Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Ön söz, bir eserin neden ve niçin yazıldığını belirtmek adına kitabın başına eklenen yazıdır. Ön sözde yazarlar okuyucuya kitabı hazırlarken geçtikleri sürecin bir panoramasını verip kitap hakkında incelikli dipnotları da burada paylaşabilirler. Ön söz bu anlamda bilmediğimiz bir yere giderken bize yardımcı olan bir kılavuz özelliği taşır.
Poetika, şimdiki manası ile şiir üzerine düşüncelerin ve kuramların hepsine denir. Özellikle şimdiki manası ile başladım tanıma. Çünkü Aristo'nun poetikasından günümüze kadar poetika terimi hep farklı anlam ve manalarda kullanılmıştır. Bir çok estetik alanda Poetika, Yunanca "poiein" fiilinden türetilmiş yapmak, üretmek ve yaratmak manalarında kullanılır. Eskiden Fransızca 'da güzel duyguları ifade eden bu kelime, birden fazla manada da kullanılmıştır. Bunun için Poetika, günümüzde genel manasıyla şiir sanatı olarak kullanılır.
2020
YENİ TÜRK EDEBİYATINDA ÖLÜM ACISINI YAŞAYANLAR Bahar SAYIM * Öz Yaşamın sona erdiği, başka bir âlemin kapılarının aralandığı ölüm, insan hayatının önemli meselelerindendir. Anlaşılması güç olan bu kavram, pek çok edebî türün öncelikli konuları arasında yer almaktadır. Özellikle şiir sanatında bu konunun yoğun bir şekilde ele alındığı ve oldukça duygulu bir ifadeyle dile getirildiği görülmektedir. İnsan yaşamında en çok merak edilen ve anlamlandırılmaya çalışılan ölüm kavramı, insanlık kadar eskidir. Bu kavram üzerine çeşitli görüşler ve fikirler ileri sürülmüş, her görüş ölümü kendi bakış açısına göre değerlendirmiş ve anlamaya çalışmıştır. Ölüm üzerine felsefi fikirler ileri sürenlerin yanı sıra bu kavrama, yakınlarını kaybetmenin verdiği acıyla yaklaşanlar da vardır. Klasik edebiyattan modern edebiyata kadar ölüm temasını ele alan pek çok eser kaleme alınmıştır. Romantizmin etkisiyle ferdi duygularını ön plana çıkaran şairler, ölüm temini de ele almışlar ve tarih manzumelerinden mezar taşı kitabelerine, oradan mezar başında murakabeye kadar genişleyen çok çeşitli şiirler kaleme almışlardır. Son dönemde modernizmin de etkisiyle ölüm; korkuya sebep olan, dehşet veren ve kaygı duyulması gereken bir kavram olarak ele alınmış ve yapı söküme uğramıştır. İslami akidede ölümü arzulamak vuslata ermek olarak görülürken modern hayatta ölüme atfedilen anlam değişmiştir. Bu durumun nedeni, asırlardan beri sonsuz olma duygusunun cezbettiği insanoğlunda var olan yaşama sıkı sıkıya tutunma eğilimidir. Bu çalışma, ölümle yakınlarının kaybı sonucu karşılaşan sanatkârların ölüm hakkındaki duygu ve düşüncelerini eserlerine nasıl yansıttıkları üzerine odaklanmıştır. Bu şair ve yazarlar Tanzimat ve sonrasındaki dönemde yetişen şair ve yazarlarla sınırlandırılmıştır. Bunlar arasında Türk edebiyatında derin izler bırakmış, ekol sahibi şahsiyetler de vardır. Yaşantılardan izler bulacağımız bu eserler, samimi ve içten olmaları yönüyle okunmaya değerdir.
Türkiyat Mecmuası, 2014
Alanlararası Töreli İlmî Çalışmalar I, 2025
Töreli Türk Edebiyatı, kadim töreyi, edebî bir çatı altında toplamayı kendisine şiar edinen anlayışın genel adıdır. Törenin esasını, Allah (C.C.) belirler. Dolayısıyla edebî gelenek, doğrudan esasını O’nun (C.C.) belirlediği hakikat alanına bağlı bir teşekkül ve tekâmül süreci yaşar. Başta Orhun Âbideleri olmak üzere, Kutadgu Bilig, Dîvânü Lugâti’t-Türk, Atebetü’l-Hakâyık, Dîvân-ı Hikmet ve Kitâb-ı Dedem Korkut gibi eserlerin tümü tamamen töreli bir niteliği haizdir. Bunlar, genellikle Allah lafz-ı celâli ve “be” harfinin sembolizmi; yani besmele ile söze başlar. Elbette bunda Karahanlı dönemi Türkçe Kur’an-ı Kerim tercümelerinin de tesiri büyüktür. Fakat her halükârda töreli edebî dairede Kur’an ve sünnetin belirlediği hakikat alanına bağlı bir edebî gelenek söz konusudur. Yeni devletin kuruluşu sırasında maalesef edebî gelenek ile bu alan arasına bir set çekilmiştir. Bu yüzden edebî geleneğe, gerçek ve hakîkî kimliğinin yeniden kazandırılması elzemdir. Elbette gelenekte buna dair töreli edebî faaliyetler her zaman olmuştur ve olacaktır. Bu bağlamda yazıda; öncelikle Töreli Türk Edebiyatı’nın Orhun Âbideleri, Dîvânu Lugâti’tTürk, Kutadgu Bilig, Atebetü’l-Hakâyık, Dîvân-ı Hikmet ve Kitâb-ı Dedem Korkut gibi kurucu metinlerinde töre ve Türk konularının nasıl ele alındığı değerlendirilmiş ve ardından ikinci bölümde Töreli Türk Edebiyatı kavramı ve çağdaş metinlerde törenin temel veçheleri üzerinde durulmuştur. Kısacası,Töreli Türk Edebiyatı’na yakından bir temaşa ile bu edebiyatın imkânları ele alınarak bunların töreli edebî gelenekte yeniden ortaya çıkarılması adına bazı tekliflerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Töre, Sanat, Edebiyat, Hakikat Alanı, Töreli Türk Edebiyatı.
An Introduction to fundamental concepts of language and comprehensive grammar of the Turkish language
Türklük Araştırmaları Dergisi (11), 2002
Ana Dili Eğitimi Dergisi, 2017
Atasözleri içinden çıkmış olduğu toplumun örf, âdet, tarih, felsefe, yaşayışla ilgili özelliklerini yansıtır. Bu nedenle, temel söz varlığı unsurları içerisinde önemli bir yere sahip olan atasözleri, söz varlığını zenginleştirmede önemli materyallerdendir. Araştırmada, Türk atasözlerinin söz varlığı içinde yer alan eski / arkaik kelimelerin tespiti amaçlanmaktadır. Araştırma, nitel araştırma yaklaşımına uygun olarak doküman incelemesi tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini, yaygın kullanıma sahip bir eser olan, Ömer Asım Aksoy'un Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü'ndeki atasözleri oluşturmaktadır. Aksoy'un sözlüğündeki günümüzde kullanımı az ya da kullanımdan düşmüş kelimeler Dîvânu Lugâti't-Türk ve Kutadgu Bilig dizinlerine bakılarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda eski (eskicil-arkaik) dil unsuru özelliği gösteren 41 kelimeye rastlanmıştır.
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir. "Uzaktan Ö¤retim" tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r. ‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2006
TANZİMAT'TAN SONRA Avrupa'nın da etkisiyle değişen ve gelişen sosyal hayat zamanla edebiyatı da ilgi alanına alır. Yeni edebî türler o güne kadar alışılmış kalıpları zorlamaya ve yer yer değiştirmeye başlar. Değişen hayat ve değişen insan, mevcut edebiyatı kendisini anlatma ve anlamlandırma konusunda yetersiz buldukça, şiirdeki klasik kalıpların kırıldığı; nesir türünün bütün imkânlarından sonuna kadar istifade edilmeye çalışıldığı bir "edebiyat ve edebiyat anlayışı" ortaya çıkar. Ortaya çıkan yeni yaklaşım tarzlarının başında; "edebiyatın neden, nasıl, niçinlerine cevap arayan; uygulanacak ölçütlerini araştıran, kısaca, edebî yaratma ve edebî değer ile metot meselesini ele alan bilgi alanı" 1 şeklinde tarif edebileceğimiz "edebiyat teorisi" gelir. Edebiyat teorisi; edebiyat tarihi, edebî tenkit, edebiyat sosyolojisi, mukayeseli edebiyat ve edebiyat eğitimiyle birlikte edebiyat biliminin temel alanlarını oluşturur. 2 Bu bilim dallarını ve özellikle bunlardan üçünü-edebiyat teorisi, edebiyat tarihi ve edebî tenkit-kesin çizgilerle birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bunlar genellikle birbirlerinin mütemmim cüzü olarak görülürler. Mesela Rene Wellek, edebiyat teorisini, "edebiyatın prensipleri, kategorileri ölçüsü olarak tarif etmek mümkündür" şeklinde tanımladıktan sonra, yukarıda bahsettiğimiz üç temel alanı birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılan değil, birbirlerini tamamlayan bölümler/alanlar olarak görmenin daha doğru olacağını ima eder. 3 Bu girişten sonra Mehmet Önal'ın bu bahisle ilgili toparlayıcı bir paragrafını buraya almak isteriz:
Yeni Türk Edebiyatında Bir Edebî Tür Olarak Gezi, 2020
Bir edebî tür olarak gezi, yazarının gezip gördüğü yerlerden elde ettiği coğrafî, sosyal, ekonomik, folklorik vb. birçok bileşenden oluşan izlenimlerini eklektik bir tavırla okura ulaştırdığı, okurda gezip görme isteği uyandıran metinler kapsamıdır. Bir eylem olarak gezi, insanoğlunun başlangıcı ile var olmakla birlikte edebî tür olarak dünyada ilk kez hac metinlerinde görülmüştür. Zaman içerisinde değişim ve dönüşüm yaşayan gezi türü Türk edebiyatında seyâhat-nâme, sefaretnâme, ruz-nâme ve şehrengiz gibi türlerde karşımıza çıksa da modern anlamda gezi türü ilk örneklerini Tanzimat ile birlikte vermeye başlamıştır. Tanzimat’tan sonraki evrede geziye çıkış sebeplerinin değişmesiyle gezi türü de hızlı bir dönüşüm yaşamıştır. Söz konusu dönüşüm eserlere biçim ve içerikte yansımış ve dolayısıyla türe yeni bir bakış açısının gerekliliği doğmuştur. Bununla birlikte çalışmada dönem sınırlandırılmasına gidilmeyerek, modern dönemde gezinin karşılığı metinsel görünümlerle birlikte aranmıştır. Bu çalışma söz konusu gereklilik özelinde Türk gezi edebiyatı çerçevesinde verilen türün karakteristiğini ve dönüşümünü ortaya koyan kitaplaşmış gezi metninden parçalar örneklendirerek biçim ve içerikte incelemiş, türün diğer türlerle bağlantısını sorgulayıp Türk edebiyatında gezi türünün durduğu yeri belirginleştirmiştir.
Hikmet-Akademik Edebiyat Dergisi , 2018
Bu çalışmanın amacı, üniversite eğitim öğretim plânı da göz önünde bulundurularak şekillendirilecek olan bir edebiyat tarihi kitabı oluşturma projesidir. Bu proje özelliği, lisans ve lisansüstü eğitim için el kitabı oluşturmanın ötesinde, bilim dünyasının da istifadesine sunulacak mahiyette bir kitap oluşturmaktır. Bu çerçevede, üniversitelerin ilk sınıfından son sınıfına kadar işlenen Eski Türk Edebiyatı dersleri ve ilgili derslerin içerikleri göz önünde bulundurularak paralel bir şekilde geliştirilecek olan tasnîf sonucunda, hazırlanması düşünülen edebiyat tarihi eserinin taslağı hakkında bilgi vermeye çalışılacaktır.
İkinci Meşrutiyet Dönemi'nde başlayıp Cumhuriyet Dönemi'nde devam ettirilen Türk Edebiyatı Tarihi çalışmaları birtakım ideolojik saiklerle edebiyat tarihçileri tarafından kurgulanıp çeşitli dönemlere ayrılmıştır. İnkılapçı ve milliyetçi bir yaklaşımla hareket edilerek ortaya konan bu kurgu, isimlendirme ve dönemlendirmelerin elde edilen yeni bilgi ve belgelerin ışığında değişen ictimai, siyasi ve kültürel atmosferle birlikte tekrardan ele alınması zaruri görünmektedir. Bu bağlamda "Yeni Türk Edebiyatı" veya "Tanzimat Edebiyatı" olarak isimlendirilen dönemin de tekrardan ele alınması ve değerlendirilmesi elzem bir hâl almıştır. Türk Edebiyatı'nın XIX. asır ve sonrasındaki dönemlerini ve edebi hasılalarını inceleyen bu alanın isimlendirilmesi, bölümlenip dönemlendirilmesi ve başlangıcına dair verilen bilgiler ciddi problem ve tezatlar ihtiva etmektedir. Bu nedenle "Tanzimat Edebiyatı" isminin tartışmaya açılması, edebiyatımızda "yeni" olarak isimlendirilen dönemin ne zaman başladığına dair ortaya atılan görüşün yeniden ele alınması ve dolayısıyla "Yeni Türk Edebiyatı"nın ne zaman başladığına dair görüşlerin de güncellenmesi gerekmektedir. Elinizdeki bu makale mevcut isimlendirme, dönemlendirme ve tarihlendirmelere yönelik birtakım eleştiri ve teklifleri içermektedir.
Dil ve edebiyat araştırmaları dergisi, 2024
İkinci Meşrutiyet Dönemi'nde başlayıp Cumhuriyet Dönemi'nde devam ettirilen Türk Edebiyatı Tarihi çalışmaları birtakım ideolojik saiklerle edebiyat tarihçileri tarafından kurgulanıp çeşitli dönemlere ayrılmıştır. İnkılapçı ve milliyetçi bir yaklaşımla hareket edilerek ortaya konan bu kurgu, isimlendirme ve dönemlendirmelerin elde edilen yeni bilgi ve belgelerin ışığında değişen ictimai, siyasi ve kültürel atmosferle birlikte tekrardan ele alınması zaruri görünmektedir. Bu bağlamda "Yeni Türk Edebiyatı" veya "Tanzimat Edebiyatı" olarak isimlendirilen dönemin de tekrardan ele alınması ve değerlendirilmesi elzem bir hâl almıştır. Türk Edebiyatı'nın XIX. asır ve sonrasındaki dönemlerini ve edebi hasılalarını inceleyen bu alanın isimlendirilmesi, bölümlenip dönemlendirilmesi ve başlangıcına dair verilen bilgiler ciddi problem ve tezatlar ihtiva etmektedir. Bu nedenle "Tanzimat Edebiyatı" isminin tartışmaya açılması, edebiyatımızda "yeni" olarak isimlendirilen dönemin ne zaman başladığına dair ortaya atılan görüşün yeniden ele alınması ve dolayısıyla "Yeni Türk Edebiyatı"nın ne zaman başladığına dair görüşlerin de güncellenmesi gerekmektedir. Elinizdeki bu makale mevcut isimlendirme, dönemlendirme ve tarihlendirmelere yönelik birtakım eleştiri ve teklifleri içermektedir.
Journal of International Social Research, 2018
ÂMİD-İ SEVDÂ GAZETESİNDE ESKİ TÜRK EDEBİYATI İZLERİ • THE SIGNS OF THE OLD TURKISH LITERATURE IN AMID-I SEWDA NEWSPAPER Adnan OKTAY** Öz Edebî metinler, araştırmacıların toplumları birçok açıdan tanımak için başvurduğu temel kaynaklardandır. Bir milletin edebiyatı, içinden çıktığı toplumla ilintisiz olmaz. Eski Türk edebiyatı metinleri de toplum hayatı, sosyal ve bireysel problemler, değer yargıları gibi birçok hususta araştırmacılar için ana kaynak niteliğindedir. Eski Türk edebiyatının araştırma alanlarından biri de Arap harfli Türkçe gazetelerdir. Bu gazeteler arasında Âmid-i Sevdâ (AS) gazetesi önemlidir. Âmid-i Sevdâ, 1909 yılında altı sayı olarak Ali Emîrî tarafından neşredilmiştir. Bu çalışmada Ali Emîrî'nin gazeteye aldığı şiir ve yazılardan hareketle eski Türk edebiyatına nasıl yaklaştığı üzerinde durulmuştur. Ali Emîrî, gazetede mensur metinlerin yanında beyit, gazel, kaside, kıta, tarih manzumesi gibi nazım şekilleriyle yazılmış manzum metinleri de yayınlamıştır. Bir şair olarak gazeteyi "mektep ya da edebî muhit" şeklinde araçsallaştırmıştır. Ali Emîrî'nin gazeteye aldığı eski Türk edebiyatının nazım şekilleri ile yazılmış bazı manzum metinler çağın sorunlarına ışık tutmaktadır. Bu makalede karşılaştırma, Osmanlıca matbu metin okuma ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. Neticede Ali Emîrî'nin Âmid-i Sevdâ'da eski Türk edebiyatıyla çok yakından ilgilendiği, gazetesini de böyle bir esas gayeyle çıkardığı tespit edilmiştir. Buna göre Ali Emîrî, eski Türk edebiyatını şark-İslâm medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir. Bunun için hayatı boyunca şuurla ve inatla bir Dîvân edebiyatı savunucusu olarak mücadele etmiştir.
1930'lu yıllar Türkiye'sinde köy ve köylülük Cumhuriyet aydınları arasında hem büyük bir ilgi, hem de büyük bir endişe kaynağıydı. Bu ilgiyi aydınlar arasında giderek yaygınlaşan köycülük ideolojisinde görmek mümkündür. Köycülük bir ideolojik ve pratik söylem olarak Halkevleri faaliyetlerinde, yayınlarında; Köy Enstitüleri deneyiminde, toprak reformu bağlamındaki tartışmalarda açıkça görülebilir. 2 Kısaca ifade etmek gerekirse, köycülük ideolojisi sınıf temelli ideolojileri yadsırken; durağan, toplumsal farklılaşmalardan arınmış bir ülke tahayyülünü savunmuş; bir taraftan tabandan gelebilecek potansiyel hareketlerin önünü kesmek için bir araç olarak düşünülürken, bir taraftan da büyük ölçüde tarıma dayalı bir ülkede milliyetçiliğe anti-sosyalist bir kitle tabanı oluşturmaya çalışmıştır. Köycülükle bir yandan Büyük Buhran'ın meşâkkatli zamanlarında tarımla geçimini sağlayan nüfusun taleplerini karşılamaya çalışırken, bir yandan da Türk köylüsünün muhafazakâr olduğu varsayımından yola çıkarak rejimin muhafazakârlığını pekiştirmeyi hedeflemiş, "gerçek" Türk'ü köylerde arayan bir efsaneleştirme sürecine esin kaynağı olmuştur.
Eski Uygurca Üzerine Araştırmalar II, 2024
Yayın No. : 2520 © Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature), 2018
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.