Academia.eduAcademia.edu

Modern Sonrası Tiyatroya Günümüzden Bakmak

Abstract

20.yüzyılın başından itibaren dramatik metinler değişim göstermeye başlamıştır. Bu değişimi sahnelemede ve metinsel anlamda çeşitli göstergeler takip etmiştir. Bu makale aslında değişimin nasıl başladığını ve günümüzde bunun seyirci üzerinde olan etkisini ve sahnelemede ki değişimleri oluşturmaya yönelik olacaktır. Giriş Toplumsal alanda savaşların yok edici gücü, insanların bilincini yitirmesi ve ortaya çıkan sanat akımları. Bir makinenin dişlileri gibi sürekli birbirini takip etmektedir. Kimi sanatçılar bütün sanat akımlarına karşı olduklarını bildirirken, kimileri ise gerçekçilik, mekaniklik ve vahşet üzerinde yoğunlaşmışlardır. 20.yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan akımlar ve göstergeler tiyatroyu bambaşka bir yere taşıyacaktı. Klasik metinlerin aksine postdramatik metinler, daha çok metinsel anlamda metnin alaşağı edilip bunun yerine göstergelerin ön plana çıkmasını sağlayacaktır. Bu sayede postdramatik metinler neyi, nasıl anlattığıyla değil, hangi araçlarla, tekniklerle günümüze en yakın formla anlatabildiğidir. Postdramatik tiyatro düşüncesinin en önemli iki temsilcisi Beckett ve Ionesco diyebiliriz. Aslında iki oyun yazarının temelde yapmak istedikleri anlamsızlıktan anlam üretmekti. Bunu da klasik metin düşüncesiyle değil postdramatik bir metin yoluyla kurmaktı. Hans-Thies Lehmann, postdramatik tiyatro kitabında bu öğeleri şöyle sıralar; Hiyerarşinin kırılması, göstergelerin yoğunluğu, müzik, görsel dramaturgi ve bedenselliktir. Bu öğeler temelde performatif estetiği oluşturacaktır. Aslında Batı tiyatro kuramının da öykü anlatımını, Aristotelesci dramatik anlatımına alternatif oluşturan çağdaş bir anlatım yolu olarak yeniden keşfettiği söylenebilir.1 Brechtyen tiyatro anlayışında nasıl ki Brecht üçüncü bir göz yerleştirmişse bunu günümüz şartlarında reality showlar ile oluştuğunu söyleyebiliriz. Rimini Protocoll, She She Pop, Forced Entertainment, Romeo Castelluci ve daha niceleri. Hepsinin sahneleme ve metinsellik anlamındaki ortak noktası hiç şüphesiz performanstır. Günümüzde performans kelimesi dilbilimci J.L. Austin'in, törensel sözlerin bir eylemi harekete geçirip bağlayıcı bir güç uyguladığını öngören söz edimleri kuramından türetilmiş bir terimdir diyebiliriz. Performans kelimesinin kökenine indiğimiz zaman; bir şeyi yapmak, eylemek, eylemi harekete geçirmektir aslında. 20.yy.'ın ikinci yarısında dil bilimciler sözleri harekete geçirerek performansı ortaya çıkarmaktadır. Örneğin; nikah memuru 'sizi karı-koca ilan ediyorum.' dediği zaman çifti hayata hazırlayıp eyleme geçirmektedir.. Performans sanatında her şey gerçektir. Ritüelistik, mistik, kendinden geçme olaylarını kullanır. Anlam aktaran tek şey sözler değil, davranışlardır aynı zamanda. Sahneleme ve Metinsellik İlişkisi Ballhause Naunynstrasse/Verrücktes Blut/Şermin Langhoff Şermin Langhoff oyununda Almanya'da geçen güncel bir konuyu ele alıyor. Öğretmen-öğrenci çatışmasını, kapitalist sistemin dayattığı düzen ile çocuklar okula gitmek istemiyorlar ve suça eğilim gösteriyorlar. İlk başta yere tükürmeye sonra birbirleriyle sataşmaya başlayan çocuklar hocanın gelmesiyle bir nebze de olsa sakinleşiyorlar ama tekrar birbirleriyle sataşmaya devam ediyorlar. Öğretmen çocuklara tiyatro metni verip okumalarını istiyor ama kimse yanaşmıyor. Aralarından bir öğrencinin çantasından bir silah düşer. Olay bundan sonra çıkılmaz bir hal alır. Öğretmen silahı eline alarak çocuklara silah dayatmasıylaeğitim vermeye çalışır, silahın sürekli el değiştirmesiyle silahı eleine alan kişi bir nevi oranın hakemliğini üstlenir. Bir bakıma oyunun yönetmeni olmuş olur. Tiyatroyu tematize ediyor ve kimlik arayışını sorgulattırıyor. Bunun yanı sıra Almanaya'da ki etnik köken çatışmalarına ses olmak adına oyunda Zenci, Arap ve Türk