Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
56 pages
1 file
1080'li yıllarda, İngiltere'nin nüfusu 2.000.000 civarındadır. 200 yıl içerisinde İngiltere'nin nüfusu yaklaşık üç kat artmıştır. İtalya'nın 1000 yılı ile 1300 yılı arasındaki nüfusu da ikiye katlanmıştır. 13. yüzyıl ortaları ile 14. yüzyıl ortalarındaki kıtlıklar ve veba salgını, Avrupa nüfusunda yeni bir sert düşüşe neden oldu. Nüfustaki sert düşüş, talepte azalmaya, gıda ve zanaat ürünleri fiyatlarıyla toprak ve ev kiralarının fiyatlarında düşmeye, gelir ve kâr oranlarında gerilemelere neden oldu. İstihdam azaldı, işçi fiyatları yükseldi. Çevre Erken Ortaçağ'da Avrupa'da geniş ormanlar ve bataklıklar hâkimdi. Şehirler ve köylerin terkedildiler veya küçüldüler. Gerilemenin belirtileri arasında şunlar vardır: Yapı malzemesi olarak taşın yerini ahşap aldı. Şehirler, köyler küçüldü. Roma şehrinde tarlalar ve meralar sur içine taşındı. Kolezyum benzeri yapılar ya da şehir meydanları hayvan otlatma alanları olarak kullanıldı. Roma döneminden kalma su yolları ve kanalların bakımları yapılmadığı için İtalya'da bataklıkların ve erozyon riski taşıyan bölgelerin sayısı arttı. Bu zaman aralığında, doğa yeniden egemen hale geldi. Orman Erken Ortaçağ'da Avrupa'nın tamamı ormanlarla kaplandı. Uzun ve soğuk kışlar, yağmurlu ve çok sıcak yazlar ile kendini gösteren iklim şartları, ormanların özellikleri ve türlerini değiştirdi. Fransa'daki zengin ağaç çeşitliliğine sahip Ardanne ormanı, büyük bir kayın ormanına dönüştü. Avrupa'nın kuzeyi, Alpler, Apeninler ve İber Yarımadası'ndaki Algarve, çam ormanlarıyla kaplıydı. Güney kısımlarda meşe ormanları daha yoğundu. Ortaçağ Avrupa'sına has bir orman ekonomisi oluştu. Odun, inşaat malzemesi olarak, yakacak olarak ve demircilikte, maden çıkarmada, silah üretiminde enerji kaynağı olarak kullanılıyordu. Ormanlar zengin kaynaklar sunmaktaydılar. Çam kozalağı, çam fıstığı, kestane, böğürtlen, yaban mersini, dut benzeri meyveler ya da yabani çilek, mantar gibi gıda maddeleri, şifalı otlar toplanmaktaydı. Bal ve balmumu da ormanlardaki doğal peteklerden elde edilmekteydi. Ormanlar, masallara, anlatılara, keşişlerin yaşamöykülerine ve başka eserlere mekân teşkil etmekteydiler. Tehlikeli, gizemli; aynı zamanda, geçim kaynakları sağlayan yerlerdi. Hayvan otlatma, avlanma, odun toplama vs. olanağı sağlamaktaydılar. Hayvanlar Evcil hayvanlar, yenilebilenler, güçlerinden faydalanılanlar ya da eğlence, arkadaşlık sunan hayvanlar şeklinde kendi içlerinde gruplandırılabilirler. Domuzun yetiştirilmeleri kolaydı, kendilerinden et, yemeklik yağ elde ediliyordu. Koyun ve keçi ve inek daha nadirdi. Tavuk, kaz ve ördeğe manastırlarda, köylerde yaygın olarak rastlanılmaktaydı. Alışveriş için şehre giden bir köylü, nakit kullanmaksızın, yanında getirdiği tavukları değiş-tokuş ederek ihtiyacı olan ürünleri temin edebilirdi. Öküzler ve atlardan tarla sürmede yararlanılırdı. At, eşek ve katır, ulaşımda, taşımacılıkta kullanıldılar. At, asilzâdeler için av ve binek hayvanı, şövalyeler için savaş hayvanı, tüccarlar için yük hayvanı, köylüler için çift sürme hayvanı, yaşlandığı ya da sakatlandığında da kasaplık hayvan idi. Eşekler de yük ve ulaşımda kullanılırlar, sonrasında da alt sınıflar için kasaplık et olurlardı. Katırlar, başlıca kara nakliye hayvanlarıydılar. Köpek, köylüler ve çobanlar için bekçilik yapan, bazen avcılıkta yararlanılan bir hayvandı. Kediler, bakımlarının kolay olması sayesinde yoksul insanların, keşişlerin ev arkadaşları idiler. Kediler, aynı zamanda fare nüfusunu dengede tutmaktaydılar. Yabani hayvanlardan kurt ve ayı, saldırganlıklarıyla ön plana çıkıyorlardı. Kurt, planlı avlanma biçimleriyle kendisinden korkulan bir hayvandı. Çoğu masal ve anlatının karanlık yönünde kurtlar yer almaktaydılar. Av hayvanları arasında, geyik, karaca, tavşan, sülün benzeri hayvanlar bulunuyordu. Baltık bölgesinde ve İskandinavya'da değerli kürk hayvanları avlanır ve kürkleri Bizans'a, İslam ülkelerine gönderilirdi. Nehir ve göl balıkçılığı yaygındı. İzlanda'da ve Kuzey Buz Denizi'nde balina avcılığı geleneği vardı.
1-Orta Çağ elyazmaları süslemeleriyle de dikkat çekici, bunları da müstensihler mi yapıyordu hocam? Bazı elyazmalarının ilk sayfasında tek bir isim bulunması ve bu ismin müstensihe ait olması, müstensihle süsleme yapan kişinin aynı kişi olabileceği fikrini akla getirse de Orta Çağ Avrupa'sında süslemeleri yapan kişiler genelde farklı kişilerdi. Tezhip ustaları genellikle ya ressamlar loncasına ya da metin yazıcıları, ciltçiler, kitap satıcıları gibi kitap ticaretiyle ilgilenen loncalara mensuptular. Orta Çağ sonlarına kadar tezhip ustalarının çoğunun ismi pek bilinmiyor. Yazarların isimleri yazdıkları kitaplarda 6. yüzyıldan itibaren yer alıyordu ama bu tezhipçiler için pek geçerli değildi. 13. yüzyıldan itibaren ise özellikle kitap üretimin yoğun olduğu Bologna, Paris gibi merkezlerde adlarına çok sık rastlanmaktadır. 9. yüzyıldan itibaren tezhip kurallarını içeren kitaplar hazırlanmaya başlandı ve loncalar kuralları belirledi. Eğitim genelde atölyelerde usta çırak ilişkisi ile yapılırdı. Burgondiyalılar ve Flamanlar uzun süre bu işi lider olarak sürdürdüler. 2-Süsleme işinde yöntem nasıldı? Müstensihler süslü baş harflerin yapılacağı yerleri tezhip ustası için boş bırakırlar ve bu harfler için bazı talimatlar yazarlardı. Bazen bu boşluğun yakın bir yerine ya da sayfanın boş yerlerine hangi harfin yazılacağı ve hatta hangi renk boyanacağı da küçük yazılarla not düşülürdü. Rengi belirtmek için o renkte küçük bir leke bırakılması da mümkündü. Rengin adı bazen kenar boşluklarına bazen de tasarımın yapılacağı boş alana da yazılabilirdi. Sayfa süslemelerini yapan kişinin işi yaman metni yazdıktan sonra başlıyordu. Önce resmin taslağını çiziyor, sonra detayları ekliyordu. Altın gibi değerli metallerden yapılan incecik yapraklar süsleme için kullanılacaksa ilk önce onlardan başlanıyordu. Bir altın yaprak parçası bir kâğıttan çok çok daha ince idi. Neredeyse kalınlığı da ağırlığı da yoktu. Önce içinde bir tür yapışkanın da olduğu astar boya yapılıyordu. Üfleyerek bu boya kıvama gelecek kadar kurutuluyor ve ince tabakadan kesilen bir parça üzerine yapıştırılıyordu. Sonra bir fırça yardımıyla yapışkanın dışında kalan yapışmayan kısımlar temizleniyordu. Altınla süslenecek kısımlar bittikten sonra boyama işlemine geçiliyordu. Önce soluk renkler sonra koyu renkler boyanıyordu. Daha sonra siyah çizgiler ve beyaz aydınlatmalar yapılıyordu. Mavi, yeşil, sarı ve beyaz kullanılan ana renklerdi.
1-Kitap kapakları nasıldı ya da kenarları? Kitap kapakları ve ciltleri çoğunlukla dana ve domuz derisinden yapılıyordu. Kitap kaplanan diğer malzeme kumaştı ama dayanıksız olduğu için az kullanılıyordu. Deri kullanılmasının amacı sert olduğu için kitabı korumasıydı. Su geçirmiyordu. Bu önemliydi çünkü manastırlarda kitapların tutulduğu koridorlar açık havada olabiliyor, dolayısıyla nemlenebiliyor, ıslanabiliyordu. Ayrıca deri üzerine şekil ve desenler yapılabiliyordu. Bu anlamda günümüze gelen en eski kitap 7. yüzyılda İngiltere'nin kuzeydoğusunda yazılan St. Cuthbert İncili'dir. Keten iplikle dikilmiştir ve Erken Orta Çağ deri kaplamalarının ne kadar güzel olduğunu gösterir. Bu elyazması azizin 687'deki ölümünden kısa süre sonra tabutuna yerleştirilmiş ve Durham Katedrali'ndeki mezarı 1104'te yeni tapınağına yerleştirilmek için açılınca keşfedilmiştir. Ön ve Arka Kapak Kitapların kapaklarına kitabın adı, yazarı ve içindeki konularla ilgili tanıtıcı bilgiler yazılabiliyordu. Yalnız bu kolay bir şey değildi. Kapağı kaplayan derinin yapısı kaba olabilirdi ya da yazılacak yüzey pürüzlü olabilirdi. Derinin rengi koyuysa da siyah yazı görünmeyebilirdi. Bu gibi durumlarda kapağa sonradan bir parşömen parçası yapıştırılıyor ve yazı onun üzerine yazılıyordu. Modern etiket gb.
Guzel Sanatlar Enstitusu Dergisi, 2006
Ri-.. .. ugün Arpaçay'ın sağ kenannda ve bu nehrin Aras ile birleştiği u-_ noktaya tahminen 40 km (Kars Kalesi 'ne de bir o kadar)-.. 'PA.. mesafede eski, bir şehir harabesidir. Bu isimdeki kalesi de _c,.. adıyla müsemmadır. Arkeolojik haberlerden, Anı'nın çekirdeğini teşkil eden İçkale'nin Arsak.lı (Oğuz Hanlan) hanedanının bir kolundan gelen ve Digor ile Kağızmanderesi 'ne 311 yıllarında yerleşerek buralara hakim il beğleri Arşavir'in adıyla anılan "Arşarunik" veya Kamsarakan adlı Oğuz İlbeğleri ailesinden kaldığı anlaşılıyor. Burası ile Kemah Kalesi'nin eski adı Anı'nın Göktürk yazıdannda da geçen, Türkistan'daki adaşiarına göre. Oğuzlarca verilmiş olduğu "Kars Tarihi 'nin "Giriş"indeişaret edilmiştiLl Bugünkü büyük Am surlan ile, geniş şekildeki yıkıntılan kalan yapıların çoğu, burayı merkez edinen Hıristiyan Bagratlılar (928-1064) ile Müslüman Şeddadlı beyliklerinden kalmadır. ı
Yeni Türkiye Yayınları / Ankara , 2002
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
DergiPark (Istanbul University), 2021
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022
Yeni Türkiye Yayınları / Ankara , 2002
Tarih Ders Kitaplarında İmajlar Devletler • Halklar • Kişiler Editör: Ahmet ŞİMŞEK, 2019
Adiyaman University Journal of Social Sciences, 2013
Yeni Türkiye Yayınları / Ankara , 2002