Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, KAĞIZMANLI RECEP HIFZI’NIN ŞİİRLERİNDE TABİAT ve MEKÂNA DÖNÜŞ
…
18 pages
1 file
Recep Hıfzı şiirlerinde içinde yaşadığı coğrafya ve doğayı bir oluşlar mekânına olarak görür. Coğrafya ve tabiata ait değerleri kendi imgelem dünyasında yeniden anlamlı kılan Hıfzı, doğanın dili ve anlattıklarını simgesel göndergelerle ele alır. Şair bu simgesel göndergeler vasıtasıyla çiçeklerle dertleşir, turnalarla konuşur ve kuşlarla sohbet eder. Bu açıdan doğa onun vazgeçilmez kendi oluş evrenidir. Şairin şiirlerinde doğa, insanı kuran mimetik belleksel hafızadır. Hıfzı, evrenin düzensizliğini doğanın insanı kuran ikliminde bir sığınak olarak görür. Bu yüzden şairin şiirlerinde doğayla kurulan ilişki, görülenin ötesinde mekânsal birçok tasarımı içerir. Nitekim insanın içinde yaşadığı coğrafya onun kaderidir. Hıfzı bu kaderi içtenlik değerine dönüştürerek kendi oluş sürecine dönüştürür. Recep Hıfzı’nın şiirlerinde doğanın içine gömülü yaşama bilinci, doğanın sağduyulu refleksi içinde çoğalan bir içtenlik evrenine dönüşür. Bu evren düşünsel çağrışımlı bir doğa ve mekân kurgusuna dönüşerek algısal bir boyut kazanır. Şairin şiirlerinde doğa ve tabiatın işlevselliği darlaşan ve genişleyen nitelikleriyle ön plana çıkar. Hıfzı’nın şiirlerinde Kars, Kağızman, köy, bağ, bahçe, cennet, dağ, ağaç, su, toprak, kuş, turna, yel, çiçek gibi tabiat unsurlarıyla kendi değerler dünyasını açımlar.
ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA KAĞIZMANLI HIFZI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ, 2018
Asıl adı Recep olan, 1893 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde dünyaya gelen Hıfzı, bölgenin yetiştirdiği en yetkin ozanlardan biridir. Yaşadığı dönemin tarihî ve siyasî durumu, bölgenin kültürel özellikleri, âşıklık geleneği, hayatı ve şiirleri ile hakkında birçok araştırmanın yapılmasına imkân vermektedir. Bu çalışmada şiirleri üzerinde durulacak ve onun tasavvufî yönüne dikkat çekilecektir. Hıfzı’nın şiirlerinde dünyevî unsurlardan vatan sevgisine ve tasavvufa kadar geniş bir konu yelpazesi bulunmaktadır. Sözlerine genel olarak bakıldığında onun Hak meclislerinden, ya da doğrudan Hak’tan nasiplendiği görülmektedir. “Müminem bilmem lâ’yı, ben severem illâ’yı” sözleri Ahmet Yesevî’nin sözlerini hatırlatmaktadır. Bu, Kur’an’ın omurgasını teşkil eden kelime-i tevhit’tir. Burada bahsedilen “lâ” tevhidin ilk kelimesi olup yanlışa isyandır ve inancın ilk şartıdır. Bunlar ilahlaştırılanlardır. Bunların bertaraf edilmesi ile boşalan yere oturtulması gereken gerçek Allah’tır. Bu da “illâ” sözü ile verilmektedir. Yani önce yanlışa isyan ile onların dışlanması, sonra da doğrunun kabul edilmesi söz konusudur. Bu yüzden Kur’an’da sözün en güzeli olarak anılmaktadır. Ayrıca “Yâ Rab” isimli şiirinin son ikişer mısralarını alt alta dizince ortaya çıkan gerçek, Kur’an’ın insanı eğitirken ulaştırmak istediği noktadır. Buradan hareketle Hıfzı’nın Kur’an-ı Kerim’i iyi bildiği ve şiirlerinde ondan yararlandığı görülmektedir. Bu sebeple ayetlere sıkça telmihte bulunmuş ve Hak kelamını insanlığa bir kez daha hatırlatmıştır. Çalışmamızda, Hıfzı’nın şiirlerinde Kur’an-ı Kerim’e yapılan telmihler incelenmiştir. İnceleme; kıssalar ve peygamberler, veliler, nefs mertebeleri ve ilahî aşk olmak üzere dört alt başlıkta ele alınmıştır. Sonuç kısmında ise Hıfzı’nın tasavvufî söz söylemedeki kudreti ortaya koyulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kağızmanlı Hıfzı, Kur’an-ı Kerim, ilahî aşk, tasavvuf, telmih.
ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA KAĞIZMANLI HIFZI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU BİLDİRİLER, 2018
Şiir dilini gündelik dilden ayıran en önemli unsurlardan biri de edebî sanatlardır. Türk şiirinin hemen her döneminde şairler, edebî sanatların büyüleyici gücünden faydalanarak şiirlerine canlılık ve çağrışım gücü katmışlardır. Özellikle üslup sahibi şairlerin şiirlerinde edebî sanatların orijinal ve çarpıcı örneklerine rastlanır. Kısa bir ömrü güzel sözlerle tezyin etmiş ender şairlerden biri olan Hıfzı’nın şiirlerinde edebî sanatlarının pek çok çeşidine rastlanır. Fakat bu sanatlardan bazılarının şiir dilinde bir üslup özelliği olarak daha sık kullanıldığı görülür. Özellikle “istifham, nida, mübalağa, telmih, teşbih, istiare, teşhis” sanatlarıyla şair, iç âleminin, his ve heyecanlarını etkili bir biçimde söze dökmüştür. Onun hemen her şiirinde istifham sanatının varlığı kendini hissettirir. Şair duygu yoğunluğunu, varlık karşısındaki hayret ve şaşkınlığını istifham sanatıyla dile getirir, sorgulamalarda bulunur. Nida yoluyla canlı cansız pek çok varlığı muhatap kabul eder ve onlara hitap eder. Kendisine sevgiliye, ilahi varlığa seslenir; arzu ve isteklerini dile getirir. Mübalağa ile dert ve sıkıntılarının büyüklüğünü resmeder. Gözyaşları ırmak olur akar, ahı göklere erişir, gamları deryalara dönüşür. Telmihlerle tarihî hadiselere göndermede bulunarak zengin çağrışımlar yapar. Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Eyyub gibi peygamberler ve Habil, Veysel Kareni gibi dinî kişilikler çeşitli vasıflarıyla şiirlerine konuk olur. Kendisi ile kimi şahıslar ve varlıklar arasında teşbih vasıtasıyla ilişkilendirmeler yapar. Gâh Kerem gibi yanar gâh başında Ağrı dağı gibi karlar taşır. Teşhis yoluyla cansız varlıklara can verir, onlarla hemhal olur. Dağlar gözyaşı döker, serviler secdeye kapanır. İstiarelerle çeşitli varlıkları başka renklere büründürür; Allah’a padişah diye seslenir, sevgilinin kirpiklerine ok attırır. Bu bildiri çerçevesinde Kağızmanlı Hıfzı’nın şiirlerinde üslup özelliği olarak dikkat çeken edebî sanatlar ve bunların şiirdeki işlevi ele alınacaktır.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), 2017
Modern dönemde çeşitli araştırmalara konu olan sünnet kelimesinin kapsamı meselesi klasik usul eserlerinde de belli bir çerçevede ele alınmıştır. Bu eserlerde sünnetin kapsamı konusu genellikle sahâbe ve tâbiûnun rivayette kullandığı bazı lafızlarla bağlantılı olarak incelenmiştir. Zira rivayetlerde mutlak olarak kullanılan sünnet, emir ve nehiy lafızlarının delaleti hususunda usul âlimleri arasında ihtilaf bulunmaktadır. Cumhur ulema bu lafızlarla yapılan rivayetlerin Hz. Peygamber'e dayanan merfû bir rivayet olduğu kanaatindeyken çoğunluğunu Hanefî usulcülerin oluşturduğu bazı âlimler bu görüşe muhaliftir. Serdedilen deliller incelendiğinde aslında iki grup arasındaki temel farkın sahâbenin rivayetteki genel tavrı ile ilgili varsayımlarına dayandığı görülmektedir. Ayrıca usulcülerin, sahâbe kavlinin delil olarak kabul edilmesine yönelik anlayışlarının, sünnetin kapsamına sahabeyi dâhil etme hususundaki görüşlerine yön verdiği de göz önünde bulundurulmalıdır. İlgili lafızların farklı değerlendirilmesi, mezheplerin bu tür rivayetlerin delil olarak kullanıldığı konularda verdiği hükümlere önemli ölçüde etki etmiştir. Bu meselede yapılan tartışmalar göz önünde bulundurulduğunda mezkûr lafızların yer aldığı rivayetlerin değerlendirilmesinde birtakım karinelerin dikkate alınmasının, daha isabetli bir karara varılması açısından önem arz ettiği anlaşılmaktadır.
ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA KAĞIZMANLI HIFZI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU, 2018
Hıfzı; Kars’ın Kağızman ilçesinde yetişmiş, yirmi beş yıl gibi kısacık bir ömre büyük bir sanatı sığdırma başarısı göstermiş ve sesini bugüne ulaştırmayı başarmış bir ozandır. Şiirlerinin dili, bugün için de oldukça sade ve anlaşılırdır. Aldığı dinî eğitim, hafız oluşu ve yaşadığı devir dikkate alındığında şiirlerindeki Arapça ve Farsça kelimeler normal orandadır. Söyleyiş ve kelime kuruluşlarındaki doğallık, şiirlerinin günümüz şairleri tarafından kaleme alındığı hissi uyandırır. Dil özellikleri yönünden günümüz Türkçesinden çok farklı olmayan şiirleri değerlendirirken, bir yandan Eski Türkçe’nin izlerini, bölge ağzına has özellikleri aramaya, diğer yandan anlam açısından bir değer taşıyan fonetik özellikler üzerinde durmaya çalışacağız. Bu tespitleri yaparken ölçünlü dilden farklılık gösteren durumları dikkate almaya özen göstereceğiz
DOĞUMUNUN 100. YILINDA NECATİ CUMALI ANMA KİTABI, 2021
Tüm hakları editörlerine aittir. Editörlerin izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
2024
Anadolu'da Türkçe konuşan ve Ortodoks Hristiyan olan Karamanlılar 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar çeşitli eserler ortaya koymuşlardır. Grek alfabesiyle Türkçe yazan Karamanlılar kendilerini Anadolu Hristiyanları, Yunanî lisanını bilmeyen Anadolu'daki Hristiyanlar, Anadolulular gibi ifadelerle tanımlamışlardır. Yoğun olarak Anadolu'nun Trabzon-Fırat-Toros-Silifke hattından batıya düşen kısmı, özellikle Kayseri, Nevşehir, Niğde, Konya bölgesi, Karadeniz'in sahil kısmı ve İstanbul'da yaşayan Karamanlılar 1924 yılındaki Nüfus Mübadelesi'ne kadar eser vermeye devam etmişler fakat bu dönem itibariyle verdikleri eserlerde ciddi düşüşler yaşamışlardır. Tez çalışmamıza konu olan Takvim-i Ebedi (Yani Sûret-i Dâimede İstimâl Olunabilir Takvimdir) adlı eser de mübadeleden 10 yıl önce 1914 yılında İstanbul'da basılmıştır. Eser 110 sayfadan oluşmaktadır. Eseri, insanları her sene takvim alma derdinden kurtarmak amacıyla yazdığını ifade eden Pavlakis Melitopoulos eseri Devreler, Müneccimlik, Suret-i Berat-ı Alişan, Efsane, Kısa Şiirler, Durub-ı Emsal, Ahtname, Ebedi Pashalion, Logatçe-Leksiligion şeklinde bölümlere ayırmıştır. Tezimizde, Devreler bölümünün altında yer alan beyitler, özlü sözler, atasözleri; Efsane bölümünün tamamı, Kısa Şiirler bölümünde yer alan şiirler ve Durub-ı Emsal bölümünün tamamı incelenmiştir. Çalışmanın Giriş bölümünde Karamanlılar, Karamanlı Türkçesi ve edebiyatı hakkında bilgiler sunulmuştur. Eserin yazarı ve diğer eserleriyle birlikte çalıştığımız metnin de kısaca tanıtıldığı bu bölümü transkripsiyonlu metin takip etmektedir. Bu bölüm hazırlanırken metnin imlası esas alınmış, metnin özgün hâline yapılan müdahaleler okuyucuya özgün hâlini de gösterebilmek adına dipnotlarla belirtilmiştir. Bu bölümün ardından metnimiz imla özellikleri açısından ele alınmıştır. Metnin incelediğimiz bölümlerinde yer alan sözcüklerin cümlelerde kullanıldıkları tüm anlamlarının yer verildiği sözlük ve dizin bölümünden sonra tıpkıbasım ve sonuç bölümü yer almıştır. Bu tezin ortaya çıkmasında değerli bilgilerini ve desteğini hiçbir zaman benden esirgemeyen, çalışmanın başından sonuna kadar her daim kıymetli vaktini bana ayıran ve her zaman daha iyiye ulaşmamı sağlayan danışman hocam Sayın Prof. Dr. Aylin KOÇ GİANNOPOULOS'a, öğrencilik hayatımdan bugüne kadar üzerimde emeği olan kıymetli hocam Prof. Dr. Gülşen SEYHAN ALIŞIK'a, çalışmalarımı daha rahat bir şekilde yürütebilmem konusunda bana destek olan saygıdeğer hocam Dr. Öğr. Üyesi V Emrah PELVANOĞLU'na, tez konumu bulma noktasında yaşadığım karasızlıklar noktasında yol gösteren ve süreç içerisinde desteğini her zaman hissettiğim meslektaşım ve arkadaşım Dr. Soner ATALAN'a, çalışmaları yaparken aklıma takılan her noktada, bıkmadan usanmadan bana desteklerini sunan kıymetli dostum Dr. Samet ONUR'a, tüm yaşamım boyunca bana sonsuz destek veren ve her daim yanımda olan değerli aileme, tez çalışmamın her sürecine tanık olan, yorulduğum zamanlar kendimi tekrar toparlamama yardımcı olan, en büyük destekçim sevgili eşim Zeynep NÖMER'e teşekkürlerimi sunarım. Özgür NÖMER VI ÖZET 20. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına kadar Anadolu'da yaşamış olan Karamanlılar, eserlerini Grek alfabesiyle Türkçe yazan ve Türkçe konuşan Ortodoks Hristiyanlardır. Anadolu'da yaşadıkları dönem boyunca çeşitli eserler vermiş olan Karamanlıların son dönem çalışmalarından biri de Pavlakis Melitopoulos tarafından 1914 yılında İstanbul'da basılmış olan Takvim-i Ebedi (Yani Sûret-i Dâimede İstimâl Olunabilir Takvimdir)'dir. Hazırlanış bakımından almanak türünde olan bu çalışma 110 sayfadan oluşmaktadır. Çalışmamızın Giriş bölümünde; Karamanlılar, Karamanlı Türkçesi ve edebiyatı, eserin yazarı ve diğer eserleri, eserin kısa bir özeti ve almanak türü hakkında bilgi verilmiştir. Özellikle eserin tezimize konu olan bölümünde daha ayrıntılı bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde transkripsiyonlu metin yer almaktadır. Bu bölüm oluşturulurken metnin özgün hâline mümkün olduğunca sadık kalınmış, yapılan düzenlemelerin metnin özgün hâlinde nasıl olduğu dipnotlarda belirtilmiştir. Üçüncü bölümde metin imla özellikleri açısından ele alınmıştır. Dördüncü bölümde dizin yer almaktadır. Bu bölümün ardından metnin incelediğimiz bölümlerinin tıpkıbasımı yer almaktadır. Son bölüm olan sonuç bölümünde ise çalışmamızın sonucunda ortaya çıkan dikkate değer bilgiler yer almaktadır.
ŞİİRDE MEKAN MEKANDA ŞİİR, 2024
Tevfik Fikret'in şiirlerinde mekân hususu araştırılmıştır.
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024
Servet-i Fünûn dönemi sanatkârlarından biri olan Cenap Şahabettin, estetik duyuş tarzını öncelemesi, söylem biçimi ve orijinal imgelem sistemiyle modern Türk şiirinin kurucuları arasında yer alır. Şair, şiirlerinde titizlikle meydana getirdiği estetize üslup tarzının yanı sıra özgün konu ve temleri imgeleştirerek Türk edebiyatı tarihinde önemli bir yere sahip olur. Şiir yazma edimini, bir varoluş sorunu şeklinde anlamlandıran Cenap Şahabettin, poetik metinleriyle de kendisinden sonraki edebî oluşumları yönlendirmeye devam eder. Estetik anlayışa bağlı olarak şiirlerinde güzellik ilkesini esas alan Cenap Şahabettin, tabiata dair izlenimlerini tinsel duyuşla bütünleştirerek bir tablo görüntüsü meydana getirir. Bununla birlikte Türk edebiyatında tabiat manzaralarını tasvir etme yöneliminin öncülerinden biridir. Tabiat, ontik çıkmazda bulunan şair için kaçış istencini yansıtan ideal bir mekân şeklinde imgeleştirilir. Ruhsal yaşantısına ait simgeleri, tabiat unsurlarıyla özdeşleştiren Cenap Şahabettin, Servet-i Fünûn dönemi tabiat ilkelerini "Ta'yîn-i Metâlib" isimli şiiriyle okuyucuya sunar. Türk şiirinde pek çok yeniliğe imzasını atan Cenap Şahabettin, "Ta'yîn-i Metâlib"de tabiat unsurlarını, sembolleştirme aracı şeklinde kullanırken geleceğe dönük arzu, istek ve beklentilerini sembolistlere özgü imajlarla ortaya koyar.
2014
Türk edebiyatının hikemî şiirde üstat şairi Nâbî (ö. 1712) yaradılışından gelen dikkatle baktığı her nesnede, görünenin ardındakini yani maddede manayı arar gibidir. Dünyayı rahmet hazinesi, gökyüzünü kader sergisi, yıldızları da kudret meş'alesi olarak nitelendiren Nâbî için kâinat bütünüyle bir hikmet kitabıdır. Zaten ona göre şiir de bu mana ve hikmeti anlatmak için bir vasıtadır. Bu sebeple yaradılış hikmeti üzerinde kafa yoran şair varlığın her unsurunu şiirin malzemesi yaparak şairane söylemlerine dayanak oluşturmuştur. Kâinat kitabının hikmet sırlarını şiirine taşırken; mevsimlerin değişimi, tohumun toprakta yarılarak yeşermesi, asmanın budanması, kabağın çınara tırmanması, gök cisimlerinin şekil, konum ve hareketleri, bina-zemin oturması, su dolabı, değirmen, kümbet, kapı halkası, pencere-kafes, mezar taşı-mühür gibi etrafında gördüğü her şeye dair tecrübe ve gözlemlerini şairane incelik ve hayaller vasıtasıyla İlâhî hikmetlerin izhar ve ispatı için kullanmıştır. Makalede Nâbî Divanı'nda tabii ve mimari unsurların yaradılış hakikatinin algılanmasındaki rolü ve benzetmelik olarak kullanılışı örnek beyitlerle değerlendirilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
FAHREDDİN ER-RÂZÎ VE TEFSİR İLMİNDEKİ YERİ, 2023
Çakabey'den Günümüze İzmir, 2022
HACI HASAN HİLMİ EFENDİ ve RAVZATÜ’S-SÜ’ADÂ’SI -TAHKİK, TERCÜME VE DEĞERLENDİRME, 2019
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2019
edergi.sdu.edu.tr
II. Türk Hukuk Tarihi Kongresi Bildirileri Cilt: I, 2016
DİYARBEKİRLİ DİVAN ŞAİRİ REFÎ’-İ ÂMİDÎ VE DİVAN’INDA “TEMEDDÜH” SÖYLEMİ, 2018
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİ KONGRESİ - BİŞKEK, 2018
NİYAZÎ-İ MISRÎ EL-MALATÎ ULUSLARARASI SEMPOZYUMU-5, 2018
NEZÎR MUHAMMED RAŞÎD’İN BİREYSEL VE TOPLUMSAL TEMALI ŞİİRLERİNDE TABİATIN YANSIMALARI , 2022
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi/The Journal of Academic Social Science, 2021
METAFİZİĞİN MANTIKSAL KÖKENLERİ: NASÎRÜDDÎN TÛSÎ’NİN NEFSÜ’L-EMR ANLAYIŞINA GİRİŞ, 2021
Muhasebe ve Denetime Bakış, 2017
ZİLZÂL SÛRESİ TEFSİRİ BAĞLAMINDA KUR’ÂN MUHTEVASINDA DEPREM VE TABİİ AFETLERİN YERİ, 2023