Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016, Ferid Alekberli, “Günlüklerden Şair Mikail Müşfik(1908-1939)”, (Çeviren: Ömer Küçükmehmetoğlu), Köroğlu Dergisi, Sayı: 13, Eskişehir 2016, s. 35-38.
…
97 pages
1 file
Azerbaycan tarihine ait en ilginç hatıralardan biri Azerbaycan şairi Mikail Müşfik’in hayat arkadaşı Dilber Ahundzade tarafından yazılan “Menim Müşfikli Günlerim” adlı günlüktür. Müşfik, Stalin repressiyasının, baskı ve zulmün en ağır olduğu dönemde 31 yaşında hapsedilmiş ve kurşuna dizilmiştir. O dönemde Stalin’e göre devlete tehlike çıkaran on binlerce aydın ve yazarlar hapsedilmiş, Sibirya’ya sürgün edilmiş veya öldürülmüştü. Dilber’in hatıraları Sovyet devrinde, 1970’li yıllarda yazılmıştı. Bu yüzden o hayat arkadaşının ölümüne sebep olan siyasi baskı dönemi hakkında hiçbir şey söyleyememişti. O hatta Müşfik’in ne zaman ve nasıl tutuklandığı hakkında bile bilgi vermemişti. Böyle olsa da onun eseri bize bu istidatlı şairin hayatı hakkında birinci elden kaynak olacak nitelik ve değerdedir. Dilber hanım, Müşfik’in çocukken bile çok mert biri olduğunu yazmış. Müşfik anne ve babasını çocuk yaşta kaybetmişti. O ninesinin yanında büyümüştü. Ninesi onu dinî mektebe gönderir. Fakir çocukları için olan bu mektep karanlık bir bodrumda bulunuyordu. Müşfik daha sonra bu mektebi bıraktı. Sovyet devrinde Müşfik modern okula kaydolmuş ve yüksek tahsil almıştı. Kendi şiirlerinde Müşfik işçileri, çiftçileri terennüm ediyordu. Bakü ve diğer şehirlerdeki sanayileşmeyi övüyordu. Yirmili yaşlarda olmasına rağmen Müşfik şiirleriyle nam salmış, meşhur olmuştu. O aşk ve muhabbet konulu sayısız şiirler kaleme aldı. Müşfik’in hayat arkadaşı, Müşfik’in 1920’li yıllarda Azerbaycan’da Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmesini alkışladığını, söylemiştir. Müşfik zor ve girift Arap alfabesinden sade Latin alfabesine geçişin Azerbaycan’da ve diğer şark ülkelerinde okuma yazma oranını yükselteceğini ümit ediyordu. O, hatta bu önemli hadise için bir şiir yazmıştı. “Sende günahı var bir mükessirin, Budur müddeinin en son hitabı: Elvida! Elvida, ey köhne esrin, Köhne elifbası, cındır kitabı.” Müşfik zıt meseleler hakkında da konuşmaktan çekinmiyordu. Mesela Stalinciler, Azerbaycan’ın millî musıkî aletleri, özellikle de 11 telli musiki aleti olan tar yasaklanmalıdır diyorlardı. Azerbaycan Kommunist Partisi’nin lideri Mir Cefer Bağırov tar çalmayı yasakladığında, Azerbaycanlı aydınlar dehşet içerisinde kaldılar. Müşfik’in hayat arkadaşı bu konuda şunları yazmıştır: “Meşhur tar ustası Kurban Pirimov bize geldi ve bu mesele hakkında çok kederli olduğunu bildirdi. ‘Evet, evet ben bu konuda bir şeyler duydum,’ diyerek Müşfik konuşmaya başladı. ‘Ben buna inanamıyorum… Halkı onun sevimli millî musıkî aletinden mahrum etmek, onu sevinçten mahrum ederek ebedî bir kedere duçar etmek demektir.’ Müşfik odasındaki duvara asılmış tarı aldı ve Kurban’dan çalmasını rica etti. Kurban, Rast makamını çalarken Müşfik düşünceye daldı. Sonra onun sesi, muğamın musıkîsine karıştı: “Ohu tar, ohu tar! Seni kim unudar? Ohu tar, ohu tar!” Müşfik tarın önemi hakkında uzun bir şiir yazdı ve bu şiire “Ohu tar, ohu!” adını verdi. Bu şiir yayımlandı ve toplumun geniş desteğini kazandı. Müşfik arzusuna nail olmuştu. Tar yasaklanmadı. Üzeyir Hacıbeyli’nin “Köroğlu Operası” gibi (1937) orkestraya tar aleti ilave edilen eserler yazılmaya başlandı. Bestekâr Hacı Hanmemmedov tar için ayrıca 3 konser vermekle bu işe devam etti.
KÖROĞLU DERGİSİ, 2016
Köroğlu dergisi olarak Avrasya coğrafyasının belirli sahalarından ve ülkelerinden seçkin yazarları ve eserleri, okuyucularımızın daha önceki sayılardan bildiği üzere, her ay dergimiz sayfalarında neşretmekten bahtiyarlığımızı bildirir ve gelen eleştirilerle ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu bize hissettirmiş olduğunuzdan dolayı teşekkür eder ve bu hususiyetle yeni bir sayıyla siz değerli okuyucularımızın karşısında olmaktan mutluyuz. Bu dosya sayımızda baharın gelişinin verdiği coşkuyla Kazakistan ellerinden muteber bir şahsiyetle tekrardan karşınızdayız. Evet, bu muteber şahsiyet Mukağali Makataev’dir. Kazak edebiyatına yapmış olduğu batı edebiyatından çevirileri, kültür mirasını koruyup yeni bir üslupla gelecek nesillere aktardığı şiirleri ve dillere pelesenk olmuş şarkılara, nağıllara dönmüş mısraları hiç kuşkusuz çağıyla bir olmuş ömrü, dergimiz sayfalarında hak vereceğiniz gibi zamanımıza kadar gelmesiyle bir hakikati bize öğretmiştir. Nitekim bir ölümsüzlüktür bu. Yunus Emre’nin“Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası”dır. Bu mahiyetle yazısıyla dosya yazarımızı ölümsüzleştiren Kazakistan Türkiye Büyükelçimiz, bize yardımlarını her daim esirgemeden oluşturan kültür şahsiyeti, Sayın Canseyit Tüymebayev’e ve çevirileri ve yazısıyla gerek geçmiş sayılarımızda gerekse bu dosya sayımızda da emeği çok geçen çevirmenimiz ve yazarımız Zafer Kibar Bey’e teşekkürlerimizi bir borç biliriz. Rabbim hem bu dünyada hem öteki dünyada yardımcıları olsun. Köroğlu sayfalarında dosya sayısı dışında diğer ülkelerden de değerli yazıları sunmaktayız. Hikaye bölümümüzde,Türkiye’den Zeynep Özkişi’nin,Hasan Kallimci’nin ve Azerbaycan’dan Eyvaz Zeynelov’un muhkem hikayeleri bulunmaktadır. Yine dergimiz sayfalarında Eda Bildek ve Betül Savaş Hanımın kıvrak kalemlerinden çıkmış samimi, gönüle dokunan yazılarını okuyacaksınız. İnceleme kısmında ise Nergis Biray’ın, Şair Akit Uliciulı’nın şiirlerinin incelemesini ve Azerbaycan’dan bir yazıyla karşınızda olan hocamızın dikkatlerini göreceksiniz. Dergimizin diğer sayfalarında buradan ismini veremediğimiz yazarlarımızın yazılarını okumanız temennisiyle, Mayıs sayısında Sabir Rüstemhanlı’nın özel sayısıyla karşınızda, yine aynı heyecanla olacağımızı bildirir, Nevruz’u yaşadığımız bugünlerde tabiatın hazzına vararak, gelecek sayılarda buluşmak dileğiyle.
KÖROĞLU DERGİSİ, 2016
İlkbaharın çiçek çiçek açtığı, yağmur yağmur coştuğu ve sel olup taştığı bu demde; dergimizin sayfaları arasında, bahar seli gibi yatağından taşan, kabına sığmayan soylu Türk şairi Sabir Rüstemhanlı’yı misafir etmenin derin hazzı ve sonsuz bahtiyarlığı içindeyiz... Dergimizin aboneleri ve dergimizi takip eden edebiyatseverler, Köroğlu dergisi ekibi olarak Türk Dünyasının ölmez edebi şahsiyetleri ile ilgili özel sayılar yaptığımızı hatırlayacaklardır. Sevindirici bir hal ki, bu özel sayılarımız, Kazakistan’dan Kosova’ya, Kırım’dan Kerkük’e kadar, bütün Türk Dünyasında güçlü bir aksi seda buldu ve bu durum elbette bizim bu yöndeki gayretlerimizi artırdı, Türk Dünyası edebiyatına hizmet etme istek ve arzumuzu kamçıladı, nihayet yeni bir özel sayıyı hazırlamamıza neden oldu. Bu güne kadar yayımladığımız her sayımızla, siz değerli okuyucularımızı Türk Dünyasının farklı diyarlarına götürmeyi amaçladık. Sesimizi şiirlere, ezgilere katıp havalandırdık ve sözün kanatlarıyla sizin selamlarınızı Türk ellerine; oradaki kardeşlerimizin dost selamlarını da sizlere taşımaya çalıştık. Bu sayımızla da hem sizleri yeniden kardeş ülkemiz Azerbaycan’a götürmeyi, kardeş edebiyatımızın görkemli şair, yazar ve fikir adamı Sabir Rüstemhanlı’yı sizlere daha yakından tanıtmayı; hem de bu sayımızla, büyük şairin 70. doğum yıldönümü kutlamalarına iştirak etmeyi istedik. Sabir Rüstemhanlı bir şair, yazar ve fikir adamı olarak öne çıksa da, temelde bir aksiyon ve mücadele adamıdır. Bu nedenle de o, sanatını ve hayatını milletinin bekasına adamış ve bu amaçla “söz”ü bayrağa çevirerek milletin ruhundaki en yüksek burçlara dikmeyi başarmış, sırası geldiğinde de eserleriyle ihtilala hazırladığı milletin önüne düşerek, düşüncelerini Azatlık Meydanında ete kemiğe büründürmüş bir şairdir. Bu sayımızda, başkalarının söz söylemeye cesaret edemediği bir dönemde “söz”ü bayrağa çevirerek komünizmin son dişlerini söken, azatlığa giden yolda korkusuzca ilerleyen, Azerbaycan semalarına yeniden azatlık bayrağı çeken, bu büyük edebi ve siyasi şahsiyetin destansı hayat hikâyesini, bayraklaşan şiirlerini, milli ruhu ayakta tutan makalelerini bulacak; dostlarının onun hakkında yazdıklarını okuyacaksınız. Ömrünü millet uğrunda mücadeleye adayan ve nerdeyse yarım asırdır, şiir, roman ve deneme türlerinde dev eserler veren; öte yandan düşüncelerini aksiyona çevirerek Bağımsız Azerbaycan’ın yeniden ihyasında öncü rol oynayan bir devlet adamını, seksen sayfalık bir dergiyle okuyuculara tanıtmanın çok zor olduğunun bilincindeyiz. Bu seksen sayfalık dergiyle okuyucularımızın zihnine bir büyük şair ve devlet adamının resmini nakşetmeyi; dergimizin imkânları ölçüsünde, onu okuyucularımıza daha yakından tanıtmayı amaçladık. Amacımıza ulaşmışsak, ne mutlu bize... Dergimizin bu sayısında, Sabir Rüstemhanlı’nın düşünce yüklü, mücadele ruhlu, ritimli ve ahenkli şiirlerini orijinal haliyle, yayımlamayı ve okuyucunun anlamakta zorlanacağı bazı kelimeleri de dipnotlarla açıklamayı düşünmüştük. Ancak Sabir Bey: “Şiirlerim defalarca Türkiye Türkçesi ile yayımlansa da; ben bu şiirlerin Azerbaycan Türkçesi mi Türkiye Türkçesi mi olduğuna karar veremedim. Maalesef önceki aktarmalar, benim gönlümce değildi. Ben şiirlerimin nitelikli bir aktarımla, Türkiye Türkçesinde nasıl seslendiğini görmeyi çok istiyorum,” deyince, onun şiirlerini Türkiye Türkçesinde yayımlamanın bir vefa borcu olduğunu düşündük. Azerbaycan edebiyatından çeviriler konusunda Türkiye’deki en yetkin kalem olan dergimiz yazarlarından İmdat Avşar’ın Türkçeye uygunlaştırdığı şiirlerin, Sabir Beyin gönlünce olacağından emin olduğumuzu belirtmek isteriz. Sözümüzün sonunda, bu sayımızı yayına hazırlayan dergimiz yazarlarından ve Azerbaycan edebiyatının tercümesinde ve Türkiye’deki tebliğinde öncü rol oynayan İmdat Avşar’a, desteklerinden dolayı Ömer Küçükmehmetoğlu’na teşekkür ediyoruz.
Ömer Küçükmehmetoğlu, Çağdaş Azerbaycan Edebiyatının Önemli Yazarlarından Ejder Ol’un “Azerbaycan Latifeleri” Adlı Eseri İstanbul’da Okurlarla Buluştu, 2016
Muhterem okuyucu, Bu sayımızda sizlere, Köroğlu’nun diyarından; yani Azerbaycan ellerinden, sevgi dolu nağmeler, şiirler ve hikâyelerle seslenmek istedik. Önceki sayılarımızı takip eden okuyucularımız, elbette dergimizin Türk Dünyasıyla olan yakın edebi ilişkilerinden haberdarlar. Dergimizin her bir sayısıyla sizlere, Türk Dünyasının farklı coğrafyalarından kardeş sesleri, kardeş renkleri sunmaya gayret gösteriyoruz. Elbette, kendi kültür coğrafyamızdan farklı edebi eserlere, ortak kültürümüze edebi armağanlar bahşetmiş yazarlar ve şairlerimize daha fazla yer verebilmek için, zaman zaman özel sayılar çıkarmak da gerekiyor. Bu nedenle, dergimizin bu sayısını, Azerbaycan edebiyatının önemli simalarından olan ve edebiyatın, şiir, hikaye, drama, derleme vesaire hemen her alanında nitelikli eserler veren, usta şair ve yazar Ejder Ol’a hasrettik. Bu nedenle dergimiz sizleri, Azerbaycan’dan hoş bir esintiyle karşılayacaktır. Bu sayımızda Ejder Ol’un nefis şiir ve ödüllü hikayelerinden örneklerin yanında; onun Azerbaycanlı siyasetçiler, bilim adamları, yazarlar, şairler ve sanatçıların gerçek yaşantılarından derlemiş olduğu ve artık herbiri darb-ı mesel olmuş “edebi latifeler”e ve Ejder Ol’a ithaf edilen şiirlere de yer verdik. Hemen belirtmek gerekir ki, hem Ejder Ol’un şiirlerini hem de şaire ithaf edilen şiirleri, orjinal haliyle; yani Azerbaycan Türkçesiyle yayımlamayı ve şiirlerin sonuna da anlaşıması zor olan sözcükleri açıklayan küçük dipnotlar koymayı uygun gördük. Çünkü şiir bir üst dil ve şiirin özel bir okuyucu kitlesi var. Azerbaycan Türkçesiyle yazılmış şiirlerin Türkçeye aktarılması ise ses ve ahenk kaybetmesine neden oluyor. Dolayısıyla Ejder Ol gibi usta bir şairin kaleminden çıkan nefis mısraların ses, kafiye, ritm ve ahenk unsurlarını kaybetmeden okuyucuya ulaştırmak istedik. Elbette edebiyatın hemen her alanında eserler vermiş, ciltler dolusu şiirlerin, drama ve nesir eserlerinin sahibi bir şairi, yazarı bütün yönleriyle tanıtmak, onun edebi yaratıcılığıyla ilgili derin analizler yapmak mümkün değildir. Ama biz, derginin imkanları ölçüsünde onun daha fazla eserini yayımlamayı ve okuyucularımızın onu daha iyi tanımasını amaçladık. Eğer bu amacımıza ulaşmışsak, ne mutlu bize. Derginin bu sayısının hazırlanmasında bizlere yol gösteren, yazıları ve tercümeleriyle bize destek olan şair Ejder Ol’un yakın dostu yazar, şair İmdat Afşar’a teşekkür ediyoruz. Bir sonraki sayıda sizleri, hem Türkiye’den; hem de diğer Türk diyarlarından yazar ve şair dostlarımızın eserleriyle selamlamak ümidiyle, hoşçakalın. Köroğlu'ndan...
KÖROĞLU DERGİSİ, 2016
Muhterem okuyucu, Köroğlu dergisi yine dopdolu bir sayıyla karşınızda. Edebiyat kervanımıza her sayımızda yeni yazarlar katılıyorlar. Kazak tarihinin içerisinde büyük şahsiyetler vardır. Abılay Han, Hoca Ahmet Yesevî, Abay, Rayımbek Batır, Bögenbay Batır bunlardan sadece birkaç tanesidir. 20. yüzyıl başında Kazakların önderi, millî bağımsızlık ve Alaş Hareketinin lideri Alihan, 1866 yılında Semey bölgesinde doğmuştur. Alaşorda Hükümetinin başkanlığını yürütmüştür. Alihan Bökeyhan, L. N. Tolstoy, A. P. Çehov, V. G. Korolenko, D. M. Mamin-Sibiryak gibi Rus yazarlarının yanı sıra Avrupa ve Hint edebiyatından da Kazakçaya tercümeler yapmıştır. Alihan’ın ilk eseri “Kazak Ülkesinin Tarihî Serüveni ve Kültürel Başarıları” adıyla 1903 yılında Petersburg’da yayımlandı. Kazak millî edebiyatının oluşmasında büyük rol oynamıştır. Alihan Bökeyhan, Kazakların kültürünü, edebiyatını, iktisadi ve sosyal durumunu inceleyen sayılı halk mimarlarından, âlimlerdendir. Alihan Bökeyhan, 27 Eylül 1937 tarihinde Sovyet Rusya yönetiminin emriyle kurşuna dizilerek şehit edilmiştir. Aziz dostlar, Köroğlu dergisi güzel faaliyetlere imza atmaya devam ediyor. Azerbaycanlı aydın ve halk mimarlarından Ganira Paşayeva’yı Eskişehir’de misafir ettik. Kıymetli çevirmen İmdat Avşar ile birlikte hazırladıkları Karabağ Hikâyeleri adlı eserin imza gününü gerçekleştirdik. Köroğlu ailesi olarak bu tip faaliyetlerimize devam edeceğimizi müjdeliyorum. Köroğlu dergisi Azerbaycanlı Türkolog Ramiz Asker, Azerbaycanlı yazar Ejder Ol sayılarıyla Azerbaycan diyarına, Kırgız senarist Murza Gaparov özel sayısıyla Kırgızistan’a, Abay özel sayısıyla Kazakistan’a seslendi. Türk Dünyası yazarlarıyla ilgili yeni özel sayılar hazırlayacağız. Siz değerli çevirmen, yazar ve akademisyenlerden gelecek her türlü katkı ve projeye açığız. Aziz dostlar hepinizin bahar bayramını kutluyorum. Gelecek sayımızda görüşmek ümidiyle. Köroğlu’ndan…
Ali Kemal, (Hazırlayan: Ömer Küçükmehmetoğlu), AHMET MİDHAT EFENDİ VE DARÜLFUNUNUMUZ’DA TARİH-İ UMUMİ, 2016
Muhterem okuyucu, Türk Dünyasının başkenti Eskişehir’de çıktığımız kutlu yolda Köroğlu edebî hareketine her sayıda yeni yazarlar çevirmenler katılıyor. Köroğlu, Türk Dünyasından klasik, çağdaş yazarlarla birlikte daha çok gençlerin yer aldığı bir edebî platform hâline dönüştü. Türk Dünyasının gençleri birbirlerinin sanatlarıyla tanışıyor ve edebiyat ortamında kaynaşıyorlar. Bu sayımızı Osmanlı matbuatının büyük hizmetkârı, nesrimizin gelişmesine, fikir dünyamızın zenginleşmesine önemli katkılar sağlayan Ahmet Midhat Efendi’ye ayırdık. Ahmet Midhat Efendi’yi daha yakından tanındıkça, onu daha iyi anladıkça matbuatta ilerlememiz bir o kadar artacaktır. Ahmet Midhat Efendi, 1878 yılında yayım hayatına başlayan ve 1921 yılında kapanan tam 43 yıl yayın hayatına devam etmiş Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nin başmuharriridir. Tanzimat döneminin popüler yazarlarından, gazetecilerinden ve fikir adamlarındandır. 1844 yılında İstanbul Tophane’de dünyaya gelen Ahmet Midhat Efendi 28 Aralık 1912 tarihinde edebî âleme göçmüştür. Fatih Camii’ne öğrencilerinin omzunda getirilen naşı cenaze namazından sonra caminin haziresine defnedilmiştir. Cennet mekan ulu hakan, Fatih Sultan Mehmet’in kabrine yakın bir yerde medfundur. Ahmet Midhat Efendi hem doğu medeniyetini hem de batı medeniyetini çok iyi anlamış, Osmanlı fikir tarihinde, Türk Dünyası aydınları üzerinde silinmez izler bırakmış büyük bir mütefekkirdir. Köroğlu edebî hareketi olarak onun hakkında özel sayı hazırlamanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. İnşallah onun hakkında Türkiye’de özel sayılar artar. Çevirmen bölümümüzde Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ramiz Asker’i tanıtıyoruz. Usta bir mütercim olan Ramiz Asker Rusça, Almanca, Türkçe, Kazakça, Türkmence, Özbekçe, Uygurca, Tatarca, Başkurtça, Gagavuzcadan 40 eser tercüme etmiştir. Faruk Sümer’in Oğuzlar, Baheddin Ögel’in Türk Mitolojisi, Zahireddin Muhammed Babür’ün Babürname kitaplarını, Sultan Hüseyn Baykara, Babür ve Mihri Hatun’un di-vanlarını, Azadi’nin, Andelib’in, Mahdumkulu’nun, Molla Nefes’in, Abdullah Tukay’ın, Ali Ağbaş’ın, Oraz Yağmur’un, Todur Zanet’in seçilmiş eserleri çevirilerinden birkaç tanesidir. Onun tercümesiyle Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yayımlanan Moğolların Gizli Tarihi, Türk Edebiyatı Tarihi, Özbek ve Türkmen Şiirleri Antolojisi Azerbaycanlı okurlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Gelecek sayımız Azerbaycanlı yazar Eyvaz Zeynalov özel sayısı olarak yayımlanacak. Türk Dünyasına gönül vermiş yazar, çevirmen ve akademisyenlerden gelecek her türlü yeni proje ve katkılara açık olduğumuzu ayrıca belirtmek isterim. Sevgili dostlar, İslam âleminin mübarek Ramazan ayını tebrik ediyor, bu ayın insanlık için huzura ve kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum. Türk Dünyası Edebiyat araştırmalarının artması dileklerimizle… Köroğlu’ndan…
KÖROĞLU DERGİSİ, 2015
Azerbaycanlı büyük Türkolog, dilci âlim Ramiz Asker özel sayısıyla karşınızdayız. Ramiz Asker’i takdimimizde kısaca tanıyacak olursak onun kaleminden 10 monografi, 200’e yakın ilmi makale çıkmıştır. Azerbaycan’da Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati’t-Türk adlı eserleri incelemiş, bu eserler hakkında kitaplar hazırlamıştır. 2011 yılında ilmî çalışmalarından dolayı yılın ilim adamı seçilmiştir. Usta bir mütercim olan Ramiz Asker Rusça, Almanca, Türkçe, Kazakça, Türkmence, Özbekçe, Uygurca, Tatarca, Başkurtça, Gagavuzcadan 40 eser tercüme etmiştir. Faruk Sümer’in Oğuzlar, Baheddin Ögel’in Türk Mitolojisi, Zahireddin Muhammed Babür’ün Babürname kitaplarını, Sultan Hüseyin Baykara, Babür ve Mihri Hatun’un divanlarını, Azadi’nin, Andelib’in, Mahdumkulu’nun, Molla Nefes’in, Abdullah Tukay’ın, Oraz Yağmur’un, Todur Zanet’in seçilmiş eserlerini Azerbaycan Türkçesine çevirmiştir. Ramiz Asker tercümeleri ve araştırmaları dolayısıyla Türkiye’de Türk Dünyasına Hizmet, Özbekistan’da Uluslararası Babür, Ukrayna’da Uluslar arası Bekir Çobanzade, Türkmenistan’da uluslar arası Altın Eser ödüllerine layık görülmüştür. Büyük Türkolog Ramiz Asker hakkında Anar, Süleyman Demirel, Nizami Caferov, Tofik Hacıyev, Sabir Rüstemhanlı, Bekir Nebiyev, Nuride Novruzova, Semih Tezcan, Anna Vladimirovna Dıbo, Almaz Ulvi, Elçin Gafarlı, İlham Abbasov gibi dünyanın dört bir tarafından önemli aydınların yazılarını bu güzide sayımızda okuyacaksınız. Aziz dostlar gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle… Köroğlu’ndan...
Aybek "Fenerci Dede" (Çeviren: Ömer Küçükmehmetoğlu), Köroğlu Dergisi, Sayı: 12, Eskişehir, s.61-62., 2016
Kırgız tarihî romancılığının kurucularından Tölögön Kasımbek’in doğumunun 85. yıldönümünde özel sayıyla siz değerli okurlarımızı selamlıyoruz. Meşhur yazar, romancı Tölögön Kasımbek 15 Ocak 1931 tarihinde Celalabad’a bağlı Aksı kazasının Akcol köyünde doğdu. Kırgız, Rus ve Özbek edebiyatlarını yakından tanıdı. Bu üç dili çok iyi seviyede bilmektedir. Onun kültür havzası çok geniştir. Kırgızların 19. asrın sonu 20. asrın başındaki çalkantılı hayatını eserlerinde çarpıcı şekilde yansıttı. Onun eserleri bugün de aktüelliğini korumaktadır. Köroğlu edebî mektebi kurulduğu günden itibaren Türk Dünyası edebiyatının nabzını tutan bir dergi oldu. Dergimiz bir yılını doldurdu. On ikinci sayımıza ulaşmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz. Sevgili dostlar, bir yıl içerisinde Türk Dünyası edebiyatından yazarlarla ilgili özel sayılar hazırladık. Bize destek olan başta devlet büyüklerimiz olmak üzere çevirmen, yazar, akademisyen, eleştirmen bütün gönül dostlarımıza minnettarlığımızı bildiriyoruz. Köroğlu dergisi bir yıl içerisinde Türk Dünyasının dört bir köşesine seslenmeye çalıştı. Azerbaycan diyarından Ramiz Asker, Ejder Ol, Sabir Rüstemhanlı, Eyvaz Zeynalov; Kırgız diyarından Murza Gaparov, Tölögön Kasımbek, Kasım Tınıstanov; Kazak elinden Abay, Mukagali Makatayev, Alihan Bökeyhan ve Alaş Edebiyatı, Türkiye’den Ahmet Midhat Efendi özel sayılarında katkısı olan bütün gönül dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Karınca kararınca Türk Dünyasına Allah rızası için hizmet etme yolunda emeklerimiz boşa çıkmadı. Aziz milletimiz bizden desteklerini esirgemedi. Dergimiz her sayısında yeni yazar ve çevirmen arkadaşlarla güçlendi. Köroğlu edebî hareketi çığ gibi büyüdü, bir çınar gibi tedricen gelişti kök saldı. Türk Dünyasının dört bir köşesine uzanmaya çalışan dergimiz aynı zamanda genç çevirmen ve yazar arkadaşların bir araya geldiği bir edebî mahfil hâline geldi. Türk Dünyasına gönül veren çevirmen dostlarımızı da tanıtmaya çalıştık. Her sayımızda bir çevirmen arkadaşımızın çeviri ve edebiyat çalışmalarının bibliografyasını, çevirmenin hâl tercümesini siz değerli okurlarımızla paylaştık. Bu sayımızda çevirmen bölümümüzde Kazak edebiyatından yaptığı çevirilerle tanınan, şair çevirmen Zafer Kibar’ı tanıtıyoruz. Gelecek sayımızı Azerbaycan’ın lirik şairi Mikail Müşfik özel sayısı olarak yayımlayacağız. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…
Kasım Tınıstanov, (Çeviren: Ömer Küçükmehmetoğlu), BAKÜ TÜRKOLOJİ KONGRESİ’NDE YENİ ALFABEYE GEÇİŞ TARTIŞMALARI , 2016
Muhterem okuyucu, Yeni bir yıla başladık. Yeni ve dolu bir özel sayıyla karşınızdayız. Türk Dünyasının Başkenti Eskişehir’de yayın hayatına devam eden Köroğlu edebî mektebi, 2016 yılında da Türk Dünyası gündemine özel sayılarla damga vurmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl içerisinde Murza Gaparov, Ramiz Asker, Abay bu sene ilk sayımızda Ejder Ol gibi önemli yazar, şair, Türkologlara özel sayılar hazırlayan dergimiz Türk Dünyası Edebiyatı’nda ilklere imza atmaya devam ediyor. Köroğlu kıratın dizginlerini zapt edemedi, Kafkaslardan, Maveraünnehirden, Tanrı dağlarından geçerek Isık Göl’e doğru yol aldı. Doğumunun 115. yıldönümünü kutladığımız Kasım Tınıstanov hakkında hazırladığımız özel sayıyla merhum âlimin ruhunu bir nebze de olsa bahtiyar etmek istedik. Otuz yedi yaşında Stalin terörünün kurbanı olan, kurşuna dizilerek şehit edilen Kasım Tınıstanov, Kırgız medeniyet tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Kırgızcanın önemli gramer âlimi, Kırgızcanın Morfolojisi, Kırgızcanın Sentaksı, Kırgızcanın Grameri kitaplarına imza atan Kasım Tınıstanov, Türk Dünyasının yetiştirdiği güzide Türkologlardan biridir. Kasım Tınıstanov Manas destanını derleme çalışmalarını da Kırgızistan’da başlatan halk bilimcilerdendir. 1926 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen meşhur Türkoloji kongresine Kırgızlar adına katılmış ve alfabe değişikliğiyle ilgili orada bir bildiri sunmuştur. Köroğlu, bu bildiriyi sizler için hazırladı. Köroğlu edebî mektebi ilk sayısından itibaren Türk Dünyası matbuatında geniş yer buldu, Türk diyarlarında sevinçle karşılandı. Kazakistan, Kırgızistan, Kırım, Azerbaycan, Türkiye matbuatlarından yansımaları siz değerli okurlarımızla paylaşmaya çalıştık. Çağdaş Azerbaycan edebiyatının önemli yazarlarından Ejder Ol sayısı Azerbaycan basınında haber olarak yayımlandı. Burada Türkiye ve Azerbaycan basınına yansımaları siz değerli okurlarla paylaşıyoruz. Önümüzdeki sayılarda yine bu yansımaları sizlerle paylaşacağız. Çevirmen olarak bu sayımızda Azerbaycanlı yazar, çevirmen Eyvaz Zeynalov’u sizlere tanıtıyoruz. Kasım Tınıstanov ile ilgili özel sayılar arttıkça Kırgız dilci yakından tanınacak, fikirleri geniş okuyucu kitlelerine ulaşma imkanı oluşacaktır. Kasım Tınıstanov hakkında özel sayıların artmasından kazanan Türk Dünyası Edebiyatı ve Türkoloji âlemi olacaktır. Böyle güzel çalışmaların, özel sayıların artması dileklerimizle. Gelecek sayımızda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2024
Türk anlatı geleneğinde kimi zaman alp, kimi zaman Celâlî olarak karşımıza çıkan Köroğlu, yüksek zümreye karşı sosyal adaleti savunmaya ant içmesiyle hafızalarda yer edinmiş bir destan kahramanıdır. Türk destan geleneğinde bu kadar çok yönlü bir kahramanın belleğimizde hâlâ varlığını koruması her çağa ve döneme göre geçirdiği değişim ve dönüşümle bağlantılıdır. Bunun yanı sıra Köroğlu, sadece bir destan kahramanı değildir; o, mitolojik ve efsanevi kimliğiyle de farklı bir yere sahiptir. Köroğlu’nun farkındalık yolculuğu mezarda doğumundan başlayıp mağarada kırklara karışmasına kadar devam eden bir erginlenme sürecidir. Köroğlu’nun erginlenme süreci doğumundan mistik ölümüne kadar karanlık-aydınlık mitolojik zıtlığı üzerine kuruludur. Köroğlu’nun bireyleşme yolcuğundaki karanlık ve aydınlık zıtlığı; mezar, kırat, mağara gibi pek çok önemli sembolün etrafında şekillenir. Mağara sembolü de Köroğlu fenomenolojisinde karanlıktan aydınlığa geçişte erginlenmeyi tamamlayan mekânlardan biridir. Mağara, Türk kültüründe mitlerden beri yer alan arketipik bir semboldür. Mağara, hem başlangıç hem sondur. Mağara, doğum ve ölümün mekânıdır. Çünkü mağara, arketipsel anlamda bireyin değiştiği, dönüştüğü, kendi benliğini bulduğu ve erginlenerek yeniden doğduğu mistik bir mekândır. Bu çalışmada Köroğlu’nun farkındalık yolculuğunda karanlık mağaradan aydınlığa geçişi C.G. Jung’un arketipsel sembolizm bakış açısından yola çıkarak incelenmiştir. Köroğlu’nun varoluşsal yolculuğu yeniden doğuş kavramı çerçevesinde sembolik olarak çözümlenmiştir. Sonuç olarak Köroğlu’nun erginlenme sürecinde mağaranın sembolik rolü tespit edilmiştir.
5.ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, 2019
Türk toplumu çeşitli şekillerde kahramanlık gösteren kişileri alp unvanı ile yüceltmiştir. Alp tipi kahraman, cesur, yağız, yiğit anlamlarında kullanılır. Buna mukabil, bir halk ozanı olmasının yanında alp tipinin özelliklerini de taşıyan Köroğlu'nun tarihî şahsiyeti, adına methiyeler düzülen her kahraman gibi zamanla destanî bir niteliğe kavuşmuştur. Destanlarda çeşitli motifler söz konusudur. Bu motifler, oluşturduğu imkânlar doğrultusunda destanlara olağanüstü bir özellik kazandırır. Bu özelliklerin ise kutsal kaynaklı olduğu varsayılır ve onlar, toplum hayatının devamlılığının sağlanmasında büyük etkilere sahiptirler. Köroğlu Destanı'nda da en önemli olağanüstü motif, at arketipidir. Köroğlu'nun 'Kırat'ı sudan çıkan bir aygırın at sürüsü içinde bir kısrağı aşmasından doğmuştur. Destan'da 'Kırat'ın bu şekilde doğması, yelden hızlı gitmesi, kuş gibi uçması, ab-ı hayattan içerek ölümsüz olması, Köroğlu öldükten sonra insan gibi yas tutması, diz boyu çamurlu avluda koşarken tırnağına hiç çamur bulaşmaması gibi 'Kırat'a dair olağanüstü özellikler mevcuttur. Bu özellikler ise büyülü gerçekçilik anlatım tarzına birer örnek teşkil eder. 20. yüzyılın postmodern anlayışıyla gündeme gelen büyülü gerçekçilik anlatım tarzı, büyük bir ivme kazanarak günümüze ulaşmış ve folklorik bakış ile birleşerek destanlarda da canlı kalmayı başarmıştır. Bu tür metinlerin en önemli özelliği, olağanüstü olayların sıradanmış gibi algılanmasıdır. Hadiselerdeki olağanüstülük vasfı ile sıradanlık bütünleşince okuyucu anlatılanların gerçekliği hakkında herhangi bir tereddütte kalmaz ve olayları normalmiş gibi algılar. Ne kahramanlar ne de anlatıcı dile getirilen herhangi bir olağanüstü olay ya da durumu yadırgar. Bu tür metinlerde büyülü gerçekçi olaylara herhangi bir açıklama getirilemez; çünkü böyle bir durumda sorgulama devreye girerek gerçeklik algısı bertaraf edilir. Birbirine zıt iki kavramın -gerçek ve büyü- aynı anda kullanılıyor olması da algının tamamlanmasını sağlar. Böylece gerçeklik ile büyülü düzeyler arasında uyumlu bir birliktelik oluşur. Büyülü gerçekçi metinler ile destanlar arasında oldukça yakın bir ilişki mevcuttur. Biz de bu çalışmamızda Köroğlu Destanı'nı büyülü gerçekçilik anlatım tarzı açısından ele alıp inceleyeceğiz. Anahtar Kelimeler: Halk Edebiyatı, Destan, Büyülü Gerçekçilik, Köroğlu Destanı.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASINDA DESTAN ve KÖROĞLU SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI, 2021
MİKAİL MÜŞFİK’İN ‘MEN ŞİRİN LEHÇELİ BİR BÜLBÜLEM’ ADLI ESERİNDEKİ ŞİİRLERİN DİL, ŞEKİL VE MUHTEVA AÇISINDAN İNCELENMESİ, 2021
Culture and Civilization, 2021
Türk Kültürü, 2022
MİKAYIL MÜŞFİK’İN ŞİİRLERİNDE HAYAT FELSEFESİ , 2023
II. ULUSLARARASI DEVELİ - ÂŞIK SEYRÂNÎ VE TÜRK KÜLTÜRÜ KONGRESİ, 2019
Kargir Yapılarda Koruma ve Onarım Sempozyumu IX , 2017
VI INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE OF YOUNG RESEARCHERS Proceedings , 2022