Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
12 pages
1 file
Öz 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Molla Halil es-Siirdî (1259/1843), İslamî ilimlerin pek çok sahasında eser kaleme almış doğunun önemli alimlerindendir. Onun fıkıh usulü alınında yazdığı " Kitâbun fî Usûli'l-Fıkh " , Şâfiî mezhebinin fıkıh usulü hakkında kısa ve öz bilgiler vermektedir. Eserinin yedinci babında ictihad, taklid ve edebu'l-fetvâ konularını ele alan Molla Halil, özellikle ictihad ve müctehide dair pek çok meseleyi veciz, muhtasar ancak kapsamlı bir şekilde ele almıştır. Onun konu etrafında incelediği meseleler müctehidde bulunması gereken şartlar, ictihâdî nasların (Kur'an ve hadislerin) sayısı, müctehidin bilmesi gerekenler, müctehid için ikinci derece (mendup kabilinden) lazım olan şeyler, müctehidlerin tabakatı, içtihadın bölünebilirliği gibi ictihad ve müctehidle ilgili temel konulardır. Molla Halil Siirdî eserinde bazı detay meselelere de değinmekte, böylelikle konuyla ilgili Şafiî ve diğer usulcüler etrafında tartışılan meselelerde kendi görüşü beyan etmektedir. Örneğin ahkâm ayetlerinin ve hadislerinin sayısının, bazı Şâfiîlerin düşündüğü gibi beş yüz ile sınırlı olmadığını, kıssalardan ve mevıza nitelikli ayet ve hadislerden de hüküm istinbatının mümkün olabileceğini düşünmektedir. Hatta ona göre kendisinden hüküm, şerî edep ve siyaset-i dîniyyeye (şeriyye) dair hükümler istinbat edilemeyecek pek az hadis bulunmaktadır. Yine ona göre Hz. Peygamber ve sahabeler ictihadda bulunmuşlardır. Bu tebliğde Molla Halil es-Siirdî'nin, Usûl'nde müctehid ve içtihada dair ele aldığı konular etrafında tercih ettiği görüşler, mukayeseli olarak ele alınacaktır. Abstract * Bu tebliğ, 4-6 Mayıs 2018 tarihinde, Siirt Üniversitesince düzenlenen, " Uluslararası Molla Halil es-Siirdî Sempozyumu " nda tam metin olarak sunulmuştur.
MOLLA HALİL ES-SİİRDÎ’NİN ‘‘BASÎRETU’L-KULÛB’’ ADLI TEFSİRİNİN ARAP DİLİ VE BELAGATI AÇISINDAN TAHLÎLİ, 2019
Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’i Hz. Muhammed (s.a.v)’e göndererek karanlıklarda yüzen insanoğlunu aydınlığa çıkarmıştır. O günden bu güne milyarlarca insan Kur’ân’dan nasibini almıştır. Kur’ân-ı Kerîm’in indirilişinden günümüze kadar her âlim ondan muradı ilahiyi anlamaya çalışmıştır. Bu âlimlerden biri de XVIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIX. yüzyılın birinci yarısında Siirt ili ve çevresinde yaşamış olan Molla Halil es-Siirdî’dir. Molla Halil, son dönemde te’lifât geleneğinin az olduğu memleketimizde yetişen ender âlimlerden biri olması, Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona kadar tefsir etmesi vb. özellikler ile dikkatleri çeken önemli dinî ve ilmî bir şahsiyettir. Bu değerli âlim birçok eser yazmıştır. Yazdığı eserlerden birisi de dil yönü ağır basan Basîretu’l-kulûb fî kelâmi ‘allâmi’l-ğuyûb adlı tefsirdir. Bildiğimiz kadarıyla daha önce dil açısından bu eserin üzerinde hiçbir çalışmanın yapılmamıştır. Çalışmamız giriş, dört bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında Basîretu’l-kulûb’un müellifi Molla Halil es-Siirdî’nin yaşadığı dönemin siyasî, ictimaî ve ilmî durumuyla onun hayatı, eserleri ve ilmî kişiliği ele alınmaktadır. Bu bağlamda bir taraftan doğu medreseleri ve buralarda yetişen âlimler hakkında bilgi verilirken; öbür taraftan Molla Halil’in gerek halka yönelik olsun gerekse medrese talebelerine yönelik olsun alet ilimleriyle ilgili ve dinî ilimlerle ilgili kaleme aldığı eserlere kısaca değinilmiştir. Birinci bölüme gelince Basîretu’l-kulûb ana hatlarıyla tanıtılmıştır. Bu amaçla Basîretu’l-kulûb; yazılış gayesi, üslubu, önemi, temel kaynakları, istişhâd olarak kullanılan şâhidler vb. açılardan incelenmiştir. İkinci bölümde ise Basîretu’l-kulûb lügat ve sarf açısından incelenmiştir. Basîretu’l-kulûb’da yer alan ezdâd, mu‘arreb, furûk, naht, kelimelerin iştikâkı vb. konular lügat açısından ele alınmıştır. Başta fiillerin yapısı ve anlamları olmak üzere, mastarlar, sıfat-ı muşebbehe, ism-i tafdîl, ism-i mensûb, ism-i zaman, ism-i mekân, i‘lâl, ibdâl, idgâm vb. sarf konuları açısından tahlîl edilmiştir. Üçüncü bölümde Basîretu’l-kulûb nahiv açısından değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Basîretu’l-kulûb’da yer alan hemen hemen bütün nahiv konuları tespit edilmiştir. Bu konular başta isim, fiil ve harf olan âmiller olmak üzere; merfu, mensûb ve mecrûr ma‘mûller, mu‘rab, mebni, edatlar vb. başlıklar altında ele alınmıştır. Dördüncü bölümde Basîretu’l-kulûb belâgat ilmi açısından incelenmiştir. Bu bölümde eser ilk önce meânî ilminin; ardından da beyân ilminin temel konuları açısından ele alınmıştır. Bu bölümün sonunda ise eser bedii ilminin temel iki konusu olan muhassinât-i lâfzîyye ile muhassinât-i maneviyye ve bunların alt başlıkları açısından tahlîl edilmiştir. Sonuç'da ise bu çalışmada varılan sonuçlar ve öneriler ana hatlarıyla belirtilmiştir. Bu çerçevede Basîretu’l-kulûb üzerinde yapılabilecek çalışmalar ve ondan daha iyi istifade edebilme yolları gösterilmiştir.
e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2019
Öz: Müslüman filozoflar Aristo’nun dillendirdiği dört illetten maddî ve formel illetleri mâhiyetsel, fâil ve ereksel illetleri de varlıksal illetler diye ayırdılar. Molla Sadrâ fâil illeti; tabîi ve ilâhi (icadî) illet olmak üzere iki kısımda ele alır. Tabîi fâil hazırlayıcı fâil, icadî fâil ise varlık bahşedici fâildir. Bir muvahhide göre her şeyin fâili Allah’tır. Ancak Allah’ın nasıl bir fâil olduğu hususunda ihtilaflar vardır. Müslüman filozoflar ilâhi fâiliyetin niteliğini ortaya koymak için bütün fâil türlerini ele almışlardır. Bu fâillerden Bi’l-kasd, Bi’r-rıza, Bi’l-inâye ve Bi’t-tecellî fâiller ilim ve iradeye sahip fâillerdir. Bi’lkasd fâil bir gayeye binaen fillerini gerçekleştirir. Fiillerine ilmi de tafsilîdir. Bi’r-rızâ fâilin ilmi icattan önce icmâlî, icattan sonra ise tafsilîdir. Bi’l-inâye fâilin zâtına ilmi huzurî, fiillerine ise husulî ve tafsilîdir. Bi’t-tecellî fâil ise icattan önce fiillerini huzurî ilimle tafsilî bilir. Bu çalışmada Allah’a nispet edilme olasılığı olan bütün bu fâil türleri incelecek ve bu fâil türleri arasında Allah’a nispet edilme olasılığı olan fâil türü tespit edilecektir.
ULUSLARARASI İBNÜ'L-ARABİ SEMPOZYUMU, 2018
Molla Halil es-Siirdî (ö. 1259/1843) doğu medreselerinde yetişmiş olan en önemli şahsiyetlerden bir tanesidir. O, bir taraftan tasavvuf ve tedrisât ile meşgul olurken; öbür taraftan islâmî ilimlerin birçoğunda eserler yazmıştır. Onun yazdığı eserlerden bir tanesi de vad' ilmi ile ilgili yazdığı risaledir. Bu risale el yazması halinde bulunmaktadır. 'Adûduddin el-Îcî (ö. 756/1355)'nin vad' risalesini esas almakla beraber bu konuda yazılmış özgün bir eserdir.
ULÛMU’L-KUR’ÂN AÇISINDAN SUBHİ ES-SÂLİH’İN ‘‘MEBÂHİS’’ ADLI ESERİ, 2015
Although Hizir Beg, who is one of the most important actors within the process of constituting Ottoman understanding of theology, read and thought Asharite theological works as a necessity of his own period, he wrote his most important and famous work entitled Qasida al-Nûniyya by expressing the Maturidî principles. The effort of forcing the Ottoman understanding of theology within the Asharî or Maturidî frame would be inefficient. Although Asharite theological works were thought at the madrasas during that period, Maturidî theology perpetuated its impact in the Works written at that time. Moreover, a mediatory manner is presented by maintaining an orthodox (Ahl al-Sunnah) expression, the disputes between the Asharî and Maturidî schools of thought were either removed or seen as unimportant issues. Thus, the interpretation of Mullah Hayâlî seems an important work reflecting the very characteristics of that period. This work, which was written by the Asharite method of theology, reflects the understanding of Maturidiyya and it includes personal opinions as well.
Turkish Studies Language and Literature, 2019
19. yüzyıl Azerbaycan`da hem siyasi ve sosyal hem de edebî yeniliklerin yaşandığı bir dönemdir. Yüzyılın ilk yarısında Azerbaycan`ın güneyi İran`la, kuzeyi Rusya`yla birleştirilmiştir. 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Aras Nehri iki ülkenin sınırı olarak belirlenmiştir. Bu dönemde dünyada ve Rusya`da meydana gelen gelişmeler Rusya vasıtasıyla Kuzey Azerbaycan`a da yansımıştır. Halkın sorunları ve istikbal endişesi, cehalet ve bundan kurtuluş yolları gibi konular eserlere yansımış, realizm ve mahallileşme akımı ile mizahi şiir revaç görmüştür. Birkaç kişi hariç önemli temsilcisi kalmayan klasik şiir eleştirilmiştir. Edebî alanda görülen gelişmeler, yeni şairlerin önemli şairler etrafında toplanması ve klasik şiiri hayata döndürme çabaları ayrı ayrı şehirlerde farklı edebî meclislerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Edebî meclisler, toplanıldığı yere, ortama veya üyelerinin terkibine göre uygun adlar almışlardır. 19. yüzyılda Azerbaycan`da faal olan edebi meclisler: Gence`de Divan-ı Hikmet, Guba`da Gülistan, Ordubad`da Encümenü`ş-Şuara, Lenkeran`da Fevcü`l-Fuseha, Şirvan`da Beytü`s-Safa, Bakü`de Mecmau`ş-Şuara, Şuşa`da Meclis-i Üns ve Meclis-i Feramuşan`dır. Çalışmanın konusunu oluşturan Molla Mahmûd Zû`î memleketi Şirvan`da faaliyet gösteren Beytü`s-Safa edebî meclisinin üyelerindendir. Beytü`s-Safa, Seyyid Azim Şirvânî`nin önderliğiyle faaliyet göstermiştir. Molla Mahmûd Zû`î, Seyyid Azim Şirvânî`nin arkadaşıdır ve birbirlerinden karşılıklı olarak etkilenmişlerdir. Çalışmada Molla Mahmûd Zû`î tanıtılmış; hakkında yapılan araştırmalardan bahsedilmiş; şairin hayatı, edebî kişiliği, eserleri incelenmiş; Beytü`s-Safa edebi meclisinden ve Zû`î`nin meclisteki yerinden söz edilmiştir.
Dinî-tasavvufi kültürün yansımalarıyla dolu klasik Türk şiirinde, imani, itikadi ve ahlaki pek çok mesele işlenmiştir. Bunlardan ibadetle ilgili olanlara umumiyetle manzum ilmihal denmektedir. Medreselerde dinî ilimlerin, inanç esaslarının ve ilmihal bilgilerinin nazm yoluyla öğretimine dair kuvvetli bir temayül bulunmaktadır. Bir dinî edebiyat türü olarak namaz, oruç ve hac konularında yazılan; Salât-nâme/Şurûtü’s-salât, Oruc-nâme/Savmiyye, Ramazan-nâme/Ramazaniyye, Hac-nâme/Menasik-i Hac gibi türlerle de farzlar dahi, talebeye şiir yoluyla anlatılmış ve öğretilmiştir. Bu çalışmada, Osmanlının meşhur âlimlerinden Molla Fenârî’ye atfedilen Arapça Şurûtü’s-Salât adlı eserin Türkçeye yapılan manzum bir tercümesi üzerinde durulmuştur. Mütercimini tespit edemediğimiz manzumenin kütüphanelerde birden çok nüshası bulunmaktadır. Bu nüshaların bazılarında Molla Fenârî’nin mezkûr eseri, torunu için kaleme aldığı yazmaktayken bazı nüshalarda mukaddimenin bulunmaması nedeniyle bu bilgi eksiktir. Eser, temelde namaz konusunu işlemekle birlikte abdest, gusül ve tilavet secdesi hakkında da bilgi vermektedir. Nazmın gücüyle bilgiyi kalıcı hale getirmeyi amaçlayan eserde, esas gaye; talim ve terbiye olduğu için metindeki anlatım zevki eksikliği ve teknik kusurlar dikkat çekmektedir. Yapılan bazı araştırmalarda başkalarına yahut müstensihlere atfedilen bu Şurûtü’s-Salât tercümesinin kimin elinden çıktığı belli olmamakla birlikte, manzumenin ilgi görüp yayıldığı ve neredeyse anonimleştiği anlaşılmaktadır. Çalışmamızda, Şurûtü’s-Salât tercümesinin eski yazılı metni transkripsiyonlu olarak yeni yazıya aktarılmış; metin, dil ve muhteva yönünden incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Molla Fenârî, Şurûtü’s-Salât, namaz, tercüme.
MOLLA HÜSEYİN KÜÇÜK VE ŞERHU'R RİSÂLETİ'L-BEKRİYYE ADLI ESERİ, 2014
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi, 2017
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
Sosyal Bilimler Dergisi, 2011
TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ Journal of Turkish World Studies, 2005
Türk Ocakları Eskişehir Şubesi Yayını, 2022
BİNGÖL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ , 2020
turkiyat.selcuk.edu.tr
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2024
Molla Muhammed Zivingî, 2021
Köprü Dergisi, 2018
MOLLA AHMED NAS VE HADİS USÛLÜ İLE İLGİLİ MANZUM RİSALESİ
KELAM TARİHİ DERSİ ARAŞTIRMA ÖDEVİ: MU'TEZİLE'DE ASLAH TEORİSİ VE EHL-İ SÜNNET'İN ELEŞTİRİSİ