Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Eyfor9
Okulumuzda okul öncesi dönemde renklerin, oyuncakların, mesleklerin, kıyafetlerin, ,sanat ve spor dallarının, sınıf merkezlerinin cinsiyete göre ayrıştırılması durumlarıyla sık karşılaşılmıştır. Materyal (makas, kağıt,boya vb.), oyuncak, öğrenme merkezi seçimlerinde çocuklarımızın toplumun dayattığı olgulara göre davranmalarının sınıf içindeki yaşam alanlarımızı sınırlandırdığı görülmüştür. Bu durumun eşitsizliğe neden olduğu saptanmıştır. Ailelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini destekler nitelikte davranışlar sergilemeleri, toplumunun sorumluluk, görevler, tercihler konusunda genellemeleri, çocukların birey merkezli değil de cinsiyet merkezli yaklaşımı ve eleştirileri toplumsal cinsiyet eşitliği konulu projemizin temelini oluşturmuştur. Çocukların Toplumsal Cinsiyet Eşitliği algılarına dönük yapılan araştırmamızda cinsiyetin renk, meslek, etkinlik, oyun ve oyuncaklar üzerinde belirleyici rol oynarken, eğitim programı sonrasında sınırlılık olmaktan çıktığı görülmüştür. Çocukların algıları ve davranışlarında anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır.
Eğitim, ekonomik ve sosyal kalkınma için son derece önemlidir. Ancak bir ülkede ortalama eğitim düzeyi kadar önemli olan diğer bir husus, eğitimin vatandaşlar arasında eşit dağılımıdır. Günümüzde kız çocukları ve kadınlar, eğitim fırsatlarından erkeklere oranla daha az yararlanmakta, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler devam etmektedir. Kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak, fırsat ve imkanlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamakla mümkün olacaktır. Kadınların eğitime olan erişimlerinin iyileştirilmesi, sadece kadınların kişisel gelişimine ve refahına katkı sağlamakla kalmayıp, ülkenin ekonomik potansiyelini de artıracaktır. Kız çocukların ve kadınların eğitim ve öğrenimlerine yatırım yapmanın olağanüstü yüksek sosyal ve ekonomik kazancı yanı sıra, sürdürülebilir kalkınmayı ve ekonomik büyümeyi başarmanın en iyi araçlarından biri olduğu da kanıtlanmıştır. Bu çalışmada, eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunu Türkiye’de kız çocukları ve kadınların durumu vurgulanarak tartışılmaktadır.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 2024
Bu çalışmada, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin akademideki izdüşümlerinin açığa çıkarılması amaçlanmaktadır. Artvin kentindeki akademisyen kadınlarla yüz yüze derinlemesine görüşmeler yapılmış ve kendi hikâyeleriyle akademisyen kadın olma deneyimleri incelenmiştir. Görüşmeler neticesinde, akademisyen kadınların cinsiyet eşitsizliği ile mücadele ettikleri ve taşra kültürünün bu eşitsizliği derinleştirdiği anlaşılmıştır. Akademide cinsiyet eşitsizliğine dair yapılan vurgular; yatay ve dikey ayrışma, eril dil ve uygulamalar, istenmeyen feminenlik, baskı, dedikodu, mobbing ve taciz üzerinde yoğunlaşmaktadır. Sorunun çözümü için toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısının benimsenmesi elzemdir
Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) sosyal demokrasinin fikirlerine ve temel değerlerine bağlı, kamu yararına çalışan, özel, bağımsız ve kültürel bir kuruluştur. 100'den fazla ülkede ve Almanya'da faaliyet göstermektedir. Sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve araştırma enstitüleri, sendikalar, meslek odaları, dernekler, Parlamento ve bakanlıklar, yerel yönetimler, medya temsilcileri, ayrıca uluslararası örgütler FES'in Türkiye'de birlikte çalıştığı kuruluşlardır. FES 25 yıldır Türkiyeli partnerleriyle birlikte Türkiye'de atölye çalışmaları, seminerler, sunumlar ve uluslararası konferanslar düzenlemekte, deklarasyonlar yayınlamakta ve bilimsel araştırmalara destek vermektedir. 10 11
Pegem Akademi, 2021
Eğitimin hem birey hem de toplum düzeyinde gelişimin anahtarı niteliğinde bir süreci içermesi, tarihsel ve kültürel normların da bu süreçteki belirleyici rolünü kaçınılmaz olarak beraberinde getirmektedir. Ataerkil norm ve değerler çerçevesinde cinsiyete dayalı bir sınıflandırmaya temellenen ve kadın ya da erkek olmaya ilişkin anlamlarla inşa edilen toplumsal cinsiyet, bu bağlamda eğitim sistemini etkileyebildiği gibi sistemde yeniden de üretilebilen, eğitimin içerisinde yerleşik bulunan toplumsal bir kurguya işaret etmektedir. Kadın ve erkekler arasındaki güç ilişkilerini besleyen bu kurgu, eğitimden bir insan hakkı olarak yararlanılmasını bile engelleyebilecek boyutta ayrımcılığa zemin oluşturabilir. Eğitime eşit koşullarda erişim güçlüğü doğurabilmesinin yanı sıra toplumsal cinsiyet, eğitim sürecine yön veren öğretim program ve materyalleri, öğretmen söylem ve davranışları, yönetim yapısı, kişilerarası etkileşim vb. araçlar yoluyla açık veya gizil bir şekilde ayrımcılığı devam ettiren bir forma da bürünebilir. Bu bölümde odaklanılan toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı eğitim ifadesi, toplumsal cinsiyetin eğitime yansıyan böylesi katmanlı etkilerinin ele alınarak ayrımcılığa sebep olan faktörlerin ortadan kaldırılmasına ve eğitim süreci içerisinde devam ettirilen kurgunun bozularak dönüştürülmesine yönelik uygulamaları içermektedir. Eğitim alanında toplumsal cinsiyet farkındalığı edinmenin önemi çerçevesinde bölümde, güncel çalışmalardan derlenmiş örneklerle konuya ilişkin genel bir bakış sunulmaktadır. Arıcı-Şahin, F. (2021). Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Eğitim. S. Kaymakcı, (Ed.), 'Kastamonu Eğitim' Araştırmaları Yıllığı (2021) içinde (235-246). Ankara: Pegem Akademi https://www.pegem.net/kastamonu-egitim-arastirmalari-yilligi-2021
Gaziantep Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 2021
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.
Çankaya Kadın Bülteni, 2021
Journal of Turkish Studies, 2014
The purpose of this study is to examine the visuals of the Turkish course and student exercise books which are studied in the schools by the allowance of the Ministry of National Education, Turkish Head Council of Education and Morality at middle schools (5th to 8th grades). The sampling of the study consists of twenty books which were distributed by the Ministry of National Education in the academic year of 2012-2013. The qualitative study included content analysis to analyze the data. The data were canvassed to determine "with whom, in what actions, in which places and with what objects" the child or adult figures of both genders were depicted in the visuals. The findings from the study revealed that men and boys are more apparent in the books examined and they are visualized in harmony with the gender stereotypes. Women are mostly represented by the roles like "mother, teacher, and nurse". These findings show that traditional gender roles are presented to the students in the Turkish course books and gender inequality is reproduced as a consequence. To avoid the negative effects of this, all the book writers, inspectors and teacher should pay close attention to the problem. Also further research is necessary to take the attention of those working and studying in the settings of teaching and learning.
Hacettepe Law Review, 2018
Kadın ve erkeğin iş gücü piyasasına birlikte katılmasıyla ailedeki çocukların bakımı sosyo-politik ve ekonomik bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim, refah devletlerindeki önemli politika alanlarından birisi iş-aile yaşamının uzlaştırılması ve bununla yakından bağlantılı olan çocukların bakım hizmetleriyle ilgili düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu düzenlemeler içinde ebeveyn izni önemli bir yere sahiptir. Bu makalenin amacı, dünyadaki başarılı uygulamaları dikkate alarak ebeveyn iznini, toplumsal cinsiyet eşitlik politikaları çerçevesinde değerlendirmektir. Makalenin temel argümanı, ebeveyn izninin, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik dönüştürücü sosyal politikalar içinde ele alınması gereken bir mesele olduğudur. Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi üzerine kurulu bir ebeveyn izni modeli, hem kadın-erkek eşitliğine hizmet etmekte hem de istihdam politikaları açısından olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Bunların yanında, ortaya çıkan yeni aile modelleri açısından da toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir ebeveyn izni modeli daha kullanışlıdır. Bu bağlamda, bu çalışma toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik bir ebeveyn izni yaklaşımını ortaya koymayı ve Türkiye’deki ilgili uygulamayı bu açıdan incelemeyi konu edinmektedir. Anahtar Kelimeler: Ebeveyn izni, analık izni, çocuk bakım hizmetleri, iş ve aile yaşamının uzlaştırılması, sosyal politika ve toplumsal cinsiyet. ABSTRACT The involvement of men and women in the labor market makes the issue of childcare a critical social- political and economical problem in the welfare regimes. Since then, welfare states develop social policies to achieve the reconciliation of work and family life, and to provide the childcare services. Among these policies, parental leave is crucially important. Therefore, the aim of this article is to examine the issue of parental leave as a gender equality policy considering various successful implementations across the world. The main argument is based on the idea that parental leave can be regarded as one of the transformative social policies to promote gender equality. The adoption of gender- sensitive approach in the formulation of parental leave helps to the enhancement of gender equality as well as the improvement of policies addressing women’s employment. In addition to them, this sort of approach in the implementation of parental leave is more transitable for the new emergent family types. Thus, the article intends to explain the principal characteristics of gender sensitive parental leave, and thereby to scrutinize the implementation of the parental leave in Turkey from a gender equality eye. Keywords: Parental Leave, maternity leave, childcare, reconciliation of work and family life, social policy and gender.
Journal of Turkish Studies, 2018
sergilediği söylenebilir. Dolayısıyla eğitimde toplumsal cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmaya yönelik bir takım düzenlemelerin, öğrencilerin algılarını değiştirebileceği görülmektedir. Bu değişim kadına yönelik olumsuz geleneksel yargı ve algının yıkılması yönünde etkili olacaktır.
Temelde iki cinsiyet kategorisi vardır; kadın ve erkek. Biyolojik cinsiyet bireyler arasındaki genetik, fizyolojik ve biyolojik farklılıkları ifade ederken, toplumsal cinsiyet ise cinsiyet farklılıklarının zamana, mekana, içinde bulunulan toplumun koşullarına göre toplumsal ilişkilere yansıması halidir. Toplum kadına ve erkeğe çeşitli görev ve sorumluluklar yükler. Bugün içinde bulunduğumuz modern (!) dünyada televizyon dizilerinde, filmlerinde, çizgi filmlerde, gündelik konuşmalarda, hatta masal kitaplarında bile toplumsal cinsiyet eşitsizliği sistem tarafından yeniden ve yeniden üretilmektedir. Ancak toplum, kadına ve erkeğe ait olduğu düşünülen bu görev ve rolleri içselleştirir. Bu içselleştirme süreci ise çocuklukta başlar. Hepimizin çocukluk yıllarında izlediği ve gayet masum olduğunu düşünülen çizgi filmler, okunan masal kitapları ne yazık ki yoğun şekilde cinsiyetçi ifadelerle doludur. Çocuklar bu masalları dinleyerek, bu çizgi filmleri izleyerek tam da sistemin istediği gibi davranmaya koşullandırılmaktalardır. Ancak bunun önüne geçilmesi için sağlıklı çözümler üretilebilir. Masal kitapları yeniden yazılabilir. Çizgi filmler yeniden düzenlenebilir. Dildeki cinsiyetçi söylemlere son verilerek ve medyadaki eşitsizlikçi ifadeler temizlenerek daha adil ve eşitlikçi bir dünya yaratılabilir. Buradaki temel problem yalnızca kadını değil, erkeği de kapsar. Toplum içerisinde, toplum tarafından yaratılan bu görev, rol ve sorumluluklar iki cinsiyet üzerinde de psikolojik hatta fiziksel baskılar yaratmaktadır. Ancak bireylerin, davranış biçimlerini içselleştirme durumu çocuklukta olduğu için, bu projenin odak grubunu okul öncesi dönem çocukları oluşturmaktadır. Eğitimin temelde aile içerisinde başladığı göz önünde bulundurulduğunda, çocuklarla birlikte anne ve babalarının toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitildiği bir proje bize daha " iyi " bir dünyanın kapılarını aralayabilir.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2017
Bu çalışmanın amacı, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) imzalanmadan önceki ortaokul Türkçe ders kitapları (1977-1979) ile yakın dönemde okutulan (2013-2014) ortaokul Türkçe ders kitaplarını toplumsal cinsiyet eşitliği açısından irdelemek, elde edilen bulguları yorumlamak daha sonra da her iki döneme ait bulguları karşılaştırıp değerlendirmektir. Bu amaçla altı ders kitabı belirlenmiştir. Kitaplar Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulu izniyle yayımlanmış olduğu için, resmî bir özelliği de mevcuttur. Araştırmanın veri analizi "içerik çözümlemesi" yöntemi ile gerçekleştirilmiş, örneklemdeki Türkçe ders kitaplarının görselleri ve metinleri belirlenen kategoriye göre analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, incelenen ders kitaplarının görsellerinde ve metinlerinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla farklı meslek rolleri ile sunulduğu belirlenmiştir. CEDAW öncesi ortaokul Türkçe ders kitaplarıyla yapılan karşılaştırmalarda genel olarak günümüz ders kitaplarının toplumsal cinsiyet eşitliği açısından olumlu bir gelişme gösterdiği belirlenmiştir.
In this study which aims to search the improvement processes of women’s progress in their academic careers and their participation in academy, an answer to the question “Is gender equality a fact or a dream?” within three terms is looked for: equality in the university entrance, equality in the distribution of men and women in the working areas in the university, and equality in the progress in academic career. The data of the research carried out in Akdeniz University is collected through two different ways; online questionnaire technique and in-depth interview. When the students’ university entrances are analyzed, women with 47 percent in bachelor’s level, 52 percent in master’s level, 42 percent in doctorate, 46 percent in total, come closer to the equality relatively. When students’ and academicians’ fields of study are investigated; gender segregation stands out rather than equality. While women as both students and also academicians concentrate on language and literature, education and social sciences which are regarded as “feminine”, men prefer such fields as science, engineering and agriculture. The most important issue in which equality in academy cannot be accomplished stands out as career advancement; representation of women in high positions appears to be a dream for the time being.
Türkiye sosyal araştırmalar dergisi, 2017
The concept of gender inequality can show its existence explicitly and implicitly ways in the textbooks which can be evaluated as an important sub-component of education within the context of education access and equality. The purpose of this study is to reveal gender inequality in the children's literature products in the 1-4th class Turkish language teaching textbooks. In this study, qualitative research model was adopted and document analysis was used in the process of data collection. The objective sampling method was used and four Turkish text books belonging to 1-4th classes which were taught within the academic year of 2016-2017 were taken as sample. Content analysis was done through visual and non-visual methods; textbooks were analyzed in terms of the incidence of gender, occupational distribution, family housework division, gender and emotional characteristics, gender and appearance, gender and language used, gender-free texts. In terms of the incidence of sex, it is seen that men are more involved in both images and texts than women. Approximately 30% of the texts have not been found to have a specific gender. Women are in the books with less occupational types than men. When we look at the relationship between domestic work division and gender, there are differences in the male and female work divisions. In books, gender outward appearance was more homogeneous than other areas. It has been determined that in books writers have been careful not to use sexist expressions. It has been seen that the personality traits of men and women cannot go beyond tradition. As a result of the study, even if there is a break in the axis of sexism in the textbooks, it is possible to say that there is a structure based on male supremacy.
Sosyal Bilimciler Gözüyle Sinop, Ed. Dr. Özgür Kıran, Ankara: Berikan Yayıncılık, 2018.
ÖZET Toplumsal cinsiyet, kadınlık ve erkeklik gibi kimlikleri roller, davranışlar ve beklentiler etrafında toplumsal olarak inşa eden bir kavram olmaktadır. Toplumsal cinsiyet rolleri açısından toplumda kadınlara iki kat daha sorumluluk yüklenmektedir. Bu roller ise, davranışlar ve beklentiler içerisinde kadınların görev düzenliliklerini akademisyenlikte farklı biçimde ortaya koymaktadır. Bu çalışma, akademik annelerin, bu görev düzenliliklerinin yanında fizyolojik, fiziksel ve nörolojik/kontrol engelliliği dışında kalan ve toplum tarafından sosyal eylemlerde kısıtlanma/engellenme durumu olarak ifade edilebilen sosyal engelliliği nasıl ve ne şekilde yaşadığını analiz etmeyi hedeflemektedir. Çalışmanın evrenini Sinop Üniversitesi, örneklemi ise Sinop Üniversitesi'nde çalışan kadın akademisyenler oluşturmaktadır. Çalışma, nitel araştırma yöntemi kullanılarak derinlemesine yapılandırılmamış görüşme tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada toplamda 8 kadın akademisyenle görüşmeler yapılmıştır. Katılımcılar; mühendislik, fen-edebiyat, eğitim ve spor bilimleri fakültesi öğretim elemanlarından oluşmaktadır. Ayrıca, çocuğu olmayan akademisyenlerin anneliğe bakışını anlamak için bir kadın akademisyenin görüşlerine de yer verilmiştir. Görüşmeler, katılımcıların gönüllülüğü esasına dayanmaktadır. Görüşmeler sırasında ses kaydı alınmış ve ses kaydı Word belgesine aktarılmıştır. Aktarılan verilerden oluşturulan kategoriler doğrultusunda, belirlenen temalar üzerinden bulgular incelenmiştir. Bu doğrultuda çalışma; 1) Annelik: "Kendi hayatından vazgeçmek", 2) Akademik Annelik: "En büyük problem zaman" 3) Çocuk, Bakıcı, Kreş: "Suçluluk duygusu" 4) İşbölümü: "Akademisyen bir eşim olsaydı beni anlayabilirdi", 5) Sosyal Engellilik, Gündelik Yaşam ve Sinop: "Sosyalleşmek iş ortamında arkadaşını görmek" olarak beş tema çerçevesinde betimlenmekte, anlamlandırılmakta, yorumlanmakta ve değerlendirilmektedir.
Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi
Amaç: Doğumdan itibaren roller kadın ve erkeğin yaşamını biçimlendirir, tarihsel süreç içinde değişim gösterebilir ya da kültürler arasında farklılıklar olabilir. Toplumsal cinsiyet farklılığı bu anlamda herhangi bir farklılıktan çok daha derin anlamlar kazanır. Bu çalışma erkek üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet algılarının değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Yöntem: Çalışma kesitsel tipte bir araştırmadır. Araştırmanın örneklemini Aydın ilinde bir erkek yurdunda barınmakta olan 267 öğrenci oluşturmuştur. Çalışmanın verileri anket formu ve toplumsal cinsiyet algısı ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmaya katılma kriterleri üniversite öğrencisi olmak, erkek olmak ve araştırmaya katılmaya gönüllü olmak olarak belirlenmiştir. Araştırmanın bağımsız değişkenleri kişisel bilgiler, bağımlı değişkeni Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği puanıdır. Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 19.98±2.55 olup; %52.1'inin ekonomik durumu orta düzeyde, %71.9'unun aile tipi çekirdek aile; %72.7'sinin annesi ve %49.4'ünün babası ilkokul ve altı eğitim düzeyine sahiptir. Öğrencilerin %88.8'inin annesi çalışmamakta, %74.2'sinin babası çalışmaktadır. Çalışmamızda ölçeğin Cronbach's Alpha değeri 0.908 olarak bulunmuştur. Verilerin değerlendirilmesinde; tanımlayıcı istatistiksel analizler, İki Örnekli T test, Anova, Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği Puanları ortalaması 89.04±16.67'dir. Çalışmamızda çekirdek ve tek ebeveynli aileye sahip olan, annesi çalışan öğrencilerin Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği Puanları ortalaması yüksek bulunmuştur. Sınıf, ekonomik durum, anne ve baba eğitim, baba çalışma durumu ile Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği Puanları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Öğrencilerin yaşları ile Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği Puanları arasında bir ilişki saptanmamıştır. Sonuç: Çalışmamızda çekirdek ve tek ebeveynli aileye sahip olan, annesi çalışan öğrencilerin toplumsal cinsiyet algılarının daha olumlu olduğu bulunmuştur. Bu sonuçlar doğrultusunda geniş aileye sahip olan ve annesi çalışmayan erkek öğrencilerin toplumsal cinsiyet algısı açısından ele alınması önerilebilir.
Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyete ilişkin bakış açıları, tutumları ve farkındalıkdüzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın evrenini Cumhuriyet Üniversitesinde öğrenip görüp Kredi Yurtlar Kurumunda kalan 7.200 öğrenci oluşturmaktadır. Rastgele örneklem yöntemine göre seçilen örneklem370 kişi olarak belirlenmiştir. Çalışmaya toplam 370 kişi katılmış olup 185 kişisi kadın ve 185 kişisi erkektir ve yaş ortalamaları 21,47'dir. Öğrencilerin % 62,1'inin aylık geliri 500 TL'den az, % 68,4'ü çekirdek aile tipine sahip ve % 43,5'i il merkezinde ikamet etmektedir. Öğrencilerin %68,9'u kadın ve erkeklerin eşit olmadığını, % 37,8'i bu eşitsizliğin toplum yapısından kaynaklandığını, %22,4'ü kadınların en büyük sorununun şiddet olduğunu ve % 73,8'i ise cinsiyet eşitliği için kadın ve erkeğe eşit miktarda görev düştüğünü belirtmiştir. Bu çalışma ile elde edilen sonuçlar göstermektedir ki; öğrencilerin çalışma yaşamı (Tablo 5), toplumsal yaşam (Tablo 6) ve aile yaşamı (Tablo 7) ile ilgili toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tüm görüşleri incelendiğinde, erkek öğrencilerin kız öğrencilere göre daha geleneksel bir bakış acısına sahip oldukları, evlilik yaşamı (Tablo 7) ile ilgili önermelerde kız öğrencilerin geleneksel bakış açısına sahip oldukları görülmektedir.
Journal of International Scientific Researches, 2018
Araştırmanın temel amacı okul öncesi öğretmen adaylarının toplumsal cinsiyet eşitliğine ve Türk eğitim sistemindeki yerine ilişkin bakış açılarını ortaya koymak ve bu konuda okullarda yaşadıkları deneyimleri betimlemektir. Bu araştırmada nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, Ankara'daki bir devlet üniversitesinde okul öncesi öğretmenliği bölümünde okuyan 16 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak görüşme yöntemi kullanılmıştır. Bunun için yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmış ve uygulanmıştır. Veriler içerik analizi tekniğine göre çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda beş tema belirlenmiştir. Bunlar, 'toplumsal cinsiyet eşitliğinin anlamı', 'toplumsal cinsiyet eşitliğine ve uygulanabilirliğine dair inançlar', 'okul öncesi eğitim kurumlarında toplumsal cinsiyet eşitliği/eşitsizliği ile ilgili karşılaşılan durumlar', 'Türk eğitim sisteminde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yeri' ve 'toplumsal cinsiyet eşitliği/eşitsizliği ile ilgili sorunlar için çözüm önerileri' temalarıdır. Okul öncesi öğretmen adayları Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam olarak uygulanamayacağını belirtmekle beraber toplumsal cinsiyet eşitliğine inandıklarını ifade etmişlerdir. Ancak öğretmen adaylarının toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili kalıp yargılarının olduğunu işaret eden söylemlerinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca üç erkek öğretmen adayından yalnızca birisinin, toplumsal cinsiyet eşitliğine gerçekten inandığı ortaya çıkmıştır. Okul öncesi öğretmenliği lisans programında toplumsal cinsiyet eşitliğine dair zorunlu bir dersin olmaması bir eksiklik olarak ortaya çıkmıştır. Araştırma sonucunda okul öncesi öğretmen adaylarının toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili kalıp yargılarının yıkılması; eğitim verecekleri çocukların toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik inançlarını olumlu yönde etkileyebilmeleri adına öğretmen yetiştirme programlarına bununla ilgili dersler eklenmesi ve öğretmenlere bu konuda hizmet içi eğitimlerin zorunlu hale getirilmesine yönelik öneriler sunulmuştur.
www.aileakademisi.org, 2020
Toplumsal cinsiyete dayalı politikalar “kadın merkezli” olarak yapılandırılmaktadır. Feminist kültürün kadın, erkek ve aile algısının niçin küresel bir tanımlama ve yaptırım ölçütü olarak alındığı tartışılması gereken önemli bir noktadır. TCE uygulamalarında çocuğun anne hakkına odaklanan politikaların üretilmemesi dikkat çekicidir. Çocuğun “anne hakkından” kısıp kadının “çalışma hakkına” verilmesi ise son derece manidardır. Toplumsal cinsiyet politikaları kadının haklarını, kadının doğası ve öznel koşulları üzerinden değil, “erkeklik” üzerinden tartışmaktadır. Erkeğe odaklanmış bu cinsiyetçi yaklaşım biçimi, hem kendi içinde paradoks taşımakta hem de kadının fıtratına uygun hakları elde etmesine engel olmaktadır. TCE argümanları kadını erkeğe karşı provoke ederek çatışmaya yöneltmekte, ailedeki güven ortamını sarsmaktadır. Hatta bu noktada çıkarılan yasalar kadını, kocasını şikâyet etmeye ve evden uzaklaştırmaya teşvik etmektedir.
DergiPark (Istanbul University), 2023
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, sağlık, ekonomi, eğitim, siyaset ve kadına yönelik şiddet alanlarına etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu sebeple, cinsiyetler arası eşitliğin sağlanarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması son derece önemlidir. Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği algılarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Kesitsel nitelikteki araştırmaya 360 öğrenci dahil edilmiştir. Araştırma verilerinin toplanmasında sosyo-demografik özellikleri belirleyen sorulardan oluşan kişisel bilgi formu ve "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ölçeği" kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde istatistiksel analiz paket programı kullanılmıştır. Verilerin skewnes, kurtosis, shapiro wilk ve histogram değerleri incelenmiş olup, normal dağılıma uymadığı için nonparametrik testler kullanılmıştır (Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis). Saha araştırması neticesinde elde edilen verilerin yorumlanmasında p<0.05 değeri anlamlı kabul edilmiştir. Üniversite öğrencileri toplumsal cinsiyet eşitliği açısından orta düzeyde eşitlikçi tutuma sahiptiler. Kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha belirgin bir biçimde eşitlikçi tutumlara, erkek öğrencilerin ise toplumsal cinsiyet rollerine karşı daha gelenekçi bir bakışa sahip oldukları belirlenmiştir. Üniversite eğitimi müfredatlarına toplumsal cinsiyet derslerinin eklenmesi, yapılacak tüm eğitim programlarına erkeklerin katılımının artırılması ve beraberinde bu durumu etkileyen sosyo-demografik özelliklerin incelendiği daha kapsamlı araştırmalar yapılması önerilmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.