Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
65 pages
1 file
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2023
2022
Kitlesel göçlere maruz kalan ülkelerde göç edenlerle yerleşik toplum arasındaki çatışma potansiyelinin önlenmesi için izlenen entegrasyon politikaları, her ülkenin ekonomik, kültürel ve siyasal yapısı ve kapasitesine göre farklılık göstermekte ve dolayısıyla farklı entegrasyon politikaları dünyanın çeşitli ülkelerinde başarılı ya da başarısız örnekleriyle uygulanmaya devam etmektedir. Hukuki statüleri (düzenli ya da düzensiz) fark etmeksizin göçmenlere yönelik entegrasyon politikalarının ölçülmesi, başarılı ve başarısız örneklerin tasnif edilmesi için entegrasyonun farklı göstergeler kapsamında çeşitli kurum ya da kuruluşlarca raporlandığı ve bahsi geçen raporların kamuoyunun, araştırmacıların ve ilgili devletlerdeki karar alıcıların ve sivil toplum örgütlerinin takdirine sunulduğu bilinmektedir. Buradaki tanıma uygun şekilde Göçmen Entegrasyon Politikası İndeksi (MIPEX- Migrant Integration Policy Index), göç alan 56 ülkenin 8 farklı alanda göçmen entegrasyonuyla ilgili performanslarını ölçen, bu ülkeleri tasnif eden ve karşılaştırma yapmayı sağlayan bir kuruluştur (https://www.mipex.eu/what-is-mipex). Bu çalışmada, Türkiye’ye gelen farklı statülerdeki göçmenlere (bunların çok büyük bir kısmı geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerdir) yönelik entegrasyon politikaları MIPEX verilerine göre incelenip bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışmada ilkin göçmen entegrasyonu kavramını ve entegrasyon politikalarını ölçümleyen göstergeleri (indikatörler) ele alınacaktır. Devamında kısaca, Türkiye sosyolojisi için entegrasyon politikalarının gerekliliği hususu tartışılarak çalışmanın asıl odağı olan MIPEX verileri içerisinde Türkiye’nin durumunun irdelenmesine geçilecektir. Bu bağlamda öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uyguladığı entegrasyon ya da uyum politikaları, MIPEX’in farklı tarihlerde yayınladığı raporlara göre karşılaştırılarak, gelişme kaydettiği (başarılı) alanlar ortaya konacak ve başarısız olduğu alanlara dair çözüm önerileri sunulacaktır.
Dünden Bugüne Sosyoloji, Edt. Musa Yavuz Alptekin, Nobel Akademi Yayınları, Ankara, 2021.
The Journal of Migration Studies/ Göç Araştırmaları Dergisi, 2017
Öz: Avrupa'da gerçekleşen genel göç trendleri çerçevesinde okunabilecek olan Avusturya'ya Türk göçünün, 1964 yılında misafir işçi programları kapsamında başladığı gözlemlenmektedir. Günümüzde Avrupa ülkeleri içerisinde en yoğun Türk nüfusuna sahip dördüncü ülke Avusturya'dır. Ülkede üç kuşak süren bir Türk varlığından bahsedilmekte olup, bu göçmenlerin öncelikli probleminin e-ğitim ve ayrımcılık sorunlarının da etkisiyle katılım ve entegrasyon sorunları olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Elinizdeki çalışmada, Avusturya'daki Türk göçmenlerin entegrasyon algıları ve bu toplulukta bir entegrasyon sorunu yaşanıp yaşanmadığına ilişkin yaklaşımları, Avusturya'daki Türk nüfusunun en yoğun yerleştiği bölge olan Viyana'da Ocak 2017'de yürütülen bir saha araştırması yoluyla anlaşılmaya çalışılmıştır.
Cihannüma Dergi, 2020
Thesis, 2021
Batı Avrupa ülkelerinin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik anlamda kalkınmasıyla işgücü açığı yaşanmış ve bu açığı doldurmak adına başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerden işçi kabul edilmiştir. Türkiye’den göç resmi olarak; 1961 yılında Almanya, 1964 yılında Avusturya, Belçika ve Hollanda, 1965 yılında Fransa, 1967 yılında İsveç’e yaşanmıştır. Günümüzde Batı Avrupa’da en çok Türk vatandaşının yaşadığı üçüncü ülke Hollanda’dır. Göçün ilk yıllarında misafir işçi, daha sonra dönemsel olarak göçmen/yabancı (allochtoon), Batılı olmayan göçmen (niet-westerse achtergrond) olarak adlandırılan ve Hollanda’da en büyük etnik azınlık grubu oluşturan Türklerin sayısı yaklaşık 500 bindir. Günümüze kadar misafirlikten vatandaşlığa uzanan bu süreçte Hollanda, göçmenlerin ülkeye uyumunu sağlayacak ve dönemsel olarak göçmenlerin lehine ve aleyhine değişiklik gösteren entegrasyon politikaları uygulamıştır. Hollanda’nın uyguladığı entegrasyon politikalarını dört döneme ayırmak mümkündür: Sütunlu Yapıyı İçeren 1945-1973 Arası Dönem, Göçmenlerin Kabullenildiği 1973-1985 Arası Dönem, Kontrollü Entegrasyon Politikaları: 1985-2000 Arası Dönem ve Kutsal Entegrasyon Dönemi: 2000 ve Sonrası Dönem. Bu çalışmada, Hollanda’nın işgücü piyasasına katılım, eğitim ve mekânsal ayrışma alanlarında uyguladığı sosyoekonomik entegrasyon politikaları ve bu politikaların Türkleri ne yönde etkilediği ele alınmıştır. Ayrıca söz konusu alanlardaki entegrasyon politikalarının sonucu olarak, Hollanda’da Türklerin sosyoekonomik konumlarına yer verilmiştir. Bu çalışmada doküman analizi yöntemi kullanılarak ikincil kaynaklardan yararlanılmış ve Hollanda devletinin konu ile ilgili çıkarmış olduğu yasalar ve çeşitli kurum ve kuruluşların yayınlamış olduğu rapor ve belgeler üzerinden entegrasyon politikaları değerlendirilerek politika analizi yapılmıştır. Çalışmanın araştırma problemini oluşturan “Hollanda’nın sosyoekonomik entegrasyon politikaları Türkleri etkiliyor mu?, Etkiliyorsa hangi yönde etkiliyor?, Mevcut sosyoekonomik entegrasyon politikalarının uygulanmasının bir sonucu olarak Hollanda’daki Türklerin sosyoekonomik konumları nedir?” sorularına yanıt olarak ortaya atılan hipotezler; Hollanda’nın sosyoekonomik entegrasyon politikalarının göçmenler ve Hollanda hükümetinin beklediği ideal durumu oluşturmadığı, mevcut politikaların Hollanda hükümetinin göçmenlerden beklediği sosyoekonomik entegrasyonun gerçekleşmesi için yetersiz olduğu, Hollanda devletinin sosyoekonomik politikalarını oluştururken entegrasyonun hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi çabasıyla göçmen değerlerini görmezden geldiği yönündedir. Çalışmada kullanılan politika analizi tekniği sonucunda tüm hipotezler doğrulanmış ve buna ek olarak Hollanda’da ayrımcılığın bu çalışmada incelenen işgücü piyasası, eğitim, mekânsal ayrışma alanlarında belirleyici bir faktör olduğu ortaya çıkmıştır.
IMCC 2018 Internatıonal Migration and Communication Congress [Abstract Book / Özet Kitabı, 2018
Eski bir tarihi olan göç, toplumsal değişimlerin en güçlü unsuru olarak görülmektedir. Geçmişten günümüze farklı dil, din ve kültüre sahip toplumların bir araya gelerek etkileşim içinde olmalarını sağlamaktadır. Bu etkileşim, yeni ırkları, kültürleri ve yaşam biçimlerini ortaya çıkarmaktadır. Sürekli değişim içinde ve çok boyutlu bir olgu olan uluslararası göç, ülkelerin inşasında önemli rol oynayabilmektedir. Küreselleşen dünya ile uluslararası göçler artmakta ve ilişkiler daha da karmaşık hale gelmektedir. Karmaşıklaşan bu ilişkiler, devlet politikaları, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütlere kadar geniş bir yelpazeyi oluşturan paydaşlarca çözüm üretilmeye çalışılan bir mesele haline gelmektedir. II. Dünya Savaşı’ndan beri dünyanın karşılaştığı çok boyutlu ve en büyük göç hareketi olan mülteci krizi Suriye iç savaşıyla yaşanan göç dalgasının eklenmesinden sonra kontrol edilemez bir hal almıştır. Önceleri komşu ülkelerin en çok etkilendiği ve sahip çıktığı bir olay iken süreç içerisinde bu dalga Avrupa’ya kadar uzanmıştır. Entegrasyon, Fransızca “entegre etmek” fiilinden türemiş bir kelime olmakla birlikte Türk Dil Kurumu tarafından bu kelime “bütünleşme” olarak tanımlanmaktadır. Mülteci ve sığınmacıların entegrasyonu kavramı ise göç çalışmalarında çokça tartışılmaktadır. Entegrasyon söylem ve politikaları ülkeler arasında farklılık göstermektedir. Kavram, siyasi açıdan olumlu çağrışımlar yapmakta ve politikacılara esnek bir alan yaratmaktadır. Çalışmada ilgili Avrupa ülkelerinin göçmenlere yönelik uyguladığı entegrasyon politika ve programlarına değinilerek bunların değerlendirilmesi yapılmaya çalışılacaktır. Ülkelerin uygulamalarındaki farklılıkların ortaya konularak bu durumun göçmenleri nasıl etkilediği üzerine düşünülmesi çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Genel bir ifadeyle, hissedilen tüm ihtiyaca rağmen Avrupa Birliği ülkelerinin uygulamalarında bütünlük elde edemediği ve mağduriyetlere sebep olduğu sonucuyla karşılaşılmıştır. Çalışmada genel olarak, betimleyici literatür taraması kullanılmıştır. Kaynak tarama yöntemiyle konuyla ilgili kitap, makale, rapor ve tez çalışmalarına ulaşılmıştır.
BALKANLAR'DA TÜRK KÜLTÜRÜ, 2018
Geçmişten günümüze Türkiye Cumhuriyeti kimi zaman kaynak ülke olarak, kimi zaman transit ülke olarak kimi zaman ise hedef ülke olarak düzenli veya düzensiz göç hareketlerinin neredeyse tümüne sahne olmuştur. Aynı zamanda Türkiye, Cumhuriyet tarihimizin ilk yıllarından itibaren günümüze kadar geçen sürede gerek coğrafi konumu itibariyle gerekse de zamanın koşullarına göre farklı göç dalgaları ile karşı karşıya kalmıştır.
Bilig
2000’li yıllardan itibaren bölgesel krizler sebebiyle Orta Doğu’da en çok göç alan ülkelerden biri olan Türkiye’nin göçmen entegrasyon politikası da göç alan diğer ülkeler gibi “Göçmen Entegrasyon Politikası Endeksi” (MIPEX) kapsamında değerlendirilmektedir. Söz konusu endeks ülkeleri; iş gücü piyasası hareketliliği, aile birleşimi, eğitim, sağlık, siyasi katılım, daimî ikamet, uyruğa erişim ve ayrımcılıkla mücadele olmak üzere sekiz ana başlıkta puanlandırmaktadır. Bu çalışmada, söz konusu endeksin 2015 ve 2020 çıktıları doğrultusunda Türkiye’nin göçmen politikası puanlamasındaki değişimi, altı Avrupa ülkesiyle (Almanya, Belçika, Fransa, Norveç, Finlandiya, İsveç) karşılaştırmalı bir şekilde incelenmiştir. İncelemede, 2015 MIPEX raporunda Türkiye ile söz konusu Avrupa ülkeleri arasında endeks puanı açısından ciddi fark bulunmaktayken 2020 raporunda farkın azaldığı tespit edilmiştir. 2020 raporuna göre Türkiye, göçmen entegrasyon politika puanlarında ciddi artış (+17) yapmış ve bunu...
Journal of Geography, 2021
Ayrışmanın entegrasyon sürecini engelleyeceğine ve yeni gelenlerin toplumla entegre olamayacağına ilişkin olarak toplumdaki kaygılar yüzünden ayrışma/ konsantrasyon üzerine yapılan araştırmalar, göçmenleri ele almaktadır. Daha önceleri Türk kentlerinde etno-kültürel grupların mekânsal ayrışmaları fazlaca dikkat çekmezken, özellikle Suriye'deki savaş ile gerçekleşen mülteci akışları, kentsel mekânsal ayrışma paternine yeni bir boyut katmıştır. Bu derleme makalesi, Türk kentlerindeki mekânsal ayrışmaya ilişkin politik ve akademik tartışmalara coğrafi perspektiften katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışma, Türkiye kentlerindeki göçmen/mülteci ikametgâh ayrışmasına ilişkin, makaleler, tezler, raporlar gibi bilimsel çalışmaların ve medya haberlerinin analizine dayanmaktadır. Türkiye kentlerindeki göçmen/mülteci ikametgah ayrışmasında, yoksullukla birleşen, grup içi sosyal sermaye kullanımı ve karşılıklı dayanışma-destek sağlama, ortak kültürel normları ve pratikleri sürdürme isteği ve olası iş fırsatlarına yakınlık öne çıkmaktadır. Ancak son zamanlarda dışlama ve ayrımcılık da ayrışma nedenleri arasına girmiştir. Daha şimdiden Türkiye kentlerinde Suriyeliler tarafından mülteci anklavları, mülteci ulusötesi mekânları inşa edilmiştir. Türkiye kentlerinde, göçmen mahallelerinde ve yakın çevresinde göçmen grubunun ihtiyaçlarına yönelik faaliyette bulunan, aynı zamanda grubun üyelerine istihdam alanı yaratan etnik girişimlerin ve bir etnik anklav ekonomisinin ortaya çıkışı dikkat çekicidir. Çalışma, Türk kentlerinde farklı grupların ikametgâh ayrışmasının hem bireysel faktörler ve gelişmeler hem de bağlamsal faktörler açısından incelenmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Anahtar kelimeler: İkametgâh ayrışması, göçmen/mülteci anklavı, mekânsal entegrasyon ABSTRACT Research on segregation focuses on immigrants because of societal concerns that segregation may hamper the integration process, leaving newcomers excluded from the wider society. Although the spatial segregation of ethnocultural groups in Turkish cities has not attracted much attention, the refugee flows, especially incurred by the war in Syria, have added a new dimension to the spatial segregation pattern. This review article aims to contribute to political and academic debates on spatial segregation in Turkish cities. This article is based on the analysis of scientific studies and media news coverage of immigrant and refugee residential segregation in Turkish cities. Poverty, intra-group social capital use, solidarity and support, the desire to maintain common cultural norms and practices, and proximity to possible job opportunities impact immigrant and refugee residential segregation in Turkish cities. However, recently, exclusion and discrimination have also been causes of segregation. Refugee enclaves have been built in Turkish cities by the Syrians. The emergence of ethnic initiatives, an ethnic enclave economy in immigrant neighborhoods, and throughout their immediate vicinity in Turkish cities, all serve the needs of immigrants and create employment opportunities for the community members.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Bilgi ekonomisi ve yönetimi dergisi, 2021
Göç, Göç Yönetimi ve Türkiye, 2020
Cumhuriyetin Göçlerle Dolu 100 Yılı (100 Başlıkta Göç Yazıları), 2023
Journal of Humanity and Society (Insan & Toplum), 2023
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
The Journal of International Scientific Researches
Turkish Journal of Public Administration, 2021
Toplumsal Değişim, 2021
Avrupa'da Göç ve İslamofobi, 2017
Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 2022