istasyondan aletsiz dalÕú yöntemiyle mevsimsel örneklemeler yapÕlmÕútÕr. ølave olarak, littoral bölgeden de 500 m göz açÕklÕ÷ Õndaki el kepçeleriyle mollusk bireyleri örneklenmiútir. Örneklemeler sonucunda, Gastropoda'dan 7 ve Bivalvia'dan 1 olmak üzere toplam 8 takson saptanmÕútÕr. Tespit edilen türlerden Radix ovata ve Pisidium casertanum lokaliteden ilk defa kayÕt edilmektedir.
Araştırmanın amacı, Mu'îdî'nin Dîvânı'nda, bülbül ile ilgili beyitleri tespit etmek ve bülbül mazmununun adı geçen şair tarafından hangi unsurlarla ilişkilendirildiğini ortaya koymaktır. Bu araştırmanın bir diğer amacı, az bilinen bir şairin incelenerek, yapılan bilimsel araştırmalarda daha çok yer almasını sağlayabilmektir. Divan edebiyatında bülbül; sesinin güzelliği, güle olan aşkı, aşığı temsil etmesi, gül ile bülbül arasındaki birçok tasavvuru anlatıp hatırlatması yönlerinden adı zikredilmektedir. Yine bu bağlam örnekleri ışığında hayvanlar âleminden bir kuş türü olarak da klasik şiirde adı en çok geçen kuştur. Bu çalışmada öncelikle az bilinen bir şair olan Kalkandelenli Mu'îdî'nin yaşamı hakkında kısa bir bilgilendirme yapılmıştır. Şairin Dîvân'ı, iki temel başlık altında incelenmiştir. Bu başlıklar, Mu'îdî'nin Dîvânı'nda bulunan gazel örnekleri üzerinde yapılan çalışmalardan yararlanılarak tasnif edilmiştir. Bülbülün, gazel incelemesinin sınırı ise, klasik şiirde üzerine belki de en çok yazılmış mazmunlardan birisi olan bülbül mazmunu ve ilişkilendirildiği yapılar üzerinde gerçekleştirilmiştir. İncelemede tespit edilmiş olan her bir başlığa örnek olabilecek beyitlere; en az bir, en fazla iki örnek verilmiştir. Bazı başlıkların çok daha fazla örneği bulunmuş olup meraklıları için dipnotta ayrıca belirtilmiştir. Makale bülbül, sürgün ve onun vasıfları gibi konuların; sosyal hayat, toplum yapısı bağlamında incelenmesi ve yorumlanması ile son bulacaktır. Klasik şiirde bunun gibi daha pek çok unsur bir Halkbilimci bakış açısıyla araştırılmayı beklemektedir. Beyitlerin yanında verilen dipnotta şairin divanındaki ilgili benzer örneklerin sayfa numarası ve beyit numarası verilmiştir.
Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitüsüDergisi, 2020
Osmanlı Devleti'nin Balkan topraklarında gerçekleştirdiği fetih ve iskân sürecinin en kıymetli şahsiyetleri Mihaloğulları, Evrenosoğulları, Turahanoğulları, Malkoçoğulları gibi önemli akıncı aileleridir. Bu aileler bir akıncılık geleneği olarak babadan oğula geçen bir nizamla, Osmanlı Devleti için hayatları boyunca hizmet vermiş, devletin sınırlarını yaptıkları fetihlerle her zaman bir adım öteye taşımış ve ayrıca kurdukları vakıflarla da yeni fethedilmiş bölgeleri iskâna açan önemli Osmanlı aileleri olmuşlardır. Bu ailelerden biri de Bosna'nın Malkoviç ailesine mensup oldukları düşünülen Malkoçoğulları'dır. Ailenin bilinen ilk ferdi Sivas kale muhafızı olan Malkoçoğlu Mustafa Bey'dir. Bu ailenin en çok bilinen ismi Malkoçoğlu Bali Bey ise II. Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinin en önemli akıncı beylerinden biridir. Bu makalenin amacı, hakkında çok fazla çalışma bulunmayan Malkoçoğlu Bali Bey'in Osmanlı kroniklerine yansıyan izini sürmek ve yine Osmanlı arşivine dayanarak Bali Bey'in mezarı hakkında yeni bir bilgiyi paylaşmaktır. Abstract The most precious names of the Ottoman Empire's conquest and settlement process in the Balkan lands are important raider families such as Mihaloğulları, Evrenosoğulları, Turahanoğulları, Malkoçoğulları. These raiders with a paternal order as a tradition of raiding, were important Ottoman families who served the Ottoman Empire throughout their lives, always taking the borders of the state one step further with their conquests, and opened the newly conquered regions to settlement with the foundations they established. One of these families is Malkoçoğulları, who are thought to belong to the Malkoviç family of Bosnia. The first known member of the family was Malkoçoğlu Mustafa Bey who was the Sivas castle guard. Malkoçoğlu Bali Bey, the best known name of this family, was one of the most important raiders of the Mehmed II and Bayezid II periods.The purpose of this article is to trace Malkoçoğlu Bali Bey's -about whom there are not many studies-reflection on the Ottoman chronicles and to share new information about Bali Bey's tomb based on the Ottoman archive.
Balkanlar’da Türk Kimliğinin Bakiyesi: Kuzey Makedonya ve Kosova, 2021
Kuzey Makedonya ve Kosova Türkleri önce Osmanlı Devleti’nin, ardından da Yugoslavya’nın balkanlaşmasından sonra nüfus ve nüfuz bakımından azınlığa dönüşmüş bir milletin mensupları haline gelmişlerdir. Kitapta Kuzey Makedonya ve Kosova Türklerinin azınlık olarak yaşadıkları ülkelerdeki diğer millî-dinî unsurlar ile kurdukları sosyal ve kültürel münasebetler üzerinde durulmaktadır. Araştırma bünyesinde teorik düzeyde ele alınan kimlik ve kültürleşme kuramlarıyla birlikte balkanlaşma kavramı da sosyolojik bir bakış açısıyla sosyal mesafe bağlamında ele alınmıştır. Yapılan saha araştırmasında Kuzey Makedonya ve Kosova Türklerine Türk kimlik ve kültürüne ilişkin bazı sorular yöneltilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yöntemle desenlenen çalışmada katılımcıların kültürleşme yönelimlerinin yanı sıra kimlik algılamaları millî, dinî, etnik ve kültürel kimlikler bağlamında katılımcıların dünyasından anlaşılmaya çalışılmıştır. Katılımcıların Türk kimlik ve kültürünü sürdürme ve koruma mücadeleleriyle birlikte vatan algıları ve Türkiye’nin Kuzey Makedonya ve Kosova Türklerine ilişkin politikalarına dair görüşleri de çalışma kapsamına dâhil edilmiştir.
Alevi-Tahtacı kültürü çok eski inançları içinde barındırır. Tahtacı Aleviliğini Alevilerden ayıran temel özelliği, bağlı olduğu “Yanyatır Ocağı”nın Hacı Bektaş-ı Veli’ye bağlanmayıp İslam öncesi döneme, Şit Peygambere kadar götürülmesidir. Alevi-Tahtacı kültürü tarihte olduğunun tersine, içe kapalı yapısını aşmıştır.
Türük, 2024
There are various sub-groups such as Turks, Tatars, Gagauz, Sunnis, Alevis (Babai) within the structures that we deal with under the general title of Bulgaria Turks. Each group has a certain degree of cultural diversity. Music, which has an effective functional role within this cultural texture, is especially important in the Babai community in the ritual context. The use of music in ritual contexts, the structure of their music, verbal texture, instruments, performance styles, and the evaluation of these features in the context of cross-border cultural continuity by comparing them with similar structures in Turkey fall within the scope of this article. In addition, concepts such as cultural interaction, interculturality, cultural isolation and cultural barrier are discussed, and the notes of two folk songs recorded in the field are also included in the study.
2023
20. yy. öncesi İstanbul’unu anlatan Batılılara ait bazı metin ve resimlerde, kimi zaman yazar veya çizeri tarafından kendisine derviş hatta Mevlevî dervişi tanımı verilen; yaya veya bir atı çeker hâlde, hayır amacıyla su dağıtan bir saka tipi karşımıza çıkmaktadır. Sikkeye çok benzeyen baş kıyafetiyle bu saka tipi, başkaca baş kıyafetleri taşıyan diğer sakalardan ayrılmaktadır. 01.01.2023
eskieserler.net
Bu makalemizde bir mutasavvıf olarak Mevlânâ'nın felsefeye ve filozoflara bakış açısını ve getirdiği eleştirileri ele almaya çalıştık. Mevlânâ'nın tıpkı Gazzâlî gibi kaygısı dini olduğundan felsefeye karşı tavrı olumsuz olmuştur. Felsefeye hem kendi alanından hem de kendi alanının dışından pek çok eleştiri yöneltilmiştir. Mevlânâ filozof değil mutasavvıftır ve felsefeye dışardan eleştiri yöneltenlerden biridir. Mevlânâ'ya göre filozofların düşünceleri ve inançlarının doğruluğu tartışmalıdır. Özellikle bilgiyi elde etmede ve hakikate ulaşmada tuttukları yol, kullandıkları metot yetersiz kalmaktadır. Saf aklı gereğinden fazla yüceltmektedirler. Kendi akıllarınca kıyas ve istidlallerde bulunmaktadırlar. Bu da onları aşırı şüpheye ve vehme sürüklemektedir. Anahtar kelimeler: Mevlânâ, Felsefe, Filozof, Akıl, Şüphe.
V. Uluslararası Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları Çalıştayı, 2019
Göç, insanların savaş, ekonomi, siyasi, sosyal ve coğrafi nedenlerden dolayı yer değiştirmesidir. Türkler de, genellikle tarih boyunca yukarıda bahsi geçen sebepler nedeniyle başka yerlere göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçlerden biri de Balkanlara yapılan Türk göçleridir. Tarihî kaynaklara göre Balkan topraklarına yapılan ilk göçler, VI. yüzyıla rastlamaktadır. Bu tarihten itibaren Balkanlara yerleşen Türk kavimlerinden bazılarının yerli halkla kaynaştığı bazılarının ise askerî egemen sınıf olarak güçlü devletler (Bulgar Hanlığı) kurduğu bilgisine tarihî kaynaklardan ulaşılmaktadır. Daha sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan topraklarına girmesiyle (XIV. yüzyıl) Balkanlara yapılan Türk göçü, yoğun bir şekilde devam etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, buradaki siyasi hâkimiyetini, yüzyıllarca sürdürmüş, ancak XIX. yüzyılda güç kaybetmeye başlamasıyla Balkanlardan Anadolu’ya Türk göçleri başlamıştır. Bu göçlerden biri de Bulgaristan’dan yapılan göçlerdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşları sonucunda bu topraklarda yaşayan Türkler, uygulanan siyasi baskı ve asimilasyon nedeniyle yüzyıllarca yaşadıkları bu topraklardan göç etmek zorunda kalmışlardır. Göçe zorlanan Türkler, daha çok Edirne, İstanbul, Kırklareli, Bursa gibi şehirlere yerleştirilmiş olsa da bunlardan küçük bir grup Gaziantep’in İslâhiye ilçesi Kırıkçalı köyüne gelmiştir. Bu bağlamda bu çalışmanın konusunu, 1898 yılında Bulgaristan’dan göç ederek Gaziantep’in İslâhiye ilçesi, Kırıkçalı köyüne yerleştirilen Bulgaristan Türkleri oluşturmaktadır. Çalışmada İslâhiye’de “muhacir (maacir)” adıyla bilinen, yöre kültüründen farklı olarak kendilerine özgü çeşitli kültürel özelliklere sahip olan Bulgar Türklerinin dil ve söyleyiş özellikleri ele alınacaktır. Bu doğrultuda, yapılacak olan bu çalışmada bir asırdan fazla zamandan beri İslâhiye’de yaşamakta olan Bulgaristan Türklerinin yöre halkının dilinden etkilenip etkilenmedikleri; aynı zamanda İslâhiye yerli ağzını etkileyip etkilemedikleri tespit edilecektir. Bunun için Kırıkçalı köyünde yaşamakta olan kaynak kişilerden derleme yapılacak ve derlenen metinler deşifre edilerek ses ve şekil bilgisi bakımından incelenerek, Balkan göçlerinin İslâhiye yerli ağzına etkisi belirlenecektir.
İnşa edilmekte olan Tahtalı Barajı'nın su besleme havzasını oluşturan Gümüldür deresi sisteminde saptanan 10 istasyonda, Nisan 1993-Mart 1994 tarihleri arasında aylık olarak yapılan örneklemelerle, bu dere sisteminin Mollusca faunasının saptanmasına çalışılmıştır. Değerlendirmelerin sonucunda, bu dere sisteminde 10 familyaya ait 15 tür belirlenmiştir. Bu türlerden, üçü Bivalvia (Unio crassus bruguieranus, Pisidium amnicum ve Pisidium casertanum) ve altısı da Gastropoda (Radix ovata, Physa acuta, Gyraulus albus, Segmentina complanata ve Ancylus fluviatilis) klasislerine ait olmak üzere toplam 9 tür, bu akarsu sistemi için ilk kez rapor edilmektedir.
The settlements in Turkey change as a result of natural events such as earthquake, landslide and flood. Arguvan Province, which was changed the place the three times in 1966, 1977 and 1988s, is an example moving settlements because of landslide. Some of people who is living destroyed houses, have to move another place in Arguvan because of the massive movements and collapse, moreover, population is getting decline on account of Province’s restricted economic structure and natural disasters. Take notice the impacts of the landslide on settlement, in this study is to determine the characteristics of the place of old and new settlements places, and to investigate its problems, and to try to improve suggestions.
JOURNAL OF ACADEMIC SOCIAL RESOURCES, 2021
H.Z. Mevlana’nın vefatından sonra oğlu Sultan Veled tarafından babasının fikir ve düşünce dünyasını insanlığa anlatmak, sevgi ve hoşgörü temelli bir yaşam biçimi oluşturmak amacıyla Mevlevilik kurulmuştur. Özünü tasavvuf ve H.Z. Mevlana’nın düşünce yapısından alan Mevlevilik bir takım kural, disiplin, adap ve usul çerçevesi içerisinde şekillenmiştir. Mevlevilik için dergâha başvuran “Can” adının verildiği kişiler 1001 gün boyunca “Çile” denilen eğitim mekanizmasında ham bir şekilde geldikleri dergâhta nefis terbiyesi ve hizmet temelli sıkıntı ve eziyetler ile imtihan oldukları, pişip olgunlaşarak Mevlevi, Derviş ünvanını aldıkları bu yolda mutfak önemli bir aşama ve eğitim merkezi olarak görüldüğü için Mevlevilikte çok değerli bir yeri vardır. Mevlana’nın mutfağa ayrı bir önem vermesinden doğan Mevlevi Mutfak Kültüründe mutfakta sanatın yanında Mevlevi anlayışı da öğretilirdi. Bu bakımdan Mevlevi “değerli, şerefli” anlamlarına gelen “şerif” sıfatıyla birlikte kullanılarak “Matbah-ı Şerif” adıyla anılmıştır. Mevlevilikte mutfağa verilen önem ve ona atfedilen anlamlardan dolayı yemek bir ritüel haline dönüşmüştür. Bu bakımda birçok yiyecek ve içeceklerin tüketimi Mevleviliğin teorik ve felsefi boyutunu ifade eden bir simge halini almıştır. Çalışmada Mevlevilik kavramı ve Nasıl Mevlevi olunacağı ile ilgili bazı bilgiler verilmiş, Mevlevi mutfak kültürü ve Mevlevi mutfak kültüründeki bazı ritüeller ifade edilmeye çalışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.