Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018
-ulsPle uauoııP unung e^ Iup|q auıllpe a^use} uepulu,Pıaul luaı a|l Japglıe ue|P Ja^ a}5aJns nq a^ lı.ıı!5lq euJ|o llı.lep eurugıaLıJ luaı ununpuoıa3e6 e;ı(ısııte1o6,Jıpaııaü.!]aJn ep ıel5nuos ;esuınldo1 ıeJe|o 1e6op ıa;a;eqepnuı |psugıelıJ nıun5 ,JıppueIIJJnp ep ıeJe1o 5eAgqı ııq 1esuınldoı epueuJez ıuı(e '1|Qap ılulape)e aJapes 1eu §elunşoı( euuazn pal5aışs aı.uİlpa aı(gse1 a^ uP|Plıou eutulı a^ Jeİılll|ıalns tıaputst ıpueı uqeseı(ls nq '!u|5!q aultlpa nuo>1 alaseı(ls lzeıJeuj a1 a.ıa,' ';ı.ıı §ıla6 ununsn61o npuolaıa6 ppeuou nq ep ue1 ,l lpeD|Pl,ıı| qe| u e 3ıı! p !q a| 1 1|şıO(eqe1 ılqa § Jıq znsnpuoıaıa6 apç51o ın^nq 3p glşadaad ,/lue) |esaJ[.ıı.. ualı.ııla6 allp apı(azqlp ızeııeuJ aı 1a.ıeı( ıeJeıo |aleıpd eung ,JlpJa|)euJg uala6 elle >111 ,,1aıuıll §allaz16 1eıelıı( ılua1.. ',,>1a[ula aı$se1 !uua|a|leqp[! npuolaıa6 !Şıpıüqqnq ı6eue1o 1ı;ı eı uıQı;ı5le5el'ununının] §nıtn'uş.ı9.ıe1..',,1 eu.ııp1o1 uep _e1o ıı(au §anuaı ııd.ıe5* ,ıp §ıııpın ap lulllp 1aseı(ls 1pua1 ıFq uu Dpu] nq oı€ ı 'o1 prrj. ]ıq uJ luax., 6 eAı6le ıe1 ıqı6 D€ M ıAeıule1 ıaıaJe[.| ıtlle 1eı uPpuels
Geli~mekte olan iilkelerin en onemll sorunlarmdan biri olan niifus artI~1 ve sanayile~menin gerisinde kalan hlZh kentle~me. 1950'li Ylllard an sonra iilkemizin yerle~im modellerinde onemli bir degi~iklige yol ac;;ml~trr. HIZla artan niifus toplumsal ve cografi hareketliligi de ar-tIrarak Tiirk toplumunda gozle goriiliir bir degi~iklik yaratIm~tIr. Cumhuriyetin kurulu~unda niifusun dortte biri kentte, dortte iiC;;ii krrda yaarken giderek bu oran tersine donme ivmesi kazanllll~ bulunmaktadlr. 1990 niifus saYlmmda kentsel niifus oranl kIrsal niifus oramm ruzla a~arak 0/060'a ula~ml~tIr.
Özet: Küreselleşme ile birlikte rekabet her alanda ve her sektörde yoğun bir şekilde hissedilmektedir. Şehirler, ülkeler ve bölgeler de bu yoğun rekabetten üzerlerine düşeni almaktadırlar. Kendisini farklı bir yere konumlandırmak öne çıkmak isteyen şehirler marka olma yoluyla ya da pazarlama araçları yoluyla diğer şehirler karşısında kendilerini öne çıkartacak adımlar atmaktadırlar. Kastamonu'nun marka bir şehir olarak pazarlanabilmesi amacıyla sahip olduğu değerlerin öne çıkarılması ve tespit edilmesi amacıyla yapılan bu çalışma Kastamonulu yöneticilerin çalışmalarına ışık tutması açısından önem taşımaktadır. Anahtar Sözcükler: Şehir pazarlaması, şehir markalama, Kastamonu, değerler Giriş Şehirler arasında rekabetin ortaya çıkması şehirlerin ortaya çıkması kadar eskidir. Ancak şehirlerin tanıtılması amacıyla yapılan ilk ciddi çalışmalar 1850'lili yıllara kadar uzanmaktadır. Şehirlerin kendilerini diğer şehirlerden farklılaştırma amacıyla pazarlama araçlarını kullanmaları ise yeni bir durumdur. Şehir pazarlaması pazarlama içinde de yeni bir alanı ifade etmektedir. Şehir pazarlaması ile ilgili ilk çalışmalar bölgesel ekonomistler ve coğrafyacılar tarafından yapılmıştır. Ancak bu çalışmaların pazarlamadaki tanıtım anlamında son derece sınırlı oldukları görülmektedir(Zenker ve Martin, 2011:33). Elbette şehirlerde özellikle günümüz çağdaş dünyasında bir ürün gibi marka olabilmekte ya da markalı şehirler inşa edilebilmektedir. Bir şehrin marka bir şehir olması demek, kendine has kimliği, resmi, ünü ve yerel değerlerinin bulunduğu anlamına gelmektedir. Bir şehri marka yapmak o şehrin sakinlerini, çalışanlarını ve turistleri cezp edecek bir tasarım oluşturmaktır. Şehir markalama; küreselleşen dünyada, ülkeler, bölgeler ve şehirler arasında günümüzün kaçınılmaz rekabet ortamında gelecek şehir yönetimleri için yeni bir anlayışı ifade etmektedir (Cozmıuc,2011:3). Bu da göstermektedir ki markalaşma yolunda ilerleyen şehirlerin öncelikle kendilerini benzer şehirlerden ayıracak değerlerini tespit etmesi ve bu değerler üzerinden kendilerini konumlandırmaları gerekmektedir. Şehir Pazarlaması Küreselleşmenin; malların, sermayenin, bilginin, insan kaynağının, medya içeriklerinin ve yatırımların yer değiştirmesini önemli ölçüde kolaylaştırması şehirlerarasında rekabetin artmasına neden olmaktadır. Bütün dünyada, ülkeler, şehirler, kasabalar ve turistik yerler üst gelir grubunu, turistleri, kongreleri, sportif etkinlikleri, yatırımcıları, sanayiyi, yerel ve küresel sermayeyi daha çok çekebilmek için yoğun bir rekabet içine girmektedirler (Zhang ve Zhao, 2009:245). Ülkelerin yerel ve ulusal liderleri şehirlerinin ya da ülkelerinin çekiciliklerini artırmak ve rekabet güçlerini geliştirmek için artık daha fazla çalışmaktadırlar. Sonuç olarak, 1990'ların başından itibaren çok sayıda şehir ve ülke daha fazla turist, daha fazla yatırımcı ve daha fazla girişimci çekebilmek için çeşitli adımlar atmakta ve çeşitli uygulamaları hayata geçirmektedir (Avraham ve Daugherty, 2009:331, Zenker ve Martin, 2011:32). Ayrıca daha önceleri sadece ulusal kalkınmanın bir aracı olarak kullanılan ve bu yönde desteklenen turizm sektörü artık yöresel, bölgesel ve şehirsel kalkınmanın da destekleyicisi durumundadır. Bu durum ise bir ülke ya da bölgenin bir bütün olarak değil, her bir yörenin sahip olduğu turistik özelliklerin ortaya konularak hedef kitleye sunulması yoluyla olmaktadır (Giritlioğlu ve Avcıkurt, 2010:75). Şehir pazarlamasında amaç şehrin benzer şehirlere göre kendi farklılıklarını ve kendine has özelliklerini ortaya çıkarmaktır. Ancak temel amaç elbette küreselleşen dünyada şehrin kendisini öne çıkarması ve kendisini konumlandırmasıdır. Eğer bir şehir işgücü açısından kendisini öne çıkarıyorsa güçlü bir ekonomiye sahip bulunması gerekmektedir (Riza ve diğ., 2012:294). Şehir pazarlaması denildiğinde; şehrin bir marka haline getirilerek pazarlanmasından ya da pazarlama araçlarının şehir için kullanılması yoluyla şehrin pazarlanması anlaşılmaktadır. Her iki durumda da şehrin kendine has farklılıklarının ve sahip olduğu özgün değerlerin ortaya konulması ve bu farklıklar ve bu özgün değerler üzerinden pazarlama çalışmalarının ya da markalama çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Kentsel faaliyetleri hedeflenen bölge veya bölgenin verimli sosyal ve ekonomik işleyişini maksimize etmek için hedef tüketicilerin taleplerine odaklanmış olan bir süreç olan şehir pazarlaması; (Carrasquillo, 2011:446) Kotler'e göre, küçük şehirleri, bölgeleri ve ülkeleri canlandırmak için eşsiz bir yaklaşımdır. Şehir pazarlaması; optimal yaşam koşullarını sağlayarak hem şehrin yerel sakinlerini, hem de şehri dışarıdan izleyen turist ve
kitaphaber.com.tr, 2022
Eser; Kudüs'ün insan ve kurumlarıyla olan ilişkisine odaklanarak bir nevi insan-mekân ilişkiselleğinde tarihin olumlu/olumsuz etkisi üzerinde tekabül ettiği aşındırıcı süreci üzerine odaklanarak, tarihsel süreç içerisindeki değişim ve dönüşüm etkenini tarihçi gözüyle irdelemektedir. Eserin belki de en eksik yanı, disiplinler arası bir yaklaşımla konuyu irdelememesi. Çünkü insan-mekân ilişkisi tarihsel süreç içerisinde çeşitli açılardan değişim ve dönüşüme uğrar. Mekân, insan için etken ve edilgen bir durumdadır. Mekân, insanın kendi ontik sürecini tamamladığı kap, insanın bu dünyadaki sığınağıdır. Kendini emniyette hissettiği bu kap, kimi zaman çeşitli açılardan öneme sahip olabilmektedir. Bunlar; dini, ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal olarak anlam dünyasında yer edinebilmektedir. Kudüs de semavi dinler için büyük bir öneme sahip dinsel bir mekân olarak konumlanmakta, sosyal, siyasal ve ekonomik etmenler ise daha sonra gelmektedir.
DergiPark (Istanbul University), 2021
Ekonomik koşullarda yaşanan iyileşme ve ülkelerarası ekonomik dengesizlikteki büyüme bireyleri kendilerinden farklı ekonomik koşullarda yaşam mücadelesi veren bireylerin hayatına karşı ilgi göstermesinin sebeplerinden biridir. Son yıllarda özellikle Küresel Güney' de ortaya çıkan gecekondu mahallelerinde zor şartlarda yaşayan insanlara ve onların hayatlarına doğru uzanan deneyimsel bir seyahat türü ortaya çıkmıştır. "Slum tourism", "ghetto tourism", "poverty toursim", "reality tours" ve "favela tours" gibi kavramlar uluslararası yazında yerini almıştır. Ulusal yazında gecekondu turizmi, varoş turizm, yoksulluk turizmi ve varoş turu gibi kavramlar üzerine sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır. Bu turizm şeklinin yoksulluğun azaltılmasında önemli rolü olduğu aynı zamanda ziyaret edilen bölge için ötekileştirme tehlikesi ortaya çıkardığı tartışması devam etmektedir. Karanlık turizm şemsiyesi altında da ele alınan gecekondu turizminin etik olup olmadığı üzerine tartışmalar, yoksul yanlı turizm karanlık turizm, sorumlu turizm gibi kavramlarla olan ilişkisi, olumlu ve olumsuz sosyo-kültürel etkileri açısından gecekondu turizmi kavramının irdelenmesi gerekliliği bu çalışmanın ana amacını oluşturmaktadır. Gecekondu turizmi dünyadan örneklerle ele alınmış ve Türkiye' de talep ve arz üzerine değerlendirme yapılmıştır. Türkiye' de önemli tarihi ve mimari mirasa sahip olan Tarlabaşı, Dolapdere, Balat, Çinçin ve Kadifekale gibi mahalleler gecekondu turizmi açısından incelenmiştir. Kentleşme sürecinde gecekondu turizmi kavramının önemine ilişkin değerlendirme yapılmıştır.
Türkiye’de gecekondulu kurgusu meselesini izah etmeden önce gecekondu ve gecekondulaşmanın tarihçesini indirgemek faydalı olacaktır. Gecekondu kelimesi iki ayrı kelimenin birleşmesinden oluşur. ‘’Gece’’ ve ‘’Konmak’’ halk ağzında bu iki kelime imarsız yapılaşmanın tanımlanması için kullanılan gecekondu kelimesine dönüşmüştür. Genel olarak bir gecede çabucak yapılmış bir yerleşimi anlatmak için kullanılır. Ülkemizde özellikle 1950’li yıllardan sonra kırdan kente olan göçlerin kısa sürede bir yığılma oluşturması konut piyasasında bir krize yol açmıştır. Hem kamu hem de özel sektör tarafından karşılanamayan konut ihtiyacı, insanların illegal yollarla barınma ihtiyacını karşılayacak plansız yapıları inşa etmesine yol açmıştır. Ancak gecekondulaşmadaki artışın yaşanmasının tek nedeni konut piyasasındaki arzın eksikliği değil aynı zamanda maddi imkansızlıklar olarak da görülebilir
İDEALKENT, 2010
Türk toplumsal dindarlığının karakteristik özelliklerini yansıtan geleneksel halk dindarlığı, mekânsal sosyal tabakalaşmaya uygun bir şekilde mahalle dindarlığı gibi özel formların oluşmasına sebep olabilmektedir. Mahalle dindarlığı ise geleneksel ve modern mahalle dindarlığı (gecekondu dindarlığı) şeklinde ikiye ayrılabilir. Geleneksel mahalle dindarlığı üç temel mekânda devamlılığını sağlamaktadır: Mektep, camii ve mezarlık. Mahallenin, geleneksel sosyal yapı içerisindeki değer ifade eden fiziki mevcudiyetinin dönüşmeye başlamasıyla beraber, mahalle olgusu da gecekonduya evrilmiştir. Gecekondu, aynı zamanda köyden gelen insanların yeni kent hayatına uyumlarını zorlaştıran ve arada kalmışlığı ifade eden bir zihniyetin doğmasına sebep olmuştur. Ayrıca bu zihniyet, sosyal hayatın bütününde etkili olduğu için din ve dindarlık boyutlarının da yeni şekiller almasına zemin hazırlamıştır. Bu süreçte yeni oluşan dindarlık tutumlarından biri "gösterişçi dindarlık" olarak tanımlanabilmektedir.
PEYZAJ - Eğitim, Bilim, Kültür ve Sanat Dergisi , 2019
Kentleşme kavramı, yaşam alanlarını çevresel, sosyal, ekonomik ve fiziksel olarak etkilemektedir. Kentlerin cazibe ve finans merkezi olarak sunulması sonucunda, çok fazla insan kırsal alanlardan kentlere göç etmektedir. Kentlerde taşıma kapasitesinin aşılmasından dolayı; istihdam, barınma ve yaşam kalitesi sorunları yaşanırken, bu durumun kırsal alanlardaki etkisi ise; terkedilmişlik, genç nüfusun azlığı, yerel yaşam ve geleneklerin sona ermesi şeklinde olmaktadır. Kentleşmenin bir yansıması da barınma ve enerji ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik yapılan çalışmalarla doğaya verilen zararların göz ardı edilmesidir. Kentlere yönelik olarak; enerji ihtiyacı, sulama, balıkçılık ve rekreasyon amacı ile son yıllarda çok sayıda baraj projesi uygulanmıştır. Baraj inşaatlarına bağlı olarak, baraj gölü altında kalan yerleşmeler ve zorunlu olarak yerleşim alanlarını terk etme sorunu söz konusu olmaktadır. Bu durumun bir örneği Bilecik’in Pazaryeri İlçesine bağlı Günyurdu Köyü’dür. Bugün terkedilmiş durumda olan Günyurdu Köyü’nde sadece birkaç hanede yaşam devam etmektedir. Bu çalışmada Günyurdu Barajı su toplama havzası içerisinde kalan Günyurdu Köyü’nün yerinin değiştirilme süreci ele alınmıştır. Yeni yerleşim yeri seçiminin önemi, yer değişiminin ortaya çıkardığı sosyo-ekonomik sorunlar ile bunlara getirilebilecek çözüm önerileri üzerinde durulmuştur.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Richard Mackenney, Şehir Devletler(Çev. Cem Demirkan), Babil Yayınları, İstanbul, 2004, 80 s.
Gecekonduların kent mekanında yer almaya başladığı 1940'lı yıllardan başlayarak 1990'lı yıllara kadar, konuya ilişkin yasalar ve basına yansıyan söylem bu olgunun birçok değişkenle ilişkili biçimde meşru sayıldığını göstermektedir. Bu değişkenler arasında sanayileşme, göç ve yoksullukla ilişkileri bağlamında gecekondu kaynaklı kentleşme, "korkulmaması gereken bir gelişme" olarak nitelenmiştir. 1990'lı yıllardan itibaren konuya ilişkin söylemde kentin değişen işlevlerine, çarpık ve çirkin yapılaşmaya, kent estetiğinin bozulmasına vb. gönderme yapıldığı gözlenmektedir. Bu yeni söylemde "gecekondunun meşruiyeti" yer almadığı gibi kent mekanının yeni gecekondu yapımına kapatılması ve eski gecekondu mahallelerinin fiziken tasfiyesini içeren yeni bir söylem ve politika inşa edildiği görülmektedir. Kapsayıcılıktan dışlayıcılığa doğru evrilen bu yeni politikaların temel vurgusunun "küresel kent", "yarışmacı kent" "kültür kenti" gibi kavramlarda anlamını bulan yeni kentsel işlevler olduğu dikkat çekmektedir. Ancak bu yeni işlevler kentlerin mekansal yapısı kadar toplumsal yapısını da derin biçimde etkileyecek sonuçlar doğurmaktadır. Bu bildiride değişen kentsel işlevlere dayalı olarak inşa edilen söylem ve politikalar; yasalara ve basına yansıyan haber ve yorumlar üzerinden irdelenecek ve değişen politik tercihlerin farklı toplumsal kesimler açısından anlamı tartışılacaktır.
2006
Kuresellesme, idrak ettigimiz yeni bin yilda icinde yasadigimiz devri ve durumu ifade etmek icin basvurulan en populer kavramlardan biridir. Kavramin hem mevcut durumu hem de belli bir sureci ifade etmek icin kullanilmasinin yol actigi tanimsal belirsizlik bir yana, yapilan butun tanimlamalara ragmen hala ne oldugu noktasinda belirsizligini surdurmektedir. Belki de o, bu noktada henuz nasil tanimlanacagi kesfedilemeyen, ancak hâlihazirda ulastigi sonuc acisindan tanimlanmaya calisilan bir dunyadir.
Mülkiye Dergisi, 2017
Bu makale Türkiye kentleşmesi deneyimi ve şehircilik yazınından yola çıkarak iki hat üzerinden, popülist politikaların şehirdeki en belirgin tezahürü olan gecekondulara dair kuramsal ve tarihsel bir tahlil gerçekleştirmek üzere yazılmıştır. Birinci hat, bir kentsel barınma biçimi olan gecekondunun nasıl olup da geniş halk kesimlerinin siyasi eylemliliğinin ve farklı bir çeşit iktidar dilinin üretildiği mekân olduğunu sorgular. Burada, ezilmişlik ve aşağılanmışlık mefhumu ortaya çıkar ve esasında işaret ettiği Türkiye’nin son otuz yılına damgasını vurmuş olan mağduriyetin farklı bir düzlemde inşasıdır. İkincisi, gecekondu fikrinin hangi toplumsal safhalardan geçerek Türkiye kentsel yazınının belki de en önemli kavramsal aygıtı olduğunu anlamaya çalışır. Bu iki güzergâhı izleyen yazı 1960’ların –ve kısmen daha öncesinin- Cumhuriyet gazetesi arşivinden faydalanarak 27 Mayıs’ın öncesi ve sonrası evreleri de takip eder. 1960’lar kritik öneme sahiptir, çünkü devletin mekânsal süreçler üzerindeki gücünü kullanarak mülksüz halk kesimlerinin topraklandırılması yönündeki arayışın çok kısa zamanda yerini kitlelerin ve göçün nicel gücü karşısında karamsarlığa bıraktığı bir zaman dilimini temsil eder. This article suggests that two main lines of inquiry is necessary to grapple with the debate on the slum housing, the gecekondus, in Turkey. Employing a theoretical and historico-geographical grasp, the first line of inquiry adopts a political response regarding how and why wide swaths of urban populace gained new methods of urban activism throughout the 1950s and 1960s and how these new immigrants became articulated in mainstream media both as culprits and victims. Here, the titular notion of the humiliated and the insulted enters the fray to engender an oft-quoted feature of Turkish politics in the last three decades: the neverending quest to score political points via cultural injuries. The second line of inquiry discussed here focuses upon the theoretical uses and epistemological construct of the concept itself: gecekondu. The concept itself is the lynchpin of much debate and has a peculiarly central role in Turkish urbanism. These themes are critically studied using the 1960s newspaper archives –and to a lesser extent archives of the earlier decades. 1960s is perhaps the most crucial decade in developing an understanding on urban question in Turkey, since it represented the breaking point in which the optimism surrounding the state’s power over urban space was gradually replaced by the awe and pessimism that is borne out of the sheer immensity of newcomers and their newfangled political power.
Journal of International Social Research
Öz Konut insanların barınma gereksinimlerinden kaynaklanan bir kavramdır. Kırdan kente göçle beraber 1950'li yıllardan itibaren artan bir ivme ile kentlerimize damgasını vuran gecekondu olgusu ve sorunu, Türkiye'deki büyük kentlerimizde yarım yüzyılı aşkın bir süredir yaşanan bir sorundur. Bu sorunun çözümü için siyasetçiler, bürokratlar ve teknokratlar ile şehir plancıları çeşitli çözüm önerileri üzerinde durmuşlardır. Özellikle, gecekondu ıslah imar planları ile getirilen imar artışları ve yoğunlukları ile başlayan süreç artık 2012 yılında çıkarılmış olan kentsel dönüşüm yasası ile birlikte aşırı yoğunluklu apartmanlara dönüşüm ile sonuçlanmak üzeredir. Bu bakımdan bu çalışma; gecekondunun son 30 yıllık değişim ve dönüşümüne; Ankara Keçiören Aktepe gecekondu önleme bölgesi yasal tanımı ve kapsamı üzerinden değerlendiren ve konut sektörüne ilişkin politikalar üreten bir çalışmanın ürünüdür. Bu dönüşümde, 2004 yılında çıkarılan, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm yasası ve projesi önemli bir etken olmuştur.
TÜCAUM 2022 Uluslararası Coğrafya Sempozyumu, 2022
Türkiye'de aşırı sıcaklıklara karşı toprak kırılganlığındaki alansal değişimler Spatial Changes in Soil Vulnerability to Extreme Temperatures in Türkiye İlyas Sadık Tekkanat, Beyhan Öztürk COVID-19 Bölgesel Girişimcilik Faaliyetlerini Nasıl Etkiledi? Bölgelere Arası Farklılıkları Belirleyen Faktörler Nelerdir? How has COVID-19 affected regional entrepreneurial activities? What are the factors determining the differences between regions? İsmail Demirdağ iii
INSAC International Congress on Scientific Developments for Social and Education Sciences , 2021
Gecekondulaşmayı sadece barınma ve konut sorunu olarak ele alan yaklaşım günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Gecekondulaşma olgusu esasen bir ülkenin toplumsal ve ekonomik yönden gelişmişlik seviyesinin önemli bir göstergesidir. Bu bakımdan kentsel güvenlik, kent ekolojisi, halk sağlığı, kent sosyolojisi ve kent ekonomisi gibi kavramlarla birlikte incelenmelidir. Birleşmiş Milletler Habitat öncülüğünde gerçekleştirilen çalışmalar ve araştırmalar, dünyada pek çok gelişmekte olan ülkede gecekondulaşmanın sürdüğünü ve günümüzde tüm dünyada yaklaşık bir milyar kişinin kentlerde yasal olmayan yerleşim alanlarında yaşamaya devam ettiğini göstermektedir. COVID-19 pandemisi gibi salgınlar ve aşırı iklim olaylarına bağlı olarak yaşanan afetler en çok gecekondu alanlarını ve kentsel çöküntü alanlarını etkilemektedir. Türkiye’ye bakıldığında özellikle 1950’li yıllarla birlikte artan gecekondulaşmanın 1980’lerle beraber yapısal bir sorun haline geldiği görülmektedir. 2000’lerle birlikte uygulanmaya başlanan kentsel dönüşüm çalışmaları ile gecekondu alanlarının fiziksel çehresi değişmiştir. Bu çalışmanın amacı gecekondu olgusunu farklı boyutlarıyla ele alarak, dünyada ve Türkiye’de gecekondulaşmanın gelişimi ve değişiminin değerlendirilmesidir. Çalışmada, kentsel dönüşüme tabi tutulan gecekondu alanlarında sadece mekânsal değil, ekonomik ve sosyal politikaların da geliştirilmesinin sorunun çözümünde temel yaklaşım olması gerektiği sonucu elde edilmiştir. Çalışmada elde edilen bir diğer sonuç da dünyada ve Türkiye’de gecekondulaşmanın, yasal olmayan yerleşmelerin ve kent yoksulu sayısındaki artışın önlenmesinde kırsal kalkınma politikalarının etkin bir biçimde uygulanmasının önemli bir strateji olduğudur.
Öz Şehrin kentleşen tavrı en çok şairlerin dünyasında yıkıcı bir etki bırakmıştır. Adını modernite koyduğumuz yapay oluşum bu coğrafyayı benzer art niyetlerle tahrip etmiştir. Doğrudan veya dolaylı bir imge olarak şehir kavramı Bayazıt'ın şiirinde önemli bir yere sahiptir. Şairin şehirlere karşı olumsuz bir tavır takındığı metinlerinde açık bir şekilde hissedilir. Aslında şairin asıl amacı şehir üzerinde bir kent-medeniyet eleştirisi yapmaktadır. Sosyal meselelere duyarlı olan Erdem Bayazıt, şehir imgesi üzerinde çağın eleştirisini yapar. Poetikasını mili ve manevi değerlerden güç olarak oluşturan Erdem Bayazıt, Büyük Doğu ve Diriliş ekolünden yetişen bir şair olarak özgünlüğünü Türk şiirinde yerini almıştır. Az şiirinde rağmen bakış açısını daha çok kendisini boğan meseleler üzerine kuran şair İkinci yeni hareketinin etkili olduğu her zamanda dahi kendi içine kıvrılmamış; imge dünyasının, manayı bastırmasına müsaade etmemiştir. Şehir, insan, mana, mekân hep aynı değişimlerin sancılarını çeken yapılardır. Şairin dünyası da yeni kurulan medeniyetin bu yakıcı, yıkıcı problemleri üzerine daha sağlıklı anlamlar çıkarmak üzerinedir. Anahtar Kelimeler: Erdem Bayazıt, şiir, şehir, imge. Abstract The urbanizing attitude of the city is most destructive in the world of poets. The artificial formation we named modernity destroyed this geographical area with similar intentions. The city concept as a direct or indirect image has an important place in Bayazıt's poem. It is clearly felt in the texts where the poet takes a negative attitude towards the cities. In fact, poetry is criticizing city-civilization on the main aim of the city. Erdem Bayazıt, who is sensitive to social issues, criticizes the age on the city image. Erdem Bayazit, who created poetics as a force from the spindle and spiritual values, took its place in Turkish poetry as a poet who grew up in the Great East and the Resurrection. Even in his poetry, the poet, who established his viewpoint more on the ones he drowned himself, was not twisted into himself even when the second new movement was effective; The world of images has not allowed the suppression of mana. The city, the man, the place, the place are always the ones that attract the pain of the same changes. The poet's world is about to make a more healthy sense of these burning and destructive problems of the newly established civilization.
Journal of Turkish Studies, 2015
Bu çalışmada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının sosyo-demografik değişkenlere ve dinsel yaşayışın farklı görüntülerine göre değer yönelimlerinin yönü ve yoğunluğunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma genel tarama modelinde, betimsel türde bir çalışmadır. Uygulama kesit alma yaklaşımı ile yapılmıştır. Araştırmanın genel evreni Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları olup, çalışma evreni Lefkoşa, Gazimağusa, İskele kent merkezleri ve buralara bağlı köylerde yaşayanlardır. Örneklem ise basit rastlantısal yöntemle seçilen 194'ü erkek, 207'si kadın toplam 401 kişiden oluşmaktadır. Ölçme aracı olarak Schwartz Değerler Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek, 1992 yılında Schwartz tarafından 10 değer grubu halinde geliştirilen, Kuşdil ve Kağıtçıbaşı (2000) tarafından Türkçe'ye uyarlanan ve Yapıcı, Kutlu ve Bilican (2012) tarafından dindarlık değer yönelimi de eklenerek 11 değer grubu olacak şekilde değiştirilmiş versiyonudur. Araştırmada katılımcıların değer yönelimlerinin dinî değişkenlerle ilişkileri araştırılmıştır. Ayrıca değer yönelimleri ile sosyo-demografik değişkenler (yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, köken) arasındaki ilişki incelenmiştir. Verilerin çözümlenmesinde ise t-testi ve Pearson Korelasyon teknikleri kullanılmıştır. Ulaşılan bulgulara göre, dinî değişkenler ile hazcılık ve uyarılım değerleri arasında negatif; iyilikseverlik, geleneksellik, uyma, güvenlik ve dindarlık değerleri arasında ise pozitif yönde seyreden anlamlı ilişkiler mevcuttur. Evrensellik değeri namaz kılma ile negatif; dua etme ve oruç tutma ile pozitif ilişki göstermiştir. Ayrıca, sosyo-demografik değişkenler ile değer yönelimleri arasında anlamlılık seviyesine ulaşan ilişkiler ve farklılıklar tespit edilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.