Academia.eduAcademia.edu

MİKAİL MÜŞFİK ÖZEL SAYISI KÖROĞLU DERGİSİ

2016, Ferid Alekberli, “Günlüklerden Şair Mikail Müşfik(1908-1939)”, (Çeviren: Ömer Küçükmehmetoğlu), Köroğlu Dergisi, Sayı: 13, Eskişehir 2016, s. 35-38.

Abstract

Azerbaycan tarihine ait en ilginç hatıralardan biri Azerbaycan şairi Mikail Müşfik’in hayat arkadaşı Dilber Ahundzade tarafından yazılan “Menim Müşfikli Günlerim” adlı günlüktür. Müşfik, Stalin repressiyasının, baskı ve zulmün en ağır olduğu dönemde 31 yaşında hapsedilmiş ve kurşuna dizilmiştir. O dönemde Stalin’e göre devlete tehlike çıkaran on binlerce aydın ve yazarlar hapsedilmiş, Sibirya’ya sürgün edilmiş veya öldürülmüştü. Dilber’in hatıraları Sovyet devrinde, 1970’li yıllarda yazılmıştı. Bu yüzden o hayat arkadaşının ölümüne sebep olan siyasi baskı dönemi hakkında hiçbir şey söyleyememişti. O hatta Müşfik’in ne zaman ve nasıl tutuklandığı hakkında bile bilgi vermemişti. Böyle olsa da onun eseri bize bu istidatlı şairin hayatı hakkında birinci elden kaynak olacak nitelik ve değerdedir. Dilber hanım, Müşfik’in çocukken bile çok mert biri olduğunu yazmış. Müşfik anne ve babasını çocuk yaşta kaybetmişti. O ninesinin yanında büyümüştü. Ninesi onu dinî mektebe gönderir. Fakir çocukları için olan bu mektep karanlık bir bodrumda bulunuyordu. Müşfik daha sonra bu mektebi bıraktı. Sovyet devrinde Müşfik modern okula kaydolmuş ve yüksek tahsil almıştı. Kendi şiirlerinde Müşfik işçileri, çiftçileri terennüm ediyordu. Bakü ve diğer şehirlerdeki sanayileşmeyi övüyordu. Yirmili yaşlarda olmasına rağmen Müşfik şiirleriyle nam salmış, meşhur olmuştu. O aşk ve muhabbet konulu sayısız şiirler kaleme aldı. Müşfik’in hayat arkadaşı, Müşfik’in 1920’li yıllarda Azerbaycan’da Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilmesini alkışladığını, söylemiştir. Müşfik zor ve girift Arap alfabesinden sade Latin alfabesine geçişin Azerbaycan’da ve diğer şark ülkelerinde okuma yazma oranını yükselteceğini ümit ediyordu. O, hatta bu önemli hadise için bir şiir yazmıştı. “Sende günahı var bir mükessirin, Budur müddeinin en son hitabı: Elvida! Elvida, ey köhne esrin, Köhne elifbası, cındır kitabı.” Müşfik zıt meseleler hakkında da konuşmaktan çekinmiyordu. Mesela Stalinciler, Azerbaycan’ın millî musıkî aletleri, özellikle de 11 telli musiki aleti olan tar yasaklanmalıdır diyorlardı. Azerbaycan Kommunist Partisi’nin lideri Mir Cefer Bağırov tar çalmayı yasakladığında, Azerbaycanlı aydınlar dehşet içerisinde kaldılar. Müşfik’in hayat arkadaşı bu konuda şunları yazmıştır: “Meşhur tar ustası Kurban Pirimov bize geldi ve bu mesele hakkında çok kederli olduğunu bildirdi. ‘Evet, evet ben bu konuda bir şeyler duydum,’ diyerek Müşfik konuşmaya başladı. ‘Ben buna inanamıyorum… Halkı onun sevimli millî musıkî aletinden mahrum etmek, onu sevinçten mahrum ederek ebedî bir kedere duçar etmek demektir.’ Müşfik odasındaki duvara asılmış tarı aldı ve Kurban’dan çalmasını rica etti. Kurban, Rast makamını çalarken Müşfik düşünceye daldı. Sonra onun sesi, muğamın musıkîsine karıştı: “Ohu tar, ohu tar! Seni kim unudar? Ohu tar, ohu tar!” Müşfik tarın önemi hakkında uzun bir şiir yazdı ve bu şiire “Ohu tar, ohu!” adını verdi. Bu şiir yayımlandı ve toplumun geniş desteğini kazandı. Müşfik arzusuna nail olmuştu. Tar yasaklanmadı. Üzeyir Hacıbeyli’nin “Köroğlu Operası” gibi (1937) orkestraya tar aleti ilave edilen eserler yazılmaya başlandı. Bestekâr Hacı Hanmemmedov tar için ayrıca 3 konser vermekle bu işe devam etti.