Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
22 pages
1 file
ÖZET Bilecik'teki kır yerleşmelerinden biri olan ve insanın doğal çevre ile etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan saya yerleşmeleri kırsal nüfus için önemli bir ekonomik ve kültürel değere sahiptir. Fakat sayalar günümüzde giderek terk edilmekte, kullanılmayarak yok olmaktadır. Saya yerleşmelerinin giderek terk edilmesinde; kırsal ekonomik düzenin artan nüfusu besleyebilecek yeterlilikte olmaması, hijyen şartları, küçükbaş hayvancılıkla uğraşmanın zor olması sebebiyle genç nüfusun bu işle uğraşmak istememesi ve kırsaldan kentlere doğru olan göçler etkili olmaktadır. Bu araştırmanın amacı; Bilecik'te sayıları giderek azalan saya yerleşmelerinin ortaya çıkış sebeplerini, kuruluş yeri seçiminde etkili olan faktörleri, mülkiyet yapısını, saya yapımında kullanılan malzemeleri, saya tiplerini, sayalarda yapılan faaliyetleri ortaya koyabilmek ve sayaların giderek tek edilmesinde etkili olan faktörleri vurgulamaktır. Sakarya Nehri ve kolları, Bilecik ve çevresinde plato alanlarını yararak engebeli bir topografya oluşturmuştur. Engebeli topografyanın geniş yer tutması, tarıma uygun arazilerin az yer kaplamasına ve hayvancılık faaliyetlerinin ön plana çıkmasına yol açmıştır. Bilecik'te küçükbaş hayvancılık faaliyetleri yapmak amacıyla, köyün dışındaki otlak alanları üzerinde kurulmuş, ağıl ve çoban kulübesinden meydana gelen ve genellikle yıl boyu kullanılan yerleşmelere saya adı verilmektedir. Araştırmalarımız sonucunda sayaların; köylerde beslenen küçükbaş hayvan sürülerinin sayıca fazla olması sonucunda, köyde yaşayanların sağlıklarını korumak, ekili dikili alanlara zarar vermesini önlemek ve otlak alanlarına yakın olmak amacıyla ortaya çıktığı ve geleneksel olarak devam ettirildiği görülmektedir. Bilecik'te ayrı bir yaylası bulunan köy sayısının az olması da sayaların ortaya çıkışında önemli bir etkendir.
ÖZET Bilecik'teki kır yerleşmelerinden biri olan ve insanın doğal çevre ile etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkan saya yerleşmeleri kırsal nüfus için önemli bir ekonomik ve kültürel değere sahiptir. Fakat sayalar günümüzde giderek terk edilmekte, kullanılmayarak yok olmaktadır. Saya yerleşmelerinin giderek terk edilmesinde; kırsal ekonomik düzenin artan nüfusu besleyebilecek yeterlilikte olmaması, hijyen şartları, küçükbaş hayvancılıkla uğraşmanın zor olması sebebiyle genç nüfusun bu işle uğraşmak istememesi ve kırsaldan kentlere doğru olan göçler etkili olmaktadır. Bu araştırmanın amacı; Bilecik'te sayıları giderek azalan saya yerleşmelerinin ortaya çıkış sebeplerini, kuruluş yeri seçiminde etkili olan faktörleri, mülkiyet yapısını, saya yapımında kullanılan malzemeleri, saya tiplerini, sayalarda yapılan faaliyetleri ortaya koyabilmek ve sayaların giderek tek edilmesinde etkili olan faktörleri vurgulamaktır. Sakarya Nehri ve kolları, Bilecik ve çevresinde plato alanlarını yararak engebeli bir topografya oluşturmuştur. Engebeli topografyanın geniş yer tutması, tarıma uygun arazilerin az yer kaplamasına ve hayvancılık faaliyetlerinin ön plana çıkmasına yol açmıştır. Bilecik'te küçükbaş hayvancılık faaliyetleri yapmak amacıyla, köyün dışındaki otlak alanları üzerinde kurulmuş, ağıl ve çoban kulübesinden meydana gelen ve genellikle yıl boyu kullanılan yerleşmelere saya adı verilmektedir. Araştırmalarımız sonucunda sayaların; köylerde beslenen küçükbaş hayvan sürülerinin sayıca fazla olması sonucunda, köyde yaşayanların sağlıklarını korumak, ekili dikili alanlara zarar vermesini önlemek ve otlak alanlarına yakın olmak amacıyla ortaya çıktığı ve geleneksel olarak devam ettirildiği görülmektedir. Bilecik'te ayrı bir yaylası bulunan köy sayısının az olması da sayaların ortaya çıkışında önemli bir etkendir.
ÖZET Kalite ve verimliliği arttırmak, monotonluğu ortadan kaldırmak gibi nedenlerle birçok farklı uygulaması bulunan rotasyon, insan kaynakları yönetiminin önemli uygulamalarından biridir. Bölgeler ya da okullar arası dengeyi sağlama noktasında önemli sayılabilecek rotasyon uygulaması her değişim kadar içerisinde barındırdığı belirsizlikler ve değişimin doğası gereği olumsuz yaklaşımlarla karşı karşıya kalması olasıdır. Uygulamadan doğrudan etkilenecek olan öğretmenlerin görüşleri, uygulamanın verimliliği, etkililiği açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, eğitimde zorunlu yer değiştirme uygulamasına ilişkin öğretmen görüşlerini ortaya koymak ve önerilerde bulunmaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, Düzce ili Akçakoca ilçesi 8 lisede görev yapmakta olan 23 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırma detaylı ve derinlemesine bilgi elde etmek amacıyla nitel araştırma desenlerinden durum araştırması metoduyla yürütülmüştür. Araştırma sonucunda özellikle belirli okullarda yıllardır görev yapan öğretmen kadrolarının dağılacak olmasının bir bakıma, eşitlik ilkesi gereği her öğretmenin istediği tüm bölgelerdeki okullarda çalışabilme fırsatı yakalaması, deneyimli öğretmenlerin deneyimlerini farklı okullarda kullanması sonucu akademik başarının artışı beklentisi rotasyon uygulamasına yönelik olumlu görüşler ortaya çıkarmıştır. Bununla beraber zorunlu rotasyon uygulaması sınavla Fen, Anadolu ve Sosyal bilimler gibi liselere atanan öğretmenlerin hakkaniyet ilkesine aykırı olarak okul değiştirecekleri, okul iklimi oturmuş iyi okullarda akademik başarının düşeceği, aile düzeninin kısmen bozulacağı ve maddi kayıpların yaşanacağına dair endişeler yaratmaktadır. Uygulamanın olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilmesi için geçişin 2 yıla yayılarak Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.
Türk dilinin ve kültürünün en önemli yapıtaşlarından biri Kaşgarlı Mahmud'un 1074 yılında yazımını tamamlayarak Ebûl Kasım Abdullah'a sunduğu "Divânü Lûgati't-Türk (DLT)" adlı eseridir. Bu bağlamda, Kaşgarlı Mahmud'un eserine sadece bir "sözlük" olarak bakmak, DLT'nin derinlemesine incelenmesiyle fark edilebilecek pek çok değerli bilginin göz ardı edilmesine sebep olacaktır. Bu sebeptendir ki Kaşgarlı'nın eseri tek yönlü olarak değerlendirilmemelidir. Eser, başta dil bilimi olmak üzere, pedagojik, sosyolojik, coğrafî, tarihî ve iktisadî alanın uzmanları tarafından tekrar tekrar incelenip farklı açılardan değerlendirilerek bütün unsurlarıyla derinlemesine incelenmeli ve eserden gerektiği ölçüde yararlanılması gerektiği düşünülmektedir. u bağlamda, bu çalışmada da DLT, Türkçe öğretimi alanında 2005 yılından bu yana ülkemizde uygulanan "Yapılandırmacı Yaklaşım"ın temel ilkeleri ve uygulama metotları açısından incelenerek Kaşgarlı Mahmud'un eserinde "Yapılandırmacı Yaklaşım"ın uygulama örneklerinin nasıl kullanıldığı belirlenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda çalışma, tarama modelinde olup doküman incelemesine dayalı olarak yapılmıştır.
The present article considers of tovbanāma (confession), which takes an important place in the history of the Turkic literature and the history of the Turkic culture as a whole, as a genre of literature. Tovbanāmas, as it is known, belong to pre-Islamic period of Central Asia.
Muhterem konuklar, saygıdeğer katılımcılar, kıymetli hocalarım, hanımefendiler, beyefendiler; İlim Yayma Vakfımız bünyesinde 10 yıldır faaliyet gösteren Kur'an ve Tefsir Akademisi'nin düzenlemiş olduğu bu çok önemli sempozyum programımızı teşrifinizden dolayı hepinize şükranlarımı sunuyorum. Hoşgeldiniz. Kur'an'a hizmet her müslümanın görevi olduğu gibi, bir de buna ilaveten, görevi gereği Kur'an'a hizmet edenler var ki, bunun ne kadar büyük bir nimet ve ne kadar önemli bir misyon olduğunu anlatmaya imkan yok. Bu nimetin sahibi olanlar sizlersiniz. Ne mutlu sizlere. Kur'an bizim hayat rehberimizdir. Bunun için, Kur'an'ın muhatapları olarak görevimiz Kur'an'ı doğru anlamaktır. Kur'an'ı doğru anlamak, Kur'an'ı alıp mealinden okumak değildir elbette. Kur'an'ın mealinden okunmasının kişiye katacağı manevi zenginlik elbette inkâr edilemez, fakat asıl mesele, Kur'an'ı sadece "anlamak" değil, "doğru anlamak"tır. Kur'an'ı doğru anlamaksa, ilahi bir kelam olan Kur'an'ın zaman, mekân ve çağlar üstü evrensel mesajını, ruhunu, hikmetlerini, hakikatlerini yakalayabilmek demektir. Bu da başta tefsir ilmi olmak üzere ancak Kur'an ilimleri sayesinde olabilir. Kıymetli misafirler; SUNUŞ Bilal GÖKKIR Kur'an ve Tefsir Akademisi Başkanı Kur'an ve Tefsir Akademisi faaliyetlerine 2008 yılında başladı. Akademi bugüne kadar iki alanda faaliyet yürüttü: Birincisi her yıl Kur'an ve tefsire dair çalıştaylar düzenledi. Konular genel itibariyle Kur'an ilimleri ve Tefsir usulü, Osmanlı'da Kur'an ve tefsir kültürü, Kur'an ve Mushaf tarihi üzerine oldu. İkincisi ise Kur'an ve Tefsir akademisyenlerini yetiştirmek üzere akademik gelişim programları düzenledi. Genç akademisyenlere bilimsel araştırma, akademik yazım ve bilim etiği üzerine eğitimler verildi. Programın düzenlenmesinde tüm maddi ve manevi katkılarını sunan İlim Yayma Vakfı'nın değerli yetkililerine teşekkürlerimizi sunar, çalışmalarımızı destekleri için gayretlerinin daimi olmasını temenni ederiz. Allah Teala'dan çalışmalarımıza ihlas ve bereket niyaz ederiz. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır.
SARIKÇIBAŞI VE SARIK ODASI, 2018
ÖZET Renkler ve sayılar insan hayatının iki önemli fenomenidir. Bu iki olgu insanın duygu ve akıl yönüne hitap ettiği için tarih boyunca üzerinde çok tartışılan konular olmuşlardır. İnsanoğlu bu iki yön arasında uyumu sağlamak dolayısıyla doğruya daha çok yaklaşabilmek için büyü uygulamalarında renkler ve sayılara farklı bir kıymet atfetmiştir. Nitekim farklı kültürlere ait büyü metinleri incelendiğinde renk ve sayıların büyünün ortak noktalarından biri olduğu görülmektedir. Bu çalışmada Hitit büyü metinlerindeki renk ve sayılar arasındaki ilişkiler ve bunların muhtemel sembolik anlamları incelenmiştir. Bu noktada Hitit büyülerinde 2, 3, 4, 7, 9 ve 12 rakamlarına hem ritüel uygulamalarının tekrarlarında hem de kullanılacak malzemelerin miktarının tespitinde sembolik değerlerin verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Hitit toplumu büyü uygulamalarında kendi kültürel ve inanç algısı çerçevesinde renklere de bir takım sembolik anlamlar yüklemiştir. Söz konusu büyü uygulamalarında kullanılan kimi renkler kirli ve kötü kabul edilirken bazıları ise bunun tersine temiz ve saflığın simgesi olarak görülmüştür. Nitekim siyah kötülüğün, pisliğin ve hastalığın rengi iken, beyaz saflık, temizlik ve arındırıcılığın simgesidir. Kırmızı ve mavi renklere ise felaket, musibet, kirli ve zararlı şeyleri uzaklaştırma, büyüleri bozma, hastalık ve kötülükleri kendi içlerine alıp hapsetme gibi özellikler atfetmişlerdir. Bununla birlikte hastalık ve kirliliğin dereceleri de yine renklerle ifade edilmiştir. Buna göre siyah, yeşil ve sarı renkleri bazen hastalığın ve kirliliğin şiddetini ifade etmek için de kullanılmışlardır.
In this article, Aqaba pledges, the most important step of migration to Yasrib, content and inter-textual relations have been investigated from a problematic viewpoint. In the study, the Aqaba negotiations, which were completed within 3 years and constituted the hejira sub-structure, were tackled in turn and tried to be concluded with an evaluation by pointing out text problems.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
FETHİYE’DE YAŞAYAN YETİŞKİN İKİ DİLLİ İNGİLİZLERİN YAPTIKLARI TÜRKÇE BİÇİM BİLGİSEL SAPMALAR, 2018
Fenomen Yayıncılık, 2023
TÜRKİYE’DE İÇ MİMARLIK EĞİTİMİNDE ÖNE ÇIKAN KONULAR: BİBLİYOGRAFİK BİR ÇALIŞMA
Doğu Araştırmaları, 2011