Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
1999, Mehir Dergisi/Konya
…
8 pages
1 file
Taşköprizâde Ebü'l-Hayr İsâmeddin Ahmed Efendi, eş-Şakâ'iku'n-Nu'mâniyye adlı eserinde 3 kendi ifadesiyle 14 Rebîülevvel 901 (2 Aralık 1495) 1 Şakâ'ik-i Nu'mâniyye'nin biyografik bir eser olması, giriş bölümünde biyografi geleneğine dair birtakım açıklamaları gerekli kılmaktadır. Ancak Arap, Fars ve Türk edebiyatındaki biyografi geleneği, Şakâ'ik ile ilgili daha önce yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur. Bu açıdan konu başlığı sınırlandırılmış ve tekrara düşülmemeye özen gösterilmiştir. 2 Taşköprizâde'nin hayatı hakkında yararlandığımız kaynaklar için bk.
Şeyh Şamil ve Kafkasya (Mücadele-Sürgün-İskan), 2018
Çok sayıdaki örnek üzerinden tarihsel bir kişilik olan Şeyh Şamil'in Türk romanına yansıyan kurgusal varlığını incelemek amaçlanmıştır.
Türkiyat Mecmuası, 1997
Geleceği bilme arzusu, bütün insanların müşterek tutkuları arasındadır. İnsanlık, tarih boyunca gelecek hakkındaki bilinmez liğe çeşitli tahminler, yorumlar ve fallarla cevap aramıştır. Ede biyatımızda fâl-îiâme, 1 segir-nâme, 2 ta'blr-nâme adlarıyla yazılan müstakil eserler hep bu konuları ele alır. Rüya ile yaşanan hadi seler arasında ilgi kurma ve bunun sonuçlarından hareketle ge nellemelerde bulunma eski zamanlardan beri süre gelmektedir. Kur'an-ı Kerîm'de Yûsuf a.s. gördüğü rüyayı babasına anlatır ve Ya'kub a.s. onun rüyasını tabir ederek «Oğulcuğum rüyanı kar deşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar. Zirâ şeytan insa nın apaçık düşmanıdır. Rabbim seni böylece rüyandaki gibi seçe cek, sana rüya tabirini öğretecek. Daha önce ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da tamamlayacaktır.» (bk. Yûsuf sûresi: 5) buyurmuş ve nitekim bu tabir doğru çıkmıştır : Yûsuf a.s.'a peygamberlik verilmiş, rüya tabiri ilmini öğrenmiş ve Allahü Teâlâ onun üzerindeki nimetleri ni tamamlamıştır. Yine Kur'an-ı Kerîm'de Yûsuf a.s.'m zindan dayken Firavunun ekmekçisi ve şerbetçisinin ve daha sonra da Mısır firavunu Reyyân'm rüyasını tabir etmesi, Yûsuf sûresinde anlatılır. (bk. Yûsuf Sûresi: 36-37, 47). --- The desire to know the future is among the common passions of all people. Throughout history, humanity has sought answers to the unknown future through various predictions, interpretations, and omens. In our literature, independent works written under titles such as "fâl-î âm," "segir-nâme," and "ta'blîr-nâme" all address these subjects. Establishing a connection between dreams and real-life events and making generalizations based on them has been practiced since ancient times. In the Quran, Prophet Yusuf (Joseph) narrates his dream to his father, and Ya'qub (Jacob) interprets it, saying, "My dear son, do not relate your vision to your brothers or they will contrive against you a plan. Indeed Satan, to man, is a manifest enemy. And thus will your Lord choose you and teach you the interpretation of narratives and complete His favor upon you and upon the family of Jacob, as He completed it upon your fathers, Abraham and Isaac. Indeed, your Lord is Knowing and Wise." (Yusuf, 12:5) This interpretation indeed proved true: Prophet Yusuf was granted prophethood, learned the skill of dream interpretation, and Allah completed His blessings upon him. Likewise, in the Quran, it is recounted how Yusuf (Joseph), while in prison, interpreted the dreams of Pharaoh's cupbearer and baker, and later of Pharaoh himself (Yusuf Surah, 36-37, 47).
İlmî Araştırmalar, 1997
İl mi Araştırmalar 5, İstanbul I 997 TUHFE-İ VEHBi ŞERHLERİ Yusuf ÖZ* Anadolu'da Farsçanın öğretimine yönelik faaliyetler, XV. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bu dilin öğretiminde mensur eserlerin yanısıra, belirli usuller çerçevesinde hazırlanmış manzum sözlüklerden de istifade edilmiştir. "Tarih Boyunca Farsça-Türkçe Sözlükler" konulu çalışmamızda XV. yüzyıldan günümüze kadar Farsça-Türkçe, Türkçe-Farsça ve bu iki dilin yer aldığı toplam 138 sözlük tesbit edilmiştir. Bunlardan 106'sı mensur, 32'si manzumdur. Mensur sözlüklerio 68'i yazma halinde, 20'si eski harflerle matbu, 18'i de Latin harfleriyle basılmış tır. Manzum sözlükterin ise 16'sı Farsça-Türkçe, 16'sı da Arapça-Farsça-Türkçe' dir. Bunların 25'i yazma halinde, 7'si de eski harfli matbudur.l Tespitiere göre Anadolu'da yazılmış ilk Farsça-Türkçe sözlük olan Tuhfe-i Hüsamf, manzum olup Hüsam b. Hasan el-Konevi' tarafından 802/1399-1400 yılında nazmedilmiştir. Bu geleneğin son örneği ise Üsküdar Mevlevi'hanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'in 1924 yılında yazdığı Tuhfe-i Remzl'dir.
Ey zeki ve hidayet yolunun yolcusu! Allah seni muvaffak kılsın. Bizi ve sizi hidayetine erdirsin.
Selçuk Üniversitesi Yayınları, 2024
Gazel-i Bâkî Tahmîs-i Nûşî Rahmetullâhi 'Aleyh mefâ'îlün mefâ'îlün mefâ'îlün mefâ'îlün I Gönül bir kuldur anı dergeh-i sultâna tapşurdum Yâhûd bir mübtelâ dil-hastedür Lokmâna tapşurdum Revân-ı nâ-tüvânı şâh-ı mülk-i câna tapşurdum Dil-i pür-derd-i mecrûhı der-i cânâna tapşurdum Varup dârü'ş-şifâya yine bir dîvâne tapşurdum II Yanagı bûstânın seyr idüp maksûduma irdüm Gülistân-ı cemâlinden gül-i ümmîdimi dirdüm Makâm-ı 'arza irdüm ravza-i ikbâline girdüm Ruh-ı gülgûnına ol goncenün dil murgını virdüm Yine bir bülbüli gûyâ gül-i handâna tapşurdum III Bu dil gencînesin zabt itdi tâ kim turre-i dil-ber Güzeller gönlümi almaga andan çok zamân ister 'Aceb müşkil tılısm itdüm ki feth itmez dil-âverler Nigeh-bân eyledüm genc-i gama bir heft-ser ejder Hayâl-i zülfini çün bu dil-i vîrâna tapşurdum IV Bu Zâl-i köhne-sâlün sihri bî-pâyân-imiş bildüm Hilâli cümle halka hançer-i hicrân-imiş bildüm Nişân-ı tîr-i mekri sîne-i insân-imiş bildüm 'Acûz-ı kahbe-zen dehrün çü kasdı cân-imiş bildüm Erenler himmetinde ben anı merdâne tapşurdum V Bu meydân-ı mahabbetde semend-i himmeti sürdüm Vücûdum Nûşiyâ ser-menzil-i maksûda irgürdüm Bu sevdâ-y-ile çıkmak başa mümkin degül gördüm Ser-i zülfi ucından 'âkıbet cân terki[ni] urdum Girüp meydâna Bâkî topumı çevgâna tapşurdum (Top, 2019: 31-33) Bunca ṣalābetüñe o şāh-ı ezel Virdi o serkeşlere hep bī-ḫalel (b. 111) Pertevinüñ ẕerresi mihr-i felek Ḫādim-i kāşānesi ḫayl-i melek (b. 127) Ḫālıḳ-ı mennāna ŝenā eyledi Ümmeti olmaġa duʿā eyledi (b. 161) Zaḥmetin her biri raḥmet bilür Ḫıdmetini cānāna minnet bilür (b. 190) Mürdef Kafiye: Cümlesini server-i dīn eyledi Dāver-i iḳlīm-i yaḳīn eyledi (b. 117) Her birisi daʿvet-i īmān eyledi ʿĀlemi İslāmla şādān eyledi (b. 118) Cennet-i aʿlāda idüp ṣubḥ u şām Cām-ı gül-endām ile ʿayş-ı müdām (b. 2340) Menzil olup ẕātına ḳaṣr-ı kemāl Şāh-ı celāl eylese ʿarż-ı cemāl (b. 2341) Devlet odur göñlüñ olup şād-kām Nāẓır-ı dīdār olasın ber-devām (b. 2342) Müesses Kafiye: Bāde-i tevḥīdüñ odur sāġarı Meclis-i taḥḳāḳüñ odur zīveri (b. 173) Nūşī-i bī-çāre ʿināyet umar Yevm-i ḳıyāmetde şefāʿat umar (b. 202) Lüṭfuñ o nā-şāda saʿādet yeter Ẕātına tevfīḳ ü hidāyet yeter (b. 203) Tevşîhu'l-Letâ'if | 34 | Ḳadri mehi evc-i saʿādetdedür Gün yüzi ḫōd burc-ı leṭāfetdedür (b. 593) ʿİlmine ʿirfānına ġāyet mi var Fażl u kemālāta nihāyet mi var (b. 740) Mukayyed Kafiye: Vāḳıf-ı esrār-ı heme ġayb odur Şāh-ı serā-perde-i lā-rayb odur (b. 57) ʿİlmine nisbet idi ġayb yoḳ Ẕāt-ı ḳadīminde anuñ ʿayb yoḳ (b. 59) Her birisi bir yere ṣarf eyledi Kesb-i murādāt-ı şigerf eyledi (b. 147) Ḳalbini Ḥaḳ ʿaşḳına rabṭ eyledi Himmet ile nefsini żabṭ eyledi (b. 235) Dehr-i denī salṭanatın itdi terk Āḫirete eyledi aʿmāli berk (b. 279) Ḫalḳı ider maẓhar-ı feyż-i nevāl Lüṭf-ı Ḫudādandur ʿadīmü'z-zevāl (b. 85) Ḫüsrev-i iḳlīm-i ḳażā vü ḳader Şāh-ı diyār-ı kerem ü dād-ger (b. 101) Zimmete medḥüñi farż eyledüm Ḥālümi sulṭāna ʿarż eyledüm (b. 674) Çünki olur zīnet-i dünyā dürūġ Ḫāne-i dehr olsa n'ola bī-fürūġ (b. 807) Olmış idi ol dür-i pākīzesi Gūş-i dil-i pākünüñ āvīzesi (b. 412) Ḳılmadı ol ḫōş ḫaṭ ü şīrīn kār Ḫāme-i sīmīnini gevher-niŝār (b. 2162) Kimseden ümmīd-i vefā eyleme Cānuña bī-çāre cefā eyleme (b. 2760) Mihr-i ṣafā-yı dile irdi küsūf Ol meh-i tābāna iricek ḫusūf (b. 310) Geşt ü güẕār eyler iken Cebrāʾil Olmuş iken ol şeh-i dīne delil (b. 1124) Gel berü ey sāḳī-i nūşīn-kelām Cümcüme-i ʿaşḳı baña ṣun müdām (b. 1154) Gel berü ey ḫāme-i şīrīn-zebān Eyle biraz vādī-i ʿaşḳı beyān (b. 1042) Nūşī-i bī-çāreyi mestāne ḳıl Meşʿale-i mihrüñe pervāne ḳıl (b. 1155) Dünyede envāʿ-ı kemālāt çoḳ ʿİlm ü ʿadālet gibi bir nesne yoḳ (b. 1660) Virmedi ol ḳādir [u] ḥayy u kerīm Kimseye bir böyle naṣīb-i ʿaẓīm (b. 138) Ḥażret-i Ḥaḳdan dükeli enbiyā İstedi bir maḳṣūd-ı ʿālī-bahā Her birisi bir yere ṣarf eyledi Kesb-i murādāt-ı şigerf eyledi Ümmetiçün ṣaḳladı şāh-ı rüsul Ḫüsrev-i seyyāre-i sipāh-ı rüsul Yevm-i ḳıyāmetde ḳamu enbiyā Kūşe-i ḥayretde iken dāʾimā (b. 146-149) Ḥażret-i ʿĪsā gibi ʿālī makām Gördi anuñ mertebesin bī-gümān Ḫālıḳ-ı mennāna ŝenā eyledi Ümmeti olmaġa duʿā eyledi (b. 160-161) Nûşî, na't-ı şerîfinde hilye türünde gördüğümüz gibi peygamberin "boyu, ağzı, konuşması, saçı, yüzü, gözleri, dudakları" gibi bedenî özelliklerini benzetmelerle tasvir etmiştir: Laʿli şeker-bār u cevāhir-niŝār Nuṭḳı dürer-bār u deḳāyıḳ-diŝār Tevşîhu'l-Letâ'if | 49 | Zülfi şeb-i ḳadr u yüzi rūz-ı ʿīd Cebhesi māh-ı ḥarem-efrūz-ı ʿīd Gözleri şehbāz-ı saʿādet şikār Zülfi hümā-yı felek iştihār Çeşme-i kevŝer fem-i şīrīnidür Cām-ı raḥīḳi leb-i nūşīnidür (b. 168-171) Nûşî, na't-ı şerîfinin sonunda Hz. Muhammed'in şefaatini umduğunu söyler ve münacatını dile getirerek bu bölümü sonlandırır: Nūşī-i bī-çāre ʿināyet umar Yevm-i ḳıyāmetde şefāʿat umar (b. 202) Baḥr-i maʿāṣīye düşüp ol faḳīr Oldı aña künc-i nedāmet maṣīr (b. 205) Ẕenb ü günāh ile olup muttaṣıf Oldı ḳuṣūrına yine muʿterif Rūz-i cezāda ol aña dil-gīr Olmaya tā ḫāk-i ḫasāret-maṣīr (b. 206-207) 2.2.2.4. Hz. Ebu Bekir Methiyesi Nûşî, Hz. Ebu Bekir ve diğer halifeleri medh-i çâr-yâr geleneğinde olduğu gibi kalıplaşmış lakap, unvan ve kişilik özellikleriyle tavsif eder. Bunun yanında somutlaştırma yoluna giderek methiyelerde farklı benzetme ve mecazlar da yapar. Nûşî'nin Hz. Ebu Bekir ile ilgili nazara verdiği en önemli özellikleri geleneksel olarak "sıddîk olması, hicret sırasında peygambere mağara arkadaşlığı etmesi ve peygamberi ilk tasdik edenlerden birisi olmasıdır." Nûşî'nin Hz. Ebu Bekir için zikrettiği bazı övgü ve tavsif ifadeleri örnek olarak verilmiştir: "Ser-defter-i dîvânı sıdk, şâh-ı serâ-perde-i eyvân-ı sıdk, ser-suhan-ı safha-i cünd-i kirâm, menba'-ı serçeşme-i hulk u şiyem, zîver-i gülzâr-ı serây-ı cinân, ma'den-i gencîne-i fazl u kerem, nahl-i ser-efrâz-ı çemen-zâr-ı dîn, mîve-i mümtâz-ı nihâl-i yakîn." Birisi ser-defter-i dīvān-ı ṣıdḳ Şāh-ı serā-perde-i eyvān-ı ṣıdḳ (b. 212) Tevşîhu'l-Letâ'if | 50 | Menbaʿ-ı ser-çeşme-i ḫulḳ u şiyem Maʿden-i gencīne-i fażl u kerem (b. 217) Naḫl-i ser-efrāz-ı çemenzār-ı dīn Mīve-i mümtāz-ı nihāl-i yaḳīn (b. 221) Yaʿnī Ebū Bekr-i ṣadāḳat güzīn Aḳdem-i aṣḥāb-ı ḫilāfet ḳarīn (b. 222) Evvel odur daʿvatı taṣdīḳ iden Mesʾele-i ḥikmeti taḥḳīḳ iden (b. 225) Olmaġ ile pīşrev-i aṣdıḳā Adına ṣıddīḳ didi Muṣṭafā (b. 226) Olduġıçün ṣıdḳla şöhret pezīr Şāh-ı rusül itdi anı evvel vezīr (b. 227) Hz. Ebu Bekir yüce yaradılışı ve üstün vasıflarıyla ashabın reisi olmuştur. O, aynı zaman da küffar ile mücadele etmiş, bütün ömrünü ibadetle geçirmiş, nefsini ve vaktini kötü işlerle zayi etmemiş, dünya zinetine nazar kılmamıştır. Nûşî, bunları söyledikten sonra dünyanın faniliği ile ilgili nefsine nasihat eder ve dünyanın kimseye kalmayacağını söyler: Āteş-i şemşīrin idüp pür-şerer Eyledi küfr ehlini zīr ü zeber (b. 230) Nefsini żabt eyledi teşnīʿden Ṣaḳladı evḳātını taṣnīʿden (b. 232) Zīnet-i dünyāya naẓar ḳılmadı Bāġçe-i meyli güzer ḳılmadı (b. 234) İmdi bu aḥvāli yüri fikr ḳıl ʿĀḳıbet emiri göñül ẕikr ḳıl (b. 240) Ḳalmayıcaḳ anlara mülk-i cihān Saña ḳalur mı ʿaceb ey ḫurde-dān (b. 242) Tevşîhu'l-Letâ'if | 51 | 2.2.2.5. Hz. Ömer Methiyesi Nûşî; adalet tahtının sultanı, kerem diyarının şahı, cömertlik fidanının canlar bağışlayan meyvesi olarak gördüğü Hz. Ömer'i öncelikle teşbih ve mecazlarla tavsif eder. Bu tavsiflerde vurguladığı hususlar Hz. Ömer'in adaleti, Allah yolundaki cehd ve gayreti, faziletleri, kâfirlere karşı mücadelesi, fetih ve zaferleridir. Hz. Ömer ile ilgili bazı övgü ve tavsif ifadeleri şunlardır: "Sultân-ı serîr-i adl, râyet-bâlâ-yı mehâbet-firâz, şâh-ı diyâr-ı kerem, gâzî-i mansûr-ı sa'âdenişân, kâtil-i küffâr-ı cehennem-mekîn, mîve-i cân-bahş-ı nihâl-i kerem, şem'-i şebistân-ı dil-fürûz-ı dîn, günbed-i eflâk-ı salâbet-mekîn, menba'-ı ser-çeşme-i mahlûk, fâzıl-ı dânâ-dil ü 'âlî-güher." Birisi sulṭān-ı serīr-i ʿadl Ḫüsrev-i efḍal ü emīr-i ʿadl (b. 249) Rāyet-i bālā-yı mehābet-firāz Şāh-ı diyār-ı kerem ü imtiyāz (b. 250) Mīve-i cān-baḫş-ı niāl-i kerem Şāh-ı ḥarīm-i ḥarem-i muḥterem (b. 257) Ser-ʿalem efrāz-ı ġarāz-ı yaḳīn Şemʿ-i şebistān-ı dil-fürūz-ı dīn (b. 258) Söz budur ey mālik-i genc-i ʿaṭā Yūsuf-ı iḥsānuña olmaz bahā (b. 640) Ey ṣamed [ü] ḥayy-ı cihān-āferīn Ṣāniʿ-i kāşāne-i çarḫ-ı berīn (b. 51) Merhem-i elṭāf ile ey dil-nüvāz Zaḫm-ı dil-i zārıma ol çāre-sāz (b. 661) Ayaġa düşdüm ġama oldum esīr Ol baña ey şāh-ı kerem dest-gīr (b. 667) K'ey ġam-ı dünyā ile maḥzūn olan Silsile-i fitneye meftūn olan (b. 933) Didi o sālār-ı sipāh-ı kemāl Lüṭf ile ey sālik-i semt-i viṣāl (b. 1129) Ey naẓar-endāz-ı ʿiẕār-ı zamān Māyil-i müştāḳ-ı cemāl-i cihān (b. 1878) Gel berü ey ʿāşıḳ-ı ālūde-ʿaḳl Eyle levm-i ḳıṣṣa-i dünyāyı naḳl (b. 1927) Gel berü ey murġ-ı seḥer naġme ḳıl Ġonca-i dil tā k'açıla muttaṣıl (b. 2045) Böyle gerek resm-i ḫulūṣ ey göñül Ancaḳ olur ṭarz-ı ḫuṣūṣ ey göñül (b. 2562) Gel berü ey sāḳī-i nūşīn-kelām Sāġar-ı laʿlüñ bize lüṭf it müdām (b. 2566)
Orta Çağ'da İslâm devletlerinde ilim ve edebiyat ile uğraşan âlimler, tarihçiler, şâirler çoğu zaman dönemin hükümdarları ve saray ahâlisiyle yakın ilişkiler içinde olmuşlardır. Türk sultanları ilim ile uğraşanlara, edebî yeteneği olan kişilere her zaman değer ve destek veren yöneticiler olmuşlardır. Bu önemli eserler meydana getiren kişileri kendi himâyelerine alarak korunmalarını ve geçimlerinin finansını sağlamışlardır. Orta Asya'da ve Anadolu'da Türk yöneticileri hâkim olduğu dönemlerde Türk devletleri, edebiyat, sanat ve bilimde meydana gelen gelişmelerin, ilerlemelerin büyük katkısında bulunmuştur. Bu âlimlerin bir kısmı bulunduğu yerde kalmayarak seyyahlık yapmışlar, yeni yerler görme amacıyla eserlerini bu şekilde meydana getirmişlerdir. Bunun sebebine mâcerâcı ve keşifçi kişilikleri etkili olmuşsa da bunun yanında dönemin değişen siyasî havası ile birlikte ve yaşanan sıkıntılı süreçler de etkili olmuştur. Örneğin, Gazneli Mahmud'un fetih politikası ve askerî rejim sisteminin yükselişi gelişmiş Müslüman kültür hayatını gözden düşürdü ve ilerlemede duraklama yaşatmıştır. Mahmud daha sonra politika değiştirerek âlimlere destek vererek bilinen bilim adamlarını ve edebiyatçıları saraya toplamak istemiştir. Bunun sebebi bilimi bir sihirbazlık olarak görmesiydi. Yeni yerleri ele geçirme ve fetih arzusu geleceği bilmek istemesine sebep oluyordu. Böylece Mahmud sayesinde başkent bir kültür merkezi haline gelecekti. Çoğu zaman zor kullanarak bunu yerine getirmiştir. Dönemin önemli âlimi Bîrûnî, Gazneli fethinden sonra bulunduğu Bağdat'tan kaçmaya çalışmaz veya terk etmez, sarayda Gazneli Mahmud'un himâyesi altında faaliyetlerine devam eder. İbn Sînâ da aynı dönemin başarılı bir âlimi olarak Karahanlıların döneminde sarayda bulunmuş, onların çeşitli idârî görevlerinde yer almıştır. Ancak İbn Sînâ Bîrûnî'nin tam tersi olarak Gaznelilerin fethinden sonra Bağdat'ı terk eder ve yakalanırsa Gazneli Mahmud'un onu ölüm cezasına çarptıracağını bildiğinden sürekli hareket halinde olur. Gazneli Mahmud onu ne kadar aradıysa da bulamaz. Edebiyat ile uğraşanlar, şâirler, âlimler her dönemin hükümdarları gibi Gazneli Mahmud için, gerekse kendinden sonrakiler için, sultanın kendisini ve başarılarını, hükümranlığını yüceltmek için bir araçtır. 2
Selçuklu Tarihinin anlaşılması ve aydınlatılması için, Orta Çağ tarihi kaynakları çok önemlidir. Dilleri çoğunlukla Arapça ve Farsça olan bu eserler, dönem hakkında sosyal, siyasal, askerî ve ekonomik açıdan değerli bilgiler içermektedir. Bu eserlerin bazıları günümüze kadar ulaşmış bazıları ise çeşitli nedenlerle günümüze kadar ulaşamamıştır. Bu araştırmada Selçuklu tarihi kaynaklarından olan Sıbt İbnü'l-Cevzî'nin eseri Mirʾâtü'z-zamân Fî Târîḫi'l-ayân üzerinde duracağız. Sıbt, dinî eserlerinin yanı sıra evrenin yaratılışından başlayarak müellifin kendi ölüm tarihine (1257) kadar yaşanan olayları kapsayan Mir'ât 'z-zaman Fî Tarihi'l-âyan adlı eseri de kaleme almıştır. Bu eser, müellifin devri olan XII. ve XIII. yüzyıl olaylar için kaynak olmakla beraber XI. Yüzyıl için mühim bir kaynak olarak dikkat çekmektedir. Sıbt İbnü'l-Cevzî, XI. yüzyıl Selçuklular Dönemi, Abbasî Halifelerinden el-Kaim Biemrillah'ın İnşa Divanında görev yapmakta olan Garsunni'me lâkaplı Ebu'l-Hasen Muhammed b. Hilâl es-Sâbî' (1025/26-1088)'in yazdığı günümüze ulaşamayan Uyû'nüt-tevârîh (Tarihlerin Kaynakları) adlı eserinden (1056-1086 yıllarını kapsar) çok geniş nakiller yapmıştır. Bu eser, Sıbt 'an başka hiçbir müellif "Uyû'nüt-tevârîh" 'ten nakiller yapmamıştır. Bu açıdan da önemlidir. Sıbt, Garsunni'me'nin eserinden başka Muhammed b. Abdülmelik Hemedanî, İbnü's-Sem'ânî, İsmail b. Ebu'l-Fazl, Muhammed b. Tahir el-Makdisî (XI. yüzyıl), İbnü'l-Kalânisî, İbnü'l-Cevzî, İbnü'l-Ezrak, İmadüddin Muhammed el-Kâtip el-İsfahanî (XII. yüzyıl) İbnü'l-Esîr, İbnü'l Asâkir, İbnü'ş-Şeddâd, Sem'ânî, Dübeysî (XIII. yüzyıl) ve daha birçok müelliflerin eserlerinden nakiller yapmıştır. Sıbt'ın bu eseri, daha sonra Kutbeddin Musa b. Muhammed el-Yûnînî (ö. 1326) tarafından kısaltılarak yeniden kaleme alınmış ve 1313/14 yılı olaylarına kadar devam ettirilmiştir. Yûnînî, yeniden düzenlediği bu eserine, Sıbt İbnü'l-Cevzî'nin eserinde bulunmayan birçok bilgiler eklemiştir. Yûnînî 'den başka İbn Ebi'r-Ricâl ve Muhammed b. Şâdşah da Mir 'ât 'z-Zaman'ı kısaltarak birer bölüm eklemişlerdir. Bu nakillerin yer aldığı bölümler, Sıbt'ın kendi el yazısıyla yazılmış olan eserinden bize doğrudan doğruya ulaşamamış, onun eserini kısaltıp zeyl yazan Yûnînî, İbn Şadşah, İbn Ebi'r-Rical ve daha adlarını tespit edemediğimiz başka müelliflerin alıntı yaparak kaleme aldıkları eserler sayesinde günümüze ulaşılabilmiştir. Bundan başka önemli noktada Sıbt'ın eserini kısaltan müelliflerin eserlerinin asıl nüshaları da günümüzde bulunmamaktadır. Sadece onların başka müelliflerin istinsah yaparak yazdıkları eserler elimizde bulunmaktadır. Bu konu hakkında bir değerlendirme yaparsak Sıbt'ın Uyû'nüt-tevârîh' ten yaptığı geniş alıntılar bizim açımızdan büyük önem arz etmektedir.
2005
Buyruklar Alevî-Bektaşilerin inanç, ibadet ve sosyal ilişkilerini içine alan önemli yazılı kaynaklardır. Buyruklar arasında Şeyh Safî Buyruğu’nun ayrı bir yeri vardır. Bu yazıda İran’da Kitabhâne-i Âsitân-ı Kuds yazmaları arasında “Tezkire-i Şeyh Safiyyüddîn” adıyla kayıtlı eser, Latin harflerine çevrilmiştir. Yazmanın istinsah tarihi belli değildir. Vakıf kaydı, H 1145 (M 1732-33) olduğuna göre, bu tarihten önce istinsah edilmiş olmalıdır. 145 varakta 14 satırda, nesih hatla istinsah edilen yazmanın bazı varakları eksik ve düzensizdir. Azerî Türkçesinin dil özelliklerinin görüldüğü yazmanın gerek istinsah tarihinin eskiliği gerekse mevcut Safî buyruklarının bir çoğuna göre hacimli olması, üzerinde inceleme yapılmaya değer önemli bir nüsha olduğunu düşündürmektedir
Turk Kulturu Ve Hacı Bektas Veli Arastırma Dergisi, 2005
Commands are important written sources including Alevi-Bektashi's beliefs, wordship and social relations. Sheik Safi Command has a different place between these commonds. In this writing the work of art registered with the name of 'Tezkire-i Sheikh Safiyyüddin found between the manuscripts of Kitabhane-i Asitan-ı Kuds in Iran is translated into Latin letters. When the manuscript is written is not known. As its date of record is 1732-33,it must have been written before this date. Some parts of the manuscript written in 145 sheet, 14 line and with a kind of style called nesih hat are incomplete and out of order.The manuscript which has the same pecularities with Azerî Turkish is worth searching as its date is old and as it is bulky when compared with many Safi commands.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
RePEc: Research Papers in Economics, 2004
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], 2021
Sosyal Bilimler Dergisi, 2013
Marife dini araştırmalar dergisi, 2012
Beü İlahiyat Fakültesi dergisi, 2015