Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Orta Doğu'da Güvenlik Politikaları
…
6 pages
1 file
Uluslararası ilişkilerde güvenlik politikaları özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde tartışılır bir hale gelmiştir. Kurulan yeni küresel siyasi düzenle birlikle, devletlerin birbirleri ile daha fazla iç içe olması bu kavramı aktifleştirmiştir. Buna karşın güvenlik düşüncesi devletler ve toplum için çok eski dönemlerden beri önemli bir konumdadır. Geçmişte bu kavram devletler açısından; Sınır güvenliği, hanedanı korumak ve devletin ayakta kalmasını sağlamak anlamına gelmekteydi. Toplumlar açısından ise bu durum dinsel güvenlik ve istilalara karşı korunmak manasındaydı. Fakat günümüzde kimilerine göre bu görüş temelde realist bir argümana dayanmakta ve askeri güç kapasitesine göre şekillenmektedir. Yani devletler, kendi kendine yeterliliğe dayanan bir dünyada, kendilerini korumak dışında alternatifleri olmadığını düşünmektedirler
1. ULUSLARARASI HİTİT GÜVENLİK ÇALIŞMALARI KONGRESİ, 2021
Ortadoğu coğrafyası, Kuzey Afrika, Arap Yarımadası, Afrika Boynuzu, İran coğrafyası ve Anadolu’yu içine alan geniş bir alandır. Birçok dinin bu bölgeden çıkmış olması, bölgenin tüm dünya için önemini arttırmıştır. Bugün Ortadoğu’da İsrail hariç tüm devletlerin dini İslam’dır. Ortadoğu adeta devletler cennetidir ve birçok devlet kurulup yıkılmıştır. Bu nedenle Ortadoğu’da her dönemde çatışma ve karmaşa hâkim olmuştur. Özellikle 1.Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte Ortadoğu’da birçok yeni devlet kurulmuştur. Birkaç istisna dışında Osmanlı’ya karşı İngiliz ve Fransızlar’ın yardımını alarak başkaldıran Arap devletleri, sistemlerini yanlış temeller üzerine inşa etmişlerdir. Ortadoğu’daki hâkimiyetlerini her daim korumak isteyen İngiltere ve Fransa, Ortadoğu ülkelerinde istikrarsız bir yapıyı çıkarlarına uygun olarak şekillendirmeye çalışmıştır. Bugün Ortadoğu’da yaşanan problemlerin büyük bir kısmı yanlış temeller üzerine inşa edilen devletler sebebiyle olmuştur. Ortadoğu’da diğer problemlerden birisi de uzlaşının çatışmaya yenilmesi olmuştur. Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da birçok denge değişmiştir. İsrail’in varlığına karşı olan Arap devletleri, bugün İsrail’i resmi olarak tanımaya başlamıştır. Ortadoğu’da bugünkü çatışmaların en önemli sebeplerinden birini mezhep farklılığı oluşturmaktadır. Suudi Arabistan’ın başını çektiği bazı ülkeler İran’a karşı düşmanca bir tavır takınmaktadır. Bu düşmanca tavır siyasi açıdan bir çıkmaz oluşturmaktadır. Ortadoğu ülkeleri son yıllarda genel olarak savunma bütçelerini arttırmıştır. Bu durum siyasi tıkanıklıkların çatışmaya dönüşme ihtimalini arttırmıştır. Bunun yanında İran’ın Şii mezhebine sahip topluluklar üzerinden nüfuz elde etme çabası da Ortadoğu’daki tüm devletler tarafından rahatsızlığa sebep olan bir durumu ortaya çıkarmıştır. Benzer şekilde Lübnan, Irak’ta paralel bir devlet oluşturmayı amaçlayan faaliyetler içerisindedir. Arap Baharı sonrasında bölgedeki hâkimiyetini hızla arttıran bir ülke olarak sahneye çıkan Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Suudi’lerin başını çektiği bloğa ve İran’ın başını çektiği İran bloğuna karşı bir alternatif oluşturmuştur. Suriye İç Savaşı ile birlikte Rusya, Suriye’de elde etmiş olduğu kazanımları farklı bölgelerde nüfuzunu arttırmak için kullanmaktadır. Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Katar gibi Müslüman devletlerin birbirlerine karşı yürütmüş oldukları mücadele, Ortadoğu’yu kırılgan ve dış güçlerin müdahalesine açık bir bölge haline getirmektedir. Kaynakların bu denli savunma harcamalarına harcanması birçok fırsatın kaçırılmasına sebep olmaktadır. Suni problemler yaratılması veya sığ şekilde mezhep çatışmalarının körüklenmesi bölgede hiçbir ülkeye bir fayda sağlamayacaktır. Ortadoğu’nun gerçek sahipleri Ortadoğu’nun sınırları içerisinde yer alan ülkelerdir. Fakat Ortadoğu’daki devletlerin birbirleri ile çatışma durumu, bölgedeki ABD ve Rusya’nın etkisini gün geçtikçe arttırmaktadır. Artan bu etki nedeniyle Ortadoğu halkları arasında yeni halk hareketlerinin ortaya çıkması ihtimal dâhildedir. Bu durum ise çatışma durumunun devam etmesi anlamına gelmektedir. Ortaya çıkan siyasi tıkanıklıkların çözümü için basit çatışmaların bir kenara koyularak diyaloğun arttırılması gerekmektedir. Rusya son yıllarda Ortadoğu’daki etkisini iyiden iyiye arttırmıştır. Yayılımcı bir politika izleyen Rusya’nın oluşan maliyetleri daha ne kadar kaldırabileceği de belirsizlik oluşturmaktadır. ABD ise bölgedeki askeri varlığını azaltmıştır. Birçok değerlendirmeye göre güç ABD’nin bölgede güç kaybı yaşaması nedeniyle bölgeden çekildiğine dair yorumlar yapılmış olsa da ABD genel olarak vekâletçiler üzerinden etkili olma stratejisine yönelmiştir. Ortadoğu’daki dengelerin hızla değişebileceğine dair daha önce örnekler göz önüne alındığında, geleceğe dair öngörülerde bulunmak oldukça güç olacaktır. Bu sunumda, Ortadoğu’nun siyasi yapısı göz önüne alınarak yaşanan son gelişmeler ile Ortadoğu coğrafyasında, güvenlik ve radikalleşme bağlamında farklı ülkelerde ortaya çıkan durumlar değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Ortadoğu, Güvenlik Politikaları, Siyasal Şiddet, Radikalleşme, Arap Baharı
Türk Dış Politikası: Aktörler, Krizler, Tercihler, Çözümler, 2017
TAYYAR ARI, 2012
"Orta Doğu ile İlişkiler", Türk Dış Politikası, 1919-2012, 2. Baskı. Haydar Çakmak (der). Ankara: Barış-Platin Yayınevi, 2012. 770-776 1970’lerin sonlarına doğru Afganistan ve İran’daki gelişmeler dünyanın dikkatini Orta Doğu’nun merkezi nitelikteki sorunu olan Filistin sorunundan bir anda Körfeze ve bu bögedeki sorunlara yöneltmiştir Dolayısıyla 1980’ler boyunca Orta Doğu’da asıl ilgi odağı Filistin sorunundan ziyade Körfez Krizi ve sonrasında meydana gelen gelişmeler olmuş ve Filistin sorununu öylesine marjinalleştirmiştir ki bu ortamda 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgali bile bölge ülkelerinin yeterli ve gerekli tepkiyi vermesini sağlayamamıştır. Mısır’ın Arap dünyasından dışlanmasıyla sonuçlanan 1978-1979 Camp David süreci sonunda Kahire yönetimi işgal altındaki kendi topraklarını (Sina’yı) kurtarsa da bunun faturası oldukça ağır olmuş ve Mısır, Arap dünyasındaki onurlu yerini kaybetmişti. Mısır’ın tutsak alınması ise İsrail’e büyük bir hareket serbesitisi kazandırmış ve Lübnan’ı işgal ederken Suriye’nin dışında başka bir engelle karşılaşmamıştı. Bu olaylar olurken söz konusu olan İran Devrimi ve Afganistan’ın işgali ise dünyanın dikkatini bu sorunlardan uzaklaştırmış İsrail’e rahat bir nefes aldırmıştır. Söz konusu gelişmelerle bölgesel ve uluslararası güç dengesinde meydana gelen ciddi değişiklikle beraber tüm bölge ülkeleri gibi Türkiye de kendisini daha doğrudan ilgilendiren bu sorunlarla ilgilenmek zorunda kalmıştır. Irak-İran savaşı boyunca izlediği dış politikayla Ankara hükümeti her iki ülkeyle de ilişkisini korumayı başarmıştır.
TAYYAR ARI, 2008
"Orta Asya'da Güvenlik Sorunu ve İşbirliği Girişimleri", Prof. Dr. Fahir ARMAOĞLU'na Armağan, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını, 2008, ss. 435-458. Özet Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya ülkeleri bir dizi problemle karşı karşıya kalmışlardır. Genel olarak sınır sorunları, etnik sorunlar, ekonomik ve siyasal dönüşümün getirdiği sancılar, su sorunu ve radikal dini akımlar şeklinde ifade edilebilecek olan bu istikrarsızlık faktörlerinin ortaya çıkışında eski Sovyet politikalarının önemli rolü vardır. Sovyet sonrası dönemde bölgesel istikrarı sağlamak için gerek bölge ülkeleri gerekse bölge dışı güçlerce çeşitli işbirliği girişimlerinde bulunulmuştur. Çalışmada Orta Asya'daki güvenlik sorunları, bölgede söz konusu olan işbirliği girişimleri ve bunların bölge istikrarına etkisi analiz edilmektedir.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Orta Doğu'da 1948 yılında İsrail'in kurulmasıyla başlayan Arap-İsrail gerginliği ve bölgesel anlaşmazlıklar, küresel aktörlerin ve ilgili kurumların sürekli takibinde olmuştur. İsrail ile bölgedeki diğer Arap devletleri arasında yaşanan 1967 ve 1973 savaşlarının sonuçları günümüzde dahi etkisini devam ettirmektedir. Enerji arzı gibi konularda küresel etkileri olan Orta Doğu'daki Arap-İsrail gerginliği ve çatışmalar, 1979 yılında Mısır ve 1994 yılında Ürdün ile İsrail arasında mutabakata varılan barış antlaşmaları ve diplomasi vasıtasıyla çözülmeye çalışılmıştır. Son olarak İsrail ile barış antlaşması yapan diğer bir Orta Doğu ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmuştur. Bu çalışmada, İbrahim Antlaşması ile Orta Doğu bölgesinde tesis edilmeye çalışılan barışın bölge güvenliğine etkileri; haber, belge, makale, kitap taranarak incelenen literatürden erişilen bilgiler derlenerek ve yorumsamacılık yöntemleri kullanılarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda İbrahim Antlaşmasının sadece bölgedeki barışı tesis etmeye değil, BAE'nin ABD'den F-35 alımına yardımcı olduğu ve İsrail'in BAE'ye uçakların yedek parça satışı açısından ekonomik avantaja sahip olacağı bulgusuna ulaşılmıştır.
Savunma ve Savaş Araştırmaları Dergisi, 2024
Akdeniz, Türkiye ve dünya jeopolitiğinde stratejik ve vazgeçilmez önemdeki bölgelerden biridir. Bu kapsamda Doğu Akdeniz’e hâkim bir konumda bulunan Muğla da bölge jeopolitiğinde kritik bir yere sahiptir. Bu özelliğiyle Muğla, Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikasının uygulama alanları arasında yer almaktadır. Nitekim son yıllarda aktif bir dış politika takip eden Türkiye’nin Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini koruma gayretleri, Muğla’nın bu konuda önemli bir rol üstlenmesine neden olmuştur. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki etkinliğini artırması, askerî faaliyetleri de yoğunlaştırmıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin güneybatısında güvenliğini sağlamaya, hak ve çıkarlarını korumaya ve bu yöndeki politikasını gerçekleştirmeye yönelik Türk Deniz ve Hava Kuvvetleri büyük sorumluluklar üstlenmektedir. Şüphesiz bu durum Muğla’daki askerî faaliyetleri ve hareketliliği de artırmıştır. Bu çalışmada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Muğla merkezli (Aksaz Deniz Üs Komutanlığı, Dalaman Deniz Hava Komutanlığı ve Dalaman Hava Meydan/Ana Jet Üs Komutanlığı) faaliyetleri ele alınmıştır. Böylece Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikasının uygulama sahası olması bakımından buradaki askerî icraatların Akdeniz politikası bağlamındaki etkisi ve kapsamı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Konuya ilişkin hususi bir araştırmanın olmaması, çalışmaya ehemmiyet kazandıracak mahiyettedir. Nitel analiz yöntemiyle hazırlanan çalışmada Türk Deniz ve Hava Kuvvetleri kaynakları ile telif/araştırma eserlerden istifade edilmiş; tespit edilen bulgular disiplinler arası bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir.
Orta Doğu Komutanlığı Projesi, 2023
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği, Batılı müttefiklerinin zaaflarından faydalanarak açık denizlere ulaşma gayretine girmiştir. Özellikle Orta Doğu'da hâkimiyet kurarak, Türkiye de dâhil olmak üzere Arap ülkelerini denetimi altına almak istemiştir. Filistin sorunu ve İngiltere-Mısır anlaşmazlığı, Sovyetlerin planları için uygun ortam yaratmıştır. Ruslar özellikle, Batı'nın bölgeye getirdiğini iddia ettiği, eşitsizlik ve fakirlik üzerinden propaganda yaparak Arap halkını yanına çekmeye çalışmıştır. Batı emperyalizminin bölgeden çıkarılması adına Orta Doğu ülkeleri de SSCB'ye yakın bir tutum sergilemişlerdir. Araplar, Rusya'ya yakınlaşırken diğer yandan da 22 Mart 1945'te kurdukları Arap Birliği'ni güçlendirmeye çalışmışlardır. Irak, Suriye, Yemen, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan ve Ürdün'ün oluşturduğu birlik 17 Haziran 1950 tarihinde "Arap Birliği Ortak Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması"nı imzalamıştır. Antlaşmayla bölgenin güvenliğinin Arap devletleri tarafından sağlanması amaçlanmıştır. Savaş sonrasında yaşanan gelişmeler karşısında bölgenin önemli siyasi gücü olan İngiltere hareketsiz kalmamıştır. İngiltere, Orta Doğu'yu Batı ile Sovyetler arasındaki mücadelenin kilit noktası olarak görmektedir. Eğer Orta Doğu'da Batı etkisi kırılırsa doğan boşluktan Sovyetlerin faydalanacağından çekinmektedir. Burada yayılacak komünizm hem Afrika hem de Asya'ya uzanarak İngiliz çıkarlarına zarar verebilecektir. İngiltere, İkinci Dünya Savaşı ardından Mısır'da
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ortadoğu Analiz, 2020
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ
TAYYAR ARI, 2010
Abant Izzet Baysal University Graduate School of Social Sciences, 2008
JSGA ULUSLARARASI GÜVENLİK KONGRESİ (KURAM, YÖNTEM, UYGULAMA) TAM METİN BİLDİRİ KİTABI, 2019
Orta Doğu Ülkelerinin Kıbrıs Sorununa Yaklaşımları, 2022
Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü , 2021
Akdeniz İİBF Dergisi, 2021