Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Kişisel ilişki kurma hakkı, uluslararası sözleşmelerde ve pek çok ulusal hukuk sisteminde, sadece ana babaya tanınan bir hak olarak değil, aynı zamanda çocuk açısından da bir " hak " , yani " karşılıklı bir hak " olarak düzenlenmiştir. Kişisel ilişki kurma hakkına sahip olanlar; " ana-baba, çocuk ve büyük anne ve büyükbabalar vb. gibi üçüncü kişiler " dir. Hakimin kişisel ilişki kurulması konusundaki kararında birincil ve en üst ilke olarak be-lirleyici olan etken, istisnasız bütün uluslararası ve ulusal pozitif hukuk metinlerinde de kabul edildiği üzere; " çocuğun yararı " kavramı olmalıdır. Ayrıca, hem kişisel ilişkinin kurulup kurulmaması noktasında hem de kişisel ilişkinin içeriğinin belirlenmesinde çocu-ğun isteği ve görüşünün de dikkate alınması gerektiği uluslararası sözleşmelerde, ulusal hukuk sistemlerinde ve öğretide kabul edilmektedir. Bu doğrultuda; ayırt etme gücüne sahip küçüğün kural olarak dinlenmesi gerekli olup çocuğun, kişisel ilişkiyi reddetmesi halinde kişisel ilişki kurma talebinin de çocuğun yararına uygun olmaması sebebiyle reddedilmesi gerekir. Yargıtay da; kişisel ilişkinin kurulmasında ve kapsamının belirlenmesinde; çocuğun görüşünün yeterli idrak gücüne sahipse alınması gereğinin yanısıra çocuğun yaşı, eğitimi, okul dönemleri, okul tatilleri, kurs dönemlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini ilke kararı olarak benimsemektedir. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun yararı tehlikeye girerse, ana ve baba çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezlerse, çocuk fiziksel şiddete uğrar veya cinsel istismara maruz kalırsa veya kişisel ilişki kurma hakkı sahibinin özellikle çocuğu kaçırması sözkonusu ise kişisel ilişki kurma hakkı, kesin olarak ve tamamen kaldırılabilir, belirli bir süre ile durdurulabilir veya sınırlandırılabilir. Her ne kadar kişisel ilişkinin kesin olarak kaldırılmasına, bir son çare (ultima ratio) olarak başvurulsa da, doktrinde, özellikle kişisel ilişki kurma hakkına sahip tarafın, çocuğa cinsel istismarda bulunacağı yönünde ciddi bir şüphe olması ya da çocuğa şiddet uygulayacağı endişesinin olması halinde, hakimin tayin edeceği bir üçüncü kişinin refakati ve nezaretinde görüşme imkanı olmadığı sürece kişisel ilişki kurma yolunun kapalı olduğu kabul edilmektedir.
2016
Kisisel iliski kurma hakki, uluslararasi sozlesmelerde ve pekcok ulusal hukuk sisteminde, sadece ana babaya taninan bir hak olarak degil, ayni zamanda cocuk acisindan da bir “hak”, yani “karsilikli bir hak” olarak duzenlenmistir. Kisisel iliski kurma hakkina sahip olanlar; “ana-baba, cocuk ve buyuk anne ve buyukbabalar vb. gibi ucuncu kisiler”dir. Hakimin kisisel iliski kurulmasi konusundaki kararinda birincil ve en ust ilke olarak belirleyici olan etken, istisnasiz butun uluslararasi ve ulusal pozitif hukuk metinlerinde de kabul edildigi uzere; “cocugun yarari” kavrami olmalidir. Ayrica, hem kisisel iliskinin kurulup kurulmamasi noktasinda hem de kisisel iliskinin iceriginin belirlenmesinde cocugun istegi ve gorusunun de dikkate alinmasi gerektigi uluslararasi sozlesmelerde, ulusal hukuk sistemlerinde ve ogretide kabul edilmektedir. Bu dogrultuda; ayirt etme gucune sahip kucugun kural olarak dinlenmesi gerekli olup cocugun, kisisel iliskiyi reddetmesi halinde kisisel iliski kurma t...
2015
Kisisel iliski kurma hakki, uluslararasi sozlesmelerde ve pekcok ulusal hukuk sisteminde, sadece ana babaya taninan bir hak olarak degil, ayni zamanda cocuk acisindan da bir “hak”, yani “karsilikli bir hak” olarak duzenlenmistir. Kisisel iliski kurma hakkina sahip olanlar; “ana-baba, cocuk ve buyuk anne ve buyukbabalar vb. gibi ucuncu kisiler”dir. Hakimin kisisel iliski kurulmasi konusundaki kararinda birincil ve en ust ilke olarak belirleyici olan etken, istisnasiz butun uluslararasi ve ulusal pozitif hukuk metinlerinde de kabul edildigi uzere; “cocugun yarari” kavrami olmalidir. Ayrica, hem kisisel iliskinin kurulup kurulmamasi noktasinda hem de kisisel iliskinin iceriginin belirlenmesinde cocugun istegi ve gorusunun de dikkate alinmasi gerektigi uluslararasi sozlesmelerde, ulusal hukuk sistemlerinde ve ogretide kabul edilmektedir. Bu dogrultuda; ayirt etme gucune sahip kucugun kural olarak dinlenmesi gerekli olup cocugun, kisisel iliskiyi reddetmesi halinde kisisel iliski kurma t...
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2020
Günümüzde boşanmaların artması, evlilik dışı çocukların dünyaya gelmesi ve diğer psiko-sosyal veya ekonomik sebeplerle ana babaları tarafından fiilen terkedilen çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Kişisel ilişki kurmayı ana babanın hakkı, çocuğu ise hakkın konusu olarak gören geleneksel anlayışın terk edilmesiyle, bugün çocuk kişisel ilişki kurma hakkının öznesi haline gelmiştir. Bu çalışmada çocuğun kişisel ilişki kurma hakkı başta Anayasamız olmak üzere (AY m. 41/III) pozitif hukuktaki diğer yasal dayanaklarıyla birlikte ve çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde incelenmektedir. Bu bağlamda özellikle, kişisel ilişki yükümlüsünün kişisel ilişki kurmayı reddetmesinin çocuğun üstün yararıyla ilişkisi üzerinde yoğunlukla durulmuştur.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2019
Çocuk ile kişisel ilişki kurulması velayet hakkına sahip olmayan ya da çocuğun kendilerinden alındığı anne ve baba açısından TMK m. 323-324 hükümlerinde; üçüncü kişiler açısından ise TMK m. 325 hükmünde düzenlenmiştir. Çocuğun anne ve babasının mesela boşanmaları ya da ayrılmaları ihtimalinde ya da zaten hiç evlenmemiş olmaları nedeniyle velayetin kendisine bırakılmayan tarafın çocukla ilişkisini nasıl sürdüreceği ya da çocuğun büyük yakınlık duyduğu üçüncü kişilerle ilişki kurup kuramayacağı ve bu kişilerle ilişki kurmanın çocuk için yararlı olup olmadığı psikoloji bilimini ilgilendirdiği kadar hukuku da ilgilendirmektedir. Özellikle 3. kişilerin çocukla kişisel ilişki kurmalarının şartları ve sınırlarının neler olduğu önemlidir.
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol’e göre; “İnsan ticareti, kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelmektedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere insan ticareti suçunun farklı yöntemlerle ve birden çok fiille işlenebilmesi mümkündür. Bu bağlamda çalışmada; Yargıtay kararlarındaki farklı örneklerin analiz edilmesi suretiyle, Türk Ceza Kanunu kapsamında tanımlanan insan ticareti suçunun çocuklar üzerinde farklı işleniş biçimlerinin neler olduğu gözler önüne serilecektir.
Liberte, 2016
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde dört farklı hukuksal değerden bahsedilmektedir. Bunlar; özel hayat, aile hayatı, konut ve haberleşmedir. AİHM de 8. madde ile ilgili incelemelerinde maddenin bu dört farklı boyutunu; ayrı ayrı değerlendirmektedir. Dolayısıyla bu çalışma 8. maddenin yalnızca “aile hayatı” boyutuna ilişkindir. Bu bağlamda öncelikle, Mahkemenin hangi ilişki biçimlerini “aile hayatı” olarak değerlendirdiği ortaya konmuştur. Mahkemeye göre 8. madde anlamında “aile hayatı” yalnızca resmi evliliklerle sınırlı değildir. Yakın ve gerçek ilişki koşulunun sağlanması durumunda, evlilik dışı de facto ilişkiler de “aile hayatı” kapsamında değerlendirilir. “Aile hayatı” kavramından sonra aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı kapsamında, “birlikte yaşama hakkı” ve “kişisel ilişki kurma hakkı” incelenmiştir. Birlikte yaşama hakkı ile ilgili olarak, göçmenlerin sorunları ön plana çıkmaktadır. Yaşadığı ülkede yabancı statüsünde olan göçmenlerin, aile hayatı kurmuş oldukları ülkeden sınır dışı edilmeleri ya da aile hayatı kurmuş oldukları ülkeye kabul edilmemeleri durumunda 8. maddenin ihlali gündeme gelmektedir. Kişisel ilişki kurma hakkı, ise birlikte yaşamın mümkün olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Devlet koruması altına alınan çocukla ilişkiler, boşanma sonrası çocukla ilişkiler, evlilik dışında doğan çocuk ile biyolojik baba arasındaki ilişkiler, tutuklu ve mahkumların aileleriyle görüşme hakları, aile bireylerinin ölümünden sonra cesedin teslimi konuları kişisel ilişki kurma hakkı kapsamında ele alınmıştır. Tüm bunlar yapılırken, AİHM tarafından geliştirilen ve birinci bölümde ifade edilen; takdir alanı, pozitif yükümlülükler, özerk kavramlar doktrinleri ve evrimci yorum anlayışı göz önünde bulundurulmaya çalışılmıştır. Bunlara ek olarak, “çocuğun yüksek menfaatleri ilkesi”ne de değindik çünkü aile hayatı ile ilgili davalarda Mahkeme bu ilkeye büyük önem vermiştir. *** There are four different legal values within the Article 8 ECHR. These are “private life”, “family life”, “home” and “correspondence”. Hence, ECtHR approaches Article 8 ECHR from these four different fields and evaluates these values as divergent concepts. This study is only about “family life” aspect of the Article 8 ECHR. In this context, we firstly suggested the relationships which Court recognizes as “family life”. According to Court, “family life” is not confined to officially recognized marriages. Extra-marrital de facto relationships can be considered as “family life” in the condition that the relationship is close enough and genuine. After Court’s approach to “family life” is suggested, we examined “the right to live together” and “the right to contact”. We face immigrants’ problems when we deal about the right to live together. Expulsion of immigrants who set a family life in a country that they are in alien status could cause a violation of Article 8 ECHR. Similarly, a Convention State’s rejection to admit an alien who wants to join his/her family could be contrary to Article 8 ECHR. Right to contact arises when it is impossible for members of a family to live together. There are a few topics examined under “the right to contact”. These are contacts between parents and children in public care, contacts between children and divorced parents, contacts between children and extra-marrital fathers, contacts between prisoners and their families, returning the corpse of a family member after death. We took the doctrines developped by ECtHR in consideration along the thesis. These doctrines are “margin of appreciation”, “positive obligations”, “autonomous concepts” and “evolutive interpretation”. In addition to these doctrines, we took the principle of “best interests of the child” into account because Court emphasises its importance in cases about family life.
Selcuk Universitesi Hukuk Fakultesi Dergisi, 2019
Bu çalışmanın konusu; evlilik birliği içinde doğduğu zaman babasının soyadını alan çocuğun karı-koca boşandıktan sonra, velâyet anneye verilmişse hangi soyadını kullanacağı sorunudur. Çocuğun annesiyle aynı soyadını taşımaması hem çocuk, hem de anne açısından toplum hayatının farklı aşamalarında sorun yaratmaktadır. Somut olayımızda anne; velâyet hakkının kapsamına çocuğuna kendi soyadını verebileceği hakkının da girdiğini ileri sürerek "Soyadı Kanununun boşanma halinde çocuğun anasına tevdi edilmiş olması halinde bile babasının seçeceği soyadını alacağına dair hükmünün 2011 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine" dayanarak kendi soyadını çocuklarına vermek üzere aile mahkemesinde dava açmış; davası bu konuda somut düzenleme henüz yapılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Yargıtayca onaylanan karar aleyhine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, konuyla ilgili uluslararası normların bulunduğunu, Anayasanın uluslararası andlaşmaları kanun hükmün de sayan 90/5 maddesi karşısında Soyadı Kanununun iptal edilen hükmünün yerine yeni bir düzenleme yapılmasının zaten gerekli olmadığını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi sözkonusu olayda Anayasanın 20. ve 10. maddeleri bakımından ayırımcılık yasağının ihlâl edildiğine hükmetmiştir. Çalışmamızda bu konunun idare hukukuna yansımaları yargısal süreçlere değinilerek ele alınacaktır.
Makalenin konusu, Türkiye'de yerleşim yerleri düzleminde aile yapısına bağlı olarak farklılık gösteren köy ailesinin aile içi ilişkileridir. Sanayileşme ve kentleşme süreçlerine bağlı olarak ailenin, bir çok konuda sosyal ve kültürel değişmeler geçirdiği bilinmektedir. Özellikle köy ailesindeki değişimler öncelikle aile içi ilişkilerde yoğunlaşmaktadır. Değişimin yönünü anlamak açısından aile içi ilişkileri ortaya koymak ve çözümlemek oldukça önemlidir. Aile içi ilişkilerinin kavramsallaştırılması; aile içi rol ve statü dağılımı, sorumluluk paylaşımı, karıkoca ilişkileri ve ebeveynler ile erkek ve kız çocukları ilişkilerinin nitelikleri ve çocuğa verilen değerin niteliği bakımından değerlendirilip, konusunda yürütülmüş araştırmalardaki verilerden de yararlanılarak hali hazırdaki durumu ortaya konulmuştur. Çalışmada, Türkiye'de köy ailesinin hem yapısal görünümleri itibariyle hem de ilişkileri bakımından gelenekselden moderne doğru değişme içinde olduğu vurgulanmaktadır.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Bu araştırma çocukların sosyal izolasyon sürecindeki yaşantılarının ebeveyn tespitleri çerçevesinde belirlenmesi, buna ilişkin tespitlerin çocuk hakları bağlamında tartışılması ve geleceğe yönelik benzer koşulların yaşanma olasılığına karşın çocukların ve haklarının daha etkin korunabilmesine yönelik önerilerin ortaya konulabilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma, nitel araştırma yaklaşımına uygun olarak durum çalışması deseninde gerçekleştirilmiştir. Araştırma grubunu maksimum çeşitlilik örneklemesi ile belirlenmiş toplam 712 ebeveyn çifti oluşturmaktadır. Araştırma verilerinin edinilmesinde açık uçlu sorulardan oluşan anket formu kullanılmış, edinilen yazılı doküman verileri içerik analizi tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırmada, ebeveyn tespitlerine dayalı olarak belirlenen yaşantılar çocuğun; eğitim ve fırsat eşitliği, şiddet, ihmal ve istismardan korunma, çok yönlü gelişim, zararlı madde ve alışkanlıklardan korunma, ev yaşamına katılım, boş zaman değerlendirme ve eğlenme, bilgiye erişim ve iletişim, saygı, ilgi ve sevgi görme, dijital ortam risklerinden korunma ve her türlü kötü muameleye karşı korunma hakkı çerçevesinde hak temelli bir bağlamda incelenerek tartışılmıştır. Araştırmada, sosyal izolasyon sürecindeki çocuk yaşantılarının yaygın biçimde çocuk hakları açısından ihlal unsuru oluşturucu içeriğe sahip oldukları ve çocukların riskli yönü daha güçlü yaşantılarla daha sık karşı karşıya kalmış oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara dayalı olarak araştırma kapsamında, benzer durumların ileriki zamanlarda tekerrürü halinde çocukların ve haklarının korunması ve daha etkin gözetilmesine yönelik başta ebeveynler, eğitimciler ve politika geliştiriciler olmak üzere konunun paydaşı diğer unsurları da esas alan bazı öneriler geliştirilmiştir.
Bu yazıda, velayetin belirlenmesinde "çocuğun yüksek yararı" ilkesinin önemi açıklanmış ve ilkeye ilişkin genel bir tanım getirilememesi nedeniyle çocuğun yüksek yararının belirlenmesine ilişkin Yargıtay kararlarında yararlanılan yardımcı ölçütlere yer verilmiştir.
7343 Sayılı Kanun'un Çocuk Teslimi, Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına ve Velayetin Değiştirilmesine İlişkin Getirdiği Yenilikler, 2022
Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması hakkındaki ilamların icrası 2004 sayılı İcra İflas Kanunu m. 25, m. 25/a, ve m. 25/b'de düzenlenmişti. Medyada çocuk haczi olarak adlandırılan bu uygulama, çocuğun üstün yararını yeterince gözetmemesi, çocuğun tesliminin İcra Dairesi vasıtasıyla yapılması, çocuğun bu işlemler neticesinde psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenmesi, çocuğunu görmek isteyen anne ve babaların bunun için icra takibi başlatıp ücret ödemek durumda kalmaları bakımından yoğun bir şekilde eleştiriliyordu. Söz konusu hükümler, 5. Yargı Paketine dahil edildikten sonra 24 Kasım 2021 tarihinde kabul edilip 30 Kasım 2021 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 7343 sayılı İcra İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ile değişmiştir. Ayrıca 7343 sayılı Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 182. ve 324. maddelerine velayetin değiştirilmesiyle ilgili fıkralar eklemiştir. Bunun yanı sırada 7343 sayılı Kanun, İİK'da düzenlenen çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kuruması hakkındaki maddeleri mülga etmiştir. Bu değişiklikle çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararların yerine getirilmesi hükümleri 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununa 41. maddesinden sonra gelmek üzere düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların ve tedbirlerin icrasını artık İcra Dairelerinin yerine Adalet Bakanlığınca kurulan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerinin yerine getireceği hükme bağlanmıştır. Bu çalışma ile çocuk teslimindeki ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararların yerine getirilmesinde yeni düzenlemelerin neler olduğu, eleştirilere cevap verip vermediği, velayet hakkının değiştirilmesine ilişkin Türk Medeni Kanuna eklenen fıkralar değerlendirilmiş ve önerileri sunulmuştur. Execution and Bankruptcy Law, articles 25, 25/a, and 25 b. regulated the enforcement of the custody and children contract orders. This regulation used to called as child lien in media. This practice was heavily criticized because custody orders and children contact orders were executed by Enforcement Office and this situation effected children’s psychology negatively. Moreover, parents had to pay legal fees to start enforcement proceedings related to custody and contact orders. The provisions that are criticized are included in the 5th Judicial package. The Law Amending the Enforcement and Bankruptcy Law and Certain Other Laws No. 7343 is accepted on November 24 2021 afterwards entered into force on November 30 2021. Law no 7343 amended paragraphs related to change of custody to Article 182 and article 324 of the Turkish Civil Code. In addition, the this it annulled the articles related to enforcement of child custody and children contact orders which were regulated in EBL. Law no 7343 amended this changes related to custody and children contract orders into Law No. 5395 Child Protection Code article 41 and to the following articles. With this regulation it's stated that the Judicial Support and Victim Services Directorates that are established by Ministry of Justice will now on carry out the execution and measurements of the custody orders and children contact orders. In this study the amendments related to enforcement of the custody orders and children contact orders and whether if they cover the needs are evaluated in consideration with the paragraphs added to the Turkish Civil Law regarding of the change of the custody right and suggests solutions. Gayretli Aydın Seda 7343 Sayılı Kanun’un Çocuk Teslimi, Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına ve Velayetin Değiştirilmesine İlişkin Getirdiği Yenilikler. Terazi Hukuk Dergisi 0, no.187 (2022): 15 - 34.
2018
Bireyin kisiliginin parcasi olan soyadi, 2525 sayili Soyadi Kanunu ve 4721 sayili Turk Medeni Kanununda duzenlenmektedir. Turk Medeni Kanunu uyarinca cocugun soyadinin belirlenmesinde, soybagi esasi kabul edilmistir ve cocuk soyadini dogumla kendiliginden kazanir. Soz konusu duzenleme uyarinca evlilik icinde dogan cocugun soyadi babanin soyadidir. Cocuga aktarilan soyadi babanin olumu ya da taraflarin bosanmasi halinde dahi degismeyecektir. Baska deyisle, velayet hakki kendisine tevdi edilen kadin, soyadinin soybagi esasina dayanmasi ve cocugun velayete sahip annesinin soyadini alabilecegine dair bir duzenleme bulunmamasi nedeniyle, velayeti altindaki cocuguna kendi soyadini verememektedir ve cocugun soyadi babanin soyadi olarak kalmaktadir. Bu durum uygulamada cesitli sorunlara yol acmaktadir. Belirtilen baglamda calismanin amaci, velayeti annesine birakilan cocuk ile annesinin soyadinin farkli olmasi nedeniyle, soyadi degisikligi taleplerinin mahkeme kararlarinda nasil incelendigi...
İNSAMER, 2020
Bizim dışımızda gelişen bu durumun kontrolünü sağlamak ve üstesinden gelmek için yöntemler belirlemek ve mücadele etmek, bu süreci en az hasarla atlatabilmek için en temel koşuldur.
Türkiye Barolar Birliği Yayınları, 2024
Refakatçisi olmayan küçüğün yaşının belirlenmesi Usuli Sorunlar: İç Hukuk yollarının tüketilmemesi; başvuru hakkının kötüye kullanılması; şikayetin delillendirilmemesi
Bireyin kimliğinin parçası olan soyadı, 2525 sayılı Soyadı Kanunu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenmektedir. Türk Medeni Kanunu uyarınca çocuğun soyadının belirlenmesinde, soybağı esası kabul edilmiştir ve çocuk soyadını doğumla kendiliğinden kazanır. Söz konusu düzenleme uyarınca evlilik içinde doğan çocuğun soyadı babanın soyadıdır. Çocuğa aktarılan soyadı babanın ölümü ya da tarafların boşanması halinde dahi değişmeyecektir. Başka deyişle, velayet hakkı verilen kadın, soyadının soybağı esasına dayanması ve çocuğun velayete sahip annesinin soyadını alabileceğine dair bir düzenleme bulunmaması nedeniyle, velayeti altındaki çocuğuna kendi soyadını verememektedir ve çocuğun soyadı babanın soyadı olarak kalmaktadır. Çocuğun annesiyle farklı soyadının olması, arkadaşlarının alaylarına maruz kalması, anne babasının boşanmış olduğunu arkadaşlarına açıklamak zorunda kalması, mutsuz olması, psikolojisinin olumsuz etkilenmesi gibi sorunlara yol açmaktadır. Belirtilen bağlamda araştırmanın amacı, velayeti annesine bırakılan çocuk ile annesinin soyadının farklı olması nedeniyle yapılan soyadı değişikliği istemlerinin, mahkeme kararlarında nasıl incelendiğini ve annesiyle soyadının farklı olması nedeniyle çocuğun günlük yaşamında ve okul yaşamında yaşadığı sorunları belirlemektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın amacı doğrultusunda, veri toplama tekniği olarak belge incelemesi yapılmıştır. Bu araştırmada, 2011-2015 yılları arasında verilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarından ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal ve bireysel başvuru kararlarından konuyla ilgisi olduğu belirlenen sekiz karar incelenmiştir. İncelenen kararlarda çocuğun soyadının soybağı hükümleri yerine, velayet hükümlerine dayandırılarak incelendiği, hakimlerin çocukların soyadı değişikliği istemlerini karara bağlarken Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi (özellikle m. 12) ve çocuk hukuku ilkelerini dikkate almadıkları belirlenmiştir.
Turkish Journal of Pediatric Disease, 2020
Ergenlik dönemindeki intihar girişimi, tüm dünyada yaygın bir halk sağlığı sorunudur. İntihar davranışı için biyolojik, psikolojik ve sosyal olmak üzere pek çok risk faktörü bulunmaktadır. Ergen intiharlarında, intiharla ilişkili davranışlarla ebeveyne güvensiz bağlanmanın ilişkisi çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ülkemizde ergenlerde bağlanma ve intihar girişimi arasındaki ilişkiyi inceleyen az sayıda araştırma bulunmaktadır. Bu çalışmada, intihar davranışı olan ve olmayan ergenlerde anneye bağlanma ve intihar davranışıyla ilişkili diğer faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: İntihar girişimi nedeniyle bir eğitim araştırma hastanesine başvuran 49 ergen çalışma grubu olarak, intihar girişim öyküsü bulunmayan 47 sağlıklı ergen ise kontrol grubu olarak çalışmaya alındı. Tüm katılımcılara sosyodemografik veri formu, Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇGÖ), Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri-Kısa Formu (EABE-KF), İntihar Davranışı Ölçeği (İDÖ), Güçler ve Güçlükler Anketi-Ergen Formu(GGA) verildi ve Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli uygulandı. Bulgular: İntihar girişimi grubunda %81.6 oranında psikopatoloji saptandı. İntihar girişiminde bulunan grubun, GGA akran sorunları alt ölçeği dışındaki tüm alt ölçeklerinin (duygusal, davranışsal, hiperaktivite, dışavurum ve içeatım) puan ortalamaları, ÇDÖ puan ortalamaları, İDÖ toplam puan, İDÖ-1,İDÖ-2 ve İDÖ-4 puan ortalamaları sağlıklı kontrollerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksekken, EABÖ anne bağlanma ölçek ortancası anlamlı düzeyde daha düşüktü. Lojistik regresyon analizinde, EABÖ anne bağlanma ölçek puanları İDÖ toplam ve İDÖ-4 puanlarını yordamaktaydı. Sonuç: İntihar grubunda anneye bağlanma puanlarının düşük olması güvensiz bağlanmanın intihar davranışı için önemli bir risk faktörü olabileceği şeklindeki yazınla uyumludur. İntihar girişimi olan ergenlerde anneye bağlanma, intiharın ciddiyeti ve gelecekteki intihar niyetini yordamaktadır. Ebeveyn-ergen bağlanmasını iyileştirecek yaklaşımlar, intiharın önlenmesi açısından önemli rol oynayabilir. Bu alanda ileri çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022
Çocuğun üstün yararı, çocuk haklarına ilişkin uluslararası insan hakları düzenlemelerinin ortaya çıkışıyla birlikte, bedensel, zihinsel, ekonomik ve sosyal bakımdan güçsüz ve dezavantajlı gruplardan biri olan çocukları ilgilendiren her konuda başvurulacak temel bir ilke haline gelmiştir. İlkenin bu geniş kullanımıyla beraber işlevinin ne olduğu konusunda tartışmalar devam etmektedir. Çocuk Hakları Komitesi'nin 2013 yılında kabul ettiği genel yorum kararına göre çocuğun üstün yararı, maddi bir hak, temel bir yorum ilkesi ve bir usul kuralıdır. Bu çalışmanın amacı çocuğun üstün yararının insan hakları çatışmalarının çözümlenmesindeki işlevinin, Çocuk Hakları Komitesi'nin 2013 tarihli genel yorum kararı ve Türk Anayasa Mahkemesi içtihadı ışığında ortaya konulmasıdır. / THE FUNCTION OF THE PRINCIPLE OF THE BEST INTERESTS OF THE CHILD IN RESOLVING HUMAN RIGHTS CONFLICTS: A REVIEW IN THE LIGHT OF THE CASE LAW OF THE TURKISH CONSTITUTIONAL COURT The best interests of the child, with the emergence of international human rights regulations regarding children's rights, have become a fundamental principle to be applied in all matters concerning children, who are one of the most vulnerable and disadvantaged groups physically, mentally, economically and socially. Notwhitstanding this broad use of the principle, debates continue as to what its function is. According to the general comment adopted by the the Committee on the Rights of the Child in 2013, the best interest of the child is a substantive right, a fundamental interpretative legal principle and a rule of procedure. The aim of this study is to reveal the function of the best interests of the child in resolving human rights conflicts in the light of the 2013 general comment of the Committee on The Rights of Child and the case-law of the Turkish Constitutional Court.
Erken çocukluk döneminde ev ortamında, sevgi ve güven içerisinde sunulan zihinsel uyarıcılar çocuğun çok yönlü gelişimine temel oluşturur. Bloom'a göre insan gelişiminin ilk dört yılı, zihinsel gelişmenin en kritik evresidir, insan zekasının %50'sinin 0-4 yaş arasında, %30'unun 4-8 yaş arasında, %20'sinin de 8-17 yaş arasında geliştiği bilinmektedir. Bu nedenle çalışmada uyarıcılarla zenginleştirilmiş, güvenli ve sağlıklı bir ev ortamının oluşturulmasında özellikle anne babalara düşen görev ve sorumluluklar konusun da öneriler sunulmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.