Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, KBAM 2014 Sempozyumu
Öz:. Günümüzde ötekileştirmenin artması, toplumsal yapıda ayrımlaşmanın hızlanması ve farklı kesimlerin birbirlerine yönelik davranışlarında artan olumsuzluklar kentsel çeşitlilik ve kentsel çeşitliliğinin yönetişimi konusunu ön plana çıkarmaktadır. Bu bildiride öncelikle mevcut yazında kentsel çeşitlilik kavramının nasıl evrildiği ve kapsamının nasıl değiştiği özetlenerek, bugünkü içeriğinin ne ölçüde mevcut politikalara, kentin yönetişimine ve planlamasına yansıdığı tartışılacaktır. İkinci olarak, Türkiye'de çeşitlik konusuna yönelik bakış açısının ve geliştirilen politikaların nasıl şekillendiği üzerinde durulacak ve mevcut merkezi ve yerel yönetimlerin bu konudaki eksikliklerine değinilecektir. Bu kapsamda, küreselleşen ekonomik ilişkiler ve ulusal ve uluslararası nüfus hareketleri ile farklılıkların arttığı Türk metropollerinde, artan sosyal kutuplaşma, sosyal eşitsizlikler, ayrımlaşmış yaşam alanları gibi sorunların nasıl ele alınması sorusu üzerinde durulacaktır. Kentleri ekonomik büyümeyi finanse etmek için kullanmayı öngören egemen bakış açısının kentsel çeşitlilik konusu ile ne ölçüde bağdaşacağı da bildiride üzerinde durulan konular arasında yer almaktadır. Bildirinin ana amacını ise çeşitlliğin katkılarından yararlanabilmek için oluşturulacak yönetişim yapısının kurgulanmasında ilkelerini belirlemektir. Abstract: In the comtemporary decade the increasing social segmentation, the emphasis on otherness in political discourse and daily practices, the negative attitude of different social groups to each other make the governance of diversity an important issue. In this paper first the evolution and the changing context of the urban diversity concept will be introduced, besides the discussion on how the existing definition of diversity is reflected in current policies, governance and planning. Second, the paper will focus on the main characteristics of the existing approach and policies towards diversity and the drawbacks of central and local governments in governing diversity. In this respect, the main question is defined as how the issue of diversity has to be handled in Turkish metropolitan areas, which are becoming more diverse as a result of domestic and international migratory flows. One of the key question addressed in this paper is whether the policies that evaluate urban areas as source of income generating tool can be consistent to the needs of the diverse social structure. The main aim of the paper, however, is defining the principles of governance for using diversity as an asset.
2020
Ulusal ve uluslararası düzeyde göç yönetişim süreçlerine katılan kentler göç çalışmaları literatüründe giderek daha fazla ilgi görmektedir. Yerel yönetimler uluslararası göçe ve göçün getirdiği ve artırdığı çeşitliliğe verdikleri yanıtlarla, kimi durumda benzer yöntemler izlerken çoğu durumda tercih ettikleri yöntemler farklılaşmaktadır.Bu doktora tez çalışmasının amacı, Türkiye’de uluslararası göçle artan çeşitliliğe yerelden verilen yanıtların nasıl ve neden farklılaştığını analiz etmektir. Tez, uluslararası göçün kentlerde artırdığı çeşitlilik ve göç yönetişimi bağlamında belediyelerin farklılaşan politika ve uygulamalarını ele almaktadır. Kentlerin uluslararası göçün yönetişiminde artan rolünün kapsamı, yöntemi ve farklılıkları İstanbul’un dört ilçesi olan Şişli, Sultanbeyli, Avcılar ve Esenler örneklerinde karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulguların değerlendirilmesi sonucunda analizi yapılan ilçelerde, belediyelerin göç ve çeşitlilik yönet...
PLANLAMA, 2004
Dergiye göndereceğiniz yazıların ve görsel malzemelerin basılı kopyası ile birlikte olanaklı ise bilgisayar ortamında hazırlanmış bir kopyasını da iletiniz.
Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı (KBAM), 2011
Öz: Bu çalışmada, örgütlü grupların ortaklığına dayanan kentsel yönetişim yaklaşımının sınırları Diyarbakır örneğinde tartışılmaktadır. Araştırma kapsamında, 44 örgütlü grupla anket yapılmış, Yerel Gündem 21 çalışma gruplarıyla iki dar grup toplantısı düzenlenmiş ve son olarak, kent genelinde 400 hane halkı anketi yapılmıştır. Araştırma sonucunda, kentsel yönetişim sürecinin, marjinal bir grup dışında tüm yurttaşları dışarıda bırakarak politik katılım konusunda yeni eşitsizlikler yarattığı görülmüştür. Yurttaşların yeterince etkin olmayan “enformasyon düzeyinde katılım” algılamasına sahip olduğu ve ihtiyaç ve talepleri dikkate alacak bir katılım talebinde bulunduğu gözlemlenmiştir. Sosyoekonomik ve konut-çevre kalitesi iyileştikçe katılım algılamasının olumlu yönde değiştiği, kamu hizmetlerine daha fazla erişen ve kamu hizmetlerinden daha fazla şikâyeti olan kesimlerin daha fazla katılım talebinde bulunduğu tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Katilim, yönetişim, kentsel yönetişim, neo-liberalizm, Diyarbakır Abstract: In this research, the limits of urban governance based on the partnership of organized groups have been analyzed in particular to Diyarbakir. Questionnaires have been initially filled in with 44 organized groups, two focus group meetings have been held with Diyarbakir Local Agenda 21 working groups, and 400 household questionnaires have been carried out throughout the city. It has been observed that urban governance process excludes most of citizens but a marginal group by creating new inequalities about political participation. Citizens have a perception that the participation is at ineffective informative level, and demand participation at sensitivity level. Generally, the participation perception changes positively as the socio-economic, spatial and environmental quality improve and the groups have more access to the public services, and have more complaints about the public services had demanded more participation. Keywords: participation, governance, urban governance, neo-liberalizm, Diyarbakir
5. Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı Sempozyumu Bildiriler Kitabı: "Toplumsal Çeşitlilik: Yeni Söylem, Politikalar, Mekânsal Planlama ve Uygulamalar", 2014
Türkiye’de ilgili mevzuatın ve yetkili kurumların türlü gerekçelerle kültürel kimlik ve kültürel çeşitlilik konularına kör kalmayı tercih etmesi, konunun planlama disiplininin gündeminde de çok kısıtlı biçimde yer almasına yol açmıştır. Bu kısıtlı bakış sebebiyle planlama mesleği bugüne kadar, kültürel değerlerin mekana adil biçimde yansıtılması konusunda yeterince başarılı bir performans ortaya koyamamıştır. Bu problematik bağlamında bu makalenin hedefi; kentlerde kültürel kimliğinin devamlılığında mekanın rolü ve planlamanın misyonunu tartışmaya açmaktır. Bildirinin tartışma için kullanacağı örnekler; yazarların Türkiye ve İngiltere’de yaşayan 5 farklı azınlık inanç grubunun mekansallaşma süreçlerini araştıran doktora saha çalışması tespitlerine ve sonrasında yazar tarafından yürütülen “İstanbul Cemevleri Rehberi” projesinde elde edilen verilere dayanmaktadır. Bu çalışmada, farklı inanç gruplarının kendi kültürel kimliklerini sürdürebilmek için korudukları ve yaşattıkları mekanlar ve bu mekanların karşılaştığı sorunlar ortaya konularak planlama disiplininin rolü ve planlama mevzuatı tartışamaya açılmaktadır.
PLANLAMA DERGİSİ, 2021
Özünde insan için tasarlanan mekân, özellikle de kentsel kamusal mekân devingen bir yapıya sahiptir, zaman içinde dönüşür. Mimari mekân tek bir birey için tasarlanırken kentsel mekân toplumun ortak beklentilerini karşılamak üzere tasarlanır ve bu süreçte toplumsal tercihler belirleyici olur. Tercihleri etkileyen en önemli değişkenlerden biri ise kuşaklardır. Bu kapsamla çalışmanın amacı içinde bulunduğumuz dönemde bir arada yaşayan, toplumu oluşturan X, Y ve Z kuşaklarının kentsel kamusal mekândan beklentilerinin ve bu beklentilerin ne ölçüde ve ne yönde değiştiğinin ya da değişmediğinin, bu değişimin nedenlerinin karşılaştırmalı bir bakış açısıyla belirlenmesidir. Çalışma kuşakların kamusal mekândan beklentilerinde ve mekânı kullanım şekillerinde farklılıklar olduğu hipotezinin sınanması üzerine kurgulanmıştır. Alan çalışması Giresun’da gerçekleştirilmiş ve X, Y ve Z kuşaklarının her birini temsil eden, 30’ar kişi ile toplam 90 anket yapılmıştır. Anket sonucu elde edilen veriler karşılaştırılarak, kuşakların tercihleri belirlenmiş, nedensellikleri çözümlenmiştir. Böylece kentsel kamusal mekâna yönelik tasarım kararlarını etkileyecek yeni bakış açıları ve öneriler oluşturmaya yönelik bir tartışma ortamı yaratılmıştır
2014
Bu bildiri 8 -11 Mayis 2014 tarihleri arasinda, Kocaeli Universitesi Mimarlik ve Tasarim Fakultesi tarafindan duzenlenen, " Kentsel Donusum; Ekonomik, Sosyal ve Fiziksel Yonu" Baslikli 1. Uluslararasi Kentsel Planlama - Mimarlik - Tasarim Kongresinde sunulmus ve 2014 Aralik ayinda Bildiriler Kitabinin 1.cildinde yayinlamistir. (Yayinda bildirinin son 3 sayfasi basim hatasi nedeniyle bulumamaktadir. Ekte tam metin sunulmustur.)
İstanbul, Osmanlı'nın son döneminden Cumhuriyet'e çok yönlü kentsel, sosyal, ekonomik ve kültürel dönüşümlerin yaşandığı bir şehir oldu. Bugün, bir metropolitan alan olarak İstanbul'un sosyal tabakalaşma açısından ayrıştığını ve bunun kentsel farklılaşmalarla mekândaki ayrışmayı da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Üst ve alt sınıflar, farklı yollardan da olsa "merkez"den "çevre"ye doğru uzaklaşmaktadır ve bu süreç toplumu bir arada tutan dengelerin ve normların krize girmesine neden olmaktadır. Kentsel alandaki krizin giderilmesi için toplumsal gerilim dinamiklerinin sosyolojik bir temelde bilince çıkarılması ve aşılması gerekmektedir.
İkinci Yüzyıl, 2021
Gündemdeki kentsel dönüşüm projeleri düşünüldüğünde insan merkezli bir kentsel dönüşüm yaklaşımını oluşturmanın önünde ciddi sorun alanları var. Bunlar arasında öncelikle, bütünsellikten yoksunluk, özgünlük/yerellik eksikliği, kalkış noktasında ve çözümlemelerde fiziki düzenleme vurgusu, kamu / toplum / kullanıcı yararı / kullanım değeri muğlaklığı, genelde göstermelik katılım süreçleri , şeffaf ve hesap verebilir idare yokluğu, rantı düzenleyici ve mülkiyeti sınırlandırıcı araçların eksikliği sıralanabilir . Egemenlerin bu sorun alanlarıyla mücadele etmesi beklenemez; neticede bu sorunların varlığı onların varlık nedeni ya da varlıklarını güçlendirme alanıdır. Egemenlere hizmet etmek durumunda kalmış planlama ve mimarlık disiplinlerinden de böylesi bir çıkış ummak gerçekçi değil. Dolayısıyla yerel siyaset içerisinde egemen olmayan ve egemenlere hizmet etmeyen kesimler arasından bir muhalefetin örgütlenmesi beklenir. Bu çerçevede düşünülebilecek, dünyada ve İstanbul’da örnekleri giderek artan ve güçlenen örgütlenme ve karşı durma biçimleri insan merkezli bir kentsel dönüşüm tahayyülünün mihenk taşları olarak düşünülmelidir. Bu yapılar yerel siyasetin kayıtsız kalamayacağı bir güç haline gelmektedir ve yakın zamanda kentsel dönüşüm süreçlerinde daha çok söz sahibi olacakları beklenebilir.
Tarihsel süreç içinde gelişen kentsel yaşamla uygarlık arasındaki ilişki, kentin uygarlığın beşiği olarak kabul edilmesinin yanı sıra, kibarlık ve görgü gibi davranışların da kent insanına özgü özellikler olarak algılana gelmesine neden olmuştur. Bu noktada Ruşen Keleş’in vurgusu, kentin insana, kentsel yaşama dair değerlere sahip çıkma bilinci, diğer bir deyişle, kentlilik bilinci ve sorumluluğu kazandıran bir olgu olduğu ve buradan hareketle de kentin bağlı olduğu ekonomik ve toplumsal dizgelerin bir parçası, minyatürü ya da aynası olduğu üzerinedir. Kent ve kentte yaşayan insan arasında kurulan bu karşılıklı ve döngüsel ilişki, toplumsal yapının tüm özelliklerinin güzellikleri ve hastalıklarıyla birlikte kente yansıması sonucunu doğurmuştur. Bu bağlamda Keleş, özellikle Türkiye’de yaşanan kent ve kentleşme sorunlarının çözümü açısından kentlilik bilincine ayrı bir önem atfetmiş; kent kültürü, kent kimliği ve yerel yönetimlerde katılım/vatandaşlık olguları üzerinden bu olguyu gündeme taşımıştır. Çalışmanın amacı, kentlilik bilinci kavramını Keleş’in kavramsal çerçevesi ve vurguları üzerinden inceleyerek, Türkiye kentleri ve kentleşme süreci üzerindeki değerlendirmelerini ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: Kentlilik bilinci, kent kimliği, kent kültürü, katılım, Türkiye.
2018
Gelisen teknoloji sadece hayatlarimizi degil kentlerimizi de etkilemektedir. Ozellikle sanayilesmenin hiz kazanmasi kirsal bolgelerde tarima olan yonelimin azalmasina, uretimin dusmesine neden olmus, bunun sonucu olarak da daha cok gelir saglama ve konforlu yasam beklentisiyle kente olan gocun onunu acmistir. Konya da ozellikle 1950’lerden sonra hizla baslayan sehirlesme faaliyetlerine ev sahipligi yapmis gunumuz buyuk sehirlerindendir. Nufus artisina paralel olarak artan mekan cesitliligi ihtiyaci ve bunun sonucu olarak arazi kullanimindaki farkliliklar kentin gecirdigi degisimi hizlandiran baslica nedenler olmustur. Bu dinamik surec her donem farkli sekillerde kendini gostermektedir. Hizli sehirlesme adi altinda, degisen sartlara uygun olarak kente getirilen yeni mekanlarin ve faaliyetlerin yerini, yasadigimiz donemde, kentsel donusum adi altinda bosaltilan bu yerlerin ne olacagi sorunuyla tekrar karsimizda gormekteyiz. Ozellikle kamusal mekanlar, konum itibariyle sehir merkezinde...
New metropolitan municipality law (6360) which came after 2003-2005's local governance and public administration reforms brings significant changes in the spatial governance and its development policies. Well before the new metropolitan municipality law, 26 Development Agencies were established since 2008 and they began its implementation. Development Agencies has set out by regional and local economic development goals. This paper discusses about an eventual city-region phenomenon in Turkey through the articulation of Development Agencies with the new metropolitan municipality framework within economic development policies and spatial governance dynamics. In this study, our goal is to make a reflection about an eventual formation of city-regional space in Turkey relying on decentralization and multi-level governance problematic. The demonstration leans on a UK city-region model as well as on a domestic case, İzmir city-region.
beykon.org
Bilgi toplumu düşüncesi, dünya'nın gündemine bilgi çağı ve sanayi ötesi toplum tartışmalarıyla girmiştir. Bu toplum düzeninde, bilgi; gelişmiş ekonomileri şekillendiren, işin ve üretimin niteliği kadar mesleki yapıları da etkileyen önemli bir güç olarak tanımlanmaktadır. Bilgi piyasada alınıp satılan bir mal olarak görülmeye başlamıştır. Bilginin ticarileşmesi modern ekonomide tamamen yeni bir sektörün oluşumuna neden olmuştur. Bilgi toplumu özelliklerini en çok kentlerde göstermektedir. Bu nedenle gelinen nihai aşama bilgi kentlerinin ortaya çıkmasıdır. Bilgi kentleri, küresel rekabet koşullarının hüküm sürdüğü, iç pazar dış pazar ayrımının ortadan kalktığı günümüz dünyasında, ülkelerin ve firmaların kurtarıcısı olmuştur. Bilgi toplumu olabilmenin önemli araçlarından biri olan bilgi kentleridir. Bilgi kentleri farklı kaynaklarda teknokent, teknopark ve teknolojik park gibi terimlerle de ifade edilmektedir. Bu çalışma, özellikle son yıllarda her alanda meydana gelen gelişmelere bağlı olarak, bilgi toplumu olma yolunda kentsel değişim olgusunu ve bu doğrultuda bilgi kentlerini inceleme amacını taşımaktadır.
Kent Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar ve Etkin Belediyecilik Uygulamaları, 2018
1980 sonrası dönemde küreselleşmenin meydana getirdiği değişim süreçlerine, kent yönetimleri de dahil olmuştur. Kent yönetimlerinin süreçlere dahil olması, katı ulusal sınırların ve hiyerarşinin ortadan kalkmasıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Merkezi yönetimlerin çeşitli yetki ve otoritelerinin yerel düzeyle paylaşılmasıyla kent yönetimleri yeniden şekillenmiştir. Ayrıca küreselleşmenin dolaylı etkilerinin yansıdığı yönetişim, genel olarak yönetim alanında hakim duruma gelmiştir. Yönetişimin kent yönetimlerinde de etkin hale gelmeye başlamasıyla katılımın ve yerel demokrasinin arttığı kent yönetimleri, “küresel için yerelde birliktelik” mottosu ile hareket etmeye başlayan yönetim modeli haline gelmiştir. Küreselleşmenin etkisiyle uluslararası göç hareketlerinin hızlanması sonucu kentlerde birçok etnik unsur bir arada yaşamaya başlamıştır. Yerleşik yabancı olarak tanımlanan yabancı ülke vatandaşları, kentlere adapte olabilmek ve kent yönetimlerinde yer alabilmek adına çeşitli yapılanmalar içerisinde yer almaya başlamıştır. AB’deki yabancı vatandaşların kentlerdeki yönetim alanına dahil olabilmesi, “Yabancıların Yerel Düzeyde Kamusal Hayata Katılımına İlişkin Sözleşme” çerçevesinde oluşturulan danışma kurulu niteliğindeki meclislerle gerçekleştirilmektedir. Türkiye'nin sözleşmeye taraf olmaması sonucu, Türkiye’de ilk ve tek örneğini oluşturan, yerleşik yabancıların katılımıyla oluşturulmuş, danışma kurulu niteliğindeki Alanya Yabancılar Meclisi; temellerini gönüllülük esasına dayandırmaktadır. Çalışmamızda yerleşik yabancıların yerel düzeyde kamusal yaşama katılımlarının kent yönetimlerindeki etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında teorik ve genel bilgilendirmeler literatür üzerinden tarama yapılarak, çalışmanın uygulama kısmı ise mülakat yöntemiyle alan çalışması gerçekleştirilerek oluşturulmuştur.
Günümüzde yerel yönetimler kamusal hizmetlerin büyük bir kısmını üstlenmişlerdir. Zamanla sunulan kentsel hizmetler hem çeşitlenmek hem de bu hizmetler için kamu kaynaklarının etkin kullanılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Kamusal hizmetlerinin sunulmasında hizmetten faydalanan halkın tercihlerinin dikkate alınması hem kamusal kaynakların rasyonel olarak kullanılmasını sağlamakta hem de halkın kamu hizmetlerinden memnuniyet derecesini arttırmaktadır. Dolaysıyla belediyeler vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayabildikleri ve memnuniyet düzeylerini sağladıkları ölçüde başarılı/etkin olarak tanımlanabilirler. Bu çalışmada Isparta ilinde 2004 ve 2009 yerel seçimleri sonucunda göreve gelmiş iki belediye yönetiminin döneminde yürüttüğü kentsel hizmetlere ilişkin vatandaşın memnuniyet algısı karşılaştırmalı olarak ölçümlenmeye çalışılmıştır. Ağustos-Eylül 2007 ve Eylül-Ekim 2011 yıllarında her iki dönemi de içine alan bir alan araştırması yürütülerek veriler toplanmıştır. Yapılan çeşitli istatistiksel analizlerle, demografik bulgular, Belediye hizmetlerini takip ve yararlanma düzeyine ilişkin bulgular ve son olarak belediye hizmetlerinden memnuniyet bulguları başlıkları altında iki döneme yönelik sonuçlar karşılaştırmalı olarak elde edilmiştir.
Sosyal Siyaset Konferansları …, 2010
A Holistic Framework fro Urban Identity), …, 2011
Günümüzde endüstrileşme, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerle birlikte köklü değişimler yaşayan dünya kentlerinin gitgide birbirine benzer hale gelmesiyle yaşanan kentsel kimlik sorunu, duyarlı siyasi liderlerin, profesyonellerin ve kentsel tasarımcıların başlıca endişelerinden birini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, kentsel kimliğe ulaşmanın yollarının belirlenebilmesi için estetik bir yüzeyselliğe indirgenmeden, kavramın ayrıntılı bir analizinin yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, bu çalışmada, bütüncül bir bakış açısının öneminin bilincinde ve yazarın dünyanın farklı ülkelerinden kentlerde yaptığı gözlem ve incelemelere dayalı olarak, güçlü kimliğe sahip ayrımsanabilir yerlerin yaratılması ya da desteklenebilmesini kolaylaştıran ögelere yoğunlaşılmakta ve bir yer ile bütünleşmenin, fiziksel çevre ögeleri kadar sosyal çevrenin karakteristiklerine bağlı olduğu savlanmaktadır. Bu çevresel bütün kapsamında, yoğunluk, cadde/sokak ve meydanları içeren kamusal alan, kentsel işlevlerin örüntüsü, bina ve kamusal alan ilişkileri, semtler ve anıtlar, kentsel kimlik analizinin ögeleri olarak tartışılmakta ve "kentsel yaşam"a odaklanmanın gereğine dikkat çekilmektedir.
Çağdaş Yerel Yönetimler, 2022
Spatial scale, in terms of public administration, is viewed as a manageable, planned, sustainable optimal spatial scale. The issue of incompatibility between functional economic spatiality of metropolitan areas or urban regions and the boundaries of local administrative units is one of the fundamental issues in the re-spatialization of the state, and considered from a wide variety of perspectives such as public choice school, liberal approaches, and radical or Marxist theory. This issue requires an evaluation involving many different dimensions such as dynamics and flows of socioeconomic life, reorganization of local governments, and collaborations across a metropolitan area. In this study, city-region is evaluated as a new factual stage of metropolitan development and the research has been shaped on this basis. In this framework, a classification of metropolitan cities is developed on the base of morphological (spatial methodology) and functional (index evaluations) analysis, findings of this analysis and evaluations.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.