Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
24 pages
1 file
In today’s world, one of the most pressing issues is undoubtedly the refugee crisis. Inequalities between countries, illnesses, wars and conflicts and other factors have led to significant flows of population from poorer countries in the South to the more prosperous North with better living conditions. One important example of this has been the conflicts and turmoil which has marred the Mediterranean region and led to such flows in the last years. As a result of the Arab spring and more specifically of the ongoing Syrian civil war, these flows instead of tarnishing have been further enhanced. Turkey, at the crossroads between the EU and Syria has been for many refugees their first port of entry and as such has been known as the country which hosts the largest number of refugees in the world. Turkey thus plays a vital role in regulating migration and refugee flows and cooperates actively with the EU in that respect. In that contest, the parties came to an agreement on 18 March 2016 which highlighted the critical importance of increasing cooperation and joint actions in order to effectively manage and regulate the flow of migrants as well as help the integration of populations already present in Turkey. As IKV, we have been following closely Turkey-EU cooperation with respect to the refugee crisis as well as the Visa Liberalisation Dialogue. Furthermore, we have been organising meetings and colloquia with the expressed objective of increasing the understanding of notions regarding the refugee crisis and beyond. As such, IKV Junior Researcher Deniz Servantie prepared a publication entitled “Turkey-EU Refugee Dictionary” (No: 290) where he analysed the main concepts of the refugee jargon, the latest developments in the refugee crisis and its Turkey and Turkey-EU relations dimensions along with a more broad perspective.
Türkiye ve AB’de tarım; istihdama katkısı, tarımsal sanayi’ye hammadde sağlaması, insanların besin ihtiyaçlarını karşılaması yanında, üretilen tarımsal ürünlerin ihraç edilmesi gibi nedenlerle, ekonomik ve sosyal açıdan stratejik bir sektör konumundadır. Türk tarımının Ortak Tarım Politikası’na uyumunda beklenen gelişme sağlanamamıştır. Bunun sebebi, finansman sorununu ve iki tarafın tarım sektörünün yapısal, sosyal ve ekonomik açıdan gösterdiği farklılıklardır. Bu nedenle bu çalışmada, Türkiye ile AB’nin tarımsal yapı, girdi kullanımı, bitkisel ve hayvansal üretim düzeyleri ile tarım politikalarındaki farklılıklar ele alınmıştır.
Bu çalışma, İKTİSADİ KALKINMA VAKFI’ndan Uzman Ahmet CERAN tarafından yayına hazırlanmıştır. Bu çalışma, 2 Haziran 2016 tarihinde İKTİSADİ KALKINMA VAKFI ve İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ AB ENSTİTÜSÜ işbirliğiyle düzenlenen Mülteci Krizi Ekseninde Türkiye-AB İşbirliği: Fırsatlar&Zorluklar başlıklı panel oturumunun içeriği derlenerek hazırlanmıştır. Bu yayında yer alan yorum ve görüşler İKTİSADİ KALKINMA VAKFI’nın resmi görüşünü yansıtmamaktadır. İKTİSADİ KALKINMA VAKFI; panelistler Prof. Dr. Ayhan KAYA, Doç. Dr. Çiğdem NAS, Doç. Dr. M. Murat ERDOĞAN ve Sayın Damla TAŞKIN’a teşekkür eder.
ÖZET Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri yarım asrı geride bırakırken, bu süre zarfında duraklamalar, hızlanmalar ve yerinde sayışlar yaşansa da bir türlü 1963'de imzalanan Ankara Antlaşması'nın öngördüğü tam üyelik süreci gerçekleşememiştir. 2005'de başlayan müzakere süreci doğrultusunda Türkiye-AB ilişkileri öngörülen başlıkların akıbetine endekslenmiş konumdadır. Müzakere süreci, AB adayı bir ülkenin Birliğe " tam " üye olabilmek için ulusal mevzuatını AB müktesebatına (acquis communatiare) " tam " uyumlaştırma dönemidir. Ancak Türkiye belirtilen standart süreci normal bir aday ülke gibi yürütememektedir. Bugüne kadar toplam on üç fasıl müzakerelere açılırken sadece " Bilim ve Araştırma " faslı geçici olarak kapatılmış ve sekiz başlık ise çeşitli gerekçelerle bloke edilip müzakerelere dahi başlanamamıştır. Bu durum, Türkiye-AB ilişkilerini belirsiz bir sürece soktuğu gibi ilişkilerin geleceğiyse büyük bir tartışma konusu olmuştur. İlişkilerin belirsiz bir sürece ilerlemesindeki en büyük etkenlerden birisi de müzakereler olumlu sonuçlansa dahi Türkiye'nin AB üyeliğini referanduma götüreceğini açıklayan başta Avusturya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin tutumudur. Bu çalışmada Avusturya'nın Türkiye-AB ilişkilerine bakışı analiz edilerek iki ülke arasındaki ilişkilerin dünü, bugünü ve yarını değerlendirilecektir. ABSTRACT
Hazırlayan ŞAHİN KESKİN ANKARA, 2012 GİRİŞ Gelişen ve değişen dünya konjonktüründe enerji konusu, devletleri kimi zaman sıkıntılarla karşılaşmasına sebep olmuştur. Büyük Savaşlar, buhranlar gibi ekonomiyi altüst eden gelişmeler, devletlerin de enerjiye göre kimliğini etkilemiştir 1 . Devlet aktörünün dışında küresel aktör olarak nitelendirebileceğimiz Avrupa Birliği' de bundan payını almıştır. Avrupa Birliği üye ülkeleri ve aday ülkelerin işbirliği sürecinde olmaları gerekir; fakat bazı aksaklıklar gündeme gelmiştir 2 . Avrupa Birliği'nin Rusya'ya bağımlılığını azaltmak için yürüttüğü, ancak bir türlü sonuca ulaşamayan projelerin -NABUCCO vb.-hayata geçirilemeyişinin ana nedeni, AB ülkeleri arasında enerji ve dış politika konularında süregelen anlaşmazlıklardır 3 . Kömür enerji sistemi ile başlayan süreç, petrol ve doğalgaza bağımlığı ile süregelmiştir. Avrupa Birliği, kuruluşundan sonra genişlemeler ile uluslararası arenada önemli bir aktör haline gelmişti. SSCB'nin de dağılması ile üye ülke sayısını artıran AB, enerji konusunda bir takım anlaşmalar ve buna binaen tavizleri de göz önünde bulundurmuştur.
Avrupa Birliği (AB)'nde ekonomik bütünleşmenin önemli bir ayağını oluşturan kişilerin serbest dolaşım özgürlüğüyle ilgili hükümler getiren 1957 tarihli Roma antlaşmasına istinaden Türkiye ile AB ülkeleri arasında yapılan 1963 tarihli Ankara Antlaşması ve 1970 tarihli katma protokol, belirlenen aşamalı geçiş süreleri çerçevesinde Türklerin Avrupa'da serbest dolaşımıyla ilgili hükümler getirmiştir. Öngörülen geçiş aşamaları tamamlandığı halde Türklerin Avrupa'da serbest dolaşımları gerçekleşmemiştir. Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerle uygulanmaya geçirilemeyen Türklerin serbest dolaşımıyla ilgili AB kamuoyunun ve sivil toplum kuruluşlarının tutum ve algılamaları, bu sorunun çözümü önündeki engellerin nasıl giderileceğiyle ilgili önemli bir rol oynayacaktır. Bu makale, öncelikle konuyla ilgili yasal sürece değindikten sonra, Türklerin serbest dolaşımında AB kamuoyu ve sivil toplum kuruluşlarının algılamalarının önemi üzerinde durmaktadır. Daha sonra AB kamuoyunda yapılan görüşmelerden elde edilen verilerin yanı sıra konuyla ilgili diğer kaynakların verilerini dikkate alarak Türklerin Avrupa'daki serbest dolaşım sorunlarının çözümünde AB kamuoyunun algılama ve tutumunun ne kadar etkili olduğunu değerlendirmektedir. Bu çalışma antlaşmalarla öngörülen Türklerin serbest dolaşımı önündeki kısıtlamaların kaldırılmasının AB üzerinde ekonomik ve sosyal yönlerden olumlu ve olumsuz etkisinin ne olacağını da incelemektedir.
deu.edu.tr
Tar m alan nda Türkiye AB etkile imi ve olas geli meler, ileri say sal ara t rma tekniklerinin kullan ld etki analizi çal malar dahil olmak üzere, çok say da yerli ve yabanc ara t rma ve inceleme çal malar na konu olmu tur. Bununla beraber, AB ile ili kiler sürecinde tar m sektörünün önemi ve konunun Türkiye aç s ndan ya amsal nitelikte oldu u göz önüne al nd nda, bu konunun iktisat kongresinde bir kez daha gündeme getirilmesinde ve farkl disiplinlerden kat l mc lar taraf ndan tart maya aç lmas nda yarar görülmü tür. Bu çal mada, AB ve Türkiye tar m çe itli boyutlar yla kar la t r lm , Türk tar m n n mevcut kurumsal yap s ve i leyi i ile AB'ye uyum olanaklar tart lm t r. Çal man n haz rlanmas nda AB ve Türk tar m ile ilgili istatistik verilerden yararlan lm , bu arada, konu ile ilgili olarak gerek Türkiye'de gerekse AB'de yap lan çal malar n sonuçlar na de inilmi tir.
İKV DEĞERLENDİRME NOTU , 2015
DEAŞ’ın 2014’te küresel bir tehdide dönüşmesi ve Avrupa ülkelerinde gerçekleştirdiği terör saldırıları AB’nin Suriye politikasını güvenlik merkezli bir politikaya dönüştürmüştür. Buna bir de Suriye’den Avrupa’ya yaşanan göç eklendiğinde AB’nin temel hedefi vatandaşlarının ve sınırlarının güvenliğini sağlamak olmuştur. Benzer bir durum da Türkiye’nin Suriye politikasında yaşanmıştır. Türkiye, bölgede artan çatışmalar karşısında güvenliği öncelemiştir. Ancak AB ile Türkiye’nin güvenlik öncelikleri de farklılaşmıştır. Temel hedefi sorunu sınırlarının ötesinde tutmak olan AB, bu durumun Türkiye’ye olası etkilerini göz ardı etmiştir.
Bu çalışmada Avrupa Topluluğu Antlaşmasının (ATA) sistematiği dikkate alınarak farklı ve ortak yönleri ile yerleşme özgürlüğü ve hizmetlerin serbest dolaşımı izah edilmeye çalışılacaktır. Öncelikli olarak, genel anlamda hizmet ticaretinin dünya ve Avrupa Birliği ekonomisinde sahip olduğu öneme kısa bir bakıştan sonra, hizmet ticaretinin iki özel görünümü olan yerleşme özgürlüğü ve hizmet ihracının karakteristiği ayrı bölümler altında ele alınacaktır. Bu kapsamda ilk evvel yerleşme özgürlüğünün içeriği üzerinde durulacak, ardından ikinci bölümde hizmet kavramı dar anlamda ele alınacak ve hizmetlerin serbest dolaşımının kapsamı incelenecektir. Takip eden bölümde ise yerleşme özgürlüğüne ve hizmetlerin serbest dolaşımına ortak olarak uygulanacak hükümler ve Avrupa Birliği'nin (AB) ikincil mevzuatı irdelenecek ve akabinde bu serbestilerin sınırlanması nedenleri ele alınacaktır. Çalışmanın bütününde Divanın Topluluk Hukukunun gelişimindeki öncü rolünün bu alana ne şekilde yansıdığı yeri geldikçe irdelenecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
İKV DEĞERLENDİRME NOTU, 2017
… dönemde Türk Dış Politikası: Uluslararası IV. …, 2010
Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Konferansı Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi, 2021
Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Yıllığı 2013, 2015
TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ AÇISINDAN KIBRIS SORUNU, 2018
Altınbaş Üniversitesi YAYINLARI -Nobel Yayıncılık, 2022
IV. Uluslararası Orta Doğu Sempozyumu: Orta Doğu’da Barışı Tesis Etmek (17-19 Nisan 2018, İstanbul, Türkiye), 2018
Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 2019