Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, VII th INTERNATIONAL COMPARATIVE LITERATURE CONGRESS PROCEEDINGS BOOK SİVAS -TURKEY
…
14 pages
1 file
Doğu ve Batı’nın düşünce dünyası ve inanç kültürlerinde kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf’un hikâyesi, semavi kitaplar ve edebî metinleri etkilemiştir. Başta Kıssa-yı Yusuf ve Binbir Gece Masalları olmak üzere, pek çok klasik ve modern metinde “kuyu” metaforu karşımıza çıkmaktadır. Özellikle derinlik ve karanlığı imleyen, dış dünyayla iletişimin kesildiği, adeta bir terbiye, arınma ve inziva mekânı olarak klasik metinlerde beliren bu metafor; modern metinlerde de yazarın iç dünyasını, düşüncelerinin derinliğini ve yazarın yetiştiği toplumun hafızasını yansıtmaktadır. Bu bağlamda, Kürt roman yazarı Mehmet Uzun’un Bîra Qederê romanındaki kuyu metaforuyla Türk yazınının önemli metinlerinden Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın’ı, Hilmi Yavuz'un Üç Anlatı’sındaki “Kuyu” ve Murathan Mungan’ın Cenk Hikâyeleri anlatısındaki “kuyu”lar birer metafor olarak bu çalışmada karşılaştırılacaktır. Aynı zamanda kuyu masalları olarak alımlanabilecek bu metinlerde Ortadoğu edebiyatlarının kuyu metaforları etrafındaki edebî karşılaşmalar görülmüş olacaktır. Bunun sonucunda kuyu metaforunun, yazarın iç dünyası ve yazarlık motivasyonuna katkısı bağlamında ne gibi çağrışımlar meydana çıkardığı tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Karşılaştırmalı Edebiyat, Kuyu, Metinlerarasılık, Kürt ve Türk Edebiyatları.
Ninniler, genellikle annelerin bebeklerini uyutmak bazen de uyandırmak için söylediği ezgili halk şiirleridir. Bu ninniler icra edildikleri ortama göre yaratılıp söylenmiş, söz konusu ortamın sosyal, kültürel ve fiziksel özelliklerini bünyesinde barındırmıştır. Hatta bu ortam ve ortamda yer alan unsurlar, ninni söyleyicisi tarafından doğrudan bebekle ilişkilendirilmiş, bu ilişki sonucu çeşitli istiareler kurulmuştur. Söz konusu istiareler ninnilerdeki fiziksel özellikleri oluşturan ve daha çok dış görünüşü nitelendiren yapısal metaforların varlığına zemin hazırlamıştır. Ninni söyleyicisinin bebek algısı ve bu algı üzerine bebeğin özelliklerini çevrede daha güçlü bulduğu unsurlarla ilişkilendirmesi sonucu çeşitli söz sanatları ve metaforlar oluşmuştur. Çalışmamızda öncelikle metafor ve ninni tanımlarına yer verilmiştir. Necati Demir'in "Türk Ninnileri" adlı çalışmasındaki ninniler örnek alınarak metaforlar tespit edilmiştir. Ninnilerdeki metaforların çoğunun bebek ve çevredeki diğer unsurlar arasında kurulduğu, bu unsurlarınsa ninni söyleyicisine ait yaşam tarzını işaret ettiği görülmüştür. Yaşam tarzıyla doğrudan ilişkilendirilebilecek ve hayvancılıkla uğraşan toplum için hayatın bir parçası olan koyun ve onun yavrusu kuzu, bu metaforların içinde en sık tekrar eden BEBEK KUZUDUR metaforunu oluşturmuştur. Çalışmanın sonunda BEBEK KUZUDUR metaforu ontolojik ve epistemolojik uygunluklar çerçevesinde incelenmiştir. Uygunluklar; kültürle ilişkili olmasıyla geleneksel, bebeğe ait fiziksel özellikleri aktarıyor olmasıyla da yapısal metaforların varlığını göstermiştir.
ÖZET Arap şairlerin duygu ve düşünce aktarımında Kur’an’daki kıssalardan ve bu kıssalarda yer alan çarpıcı motif örneklerinden yararlandıkları görülmektedir. Kıssalar, içerdikleri ibret verici mesajlar, ilgi çekici karakterler ve olaylarla Arap şiirinin vazgeçilmez kaynakları olmuştur. Kıssalarda yer alan çeşitli motifler vasıtasıyla Kur’an’a bir geçit açan şairler bu sayede hem duygu, düşünce ve tasarımlarını kısa ve öz bir şekilde aktarmışlar hem de zaten olaya vakıf olan dinleyicide derin anlamların çağrışımına imkân sağlamışlardır. Dünya edebiyatlarında ayrıcalıklı bir konuma sahip olan Yusuf kıssası Arap edebiyatında da ilgi görmüştür. Ne var ki Arap edebiyatında, İran ve Türk edebiyatlarındaki şekliyle ana kurguya bağlı kalarak hikâyeyi yeniden üretme esasına dayalı manzum veya mensur bir anlatı geleneği oluşmamıştır. Kıssa, şairin, bireysel duygu, düşünce ve yaşanmışlıklarına karşılık geldiğine inandığı unsur ve motiflerin çeşitli metinlerarası ilişkiler yoluyla edebî sanatlarla birlikte kullanımı biçiminde özellikle şiirlerde hayat bulmuştur. Bu çerçevede kıssada yer alan rüya, kuyu, kurt, gömlek, Yusuf’un güzelliği, kıtlık ve bolluk yılları, Yusuf’un kokusu, Yakup’un çocukları, Yakup’un kederi, Yakup’un ağlaması ve daha birçok motif Arap şair için hem bir ilham kaynağı olmuş hem de duygu aktarımında yardımcı unsurlar olarak işlev görmüştür. Bu motifler içerisinde özellikle “gömlek” ve “rüya”nın en sık başvurulan motifler olduğu söylenebilir. Bu çalışmada Yusuf kıssasındaki gömlek motifi merkeze alınmış, kıssanın üç ayrı yerinde geçen üç ayrı gömlek motifi (kanlı gömlek, arkadan yırtılan gömlek ve Yakup’a gönderilen gömlek) etrafında oluşan edebî zenginlik Arap şiirinden örneklerle incelenmiştir. Yusuf kıssasındaki gömlek motifinin Arap şiirinde ne ölçüde zenginleşerek hayat bulduğunu belirlemek ve bu sayede Arap şairin vermek istediği mesajı daha doğru anlamak amacıyla yapılan bu çalışmada gömlek motifinin Arap şiirindeki kullanımına dair kayda değer sayıda örnek tespit edilmiştir. Bu örnekler ışığında Arap şiirinin “Yusuf’un gömleği” * Arş. Gör. Dr. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı ABD, El-mek: [email protected] 336 İbrahim FİDAN Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 11/17 Fall 2016 özelinde Kur’an metni ile kurduğu ilişkinin neredeyse tamamen “anıştırma” (telmih) biçiminde olduğu anlaşılmıştır. Kur’an metni ile kurulan bu ilişkide “teşbih” sanatı en önemli yardımcı edebî sanat olarak dikkat çekmektedir. Anahtar Kelimeler: Metinlerarasılık, Motif, Kıssa, Yusuf, Gömlek, Arap Şiiri. “JOSEPH'S THREE SHIRTS” IN THE CONTEXT OF THE USE OF MOTIFS IN THE QURAN PARABLES IN ARABIC POETRY ABSTRACT It is understood that the Arab poets have benefited much from the parables in the Qur'an and the striking motifs in these parables in the transmission of emotion and thought. These parables are the indispensable sources of Arabic poetry with their exemplary messages, interesting characters and events. The poets who open a passage to the Qur'an through various motifs in the parables have conveyed their feelings, thoughts and designs in a short and concise way and also have enabled the association of profound meanings in the listener who is already acquainted with parable. Having a privileged position in the world literature, the Joseph parable has also attracted interest in Arab literature. A tradition of poetic and prose narration based on the principle of reproducing the story by adhering to the main frame as in Iranian and Turkish literatures has not arisen in Arab literature. Parable was especially used in poetry in the form of use of elements and motifs that the poet believes to correspond to individual feelings, thoughts and experiences through various intertextual relations with literary arts. In this frame, the motifs like the dream, the well, the wolf, the shirt, the beauty of Joseph, the years of famine and abundance, the smell of Joseph, the children of Jacob, the sorrow of Jacob, the cry of Jacob and more motifs that are in the parable have been an inspiration source for the Arab poet and have also served as auxiliary elements for the transfer of emotion. Among these motifs, it can be said that “shirt” and “dream” motifs are the most frequently used ones. This study is centred on the shirt motif in the Joseph parable and literary richness around the three separate shirt motifs (the blooded shirt, the torn shirt from the back and the shirt sent to Jacob) that are mentioned in the parable has been examined with examples from Arabic poetry. A significant number of examples of the use of the shirt motif in Arabic poetry have been identified in this work which was conducted in order to determine how much the shirt motif in Joseph parable is used in the Arabic poetry and thus understand the message the Arab poet wants to give better. It is understood that the relationship of Arabic poetry specifically considering the motif “Joseph's shirt” with the text of the Qur'an is almost entirely in the form of “allusion”. The art of “simile” is noteworthy as the most important auxiliary literary art in this connection established with the Quran.
The use of the verbs "er-" and "tur-", which are called copula, predikat, additional verb, additional verb, copula, declarative mood, ore verb, auxiliary verb, noun verb, pure verb (verbe absolu), verbe substantif in various sources. forms the subject of this study. In the study, only the 3rd person singular conjugations of these additional verbs that make a predicate from the noun and form compound conjugations are discussed. All of Kutadgu Bilig's couplets have been examined in terms of the use of "erür" , "turur", ol" and "ermez" the related structures have been dealt with together with the words used in the couplets, the couplet numbers have been given and they have been transferred to today's Turkey Turkish.The aim of the study is to determine in which situations "erure" and " turur" structures are used and to determine the possible differences between them. For this; Opportunity to make a comment on the use of related structures by giving the numerical ratios of "erür" and "turur" used together with Turkish nouns, quoted nouns, adjectives, pronouns, adverbs, prepositions, noun inflections, verb conjugations, affixes and gerunds. born.
ANADOLU ARKEOLOJİSİYLE HARMANLANMIŞ BİR ÖMÜR MEHMET KARAOSMANOĞLU'NA ARMAĞAN, 2021
"ben, beni kimse görmediği zaman en çok kendim oluyorum…"1 Giriş Orhan Pamuk, "saf ve düşünceli (bir) romancı" titizliğini yazdığı her romanda ortaya çıkarma/açığa vurma çabası içinde olduğunu okurlarına hissettirmeye çalışan dikkatli bir yazar görüntüsü çizmektedir. Bu dikkat, atılan her adımın, bir sonraki hamlenin ne ile ilgili olduğu kadar ne olması gerektiği ile de ilgilidir. Roman sanatını plânlı bir proje olarak yürüten Pamuk, bu sebeple okurda safiyâne duygulardan çok "düşünceli" bir yazar olduğu izlenimi uyandırmaktadır. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları'ndan bugüne, Kırmızı Saçlı Kadın'a kadarki süreçte "düşünceli okur"un ilgisini uyandırmış ve kendi okurunu-düşünceli okur-oluşturmuştur. Bu çerçevede kurguladığı romanlar, bir nevi "eşyayı uykusundan uyandırma" vazifesi görmekte, kendi ne'liğini sorgulama serüvenine dâhil olmaktadır. Türk edebiyatının başta gelen paradigmaları olan; geçmiş/bugün, doğu-batı, insan tabiatının karmaşık ikilemleri gibi temaları eserlerinde ustalıkla ele alan Pamuk, bu temaları sanatın kurmaca/yaratıcı tarafıyla birleştirerek kendine özgü bir roman dünyası oluşturmayı başarmıştır. Romanın bir "gizli merkez"2 üzerine inşa edildiğini düşünen yazar, bu 'gizli merkez''in romanı gerçek kılan bir özellik taşıdığını, merkezin, hayat hakkında derin bir görüş, bir çeşit sezgi, derindeki gerçek ya da hayalî, esrarlı bir nokta olduğunu ve romancıların da yazdıkları romanlarda bu yeri araştırmak, onu sezdirmek için çalıştıklarını belirtir. Bu bağlamda Orhan Pamuk için roman; bilinçli/rasyonel bir çabanın ürünü olarak önemli bir konuma oturtulmaktadır. Bir edebî eser ortaya konulurken hangi unsurun geliştirileceği, hangi konu üzerinde itina ile durulması gerektiği gibi meseleler karşısında romancının dikkatli ve uyanık bir gözlemci özelliğine sahip olmasını adeta tekrir eden bir yazarla karşı karşıya olunduğu söylenebilir. Romanın genel hüviyetinin, dehâ ve dikkat ile donanmış bu gözlemcinin seyrettiği insanlık âlemi olduğu bilinmektedir.3 Bunun için romancının/yazarın, Tanpınar'ın da ifade ettiği gibi; "olağanüstü bir dikkat" ile dünyaya bakması/izlemesi gerekir. Bu bakış, yüzeysel bir tecrübeden çok, derinlikli ve baktığı yeri değiştirme özelliğine sahip olan bir durumu ifade etmektedir. Yaşanılan deneyim sonucunda bu bakış, yerini görmenin/görülen nesnenin hazzına bırakarak, kendi içsel serüvenini devam ettirmektedir. Bunun için yazarın bakması, görmesi, gördüğünü anlaması ve bunu estetik/sanatsal bir dille ifade etmesi yeterlidir. Roman sanatının temelini teşkil eden bu yapılar, Orhan Pamuk'un sanat anlayışını ortaya çıkaran anahtarlar olarak değerlendirilebilir. Bu anahtarlar, "düşünceli (bir) yazar"ın gizli dünyasına-roman dünyası-açılan ve yazarın dilsel arayışını açığa çıkaran göstergeler olarak dikkati çekmektedir.
UBAK
Kültür, insanların geçmişten günümüze taşıyıp, günümüzden de geleceğe miras bıraktıkları maddi ve manevi kazanımların genel adıdır. Kültür, evrensel olabileceği gibi, bir millete, uygarlığa veya daha küçük toplumsal kümeye de ait olabilir. Kültür, insanlığın varoluşundan buyana sürekli bir devinim ve dönüşüm içindedir. Toplumların özelliklerine bağlı olarak kültür, homojen olabileceği gibi, diğer toplumlarla etkileşim sonucunda heterojen bir özellik de arz edebilmektedir. Bir milletin veya toplumsal kümenin anlam dünyası, var olma biçimi ve değer yargıları hiç kuşkusuz ki, o milletin kültürüyle doğrudan ilişkilidir. Diğer bir ifade ile kültür, bir toplumun dini inançlarını, geleneklerini, maddi ve manevi planda ürettiklerini, yaşam pratiklerini v.b. değerlerini diğer toplumlardan ayıran en önemli parametredir. Bu bağlamda kültürsüz bir toplum olamayacağı gibi, sıkça yapılan hatalardan biri olan "iyikötü" kültür tanımlaması veya kıyaslaması marazi bir bakış açısı olarak öne çıkmaktadır. Kültür, günümüze kıyasla eski dönemlerde daha uzun zaman diliminde ve sindirilmek suretiyle oluşmuşken, özellikle Sanayi Devrimi sonrasında daha kısa aralıklarda oluşmaya ve şekillenmeye başlamıştır. Bunda kuşkusuz teknolojik gelişmeye paralel olarak kitle iletişim araçlarının varlığı ve yaygınlığı en önemli etkenlerden birini teşkil etmiştir. Bu makalede medyanın var olan kültürlere etkisi, ile birlikte medyanın yeni bir kültür ihdas etme kapasitesinin olup olmayacağı tartışılacaktır. 21. Yüzyıl'ın ilk çeyreğinin yaşandığı zamanımızda, kadim kültürlerin medya dolayımında yavaş yavaş aşındığını, bunun yerine ise adına "popüler kültür" denilen yeni ve köksüz / yapay bir kültürün ikame edildiği görülmektedir. Çalışma nitel araştırma yöntemi ve literatür tarama modeli çerçevesinde ele alınacaktır.
TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ
Bu araştırma " Matar " ve " Ğays" kelimelerinin Kur‟an ve hadislerde kullanılışını derinlemesine incelemeyi ve filolojik özelliklerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu hedefe ulaşmak için de araştırma, filolojik eserleri ve bunların dışındaki kaynaklarda "Matar" ve " Ğays" kelimelerinin anlamsal farklılıklarını ortaya koyan bir girişle başlamıştır. Araştırma bu kelimelerin lüğavi kullanımı ile Kur‟an-ı Kerim‟deki anlamları arasındaki farklılığı ortaya koymak için yapılmıştır. Yine bu çalışma, her iki lafzın birlikte ve farklı kullanımları ile Kur‟an ve hadislerdeki kullanımları üzerinde durmayı amaç edinmiştir. Bunu yaparken de her iki kelimeyi dil açısından inceleyerek kullanıldığı yerleri ele almıştır. Araştırma ulaştığı önemli sonuçları ortaya koyarak son bulmuştur.
ÖZET Uygur Türklerinin sosyal hayatında önemli yer tutan kültürel unsurlardan biri meşreplerdir. Uygur meşrepleri sözlü kültür ürünlerinden halk türküleri, bilmece, fıkra ve maninin yanı sıra müzik, dans, giyim-kuşam, yeme-içme, köy seyirlik oyunları ve el sanatları gibi kültürel unsurları içinde barındırır. Eğlenmenin yanı sıra eğitim ve bireyin sosyalleşmesini de içine alan bu törenler, Uygur Türklerinin vazgeçilmez sosyal birlikteliklerinden birini oluşturmaktadır. Makalede, ilk olarak " meşrep " kavramı ve Uygur meşreplerinin genel özellikleri hakkında bilgi verilecek, daha sonra da " Kök Meşrebi " nin hangi coğrafyada, kimler tarafından, nasıl icra edildiği; bu meşrebin yapı, içerik ve işlevi üzerinde durulacaktır. ABSTRACT One of the cultural values taking an important place in the social lives of Uighur Turks is mesreps. Uighur mesreps contain within itself folk songs, riddles, joke, folk poem from oral culture as well as cultural elements such as music, dance, wear clothing, eating and drinking, village theatrical plays and crafts. These ceremonies involving entertainment as well as education and socialization of individuals are one of the indispensable social cohesion of Uighur Turks. In this paper, firstly the concept of mesrep and the general features of Uighur mesreps are given. And then, it is emphasized on the " Kök Mesrep " by considering of what geography, by whom and how performed; and also its structure, content and functionality.
2020
Hz. Yûsuf hem yüz güzelliği hemde ahlâk güzelliği ile pek çok şaire yol gösterici olmuştur. Divan şiirinde güzel olarak nitelenen sîmalârdan biri de sevgilidir. Böylesi bir güzelliğe sahip olan sevgili divan şairlerimizce en güzel şekilde övülmüştür. Sevgilinin güzelliğini pekiştirmede Hz. Yûsuf’tan da bolca yararlanılmıştır. Bu çalışmada Hz.Yûsuf hakkında bilgi verilmiş ve divan şiirinde Hz.Yûsuf’un güzelliğinin nasıl ele alındığını beyitlerden yola çıkarak ortaya konmaya çalışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
KÖKTÜRK YAZISININ OKUNUŞUNUN 125. YILINDA ORHUN’DAN ANADOLU’YA ULUSLARARASI TÜRKOLOJİ SEMPOZYUMU , 2018
Yüksek Lisans Tezi, 2022
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1974
idil Dil ve Sanat Dergisi, 2018
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2004
9. Milletlerarası Türk Kültürü Kongresi-Ordu, 2017
IV. ULUSLARARASI TÜRKLERİN DÜNYASI SOSYAL BİLİMLER SEMPOZYUMU, 2020
İKİ COĞRAFYA TEK TOHUM “SUMER VE TÜRK MİTOLOJİSİNDE AĞAÇ KÜLTÜ” TWO GEOGRAPHY SINGLE SEEDS “WOOD CULTURE IN SUMER AND TURKISH MYTHOLOGY”, 2020
Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi