Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Duygusal istismarı anlamak
…
1 page
1 file
2018
Öz İstismar türleri arasında yer alan duygusal istismar diğer bir deyişle psikolojik istismar; bir kişinin başka bir kişiyi bir davranışa tabi tutması ya da maruz bırakması ile karakterize edilen ve anksiyete, kronik depresyon ya da travma sonrası stres bozukluğu da dahil olmak üzere psikolojik travma ile sonuçlanabilen bir istismar türüdür. Psikolojik istismar diğer istismar türlerini şemsiyesi altında toplamasına rağmen; yakın ilişkilerde görülen diğer istismar türlerine (cinsel, fiziksel) nazaran daha az ilgi görmektedir. Psikolojik istismarda gözle görülebilen fiziksel bir bulgunun olmaması bu istismar türünü yıllarca saklı kılabilmektedir. Hatta kişi bu istismar türü ile ebeveynleri vesilesiyle çocukluğunda tanıştıysa, yıllarca psikolojik istismara uğradığının farkında bile olmadan yaşamını sürdürebilmektedir. Bu çalışmada yetişkin psikolojik istismarının daha net anlaşılabilmesi ve konu hakkında farkındalığının arttırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla romantik ilişkisi olan 85 katılımcıya psikolojik olarak istismar edici davranış anketi uygulanmıştır. Sonuç olarak katılımcıların romantik ilişkilerinde orta düzeyde istismar edici davranışlara maruz kaldıkları ortaya konmuştur. Ayrıca bu davranışlara maruz kalan katılımcıların %51,28’i farkındalıklarını anket ile sağladıklarını ifade etmişlerdir. Pek az kişinin tanıyabildiği psikolojik istismar, hem bireysel hem de toplumsal sağlığın korunması için fark edilmesi gereken elzem bir konudur. Anahtar sözcükler: Psikolojik istismar, psikolojik şiddet, duygusal istismar, yetişkin, ruh sağlığı Abstract Emotional abuse, in other words psychological abuse; is a type of abuse characterized by an individual's exposure to or subordinate to another person, which may result in psychological trauma, including anxiety, chronic depression, or post-traumatic stress disorder. Although psychological abuse collects other types of abuse under its umbrella; it gains less interest than other types of abuse (sexual, physical) seen in intimate relationships. The fact that there is no physical evidence visible in psychological abuse can keep this type of abuse hidden for years. Even if a person is introduced to this type of abuse by his or her parents through his childhood, he can continue his life for years without even realizing that he has suffered psychological abuse. In this study, it is aimed to understand the psychological abuse of adults more clearly and to raise awareness about the topic. For this purpose, 85 participants who have romantic relationship were subjected to a psychologically abusive behavioral questionnaire. As a result, participants were exposed to moderately abusive behaviors in romantic relationships. In addition, 51,28% of the participants exposed to these behaviors stated that they gained their awareness through questionnaires. The psychological abuse that few people can define is an essential issue to be recognized for the protection of both individual and social health Keywords: psychological abuse, psychological violence, emotional abuse, adult, mental health
Kastamonu Eğitim Dergisi, 2020
Araştırmada ergenlerin saldırganlık (fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke, düşmanlık, dolaylı saldırganlık) düzeylerini duygu düzenleme ve duygusal başa çıkma becerilerinin ne düzeyde yordadığını belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma 277'si (%58.3) kız ve 198'i (%41.7) erkek toplam 475 lise öğrencisi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Saldırganlık Ölçeği, Ergenler İçin Duygu Düzenleme Ölçeği ve Duygusal Başa Çıkma Ölçeği kullanılmıştır. Veriler Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı ve çok değişkenli regresyon analizi ile değerlendirilmiştir. Analiz sonucunda duygu düzenleme ve duygusal başa çıkmanın boyutlarının lise öğrencilerinin saldırganlık puanlarının toplam varyansının %45'ini açıkladığı belirlenmiştir. Ayrıca dışsal ve içsel işlevsel olmayan duygu düzenlemenin saldırganlığın tüm alt boyutlarını (fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık, öfke, düşmanlık, dolaylı saldırganlık) anlamlı olarak yordadığı belirlenmiştir. Duyguyu ifade etme, fiziksel saldırganlığın; duyguyu işlemleme ise düşmanlık ve sözel saldırganlığın anlamlı yordayıcılarıdır. Saldırganlığın duygu düzenleme ve duygusal başa çıkmayla ilişkisi göze alındığında ergenlere duygularını düzenleme ve duygularıyla uyumlu biçimde başa çıkma konusunda psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti verilebilir. Ergenlerde duygu düzenleme konusuna yönelik grup rehberlik çalışmaları geliştirilebilir ve okullarda bu çalışmalara ağırlık verilebilir. Ülkemizde ergenler arasında saldırganlığın hızla yaygınlaşması saldırganlığı yordayan başka faktörlerin de araştırılmasını gerekli hale getirmektedir.
Selçuk İletişim, 2019
Günümüzde tüketicilerin ekonomik oluşa, çeşitliliğe, işlevsel özelliklere göre yaptıkları alışverişten, başarı, eğlence, keyif alma gibi birtakım duygusal faydalar da elde ettikleri düşünülmektedir. Bu doğrultuda gerçekleştirilen araştırma kapsamında rasyonel faydaya yönelik ürünün kolay, hızlı erişebiliyor olması, fiyatının uygunluğu, son trendi yakalamış olması, garanti kapsamının tatmin edici olması, ürün çeşitliliğinin yeterliliği, ödeme kolaylığı ve müşteri hizmetlerinin kalitesi gibi unsurların bireylerin tüketim süreçlerinde meydana getirdiği hedonik sonuçlar irdelenmiştir. Bu kapsamda Isparta ilinde 306 kadın ve erkek tüketiciyle yüz yüze anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda bireylerin tüketim oranları özelinde değerlendirme kriterleri ve demografik değişkenler arasında farklılıklar meydana gelmiş olsa da genel anlamda rasyonel tüketim süreçleri sonucunda hedonik bir tatmin elde edebileceği tahmin edilmektedir.
Uluslararası Hakemli Hemşirelik Araştırmaları Dergisi, 2018
Amaç: Bu derlemede, günümüzde örgütler için önemli olan duygusal emek kavramının hemşirelik alanındaki önemine dikkat çekmek amaçlanmıştır. Yöntem: Makale yazımında yararlanılan kaynaklara Google Akademik, YÖK Tez, Medline, ScienceDirect veri tabanlarına Türkçe olarak “hemşirelik”, “duygusal emek”, “duygusal emek davranışları” anahtar kelimeleri, İngilizce olarak “nursing”, “emotional labour”, “emotional labour strategies” anahtar kelimeleri girilerek ulaşıldı. Bulgular: Duygusal emek, çalışma yaşamında duyguların düzenlenmesi sürecinde harcanan emektir. Duygusal emeğin amacı müşteride duygu değişikliği yaratmaktır. Çalışanın işi gereği harcamış olduğu fiziksel ve zihinsel emeğin yanında ayrı bir emek türü olarak kabul edilmektedir. Hemşirelik duygusal emeğin yoğun yaşandığı meslekler arasında gösterilmektedir. Duyguların düzenlenmesinde çerçeveyi örgütlerin belirlemiş olduğu duygusal davranış kuralları oluşturmaktadır. Bu duygu değişikliği işin gereğine göre müşteriyi iyi hissettirmek ya da kötü hissettirmek yönünde olabilir. Üç farklı duygusal emek davranışı vardır. Yüzeysel davranışta çalışan gerçekte var olan duygularını gizler ve sadece davranışlarını değiştirir. Derinlemesine davranışta ise çalışan gerçekte var olan hisleri ile davranışlarını birbiriyle örtüşecek şekle sokmaya çalışır. Böylelikle yaşanan duygular ile sergilenen davranış arasındaki fark azalır. Kimi zaman ise çalışan tarafından sergilenmesi beklenen duygu ve davranış hali hazırda hissediliyor ya da zamanla bir alışkanlık haline gelmiş olabilir. Bireylerin içlerinden geldikleri biçimde karşısındakilere duygularını ve davranışlarını yansıttığı bu davranış türü samimi davranış olarak isimlendirilir. Duygusal emeğin sonuçlarına bakıldığında (iş doyumu, tükenmişlik, işten ayrılma niyeti vb.) örgütler ve çalışanlar açısından olumsuz sonuçları olduğu gibi olumlu sonuçlarının da olduğu ortaya konmuştur. Sonuç: Çalışma yaşamında meta haline gelen duygusal emek, hemşireliğin göz ardı edilmemesi gereken bir bileşenidir ve sağlık kuruluşları tarafından yönetsel süreçlerde mutlaka dikkate alınmalıdır. Aim: This review aims at drawing attention to the importance of emotional labour in nursing. Method: The access to the resources has been provided by searching for "nursing", "emotional labour” and “emotional labour strategies” keywords in both Turkish and English languages in Google Academic, YÖK Thesis, Medline and ScienceDirect databases. Results: Emotional labour is defined as the management of the feelings in workplace. Emotional labour aims to change the customer's feelings and is accepted as a kind of labour, like physical and mental labour. Nursing is considered as one of the professions that include substantial amount of emotional labour. In the regulation of emotions, the framework is formed by the emotional display rules determined by the organizations. The change in emotional labour may either be towards making customers feel good or making them feel bad. There are three types of emotional regulation strategies pursued by employees. In surface acting, an employee focuses only on modifying the outward expressions and deceiving others about how s/he really feels. In contrast, deep acting involves attempting to regulate their inner feelings in order to feel the desired emotions. Sometimes an employee does not try to seem happy or sad but rather expresses emotions spontaneously. This is called genuine emotion. Upon reviewing the consequences of emotional labour (job satisfaction, burnout, intention to leave etc.), it has been suggested that it has both negative and positive effects on organizations and employees. Conclusion: As a result, emotional labour is a component of nursing which must not be ignored and has to be taken into account by health institutions in the managerial processes.
Journal of social, humanities and administrative sciences, 2022
Devlet koruması altındaki çocukların bakımı konusunda geliştirilen kurumlardan biride koruyucu ailelik sistemidir. Bu çalışmada sistemin işleyişi, bu işleyişin en önemli öznesi olan koruyucu ailelerin emeğinin denetlenmesi, denetim mekanizması karşısında hislerinin yönetilmesi temel problem olarak ele alınmıştır. Çalışmanın amacı, koruyucu ailenin bakım sürecinde sarf ettikleri duygusal emek ve duygu yönetimini betimlemektir. Çalışmada çok aşamalı karma desen kullanılmıştır. Böylece, Türkiye'deki koruyucu ailelerin duygusal emek ve duygu yönetim süreçleri hem nicel hem de nitel verilerle analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda Türkiye'de koruyucu ailelik sisteminin beklentileri karşıladığı, koruyucu ailelerin koruması altına aldıkları bu çocukları biyolojik çocukları gibi benimsedikleri, bakımlarını üslendikleri çocuklara yoğun bir duygusal emek harcadıkları tespit edilmiştir. Koruyucu ailelerin bu çocukları emanet olarak gördükleri için daha özenli davrandıkları anlaşılmıştır. Ayrıca koruyucu aileler "maddi olmayan emek" harcadıkları için ekonomik kâr amacı gütmediklerini belirtmişlerdir. Denetim mekanizması karşısında ise, duygu yönetimi yaparak çoğunlukla tedirgin olduklarını ve duygusal emek sarf ettiklerini belirtmişlerdir.
Yazdıklarım Radikal İki'de yayınlanan " Yakın İlişkilerde Duygusal T aciz " (24 Ağustos, Sinem Demir) adlı yazı ve Judith Butler'ın Cinsiyet Belası, Feminizm ve Kimliklerin Altüst Edilmesi adlı kitabının aklıma getirdikleriyle ilgili. Duygusal taciz aşk, aile, arkadaşlık ve işyeri ilişkilerinde gözlenebilir. Kimin kime duygusal taciz uygulayabileceği değişken olabilir. Ancak ben, üzerinde düşünmek istediğim konu çerçevesinde aşk ilişkilerinde, erkek taraf ından kadına uygulanabilecek duygusal tacizden başlamak istiyorum. Bu durumda, yazdıklarıma ilham olan mevzubahis yazıya dönersem ve yazının muğlak aktörlerini kadın ve erkek olarak belirlersem, evlenip evlenmemek, çocuk isteyip istememek, keyif li/keyif siz, ilgili/ilgisiz olmak, olaylarda haklı/haksız, doğru/yanlış nedir kararlarını vermek duygusal tacizcinin, bizim yazımızda erkek kahramanın göze çarpan özellikleri gibi görünüyor. Evlenmek ve çocuk istemek, keyif kaçırmak, neşelendirememek, ilgi beklemek, hatalı olmak gibi " yanlışlarla " suçlanmak da tacizin kadına yansıyan halleri olarak karşımıza çıkıyor. Duygusal tacizcinin, bizim örneğimizde erkeğin, patriarkal gelenekten yeterince beslendiğini; özgür-bencil-eleştirel birey olma derslerini yeterince çalıştığını; bilmem hangi ruhsal travmalar sonucu tacizci olduğunu bir kenara bırakırsak, kadın neden tacizi f ark etmekte ve bertaraf etmekte gecikir? Daha kötüsü, körü körüne bağlanmayı seçerek bir ömür geçirebilir? İşin içinden her bir öznenin ruhları analiz edilerek çıkılabilecek gibi görünse de, toplumsal cinsiyet dediğimiz " bela " , bir kez daha işbaşında gibidir. Çünkü aşk ilişkisinde duygusal tacize maruz kalan, tacizi geç f ark eden, kabullenen kadının, (herhangi bir kadın gibi) toplumsal cinsiyet rolleriyle başı derttedir. Üstüne üstlük toplumsal cinsiyet, sadece duygusal taciz içeren yakın ilişkilerde değil, gündelik aşk ilişkilerinde de kadını ikincil duruma düşürmekte gibidir. Bu durumda nedir " toplumsal cinsiyet " ve konuyla ilgili o kadar çok akademik çalışma varken J. Butler neden önemlidir? T oplumsal cinsiyet çok genel anlaşıldığı biçimiyle " erillik ve dişiliğin " , sosyal ve kültürel olarak tanımlanmasıdır. Bu durumda toplumsal cinsiyet, " kültürel bir sabit " ya da " cinsiyetin doğal bir uzantısı " olarak görülüyor. Butler ise kitabında f eminizmden antropolojiye, postyapısalcılıktan psikanalize, Marksizm'den f elsef eye kadar birçok disiplin ve ana akım içinde yer alan düşünürle diyaloğa girerek, eleştirilerini de sakınmadan, toplumsal cinsiyet tartışmalarını f arklı beden ve cinsel yönelim gibi cinsiyet hallerini de içine alacak şekilde genişletmeye çalışır. Kitabın başlığından da çıkarılabileceği gibi, öncelikle f eminizm ve kimlik kategorileriyle hesaplaşır. Burada derdi, f eminizmin öznesi olarak öne çıkan tekil bir kadın kimliğinin, sınıf , ırk, etnisite gibi diğer iktidar ilişkileri ekseninde kurulacak kimlikleri dışarıda bırakmasıdır. Dahası sorun, f eminizmin özgürleştirmeyi umduğu kadın öznesini varsayması, sabitleştirmesi ve öznenin f ailliğini kısıtlamasıdır. Bu yüzden Butler kimliğin, öznenin ve f ailliğin değişebilen/değişebilecek inşasını Ra dika l.com .t r > Ra dika l 2 > Duygusa l t a ciz/t oplum sa l cinsiyet bela sı A A T ürk kadını, ahlaklı, becerikli, hamarat, boyun eğen, vs. olmak tarzı toplumsal cinsiyet rollerini aşabilir gibi görünse de, özellikle aile ve çocuk konusunda hâlâ başı dertte gibi Haber: D. BURCU EĞİ[email protected] / Arşivi Kad ının t o p lumsal st at üsü d eğ işse d e aile kurumund aki d urumu hâlâ so runlu.
Mediterranean Journal of Humanities, 2012
Özet: Şirketler değişen tüketici taleplerine anında cevap verebilmek ve giderek yoğunlaşan rekabet karşısında güç kazanmak için, çalışanın bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel tüm özelliklerini, birer "kâr" elde etme nesnesi haline dönüştürmektedir. Aynı zamanda şirketlerin pazarda farklılığını ortaya koyabilme istençleri, her şirketin gerçekte "kâr stratejisi"ne yönelik politikalarını içeren ve imajlar, sloganlar vb. biçimde açığa vurulan "ortak değerler" olarak da ifade edilebilecek olan kurum kültürünün işlevsel rolünü ön plana çıkarmaktadır. İş piyasasının, kamuyu gittikçe devre dışı bırakan, buna karşılık şirketlerin belirleyiciliğini artıran özelliği, çalışanların iş piyasası içindeki konumunu dolayısıyla da çalışma koşullarını köklü bir değişime uğratmaktadır. Çalışanlar açısından, kuralsızlık ve güvencesizlik içeren çalışma koşulları, çalışanları şirketin kimliği ve kurum kültürüyle bütünleşmeye zorlamaktadır. Şirketlerin, çalışandan en üst düzeyde verimlilik elde etme istençleri, özellikle hizmet sektöründe, çalışanların fiziksel yönünün dışında, onların (şirketin kâr maksimizasyonunu sağlamaya dönük) bilişsel ve psikolojik yönden de üretkenliklerinin iş sürecine dâhil edilmesi olan duygusal emeğin rolünü ön plana çıkartmaktadır. Duygusal emek, kurum kültürü aracılığıyla, çalışanların duygularının kontrol edilmesine ve yönlendirilmesine yönelik eğilimleri ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda ise çalışan, "iş güvenliği" için, sadece fiziksel aktivitelerini değil, duygularını da ücret karşılığında müşterisinin hizmetine sunmakta, müşterisini etkileyebilmek ve yoğun rekabet ortamında müşterisinin tercih nedeni olabilmek için, duygusunu, verimlilik ve kâr aracına dönüştürmektedir. Bu çalışma, bir duygu yönetimi süreci olarak biçimlenen duygusal emeğin (özellikle, duygunun, kurumlarda ticari bir biçimde) kullanılmasının, çalışan üzerinde yaratığı etkileri tartışmaktadır. Abstract: Corporations set out to transform all of the laborers" cognitive, social, emotional and physical traits into an element of profit in order to instantly respond to the changing demands of consumers and to gain more power in the face of increasingly intensifying competition. At the same time, the determination of the corporations to demonstrate their distinction on the market brings forth the functional role of the organizational culture which can also be expressed as a set of "common values" that actually embed the policies aimed at "profit strategy", and that are revealed in the form of images, mottos etc. The quality of the labor market that increasingly excludes the public and that in turn enhances the dominance of the corporations and places them in a position where they can determine the rules of the labor market through a radical change because of the position the laborers hold in the labor market. The working conditions that include lack of rules and lack of security on the part of laborers force the laborers to integrate with the identity and culture of the organization. The determination of the corporations to obtain the highest possible efficiency from their laborers brings forth the role of emotional labor, which is the inclusion of exploitation of their efficiency from a cognitive and psychological aspect as well as of their physical aspects, especially in the service sector (with the ultimate aim of maximizing the profits of the corporation). Emotional labor reveals the corporations tendencies towards controlling and directing emotions under the guise of organizational culture. Consequently, the laborer puts not only his/her physical activities but also his/her emotions at the customer"s disposal at a price, and thus converts his/her emotions into a means of efficiency and profit so as to influence the customer and be preferred by that customer in a fiercely competitive commercial environment. This study discusses the effects of utilization (especially in a commercial way) of emotional labor in the commercial sector, which takes the shape of a process of emotion management on the laborer.
ÖZET: Duygusal emek kavramı, işin gerektirdiği doğru duyguları hissetmek için çaba gösterme işi olarak tanımlanmaktadır. İşgörenler, işlerini yaparken hizmet alanlarda olumlu duygular uyandırarak iyi izlenimler bırakabilmek için yüzeysel sergileme, derinlemesine sergileme ve gerçek olumlu duyguların sergilenmesi olarak isimlendirilen duygusal emek stratejilerini kullanabilmektedirler. Yüzeysel sergileme boyutunda, çalışanlar ilgili davranışları sergilemeyi " zorunluluk " olarak görmekte ve isteksizce hareket etmektedir. Derinlemesine duygusal emekte ise çalışanlar işin gerektirdiği duygusal davranışları sergilemeyi bir " gereklilik " olarak görmektedir ve bu duyguları gerçekten hissederek göstermeye çalışmaktadırlar. Duygusal emeğin üçüncü boyutu olan gerçek duyguların sergilenmesi boyutunda ise samimi ve doğal duygularını ortaya koyulmaktadırlar. Eğitim alanı ve öğretmenlik, insanla doğrudan ilgili çalışmayı gerektiren bir alan olması nedeniyle, duygusal emeğin de yoğun olduğu bir alandır. Yapılan araştırmalara göre, sınıf öğretmenlerinin öğrencilerle ilişkilerinde duygularını daha çok içten sergilemekte oldukları ortaya çıkmıştır. Kadın öğretmenler erkek öğretmenlere göre daha fazla duygusal emek harcamaktadır. Özel okullarda çalışan öğretmenler kamu okullarında çalışanlara göre daha fazla duygusal emek harcarken, kamu okullarında çalışan öğretmenler duygusal emeğin olumsuz sonuçlarından özel okul öğretmenlerine göre daha fazla etkilenmektedir. Anahtar sözcükler: Duygusal emek, eğitimde duygusal emek, öğretmenlikte duygusal emek, yüzeysel sergileme, içten sergileme, gerçek olumlu duyguların sergilenmesi.
Günümüzde tüketicilerin ekonomik oluşa, çeşitliliğe, işlevsel özelliklere göre yaptıkları alışverişten, başarı, eğlence, keyif alma gibi birtakım duygusal faydalar da elde ettikleri düşünülmektedir. Bu doğrultuda gerçekleştirilen araştırma kapsamında rasyonel faydaya yönelik ürünün kolay, hızlı erişebiliyor olması, fiyatının uygunluğu, son trendi yakalamış olması, garanti kapsamının tatmin edici olması, ürün çeşitliliğinin yeterliliği, ödeme kolaylığı ve müşteri hizmetlerinin kalitesi gibi unsurların bireylerin tüketim süreçlerinde meydana getirdiği hedonik sonuçlar irdelenmiştir. Bu kapsamda Isparta ilinde 306 kadın ve erkek tüketiciyle yüz yüze anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda bireylerin tüketim oranları özelinde değerlendirme kriterleri ve demografik değişkenler arasında farklılıklar meydana gelmiş olsa da genel anlamda rasyonel tüketim süreçleri sonucunda hedonik bir tatmin elde edebileceği tahmin edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Rasyonel ve duygusal fayda, tüketim, tüketici, duygu, marka.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Business And Management Studies: An International Journal, 2020
Yuzunci Yil Universitesi Egitim Fakultesi Dergisi, 2020
Journal of International Dental Sciences, 2016
DergiPark (Istanbul University), 2013
Akademik Bakış, 2013
DergiPark (Istanbul University), 2016
DergiPark (Istanbul University), 2022
İşletme Bilimi Dergisi
Haliç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2017
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Çocuk ve Medeniyet Dergisi (Cilt 6, Sayı 11), 2021
Ordu Üniversitesi Hemşirelik Çalışmaları Dergisi, 2020
Turkish Studies-Economics,Finance,Politics, 2020
İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 2011
Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi
Trt akademi dergisi, 2024
Toplum Bilimleri Dergisi, 2019
Algılanan Duygusal İstismarın Güvengenlik Üzerindeki Yordayıcı Rolü, 2018
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020