Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
4 pages
1 file
Bir Dersin Akademik Personel ve Öğrenci Görüşleri ile Değerlendirilmesi: Anatomi , 2015
The rapid developments taking place in the world have affected the medical education as in all domains. In the light of these developments, the question of how the medical education should be formed has emerged. It has been concluded that medical education should enable learners to internalize the ability to learn autonomously, and it should take place in a dynamic process. Identfying the current state of medical education in our country is considered important in order to see where we are in terms of the desired (required) level of education. In this study, it has been aimed is to reveal the current situation with regard to the anatomy course at universities and to identify possible problems and solutions. In this respect, the research has a survey descriptive model. The sampling group of the study consists of 6 academic staff and 30 students at Mersin University. In the research process, the participants were interviewed. Regarding the results of the research, it was concluded that academic staff and students had found current conditions (Excess of the number of students, the lack of physicalconditions, academic staff, cadaver, training materials) unsatisfactory. The recommendations were made for improving the current conditions.
Bu çalışmada Antik Yunan kültüründe müziğe olan ilgi ve ne gibi katkılar yapıldığı incelenmektedir. Müzik ve mitoloji, imajinasyonla gelişen alanlar olmasından dolayı Antik çağdan günümüze dek yan yana anılır. Yunan mitolojisi, sanatla iç içe görülmüştür. Resim, müzik, heykel, edebiyat, tiyatro gibi dallarda kendine yer edinir. Çünkü sanatın hammaddesi olarak kabul edilen şeyin mitlerde bulunan anlamlarla eş değer olduğu kabul edilmiştir. Bu hammaddeyi daha sonra besteci Wagner ve Carl Orff 'ta kendi operalarında kullanacaktır. Antik Yunanlıların müziğin ahlaki, toplumsal ve bireysel bir edim barındırdığına dair inanışları vardır. Müziğin makamlar aracılığıyla ruh hallerini değiştirmesi, metafiziksel olarak yorumlanmasına neden olmuştur. Müzik, ruhun eğitilmesinde ve arınmasında büyük etken olarak görülmüştür. Dinsel törenlerde, savaşlarda, hastalıkların tedavisinde ve günlük yaşantıda kullanılmıştır. Müziğe önemli katkılarda bulunan Pitagoras, Platon, Aristoteles ve Boethius yazılan tragedyalarla, eserlerinde ki metaforlarla ve deneysel çalışmalarla müziğe bir yer bulmuş, yaşatılması gereken bir olgu olduğunu savunmuştur. ABSTRACT This study examines the interest in music and the contributions made to it in ancient Greek culture. Music and mythology are known together to this day. Greek mythology is intertwined with art. It takes its place in such fields as painting, music, sculpture, literature, theater. The raw material of art is in the same sense as mythology. It used this raw material in Wagner and Orff operas. They used music in moral, social and individual sense. Changing the mood of the music has caused it to be used metaphysically. Music has been seen as a factor in the training and purification of the soul. Used in religious ceremonies, in wars, in the treatment of diseases and in daily life. Pitagoras, Platon, Aristoteles and Boethius defended that music is a phenomenon that should be kept alive.
Bu makalenin amaci, sistematik bir biçimde örgütsel analizde en yeni teorik yaklasimlardan birisi olan Yeni Kurumsalcilik Teorisini (The New InstitutionalismJ var olan (klasik ve neoklasik -islevselci) yaklasimlarla karstlasttrmali olarak incelemektir. Daha özelolarak da, bu makalede söz konusu olan yaklasimlaT/n, örgütsel degiskenlerden degisime, örgüt yapllaT/na, otoriteye, örgüt-çevre iliskilerine, örgütsel aktivitelere, ise yaklasimlaT/nt, ve kuramsallastirmalaT/ndaki yaklasim farkllliklaT/nt incelemektir. AYT/ca, yeni kurumsaleiltgm ortaya çikardigi organizasyonlar üzerindeki kurumsal basktlar ve olusturdugu örgütsel alanlar ortaya konulmaya çalisilmistir. Böylece, egitim örgütlerinin incelenmesi sonucu ortaya çikan bu teorinin, baska alanlardan ödünç alman teorilere göre egitim alanma daha fazla katkida bulunacagi beklenmektedir.
Aşağıdaki notlar, Bay A.N. Tagore tarafından hazırlanmış ve şu anda Hint sanatsal anatomisinin temelini oluşturan, Hintli heykel ve resim ustaları tarafından benimsenen birçok gerçek dışı biçim ve geleneklere karşı belirli eleştiriler getirmek amacıyla pitpils Yenkatappa tarafından resimlendirilmiştir. Bu notlarda sunulanların çoğu geçici ve yarım yamalaktır ve yorumlanması halen zor bir iş olan Silpa Shastra'ların gerçek metinleri tarafından onaylanmayı beklemektedir. Çeşitli nedenlerden dolayı Hint heykeli, figürün antik Yunan heykeline göre doğadan daha doğrudan uzaklaştırılmış bir şekilde ele alınmasını gerektirir. Hint sanatının bilinçli amacı, İlahi ve Aşkın olanın telkin edilmesi ve dökülmesi olmuştur. Hint Sanatı, en büyük tezahürlerinde, "görüntülerin ötesinde olma", duyular üstü bir gizem ve yücelik dünyası duygusunu taşır. Böyle bir dünyanın fiziksel olarak mükemmel sağlıklı bir insan bedeniyle temsil edilmesi pek mümkün değildir. Yalnızca ideal tiplerde ve bilinen fizyoloji yasalarına tam olarak uygun olmayan formlarda değil, sıradan insan bedeninin sınırlarını aşan formlarda sembolize edilebilir. Dolayısıyla Hintli Sanatçıdan, bazı sanatsal gelenekleri ve daha yüksek ve üstün bir etnik tipin özel bir anatomik çağrışım sistemini, şeylerin forumunun ötesinde bir şeyi ima etmek amacıyla tasarlaması istendi. Doğal pozlar'dan bu sapmalar ve varyasyonlar sayesinde, insan olmayan formun muhtemelen insan şekline göre ifade edilmesi mümkün olmuştur. Bu sanatçılar tarafından benimsenen gelenekler, kuşkusuz, bazı yeni mekan ve hareket değerleri sunmaktadır. manevi formlar için görünür öneri sunmaya son derece uygun tuhaf bir form dili; aynı zamanda hayati estetik kaliteye sahip zengin bir motif deposu oluştururlar. Bu notların, gerçek dışı biçimleri hala birçok Avrupalı öğrenciye zorluk çıkarmaya devam eden, eski ve modern Hint Sanatının başyapıtlarının daha iyi değerlendirilmesine yardımcı olacağı umulmaktadır. Bu konuşmaya başlamadan önce arkadaşım Air'e minnettarlığımı belirtmeme izin verin. Ordliendra Coomar Gangoly'ye ve Madras'tan getirdiği Kumbhokonam'dan kalıtsal bir Heykeltıraş olan Sliri Guru Swami'ye ve ayrıca öğrencilerim K. Venkatappa ve Nanda Lall Bose'a-ve okuyucularımdan bu küçük ricayı da yapmama izin verin. ve özellikle de tüm sanatın amacı olan bu gerçekleştirme arayışındaki arkadaşlarım ve öğrencilerim, yol arkadaşlarım, bu estetik kuralları ve sanat incelemelerimizin biçim analizlerini tüm yönleriyle ele almayabilir. Mutlak ve ihlal edilemez yasaları temsil eden standartlarının ve gösterilerinin katılığına maruz kalmazlar ve kendilerini ve çalışmalarını Shastric gösterilerinin sınırları içine hapsederek sanat çabalarını sürdürülebilir özgürlük nefesinden mahrum bırakmazlar. Uçma gücünü bulana kadar yuvamıza ve onun sınırlarına sığınırız. Ancak kendi çevremizdeyken bile güçlülerin onları aşması için mücadele etmeliyiz; ve sonra tüm bağları ve sınırlamaları kırarak, mücadelelerimizin tam öneminin farkına vararak, uçup gitmek. Çünkü unutmayalım ki, önce sanatçı ve yaratımları gelir, sonra yasa koyucu ve onun kodları gelir. Bu makale ilk olarak Bengalce'de Pr^Ttas/'da (Pons ve Magli 1320) yayınlanmış ve yeni çevrilmiştir. Bay Sukiiniar Raj tarafından ilalcd ve sanat eserinden yeniden basılmıştır. Sanat, Shilpa Shastra'nın meşrulaştırılması için değildir, ancak Shastra, Sanatın etcidatlon'u içindir. İlk önce somut form gelişir ve ardından anah'ları ve yorumları gelir, standartları ve oranları Shastralar formunda kodlanır. Çocukluğumuzun kısıtlamaları, yürümeyi öğrenmeden bizi yoldan sapmaktan alıkoymak, dik durmayı öğrenme şansını vermek içindir; ve bizi sonsuza kadar dar sınırlar içinde sıkışıp ve çaresiz bırakmamak. Dharma'nın (Doğruluk Yasası) özgürlüğe kavuştuğunu fark ettiğinde, Dharma'yı arayan kişinin ilk başta kutsal metinler ve dini yasalar arasındaki boğucu bağları hissetmesi gerekir. Öyle bile olsa, Sanatta acemi, shastric emirlerin sınırlamalarına boyun eğerken, usta kendisini standartların, oranların ve ölçülerin, ışık, gölge, perspektif ve anatominin tja'annj'ından özgürleşmiş bulur. Dinin kanunlarına hiçbir aşinalık bir insanı dindar yapamayacağı gibi, ne kadar akıcı bir şekilde konuşsa da, hiç kimse kendi sanat kurallarına kölece bağlı kalarak sanatçı olamaz. Shastra'ların en onaylanmış tavsiyelerine göre modellenen bir figürün bize sanatın kapılarından geçerek, sanatın sonsuz eğlenceyle ticareti elinde tuttuğu yerlerin ötesindeki diyarlara pasaport
KİTAP INGRAM SPARK INC. TARAFINDAN YAYINLANMIŞTIR, EDİNMEK İSTEYENLER E-KİTAP VEYA BASILI OLARAK LİNKLERDEN SATIN ALABİLİR, 2007
BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ'NİN BU İLK VERSİYONUNDA KÜTLEÇEKİMİYLE ELEKTROMANYETİZMANIN BİRLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK İLK TEMEL DENKLEMLER OLUŞTURULDU VE TEORİNİN TEMELLERİ ATILDI. Fizik kuramlarının genel bir sınıflandırmasını şu şekilde yapabiliriz: 1- KLASİK FİZİK (NEWTON) 2- GÖRELİ FİZİK (EINSTEIN) 3- KUANTUM MEKANİĞİ (SCHRODINGER, HEISENBERG, BOHR) 4- KUANTUM ALAN TEORİSİ (DIRAC, PAULI, FEYNMAN) Newton fiziğinin yetersiz olduğu geçtiğimiz yüzyılın başlarında anlaşılmıştı. Bu fizik, “Günlük yaşam” deneyimlerine uygundu, fakat yüksek (Işık hızına yakın) hızlarda yanlış sonuçlar veriyordu. Yerini 1905 yılında Einstein’ın “özel görelilik teorisine” bıraktı. Yine, Newton mekaniği çok küçük (Atomik) boyutlarda hatalı oluyor ve yerini 1920’lerde Bohr, Schrödinger, Heisenberg ve diğerlerinin geliştirdiği “kuantum mekaniği” aldı. Hem çok hızlı ve hem de çok küçük cisimler için, hem görelilik ve hem de kuantum ilkelerini birlikte sağlayan bir teori gerekiyordu; kuantum alan teorisi denilen bu teori ana hatlarıyla 1930-40’lı yıllarda geliştirilmesine rağmen, bugün dahi tam olarak yeterli değildir. Fizik (Hikmet) yasaları, bir cisme kuvvet uygulandığında nasıl davranacağını öğretir. Bu doğrultuda yapacağımız bu çalışmanın esas amacı, İSLAM MATEMATİĞİ ve FİZİĞİNİN oluşturularak dinî ve aklî ilimlerde Kur’an ekseninde bir bütünlük ve birleştirme sağlayarak, Modern İslam Medeniyetine katkıda bulunmaktır. Bugün fizikte bilinen dört temel kuvvet vardır: 1. Güçlü Çekirdek Kuvveti, 2. Elektromanyetik Kuvvet, 3. Zayıf Nükleer Kuvvet, 4. Gravitasyon (Yerçekimi) Kuvveti. Başlangıçta (yani evrenin ilk yaratılış anında) tüm bu kuvvetler (ilmî tabirle hepsine birden “câzibe” kuvvetleri de denir) bir tek ana kudretin içindeydi. Literatürde buna “Birleşik Alanlar Kuvveti” veya teoremi de deniyor. Bu tek kudret, ALLAH Vahdâniyyeti ve Ehâdiyyeti ilkeleri uyarınca bitişikken, evrenin genişlemesi ile birlikte bir hikmete binâen fazlara ayrıldı. Fakat ilk zamanlarda bu kuvvetlerde elektromanyetizma ve gravitasyon daha güçlü kuvvet halindeydi. Diğer iki kuvvet olan çekirdek kuvveti ve zayıf nükleer kuvvet daha zayıf haldeydi. Dolayısıyla bu dört kuvvet genel olarak iki grupta toplanabilir: 1. Çekim Kuvvetleri: Gravitasyon ve Elektromanyetizma, 2. Çekirdek Kuvvetleri: Güçlü Çekirdek Kuvveti ve Zayıf Nükleer Kuvvet. Manyetizma gizemli bir olay olup, teorisi iyice bilinen ELEKTRİK ALANIN beşinci boyutla birleşmesi sonucu SINIRDA ortaya çıkmaktadır. Kuantum yüklerin oluşturduğu kütleçekimi olarak da adlandırabileceğimiz bu olgu, Schwarzschild GEOMETRİSİ ve Kaluza RELATİVİTESİ ile birlikte MAXWELL Denklemlerinin; MANYETİZMANIN, bir üst sonucu olduğunu göstermektedir. Bu yapı, açıklanması güç olan KARADELİK TEKİLLİĞİNDEKİ Kuantum Kütleçekimi Teoremini, bir elektromanyetizma yapısı ile açıklar. BEŞİNCİ BOYUT saklıdır. Evrenin büyük patlamayla (BIG BANG) açılması sırasında 4-Boyutun açılmasının tersine beşinci boyut, HELİS (SPİRAL) çizerek burgaç şeklinde yuvarlatılmış olup, açılmamıştır. Dolayısıyla bu burgaç hareketini yapan her cisim, Beşinci Boyutun ve KARADELİK TEKİLLİĞİNİN habercisidir. BİRLEŞİK ALAN TEORİSİ, belirli bir yarıçapta (Schwarzschild Yarıçapında) kütle aktarım diski barındıran ve çökmekte olan Yıldız çiftleri (PULSAR) ve büyük kütleli yıldızların çökmesi sonucu oluşan çok hızlı dönen NÖTRON Yıldızlarının yaydıkları “RADYO SİNYALLERİNİ” açıklamaktadır. İşte bu radyo sinyalleri aslında elektrik alan ve manyetizmanın birleşimi olan Kütleçekimsel Elektromanyetik (Birleşik Alan) dalgalarından başka bir şey değildir. Evreni fizik yasalarıyla (yeni eklenen kuramlarla) daha iyi açıklayan birtakım kuramlar olacaktır. Fakat tüm yapıyı detaylarıyla açıklayabilecek bir her şeyin teorisini elde etmek oldukça zor görünüyor. Çünkü evrendeki varolan (Ölümlü, sınırlı) maddenin ardında, kendisine iman etmeyi gerektiren sonsuz bir güç olduğunu kabul etmeden yapılabilecek tüm girişimler ve deneyimlerimiz bizi daha büyük açmazların ve fiziksel fenomenler zincirinin içine sürükleyecektir. İşte bu sonsuz güç ise, her şeyi yoktan var eden (“KÛN FEYEKÛN” emrinde olduğu gibi) ALLAH (C.C.) ve onun madde üzerindeki sınırsız yaratma gücüdür. Bu kabulü yapmadan yapılacak tüm birleşik teoriler ileride yerini bir başkasına bırakmak zorundadır. Nitekim geçen zamanla üretilen teorilerin çokluğundan bunu anlayabiliriz. Kısaca şöyle diyebiliriz: Bilim artık ALLAH’ın varlığını bilimsel bir gerçeklik olarak da elde etmeli veya bu sonuca götürmelidir. Dolayısıyla buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Kur’an’ın 21. asırdaki modern yorumu, günümüz Biliminin ve Teknolojisinin de dili olan MATEMATİK’le yapılmalıdır. Aksi takdirde teoriler zincirinin sonu gelmeyecek ve ulaşmayı hedeflediğimiz “SON BÜYÜK TEOREME” yaklaşamayacağız. Kimbilir belki de “SON BÜYÜK TEOREM”, evrenin hızlı bir çöküş sürecine girdiği ve “SONSUZLUĞA” doğru akıp giden “SON” dönemini yaşadığı bir tabloyu ortaya koyacaktır..
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Sanat Eğitimi Dergisi (SED), 2023
GÜNÜMÜZ SANATÇISININ ANAMORFİK İLLÜZYONU, 2021
İstanbul üniversitesi sosyoloji dergisi, 2012
ŞİDDET VE SOSYAL TRAVMALAR-HEGEM YAYINLARI – ANKARA, 2018
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINLARI
sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 2019
Kaygı, 19. issue, pp.37-54, 2012
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, 2021
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Düzce'de Tarih, Kültür ve Sanat, 2016