Hibrit Savaş: İran Silahlı Kuvvetleri

Savaş, insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte yapısı, aktörleri, yöntemi, boyutu ve etkisi her dönem değişiklik arz ederek günümüze kadar süregelen çok boyutlu bir kavramdır. İnsanın karmaşık bir faaliyeti olan savaşı anlamak ve anlamlandırmak için birçok disiplinden faydalanılmaktadır. Bu terim, modern çağ ve küreselleşme ile birlikte yeni bir konsept kazanmıştır. Akademik yazında bu yeni savaş konsepti "Hibrit Savaşlar" şeklinde tanımlanmaktadır. Kavramın 'hibrit' yönü; asimetrik, simetrik, geleneksel ve politik bir savaş kombinasyonunu ifade eder. Hibrit savaşlar, klasik savaşlardan farklı olarak hem daha yıkıcı hem de yapısı bakımından daha karmaşıktır. Kısacası, her dönem, kendine has bir savaş anlayışı yaratır. Bu çalışmada, yeni bir savaş konsepti olan "Hibrit Savaşlar"ın özellikleri, aktörleri ve yapısı üzerinde durulmak istenmektedir. Çalışmanın yöntemi ise literatür taramasıdır.

Cumhuriyetin 100.Yılında Türk Ordusu ve Milli Savunma, 2023

Kitabın tüm yayın hakları VakıfBank Kültür Yayınları'na aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak sınırlı alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik veya mekanik araçla çoğaltılamaz. Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır. Makalelerde işlenen fikirler yazarların kendi görüşlerini yansıtır.

İran’ın Siber Gücü, 2021

• 2010 yılına kadar siber savunma ve internetin kontrolü kapsamında faaliyetler yürüten İran, 2010 sonrasında operasyonel siber yeteneklere ağırlık vermiştir. • 2000’li yıllardan itibaren Tahran yönetiminin inşa etmeye başladığı Ulusal Bilgi Ağı Projesi, İran’ın siber izolasyonunda önemli bir adım olmuştur. İran genelinde ve dünyada sansür tartışmalarına yol açan ulusal internet politikası, İran’ın iç siber uzayı noktasında en belirgin uygulamalardan biri olmuştur. • Bölgesel ve uluslararası alanda, İran’ın siber politikaları ve bu politikalar bağlamında inşa ettiği siber organizasyonları ilgiyle takip edilmektedir. İran’ın özellikle ABD ve İsrail tarafından siber saldırılara maruz kalması sonucu Tahran yönetiminin başvurduğu siber alandaki uygulamalar, İran’ın bu alandaki önemli kilometre taşı olmuştur. • İran’ın siber gücünün inşasında dönüm noktası olarak değerlendirilen Stuxnet Operasyonu, İran’ın ofansif siber operasyonlara yönelmesine neden olmuştur. • İran’ın bölgesel alanda İsrail, uluslararası alanda ise ABD tarafından sıklıkla siber tehdit olarak algılanması sonrası İran’ın siber politikaları, belirgin bir şekilde siber casusluk operasyonları kapsamında şekillenmiştir. Çeşitli devlet kurumlarının desteklediği gelişmiş siber aktörler ve İranlı çeşitli hacker grupları, İran menşeli olduğu düşünülen siber saldırıların temel aktörlerinden olmuştur.

22. International Public Administration Forum Full-Text Book, 2022

Teknolojik gelişmelerle birlikte güvenlik ve savaş kavramları yeniden tanımlanmaya ihtiyaç duymaktadır. Gelinen noktada konvansiyonel savaşlar neredeyse tamamen biçim değiştirmiş ve birçok yeni savaş metodu kullanılır hale gelmiştir. Yeni nesil savaş türlerinden birisi olan ve gri alan savaşı olarak tanımlanan hibrit savaş modeli, teknoloji imkânlarının saldırı amaçlı kullanılmasıyla birçok yeni tehdidi ortaya çıkarmıştır. Özellikle enerji, ekonomi, iletişim, ulaşım ve teknoloji alt yapıları gibi insanların yaşam kalitesini ilgilendiren birçok alanda yer alan stratejik kaynaklar, hibrit savaşlarda doğrudan hedef olabilmektedir. Dolayısıyla devletlerin bekâsı için olduğu kadar insanların günlük yaşamlarını sürdürmelerinde de hayati öneme sahip olan stratejik kaynakların güvenliği hibrit savaş çağında daha çok önem kazanmıştır. Bu çerçevede stratejik kaynak güvenliğinin çok boyutlu olarak incelenmesi önemli hale gelmiştir. Bu çalışmanın temel amacı, hibrit savaşın stratejik kaynaklara yönelik tehdit boyutlarını ve bu tehditlerin stratejik kaynak güvenliğine etkilerini incelemektir. Betimleyici araştırma tekniği ile yürütülmüş çalışmada hibrit savaş kavramı incelenmiş, ardından hibrit savaşların güvenlik anlayışına olan etkileri ele alınmıştır. Çalışmada “hibrit savaşların stratejik kaynak güvenliğine ne gibi etkileri bulunmaktadır” sorunsalına cevap aranmıştır.

2021

Öz Soğuk Savaş sürecinde dünya genelinde yaygın biçimde başvurulan düşük yoğunluklu çatışmalar, 90’lı yıllardan itibaren köklü dönüşümler geçirmiştir. Üçüncü tarafların dahil olmasıyla bu tür çatışmalar, yeni nesil teknoloji ve silahlı veya silahsız müdahale yöntemleriyle biçim değiştirerek hibrit savaşlara dönüşebilmekte ve böylece fiili fakat sahte devlet yapılanmaları ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, bir tarafta meşru devletin, diğer tarafta da gayrimeşru terör örgütlerinin yürüttüğü düşük yoğunluklu çatışmaların henüz yeni bir kavram olarak nasıl hibrit savaş görünümüne kavuştuğunu karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Soğuk Savaş, Düşük Yoğunluklu Çatışma, Hibrit Savaş, Devlet, Terör Abstract Low-intensity conflicts, which were widely used throughout the world during the Cold War, have undergone radical transformations since the 90s. With the involvement of third parties, such conflicts can transform into hybrid wars by changing their form with new technologies and armed or unarmed intervention methods, and thus de facto but fake-state structures emerge. This study comparatively examines how low-intensity conflicts carried out by the legitimate state on the one hand and illegitimate terrorist organizations on the other, have recently acquired the appearance of hybrid warfare as a new concept. Keywords: Cold War, Low Intensity Conflict, Hybrid War, State, Terror

2015

Sivil-asker ilişkileri; özellikle ilişkilerin gerilim düzeyi, sivillerin askerler üzerindeki denetimi, ordu ve sivil kurumlar arasında işbirliğinin kurumsallaşma düzeyi, askeri kurumların sivilleşmesi, toplumun militerleşmesi, ordu-toplum ilişkisinin yasalarla korunması gibi konular ülkeler arasında oldukça farklı açılardan ele alınmıştır.. Askerlerin sivil otoriteye tabi olmasındaki farklılaşma, ulus devlet yapısına geçildiği dönemlere kadar uzanmaktadır. Bazı devletler kuruluşlarının ilk yıllarından itibaren orduyu sivil otoritenin hâkimiyeti altına vermişken; bazıları ise, toplumsal değerler bakımından, tarihten getirdiği kültürel kodları açısından, geçmişten getirdiği özellikleriyle, askere sadece güvenlik görevi değil bunun yanında modernleşme ve kalkınma temelli roller yüklemiştir. Dolayısıyla, ilk bahsedilen tarzdaki ülkelerde ordu kültürü sivil kontrole bağlı, denetim altında bir organ olarak gelişirken; ikinci tarzdaki ülkelerde askeri kültür daha özerk olmuş, kurumsallaşmış ve siyasette aktif rol oynamıştır. Konumuz olan İsrail de ise bu durum daha geçişken bir hal ortaya koymuştur.

ÖZET Türkiye'den bakıldığında İran bize hem yakın hem de bir o kadarda uzak bir devlet. Hemen yanı başımızda olan bu devleti anlamak aslında kendimizi anlamak gibi geliyor bana. Arkamızda bıraktığımız çalkantılı ve olaylı 20. Yüzyılda sınır komşumuz olan İran'ın askeri yönden neler yaptığını ve bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyasında nasıl etkin bir askeri güç haline geldiğini inceleyeceğiz. Savaş gibi sürekli değişen ve gelişen bir olgunun 20. Yüzyıl İran'ında hangi yollardan geçip bugünlere geldiğine bakma fırsatımız olacak. Yüzyıllardan beri komşumuz olan bu devlet köklü bir askeri geçmişe ve mirasa sahip. Kadim Pers İmparatorluğu'nun mirasçısı olan İran nice devrimler, işgaller ve savaşlar görmüş hepsinde de daha güçlü ve emin bir biçimde çıkmıştır. Tüm bunların nasıl meydana geldiğine bir nebze de olsa bu çalışma ile ışık tutacağıma inanıyorum. Anahtar Kelimeler: Devrim, İran, İran Ordusu, Orta Doğu, Savaş, 20. Yüzyıl 1. GİRİŞ İran'da görülen askeri hareketleri anlatmadan savaş hakkında da birkaç malumat verilmesi gerektiği görüşündeyim. "Savaşların tarihi devlet, diplomasi ve strateji kavramlarından binlerce yıl eskiye dayanır. Nerdeyse insanoğlu kadar yaşlıdır; savaş ve kişiliğin mantıksal amaçları erittiği, duyguların, gururun ön plana çıktığı, içgüdülerin yönetime el koyduğu, insan yüreğinin en gizli duygularına kadar nüfuz eden bir olgudur." 2 Çinli savaşçı filozof Sun Tzu' ya göreyse "Askerlikten anlayan bir komutan halkın hayatını elinde tutan, bir ülkenin selametini tayin eden kişi demektir." 3 Kendi görüşüme gelirsem, ilkel dönemlerden beri insanın benliğine yerleşmiş olan ve her fırsatta kendini göstermeye çalışan, karşı tarafa kendi isteklerini yaptırma ve dayatma iradesi diyebilirim. Bu his ve içgüdü, şahıslar arasından çıkıp devletlerin arasındaki çıkar çatışmalarının diplomasiyle çözülememesinden dolayı şiddete ve savaş yoluyla giderilmesi. İran'a dönecek olursak 1900'lü yıllardan günümüze doğru askeri alanda yapılan reformlar, harekatlar ve rejim değişiklikleri üstünden1900-2000 yılları arasında İran'da görülen askeri olayları inceleyeceğim.

2016

psikolojik harbin nasil bir duzlem uzerinde gelistigini gormek icin verilen guzel bir ornek olabilmektedir. Yani psikolojik harp yalnizca cephede degil cephe gerisinde de faaliyet gostermektedir. Ki zaten anilan donemde bircok devlette dusmanlarin aleyhinde cok cesitli propagandalar ve afisler hazirlanmistir. Cephedeki en temel psikolojik harp faaliyeti ise dusman