Academia.eduAcademia.edu

KENTSEL GÖSTERGELERE YAKLAŞIMI BAĞLAMINDA FOTOĞRAF SANATI

Abstract

Kent peyzajlarının barındırdığı göstergeler, insanoğlunun tarih boyunca yaşadığı zihinsel ve kültürel gelişimi yansıtmıştır. İnsanların " toplum " olarak kentli yaşama geçmesine ön ayak olan burjuva sınıfı, bu düşüncenin görsel olarak şekillenmesine destek olmuştur. Bu destek kendini iki yönde gösterir; birincisi bu görsel kültür kodlarının oluşmasına yol açan düşünce yapısı, ikincisi ise bu görsel kaydı mümkün kılan plastik biçimlerin geliştirilmesi. Plastik sanatlar alanında ele alınan her örnekte kent anlayışının zaman içinde nasıl geliştiğini görmek mümkündür. Kent olgusunun plastik sanatlarda ele alınış biçimini algılamak için öncelikle resim tarihinden birkaç örnek kısaca gözden geçirilebilir. Resim sanatında, Rönesans döneminden fotoğrafın icadına kadar olan zaman aralığında yaratılmış pekçok eserde, çevresel düzenlemeye önem verildiği ve bu durumun, dönemin önde gelen eserlerinin eğitici ve iletişimsel niteliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Rönesans İtalya'sında, özellikle sanat alanında manzaranın estetik bir varlık olarak ön plana çıktığını Fra-Angelico Lippi'nin "Meryem'e Müjde" örneği ile görebiliyoruz. Sanatçı, Meryem'i İsa'nın doğumunu kendisine müjdeleyen bir melek ile beraber tasvir etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken iki önemli konudan ilki, geometrik anlamda perspektif kullanılarak figürlerin yerleştirilmiş olması, diğeri ise bu manzarada arka planda yer alan çit ile çevrili bahçenin Meryem'in saflığına işaret ediyor olmasıdır(1). İlk konu gözleme dayalı bilgi edinme yönteminin geliştiğine işaret ederken, ikinci konu sembolik anlatı sisteminin sanat eseri üretimine yerleştiğine işaret eder. Erken dönem Rönesans eserlerinde kentsel göstergeler, toplumsal yaşayış biçiminin yavaş bir hızla değişmesine dayalı olarak sanat eserlerine naif bir şekilde yansırken, ilerleyen dönemlerde özellikle burjuva toplumunun en hızlı yükseldiği Hollanda'da, Flemenk resmine gözle görülür biçimde yansımıştır. Jan Van Eyck'in "Şansölye Rolin'in Bakiresi" isimli eserinde görüleceği üzere, dönemin Flemenk resminin sahip olduğu hassasiyetle ele alınmış çok detaylı bir geri plan göze çarpmaktadır. Bu durum, aynı zamanda ögelerin gerçekçi bir derinlik içinde tasvir edilmesini sağlamıştır(2). Bu tasviri güçlendiren öğe arka planda yer alan kentsel öğeler ve mimari detaylardır. Bunların yardımı ile hem içinde bulunulan dönem tasvir edilebilmiş, hem de figürün içinde bulunduğu sosyal statü öne çıkarılmıştır. Gelinen noktada fotoğrafı bu gelişim sürecine dahil edecek olan bir detaydan bahsetmek gerekir. Rönesans döneminde yapılan resimlerin sahip olduğu böylesi bir hassasiyet, az önce bahsedildiği üzere gözleme dayalı bilgi edinme yönteminin bir sonucu olmuştur. Gözleme dayalı bilgi edinme yöntemi, ele alınan konuların seçiminin bu dünyadan olmasını; işlenme biçimlerinin ise gerçeğe en yakın şekilde yapılmasını sağlamıştır. Bundan dolayı, sanatçıların "Camera Obscura"dan faydalandıkları, resimlerin sahip olduğu mükemmel geometrik perspektiften anlaşılmaktadır. Bu noktadan sonra, sanatın ele aldığı konuların değişimini ve insanların toplumlar halinde kentlerde yaşamasını sağlayan motivasyon, aynı zamanda sanatçının konusunu ele alma biçimleri üzerinde de etkili olmuş, onun farklı bir algılama sistemi geliştirmesine zemin hazırlamıştır. Bu nedenledir ki; camera obscura, Gilles Deleuze'ün de değindiği üzere, teknik olmadan önce sosyal bir icat olarak karşımıza çıkar (3).