Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
1798 yılında Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde dünyaya gelen Mîr Hamza Nigârî tasavvuf, ilim ve edebiyat yönüyle bilinen 19. Yüzyılın önemli şahsiyetlerinden biridir. Hayatının büyük bir bölümünü Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde geçiren Mîr Hamza Nigârî, ölümünden sonra Amasya’ya gömülmüştür. Şeyh Hamza Nigârî’nin müridi olan Karabağlı Şeyh Hacı Mahmut Efendi, Şirvan bölgesinde yaşayan Azerbaycan Türklerinden topladığı yardımlarla ve Mir Hasan Efendi’nin gözetiminde, 1876–1895 yılları arasında Amasya’da şeyhi adına bir külliye inşâ ettirmiştir. Amasya’nın Beyazıt Paşa Mahallesi’ndeki Külliye içerisinde türbe, cami, şadırvan ve bir medrese bulunmaktaydı. Yakın dönemde, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından adı geçen külliyede bir restorasyon çalışması gerçekleştirilmiştir. Yapılan restorasyon çalışmaları sonucu cami ve türbenin iç ve dış bölümleri onarılmıştır. Bu çalışmada yapıların mimari ve süsleme özellikleri üzerinde durulacak ve gerçekleştirilen onarımlara değinilecektir. Anahtar Kelimeler. Amasya, Mir Hamza Nigari, Türbe, Camii, Restorasyon
ARCHITECTURE AND DECORATIONS OF ÜFTÂDE MOSQUE AND TOMB Üftâde Mosque and Tomb is located in Hisar, the oldest settlement of Bursa, which holds many historical periods from the beginning to the present. Located in Osmangazi District, Kavaklı Neighborhood, both structures are located side by side in the east-west direction. There is also a burial ground to the north of Üftâde Mosque and to the north of Üftâde Tomb to the east of the mosque.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Amasya'da medreseler önemli bir yer teşkil etmektedir. Şehrin merkezinde yer alan Gökmedrese, hem mimarisi hem de işlevi konusunda diğer medreselerden farklılık göstermesine karşın eser üzerine detaylı bir çalışma yapılmamıştır. Günümüzde camii olarak kullanılan eserin ilk olarak hangi amaçla inşa edildiği cevabı bulunması gereken sorulardan biridir. Buna ek olarak eserin inşa kitabesi bulunmadığından yapım tarihi de kesin olarak bilinmemektedir. Bu makalede eser üslupsal özellikleri de dikkate alınarak yeniden tarihlendirilmeye ve eserin ilk inşasında hangi amaçla yapıldığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ SANAT VE TARARIM DERGİSİ, 2020
Metinlerin öncelleri ile kurdukları türlü ilişkilerle var oldukları düşüncesi üzerine temellenen metinlerarasılık; alt ve ana metinler arasındaki ilişkiler ağının keşfi ve bu ilişkilerin anlamlandırılmasıyla ilgilenir. Esasında yazınsalda tanımlı metinlerarasılığın mimarlık için de anlamlı kılınması mümkündür. Bu makale; mimarlığın da metinlerarası bir üretim olduğu ve metinlerarası yöntemleri barındırdığı iddiasındadır. Çalışmanın temel amacı; metinlerarası yöntemlerin mimari yapıların okunmasında bir araç olabileceğini göstermek ve bu bağlamda metinlerarası mimarlık okumalarına kaynak oluşturmaktır. Ayrıca ‘metinlerarasılık’ üzerine mimarlık üretiminde açılabilecek tartışmaları gündeme getirme amacını taşır. Mimarlık üretimi; metinlerarasılık üzerine yapılan kuramsal incelemelerle, metinlerarası mimarlık okumalarına ilişkin oluşturulan metodoloji çerçevesinde ele alınmıştır. Bu yönüyle çalışmanın bir yeniden okuma/yorumlama denemesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çalışmanın kapsamı öncel- ardıl ilişkilerin tartışmasız olduğu restore edilen tarihi yapılardır. Sonsuz anlam örüntüleri içinde yeniden inşa süreci yaşayan tarihi yapıların güncel bir işleve kazandırılması tarihsel bir sürekliliğin ve kültürel değerlerin devamlılığını sağlar. Bu durum geçmişten alınan ve güncel kullanıma uyarlanan; yapısal, mekansal ve işlevsel çözüm ve referansların yeni bir düzlemde yeniden üretilmesine imkan tanır. Söz konusu süreç ve oluş yapıda metinlerarası izler bırakır. Yapıdaki metinlerarası izler Kasımpaşa Tuz Ambarı üzerinden somutlaştırılmıştır. Yapı, metinlerarası yöntemlerin mimarlık ile ilişkilenme biçimlerinin tümünü ortaya koymaktadır. Bu haliyle çalışma, mimarlık üretimindeki metinlerarası izleri; keşfetme, bağ kurma ve anlamlandırma girişiminin bir sonucudur.
ÖZET Uzun bir geçmişe sahip olan Amasya, bu tarihi süreç içerisinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu nedenledir ki şehir adeta bir açık hava müzesi gibidir. Hemen hemen her döneme ait eserlerin bulunduğu şehirde ahşap mimari de dikkati çekmekte-dir. Ahşap direkli camiler grubunda yer alan Amasya-Kaleköy Ca-mi'nin kitabesi bulunmadığı için inşa tarihi bilinmemektedir. Bah-si geçen cami konusunda hiçbir bilimsel çalışma yapılmamış olup sadece il envanterinde, eserin duvar resimleri temel alınarak, eser XVIII-XIX. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Yok olma tehlikesi içinde olan eser, kaderine terk edilmiş durumdadır. Bu çalışmanın amacı eserin yeniden tarihlendirilmesini ve en azından yok olup tarih sayfasından silinmeden önce kayıtlara geçmesini sağlamaktır. ABSTRACT Amasya has a long history and hosted to a lot of civilisation during this historical period. Therefore, the city is really like an open-air museum. In this city where buildings belong to almost every period exist, also wooden structures has been attracted attention. It is not known the year of construction of Amasya-Kaleköy Mosque which is included in the group of mosques with wooden columns, because there is not any inscriptions belong to the building. There is not any fieldwork about the metioned building, the building was dated to 18-19. century based on the building's fresco only in pro-vence inventory. The building that is in the danger of extinction, is doomed. The purpose of this paper is to redate the building and at least to record the building before it goes out of existence.
Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Araştırma ve Değerlendirmeler, 2021
2020
Since the Tulip Era, with the introduction of baroque and rococo styles of European architecture,the innovation in our art has started. Westernization movements first started in the palace and its surroundings, and in time it has shown itselfs in many parts of Anatolia, especially in mosques. One of the branches of art that became widespread during the Westernization period in the Ottoman Empire is wall paintings. The wall paintings, which started to be seen in the Turkish architectural decoration art since the 18th century onwards, appear in many civil and religious buildings. The interior’s spaces of Hadji Mehmed Aga Mosque, which is located in the center of Demirci district of Manisa province, are also decorated with wall paintings that reflect a new understanding of style. Sea and country landscapes, and compositions containing architectural elements such as fountains, mosques, houses and castles, and still life paintings are among the selected topics These paintings reflect the subject and style features of the Late Anatolian Depiction Art. The aim of this article is to compare Hadji Mehmed Aga Mosque, which has wall paintings that became widespread with the effect of Westernization, to other religious building examples in the provinces and to reveal the place of the buildings in among similar examples and the meaning and importance it added to the history of Turkish architectural decoration.
Özet: Amcazâde Hüseyin Paşa, 16.yüzyılın ikinci yarısı ve 17.yüzyılın ilk yıllarında Osmanlı idaresinde, çeşitli üst düzey yöneticilikler, ordu komutanlığı ve nihayet sadrazam olarak görev yapmış önemli bir şahsiyettir.
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilmler Dergisi, 2020
Mimar Sinan'ın eserlerinde yapının mimari özelliklerini vurgulayarak yapıyla organik bir bağ oluşturan çini, klasik dönem Osmanlı mimarisinin başta gelen süsleme unsurudur. Çiniyle bezeli yapılar genellikle başkent İstanbul ve Edirne'de yoğunlaşmıştır. Ege Bölgesi'nde bulunan tek Mimar Sinan eseri olan Muradiye Camii, şehzadeler kenti olarak bilinen Manisa'nın en önemli mimari yapısıdır. Camide 16. yüzyıl mimarisindeki tüm süsleme türlerini görmek mümkünse de bunların arasında en ilgi çekici olanı çinilerdir. Bu makalede, caminin çini sanatının en olgun dönemine ait olan çok renkli kırmızılı sıraltı tekniğinde işlenmiş olan çinileri, fotoğraf ve çizimlerle ele alınarak değerlendirilmiştir.
GİRESUN ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ, 2017
yeni bir minare eklenmiştir. Kuzeydeki kapalı bir mekân durumundaki son cemaat yeri yapıya sonradan eklenmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı bir alana oturan yapı, cephelerden dışa taşkın, saçaklı kırma çatıyla örtülüdür. Yapı harimi örten ahşap bindirme tavanıyla önem taşımaktadır. Harim tam ortada kareye yakın dikdörtgen tabana oturan, kirişlemesi alttan kaplamalı, iç içe üç katlı ahşap bindirme tavan ile örtülüdür. Tavanda geometrik ve bitkisel bezemeler kullanılmıştır. Gezici atölyede hazırlanan kök boyalarla renklendirilen tavan önem taşımaktadır. Çalışmamızda yapı, ahşap bindirme tavan kurgusu ve bezemeleriyle ele alınmıştır. Cumhuriyet döneminde geleneksel yapı ögeleri kullanılarak inşa edilen cami hem bu yönüyle, hem de ustasının Zileli olması sebebiyle geçmişinden getirdiği bilgi ve deneyimlerinin 20.yüzyıla aktarılması ve bu geleneği yaşatan son ustalardan biri olması açısından önemlidir. Yapıdaki geleneksel uygulamalar da dikkate alınarak değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Öz: Geçmişten bugüne değişen dünya koşulları, karşılaşılan sorunlar bunların çözüm arayışları insanlığı geçmiş deneyimlerden faydalanmaya zaruri kılmıştır. Bu ihtiyaç tarih biliminin doğmasını sağlamıştır. Tarih eğitimi bireyin kültürel mirası tanımasına, geçmişe tanık olmasına bu yolla aidiyet ve kimlik duygusunun güçlenmesine yardımcı olur. Bu kimliğin kazanımında eğitimin ilk basamağı olan ailede bireyin yetişmesinde önemli katkısı olan annenin etkisi önemlidir. Bu çalışmanın amacı, tarih boyunca toplumda annelik başta olmak üzere çok önemli sorumluluklar üstlenmiş olan Türk kadınının tarih algısını günümüz boyutuyla incelemektir. Çalışan ve ev hanımı konumundaki Türk kadını, toplumun her kademesinde işlevsel biçimde varlığını hissettirirken, aynı zamanda bir anne olarak önemli bir sorumluluğu da yüklenmiştir, buna bağlı olarak kadınların toplumsal değer ve birikimin gelecek nesillere aktarılmasındaki katkısı büyüktür. Nitel araştırma yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışma ile Türk kadınının tarihin gerekliliği husussundaki bilinci ve tarihe gösterdikleri hassasiyet ortaya konulmuştur. Çalışma grubunu, amaçlı örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik örneklemesi yoluyla Amasya'da yaşayan ev hanımı, çalışan ve 60 yaş üstü kadınlardan 13 kişi oluşturmaktadır. Çalışma grubunu oluşturan katılımcılar gönüllülük esasına dayalı olarak belirlenmiştir. Katılımcılarla yapılan görüşmeler sonucunda toplanan veriler NVivo nitel veri analizi programı yardımıyla analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda kadınların özellikle anne olarak kendi çocuklarına tarih sevgisini aşılamaya çalıştıkları, tarih bilmenin önemini aile yaşantılarında da ortaya koydukları anlaşılmıştır. Abstract: The changing conditions of the world from the past to the present, the problems encountered, and the search for solutions, have made mankind to benefit from past experiences. This need has led to the birth of the science of history. History education helps students to know their cultural heritage and their past and in this way they develop identity.
ÖZET Osmanlı Devleti'nde ilk modern kışla örneği XVIII. yüzyılın sonunda görülmeye başlamıştır. Batılılaşmanın mimariye askeri alanda yansıması aslında şaşırtıcı değildir. Yenileşme ve batılılaşma askeriyeyle birlikte Osmanlı Devleti'ne girmiştir. III. Selim döneminde Nizam-ı Cedid ordusu için yaptırılan ve adeta bir şehir görünümünde olan Selimiye Kışlası, Osmanlı kışla mimarisinde modernleşmenin hızlandığını gösterir. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra ise XVIII. yüzyılın sonuna doğru kanıksanmaya başlanan modern kışla tipi tamamen benimsenecektir. Yukarıda anlatılan modern kışla tipi " U " şeklinde askerin dışarıyla irtibatının en az olduğu yani tüm ihtiyaçlarının içeriden karşılandığı bir nevi külliyedir. Bu külliye dini, insani ve askeri tüm ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte yaptırılmaya özen gösterilmiştir. Biz bu makalede modern kışla tipinin örneklerinden biri olan Yıldız Sarayı içerisindeki Orhaniye Kışla-i Hümayununun Cami-i şerifi ve yaptırıldıktan sonra Beyoğlu Büyük Hendek'te II. Abdülhamid'in döşemeci ve mefruşatçısı Leon Rosenthal ve S. M. L'Havin alınan mefruşatı inceleyeceğiz. Ancak Orhaniye Kışla-i Hümayunu'nu sağlıklı bir şekilde incelememiz için kışlanın askeriyedeki dönüşümü, ne anlama geldiğini Orhaniye Kışlasının konumunu, yapısını ve tarihçesini vereceğiz. İlk bölümde kışla tarihçesi ve kışlalar hakkında bilgi verilecektir. İkinci bölümde ise Orhaniye Kışla-i Hümayunu ve camisi hakkında literatürde taranmış olan bilgiler derlenip tafsilatlı halde sunulacaktır. Son bölümde ise mefruşat listesi incelenecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.