Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016, Art-Sanat
…
7 pages
1 file
Vernaküler mimarlık, bir yörenin kendine özgü mimari biçimlenme dili olarak tanımlanmaktadır. Bu mimari biçimlenmeyi anlatan; sivil mimari, halk mimarlığı, yerel mimarlık, geleneksel mimarlık, mimarsız mimarlık, spontene, indigene, primitif, etnik, folklorik, anonim, bölgesel mimarlık gibi bir çok kavram bulunmaktadır. Bu çalışmada bu kavramlar arasında en tarafsız karşılığı olduğu düşünülen “vernaküler mimarlık” kavramının kullanılması tercih edilmiştir. Vernaküler mimariyi oluşturan yapılar tanımlanırken yapıların benzerliklerinden hareket edilmekte ve bu benzerlikleri ortaya çıkarmak için tipolojik sınıflandırma yönteminden yararlanılmaktadır. Bu yöntem, yapılardaki çeşitliliği görmemeye ve yapıları birbiri ile özdeş kılmaya yol açmaktadır. Çalışmada, vernaküler mimarlık alanında kullanılan tipolojik sınıflandırma yönteminin Türkiye’de neden güncelliğini koruduğu sorgulanacak ve vernaküler mimarlıkta sınıflandırma ısrarının nedenleri üzerine savlar ileri sürülecektir.
2017
Bu çalışmanın temel meselesini Türkiye'de halk mimarisi, Türk evi, Osmanlı evi, Anadolu evi, sivil mimari vb. gibi terimlerle adlandırılan geleneksel konut mimarlığının erken 20. yüzyıldan beri historiyografik söylemlerde nasıl inşa edildiğini tartışmak oluşturmaktadır. Söz konusu terimlerin hemen hepsi, ne arkitektonik, ne de barınma kültürü eksenli kurulmuş olmayan söylemlere işaret etmektedir. Vernaküler terimi ise, diğerlerine oranla ülkedeki siyasal tartışmalara daha az referans vermesi nedeniyle, tüm bu söylemlere konu oluşturan mimarlık ürünlerini genelde nitelemesi için seçilmiştir. Vernaküler kavramının dışında kalan konuya ilişkin terimler, Türkiye'deki siyasal ve ideolojik tartışmalarla sıkı biçimde bağlantılı gözükürler. Hepsinde de geleneksel konut mimarisinin kültüralist, iklimsel ve tarihsel determinizm olarak adlandırılabilecek bakış açılarıyla ele alındığı ve açıklandığı söylenebilir. Hatta, bu terimlerin her birinin farklı siyasal iktidar tahayyülleri kurmaya yönelik arayışlarla ilişkili olduğu da farkedilmektedir. Çalışmada, Türkiye'de vernaküler konut söylemleri aracılığıyla kurulan siyasal iktidar tahayyüllerini vareden en önemli öğenin "özcülük" olduğu saptanmıştır. Özcülük merkezli söylemler, sürekli değişen dünyada hep sabit kalan, değişime direnen bir öz arayışına işaret etmektedir. Bu durum değişimi durdurmak ve çeşitliliği görmezden gelmek istemekle eşanlamlıdır. Konut tarihi söylemlerinde egemen olan yaklaşım çerçevesinde vernakülerin tarihselliği inkar edilmekte, yaygın bir çeşitlilik gösteren konut mimarlıkları sürekli olarak türdeşlik gösterdikleri iddiasıyla açıklanmaya çalışılmaktadır. Çok sayıda örnekte, vernaküler kavramının, geleneksel domestik dünyanın ne olduğunun araştırılmasından çok, toplumun disipliner bir bütün olarak yeniden inşa edilmesine yönelik bir arayışa işaret ettiği görülmüştür. Vernaküler söylemleri aracılığıyla bir zamanlar mevcutken yitirilmiş, ancak özlenen bir muhayyel geçmiş anlatılarak, aslında kurulması talep edilen –farklı siyasal ideolojilere göre farklılaşan- bugünler tarif edilmektedir. Böyle bakıldığında, vernaküler mimarlık, herkesin önceden belirlenmiş kurallara tartışmasız uyduğu, kimlik bütünlüğü gösteren, aşınmaz bir disiplin rejimi inşa etme hayalinin kurucu araçlarından biri haline gelmektedir
ZAMANINI AŞAN MEDENİYET ÖZBEKİSTAN SEMPOZYUMU, 2019
Arredamento Mimarlık, 2018
"Halk mimarisi veya vernaküler mimarlık Türkiye’de en sevilen söylem üretim alanlarından biri. Ne var ki, aynı alanda verimli ve çeşitlilik gösteren bir yazım etkinliği yok. Aşağıdaki makale bu söylem üretim bölgesinin erken evresini temsil eden bir grup araştırmacının yazdıklarını akla getirdiği sorular çerçevesinde irdeliyor".
Her dönemde ekonomiyle ilişkili olan mimarlık, işlevler bütünlüğüne hizmet etmekten veya bir sanat eseri olmaktan çıkarak; içinde bulunduğu toplumun yaşayış biçiminin ve zamanın göstergesi olma görevini bünyesinde taşımaktadır. Uzunca zaman en önemli yatırımcılarının din adamları ve hükümdarlar olması sebebiyle mimarlık devlet ya da dini gücü yücelten ihtişamlı yapılar halinde icra edilirken; sonrasında sivil yapıların inşa edilmesiyle, mimari artık sahibinin statüsünün ve zenginliğin göstergesi haline gelmeye başlamıştır. İçinde bulunduğumuz çağda ise bilgi ve ekonomi büyük bir hızla yön ve el değiştirse de; mimarlık hala, toplumun önemsediği olguların ve yaşam biçiminin göstergesi olmaktadır. Mimarlık ürününün gösterge haline gelmesi ve tüketilmesine odaklanan bu çalışmanın amacı içinde bulunduğumuz çağın dinamikleriyle şekillenen mimarlık ürününün bir göstergeye dönüşerek hızla değer kazanıp/kaybetmesini incelemektir. Bu inceleme İstanbul’un en yüksek yapısı olma hedefiyle inşa edilen İstanbul Sapphire’in yapıldığı yıldan günümüze kadar geçen süredeki hızlı yükseliş ve düşüş süreci üzerinden yapılmaktadır. Gösterge ve tüketim kavramlarına odaklanan ve örnek incelemesi ile devam eden çalışma kapsamında bu yapının dönüşüm sürecini de görselleştirilmektedir.
VII. Mimarlıkta Sayısal Tasarım Ulusal Sempozyumu: Sayısal Tasarım Entropi “Yaratıcılık”, 2013
Şekiller muğlaklıkları ile tasarım sürecindeki deneyimi temsil ederken aynı zamanda görerek deneyimleme sürecini tetiklemektedirler. Tasarımcının entellektüel merakına ve o anki amacına bağlı olarak şekiller etkileşim ile sürekli değişme potansiyelindedir. Tasarım sürecinin gelişiminde 'görsel bir düşünme ve sorgulama yolu olarak şekil hesaplamaları' üzerine bir deneme olarak gerçekleştirilen çalışma; yaratıcı tasarım oluşumları sürecinde, şekil, form, performans, beden ve çevre arasındaki ilişkiyi keşfetmeyi ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle şekil ve formun hareketliliği ve performansı arasındaki ilişkiye odaklanan çalışmada şekil organizasyonu, hareketin etkileşime açık muğlak bir simülasyonudur. Performansa dayalı oluşan şekil organizasyonları, aynı zamanda soyut temsiller olarak, tasarımcının gözünde farklı bilgiler ile ilişkilenerek disiplinler arası bir 'tasarlama aracı'nı ortaya koyma potansiyeline sahiptir.
The Journal of International Social Research, 2021
Vernaküler yerleşim örnekleri, bulunduğu bölgenin özgünlüğünü, yapı ve yaşam tecrübelerini günümüze taşıyan rehberlerdir. Aynı zamanda çevre, kültür ve ekonomik koşullara uygun çözümleri ile ekolojik ve sürdürülebilir yapılardır. Bu nedenle farklı bölgelerde bulunan vernaküler mimarlık örnekleri, derinlemesine incelenmeli ve günümüz yapıları için yorumlanmalıdır. Bu bilinçle yapılan çalışmada yerel verilerin kırsal yerleşimler üzerinde etkisi ve vernaküler mimarlığın sürdürülebilirlikle yakın ilişkisi Türkiye'de bulunan Bingöl kırsal yerleşim alanlarında irdelenmiştir. Bu araştırma ile bölgede azalan vernaküler mimari örnekleri belgelenmiş olacaktır. Ayrıca çalışmada yapılan analizler, yeni yerleşim alanları için veri kaynağı olarak kullanılabilecektir. Çalışmada literatürden derlenen sürdürülebilirlik ilkeleri ve vernaküler mimarlık ilkeleri ortak stratejiler dikkate alınarak tek bir diyagram olarak geliştirilmiştir. Çalışma alanı sürdürülebilirliğin çevresel, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik boyutları dikkate alınarak ana ve alt kriterler bütününde analiz edilmiştir. Elde edilen veriler saha araştırması, ölçümler, eskizler, gözlemler ve yöre insanıyla yapılan görüşmeler sonucunda şematik ifadelerle desteklenerek aktarılmıştır.
Evrensel Kültür, 2014
AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana gerek Partinin kendisi gerekse genel başkan R.Tayyip Erdoğan sayısız başlıkta ele alındı ve eleştirildi. Bu durum bir bakıma doğaldı ve
Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi/26306220
Western türü sinemanın ilk zamanlarında ortaya çıkmış ve uzun bir dönem seyircinin büyük ilgi gösterdiği popüler türlerin başında gelmiştir. Dolayısıyla tür, film çalışmaları kapsamında farklı akademik yaklaşımlar çerçevesinde ele alınmıştır. Örneğin 1950'li yıllarda türe dair yaklaşımlar mitsel bir çerçevede teşekkül etmiştir. Akabinde Auteur teorinin film çalışmalarında etkin bir konuma doğru evrilmesi, western'lerin bu teori kapsamında irdelenmesine yol açmıştır. 1970'li yıllarla birlikte türe dair seyirci ilgisi azalırken, türe olan akademik ilgi yükselmiştir. Bu dönemde ön plana çıkan yaklaşım ise Will Wright'ın başını çektiği yapısalcı yaklaşım olmuştur. 1931-1972 yılları arasında çekilen western'leri yapısalcı yaklaşım ile inceleyen Wright western'lerde bulunan Amerika'nın modern mitlerini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Wright, western'lerde dört farklı anlatı yapısının takip edildiğini ve filmlerin yapısının bazı karşıtlıklardan oluştuğunu iddia etmiştir. Bu çalışmada Will Wright'ın yapısalcı yaklaşımı Türk sinemasında son dönemde çekilen tek western/komedi filmi olan Yahşi Batı (2009) filmine uygulanmıştır. Filmin Wright'ın yapısalcı yaklaşımına uygunluk gösterdiği tespit edilmiştir. Bu şekilde Wright'ın 1970'li yıllarda western'lere dair ortaya koyduğu yapısalcı yapının, ABD dışında nispeten yakın zamanda çekilen bir Türk western'inde de geçerliliğini koruduğu ortaya çıkarılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015
Sanat Tarihi Yıllığı / Journal of Art History, 2023
Feminist Sanatta Eleştirel Bir Model Olarak Yapısöküm, 2022
Journal of Commerce and Tourism Education Faculty, Year:2013 Vol.2
10. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi (UBAK), 2021
SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞMEYE KATKI BAĞLAMINDA VERNAKÜLER MİMARİNİN KORUNMASI: MALATYA-HASIRCILAR YERLEŞİM ALANI ANALİZİ, 2020
Mimarlıkta Eleştirel Düşünce: Yapay Zeka Aracılığıyla Bir Deneyim, 2024
Modular Journal, 2020
MEGARON / Yıldız Technical University, Faculty of Architecture E-Journal, 2022