Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Psikoloji, insan davranışlarının altında yatan temel nedenleri bulmaya çalışan bilimsel çabaya verilen addır (Cüceloğlu, 2004). İlk psikoloji laboratuarının Wilhelm Wundt tarafından 1879 yılında kurulmasıyla psikoloji biliminin felsefeden ayrı bir disiplin haline geldiği söylenebilir. Psikolojinin zaman içerisinde gelişmesiyle insan davranışlarının nasıl inceleneceği konusunda farklı yaklaşımlar ve farklı çalışma alanları ortaya çıkmıştır. Günümüzde psikolojinin önemli çalışma alanlarından biri de kişilik psikolojisidir (Cüceloğlu, 2004; Morgan, 1977). Kişilik psikolojisinin amacı insanların davranışlarının nedenlerini bilimsel bir perspektifle incelemek ve açıklamaktır (Hjelle ve Ziegler, 1992).
Kişilik Gelişimi Din İlişkisi, 2019
Geçmişten günümüze din, kişinin kendini tanıması yoluyla karakterinin ve kişiliğinin gelişmesinde ve oluşmasında rehberlik rolü üstlenmiştir. Gerçek bir dini inancın, gerek bilişsel açıdan gerekse psikolojik ve manevi yönden kendi içinde tutarlı ve dengeli, aşırılıklardan uzak, bütünleşmiş kişilik tipinin oluşmasında önemli bir etken olduğu söylenebilir. Herhangi bir dine inanan insan için din, başta tutum ve davranışlar olmak üzere hayatın pek çok alanına etki etmekle beraber manevi yaşayışın tam olarak merkezindedir. Bu açıdan tutum ve davranışlara etki eden birçok unsur içerisinde dinin kişilik ile olan gelişimsel ilişkisinin ciddi anlamda araştırılması gerektiği ortadadır. Bu çalışmanın amacı dinin kişilik ile olan ilişkisini ve kişilik gelişimine yönelik etkisini araştırmaktır. Kişilik ve din kavramlarıyla doğrudan ve dolaylı ilişkisi bulunan kavramları incelemek amacıyla mizaç, karakter, kişilik kuramları ve kişilik gelişimi-din ilişkisine dair literatürde yer alan kitap ve bilimsel makaleler incelenmiştir. Ayrıca İslam dininin temel iki kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hadislerine sıklıkla başvurulmuştur. Böylelikle kişilik gelişimi ve din ilişkisine dair alanyazını toparlayıcı bir araştırma yapmak amaç edinilmiştir. Araştırmada bireyin doğum öncesi sahip olduğu genetik kodlar ile doğum sonrası kazandığı çok sayıda çevresel faktörün rol oynamasıyla kişiliğin geliştiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca insanın doğasında bulunan; var olma, ait olma, güven duyma, bağlanma, iletişim kurma gibi birtakım temel ihtiyaçların giderilmesinde din duygusunun kişilik gelişimi sürecini hem etkileyen hem de bu süreçten etkilenen bir konumda olduğu tespit edilmiştir. Bu süreçte din özellikle değerler boyutuyla evrensel ve ideal bir insan modeli çizerek inanmayan insanları dahi kuşatıcı bir perspektif çizmektedir.
Gelişim Psikolojisi
Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. © Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
İşletmelerde insan kaynaklarının eğitimi ve geliştirilmesi; hem bireysel ve örgütsel, hem de toplumsal yönüyle, etkinlik ve verimlilik açısından yaşamsal öneme sahip bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde eğitimin, hem bireysel hem de örgütsel düzeyde önemi yapılan çalışmalarla ortaya konmakta ve işletmeler içim eğitim faaliyetinin kritik bir önem taşıdığı görülmektedir.
Aile hekimliği disiplini ve uzmanlığı, hastaya kişi merkezli bütüncül yaklaşım gereksinimi sonucu doğmuştur. Sosyal ve psikolojik değişkenler de sağlık ve hastalık için önemli belirleyici faktörlerdir. Dolayısıyla aile hekimlerinin toplumda oldukça yaygın olarak görülen kişilik bozukluklarına kayıtsız kalması düşünülemez. Bu sebepten aile hekimlerinin, koruyucu ve tedavi edici hekimlik kapsamında, farklı kişilik bozuklukları olan bireyler ile kuracağı hasta-hekim ilişkisinde izlemesi gereken temel yaklaşım yöntemi, hastaların kişilik bozukluğu türüne göre farklı özellikler gösterebilirken, hastaların aktif bir şekilde dinlenmesi, hasta-hekim arasında ki güven ve işbirliği duygusunun tesis edilmesi, hekimin sınırlarını belirlemesi, gerektiği hallerde hastanın yakınlarıyla işbirliği kurması oldukça önemlidir.
Kişilik Gelişiminde Model İnsan ve Üstlendiği Roller, 2018
Model insan, kişiliğiyle, yaşantısıyla topluma örnek olacak bir bireydir. Bu nedenle model insan yetiştirmeye yönelik çaba, çocukluk yaşantılarından itibaren başlamak durumundadır. Ruhsal ve fiziksel bütünlük içinde ele alınması gereken insanın, ruhsal yapısının temelleri ilk doğumu ile birlikte atılır. Bu bağlamda bu çalışmada ilk kişilik teorisi olma özelliği olan ve çocukluk yaşantılarının kişilik üzerindeki önemini vurgulayan psikanalitik ekolün görüşleri ele alınmıştır. Freud, kişiliğin altı yaşına kadar oluştuğunu ileri sürmektedir. Bu yaşa ulaşana kadar oral, anal ve fallik dönemlerinden geçen çocuğun kişiliği şekillenmektedir. Erikson ise kişilik gelişimini hayat boyu devam eden bir süreç olarak değerlendirmektedir. Erikson’un, çocukluk yaşantılarına ilaveten ergenlik dönemine verdiği önem dikkati çekmektedir. Bütün geçmiş dönemlerin bir muhasebesi niteliğinde olan ergenlik dönemi, bireyin yetişkinlik sürecindeki en önemli imtihanlarından biri olarak ifade edilebilir. Çocukluk dönemi ve ergenlikte ebeveynin çocuğa yaklaşımları, tutumları, etkileri, iletişim biçimlerinin yanında model olma sorumlulukları öne çıkmaktadır. Model alarak öğrenme konusunda Bandura’nın çalışmaları ve önerileri önemlidir. Bandura, çocukların birçok bilgiyi gözlemleyerek ve model alarak öğrendiğini ileri sürmektedir. Çocuğun en fazla model aldığı kişi ise annesidir. Gözlemleyerek ve model alarak öğrenme Kur’an’ın da kullandığı yöntemlerden biridir. Allah, kullarına Hz. Peygamberi model olarak sunmaktadır. Hz. Peygamberin de model alarak öğrenme yöntemini kullandığı bilinmektedir. Çocuğun dini inanç ve ibadetleri öğrenme sürecinde de görerek ve model alarak öğrenmenin önemi büyüktür. Nihayetinde, model insan yetiştirmek önemlidir. Çünkü sonraki nesillerin bu model insanlar tarafından yetiştirilecektir. Bu yöndeki çabanın etkileri uzun bir süre devam edecektir.
Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2012
Kişilik, bireyi başkalarından ayıran doğuştan getirdiği ve sonradan kazanılan özelliklerin bütünüdür. Kişilik, bireyin zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel özelliklerinin süreklilik gösteren yönlerini içerir. Kişiliğin gelişim sürecini açıklamak için çok sayıda kuram geliştirilmiştir. Her bir gelişim kuramı, insan gelişiminin özellikle bir alanını odak noktası olarak kabul ederek bu gelişimi genel olarak diğer alanlarla da bütünleşecek biçimde ortaya koymuşlardır. Kişilik ile ilgili birçok kuramın birleştiği görüşlerden biri yaşam sürecinde çocukluğun, özellikle ilk 5-6. yılın, kişiliğe olan etkisinin büyük olduğudur. Doğuştan gelen genetik özellikler ve çevresel faktörlerin etkileşimi uzun bir büyüme-gelişme sürecinde kendine özgü bir kişilik ortaya çıkarmaktadır. Temel ihtiyaçlarını toplumla çatışma haline düşmeden karşılayabilen insanların psikolojik bakımdan sağlıklı kimseler olduğu söylenebilir.
Recep tayyip erdoğan üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2017
Çok yönlü bir kavram olarak gelişim, anne karnından başlayarak ölümle son bulan dinamik bir süreç şeklinde karşımıza çıkmaktadır. İnsanoğlu hayata tutunmak için gelişmek zorundadır. Bu zorunluluk onun gelişmeye muhtaç bir varlık olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Karaca'nın ifadesiyle gelişmeye muhtaç, müsait ve mecbur olan insan yavrusu, gelişimin değişmez bir objesi olarak açıklanabilir.
Turkish Studies-Educational Sciences, 2020
This study was carried out to determine the metaphors of undergraduate students who received undergraduate education in the field of child development and their perceptions about the concept of "child developers" and to examine the relationship between them. Ethical approval of this study was obtained with the decision of Health Sciences University Hamidiye Scientific Research Ethics Committee meeting date 15/05/2020 and number 2020/5. 175 child development candidates who continue their education in the Child Development Department of a university located in the city center of Istanbul formed the study group. In data collection; qualitative and quantitative research methods are used together. "Adjectives Based Test (STDK)" was used to learn personality. In order to determine their perceptions about the Child Developmental profession, metaphors were formed. In the analysis obtained from the Adjective Based Personality Test (STDK) t test, ANOVA was used. As a result, the metaphors obtained were gathered under 10 categories as guiding, productive, protective, fun, valuable, solution-oriented, inadequate, therapeutic, unifying, emotional. It is mostly in the metaphor, guiding and protective categories. In line with the data obtained regarding the personality traits, there was no significant difference between their ages and openness to experience, and there was no significant difference between their ages and openness to experience. In addition, it was determined that there was a significant relationship between the class in which the students studied and the sub-scores of STDK, and it increased significantly in the second and third grades. Another result was that there was no significant difference between metaphor categories and SDTK scores.
Kişilik üzerine teoriler çoğu bilimsel değildir. En yaygın olarak bilenenleri ise bilimsel bir teori bile değillerdir yani teorinin geçerliliği bilimsel olarak incelenemezdir. Kişiliğin çocukluğun erken evrelerinde biçimlediği inancı ise bir zamanlar insanlara hakim olan güneşin dünyanın etrafında döndüğü inancından pek farklı değildir. Bu inanç insanın doğasına ilişkin inançlara dayanır. İnsanın doğasını verili, değişmez bir takım metafizik varsayımlara dayalı bir şey olarak öngörmek ile, insanın doğasını, doğanın doğasının değişimi içerisinde değişen, toplumsal ilişkilerden ve bunların değişimlerimden etkilenen bir şey olarak öngörmek, kişiliğe ilişkin aynı inançlara yol açmaz. Her " kişilik " tanımı, ister istemez, kişiliği kendi kendisyle tutarlı uyumlu bir yapı, örüntü olarak tanımlamak ve betimlemek zorundadır. Her sabah uyandığımızda kendimiz ne kadar aynı kişi olarak algılamak zorundaysak, bir kişilik tanımı da o derece kendi içinde tutalı olmak zorundadır. Sürekli değişen, kendi içinde tutarsız, kendine benzemeyen, kendini yadsıyan bir yapı, örüntü, kendi kendisinden başka bir şey olacağından bir ve aynı şey olarak kavranılamaz. Tanım, bir örüntüye, belirli ve değişmez biçimlere ve ilişkilere işaret etmek zorundadır. Bu anlamda kendi iç mantığına mahkumdur. Allport 1937'de 50 farklı kişilik tanımından sözetmektedir. 1957'de Hofstatter, antik tiyatroda kullanılan maskelerle kişilik arasında benzerlikler kurar; 1) Tiyatroda bu maskeler oyun boyunca değişmez, kişilik de bir ömür sürer. 2) Bu maskeler tiyatroda 12 çeşittir. DSM IV'te 10 çeşittir yani kişilik dediğimiz şey antik tiyotrada olduğu gibi tanı kılavuzlarında da sınırlı sayıdır. 3) Tıpkı tanımlanmış kişiliklerden belirli davranışları bekleyebileceğimiz gibi tiyatroda seyirciler bu maskelerin nasıl davranacaklarını öngörebilirler. Oysa " kişilik nedir? " sorusunun yanıtında genellikle, bir kişiyi diğerlerinden farklı kılan kendine ait niteliklere vurgu vardır. Bilmem kaç milyar insanda 10-15 çeşit kişilik bozukluğu gözüküyorsa ve eğer her bozukluk normal sayılan bir örüntünün niceliksel olarak farklı bir görüntüsüyse, ya " diğerlerinden farklı kılan " vurgusu komiktir ya da kişilik tanımlarını ve kişilik bozuklukları sınıflandırmasını insanı kavramak için geliştirilmiş çok kaba bir sınıflandırma olarak anlamak zorundayızdır. Kimileri " kişilik " derken kast edilen şeyin bireyi başkalarından farklı kılan özellikler olduğunu zanneder. Oysa kişilik bozukluklarının tanı kriterleri binlerce değildir. En karmaşık kişilik envanterleri bile milyonlarca sorudan oluşmaz. Kişilik kuramları ve kişilik bozuklukları tanıları, her biri biricik ve eşi benzeri bulunmaz olan insanların, aynı ve benzer yönlerini öne çıkarır. Tanı kilavuzu kitapları ise bizim kim olduğumuzu söylemez daha ziyade bunlardan hareketle bir tanı almışsak bir takım özelliklerimiz açısından aynı özellikleri bulunan diğerlerine ne kadar benzediğimizi söyler. O olduğumuzu ve onlarla bir ve aynı olduğumuzu değil.
Artırılmış İnsan, 2021
İnsan performansını radikal bir şekilde artırmak son 20 yıldır yoğun tartışma konusudur. Bazı analizciler, bu tür teknolojilerin ne kadar yakın olduğu gerçeğini göz ardı ederek artırılmış insan konusunda karamsar ve temkinlidir. Bazı yorumcular ise çok daha iyimserdir ve bu teknolojik devrimin insan hayatının her yönünü değiştireceğini ifade etmektedir. Kesin olan ise; artırılmış insan çalışmalarının önümüzdeki 30 yıl içinde; toplum, güvenlik ve savunma alanlarında büyük bir dönüşüme neden olacağıdır.
Başkent University Journal of Education, 2014
Bu çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinde kişilik özelliklerinin genel erteleme davranışını yordayıp yordamadığını belirlemek ve cinsiyet ve sınıf değişkenlerine göre erteleme davranışını incelemektir.Araştırmanın örneklemini506 kadın (%75) ve 169 erkek (%25) toplam 675 kişi oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak;"Genel Erteleme Ölçeği", "Beş Büyük Kişilik Faktör Envanteri" ve"Kişisel Bilgi Formu" kullanılmıştır.Veriler t-testi, Tekyönlü varyans analizi (ANOVA) ve Regresyon tekniği ile analiz edilmiştir. Bulgular,erteleme davranışını yordayan kişilik boyutlarınınözdenetim ve duygusal dengesizlik olduğunu göstermiştir.Dışadönüklük, uyumluluk ve gelişime açıklık boyutları önemli bir etkiye sahip değildir. Cinsiyete göre bakıldığında,erkeklerin erteleme davranışının kadınlardan daha fazla olduğu saptanmıştır.Bununla birlikte, erteleme davranışı ve sınıf düzeyleri arasında anlamlı bir fark olduğu gözlenmektedir. Genel olarak sınıf düzeyi yükseldikçe genel erteleme davranışının da arttığı görülmektedir.
DergiPark (Istanbul University), 2016
Halvetî-Şâbanî Tarikatı'nın Kuşadaviyye kolunun kurucusu olan Kuşadalı İbrahim Halvetî, döneminin önde gelen sûfîlerinden biridir. Tarikatta yeni bir kola sahip olmak o tarikatta yenilik yapmak anlamına gelmektedir. Yenilik yapma ihtiyacı hem söz konusu bireyin kendine ait özel meşrebinden hem de yaşadığı dönemin psiko-sosyal şartlarından kaynaklanmaktadır. Bu durum, yenilik yapan sûfînin mânevî şahsiyet algısının ruhî ve içtimaî bakımdan incelenmesinin önemini artırmaktadır. Bu gerekçeyle biz de bu makalede Kuşadalı İbrahim Halvetî'ye göre mânevî şahsiyet gelişiminin ve dönüşümünün temel ilkelerini sûfî psikolojisi açısından analiz edeceğiz. Çalışmamız bir yandan sûfîmizin ruhî yapısını anlamayı sağlayacak, diğer yandan da günümüzde gelişmekte olan sûfî psikolojisi alanına katkı sağlayacaktır.
Uluslararası Sosyal Bilgilerde Yeni Yaklaşımlar Dergisi (IJONASS), 2021
Gelişim bir bütün olarak incelendiğinde ergenlik ve yetişkinlik arasında geçen süre bireyin yetişkin olarak nitelenebilmesi için oldukça önemlidir. Bu durumda yetişkinlik süreci ergenlik dönemi ile başlamakta ve bireyin kendini yetişkin olarak görmesiyle son bulmaktadır. Fakat sadece bireyin kendini yetişkin olarak hissetmesi yetmez. Bireyin ailesi ve çevresi hatta daha geniş bir çerçeveden bakıldığında içinde yaşadığı toplum ve ülkede geçerli olan kanunlarında bireyi yetişkin olarak görmesi gerekir. Bireysel ve çevresel süreçler beraber değerlendirildiğinde; bireylerin sorumlulukları, toplumda ve ailede tanınan ayrıcalıklar bireylerin yetişkin olup olmamalarını değerlendirmeleri de önemlidir. Beliren yetişkinlik dönemi de bütün gelişimsel dönemler gibi kendine has özelliklere sahiptir. Bu araştırmanın amacı beliren yetişkinlik dönemindeki bireylerin kişilik özelliklerini incelemektir. Araştırmanın örneklemini 18-30 yaş aralığındaki Mersin Üniversitesi öğrenci ve çalışanları, Mersin Şehir Hastanesi çalışanları ve 4 ayrı özel kurs öğrencileri olmak üzere toplam 750 birey oluşturmaktadır. Katılımcılara demografik bilgi anketi, Yaşam Görüşü Ölçeği, Genişletilmiş Sıfatlara Dayalı Kişilik Testi uygulanmıştır. Araştırma bulguluranıa göre beliren yetişkinlik döneminin 30 yaş hatta üzeri olabileceği düşünülmektedir. Kişilik özellikleri bakımından araştırma bulgularına göre beliren yetişkinlik dönemindeki bireylerin dışa dönük kişilik özelliğine sahip olabilecekleri, bununla birlikte beliren yetişkinlik dönemindeki bireylerin deneyime açık kişilik özelliğine de sahip olabilecekleri ön görülmektedir.
Eğiten Kitap Yayıncılık, 2021
Gelişim, organizmanın döllenmeden başlayarak fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal açıdan sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. Gelişimi açıklayan önemli kavramlardan birisi olan “büyüme”; vücudun boy, kilo ve hacim olarak artmasını ifade ederken “olgunlaşma” ise vücuttaki organların kendilerinden beklenen görevleri yerine getirebilmesi için öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik değişmelerdir. Gelişimin gerçekleşmesi için büyüme ve olgunlaşmanın yanı sıra çocukların çevreleriyle belli bir düzeyde etkileşime girmesine, diğer bir ifadeyle öğrenmesine de ihtiyaç vardır. “Öğrenme”, bireyin çevresiyle etkileşimi sonucunda davranışlarında meydana gelen kalıcı izli değişikliklerdir. Gelişimle ilgili temel kavramlardan olan “hazırbulunuşluk”, bireyin belirli bir gelişim görevini yapabilecek düzeye gelmesini; “gelişim görevi”, bireylerin bir gelişim evresinde gerçekleştirmesi beklenen büyüme, olgunlaşma düzeyi ve davranışlarını; “kritik dönem” ise çocukların bazı gelişim dönemlerinde ve yaşlarda belli tür öğrenmelere karşı daha yüksek duyarlılık gösterdiklerini ifade etmektedir. Gelişimde bazı temel ilkeler vardır ve bireylerin gelişimi genel olarak bu ilkeler çerçevesinde gerçekleşir. Gelişimin temel ilkeleri şu şekilde ifade edilebilir: Gelişim, kalıtım ve çevrenin etkileşimiyle gerçekleşir; gelişim süreklidir ve aşamalar halinde gerçekleşir; gelişim nöbetleşe devam eder; gelişim baştan ayağa ve içten dışa doğrudur; gelişim genelden özele, bütünden parçaya doğrudur; gelişimde kritik dönemler vardır; gelişim bütünlük içerisinde gerçekleşir ve gelişimde bireysel farklılıklar vardır. Bireylerin gelişimi, yaşamları boyunca devam eder. Yaşam boyu süren gelişimsel değişikliklerin meydana gelmesinde ise bazı faktörler etkili olmaktadır. Gelişimi etkileyen bu faktörler genel olarak kalıtımsal ve çevresel faktörler olarak ifade edilebilir. Gelişim sürecinde kalıtım ve çevre faktörleri sürekli olarak etkileşim halindedir ve iç içe geçmiş durumdadır. Dolayısıyla gelişim, kalıtım ve çevrenin etkileşimiyle gerçekleşir. Kalıtsal ve çevresel faktörlerin yanında gelişimi etkileyen bir diğer durum ise bireyin hormonlarıdır. Gelişim dönemleri; doğum öncesi dönem, bebeklik dönemi, ilk çocukluk dönemi, orta ve geç çocukluk dönemi, ergenlik dönemi, genç yetişkinlik dönemi, orta yetişkinlik dönemi ve ileri yetişkinlik dönemi olarak sıralanmaktadır. Döllenme ile başlayarak ölüme kadar devam eden süreç içerisinde meydana gelen değişimlerin gözlendiği alanlara gelişim alanları denir. Birey gelişim sürecinde fiziksel, motor (hareket), bilişsel, dil, sosyal, duygusal, kişilik, ahlak ve cinsel alanlarda değişir ve gelişir. Bu gelişim alanlarındaki değişim süreci gelişimin temel ilkeleri çerçevesinde gerçekleşir.
In this study, it has been attempted to evaluate recent trends of human development in Turkey through comparing her trends with different group of countries and to identify necessary means for attaining higher levels of human development. It has been shown that Turkey is among the countries that have rapid improvements in terms of human development for the last quarter of the twentieth century. However, the comparison with similar developing countries has been indicated that Turkey has not been able to improve its relative position significantly. In addition, improvements in human development area within the country has not been shared equally either among the geographical regions or between the genders besides the various imbalances.
2021
Ülkelerin, bölgelerin ve şehirlerin gelişmişlik durumlarının incelenmesi ve sıralanması pek çok kesim için önemli bilgiler vermektedir. Politikacılardan, sosyal araştırmacılara değin, ilgililer bu verilerden hareketle değerlendirmelerde bulunarak, projeksiyonlar yapabilmektedir. Bir yerin gelişmişlik düzeyinin tespit edilmesi, bugün ve gelecekte nelerin yapılması gerektiği ve hangi alanlarda eksikliklerin olduğuna dair veri seti oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü (UNDP) tarafından hazırlanmış olan insani gelişme endeksi (HDI), dünyada ülkeler arasındaki sıralamalar için kullanılan en önemli ölçektir. Bu ölçekte temel alınan üç değişken, sağlık, eğitim ve gelir boyutlarıdır. Bu alanlardan elde edilen veriler birer endekse dönüştürülerek karşılaştırma yapılabilir bir ölçek oluşturulmaktadır. Aynı zamanda bu yöntem ile bir ülke içinde il ya da bölgesel bazda insani gelişme sıralaması yapılabilmektedir. Son yıllarda yapılan bazı araştırmalarda, Türkiye için de hesaplamalar yapılmıştır. Bu çalışmalar Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bünyesinde kurumsallaşmış ve standartlaştırılmış bir şekilde yapılmamaktadır. Akademisyenler tarafından, bağımsız olarak farklı yıllar ve farklı hesaplama teknikleri ile yapılmaktadır. Bunun yanında uluslararası alanda, HDI’ya yönelik bazı eleştiriler ve düzeltme önerileri de yapılmıştır. Özellikle eşitsizliği yansıtan bir şekilde hesaplamalar bu eleştirilerden sonra ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada da Karadeniz bölgesi özelinde 2019 yılına dair bir insani gelişme endeksi hesaplanacak ve Türkiye’nin diğer bölgeleri ile bir karşılaştırma yapılacaktır. Böylece hem il bazında hem de bölgesel düzeydeki gelişme farklılıkları ortaya konacaktır. Bunun sonucunda da kamu ve özel sektörünün geleceği yönelik yatırım planları açısından bir veri seti elde edilecektir. Çalışmada ayrıca, il bazında eğitim endeksi de hesaplanarak, yeni bir veri setinin oluşumuna katkı sağlanacaktır.
Eleştirel Pedagoji Dergisi (Sınavlar Özel Sayısı), 2017
Bu yazı Susan Neiman'ın "Niçin Büyüyelim?/Çocuksu Bir Çağ İçin Altüst Edici Düşünceler" adlı kitabı üzerine tuttuğum notlara dayalı değerlendirmelerden, yorumları içeriyor. Büyümeyi özgürlük ve sorumlulukla ilgili etik ilkelere sahip olmak olan gören yazarın düşünceleri, eğitime farklı bir yönden de bakmamızı sağlıyor.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.