Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, International Journal of Russian Studies Uluslararası Rusya Araştırmaları Dergisi ISSN: 1307 – 3419, Kayseri – TÜRKİYE Volume 7/2 July 2014 p. 36-46 www.radtr.net
Anadolu Selçukluları İzzettin Keykavus I, Alaeddin Keykubat I ve Gıyasettin Kevhüsrev II devirlerinde yaşayan Şeyh Turesan Veli, o dönemde Kayseri İncesu’da kurduğu eğitim-öğretim kurumu zâviye ile eğitime büyük katkı sağlamıştır. Dönemin devlet yönetimince de desteklenen şeyhi olan Turesan Velî’ye I.Alaeddin Keykubad’ın eşi Mahperi Hunat Hatun, Tekke Dağı Durağım mevkinde bugün de ayakta bulunan tekke veya zaviyeyi yaptırmış ve etrafındaki geniş araziyi de vakıf yaparak kendisine ve kendisinden sonra devam edecek tarikatına bağışlamıştır. Bu makâlede Şeyh Turesan Veli’nin hayatı, zâviyesi ve işlevi anlatılmaktadır.
Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu Anısına) Ordu, 2012
Klâsik Türk edebiyatı temsilcilerinin biyografileri ve eserleri hakkında bilgi veren tezkirelerin bir işlevi de yazıldıkları devrin edebî özellikleri ve edebiyat teorisi kavramları hakkında önemli ipuçları barındırmasıdır. İlk olarak Prof. Dr. Atabey Kılıç’ın değindiği bu husus, Tezkire Terimleri Sözlüğü Projesi hedefiyle Rızâ Tezkiresi’nden hareketle taslak hâline getirilmiş; çalışmada devrin edebî anlayışı, şiir tarzları ve şâir nitelikleri konusundaki kavram ve terimler incelenerek tasnîf edilmiştir. Çalışmamızda, on altıncı yüzyıl tezkirelerinden Ahdî’nin Gülşen-i Şu’arâ’sı bu doğrultuda ele alınacak; tezkirede yer alan kavram ve terimler tasnîf edilerek Tezkire Terimleri Sözlüğü Projesi’ne katkıda bulunulmaya çalışılacaktır.
IV. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU-NİĞDE ÖMER HALİS DEMİR ÜNİVERSİTESİ, 2017
Kayseri'nin İncesu ilçesi Tekke Dağı mevkiinde yer alan Şeyh Turesan Zaviyesi, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad'ın ilk eşi Mahperi Huand Hatun tarafından oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in saltanat günlerinde (1237-1246) yaptırılmıştır. Zaviyenin giriş kapısı üzerinde yer alan inşa kitabesi, bilinmeyen bir tarihte yerinden düşerek parçalanmış bu nedenle üçüncü satırının bir bölümü yok olmuştur. Kitabenin yok olan bölümünde yapının bani adının yazılı olduğu, kitabe metninden anlaşılsa da Mahperi Huand Hatun'un adı kitabede yer almamakta, yapının 1489 tarihli vakfiyesinden öğrenilmektedir. Bu vakfiyeye göre Mahperi Huand Hatun, yapıyı, ilk mütevellisi olan Şeyh Turesan adına yaptırmıştır. Şeyh Turesan için yaptırılan, zaviye, plan ve mekân kurgusu bakımından dikkat çekici bazı özellikleri barındırmaktadır. Özellikle girişin açıldığı " L " biçimli sofanın uzun kenarının bir eyvanla nihayetlenmesi, eyvan zemininin sofa zemininden daha yüksek kotta yer alması, sofaya odaların açılması, bu odalardan birinin mescit bölümünü oluşturması, yapının ev mimarisini temel alan bir düzende inşa edilmiş dini içerikli sivil bünyesini açıkça ortaya koyar. Sofanın genel olarak tonozla örtülmesine rağmen bir bölümünde simgesel işlevli olduğuna hiç kuşku bulunmayan çok küçük çapta bir kubbeye yer verilmesi, bu kubbenin hemen altında yer alan merdivenle yapının çatısına çıkılması, yapıyı mimari kuruluş ve plan olarak dönemin diğer zaviyelerinden farklı kılar. Anahtar Kelimeler: zaviye, Şeyh Turesan, Mahperi Huand Hatun. Sheikh Turesan Zawiya At Kayseri-Incesu ABSTRACT Sheikh Turesan Zawiya was built by Mahperi Huand Khatun who is the first wife of Anatolia Seljuk Soltan Aleaddin Keykubad in the time of II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) which is located in Kayseri İncesu region and today known as Tekke Mountain. Building inscription was on the entrance door, in unknown time it had been fall from there and a part of the third verse is missed today. Mahperi Hatun's name is no on the epitaph but in the missing part of the epitaph, it can understand that the name of the endow person and foundation record which is dated to 1489. According to the foundation record, Mahperi Huand Khatun was built the Zawiya on behalf of Sheikh Turesan. Sheikh Turesan Zawiya has some notable features in point of plan and format ion of the space. Especially, L shaped hall is ended with iwan. The high level of iwan floor, opening rooms to the hall, this rooms creating the one part of a masjid is important and this features put forth the civil properties of the building that actually Zawiya is a holy place but here, its architectural features based on domestic architecture. Hall is cover with vault and it as a small religious dome. There is a stair under this small religious dome and stairs has been used for go to the roof. These features make different Sheikh Turesan Zawiya in point of plan and formation of the space compare with the other Zawiyas which is dated to same period.
Kastamonu is a city where is very substantial not for only many Turkish architectural monuments, but also for Ottoman gravestones. The gravestones of Kastamonu appear in different graveyard of the city as well as in the hazires, burial area reserved for special people especially in mosques or sufi lodges, in the social complexes. The most important hazire among the hazires of the city center, both in the sense of quality and quantity, is doubtless the Hazire of Sheikhs Saban-ı Veli Social Complex. In it there are many gravestones, which were dated to 18. and 20. centuries. In this paper will be introduced not all of the gravestones in the hazire, but only a special group which have different specialties as form. The most important side of the ornament and form characteristics of Ottoman gravestones is the gravesides. The gravesides keep informed us about things as social-economic condition, job, family, tariqah (cult) etc. of the person in the grave. On the 15 gravestones in the Hazire of Sheikh Saban-ı Veli Social Complex there are tāj-ı sharīfs, which are the symbols of Halwatiyya Tariqah. These tāj-ı sharīfs are the four terks and forty branched ones of branched tājs, which symbolize perfect human being or total being. The gravestones in this paper, which end with tāj-ı Sabaniyya, will be examined according to Art History methods and the identity, writing and ornament characteristics will be introduced in details.
Erciyes University Journal of the Institute of Social Sciences, 2015
Thorstein Veblen (1857-1928), Amerika’nın ürettiği en bilinen ve etkili sosyal düşünür ve eleştirmenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. İlk kez 1899’da yayımlanan kitabı “The Theory of The Leisure Class” (Aylak Sınıfı Teorisi) adlı eserinde Veblen, tüketimin gösteriş amacı ile de yapılabildiğini ileri sürmüş, toplum-ekonomi arasındaki ilişkiyi sınıfsal farklılaşmalara da dayandırmıştır. Bu çerçevede Veblen, gösterişçi tüketimin üst sosyal sınıf ve bunlara benzemeye çalışan diğer sınıflar tarafından gösteriş amaçlı olarak yapılan alışverişler olduğunu belirtmiştir. Veblen’in yaşadığı dönemden bu yana genel olarak toplumsal dünyanın ve daha özgül olarak tüketim dünyasının büyük ölçüde değiştiği açıktır. Ancak bugünün aşırı-tüketim dünyasına dair bir bakış açısı kazanmak için Veblen’in fikirlerini tekrar etmek önemli bir referans noktasıdır. Bu hususlar dahilinde bu çalışmanın amacı, “gösterişçi tüketim” kavramının Veblen’in bahsettiği çerçeveden günümüz koşullarında nasıl bir boyut kazandığını anlamak olacaktır.
Küreselleşme, iletişimin küresel düzeyde ve hızlı akışını, ulusal pazarların dış ticarette serbestleşmesini, sermayenin serbestçe dolaşımını, tüm bunların sonucunda sınırları olmayan pazar kavramını ve uluslararası anlamda rekabeti beraberinde getiren kaçınılmaz bir süreçtir. Küreselleşmeyle birlikte çeşitli alanlarda ortaya çıkan değişimler birçok sektör gibi turizm sektörü üzerinde de olumlu ve olumsuz etkilere sahiptir. Uluslararası turizmi küreselleşmeden etkilenen edilgen bir süreç olarak değerlendirmektense, küreselleşme ile karşılıklı etkileşim içinde olan bir olgu olarak değerlendirmek daha doğudur. Çalışmada küreselleşme sürecinin uluslararası turizm üzerindeki çeşitli sosyal, ekonomik, politik ve hukuki etkileri incelenerek, küreselleşme ve uluslararası turizm arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır. Uluslararası turizm olgusunu incelemek ve iki kavram arasındaki ilişkiyi net şekilde ortaya koymak, iki kavramı daha iyi anlamak ve gelecekteki eğilimleri daha net görebilmek açısından önemlidir. Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, uluslararası turizm, destinasyon, iş turizmi.
KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE ŞUHÂNE TARZ, 2023
Şûh kavramı "hareketlerinde serbest, açık saçık, arsız, neşeli, oynak ve güzel sevgili" anlamlarına gelmektedir. Şuhâne tarz ise kadın ve kadın güzelliğini pervasız ve alenî anlatımlarla konu alan manzumelerin klasik şiirdeki karşılığı olmaktadır. Bu kavramda sevgilinin güzelliğinden ve ona duyulan afrodizyak duygulardan bahsedildiği görülmektedir. Klasik Türk şiiri, sevgilinin pek çok nitelikleri yanında, bu tarz özelliklerine de değinmiştir. Bu şûh söylemleri şöyle sırlamak mümkündür: Sevgilinin kendini âşığa çekincesizce bırakması, âşığını kur ve işvelerle vuslatına çağırması, bir bezm ya da "hane"de birkaç kadehle âgûşa kolaylıkla kendini bırakması, mahbub olarak da belirmesi ve hamamda sim tenini aleni olarak sergileyebilmesi. Bu şûhluk, klasik estetiğin çizdiği sınırlarda asla bayağılaşmadan ilerlemektedir. Çünkü bu tarz söylemlerde cismanî unsurlar nesnelere verilerek sevgilinin masumiyeti korunmaktadır. Bu tarzda âşık, sevgiliyle "hane"sinde ya da yatakta dudak dudağa/lebâleb, göğüs göğüse/sîne-be-sîne halde bulunduğu tahayyül ve tasavvurunu pervasızca dilendirebilmektedir. Şarap ve bahar da bu şûhluğun ifadesinde vesile olmaktadır. Hoca Dehhanî'den başlayarak pek çok şairin şûh söylemleriyle geliştirdiği bu tarz, Nedîm'le zirvesini bulmuştur. "Nedîmâne tarz" olarak da adlandırılan bu şiirsel söylemin Nedîm'e ulaşan çizgide çok zengin örnekleri bulunmaktadır. Hikmetli ve irfanî nitelikte şiirler söyleyen şairlerin bile şûhluk içeren manzumeler yazarak bu tarza katkı verdikleri görülmektedir. Bu kitap Şuhâne Tarzı tek ve müstakil olarak ele alan ilk çalışma olması dolayısıyla önem arz etmektedir. Kitabevi yayınları arasından çıkan kitap alana önemli katkılar sağlayacak boyuttadır. https://www.kitabeviyayinlari.com/product/search?q=erdem+sevimli&s=7
Her hakkı saklıdır. Yazarından ve yayınevinden yazılı izin alınmaksızın bu kitabın fotokopi veya diğer yollarla kısmen veya tamamen çoğaltılması, basılması ve yayınlanması yasaktır. Aksine davranış, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince, 5 yıla kadar hapis ve adli para cezaları ile fotokopi ve basım aletlerine el konulmasını gerektirir.
Türkiyat Mecmuası, 2017
Nizâmî-yi Gencevî'nin (1141-1209) 12. yüzyılda Farsça olarak yazdığı Husrev ü Şîrîn adlı mesnevînin en iyi diyebileceğimiz Türkçe tercümesi Şeyhî'nin 15. yüzyılda yaptığı tercümedir. Bu mesnevînin Türkçeye ilk tercümesi 14. yüzyılda Harezm Türkçesi ile Kutb adlı bir şair tarafından yapılmış, daha sonra aynı yüzyılda Fahrî tarafından bu kez Eski Anadolu Türkçesiyle, yine Nizamî'nin eseri esas alınarak tercüme edilmiştir. İki tercümenin de bugün elimizde biri Bibliothéque National de France, diğeri Staatsbibliothek zu Berlin'de olmak üzere toplamda bilinen iki nüshası bulunmaktadır. Doktora tezi olarak çalıştığımız Şeyhî'nin Hüsrev ü Şîrîn adlı tercüme eserinin ise yurt içi ve yurt dışında olmak üzere toplamda yüzün üzerinde nüshası mevcuttur. Araştırma ve incelemelerimiz sonucunda sadece yurt dışında toplamda 18 farklı kütüphanede 70 adet Şeyhî'ye ait Husrev ü Şîrîn mesnevîsi saptanmıştır. Yazımızda yurt dışındaki kütüphanelerdeki nüshalar tek tek tanıtılıp özellikleri ortaya konmaya çalışılacak, bu vesileyle yurt dışındaki yazma eser kütüphaneleri hakkında da bilgi verilecektir. Anahtar kelimeler: Husrev ü Şîrîn, Şeyhî, yazma eser, nüsha, yurt dışındaki yazma kütüphaneleri ABSTRACT The best Turkish translation of Husrev u Shirin written as Persian by Nizamî-yi Gencevi (1141-1209) in 12th century might be said Sheyhi's translation. The first translation of the text to Turkish language was made by Qutb with Khorezm Turkish in 14th century. After Qutb, Fahri also translated it to Old Anatolian Turkish as based on Nizamî's work in the same century. These two texts have one each manuscript which we know, one is at the Bibliothéque National de France, and the other is at the Staatsbibliothek zu Berlin. The text of Husrev u Shirin written by Sheyhi which we study as Phd dissertation has totally more than one hundred copies in country and outside the country. 70 manuscritpts of Husrev u Shirin who belongs to Sheyhi was founded in18 different libraries in only out of country during the study. In this article, we try to give information about manuscripts of Husrev u Shirin in the libraries abroad and also give some information about these libraries.
Prof. Dr. Ensar Aslan’a Armağan, Fenomen Yayınları, s.353-370., 2022
Bir mekâna dair anlatılar sadece o mekânın fiziksel olarak var olmasıyla ilgili değildir. İnsan belleğinde yer alması, kutsal bir mekân ise ritüellerin sürdürülmesi ve geleceğe aktarılmasıyla da ilişkilidir. Dolayısıyla insanın varlığı ve insana dair olanın önemi ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, “gündelik hayat” kavramı merkeze alınarak Mardin yöresinde Şeyh Şaran’a ait olduğuna inanılan üç kutsal mekâna ait kült ve anlatılar değerlendirilecektir. Çalışmada toplum arasındaki bağları güçlendiren “gündelik hayat” kavramı, Şeyh Şaran tepesine yapılan ritüelistik yolculuk temelinde ele alınmıştır. Simmel’in “toplumu” ele alışından hareketle konuya yaklaşmak yerinde olacaktır. “Toplum da tıpkı organik bir beden gibi kendisini oluşturan unsurlar, yani bireyler arasındaki etkileşimlerden oluşur.” (Başdaner, 2020: 72) der. Bu yaklaşım Simmel’in, toplumun etkileşimsel bir yapıya sahip olmasını vurgulaması açısından önemlidir. Kaynak kişilerin mekâna dair anlatıları, anlatıların deneyim ve kültürel belleğin sürekliliğiyle ilişkilendirilmesi konuyu toplumsal bir düzlemde ele almayı sağlamaktadır. Bu etkileşimler temelde insanların dinsel, ahlaki, cinsel vb. birçok amaçla kurdukları ilişkilerden oluşur. Bu açıdan bakıldığında toplum, “statik ve sui generis (kendine özgü)” bir kendilik olmaktan ziyade, unsurların arasında sürekli yeniden kurulan bağların akışının şekillendirdiği bir oluşumdur. (Başdaner, 2020: 73). Şeyh Şaran’a ait tüm anlatı ve ritüeller de toplumun sürekli yeniden kurulan bağlarını hem şekillendirmekte hem de korumaktadır. Kutsalı korumanın halk arasında refleksi olarak değerlendirilen anlatı geleneğinin bu işlevsel yönü “gündelik hayat” kavramsal yaklaşımı ve kaynak kişilerin anlatımı esas alınarak çalışmanın teorik çerçevesi oluşturulacaktır. Kutsiyet atfedilenin korunması esnasında toplumun reflekslerinin, ritüellerinin ve anlatıların sürekliliğine katkıları da mekân, kült ve anlatı ilişkisi üzerinden okunacaktır. Söz konusu mekânlar; Mardin merkezde Kayacan sitesinin yakınlarındaki tepe, Kabala’da1 bir bahçe ve Savur ilçesinde bulunan Şeyh Şaran dağıdır.
ŞUHANE TARZ BAĞLAMINDA KLASİK ŞİİRDE VUSLATIN SERENCAMI, 2021
Klasik şiirde sevgili bağlamında değinilen hususlardan biri de ona karşı duyulan kavuşma, yani vuslat hissidir. Böyle bir his, ulaşılamayan sevgilinin şahsında vuslatı bir ıstırap hissinin verdiği hoşnutluk duygusuna dönüştürürken, buna paralel olarak farklı bir vuslat tasavvurunun da geliştiği görülmüştür. Bu vuslat tasavvur ve tahayyüllerinde sevgili biricik ve ulvî niteliğinden bir nevi soyutlanmış, beşerî, kanlı, canlı vasıflarıyla belirmiştir. Bu ikinci vuslat tasavvurunda şuh nitelikler bulunmaktadır. Bu nitelikler beşerî sevgilinin şahsında vuslat olgusunu, ulaşılamayan niteliğinden ayırarak bir nevi realiteye dönüştürmektedir. Çünkü bu vuslatta sevgili; âşığına vadettiği kavuşmayı onun hanesine gelerek ya da onunla sıklıkla görüşerek yerine getirmekte, ayrıca sevgilinin âşığıyla sürekli yan yana bulunduğu da görülmektedir. Bu durum, âşık ile maşuğun kavuşma çizgisinde yer alan “vuslatın serencamı”dır. Sevgiliyle mesafelerin kaldırılarak yakınlaşıldığı anlaşılan bu vuslat terennümleri, sevgiliye yöneltilen bazı uçarı söylemleri de içermektedir. Klasik şiirde bunlar, şuhâne vuslat terennümleri olarak pek çok şair tarafından ele alınmış ve işlenmiş hâldedir. Bu çalışmada vuslatın söz konusu serencamı, şuhâne tarz bağlamında mukayeseli olarak incelenmiştir. Bu mukayeseler vuslat öncesi/hazırlık, vuslat anı ve vuslat sonrası olmak üzere üç başlık altında ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Şuhane tarz, vuslat, serencam, klasik şiir
Mim Yayınları, 2020
Tarih Araştırmaları V, 2022
2011 yılında başlayan olayların ardından dünya kamuoyunun ilgisi Suriye’ye yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin en uzun sınır komşusu olan Suriye, tarihi süreçte uzun yıllar Türk idaresinde huzurlu yaşayan, Türkiye’nin sosyal ve kültürel temasının sık olduğu ülkelerdendir. Bugün olduğu gibi geçmişte de coğrafi konumu Ortadoğu’da boy göstermek isteyenleri Suriye hâkimiyetine zorunluluğuna yönlendirmiştir.
SÜNBÜLZÂDE VEHBİ'NİN GAZELLERİNDE MEYHÂNE VE MEYHÂNEYE AİT UNSURLAR, 2016
Öz Divan şiiri, gerçek hayatta karşılaşılan ve ruh dünyasında yeri olan her türlü olayı, kavramı, bilgiyi geniş bir şekilde içerisine alır, üç dilin imkânlarından yararlanarak işler, zengin bir estetik değer katar ve kullanıma kazandırır. Ayrıca Divan Edebiyatı şairleri, günlük hayat sahnelerini, gördükleri reel unsurları kendi zihinlerinde belagatın imkânlarını kullanarak ve muhayyileleri yardımıyla işlerler. En olmadık sıradan sayılabilecek bir metaforu bile şiirlerinde görebiliriz. Bunu yaparken ele aldığı metaforu değiştirme yoluna gitmeden günlük hayattan akisleriyle şiirlerinde yer verir. Bundan dolayı rahatlıkla, Divan Edebiyatı gerçeklikten kopuk değildir, bilakis gerçek hayata dayanır diyebiliriz. Bu makalede de on sekizinci yüzyıl şairi Sümbülzâde Vehbî'nin Divan'ındaki gazellerinde yer alan-Divan Edebiyatı şairlerinin en sık kullandığı-meyhane kavramı ele alınmış, meyhanede bulunan unsurlar Divan'daki gazellerden seçilen örnek beyitlerle belirtilmiştir. Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Edebiyatı, Meyhane, Sümbülzâde Vehbi, Gazel. Abstract Divan Literature includes every phenomenon and every notion and every knowledge in life that has a place in spirit, and process these using the three languages, adds aesthetic value and makes it ready to use. Besides, the poets of Divan Literature process daily life situations in their minds using their imagination. We can see even the most ordinary metaphors in their poems. While doing this, they wouldn't change the metaphor and use it with its reflections in daily life. Thus, Divan literature is not isolated from reality. In this article, tavern and properties related to tavern-often used by Divan poets-in ghazals of 18 th century poet Sünbülzâde Vehbi were discussed and the properties in tavern were shown on couplets chosen Keywords: Classical Turkish Literature, tavern, Sümbülzâde Vehbi, Ghazals. GİRİŞ Sanatkârlar her dönemde eserlerini meydana getirirken döneminin yaşayışına ait gelenek-görenek, örf-adet, yaşayış şekilleri, günlük hayata dair eşyaları kullanarak eserlerine şekil vermişlerdir. Divan şairleri de eserlerini oluştururken kendi duygu dünyasını döneminin birçok unsurlarını kullanarak kâğıda dökmüşlerdir. Klasik Türk Edebiyatı uzun bir dönem halka hitap etmediği ve yüksek zümreye hitap ettiği gerekçe gösterilerek eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Fakat son dönemlerde yapılan araştırma ve incelemelerle bu edebiyatın sanıldığı gibi sadece yüksek zümreye hitap etmediği, aksine halkın yaşayışlarını şiirlerde sıklıkla kullanıldığı görülmüştür. Fakat bunları kullanmaktaki amacı toplumun yaşantısını şiirlere yansıtmak değildir. Zaten Divan Edebiyatı'nın da yaşantıyı yansıtma gibi bir amacı yoktu. Fakat hayatı ve günlük unsurları beyitlerde görmek mümkündür (Çakır, 2011: 105-124). Bu çalışmada öncelikle Sünbülzâde Vehbi'nin yaşantısı hakkında bilgi verip daha sonra gazellerinde yer alan meyhane ve meyhaneye ait kavramların beyitlerde kullanımını göstermeye ve o sosyal hayatın o dönemine ait kimi izleri görmeye çalışacağız. I. SÜNBÜL-ZÂDE VEHBÎ EFENDİ 1 1. Hayatı Asıl adı Mehmed bin Râşid bin Mehmed olan şairin mahlası Vehbî'dir. Osmanlı'nın sancağı olan Maraş'ın Sünbülzâdeler adıyla bilinen köklü bir ailesine mensuptur. Eski kaynaklarda doğum tarihiyle ilgili bilgi bulunmayan şairin 1718 yılında doğduğu tespit edilmiştir (Beyzadeoğlu, 2000: 13). Vehbî'nin doğumundan itibaren Maraş'ta ne kadar kaldığı bilinmiyor. Çocukluğunun ve gençliğinin bir kısmını Maraş'ta geçiren Sünbül-zâde Vehbî Efendi memleketinde mükemmel bir tahsil gördükten sonra kendisine şöhret kapılarını açacak olan İstanbul'a gelmiştir. Yazdığı tarihler ve kasideler sayesinde devrin önemli şahsiyetlerinin meclislerine kadar girdi. İstanbul'daki eğitim hayatı ve kadılık mesleğine ne zaman başladığı hakkında kaynaklarda bir bilgi bulunmamaktadır. Sarayda tesis ettiği güven neticesinde ve Farsçaya olan vukûfiyeti de göz önüne alınarak Bağdat valisi Ömer Paşa ile 1189 (1775)'te Basra'yı kuşatarak Doğu Anadolu'yu yağmalattıran İran hükümdarı Zend • Okt., Abant İzzet Baysal Üniversitesi; Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi. 1 Sünbül-zâde Vehbî'nin hayatı hakkındaki bilgilerde Ahmet Yenikale'nin Sünbül-zâde Vehbî adlı çalışmasından yararlanılmıştır.
Özet: İlk olarak Nizâmî-i Gencevî tarafından yazılan Hüsrev ü Şîrin, Batı sahasında başta Kütahyalı Şeyhî olmak üzere pek çok şair tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Kütahyalı Şeyhî'nin yer yer kendi yorumunu katarak kaleme aldığı Hüsrev ü Şîrîn mesnevisini, aynı zamanda devrin bazı tarihî olayları çerçevesinde kaleme aldığı görülür. Kütahyalı Şeyhî'nin eserinin salt bir tercümeden çok tercüme-telif önemli bir edebî eser olduğu söylenebilir. Abstract: Hüsrev ü Şîrîn, originally written by Nizâmî-i Gencevî, was translated into Turkish by many poets, notably by Kütahyalı Şeyhî, in the Western area. It is seen that the masnavi of Hüsrev ü Şîrîn, with Kütahyalı Şeyhi's own comments in patches, was written up within the framework of some historical events. This study but also indicates that Kütahyalı Şeyhi's work was much like a translation-writing than just a translation.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2021
Belâgat ilminde manaya dayalı edebî sanatlardan tezat sanatı oldukça önemlidir. Tezat duyguya bağlı bir sanat olması sebebiyle şiirde coşku uyandırır, anlamı güçlendirir. Temelde bir mısra veya beyitte karşıt ibarelerin zikredilmesiyle oluşan tezat; ibarelerin tüm özelliklerine vâkıf olunmasını sağlaması açısından şairin ifade ettiği konu hakkında bilgisini gösterir, okuyucuyu da bilgilendirir. Ayrıca tezat sanatında şiirde karşıt ibareler ortak bir noktada toplanırken ibarelerin kendilerini tamamlayan kelime/kelimeleri barındırması sebebiyle tenâsübü de sağlar. Bu bağlamda örnek bir sûfî, şiirleriyle yüzyıllardır ölümsüzleşen şair ve hâce Yunus Emre Divanı’nda tezat sanatının ziyadesiyle gerçekleştiği tespit edilmiştir. Çalışmada Anadolu’da en zor şartlarda insanları şiirleriyle İslâm doğrultusunda bir arada toplayan Yunus’un Divanı’nda bulunan dört yüz on yedi gazel taranmıştır. Makalede taranan gazellerden elde edilmiş beyitlerden hareketle; şairin tezat sanatı çerçevesinde vermek istediği mesajların incelenmesi, ifade edilişlerine göre tezatın bölümleri ve tenâsüb, telmih arasındaki ilginin tespit edilmesinin yanında bu sanata benzeyen diğer edebî sanatın da belirlenmesi hedeflenmiştir. Çalışmada mezkûr sanat açıklandıktan sonra Yunus’un tezat sanatı dairesinde verdiği mesajlar sekiz bölümde tasnif edilmiştir. Makale tasnif edilen bölümlerin yorumlanması, bunların kullanım sıklığını gösteren tablolar, sonuç bölümü ile tamamlanmıştır. Anahtar kelimeler: Tezat, Yunus Emre, divan.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.