Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
5 pages
1 file
Kitabın genelinde Marksist bir ahlak ve toplumsal teorinin ana hatları üzerinde durulmakta ve bugüne kadar getirilen eleştirilere cevaplar verilmektedir. “Ahlak ve toplumsal teori” ile yazar toplumsal düzenlemeleri irdelemek ve bunu yaparken birbiriyle rekabet halinde ve tarihsel olarak mümkün toplumsal düzen kümeleri arasında bir karara ulaşmak için gerekli ölçütleri sağlayacak ahlaki ilkeler ya da standartlar seti oluşturmak istemektedir.
Çalışma temel olarak, ticaretin toplumsal bir çerçeve içerisinde ve kültürel etkenlerle birlikte ele alınmasını içermektedir. Nitekim ticaret, aynı zamanda toplumsal bir eylem alanı olarak manevi değerler ve ilkelerden bağımsız değildir. Bu noktada ticaret ve tüccar ahlakı, ekonomik yaşamın sadece maddi yaşamdan hareket edilerek anlaşılmasına karşı güçlü bir dayanaktır. Sonuçta bir davranış ve örgütlenme modeli olarak tüccar ahlakı, belli ilkeler üzerinden hareket edilerek sağlam bir çerçeve içerisine alınabilir. Türkiye’deki birtakım tarihsel ve toplumsal örnekler de bu tür bir yaklaşıma ev sahipliği yapabilecek bir nitelik taşımaktadır. Bu kabuller ışığında çalışma, ülkemizdeki tüccar için öngörülen bir davranış esasını ortaya çıkartmak amacını taşımaktadır. Bu açıdan çalışma üç temel ayak üzerine kuruludur. İlk olarak toplumsallık, ahlak ve ekonomi arasında bir bağ olduğu ve bu bağın tüccarı da içine aldığına ilişkin açıklamalara yer verilmektedir. Çalışmanın omurgasını oluşturan ikinci husus ise ticaret ve ahlak arasındaki bağın sağlıklı bir şekilde kurulması adına belirlenen tüccar ahlakın temel ilkelerinden oluşmaktadır. Çalışmanın son ayağındaysa yerel imkanların ve küresel gelişmelere yönelik örneklerin konuyla ilgili yaklaşımlara altyapı oluşturması konu edinilmektedir. ABSTRACT: This study includes an analysis of trade within a framework of social and cultural factors. Indeed, trade is a field of social action and it is not independent of moral values and principles. Therefore trade and its ethics provide a strong counter argument for economic life as simply a material life. As a result, trade ethics as a behavioral and organizational model can be included in a solid frame. Some historical and social examples in Turkey bear a character that may accommodate such an approach. In the light of these assumptions, this paper aims to reveal the essence of the behavior deemed appropriate for the traders. To that end, the study is based on three basic main sections. First, it is assumed that there is a bond between sociality, ethics and economics and this bond involves traders as well. The second section is the backbone this study and includes the basic principles of trade ethics for a healthy establishment of business and ethics relations. The last section discusses and analyzes examples about local facilities and global developments as approaches to the foundation of the topic.
Sosyal Darwinizmin ilkelerinden hareketle iktisat-etik ilişkisinin ele alındığı bu makalede, modern dünyanın hâkim ekonomik sistemi olan kapitalizmin felsefi zemininde, adı geçen düşünce ve onun evrimci etikle ilgili görüşüne ait bazı ilkelerin bulunduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sosyal Darwinist felsefenin iktisadi faaliyetlerde dikkati çeken en önemli ilkesi “laissez faire” olarak ifade edilen “bırakınız yapsınlar” olmuş ve bu ilke serbest piyasa anlayışının gelişip yayılmasında önemli rol oynamıştır. Yine sosyal evrimin sadece güçlü olan ve şartlara uyum sağlayanların her alanda varlıklarını devam ettirebileceklerine dair iddiasının iktisadi alandaki karşılığı kapitalizm olmuştur. Çünkü kapitalizm ekonomik güce ve bu gücün korunması için daha fazla tüketime vurgu yapan bir sistem olarak tanımlanmıştır. Bu ise zorunlu ihtiyaçların dışında yeni ihtiyaç alanları yaratılmasına, bu ihtiyaçların giderilmesi için tüketimin artmasına yol açmış ve açmaktadır. Tüketime yapılan teşvik ise aslında insan, doğa, kaynaklar, zaman gibi pek çok varlığı kuşatan bir sömürü politikasının doğmasına hizmet etmiştir. Bütün bu ilişkiler ağı daha çok tasviri bir anlatımla kaleme alınmıştır. ABSTRACT: This study investigates the relationship between economics and ethics from the viewpoint of Social Darwinism principles while also aiming to explore the existence of certain principles regarding this theory and its view of evolutionary ethics on the philosophical grounds of the prevailing economic system of the modern world, capitalism. The most notable principle of Social Darwinism in economic activities has been that of “leave alone,” expressed as “laissez faire,” which has played an important role in the development and proliferation of the free market concept. Also, the assertion of social evolution in that only the strongest and fittest can survive in all areas corresponds to capitalism in the economic domain because capitalism has been described as a system in which economic power is emphasized and increasingly higher levels of consumption are required to protect this power. This has led, and continues to lead, to the creation of previously non-existent needs apart from vital needs while at the same time increasing consumption to satisfy these needs. Yet, encouraging such high levels of consumption has in reality served to beget a policy of exploitation, apparent in several entities, among these being man, nature, resources, and time. In this light, the entire network of these relationships has been explored through a descriptive account in this study.
Modernizm genel anlamda kabul gören bir tanıma sahip olmamasına karşın kullanılmaya başlandığı dönemden itibaren üzerinde çokça konuşulmuş ve çeşitli açılardan değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Benzer şekilde modern olanın, ahlak ve değerlerin yanında yer alarak eleştirilmesi de bize hiç yabancı değildir. Bilhassa modernlik, geleneksel ve dinî olanla bir tezat içerisinde anlamlandırıldığında üzerinde uzun uzadıya konuşulabilecek bir alan ve eleştiri noktaları belirmektedir. Modernlik kendisi bir değerler sistemi üretebilir mi? Dahası buna ihtiyacı var mıdır? Modernlik adına böylesi sistem kurma denemeleri nasıl bir sonuç verecektir? Yeni olan/modern olan kendi değerler sistemini kurabilmek için nasıl bir meşruiyet zemini üretecektir? Ross Poole, " Ahlâk ve Modernlik " isimli, modernliği ahlak felsefesi açısından konu edindiği kitabında bu ve benzeri soruları kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutuyor. Kitap aynı zamanda modern dönem filozoflarının ve kavramların bir eleştirisi mahiyetindedir. Eserde Kant'tan MacIntyre'e, Marks'tan Nietzche'ye ve Habermas'a modern döneme damgasını vurmuş filozofların modernlik bağlamında bir değerlendirmesi yapılırken modern dönem üzerinde güçlü ve belirleyici bir etkiye sahip olan milliyetçilik, liberalizm, nihilizm gibi kavramlar da bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.
Bu makale Prof. Dr. Sabri Ülgener’in Zihniyet, Aydınlar ve İzm’ler – Denemeler ve Araştırmalar – adlı kitabında (Ankara, 1983, Mayaş Yayınları, s. 15–38) yayımlanmıştır. Kitap aynı adla Derin Yayınları tarafından Ülgener’in Toplu Eserleri dizisinin dördüncüsü olarak yeniden yayımlanmıştır. Ülgener’in İktisat Zihniyeti ve İktisat Ahlâkı bu makalesi İş Ahlakı Dergisine alıntılanırken bu ikinci basıma (İstanbul, 2006, Derin Yayınları, s. 7–46) sadık kalınmıştır. Ancak bazı yerlerde günümüz imlasına paralel olduğu için ilk baskıdaki imla tercih edilmiştir.
Ahlak üzerine geliştirilen teoriler, gelişmeyi ve iyi hayat kurmayı amaçlar; gerçeklikler, gereklilikler ve tutarlılıklar üzerine temellenir. Ahlak teorileri bilime, felsefeye ve inançlara başvurur; bu alanlardaki temel amaç ve uygulama tanımlarını gerektirir. Ahlak teorilerinin dayandığı ve kurduğu kavramlar çeşitli yönlerde geliştirilmeye, ilerletilmeye çalışılmaktadır. Bunlar arasında mantık, akıl, teori ve pratik arasındaki tutarlılıkları ve sosyal algılar sayılabilir. Toplumlar, gelişme amaçları doğrultusunda kaynaklarını etkin ve verimli kullanırken yukarıda anıldığı şekliyle bilimin ve toplumun çeşitli veçhelerini dikkate alarak etik/ahlak eğitimine ilişkin düşünceler ortaya koymaya çalışırlar. Diğer yandan ahlak teorisi ve pratiğine dair geliştirilen tanımlar, metodolojik olarak analiz ve sentez ile tümevarım ve tümdengelimin karşılıklı etkileşimleri ve uyumları ile desteklenir. Bu çalışma, yukarıda belirtilen bakış açıları göz önünde bulundurularak ahlak bilgisi ve bilimi; bu alandaki bilme, bilinçlenme, etkinleşme ve gelişme süreçleri; ahlakın ekonomik ve estetik açılımları ve tanımlamaları ile ahlak teorisi içinde üretme ve gelişme süreçleri düşünceleri üzerine odaklanmaktadır. Çalışma; bilim, ahlak bilgisi ve felsefesi, deterministik analitik ve sentetik akıl yürütmeler, sosyal düşünceler, uygulamalı bilimler, gelişme felsefesi ve ahlakı, ahlak modeli ve çözümleme yöntemleri, içsel yargılamalar, asal amaçlar ile ahlak tanımlamaları ve ilişkileri çerçevelerinde sürdürüldü. Ahlak algısı ve bilgisi gelişiminin, bilgilenmeyi, bilinçlenmeyi, etkinleşmeyi; temel ve uygulamalı analitik felsefe bakış açılarını, süreç ve gelişme temel tanımlarını, yöntem bulgularını ve bilgilerini gerektirdikleri görüldü. ABSTRACT: Opinions of ethic facts and theories are basic concepts of logic depending on the consistency and continuous on the realty, process, feelings, and considerations. As such, the ethics of science and of philosophy are basic concepts and also social, general deterministic analytical methods for the advanced feasible processes, improvements, models and methods. This study aims to investigate the individual and social relations among logic, social science, philosophy, and philosophy for ethic facts and theories, their advanced developments. It is carried out the studies on the basic ethics research, conscience, freedom, philosophy of ethics and of science, , applied ethic, and development activities depending on changing basic concepts, techniques, and works. The common fields and relations are determined between the science of ethic and the philosophy of the science of ethics. Finally, it is determined with the scientific investigations depending on social perceptions and synthetic methods. Common considerations and their methods and applications in fields are discussed.
Özetlemek gerekirse çalışmanın “lanet, meşakkat, acı” gibi olumsuzluklarla anlamlandırıldığı (bkz. Budd, 2011, s. 19-26) bir dönem geride bırakılmak istenmekteydi ve bu anlamın yerine çalışmanın bir erdem, Tanrısal bir buyruk ve ahlaki bir yükümlülük olduğuna yönelik yeni bir algılama yerleştirilmek istenmekteydi. Çünkü yeni kökleşen kapitalist iktisadi formasyonun çalışmaya hazır neferlere ihtiyacı vardı ve çalışma etiği bu yönde oldukça köklü bir misyon üstlenmişti. Kısacası modern dönemin yeni oluşan iktisadi yapısı için bu tarz bir ahlaki motivasyon icat edilmiştir. Kitabın bu ilk bölümünün temel önemde olduğunu belirtmek gerekmektedir. Çünkü ilerleyen tüm bölümlerde çalışma etiğinin takip ettiği değişim çizgisi tasvir edilirken sıklıkla bu ilk bölümde anlatılan anlam bir zemin olarak kullanılmaktadır.
İş ahlakı, mal ve hizmetlerin üretim ve tüketim sürecinde tarafların haklarını ve yükümlülüklerini düzenleyen bir çerçevedir. fiüphesiz tüm birey ve kurumların içinde yaşadığı çevreye karşı ödev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Örneğin, bir işletmenin kendi çalışanlarına, pay sahiplerine, ortaklarına olduğu kadar devlet, doğa, toplum ve benzerlerinden oluşan dış çevresine karşı da sorumlulukları bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle iş ahlakı, sosyal sorumluluğu da içeren bir anlam taşır. Doğruluk ve dürüstlük, sözünde durma vs. klasik ticaret ahlakının temelidir ve bu ahlaki ilkeler şüphesiz tüm meslekler için de geçerlidir. Bu çalışmada meslek ahlakı ve sosyal sorumluluk ahlakı öncelikle “iş” genel başlığı altında ele alınmakta, ardından akademik ahlak, medya ahlakı, sosyal sorumluluk ve çevre ahlakı bağlamında konu özelleştirilerek irdelenmektedir. Bu çerçevede genel olarak meslek ahlakı alanında ve örnek olarak incelenen çeşitli mesleklerde ahlaka uygun olmayan davranış ve eylemler özetlenmiş, meslek ahlakının tesis edilmesine yönelik çözüm önerileri ele alınmıştır. ABSTRACT: Business ethics implies the rights and wrongs in the process of production and consumption of goods and services. Surely, all of the individuals and institutions have duties and responsibilities for the environments in which they exist. For instance, a company has responsibilities toward external environments (state, environment, society etc.) as much as its own workers, stakeholders, partners. In essence, social responsibility is a necessity of business ethics. In other terms, business ethics covers social responsibility. Honesty and trustworthiness etc. are the foundation of conventional business ethics and valid for all professions. In present study, business ethics and social responsibility are considered under the general title of “business”, then, it is focused on business ethics, academic ethics, media ethics and social responsibility and environmental ethics.
Son 30-40 yılda yeni ekonomide meydana gelen dönüşümler arasında üretimdeki değişimlere paralel olarak çalışma biçimleri, meslekler, meslek algısı, organizasyon yapıları ve iş hayatı genel anlamda değişime uğramıştır. Özellikle esnekliğe ve bilgiye dayalı olarak yeni meslekler ortaya çıkmış ve hâlihazırdaki meslekler de bilginin merkezî role sahip olduğu yeni formlar bulmuşlardır. Üretim tarzında ve çalışma hayatında ortaya çıkan değişmeler yeni bir çalışan sınıfının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çalışma söz konusu yeni çalışanların ideal tipini anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda niteliksel bir çalışma yöntemi izlenmiştir. Amaçsal örneklem yöntemi ile ulaşılan 19 çalışanla açık uçlu sorularla derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler, Nvivo adlı bilgisayar programı ile analiz edilmiştir. Görüşme yapılan profesyonel çalışanlar, esnek çalışma prensibini benimsemiş ve bilgiye dayalı sektörlerdeki çalışanlardır. Yeni çalışma biçimlerinde emek, günümüzde sanayi toplumlarında tanımlandığı şeklinden yavaş yavaş uzaklaşmış, maddiliğini yitirmiş ve soyutlaşmıştır. Yeni çalışma biçimlerinde, bütün hayatı bir kariyer çizgisine dayanan geleneksel rutin ve öngörülebilir iş anlayışı zayıflamış; meslek, kimlik kazandırma vasfını yitirmiş; mesleklerin yerini işler almış; iş, mesai ve ofis sınırları dışına çıkarak hayatın bütün alanlarına yayılmış ve gündelik hayat daha fazla iş ekseninde şekillenmeye başlamıştır. ABSTRACT: Among transformations that have been observed for the last three or four decades, parallel to changes in production, working styles, jobs, job perception, organization structures and business life have witnessed some changes. New jobs have emerged based on the flexibility and information, and current jobs have found new forms that information has a central role. This study aims to understand the “ideal type” of the new working group in question. For this aim, a qualitative method has been followed. Purposive sampling has been used for reaching the interviewees and 19 in-depth interviews have been conducted by using open ended questions. The results have been analyzed by using software named Nvivo. The interviewed professionals are from the flexible working and knowledge-based sectors. In the working styles, labor has been moved away from its definition in industrial era, lost its material characteristics and has become abstract. The understanding ofwork that is routine, predictable and based on a linear career path has been weakened, jobs have lost its identity giving characteristics, and replaced with work, which has extended beyond the office and classical working hours and dispersed to all realms of existence, and daily life had began to be shaped more on the axis of work.
Öteki Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi, 2019
Marksist düşüncede öne çıkan çağdaş tartışmalardan biri, Marx'ın kapitalizm eleştirisinin normatif bir boyut içerip içermediğine ilişkindir. Bu soruya ilişkin tartışmalar, ilgili literatürde adalet, hak, eşitlik ve özgürlük gibi ahlaki kavramlar üzerinden yürütülmüştür. Bu minvalde, altyapı ve üstyapı unsurları arasındaki ilişkinin determinist doğası yeniden tartışmaya açılmış, bir üstyapı öğesi olan ideolojinin genel karakteri analiz edilmiş ve ahlakın tümüyle bir ideoloji olup olmadığı sorgulanmıştır. Bunlara ek olarak, Marx'ın bilimsel yaklaşımıyla, eleştirisinin iddia edilen ahlaki boyutu arasında nasıl bir ilişki olduğu, kapitalizm eleştirisinin ahlaki olanı tümüyle dışladığı mı yoksa gücünü böyle bir ahlaki zeminden mi aldığı soruları tartışmaya açılmıştır. Bu makale, söz konusu tartışmalar ekseninde Marx'ın kapitalizm eleştirisinde ne tür bir bakış açısının baskın olduğunu belirmeye çalışacaktır. Bilimsel Analiz ve Ahlaki Eleştiri Pek çok kişi Marksizmi adaletten yana bir kapitalizm eleştirisi olarak görmektedir. Peki Marx gerçekten kapitalizmi adaletsiz olduğu için mi eleştirmiştir? Yoksa bu hatalı bir yorum mu? Aslında Marx her ne kadar kapitalizm eleştirisinde hak, adalet gibi ahlaki terimlere başvurmasa da birçok eserinin ahlaki risalelere çok benzeyen bölümleri vardır. Bu eserlerde zaman zaman "iyi", "kötü", "hak" gibi sözcükleri kullansa da burjuva toplumunu eleştirirken kullandığı ana sözcükler şunlardır; insan, insanlıkdışı, sömürü, özgürlük, kölelik, özçıkar, bağımlılık, boyun eğdirme, vahşilik, fahişelik, despotluk, iğrençlik, acı çekme, iktidarsız, gönülsüz, para ilişkisi vb. Bu sözcükler iyi, doğru gibi genel kullanımı olmayan daha somut sözcük ve kavramlardır. Buna rağmen bu sözcüklerin ahlaki fikir ve kullanımlar önerdiği kesindir. 1 Bununla birlikte Marx'ın toplumu geleneksel ahlaki tarzda eleştirdiği örnekler de vardır. "Nitekim, kapitalizme özgü lekelenmiş ahlaklardan söz eder ve ücretlerin kötülüğünü mahkum eder. Aynı zamanda değişim değerinin ortadan kaldırılmasının burjuva toplumunun kötülüğünü yok edeceğini öne sürer." 2 Benzer biçimde Marx'ın komünizmi ahlaki görünen terimlerle tanımladığı pasajları
Çocuk işçiliği veya çalışan çocuklar olgusu, bir kamu politikası olarak, sanayi sonrası dönemde, kapitalist ekonomik ve toplumsal formasyonda meydana gelen köklü dönüşümlerle gündeme gelmiştir. Günümüzde, ülkelerin sosyoekonomik ve kültürel yaşam deneyimleri içinde, çocuk emeğine yönelik yaklaşımın farklı boyutlar taşıdığı görülmektedir. Bu yazıda, küresel ekonominin ve özelde de kayıt dışı sektörün önemli bir bileşeni olarak çocuk emeği, piyasa ahlakı ve kamusal sorumluluk kavramları ekseninde analiz edilmektedir. Bu çerçevede, küresel ekonominin temel girdileri içinde, kolay ve ucuz emek olarak ağırlığı giderek genişleyen çocuk emeğinin moral ve toplumsal boyutu üzerinde durulacaktır. Çocukların bilişsel, fiziksel, ruhsal ve ahlaki gelişimlerini örseleyen elverişsiz koşullarda çalışması etik açıdan tolere edilemeyeceği gibi, onların maddi ve ahlaksal koşullarının yaratılmasını da güçleştirmektedir. Çocuk işçilerin çalıştıkları sırada uğradıkları çeşitli ihmal ve istismar biçimleri bazı ampirik araştırma bulgularıyla somutlaştırılacaktır. ABSTRACT: “Child labor” or “working children” came up as a public policy with radical alternations in capitalist and social formations after the industry period. Nowadays, it is possible to see that in the socio- economic and cultural experiences of the countries, approaches aimed at child labor have different dimensions. In this research, child labor which is an important component of global economy and specifically of unrecorded sector is analyzed in the enterprising moral and public responsibility aspects. With this framework, moral and social dimensions of child labor as an increasing easy and cheap labor in basic inputs of global economy will be emphasized. The fact that children works in inadequate conditions crumple cognitive, physical, psychological, and moral development of these children cannot be tolerated. At the same time, this also complicates to create material and ethical conditions for children. In this research, some criminal neglects and exploitation of working children are concretized with some empiric research findings.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.