Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
ÖZET Post-analitik dönemde Quine, prensip olarak metafiziği felsefede kullanmayı reddetmiyor olmasına rağmen metafiziksel önermelerin çoğunu felsefeden elemiştir. Bu çalışma, ilk olarak, Quine'ın, metafiziğin bir kısmını felsefeden neden elediğini göstermeyi amaçlamaktadır. İkinci olarak, bazı metafiziksel cümleleri felsefeden elemenin ontolojik görecelik fikriyle olan bağlantısını göstermeyi amaçlamaktadır. Son olarak, Quine'ın, gönderimin belirsizliği sorununu ontolojik görecelik fikriyle nasıl çözüme kavuşturduğunu göstermek amaçlanmıştır. ABSTRACT Despite Quine, in principle, did not reject the use of metaphysics in philosophy in the post-analytical period, he eliminated most of the metaphysical sentences in philosophy. So, this study has three purposes: first, to show why Quine eliminated some metaphysical sentences from philosophy; second, to show the connection of the elimination with the notion of ontological relativity; and last, to show how Quine, solved the problem of indeterminacy of reference with the notion of ontological relativity.
This thesis is interested in spelling out Collingwood’s attempts to reinterpret metaphysics against the struggles so as to eliminate “metaphysics together with the thinkers of Vienna Circle in modern philosophy. Like modern philosophy as well as the thinkers of Vienna Circle, Collingwood rejects the dogmatic metaphysics as well. Moreover, Collingwood sets out to re-establish the true metaphysics by returning Aristotle once again. Metaphysics as such deals with the absolute presuppositions on which any kind of scientific and intellectual activities are based. For Collingwood, since absolute presuppositions are historical, the activity that questions it is also supposed to be historical. Now the method of metaphysics as an historical activity is the logic of questioning and answering. In this sense, metaphysics, which investigates the absolute presuppositions by the logic of questioning and answering, is a philosophical and historical activity. KEYWORDS: Metaphysics, Philosophi, Science, Questioning and Answering, Presuppositions, Absolute Presuppositions.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963, 2018
ÖZET Tanrı, ruh gibi tabiatüstü kavramlar birçok alanın araştırma konusu olmasına karşın felsefe tarihinde bu kavramlar genellikler metafizik düşünce kapsamında tartışılmıştır. Bilimsel düşüncenin önem kazanmasıyla birlikte somut, deney ve gözleme tâbi olan şeyler pozitif bilimlerin çalışma alanı olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Buna karşın Heidegger, metafizik ve fizik için yapılan bu ayrıma farklı bir bakış açısı getirmektedir. Heidegger'e göre aslında bütün bir batı felsefe geleneği metafiziktir. Ona göre bu metafizik gelenek ilk defa Platon ve Aristoteles'in felsefeleri ile filizlenmeye başlamıştır. Dahası, Heidegger'e göre Descartes'in özneyi öne çıkaran projesi ile metafizik düşünce farklı bir boyut kazanmış ve modern teknoloji ile birlikte metafizik düşünce zirveye ulaşmıştır. Peki, modern teknoloji nasıl olup da metafiziğin " dünyevi resmi " olarak karşımıza çıkmaktadır? Heidegger'e göre metafizik düşünce felsefe tarihinde Varlık yerine varolanın sorgulanması ile gerçekleşmiştir. Burada Varlık, Heidegger'e göre ontolojinin ve felsefenin asli meselesi iken, varolan hep başka bir varlık ile açıklanmaya çalışılmış, böylece varlığın üstü örtülmüştür. Descartes felsefesi ile düşünen ben, özne olarak ortaya çıkmaya başlamış ve nesneyi karşısına konumlandırmıştır. Öznenin, dünyayı karşısına almasıyla beraber yeniçağda dünya, öznenin gözünde adeta bir resme dönüşmüştür. Modern teknoloji de bu özne merkezli düşünmenin bir sonucu olarak metafiziğin dünyevi resmi olmaya başlamıştır. Bu çalışmada, metafiziğe felsefe tarihinden farklı bir bakış açısı getiren Heidegger'in modern teknoloji ile birlikte metafiziğin nasıl dünyevileştiği ve bu süreçteki modern öznenin nasıl bir role sahip olduğu irdelenecektir.
METAFİZİK ÜZERİNE KONUŞMA, 2019
Öz Batıda, temelleri felsefede atılan metafor kavramı; edebiyattan plastik sanatlara, siyaset biliminden sosyolojiye, işletmecilikten reklamcılığa kadar bir çok alanı etkilemiştir. Metaforun oluşturduğu kavramsal haritalar, hem toplumsal-kültürel izleri taşıyıp hem de yeni yaratımlara kapı aralamıştır. Metafor, kavramsal alanların eşitlenmesi sonucu ortaya çıkan geniş bir haritalamadır. Türkçenin hem standart dilinin hem sanat dilinin şekillenmesinde pay sahibi olan metaforlar, zihni haritalarda insani, toplumsal, coğrafi tüm etkilere dair izler taşır. Bu yapılanmanın farkında olan sanatçı; yeni, orijinal üretimleri ile dile kavramsal bir genişleme getirirken, okur zihnine de farklı yollardan ulaşım imkânına kavuşur. Orhan Veli Kanık, kendi çağı için modern bir söylem geliştirirken eski şiire dair ne varsa karşı durmayı tercih etmiş bir şairdir. Yeni şiir dilinin ve anlayışının inşasını, eski şiiri yıkarak yapabileceğine inanmıştır. İnsan zihninin işleyiş prensiplerinden biri olan metaforun Orhan Veli şiirinde tespit edilmesi, metaforun retorik karşısındaki yerinin tespiti için önemlidir. Abstract The concept of metaphor, which its foundations have been laid on philosophy in the West, effected various fields as literature, plastic arts, politics, sociology, industry, advertising. Conceptual maps that created by metaphor carried social-cultural traces and also paved a way for new creations. Metaphor is a vast mapping that generated/emerged from the equalization of conceptual areas. Metaphors have a role in shaping both the standard Turkish language and the language of art, and they bear the trace of individual, social and geographical influences in their conceptual mappings. While the artist, who is aware of this structure, brings a conceptual expanse to the language with his original productions, he also gains access to the minds of readers via different paths. Orhan Veli Kanık chose to stand against everything about former poetry while developing a modern statement for his era. He believed that construction of new poetical language and comprehension is possible by destroying the old poetry. Metaphor is a principle of human mind " s operation and identifying it on the Orhan Veli " s poetry carries importance for its place against the rhetoric.
ULUSLARARASI SEZAİ KARAKOÇ SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ, 2012
Sezai Karakoç'un düşünce sistemi, bir medeniyet tezi inşa ederken aynı zamanda bu medeniyet anlayışını şekillendiren belirleyici kavramlar üzerinde yoğunlaşır. Ayrıca bu sistem söz konusu kavramların anlam, içerik ve sınırlarının belirlenmesi yönündeki düşünsel üretimi de gündeminde tutan bir yaklaşım içerisindedir. Bu bağlamda Karakoç, Diriliş medeniyetinin temel kavramlarından "metafizik" kavramının-bu kavramı ikinci plana atmış olan Batı düşünce sisteminin aksine-çağdaş insanın düşünsel gündemine taşınması ve medeniyetin şekillenmesinde işlevsel kılınması gerektiğine dikkat çeker. Bu çalışma Sezai Karakoç'un düşüncesinde metafizik kavramının niteliği, içeriği ve çağdaş insanın gündemine taşınmasına ilişkin yaklaşımlarını, düşünce yazılarından hareketle incelemeyi ve bu yaklaşımlarının şiirindeki görünümüne kısmen değinmeyi hedeflemektedir.
"METAMORFOZ: BİR GECƏNİN ƏHVALATI" ROMANININ TOPLUMDİLBİLİMSEL AÇIDAN İNCELENMESİ, 2023
Öz Toplumdilbilim, dil kullanımının toplumsal cinsiyet, eğitim düzeyi, yaş, coğrafya, nezaket stratejileri ve toplumsal sınıf unsurlarıyla ilişkisini ve bu unsurlar tarafından nasıl etkilendiğini araştırmaktadır. Bu dil kullanımı ve bahsedilen unsurların ilişkisinin yanında, konuşma dili, yazı dili, resmi dil, lehçe, şive, ağız, argo, jargon, kod, kod değiştirme, kod karıştırma, iki dillilik, geçer dil, kırma diller ve karma diller, sosyolekt, idyolekt ve yapay dil gibi dil türlerini, dil ilişkilerini ve bu bağlamda dillerin birbirlerini nasıl etkilediğini her yönüyle incelemektedir. 20. yüzyılda dünyaya gelen Çağdaş Azerbaycan Edebiyatının önemli isimlerinden Varis Yolçuyev, kariyerine 1989 yılında başlamıştır. Bu konudaki başarısıyla çeşitli yazarlık ödülleri almış, eserleri dünyanın çeşitli üniversitelerinde yer alan ve bu eserleri ders kitabı olarak da okutulan, kalemi güçlü, önemli bir yazardır. Bu çalışmada Varis Yolçuyev'in "Metamorfoz: Bir Gecənin Əhvalatı" romanı incelenmiştir. Bu inceleme toplumdilbilimsel bir incelemedir. Roman içerisinde başlangıçta birbirlerini tanımayan yedi karakter bulunmaktadır. Yılbaşı gecesi farklı sebepler ile polis memurlarına yakalandıktan sonra polis aracında birbirleriyle rastlaşan ve aslında masum olan bu karakterler, gün sonunda birbirlerinin hayatlarına pek çok açıdan dokunmuşlardır. Karakterlerden her biri o yılbaşı gecesinden önceki eski, umutsuz ve yorgun hissettikleri yaşantılarına bir perde çekmiş, adeta bir metamorfoz geçirmişlerdir. Birbirlerinden yaş, cinsiyet, meslek ve yaşadıkları coğrafya bağlamında farklılık gösteren bu yedi karakterin kullanmış olduğu dil, olay örgüsü boyunca incelenmiştir. Bu inceleme, toplumsal cinsiyet, eğitim, nezaket, toplumsal sınıf, coğrafya ve dil ilişkileri bağlamında gerçekleştirilmiştir. Bu sayede bir kadın ile bir erkeğin dil kullanımlarındaki farklılıklar, eğitimli bir birey ile eğitim görmemiş bir bireyin dil kullanımlarındaki farklılıklar, şehirde yaşayan bir birey ile köyde yaşayan bir bireyin dil kullanımlarındaki farklılıklar ve toplumsal sınıf ile toplumsal nezaket algısının bireylerin dil kullanımları üzerindeki etkileri ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Genellikle saha çalışmaları ile yürütülen toplumdilbilim çalışmalarının yanı sıra literatürdeki çalışmalara uygun olarak Varis Yolçuyev'in bir roman içerisindeki karakterler vasıtasıyla ortaya koyduğu dilde, dil değişkenlerinin, dil konuşurları üzerinde etkili olduğu görülmektedir.
Özet İnsana dair pek çok sorun, çok bileşenli krizlere bağlı olarak bizi meşgul etmeye devam ediyor. Kuşkusuz bu sorunların başında kadın ve kadına dair sorunlar hatırı sayılır bir öneme sahiptir. Kadına yönelik şiddet, eşitlik sorunu, kadın istihdamı, cinsiyet ayrımcılığı gibi kavramsallaştırılan birçok mefhum gündelik hayatımızın sıradan bir parçası haline geldi. Elbette ki son derece yakıcı olan bu ve benzeri sorunlara acilen çözüm bulmamız hem ahlaki, hem de entelektüel bir zorunluluktur. Ancak bu sorunsallaştırmaların ve postulatların, belli paradigmalar ve belli veri-tabanlarına bağlı olarak şekil bulduğu neredeyse ıskalanmış durumdadır. Bir tarafıyla da kullanışlı olan bu söylemler, sorunu kolayca tanımlayan yaklaşımlar, neredeyse birer " Ayine-i sabite " biçiminde kabul edilerek, sorun ve sorunların tarihsel arka planı, uygarlık teması, toplumsal gerçeklik havuzu, metodolojik besleyenleri, ideolojik arka planı yok hükmünde kabul edilerek sorunların çözüme kavuşturulmasının hedeflendiği gözlenmektedir. Bu da sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Oysaki dünyanın neredeyse tamamına yakını, uzun süreden beri, Batı aklının marifetiyle birçok meselede olduğu gibi kadın gerçeğinin de belli paradigmalara bağlı olarak sorunsallaştırılmasına dair indirgemeci yaklaşımların etkisi altındadır. Bu yaklaşımların temelde sorunları çözmeye yönelik hesaplanamaz başka krizlere yol açtığı gibi, Batı-dışı uygarlıkların bu meseledeki gerçeklerine hiç de hak etmedikleri negatif anlamlar yükleyen ve onları kendi gerçeklerinden farklı yorumlayan sistematikleri meşrulaştırdıklarına da tanık olmaktayız. Buna bağlı olarak da Batının, diğer sorunlarda olduğu gibi, bu meselede de ortaya koyduğu çoğu merkezi veya marjinal kabulleri, farklı pozisyonlarına göre çeşitlenerek diğer uygarlık havzalarında da idealize edilmektedir. Ayrıca kadın gerçeğine yönelik kendinden kaynaklı değer merkezli paradigmalar ekseninde ya da olgu-merkezli çözüm üretmekten çok, çoğu kez katı ideolojik indirgemeci dogmaların bir ideal olarak deruhte edilmeye gayret edildiği de görülmektedir. Bu çalışma, kadına yönelik yaratılan bu metafiziğin besleyenlerini, tarihsel arka planını ve sosyolojik izdüşümlerini, medeniyetlerin kendi doğasına uygun veçhesiyle yeniden sistemlileştirmeyi, eleştirel olarak ele alıp birtakım tekliflerde bulunmayı amaçlamaktadır.
Our paper is an analysis on being. Our analysis covers Farabi’s ‘essence (el-mevcud) and ‘existence (el-vücud) terms and homonym term (lafzun müşterek)’. The problem of homonym term in being is a problem of being that received the attribute ‘müşterek’. Therefore, ‘müşterek’-attribute of being in Farabi’s thought is determined in the first part of our paper. The ‘müşterek’-attribute means ‘a lot’ of meanings in the language and gives these meanings to the concept it is added. So there are two types of partnership or commonality. One of them is homonymous and the second of them is synonymous. In Farabi’s thought, they are musterekship (mutavâtı’ship, musekkekship, musevakaship) and muteradifship issues. In the second part of our paper, the nature of the commonality meanings is analyzed. Its nature is oneness, commonness or plurality, continuity, equality meanings. In the analysis of the nature, thing, categories (jauhar and araz) and being/self (zât) concepts are given as an example. Book of Letters by Farabi is used for ‘thing, substance-accident and self-being’ concepts. Moreover, for ‘one’ concept, Book of One and Oneness is used. Key Words: Farabi, metaphysics, being, commonality, islamic philosophy.
METAFİZİĞİN MANTIKSAL KÖKENLERİ: NASÎRÜDDÎN TÛSÎ’NİN NEFSÜ’L-EMR ANLAYIŞINA GİRİŞ, 2021
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, izin almadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.
MAKALE, 2020
Değişen dünya düzeni, teknolojik gelişmeler, yeni medyatik ortamlar, yeni tekno-kültür ve tekno-konformist yapıların oluşması sanatın içeriğini değiştirmiştir. Zaman ve mekan ile bağlantılı olarak sanat anlayışındaki değişkenliklerin, sosyokültürel süreçlerle paralellik gösterebileceğini ifade eden sanatçı Engin Güney, yeni medya teknolojilerinin gelişimi ve tekno-kültürel değişimlerin, sanatın içerik ve ifade ediliş biçimini etkilediğini nitelendirmiştir. Karışık teknikte eserler üreten Güney, toplumdaki kültürel değişimi, kimlik bunalımını, sanal ortamların insanları sürüklemiş olduğu psikolojik durumu eserlerinde incelemiştir. Bu bağlamda araştırmada, Güney tarafından ‘‘çıkmazlara doğru, dijitalizasyon’’ serileriyle oluşturulmuş eserlerdeki metaforların belirlenmesi ve metaforların hangi düşünceyle kullanıldıklarının ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Ayrıca Güney’in eserlerinde saptanan metaforlar ve anlamlarının farklı sanatçıların eserlerindeki benzer metaforlar ile karşılaştırılarak nitelendirilmesi hedeflenmiştir. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden durum çalışmaları deseni kullanılmıştır. Araştırmanın verileri, yarı yapılandırılmış sorulardan elde edilerek betimsel analiz ile yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda Güney’in, teknolojik gelişmeye bağlı olarak toplumun kültürel değişimindeki psikolojik yapısı, manevi değerlerin azalması, sanal ortamlara olan bağlılığın artması gibi durumları ‘‘karınca, insan, labirent, 1-0’’ metaforları aracılığıyla ifade ettiği belirlenmiştir. Metaforlar farklı anlamlar taşırken hepsinin ortak özelliği birey ve toplumu esas almasıyla ön plana çıkmıştır. Bu noktada sanatçı, yaptığı çalışmalarda günümüzün toplumsal problemleri üzerine yoğunlaşarak sanatçı ve toplum arasındaki bağın önemine vurgu yapmıştır. Abstract The changing world order, technological developments, new media environments, new techno-culture and the formation of technoconformist structures have changed the content of art. Stating that the variations in the understanding of art in connection with time and space may be parallel to sociocultural processes, the artist Engin Guney described that the development of new media technologies and techno-cultural changes affect the content and expression of art. Guney, who produces works in mixed techniques, examined the cultural change in society, the identity crisis, and the psychological situation that virtual environments have dragged people in his works. In this context, in this research, it was aimed to determine the metaphors in the works created by the series '' towards deadlocks, digitalization '' by Guney and to reveal with which idea the metaphors were used. In addition, it is aimed to characterize the metaphors and their meanings determined in the works of the Guney by comparing them with similar metaphors in the works of different artists. The case studies design, one of the qualitative research designs, was used in the study. The research data were obtained from semi-structured questions and interpreted with descriptive analysis. As a result of the research, it was determined that Guney expresses situations such as the psychological structure of the cultural change of the society, decrease in spiritual values, increase in dependence on virtual environments depending on the technological development through the metaphors "ant, human, labyrinth, 1-0". While the metaphors have different meanings, the common feature of all of them comes to the fore with the individual and society as a basis. At this point, the artist emphasized the importance of the connection between the artist and society by focusing on today's social problems in his works.
TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2018
Ali Şîr Nevâyî’nin Mecâlisü’n-nefâyis adlı şuara tezkiresi, kullanılan biyografik ögeler açısından titizlikle hazırlanmış; tezkirede, şairlere ilişkin türlü özellikler ayrıntılı olarak işlenmiştir. Özellikle Nevâyî’nin şairlerle ilgili tanıklıkları, kişisel değerlendirmeleri, onların sanat yönleri ya da eserleri hakkındaki görüşleri, esere zenginlik ve özgünlük katmaktadır. Mecâlisü’n-nefâyis’teki biyografik ögeler, şairlerin tanıtımını sağlamak; kaydedilmek suretiyle onları ve eserlerini kalıcı kılmak dışında, dönemin sosyal ve kültürel yapısıyla ilgili çok sayıda bilgi ve malzeme içermektedir. Bu çalışmada, Mecâlisü’n-nefâyis’teki biyografik ögeler; dolayısıyla tezkire yazarının bu doğrultudaki malzemesi, şairlere ilişkin değerlendirmelerin kapsamı ve içeriği belirlenmiştir. Eserde şairler; eser, üslup, edebî kişilik, şairlik yeteneği gibi yönleriyle birlikte aile ve akrabalık ilişkilerinden, mesleklerine, toplumsal konumlarına, ilgi alanlarına, vücut biçimlerine, sağlık durumlarına, huylarına, türlü sanat ve spor dallarındaki hünerlerine, ölüm nedenlerine, mezar yerlerine kadar çok geniş bir yelpazede ele alınmıştır. Bu bilgiler, hem Nevâyî’nin tanıklıklarına hem de duyumlarına dayanmaktadır. Eserde, ele alınan şairlerle ilgili türlü yorumlara ve değerlendirmelere destek olabilecek pek çok örnek olay, söylenti vb. de yer almıştır. Çalışmada, söz konusu biyografik ögelere ilişkin tematik bir sınıflandırma yapılmış ve her madde başı için özgün metinden seçilen örnekler kullanılmıştır.
Meta fetişizmi, " endüstri " ya da " sermayenin " artık " şeyler " üretiminin üstüne çıkıp, " ilişkilerin " üretimine dayalı bir toplumsal süreç olarak tasvir edilebilir. Meta fetişizmi öznenin, nesne haline gelmesidir. İnsani özelliklerin nesnelere atfedilmesi ve bu özelliklerin nesneler (metalar) tarafından yönetilmesi, yönlendirilmesidir. Nesnelerin insan emeği ile yaratıldığını unutup, kendi bünyelerinde bir değer taşladıklarını ve bu değerin de " göklerden " geldiğini düşünmemiz meta-fetişizmi ve rasyonalizasyonun sürekli tekrarı ile pekişmektedir. Marx bu durumu bilinçli hayat etkinliği olarak adlandırmaktadır: " Bilinçli hayat etkinliği insanı hayvanca hayat etkinliğinden dolaysız biçimde ayırır. İşte bundan ötürü insan bir tür varlığıdır. Ya da sadece bir tür varlığı olduğu için bilinçli bir varlıktır, yani, kendi hayatı insan için bir nesnedir. Yalnız bundan ötürü etkinliği özgür ve etkinliktir. Yabancılaşmış emek bu ilişkiyi tersine çevirir, öyle ki insan bilinçli bir varlık olduğu için kendi hayat etkinliğini, özvarlığını, varoluşunu basit bir araç yapar. " (1844 El Yazmaları, s. 81)
How Metaphors Work in Proverbs, 2010
Atasözlerinin iletmek istediği düşünceyi kimi edebî sanatlardan yararlanarak ortaya koyan bir söz formu olduğuna, atasözlerine odaklanan pek çok yazıda değinilmiştir. Şükrü Elçin, "Atalar Sözü" adlı yazısında şunları dile getirir:
Uluslararası Dengbejlik Kültürü ve Dengbejler Sempozyumu, 2019
Bu çalışmada, dengbejlik geleneğinin şehre güzelleme yapılan şehrengiz niteliği sorgulanmaktadır. Kökeni divan edebiyatında olan şehrengizlerde, kentin güzelliklerine ek olarak, “kentin güzelleri” de anlatılır. Güzellik şehrengizlerde kentin ve kentlilerin birlikte kotardıkları bir olgudur. Bu eserlerin başında şehirle ilgili çok genel bilgiler verilir ve şehre övgü düzülür. Bazen bahar ve tabiat tasvirleri yapıldıktan sonra, bir şehirdeki güzellerin bir veya iki beyitlik tanımları verilir. Bu güzeller güzellikleriyle şehri birbirine kattıklarından, eserlere 'Şehr-engiz', yani Şehir Karıştıran denilmiştir. Dengbejlik ise genellikle suskun bir coğrafyanın sesi olarak işlev görür. Bu sessizliğin sesini en iyi aktaran yazarlardan biri olan Mehmed Uzun’un açtığı yoldan hareketle, çalışmada, dengbejlerin sözünde de şehre ve doğaya ait sesler aranmıştır.
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2015
HARMANCI, M., “Ali Cengiz Hikayesi İzdüşümünde Kahramanın Görünmez Gücü: Metamorfoz”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi , Sayı: 32, 2015, ss. 209-228. ÖZET Edebi geleneklerde yer alan tip ve motiflerin bir kısmı dünya halkları arasında umumiyet arz ederken bir bölümü de toplumlara özgü kültürel kodlardan kaynağını alır. Kahramanı karşılaştığı zorluklardan kurtarma, başarıya ulaştırma, sorunlara çözüm getirme gibi çeşitli fonksiyonlar üstlenen değişim ya da metamorfoz motifi pek çok ulusun edebi nevilerinde olduğu gibi Türk Edebiyat geleneğinde de yer bulur. Destandan menkıbelere kadar geniş bir perspektifte karşımıza çıkan değişim motifi, zaman içinde değişim oyunu adı verebileceğimiz bir strateji formuna bürünerek edebiyat sahnesine çıkar. Kahramanlığı ispat etmek, gücü eline geçirdiğini göstermek için kullanılan bu form zamanla Ali Cengiz Oyunu adıyla da anılmaya başlar. Günümüzde de "kurnazca ve hilece düzen" anlamıyla özdeşleşen Ali Cengiz Oyunu deyimi, "âl-i Cengiz" yani "Cengiz Hilesi", "Moğol Oyunu" karşılığı bir ifadenin, zaman içerisinde özelleşmesiyle oluşmuş ve şiirlerde, masallarda, destanlarda, hikayelerde karşımıza çıkan hileli değişimlerin her biri için "Ali Cengiz Oyunu" ifadesi kullanılmaya başlamıştır. Bu çalışmada İtimat Kütüphanesi tarafından "Milli Masallarımız" serisi içinde Arap alfabesi ile basılmış bulunan "Ali Cengiz Hikâyesi" başlıklı yazmanın günümüz alfabesine çevirisi yapılmış, bu hikaye izdüşümünde metamorfoz motifi ve değişim oyununun kullanımı ortaya konmaya çalışılmıştır. Hikayede sıradan bir delikanlının Ali Cengiz isimli ustadan, aynı isimli değişim oyununu öğrenmek için çıktığı kahramanlık yolculuğu, kahramanlık mitosuna uygun olarak geçirdiği aşamalar ve değişim oyununu aslında kimsenin öğrenmesini istemeyen ustasını onun yöntemlerini kullanarak alt etmesi ele alınır. Şekil değiştirmenin karşılıklı değişim hamleleriyle rakibini alt etmeye yönelik bir yarış haline geldiği Ali Cengiz Oyunu'nda galip gelen kahramanlaşma serüvenini de başarıyla tamamlamış olur. Anahtar Kelimeler Ali Cengiz, metamorfoz, hile IN THE PROJECTION OF ALİ CENGİZ STORY HERO'S INVISIBLE POWER: METAMORPHOSIS Abstract Some of the types and motifs located in the literary tradition is universal, some are specific to the community. Change or metamorphosis motif, get rid of the difficulties faced by the hero, solutions to
Felsefi Düşün, 2017
Ontik-ontolojik ayrımını Martin Heidegger Basic Problems of Phenomenology adlı çalışmasında ve 1929 tarihli “On The Essence Of Ground” adlı makalesinde felsefeye kazandırmış ve daha sonra bu ayrımı birçok çalışmasında zemin olarak kullanmıştır. Ontolojik Fark olarak adlandırılan söz konusu ayrım, Heidegger tarafından teşhis edilmiş olsa dahi esasında bir gerçeklik olarak felsefenin başlangıcından itibaren zımni olarak mevcuttur. Zira ilk soru olan ‘varolanlara varlığını veren şey nedir’ ya da bilindik adıyla arkhê sorusu esasında içinde ontolojik fark problemini barındıran bir sorudur. Heidegger’in felsefe tarihini yeniden ele alması da onun ontolojik fark problemini bu bağlamda ele aldığının göstergesidir. Varlığın tarihini bu biçimde okumak felsefe tarihindeki en radikal adımlardan biridir şüphesiz. Biz bu çalışmada, söz konusu ayrımı Aristoteles’in Metafizik’inin dokuzuncu kitabı olan Theta’nın ilk bölümünde ortaya konan dynamis kavramını, ontik-ontolojik ayrımı üzerinden inceledik. Bu hususta ilk olarak energeia, entelekheia ve kinêsis kavramlarına değinilmiştir. Ardından ontolojik fark çerçevesinde etkin, edilgin ve yokluk olarak dynamis kavramı incelenmiştir.
ÖZET İsmail Tunalı; Nicolai Hartmann ve Roman Ingarden'ın fikirlerinden faydalanarak ontolojik tahlil yöntemini geliştirir. Söz konusu yaklaşımın esası, sanat eserinin ön-yapı ve arka-yapı diye adlandırılan iki temel tabakaya ayrılmasıdır. Ön-yapıdan kastedilen şey sanat eserini meydana getiren malzemedir. Arka-yapı ise anlam birimleri, nesne, karakter ve kader tabakalarından meydana gelir. Her bir tabaka bir önceki tabakanın oluşmasına zemin hazırladığı için metni oluşturan tabakalar ontik bütünlük gösterir. İsmail Tunalı; Nikolai Hartmann ve Roman Ingarden'ın ontoloji ile ilgili düşüncelerini eklektik biçimde bir araya getirerek geliştirdiği bu yöntem, zamanla araştırmacılar tarafından geliştirilerek divan şiiri metinlerine uygulanır. Ontolojik yaklaşıma göre her sanat eseri gibi edebi eserler de bazı tabakalardan oluşur. En alt tabakada edebiyat eserinin meydana getiren malzeme, sesler vardır; ses tabakası aynı zamanda metnin ön-yapısını oluşturur. Ses tabakasının hemen üstünde anlamlı birlikler kuran semantik tabaka, onun üstündeyse sırasıyla obje, karakter ve kader tabakaları bulunur. Polifonik bir görüntü çizen edebi metinler, ontik bir bütünlüğe sahiptirler. Ontolojik yöntemde, metin en alt tabakadan başlanarak çözümlenir. Sanatçının edebi şahsiyetine ve metnin kendine has birtakım özelliklerine göre tabakalar şekillenir. Tabakalarda bulunan bütün unsurlara ulaşmak mümkün olamayacağı gibi bu unsurların hepsinin bir edebi metinde bulunacağına dair bir kaide de yoktur. Bu çalışmanın amacı, ontolojik yöntemin temel özelliklerini ele almak ve ontolojik yöntem ile Şey Gâlib'in " hep senünçindür " redifli gazelini incelemektir. ABSTRACT Ismail Tunalı improves the ontological assay method by Nicolai Hartmann and Roman Ingarden's ideas. Theprinciple of this assay method is artwork separated into two basic layers called backyard and front-yard. Front-yard means work of art's meterials. Backyard means meanin gunits, object, character and destiny layers. The layers of the text indicates ontical integrity becasue each layer pronet ooccur previous layer. The ontological assay method * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.