Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017
…
22 pages
1 file
İnsanlık tarihi kadar eski olan göç kavramı günümüz yüzyılında da fazlasıyla etkisini göstermeye devam etmektedir. Göç herkesin hayatında yer alan bir kavramdır. Özellikle zorunlu göçler artmakta ve artık günümüzde kadının göç hareketliliğine daha çok katıldığı görülmektedir. Günümüzde dünyadaki mültecilerin %75'ini kadın ve çocukların oluşturdukları bilinmektedir. Kadın göçünün artışı, getirdiği belli başlı sonuçlar itibariyle özel olarak incelenmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültür taşıyıcıları olarak görülen kadınların göçteki rolü şüphesiz ki erkeklerden çok daha fazladır. Kadın göçünün sebepleri farklılık gösterebildiği gibi göç hareketliliğinin sebepleri de farklılık göstermektedir. Günümüz yüzyılında doğal göçlerden çok zorunlu göçler karşımıza çıkmaktadır. Ülkeler içinde yaşanan iç savaşlar insanları göç etmeye mecbur kılmaktadır. Bunlardan son 6 yıldır devam eden Suriye iç savaşı önemli bir yer tutmaktadır. Suriye iç savaşı 22 milyon nüfuslu Suriye'nin 5.5 milyon insanının kitlesel olarak göç etmesine yol açmıştır. Ülkemizde şu an son rakamlara göre 3.3 milyon Suriyeli bulunmaktadır ve bunların Nisan ayı itibariyle 2.992.567'si Geçici Koruma altındadır. Ülkemize göç eden Suriyelilerin %46.8'sini kadınlar oluşturmaktadır. Bu makalenin amacı son zamanlarda artan kadın göçünün sebeplerini ele alarak ülkemizde bulunan Suriyeli Kadınların neler yaşadığını okuyucuya aktarmaktır. Bu makalede ilk olarak göç ve göçün kadınlaşmasına değinilecek göçün kriterleri ve kadın göçünün nedenleri göçte kadının rolü ele alınacaktır. Daha sonraki bölümde ülkemizde bulunan Suriyeli kadın göçmenlere değinilecek Suriyeli kadınların sorunları ele alınmaya çalışılacaktır.
MIGRATION AND GENDER: A STUDY ON THE SYRIAN REFUGEE WOMEN IN MERSİN , 2020
Migration is an issue worth examining due to its increasing economic, social, cultural and political effects in all spheres of live as well as in international relations. This study examines the experiences of Syrian refugee women - who started to live in Turkey’s Mersin province due to the forced migration resulting from the 2011 Syrian civil war – through the prism of gender relations. In the study, interviews are conducted with Syrian refugee women in Mersin in order to uncover their experiences of forced migration as “women”. Based on these experiences, the study aims to explore the economic, social, cultural and political effects of gender roles imposed on women and men in both home and host countries. The study has revealed that as a result of the forced migration that occurred from Syria to Turkey, gender relations and roles adopted in the home country have been transformed. In other words, gender roles imposed and accepted in Syria have been reconstructed and renegotiated in host society, i.e. Turkey, revealing that migration shapes and affects existing gender relations and roles.
Göç ve Uyum, 2018
Göç konusu son zamanlarda, Ortadoğu’da gelişen politik ve toplumsal olaylarla birlikte, içinde Türkiye’nin de olduğu birçok bölge ülkesini derinden etkiledi ve halen etkiliyor. Özellikle Arap baharının bazı ülkelerde savaş ve çatışmalara dönüşmesi uluslararası kitlesel göç akınlarını önemli ölçüde harekete geçirdi. Komşu ülke olan Suriye’de 2011 yılında başlayan karışıklıklar iç savaşa dönüşürken söz konusu ortamdan tedirgin olan binlerce insan bir anda çevre ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Türkiye, Mısır, Ürdün, Irak, Lübnan gibi ülkeler kitlesel göç akınları ve insani kriz karşısında göçmenlere kapısını açtı. Bugün sayısı 3 milyonu aşan Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye yönelişi sosyal, ekonomik, demografik, siyasal, çevresel vb. çok katmanlı problemlere de yol açmış durumdadır. Bu bağlamda ev sahibi toplumla göçmen toplum arasında gelişen ilişkiler, entegrasyon, çatışma ve gerilimler sosyolojik anlamda önem arz etmektedir. Bu bağlamda göç teorileri, sosyolojik analiz bağlamında önemli perspektifler sunmaktadır. Göç hareketlerinin mikro ve makro düzeydeki yapısal ve işlevsel nedenleri, göç eden grupların ihtiyaçları ve karşılaştığı zorluklar, göç edilen hedef bölgeye yönelik çekici unsurlar, göç sürecinde, sonrasında ev sahibi toplumla göçmenler arasındaki tarihsel, kültürel ilişkiler, akrabalık bağları, entegrasyon, asimilasyon ve toplumsal çatışmalar gibi birçok konuda teorik tartışmalar zengin veri sunar. Genel olarak göç teorileri: Neoklasik Ekonominin Makro Kuramı, Neoklasik Ekonominin Mikro Kuramı, Yeni Ekonomi Kuramları, İkiye Bölünmüş (Segmented) Emek Piyasası Kuramı, Dünya Sistemleri Kuramı, İlişkiler Ağı (Network) Kuramı, Kurumsal Kuram, Kümülatif Nedensellik ve Göç Sistemleri Kuramı, İtme-Çekme Kuramı, Parekh’in Göç Kuramı Sınıflaması, Marksist Kuram olarak sayılabilir. Söz konusu kuramları; ekonomik teori, tarihsel-yapısalcı yaklaşım, göç sistemleri teorisi şeklinde üç ana başlık altında toplamak mümkündür (Abadan Unat, 2002, Yalçın, 2004, Castles ve Miller, 2008).Göç eden insanlar, yaşadıkları bölgeleri bazen gönüllü, bazen de zorunlu terk ederler. Hedefledikleri göç bölgeleri ise çoğu zaman göçmenlerin ilgi ve ihtiyaçlarını karşılayan yerler olarak düşünülür. Her göç grubu, gerek göç ettiği mekânlarda kendi aralarında ve gerekse ev sahibi toplumla çeşitli ilişki ağları geliştirir. Söz konusu ilişkiler, çeşitli teorilerde tartışılmıştır. Genel olarak ağ teorisi, göç eden grupların gittikleri yerlerde oluşturdukları sosyalve çekici faktörlere odaklanır. İtme-çekme teorisinde, itici faktörler; demografik büyümeyi, düşük yaşam standartlarını, ekonomik fırsat yoksunluğunu ve siyasal baskıları içerirken; çekici faktörler ise emeğe olan talep, boş araziler, cazip ekonomik fırsatlar ve siyasal özgürlüklerin göçü etkileyen unsurlar olduğu görülmektedir. Ağ kuramı veya diğer bir tanımlama ile göçmen ilişkiler ağı, göçmenlerle önceki göçmenler ve göçmen olmayanlar arasında akrabalık, arkadaşlık ve paylaşılan topluluk kökeni ilişkileri yoluyla birinin diğeriyle temasını sağlayan kişiler arası bağlar kurar. Ağ bağlantıları, göçün maliyetini ve risklerini azalttığı için uluslararası göçü de artırır (Kaya, 2017). Suriyeli mültecilerin göç hedefleri arasında Türkiye ve özellikle sınır illeri önemli bir yer tutmaktadır. Suriyeli göçünün en yoğun yaşandığı sınır ili şüphesiz ki Şanlıurfa’dır. Gerek geçmişteki tarihsel bellek ve gerek halen süregelen kan ve soy bağına dayalı akrabalık ilişkileri, sosyal ağlar ve çekici unsurlar bakımından Şanlıurfa’yı göçmenler için önemli bir merkez kılmaktadır. Dolayısıyla Şanlıurfa, geçmişten günümüze çeşitli şekillerde göçle hemhal olmuş bir şehirdir. Bölgedeki göçebe ve yarı göçebe aşiretlerin yaşam tarzı, savaş, terör, kıtlık, iskan politikaları gibi nedenlerle iç ve dış göç akışlarında Şanlıurfa tarih boyunca sürekli tercih edilen bir adres olmuştur. Bu bağlamda göç ve göçmenlik tecrübesi bu topraklarda köklüdür. Geçmişte Osmanlı döneminde çeşitli milletlerden grupların (Kafkas, Arap, vb. kökenliler) iskanı, yakın dönemde Rusya’nın tehdidi karşısında 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından 1982 yılında Türkiye’ye getirilen Afganlar, değişik kentlere yerleştirilirken ailelerin bir kısmı Ceylanpınar ilçemize yerleştirilmiştir. Bununla birlikte 20.yy.’daki büyük savaşlarda ve doğudaki terör ve tehditlere bağlı olarak gelişen göçler ve yakın zamanda Van depremiyle şehirlerini terk etmek zorunda kalan depremzedeler olmak üzere birçok vakada göçün merkezlerinden biri de Şanlıurfa olmuştur. 2011 yılında Suriye’de meydana gelen iç çatışmalar nedeniyle oluşan kitlesel göçün ana mekânlarından biri yine Şanlıurfa’dır. Altı yılı aşkın bir süredir Şanlıurfa halkı, Suriyeli göçmenlere ev sahipliği yapmaktadır. Dolayısıyla Türkiye Orta Doğu, Asya, Afrika bölgelerinden siyasi, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak çeşitli zamanlarda göçmenlerin uğrak yeri olurken Şanlıurfa da söz konusu göç dalgalarından payını her zaman almaktadır. Resmi verilere göre Türkiye’deki toplam Suriyeli mülteci sayısı 3.181.537 kişi olarak kaydedilmiştir. Suriyeli misafirlerin yaklaşık yüzde 8’i AFAD’ın 10 ilde kurduğu ve yönettiği 21 barınma merkezinde yaşamaktadır (http://www.goc.gov.tr/icerik6/gecici-koruma_363_378_4713_icerik). Mültecilerin yaklaşık yüzde 92’si ise kamp dışında yaşamaktadır. Çadır kentlerde ve konteyner kentlerde barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, sosyal aktivite, eğitim, ibadet, tercümanlık, haberleşme, bankacılık ve diğer hizmetler verilmektedir. Türkiye’deki şehirlerin barındırdığı göçmen sayısı, göç akınları ve geri dönüşlere bağlı olarak değişmektedir. 2016 Nisan ayında Şanlıurfa 401 bin 102 kişi ile İstanbul, Hatay, Gaziantep, Kilis ve diğer sığınmacı yerleştirilen illeri geride bırakarak ilk sırada yer almaktadır ( Kaya, 2015). Ekim 2016’da ise Şanlıurfa’daki 1.892.320 nüfusa oranla Suriyelilerin sayısı, 397.038’dir. Eylül 2017 itibariyle söz konusu oran 443.245 seviyesindedir. Bu, şehir nüfusunun yüzde 22,84’üne denk gelmektedir. Şanlıurfa, İstanbul’dan sonra ülkedeki ikinci en çok mülteci barındıran il olup tüm sınır illeri içerisinde en fazla göçmene ev sahipliği yapan bir şehirdir. (http://www.goc.gov.tr). Kamplarda 77.803 bin kişi kalırken kamp dışında ise 365.442 kişi yaşamaktadır.1 Ancak alanda çalışan STK temsilcilerine göre Şanlıurfa’da 500 bin Suriyeli göçmenin yaşadığı tahmin edilmektedir. Şanlıurfa’ya gelen göçmenler Suriye’nin Afrin, Deyruzzor, Haseke, Halep, Kobani ve Rakka gibi değişik şehirlerinden gelmiştir.Suriye’deki çatışmalardan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli göçmenler, yerleştikleri şehirlerde çeşitli sorunlarla karşılaşırken kendileri de sosyal, ekonomik, demografik, kültürel ve siyasal birçok sorunun ortaya çıkmasına yol açmaktadırlar. 2011 yılında göçenlerin temel sorunu güvenlik, sağlık, barınma ve beslenme idi. Ancak o günden bugüne ihtiyaçlar ve problemler farklılaşmıştır. Göçmenlerin bir kesimi halen barınma ve beslenme anlamında yardıma muhtaç iken görece belirli bir sosyo-ekonomik düzeye sahip olanlar ise sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik alanda ikinci kuşak haklar denilen mülkiyet, girişimcilik, örgütlenme, sosyal güvenlik, istihdam, basın yayın, vatandaşlık benzeri talepleri gündemine almış durumdadır. Bu bağlamda Şanlıurfa’ya bakıldığında göçmenlerin kendi partilerini kurdukları (http://ajansurfa.com/tr-tr/haberler/19210/suriyelilerin-de-ak-partisi-oldu), ticari işletmeler açtığı, basın yayın faaliyetlerine başladığı, dernek kurdukları görülmektedir. Örneğin Şanlıurfa’da basın yayın alanında 3 gazete ve çeşitli dergiler bulunmakta ve internet yayıncılığı faaliyetleri yer almakta, yerel ve şube orjinli olmak üzere toplam 60 dernekten bahsedilmektedir. Çeşitli dini ve eğitim kurumlarının (okul, medrese, dershane vb), yanı sıra birçok ticari işletme açılmaktadır. Örneğin şehrin en prestijli caddesi olan Abide, Haşimiye arası ana arterde birçok işyeri Suriyelilerce işletilmektedir. Bu işletmeler kuyumculuk, pastanecilik, giyimcilik, lokantacılık, berberlik, telefonculuk gibi birçok alanda ticari faaliyet yapmaktadır. Dolayısıyla kalış süresi uzadıkça ihtiyaçların değişeceği muhakkaktır. Yine yerel halkla iletişim, entegrasyon ve çatışma düzeylerinin de farklılaşacağı da açıktır. Sosyo-kültürel uyum ve çatışma, yabancılık, kayıt dışı istihdam ve emek sömürüsü, şehirlerin demografik değişimi, iç siyasette etnik ve mezhepsel gerilimler göçün etkisiyle Türkiye’de oluşan ana meseleler arasındadır. Benzer problemlere Şanlıurfa’da da rastlanmaktadır. Bu çalışmada ise söz konusu problemlerden Suriyeli göçmenlerin toplumsal ve kültürel alandaki uyumları ele alınmaktadır.
Düşünce Dünyasında Türkiz, 2019
Bugünün dünyasının geçmişle kıyaslanamaz bir oranda değiştiğini biliyoruz. Değişim oranındaki bu artış birçok soruna da neden olmaktadır. Bu sorunların birçoğunun neredeyse tüm dünyayı etkileyen sonuçları olabilir. Dünyanın birçok yerinde, çeşitli nedenlerle çatışmalar ortaya çıkmakta ve ikamet ettikleri yeri terk etmek ve diğer ülkelere göç etmek zorunda kalan insanların karşılaştıkları sorunlar dünya gündeminde olmaya devam etmektedir. Tüm varlıklarını geride bırakıp zor durumlara giren bu insanlara sığınmacı, göçmen veya mülteci denir. Bu insanlar arasında çocuklar, yaşlılar, kadınlar ve hastalar gibi daha fazla yardıma ihtiyaç duyanlar; daha fazla tehditle karşılaşabilir. Bu bağlamda, medyanın tüm bunları nasıl ele aldığını ve topluma nasıl yansıttığını araştırmak çok önemlidir.
SÜRYANİ HAGİOGRAFİSİNDE KADIN AZİZELER, 2021
Many studies in the Western tradition have so far explored saints and women saints who have an important place in the hagiography tradition. This study, which is based on the narratives of the Mardin Syriacs, includes the hagiographies of the women saints who gave their names to the holy spaces and some memorates related to them. The topic is evaluated in terms of gender, and examples of women saints, who are as faithful as saints and who can perform miracles, are given. As in all spheres of life, it is believed that women can show miracles like men as "women saints". They fought and died for their beliefs. However, they abandoned their "feminity" while reaching sainthood. In Christian hagiography, female saints, particularly Virgin Mary, have an important place with their beliefs and miracles in the spread and acceptance of their religion. For this reason, this study gives examples of Virgin Mary and Mor Behnam and her sister Saro, Mort Şmuni, Mort Barbara and Yulyana, who gave their name to the Mardin Syriac churches and monasteries as women and their narratives.
CBÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ , 2019
ÖZ Yakın zamanda, uluslararası literatürde "göçün feminizasyonu" olarak nitelenen bir kavram sıklıkla tartışılır olmuştur. Söz konusu kavram, ekonomik yönden gelişmiş ülkelerdeki kadın göçmen sayısının erkek göçmenlerden fazla olmasının yanı sıra, hedef ülkelerde kadına özdeş işlere olan talepteki artışı, kadının münferit olarak göç etme eğilimini ve kadının göçün tüm çeşitlerinde yer almasını işaret etmektedir. Çoğu zaman zorlu hava, yol ve ulaşım koşullarında göç etmek zorunda kalınması, genç-yaşlı tüm göçmen gruplarını ciddi hayati risklerle karşı karşıya getirmekle birlikte, çocuklar ve kadınlar tüm bu süreçten çok daha fazla etkilenebilmektedir. Bu hassasiyetten yola çıkan bu çalışmada, kadın göçmenlerin neden ve nasıl göç ettikleri, göç sırasında ve sonunda ne gibi risklerle karşılaştıkları ve nihayetinde göçün kadınlar ve çevreleri üzerinde ne gibi etkileri olduğu sorularına cevap aranmıştır. Anahtar Kelimeler: Göç, kadın göçmenler, kadın göçü, göçün feminizasyonu, göçün etkileri MIGRATION AND WOMAN: THE FEMINIZATION OF MIGRATION AND THE STATE OF MIGRANT WOMEN ABSTRACT Recently, a concept called "feminization of migration" has been widely discussed in international literature. The concept implies that the number of female immigrants in developed economies is higher than that of male immigrants as well as the increase in demand for women segregated jobs in target countries, the tendency of women to migrate individually, and the inclusion of women in all kinds of migration. Migrating in difficult weather and transportation conditions puts all immigrant groups at serious vital risks. However, children and women can be much more affected from all this experience. From this understanding and sensitivity, this study sought answers to questions about why and how women migrants are migrating, what risks they are facing during and after migration, and how migration effecting migrant women and their families. MIGRATION AND WOMAN: THE FEMINIZATION OF MIGRATION AND THE STATE OF MIGRANT WOMEN Recently, a concept called “feminization of migration” has been widely discussed in international literature. The concept implies that the number of female immigrants in developed economies is higher than that of male immigrants as well as the increase in demand for women segregated jobs in target countries, the tendency of women to migrate individually, and the inclusion of women in all kinds of migration. Migrating in difficult weather and transportation conditions puts all immigrant groups at serious vital risks. However, children and women can be much more affected from all this experience. From this understanding and sensitivity, this study sought answers to questions about why and how women migrants are migrating, what risks they are facing during and after migration, and how migration effecting migrant women and their families. Keywords: migration, woman migrants, woman migration, feminization of migration, effects of migration
Özet Bu çalışmanın amacı, göçte oluşmaya başlayan değişim sürecini incelemek ve bu doğrultuda göçün kadınlaşmasına toplumsal cinsiyet perspektifinden bakmaktır. Göç olgusu, temelinde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bir değişim aracıdır. nsanların yer değiştirme faaliyetlerine neden olan koşullar ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel nedenlerle farklılıklar gösterebilmektedir. Göç olgusu, dönüşümlere yol açan bir neden; kaynaklar, iş olanakları, nüfus büyümesi, güvenlik ve insan hakları bakımından ülkeler arasında farklılıklar doğuran bir sonuçtur. Göç olgusuna uzun yıllar hep erkek tarafından bakılmış; göçün sadece erkek ile ilgili olduğu düşünülmüştür. Kadın göç değerlendirmeleri içinde görünür olmamış; ama yakın zamanda bu bakış açısı değişmek zorunda kalmıştır. Göç veren bölgeler ve ülkelerin çeşitlenmesi, göçün küreselleşmesi olarak ifade edilmektedir. 1980'lerden itibaren yaşanan küresel sosyal ve ekonomik değişimler, uygulanan neo-liberal politikalar, dünya genelinde iç savaşların gittikçe artması, kadınları daha olumsuz olarak etkilemiş ve göç akımları giderek kadınlaşmıştır. Kadınların işgücüne katılım oranlarının artmasıyla, bakım hizmetlerine duyulan talep artmış, düzensiz göçler, iltica ve mültecilik hareketleri ile birlikte kadın ticareti ve fuhuş sektörü artan bir seyir izlemiştir. Bu süreçte, göçmen örgütlenmeleri kadınların ve onların parçası sayılan çocukların hak ve taleplerini dile getirebilecekleri uygun zeminler hazırlamaya çalışmaktadırlar. Abstract The aim of this study is to examine the process of change that has begun to occur in migration and accordingly deals with to look from perspective of gender at the feminisation of migration. The phenomenon of migration is a fundamental change tool that affects every aspect of life, from economic life to culture, even though it is a social movement on the basis of it. The conditions that cause people's displacement activities can differ from economic, political, social and cultural reasons. The phenomenon of migration is a cause of transformations; it is a result of differences between countries in terms of resources, employment opportunities, population growth, security and human rights. Immigration has always been viewed by men for many years and it is thought that immigration is related only to men. Women were not visible in immigration evaluations; but in the near future this perspective will change. The diversity of regions and countries that are the sources of migration is expressed as the globalization of migration. Since the 1980s, global social and economic changes, neoliberal policies applied, increasing civil wars around the world have affected women more negatively and the migration flows have become increasingly feminine. With the rise of the participation of women to the labour force, the demand of care services has proliferated, the trafficking and prostitution sector has seen an increasing trend with untidy migrations, movements of asylum and refugees. In this process, migrant organizations have composed a basis for women and their to be respected children to demand their rights, to act with solidarity and to get stronger.
Oğuz Boyları Sempozyumu Bildirisidir, 2023
Tarihin ilk dönemlerden itibaren göğü çadır bilen Türk, gökteki ay ve güneşi de kutsal kabul etmiştir. Fakat bu kutsallığı hiçbir dönemde tanrılaştırmamıştır. Gökte olan cisimleri sahiplenmiş, kötülüklerden korumaları için bir kalkan görevinde olduklarını düşünmüşlerdir. Alman Sinolog W.Eberhard, geleneksel Türk dinini "gün ve ay kültlerinden müteşekkil Türk Gök Dini" şeklinde tanımlamaktadır. Doğada bulunan bazı güçlere kutsallık atfetmekle, o güçlere inanmak arasında büyük farklar vardır.
Sınırdan Geçen Sözcükler Muhacir Edebiyat Göç ÜzerineTarihî-Edebî-Sosyolojik İncelemeler, 2020
Aktivizm son yılların en önemli kavramlarından biri haline gelmiştir. Aktivistler toplu hareketlerin en temel unsurlarıdır. Aktivist, toplumda rahatsız olduğu bir durumu değiştirmek üzere, zamanını ve diğer imkânlarını seferber eden kişi olarak tanımlanacak olursa, aktivizm değişim amaçlı eylemlerin bütünü olarak düşünülecektir. Tabandan gelen değişim hareketleri 19. yüzyıldan itibaren kitle hareketleri şeklinde başlayıp rejim değişikliklerine sebep olmuştur. Bunlar hem kitlesel hareketler hem de siyasi hareketlerdir. Günümüzde de kitlesel hareketler önemini sürdürerek devam etmektedir. En son Arap Baharı olarak adlandırılan ve 18 Aralık 2010 yılında Tunus’ta başlayıp hızla diğer Arap ülkelerine sıçrayan ve bu ülkelerde tam anlamıyla rejim değişikliği olmasa bile yönetim değişikliğine yol açan olaylar günümüz aktivizmine verilebilecek en canlı örneklerdendir. Tunus’taki olay 26 yaşındaki Muhammed Buazizi’nin bir pazar yerinde kendini yakma eylemi ile alevlenmiş ve hemen ertesi gün bütün Tunus’ta bu olaya tepki çerçevesinde başka bir yönetim talebi şeklindeki kitlesel eylemler başlamıştır. Bu eylemlere katılan insanların hepsi belirli bir değişim isteği ile caddelere çıktığı ve protestolara katıldığı için aktivist, bu olaylar ise yönetim değişikliği isteyen bir aktivizm olduğundan dolayı siyasi aktivizm kavramı içine girmektedir.
TURGUT UYAR’IN ŞİİRLERİNDE KİMLİKLEŞEN KADINLAR, 2023
Turgut Uyar’ın şiirlerinde kişilik bulan kadınlar, kendi ruhsal dünya ve bedensel arzularının derinliklerine dalar. Bu süreçte kadınlar kimi zaman aileyi ve toplumu kuran bir değere dönüşürken, kimi zaman da kendi bireysel özgürlüğünün sınırlarını keşfetmeye çalışan bireyler olarak karşımıza çıkar.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
TİHEK AKADEMİK DERGİSİ / ŞIDDETIN ÖNLENMESI ÖZEL SAYISI , 2020
DÜŞÜNSEL VE GÖRSEL BOYUTLARIYLA KÜLTÜR, 2021
XII. Uluslararası Türk Sanatı, Tarihi ve Folkloru Kongresi Sanat Etkinlikleri, 2019
100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti: 1923-2023 Uluslararası Sempozyumu, 2024
Article, 2018
TÜRKİYE'DE KADIN SIĞINAKLARINA YÖNELİK FEMİNİST MODEL TARTIŞMALARI - DISCUSSIONS ON FEMINIST MODEL OF WOMEN'S SHELTERS IN TURKEY , 2019
Art-e Sanat, 2023
MOTİF ULUSLARARASI GENÇ HALKBİLİMCİLER VE TÜRK DÜNYASI KONGRESİ 15-16 Mayıs 2019/ESKİŞEHİR BİLDİRİ TAM METİNLERİ KİTABI (EDİTÖR: Dr. Sezen GÜNGÖR), 2019