Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
10 pages
1 file
Bu yazı Ayrıntı Dergi'nin Ocak/Şubat 2018 tarihli 24'üncü sayısında yayımlanmıştır.
Başka bir filozof yoktu! Bu kadar çok tartışılan, eserleri elden ele gezen ve filozof olmasının yanı sıra politik iktisatçı, sosyolog, tarihçi, bilim insanı, siyaset bilimci olarak da düşünülen biri… Bir yaşam formu daha yitip giderken, onun hem içinden hem de dışından konuşabilmek kudreti, sadece kırılma anlarındaki büyük filozofların sahip olabileceği bir şey. Platon ya da Aristoteles, Machiavelli ya da Hobbes, Marx ya da onu önceleyen Hegel bu büyük kırılmalardaki birikmenin sonucu ve kopuşudur. Marx’ın yazılarından derlenen bu kitap, sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda dünyada da en çok okunan, en iyi Marx antolojisi tanımlamasını hak ediyor. Marx’ın çalışmasının bütününü yansıtan, özgün pek çok düşüncesi arasında güçlü ilişkiler kurmamızı sağlayan eser, hem Marx üzerine derslerde kendisinden fazlasıyla yararlanılabilecek bir kılavuz niteliğine sahip hem de daha derinlikli çalışmalar için biçilmiş kaftan. Kapital, Grundrisse, Alman İdeolojisi ve Kutsal Aile gibi Marx’ın en önemli eserlerinden bölümlerin yanı sıra, çok farklı konularda yazdığı, daha az bilinen kısa yazıları da dikkatle seçilmiş: Genç bir adamın babasına yazdığı edebi değeri yüksek mektupla açılış yapılıyor; doktora tezi, gazete yazıları, polemikleri, mektuplaşmaları, felsefeye, bilime, dine, politik-ekonomiye, ahlaka, hukuka ve bir bütün olarak çağına dair eleştirel ve aynı zamanda devrimci düşünceleri, Marx’ın bütünlüklü üslubu içinde açığa seriliyor. Her bir bölümün başındaki kısa açıklamalar, metinlerin tarihsel-politik bağlamını da anlamayı kolaylaştırıyor. Marx’ın yaşamının farklı uğraklarını, yaşamı boyunca adım adım oluşturduğu düşüncesinin içinden geçerek okumak, heyecan verici bir serüvene davetiye çıkarıyor. Marx’ı okumak hiç bu kadar zevkli olmamıştı!
Emek Araştırma Dergisi, 2019
Kapitalist üretim biçimi dahilinde, sermayenin yeninde üretim döngüsü içeri-sinde rol üstlenen emeğin analizi, bu analiz zorunlu olarak politik sonuçlara da sahip olacağı için daima sorunlu bir mesele olagelmiştir. Neoliberalizmle birlikte toplam sermaye birikimi içerisinde ticari ve finansal sermayenin; buna paralel olarak işçi sınıfı içerisinde de beyaz yakalı kesimin ağırlığının artması, bir kez daha tartışmayı alevlendirmiş; kafa ve kol emeği ayrımı sermaye birikim sürecin-de zorunlu bir işbölümüne işaret etmekten ziyade işçi sınıfı içerisinde müstakil bölmeler tanımlamak, hatta beyaz yakalı bölmeyi işçi sınıfının dışına çıkartmak için kullanılır olmuştur. Öte yandan, ortada incelenmesi ve teorize edilmesi gereken bir fenomen olduğu açıktır. Bu çalışma, beyaz yakalı işlerde istihdam edilen emek gücünün halen sağlıklı biçimde kategorize edilememiş olduğu de-ğerlendirmesinden yola çıkarak, klasik politik iktisat ekolü tarafından ortaya atı-lan ve en gelişkin haline Marx'ın bu ekole yönelik eleştirisinde ulaşan "üretken emek" ve "üretken olmayan emek" kavramsallaştırmasının bu sorunsal açısından kafa ve kol emeği ayrımından çok daha sağlıklı bir araç olduğunu savunmaktadır ve bu yönde bir uygulama denemesidir. The analysis of labor taking role in the reproduction process of capital within the capitalist mode of production has always been a problematic issue since this analysis cannot refrain from having political outcomes. This discussion once more became heated as the weight of commercial and financial capital within the total capital accumulation and the weight of white-collared workers in the working class became more pronounced with the rise of neoliberalism. Within this discussion, the distinction between manual and intellectual labor have come to be used frequently to define distinct, self-contained divisions within the working class, and in some cases even separate completely the white-collared section from the working class, instead of pointing to a necessary division of labor in the process of capital accumulation. On the other hand, it is obvious that the phenomenon at hand requires investigation and theorization. This article, departing from the assessment that the labor power employed in white-collared jobs is yet to be adequately categorized, claims that the conceptualization of “productive labor” and “unproductive labor” that was put forth by the classical political economy school and took its most sophisticated form in Marx’s critique of it provides a much sounder tool for this problematic than the distinction between manual and non-manual labor; and is an attempt at facilitating it as such.
Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, 2021
Marx'ın kapitalizmin sonuna ilişkin görüşlerini yorumlayan bu çalışmanın amacı düşünürün görüşleri doğrultusunda kapitalizm, din ve devlet arasındaki ilişkiselliği açık etmeye çalışmaktır. Buna ek olarak, yabancılaşma ortak paydasında birleşen bu üç olgunun Marxçı anlamda bir devrim durumunda nasıl biçimleneceğinin irdelendiği bu çalışmada, kapitalizmin sonuna ilişkin belirtiler yordanmaya çalışılmaktadır. Marx'a göre kapitalist üretim biçimi, sınırlarına ulaşarak olanaklarını tükettiğinde, olgunlaşan bir meyvenin dalından düşmesi gibi sonlanacaktır. Kapitalizmin, Marx tarafından öngörülen bu sonu, tarihin öznesi olan, sınıf bilincine sahip toplumsal aktörler dolayımıyla olacaktır. Kapitalizmle birlikte, ona hizmet eden ve onun gibi birer yabancılaşma olan din ve devlet de işlevsizleşerek aşılacaktır. Marx'ın bu öngörüsü onun tarihsel materyalizminin bir yansımasıdır. Başka bir deyişle dayanağını Marx'ın Hegel ve Feuerbach'ı eleştirerek yapılandırdığı felsefesinde yani tarihsel materyalizmde bulmaktadır. Nitekim Marx'a göre kapitalizmi sonlandıracak olan yeni üretim biçimi, kapitalizm içinde olgunlaşacaktır. Bu çerçevede, düşünürün öngörüsünü ona sadık bir biçimde ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada, buna ek olarak bu öngörünün tarihsel materyalist karakterinin çözümlenmesi amaçlanmaktadır.
Politik ekonomik kuram, 2020
Öz K. Marx öncesi dönemde emek değer teorisinin genel olarak A. Smith, T. R. Malthus ve D. Ricardo'nun görüşleri çerçevesinde şekillendiği kabul edilebilir. Marx'tan önce, değer konusu üretim süreci dışında araştırılmıştır. Dahası, konuya ilişkin açıklamalar ve eleştiriler tek bir kaynakta toplanmamıştır. Bu çalışmayla, Marx öncesi emek değer teorisine bütünsel bir bakış sağlanması amaçlanmıştır. Çalışmanın temel sonucu, belirtilen üç iktisatçının konu üzerine görüşlerinin bayağı nitelikte olduğudur.
2020
En iyi bilinen nufus teorisi, Malthus’un nufus teorisidir. Ingiltere’nin hizla artan nufusu, yanlis yonlendirilmis bir Yoksul Yasasi ile tesvik edilmis ve bu Malthus’u cok derinden rahatsiz etmistir. 1798 yilinda Malthus, “Nufus Ilkesi Uzerine Bir Deneme” adli calismasinda nufus artisi ve gida uretimi arasindaki iliskiyi incelemistir. Malthus’un nufus teorisi bircok insan tarafindan desteklenmistir ancak 19. yuzyil sosyologu Karl Marx yoksulluk ve acligin nufus artisinin degil kapitalist ekonominin bir sonucu oldugunu iddia etmistir. Ayrica zenginligin adil bir sekilde dagitilmasiyla, gida kaynaklarinin nufus artisina ayak uyduracagini savunmustur.
Marx'ın Kapital'inden bir deprem analizi, 2023
Marx Kapital'de, kapitalist üretim tarzının temel hareket yasalarının bilimsel-eleştirel analiz ve açıklamasını yapar. Bu yüzden Kapital'de doğrudan yer almıyor olsa bile, kapitalizmin günümüzde yol açtığı pek çok toplumsal sorunun kök nedenlerine dair ipuçlarını da Kapital'de bulmak mümkündür. Konut sorunu ve hatta deprem yıkımı dahil.
Hece , 2019
Karl Marx’ın bir filozof olmadığı, Marksizmin bir felsefe olmadığı oldukça yaygın bir kanıdır. Yirminci yüzyılda yaşanan politik kavgalar nedeniyle Marx’ın işletmiş olduğu felsefe kuramı basit bir şekilde günlük politikaya indirgenmiştir. Fakat bu elbette büyük bir önyargıdır. Yeterince incelenmeden, üzerinde çok fazla düşünülmeden, böyle bir yargıya varmak için gerekli karar verici önkoşullar yerine getirilmeden çok çabuk oluşmuş olan bir yargıdır bu. Felsefe tarihi böyle haksızlıklarla doludur. Epikuros, Thomas Hobbes, Spinoza, Aristoteles, Hegel… Marx da tüm kendine has orijinal düşünceleri olan filozoflar gibi bundan payını almalıydı tabi. Doğrudan ana akım bilim ve felsefe anlayışının içinde bir yer hedefleyip, düşünceyi, anlayışı ve sonuçları ona göre dizmek ve bilimi ve felsefeyi araçsallaştırıp basit bir şekilde meslek icabı yapmak yerine gerçeğe dair görüş ve düşünceler ne ise bunların dürüstçe olduğu gibi ortaya konması durumunda herkesin başına kaçınılmaz olarak geliyor bu. Felsefe ve bilimler tarihi bu konuda sayısız örneklerle doludur. Felsefede ve bilimlerde ilerleme şimdiye kadar bu şekilde olmuştur.
2019
Karl Marx, tarihe ve tarih yazimina yeni bir bakis acisi sunarak ortaya farkli dusunceler koymus ve dusunceleri onemli siyasi karsilik bulmus, dusunce tarihi iceresindeki en onemli isimlerden birisi olmustur. Bizde bu makalemizin konusunu, Marx’in 19. Yuzyilda ortaya koymus oldugu ve bugun adinada guncelligini hala korudugunu dusundugumuz tarih anlayisi olarak belirledik. Bu sebeple de bu makalede, Karl Marx’in tarih anlayisi aldik. Karl Marx’in tarih anlayisini butunluklu bir bakis acisiyla sunabilmek adina da felsefi sitemindeki temel kavramlarina dusuncelerine ve elestirilerine kisaca deginmeye calistik.
2015
Son yillarda sosyal bilimler yazin alaninda onemli bir kavram haline gelen sosyal sermaye olgusu ekonomi, kalkinma, egitim, suc gibi alanlarda giderek artarak kullanilmaktadir. 1990’li yillardan itibaren sosyoloji temelli kuramsal bir gelisme gosterirken ozellikle ekonomi ve kalkinma odakli calisma alanlarinda sorunlarin cozumu konusunda yeni bir teknik dil ve yeni bir yaklasim olarak degerlendirilmektedir. Bundan dolayi sosyal bilimlerin farkli alanlarinda bag kurabilen bir kavram olabilme ozelligine sahiptir. Ancak sosyal sermayeyi inceleyen arastirmacilar, kullandiklari analiz duzeyine ve ele aldiklari konularina gore farkli tanimlar ifade etmektedirler. Bu durum sosyal sermayeye iliskin birden fazla ve birbiriyle celisen tanimlarin ortaya cikmasina neden olmaktadir. Ornegin kimi calismalarda sosyal sermaye icsel ve dissal sosyal sermaye olarak ikiye ayrilmaktadir. Turkiye’de yapilan sosyal sermaye calismalarinda ise acik bir bicimde ifade edilmese de genellikle, icsel sermaye ya...
DergiPark (Istanbul University), 2014
Kavramlar sorunların tespiti ve çözümü için anahtar bir role sahiptirler. Bir kavram olarak "sosyal sermaye" sosyal bilimlerin son çeyrek yüzyılında iktisadi, siyasi ve toplumsal alanlarda karşılaşılan kalkınma merkezli sorunların tanımlanması, açıklanması ve çözümlenmesine yönelik tartışmalarda yoğun olarak yer almaya başlamıştır. Bu makalede, çoğunlukla iktisat ve siyaset bilimi çerçevesinde incelenen sosyal sermaye konusu sosyolojik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Makalede öncelikle kavramın tarihçesi, tanımlanması, diğer sermaye türleri arasındaki yeri, türleri, ölçülmesi ile ilgili görüşler genel hatlarıyla ele alınmıştır. Bu bağlamdan hareketle sosyal sermayenin sosyolojik temellerinin neler olabileceği, hangi sosyal koşullarda, nasıl şekillendiği, sosyal anlamda olumlu ve olumsuz ne tür etkileri olabileceği üzerinde durulmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2011
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2008
Akademik araştırmalar ve çalışmalar dergisi, 2023
Toplum ve Hekim, 2006
Fakülte dergisi, 2021
Politik Ekonomik Kuram, 2020
Teori ve Eylem, 2018
MARX 202 Bugünü Karl Marx ile Düşünmek, 2020
Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, 2001