Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
17 pages
1 file
Özgün İrade Dergsi, 2021
Özet Şiilik ve Alevilik köken itibariyle peygamberin amcasının oğlu ve damadı olan Hz. Ali'ye duyulan sevgi ve bağlılıktan doğmuştur. Kelime anlamı itibariyle yandaş, yoldaş ve dost gibi karşılıkları olan Şia, Hz. Ali'ye ve onun oğullarına bağlı olanları nitelemek için kullanılan bir sözcüktür. Şiiliğin uzun bir zamana yayılan tarihi ve geniş coğrafyalara ulaşan etkileri olmuştur. Bu nedenle zaman ve mekân faktörünün değişmesine bağlı olarak Takrib, İmamiye, Zeydiye, İsmailiye, Alevilik, Nusayrilik gibi farklı adlar ile anılmıştır. İslam dünyasında Şiilik ve Alevilik ile ilgili tartışmalar takribi VII. yüzyılda başlamıştır ve günümüzde hala sıcaklığını korumaktadır. Bir XIV. yüzyıl düşünürü olan İbn Haldun da, kendi döneminde devam eden bu tartışmalara kayıtsız kalmamış ve Mukaddime isimli kitabında Şiilik ile ilgili meselelere değinmiştir. İbn Haldun, Şiilik ile ilgili konuları hafif eleştirel bir tarzda; ama daha çok betimleyici bir üslupla ele almıştır. Bu çalışmanın ana eksenini İbn Haldun'un Mukaddime'de Şiilik ile ilgili dile getirdiği görüşlerinin tanıtılması oluşturmaktadır. Bu bağlamda, çalışmamızda ana kaynak olarak Mukaddime adlı eser kullanılmış olup yeri geldiğince farklı yazarların görüşlerine de atıfta bulunulmuştur. Abstract Shiism and Alawism originated from the love and loyalty felt for Hazrat Ali, the cousin and son-in-law of the Prophet. Having a meaning as a term of comrade, supporter and friend, Shia is a word used to define those having loyalty for Hazrat Ali and his sons. Shiism has a long story with a wide geographical feature. Therefore, depending on the factor of time and place, it was called as Taqrib, Imamiyah, Zaydiyah, Ismailiyah, Alawism, Nosayrism. Studies with regard to Shiism and Alawism in the Islamic world starting in almost 7th are still fresh in the current time. As a 14 th century thinker, Ibn Khaldun could not remain indifferently for these debates going on and mentioned about the topics related to Shi-isms in his book, Muqaddimah. Ibn Khaldun discussed the issues concerning Shiism in slightly critical way but rather in a descriptive method. The basic aim of the current study comprised of the introduction of the views with regard to Shiism in Muqaddimah of Ibn
IBN HALDUN'UN MUKADDİME'SİNDEKİ «ASABİYE» MEFHUMU
ULUSLARARASI EĞİTİM FELSEFESİ KONGRESİ-KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE EĞİTİM SORUNLARININ FELSEFİ BOYUTU , 2010
Bu bildiride, önce İbn Haldun hakkında kısaca bilgi verilecek, sonra onun tarih, asabiyet ve Umrân konusundaki görüşleri ana hatlarıyla ele alınacaktır. Takip eden bölümlerde ise, İbn Haldun’un din algısının niçin şu ana kadar çok fazla öne çıkarılmadığı tartışılacaktır. Devamla, onun din konusunda Mukaddime’de geçen temel fikirleri özellikle, felsefe ve bilimle karşılaştırmalı olarak işlenecektir. Çünkü din algısı bilinmeyen bir düşünürün din ve eğitim görüşlerini temellendirmek çok zor olduğu için önce onun din algısı incelenecektir. Bildirinin sonraki bölümlerinde ise bu fikri temele dayanarak, onun epistemolojisi, ilimlerin özellikleri ve eğitimöğretim etkinlikleri konusundaki görüşleri işlenecektir. Son aşamada da İbn Haldun’un yaşadığı döneme ait örneklerden yararlanarak din eğitimi ve öğretimiyle ilgili hangi yöntem ve teknikleri önerdiği ortaya konacaktır.
ÖZET Medeniyetlerin ortaya çıkması için gerekli bazı şartlar bulunmaktadır. Toplumlar, bilimsel gelişme, şehirleşme, sanat ve estetik konusunda yeni ürünler ortaya koyabilme ve bütün bunları yapacak insan ve toplum yapısının oluşması gibi aşamaları geçtikten sonra medeniyet anlamında önemli yol katetmiş olurlar. Bütün bu şartların oluşması da yüzyıllara yayılan bir zaman gerektirmektedir. Farklı insan toplulukları arasındaki mücadele tarih boyunca devam etmiştir. Askerî, siyasi, bilimsel-teknolojik üstünlük ve insanların moral gücü gibi faktörler bu mücadelede üstün gelmek için önemli rol oynamaktadır. Bütün bunlara destek olacak coğrafî ve sosyal diğer etkenlerin bir araya gelmesiyle gerçek anlamda başarı ortaya çıkmaktadır. İbn Haldun, mağlup milletlerin bütün bu faktörleri göz ardı ederek galipleri giyim-kuşam ve günlük hayatta kullanılan eşyalar yönünden taklit ederek galiplerle aynı seviyeye gelme gibi anlayışa kapıldıklarını ifade etmiştir. Ona göre, böyle yaparak galipler gibi güçlü ve zafer kazanacak seviyeye gelinemeyecektir. Yani bu iş galipleri taklit ile mümkün değildir. Diğer yandan toplumların kendilerinden üstün gördükleri milletleri taklitleri aynı zamanda kendi benliklerinden uzaklaşma ve toplumsal kimliğin yok oluşu anlamına da gelmektedir. Günümüzde Batı toplumu karşısında başta bilim ve teknoloji olmak üzere birçok alanda geri kalan ve Batılıların üstünlükleri karşısında çıkış yolları arayan birçok toplum, İbn Haldun'un işaret ettiği taklit ile kendilerine çıkış yolu bulmaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak bütün dünya gönüllü-gönülsüz Batı kültür ve medeniyetinin istilasına maruz kalmıştır. Bu haliyle Batı medeniyeti dünyadaki diğer medeniyetleri adeta esir almış, hemen her yerde hayatın her alanına hükmeder hale gelmiştir. Yani Batı medeniyetinin ortaya koyduğu değerler tartışmasız olarak dayatılmış ve diğer yandan insanlar da bunu gönüllü olarak almaya koşar hale gelmişlerdir. Özellikle son yüzyıllarda günden güne baskısını artıran Batı medeniyeti değerlerinin taklidi ve bunun tek çıkar yol olarak görülmesi dünyanın Bu çalışma, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, 'Uluslararası Medeniyet Kongresi (Medeniyetlerin Dünü, Bugünü, Yarını)'nde sunulan " İbn Haldun ve Medenileşmeyi Taklit Sanma Olgusu " başlıklı tebliğin gözden geçirilerek yeniden düzenlenmiş şeklidir.
As a historian Ibn Khaldûn is widely known as true founder of modern sociology, history of civilization. In this thesis questions like: “How and why societies form a government, a state and constitute a law system in the light of Ibn Khaldûn’s vision?” will try to be answered. For this purpose, firstly asabiyye term will be explained and then the forming process of state will be explained as with evolution process from nomadic society to urban society. Then Ibn Khaldûn’s political and judicial ideas will be explained with their connections. After that the law system which was in use in Ibn Khaldûn’s era will be analyzed and its position in ‘state and society affairs’ will be tried to determine.
İBN HALDUN'UN MUKADDİME'SİNDE ÖĞRENME Cemil ORUÇ
VII. Uluslararası Sempozyum İdealden Gerçeğe Toplum, Siyaset Ve Ekonomi, 2018
Macit Fahri’nin anti-Helenist ansiklopedist ve tarihçi olarak tanıttığı Tunuslu İbn Haldun Mukaddime adlı eserinde felsefeye yönelttiği eleştirinin çok ciddi bir felsefî formata sahip olması ve kendi içinde tutarlılık göstermesi bizi onun özellikle din konusundaki bazı görüşlerini din algısı ve felsefesi başlığı altında ele alma konusunda yüreklendirmiştir. Ancak İbn Haldun pek çok yönden değerlendirilmiş, hakkında çok sayıda eser yazılmış olmasına rağmen, din algısı ve din felsefesi konusundaki görüşleri çok fazla araştırma konusu yapılmamıştır. İbn Haldun’un din algısı bir bütün olarak ne Doğu ne de Batı’da hakkıyla ele alınıp değerlendirilmiştir. Çeşitli sebeplerden araştırmacılar bu konuya yeterince ilgi göstermemiş ve bu konuda ihmal davranmışlardır. Bu ihmalin makul gözüken ilk sebebi İbn Haldun’un Mukaddime’siyle özdeşleşen görüşlerinin dinle direk ilgili olmaması ve daha çok toplum, devlet, siyaset, ilim ve eğitim-öğretim gibi konuları içermesidir. Ancak kanaatimize göre bunun en önemli sebebi onun din algısı ve dini hareketlere yönelttiği ciddi eleştirilerdir. İşte bu bildiride onun bu ihmal edilen din algısını ve dini hareketlere yaklaşımını anlatmaya çalışacağım.
Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
Henüz hicri ilk yüzyılda Kuzey Afrika’nın tamamını fetheden Müslüman Araplar, Afrika ile yetinmemiş oradan İber Yarımadasına geçerek bugünkü İspanya topraklarının tamamına İslam’ı taşımışlardır. Yaklaşık sekiz asırlık Endülüs medeniyeti içerisinde pek çok alanda olduğu gibi edebiyat sahasında da Müslümanlar başarı göstermişler ve büyük şairler çıkarmışlardır. Bunlardan önemli bir isim olan İbnü'l-Haddâd (öl. 480/1087), edebi sanatları kullanmaya önem vermesi, Hristiyan bir rahibeye aşkını gazelleriyle dile getirmesi, Endülüslü olmasına rağmen Doğu Arap şairlerin yöntemini devam ettirmesi gibi pek çok açıdan dikkate değer bir şairdir. Bu çalışmada şairin divanı söz sanatları ve içerik bakımından incelenmiştir. Makalede daha ziyade kendisini mümtaz kılan yönleri ön plana çıkarılmış ve dikkat çeken yönleri incelenmiştir. Hristiyan bir rahibeye âşık olan fakat onunla evlenme imkânı bulamayan bir Müslüman şairin aşkını nasıl dile getirdiği özellikle irdelenmiştir. Söz sanatlarını kullanırken ne kadar tekellüften uzak olduğu üzerinde durulmuştur. Nesîbden methiyeye geçerken tehallus sanatında estetik kaygıları ne denli gözettiğine dair örnekler daha fazla ele alınmıştır.
Hicri ikinci yüzyılın başında (yaklaşık 102/724) yılında dünyaya gelmiş olan Ebu Muhammed Abdullah İbnü‟l-Mukaffa ed-Dadeveyh İran asıllı mütercim, edebiyatçı ve kâtip biri olarak tanınmaktadır. Bedevi kabilelerden fasih Arapça öğrenmiş olan İbnü‟l-Mukaffa, döneminin Arap, Fars, Hint, Yunan kültürleri hakkında derin malumat sahibidir. İbnü‟l-Mukaffa başta Basra olmak üzere çeşitli merkezlerde kâtiplik yapmış 142/759 tarihinde öldürülmesine yakın yıllarda Müslüman olmuştur. İbnü‟l-Mukaffa Emevilerden Abbasilere geçiş döneminde yazdığı telif ve tercüme eserlerinde Arap, Fars, Yunan ve Hint kültürlerini bir araya getirmiş, döneminin siyasi ve kültürel kazanımlarını Abbasilerin hizmetine sunmuştur. Kelile ve Dimne, Siyeru’l-müluk, Kitabu’l-âyin gibi İslam edebiyatını etkileyen çevirilerinin yanı sıra el-Edebü’l-kebir, el-Edebü’s-sağir, Risaletü’s-sahabe gibi telif eserleri bulunmaktadır. İbnü-l-Mukaffa‟ın eserleri, İslami ilimlerin oluşum aşamasında yazılmış olmasından dolayı, ilgili dönemi aydınlatmak açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle Risaletü’s-sahabe, dönemin ilim anlayışı, problemleri ve çözüm arayışları konularında önemli ipuçları vermektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
International Ibn Khaldun Symposium / Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu, 2013
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2019
Bayburt Üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi, 2021
Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu, 2015
İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, 2016