Academia.eduAcademia.edu

AKIL, İMAN VE İRADE İLİŞKİSİ

Abstract

Giriş İman için aklın bir işlevinin olup olmadığı sorusu tarih boyunca insanlar arasında bir tartışma konusu olmuştur. Aklın iman için öne sürülmesi beraberinde irade kavramını da gündeme getirmiştir. Akıl, iman ve irade problemini tartışırken merkeze alınması gereken kavram iman kavramıdır. Bu tür kavramlar, nesnelerine uygun olduklarından dolayı, sınırları çizilebilir ve tanımlanabilir olan kavramlardır. Akıl, iman, irade kavramları da mahiyeti olup gerçekliği bulunmayan kavramlarımız arasında yer alırlar. Bundan dolayı onlar, haklarında tek bir tanıma ulaşılabilir türden kavramlar değildir. Yani iman ve iradeyi kesin sınırlarıyla akıldan ayıramayacağımız gibi, aklı işin içine sokmaksızın bir iman ve irade söz edemeyeceğimiz açıktır. Bu bağlamda Kant, Leibniz, Spinoza ve Kur'an örnekleminde bu kavramların nasıl ele alındığını tartışacağız. a.Kant'a Göre Akıl, İman, İrade İlişkisi Kant ve iman konusu gündeme geldiğinde muhakkak ki Kant'ın " İnanca yer açmak için bilgiyi inkar ettim " sözü akla gelecektir. Kant'a göre bütün bilgilerimiz deneyle başlar ve o, bu düşüncesinden hiçbir zaman kuşku duymamıştır. Çünkü filozofumuz Kant için zaman bakımından deneyden önce gelen hiçbir bilgi yoktur; ancak bu bütün bilgilerimizin kaynağının deneyden geldiği anlamına da gelmemelidir. Öyle ki Kant, aklın deneyden almadığı, doğrudan doğruya kendisinden çıkardığı bilgilerin var olduğu, bunların duyu bilgisine temel olan birtakım deneyden önce gelen a priori (önsel), kavramlarımız olduğuna ve deneyin içine bunları yerleştirmek suretiyle salt kavramlar ile bir düzen kazanıp bilgi haline geldiklerinden hiç şüphesinin olmadığını ifade etmiştir. Böylece bilgi bir yönüyle deneye, duyulara; öteki yönüyle de zihne dayanmış olmaktadır. Bu bağlamda Kant aklı ikiye ayırmıştır; pratik akıl ve teorik akıl olmak üzere. Teorik akıl bize olanı bildirir, pratik akıl ise olması gerekeni bildirir. Kant'ın bu ayrıma gitmesinde ki sebep, kendisinden önceki filozofların fizik ötesine ait düşünceleri sadece akla dayanarak açıklama çabalarının onları yanlış hükümler vermeye götürmesidir. O sadece saf akıl ile fizik ötesi şeylerin bilgisinin yani tanrı, ruh ve hürriyet gibi kavramların bilenemeyeceğini ifade etmiştir.1 Kant'ın konuya yaklaşma biçimini ön planda tutarak, teorik aklın sınırları içerisinde imkan dahilinde bulunan bilimsel bilgiyi, yani belirli bir zamanda ve mekanda yer alabilen nesnel varlıklardan 1 1 Mehmet Demirtaş, " Kant'ın " İnanca Yer Açmak İçin Bilgiyi İnkar Ettim " Sözünün İman Ve Bilgi Açısından Değerlendirilmesi " , C.Ü İlahiyat Fakültesi Dergisi 1, (2013): 290.