Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
7 pages
1 file
Üç semavi dinin kutsal mekânı, Müslümanların ilk kıblesi Kudüs hakkında ne biliyoruz? Uğrunda mücadeleler verilen ve asırlarca farklı hâkimiyetler altında kalan Kudüs tarih boyunca hep “Halilullah” şehri olarak saygı görmüştür. Mukaddes belde Kudüs, İslam Tarihi boyunca ama özellikle Osmanlı asırlarında bütün dinlerin bir arada yaşayabildiği bir barış adası olmuştur. Bugün Filistin meselesi sürekli dünya gündeminde yüz yıldır çözüme kavuşturulamıyor. Bu kavganın sebebi bütün dinler nazarında mukaddes sayılan Kudüs’ün ve Mescid-i Aksâ’nın bu topraklar üzerinde yer almasıdır. Elinizdeki kitap, dünyanın göz bebeği olan Kudüs’ün tarihine ve önemine ışık tutmak amacıyla kaleme alındı. Kudüs’ün tarih sahnesine çıktığı zamanlardan günümüze kadar olan serüveni ve semavi dinler için taşıdığı önemi bütüncül bir bakış açısıyla 100 soruda (başlıkta) anlatıldı. Tarihi süreklilik gözetilerek seçilen sorular cevaplanırken olay örgülerinin arka planı ve sonrasında ortaya çıkan durumlar akıcı bir dille aktarıldı. Eserde verilen soruların cevapları titiz bir çalışmanın ürünü olarak ortaya konuldu. Kitap, güvenilir kaynaklara ve arşiv belgelerine ve onlara dayalı yapılan akademik çalışmalara müracaat edilerek yazıldı. Elinizdeki kitap, Kudüs okumaları yapacaklar için ilk başvuru kitabı; Kudüs'e seyahat edecekler için de bir tarihi rehber olarak hazırlandı.
100 Soruda Sarıkamış Harekatı, 2020
En genel hatlarıyla “100 Soruda Sarıkamış Harekâtı” başlıklı kitapta yer alan bilgileri bu şekilde değerlendirebilmek mümkündür. Görüldüğü üzere Prof. Dr. Tuncay Öğün tarafından hazırlanan ve 2019 yılı güz aylarında okuyucusuyla buluşan “100 Soruda Sarıkamış Harekâtı” başlıklı eserle birlikte, doğru bilinen birçok ciddi yanlış tespit edilmiş ve temel kaynaklardan faydalanılarak bu yanlış bilgiler düzeltilmeye çalışılmıştır. Sarıkamış Harekâtı hakkında, bilimsel bilgileri içeren ve ciddi bir çalışma olarak tebarüz eden bu kitapla birlikte Sarıkamış Harekâtı, Türk toplumu tarafından daha doğru bilgiler temelinde incelenecektir. Dolayısıyla Öğün, tarafından hazırlanan ve en yeni bilimsel bilgilerle oluşturulan bu kitap, Sarıkamış Harekâtı ve Sarıkamış şehitlerinin yeniden anımsanması adına hem bir vesile hem de bir fırsattır. Bu nedenle Prof. Dr. Tuncay Öğün tarafından ortaya konulan bu çalışmayı, Sarıkamış Harekâtı araştırmalarında yeni kıvılcımların ve yeni ilhamların ortaya çıkmasını sağlayabilecek sıhhatli bir sentez olarak telakki edebiliriz.
100 Soruda Köy Enstitüleri, 2024
Köy Enstitüleri, çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma gayesiyle kurulmuş olan Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim yoluyla bu hedefe ulaşması noktasında atılmış dev bir adımdır. I. Dünya Savaşı’nın ve Millî Mücadele’nin sonunda hemen her alanda büyük bir çöküş yaşayan Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması amacıyla atılmış bazı önemli adımlar vardır. Bunlardan ilki 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilan edilmiş olmasıdır. Cumhuriyet, sadece bir rejim adı değildir. Sadece halk egemenliğini de ifade etmez. Millî Mücadele yılları boyunca son derece yetersiz koşullarda emperyalizme karşı kenetlenerek direnen bir milletin yeniden doğuşunu ve var olma mücadelesini ifade eder. Dolayısıyla; bir anlamda 20. yüzyılın ilk çeyreği itibarıyla anlam ve önemini yitirmiş olan saltanat rejimini lağvetmeyi ve Millî Mücadele’de ortaya çıkmış millet bilinci temelinde yeni bir dünyanın kapılarını aralamayı simgeler. Emperyalizmle mücadele etmeyi, tam bağımsızlığa ulaşmayı ve bunu sürdürülebilir kılmayı amaçlar.
Hakkı UYAR, 100 Soruda Cumhuriyet Halk Partisi Tarihçesi (1923-2015), Anka yayınları, Ankara, 2015
Özet XX yy. başları Azerbaycan edebiyatında muharebe mevzusundaki edebi eserlerin neredeyse tümüne Osmanlı Ordusu’nun zafer ve yenilgilerinin yansıdığını görebiliriz. Bu dönemde, emperyalist güçlerin dünyaya ve insanlığa verdiği zararları daha çok bedii - felsefi yönden konu eden eserler yazılıyordu. Böyle eserlerden biri de XX. yy Azerbaycan edebiyatının klasiklerinden Hüseyin Cavid’in (1882-1941) “İblis” eseridir. “İblis” (1918) piyesi Azerbaycan edebiyatında I. Dünya Muharebesini konu eden ilk manzum faciadır. Eserdeki olaylar Bağdat civarında, İstanbul’un işgali ve Osmanlı’nın Irak’tan çekildiği arifede cereyan etmektedir. Zamanlama itibariyle bu dönem hem de Azerbaycan’da Ermeni Taşnaklarının ve Rus Bolşeviklerinin kanlı olaylarının, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ilanı, Osmanlı’nın yardımıyla Bakü ve çevresinin kurtuluşu dönemine, dolayısıyla 1918 yılına denk gelmektedir. Osmanlı’nın I. Dünya Muharebesindeki yenilgisinin koca Şark’ın, dolayısıyla Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin de çöküşüne neden olacağının farkında olan Cavid, “İblis” faciasını bu ruh haliyle yazarak belki de sırf bu yüzden hadiseleri Şark’ın merkez noktası olarak gördüğü Irak’ta cereyan ettirir. Eserde, Arabistan’da karışıklık yaratmak için İncil adı altında Ermenistan’a kurşun taşıyan papaz, Fransa casusu bir Yahudi haham, İran’da İngilizlere casusluk eden Müslüman din adamı, bulaşıcı hastalık taşıyan Müslüman kadın ve oğlunun bir araya getirilmesi sahnesi, eserin kilit noktası olarak içinde Osmanlı’yı, dolayısıyla Şark’ı çökerten sebepleri barındırmaktadır. Tarih boyunca siyasi, kültürel ve dini yönden oldukça stratejik bir bölge olan Orta Doğu, I. Dünya Muharebesi sürecinde olduğu gibi bugün de büyük çatışmalara sahne olmakta ve siyasi coğrafya yeniden şekillendirilmektedir. Bu yüzden “İblis” eseri güncel konusu ile günümüzde bir başka önem arz eder. Makalede, Hüseyin Cavid’in “İblis” piyesindeki Turan ve Şark meselesi, dünyamızın 100 yıl önceki hali bugünüyle bağdaştırılarak tetkik edilmiştir. Anahtar kelimeler: İblis, Turan, Şark, Hüseyin Cavid.
tasavvufun kaynaklarını, İlk mümessillerini, tasavvufun bünyeleşmesinl, akımını, İktidarı temsil edenlere karşı durumunu, süfilerln tasavvuf anlayışlarına karşı, gene içlerinden fışkıran reaksiyonu, bu reaksiyonun sonuçlarını sığıştırmanın, tasavvufun esas umdelerini, tasavvufu etkisi altında bırakan inançları, bugünedek gelişini ve bin günkü durumunu incelemenin, eleştirmenin ne kadar zor olduğunu, tasavvufla ilgilenenlerin takdir edeceklerinden eminim. Gerçekten de böyle bir kitaba ve bu kitabı tamamlayacak olan «Mezhepler ve ta rikatlar tarihli ne lüzum vardı. Bu lüzumu duymuyor değildim; fakat başka İşlerle uğraşmam, böyle bir eseri yazmaya vakit bırakmıyor du, fırsat vermiyordu bano. «Gerçek Yayınevi«, bu vakti bulmaya, bu fırsatı elde etmeye zorladı benL Okuyanlar, göreceklerdir ki hükümlerim, tamamiyle ta rafsızdır ve mesnetlidir. Ne tasavvuf dinin esasıdır dedim, ne de dinde böyle bir zevk yoktur dedim. Konu ağırdır; anlatılması güçtür. Kitabın İlk kısımlan, belki okuyucuyu yoracaktır, hattâ belki de bezdirecektir. Fakat etinden atmamasını, sonadek okumasını dileyeceğim. Dînî tarihi yoğuran, şiirimizin klâsik ve halk bölümlerini ağdalaştıran, hattâ Insânîleştiren, yüzyıllar boyunca toplumumuzu etkisi altında bırakan, müsbet ve menfî rolleriyle akımlar yaratan bir inançlar tümünü bilmemek, dünü anlamamaktır. Kitabımız, bilhassa genç kuşaklara, dünden bir perde açıyor; görülmesi, bilinmesi, anlaşılması gerçekten de ge rekil bir 6afhayı gözlerinin önüne seriyor. Şunu kesinlikle bilmek ge rektir kİ bizim en büyük noksanımız, İleri geçinenlerimizin, dünü bil memeleri, düne bağlı olanlarımızın da bugünün görüşüyle dünü eleşttrmemeleridir. Kitabımızda da birkaç kere buna dokunduk; dünü bilmeyen, bugünü anlayamaz; bugünü anlamayan, yarını göremez. yarını İnşa edemez; hattâ dünden geıen hamlelerin nedenlerini bile düşünemez. Hayat akıyor; tarih yürüyor; sebepler sonuçlarını meydana ge tiriyor; sonuçlar, sonuçlara sebep oluyor. Bu akışın kaynağını, bu yürüyüşün seyrini, bu sebeplerin nedenlerini, bu sonuçların, toplum hayatımızdaki etkilerini mutlaka bilmemiz gerek. Gönül isterdi ki, ül kemizde. Osmanoğullarının ilk devirlerinden bugünedek tasavvufun seyrini de izleyelim; fakat tasavvufun esasını anlatmamıza engel ola cağından bunu, ikinci kitabımıza aktarmayı daha uygun bulduk. Okuyucu, okudukça bu küçük kitabın önemini anlayacak, sona doğru, elinden bırakmayacak, bitince de sanırız ki dünün en önemli bir problemine dair fikir yürütecek, söz söyleyecek duruma gelecektir. Kaynaklarımız, ana kaynaklardır; fakat bu kitap, yalnız oku nanlardan edinilen bilgilere dayanmıyor; yaşanılan bir yaşantının hikâyesidir de. Yazar, bütün bu inançları duymuş, görmüş, böyle bir çevrede büyümüş, ihtiyarlamıştır. Arapçada, «eserlerimiz, bizi an latırlar; bizden sonra eserlerimize bakın» mealinde bir beyit vardır; atasözü değerliliğinde olan bu sözle, önsözümüze son veriyor, tarih yapraklarını birer birer açmaya başlıyoruz.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Mecmuası, 2023
İBB Kültür AŞ Yayınları, 2018
Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
Kilis 7 aralık Üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi, 2022
YAZILI KAYNAKLAR IŞIĞINDA TUNÇ VE DEMİR ÇAĞLARINDA YESEMEK VE ÇEVRESİNİN TARİHİ, 2023
MİLLÎ MÜCADELE’DEN 21. YÜZYILA TÜRKİYE CUMHURİYETİ, 2023
Şarkiyat-İlmi Araştırmalar Dergisi, 2024
Global Research Thinking Center, 2020
Bireyi Sağaltan Toplum: Mitat Enç Hikâyelerinde Yerlilik The Society that Heals and Preserves: Nativeness in the Stories of Mitat Enç, 2023
Huzuru Bekleyen Şehir: Kudüs, ed. Osman Aydınlı, 2020