Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
523 pages
1 file
Adnan Oktar (Harun Yahya) O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 22-24) O’ndan başka ilah yoktur Sizin ilahınız tek bir ilahtır; O’ndan başka ilah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara Suresi, 163) Allah, gerçekten Kendisi'nden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka ilah yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18) Allah dedi ki: “İki ilah edinmeyin: O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun.” (Nahl Suresi, 51) De ki: "O Allah, birdir". (İhlas Suresi, 1) O, Allah’tır, Kendisi'nden başka ilah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O’nundur. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 70) Kalpler O’nun kontrolündedir Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır. (Bakara Suresi, 7) Onların kendi sözlerini bozmaları, Allah’ın ayetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve: “Kalplerimiz örtülüdür” demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah, inkârları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında, inanmazlar. (Nisa Suresi, 155) Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir. (Nahl Suresi, 108) Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur’an’da sadece Rabbini “bir ve tek” (ilah olarak) andığın zaman, ‘nefretle kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 46) Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24) Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İnsan Suresi, 30) Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23) Herşeyi evirip çevirendir Allah O’dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız. (Ra’d Suresi, 2) Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir. (Secde Suresi, 5)
Adnan Oktar (Harun Yahya) Kuran Hakkında Ne Biliyorsunuz? Çoğu kişi bu soruya şöyle bir cevap verir: "Kuran, dinimizin mukaddes kitabıdır." Bu elbette doğrudur; ancak Kuran asıl olarak Allah'ın tüm insanlara gönderdiği ve onları sorumlu tuttuğu bir kitaptır. Öyleyse insanların Kuran'ın içeriği, emirleri, tavsiyeleri, hükümleri ile ilgili herşeyi bilmeleri gerekir. Ama bu noktada önemli bir eksiklik karşımıza çıkar, pek çok insan Kuran'ın içeriği hakkında pek bir fikir sahibi değildir. Kuran hakkında halk arasında yaygın pek çok batıl inanç vardır. Kuran, genellikle evlerin duvarlarında süslü bir muhafaza içinde asılı durur. Ve yine genellikle yaşlılar tarafından okunur. Fakat okuyanlar da Kuran'ın yalnızca Arapçasını okurlar ve Arapça bilmediklerinden dolayı da doğal olarak içeriği hakkında hiçbir şey öğrenemezler. Bu batıl inanca göre; Kuran'ın çok ilginç bazı yararları olduğu da düşünülür. Arasıra okunduğunda, okuyan kişiyi -ve de okuduktan sonra okuyup-üflediği yakınlarını- "kazadan-beladan" koruyacağı umulur. Bu yönüyle Kuran, bir nevi belalara karşı muska gibi görülür. Adeta tılsımlı kelimeler içerdiği ve bu şekilde insanları koruduğu zannedilir. Kimi insanlar da etraflarından gördükleri bazı Kuran dışı geleneksel kuralları, Kuran kaynaklı zannederler. Peki Kuran'ın gerçek mahiyeti nedir? Bunu, Kuran'ın kendisinden (ayetlerinden) öğrenmek gerekir: İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52) Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer Suresi, 32) Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111) Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır. (Bakara Suresi, 2) Bu ayetlerde ve daha bunlara benzer pek çok ayette Kuran'ın indiriliş amacının; insanları düşünmeye yöneltmek, onlara kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'ı tanıtmak, onlara "kılavuz" olup yol göstermek olduğu vurgulanır. Kuran, vicdanları açık olan insanlara hitap eden bir kitaptır. Ancak öğüt alabilmek için, öncelikle Kuran'a yönelik olan yanlış bakış açısı düzeltilmelidir. Kuran sadece belli bir dönemde yaşamış insanlara değil, her dönemde bütün dünya insanlarına hitab eden bir kitapdır. "Allah'a iman ediyorum" diyen herkes Kuran'ı okumalı ve ayetlerini anlamaya çalışmalıdır. Allah "… Ve Kuran'ı belli bir düzen içinde oku." (Müzzemmil Suresi, 4) ayeti ile bunun önemini bildirmiştir. Ayrıca Allah Kuran'da ayetler üzerinde derin derin düşünülmesini de özellikle vurgulamıştır: Onlar hala Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı? (Nisa Suresi, 82) Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünme) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer Suresi, 17) Allah'ın bu emri uygulanmadığı, Kuran ayetleri gereği gibi okunup öğrenilmediği takdirde, sayısız hurafenin dinin içine girmesi de elbette kaçınılmaz olur. Kuşkusuz Kuran'ın öğrenilmesinin ardından da uygulanması gelir. Kimileri Kuran'ı yalnızca okumakla yetinir, böylece üstüne düşen görevi yerine getirdiğini düşünür. Halbuki Kuran okumak başlıbaşına ibadet olsa bile, asıl yapılması gereken kitapta okunanları uygulamak, günlük hayata geçirmektir. Çünkü, "… insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) ayetinde bildirildiği gibi Allah, bütün insanları bu dünya hayatında Kendisi'ne kulluk etsinler diye yaratmıştır. Kulluk etmek isteyenler için de bir rehber olarak Kuran'ı indirmiştir: (Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29) Kuran, insanın dünyada ve ahirette kurtuluşu için gerekli tüm bilgileri içerir. Allah'ın emirlerini bildirir, O'nun hoşnut olacağı ahlakı, ceza ile karşılık görecek tavırları, ahiret ve dünya hayatı ile ilgili tüm gerçekleri, karşılaşılabilecek her türlü insan karakterini, Allah korkusunu, Allah sevgisini kısacası ihtiyaç duyduğumuz herşeyi Kuran'dan öğreniriz. Allah'ın sözlerinin yazılı olduğu bu kitap, vicdanen cevabını aradığımız herşeyi bize açıklar. Ancak bazı insanlar; kendilerine hayat verecek, onları "karanlıklardan aydınlığa çıkaracak" olan bu kitabı uygulamaktan, hatta öğrenmekten kaçınırlar. Oysa Kuran hükümleri, tüm insanlar için dünyada ve ahirette yegane kurtuluş yolunu gösterirler. Kuran'ın, insanın hayatındaki önemini fark eden Müslümanın ise, Allah'a gerektiği gibi kulluk edebilmesi ve bütün hayatını Kuran'a göre yaşaması için iyi bir Kuran bilgisine sahip olması gerekir. İşte elinizdeki bu kitap, Allah'ı gereği gibi tanıyıp takdir edebilmeyi, kulluk görevini eksiksiz yerine getirmeyi, Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmayı hedef edinenlerin Kuran bilgilerini güçlendirmek amacıyla hazırlanmıştır.
This study entitled "İnterpreting Quran by Quran İtself" and will evaluate whether approaches is right that accept Commentary of the Qur'an with Qur'an is objectionable. General tendeney among the scholars on this issue will be discussed. Furthermore, with mavement from the fact that scholars applying the method, this study will try to provide a method to understand the Quran in its entirety.
Kur'ân’da tarih ile ilgili birçok bilgi yer almaktadır. Kur'ân bu bilgileri kendi yöntemi içerisinde ele almaktadır. Kur'ân’ın bu bilgileri aktarmaktaki amacı bir bakış açısı, bir dünya görüşü, bir düşünce yapısı, bir bilinç inşa etmektir. Bu yüzden Kur'ân, tarihi hadiselerin tamamını adeta bir tek kıssa gibi değerlendirmiştir. Kur'ân batıda gelişen lineer tarih anlayışının aksine, zikzaklarla ilerleyen döngüsel bir tarih anlayışı sunmaktadır. Kur'ân, tarihsel verileri, mesajını muhatabına ulaştırmak için kullanmakta, bir tarih bilgisi sunmak yerine tarihi, yarınları şekillendirmede kullanılabilecek bir alan olarak görmekte ve o amaçla da kullanmaktadır.
Adnan Oktar (Harun Yahya) Allah, bundan 14 asır önce, insanlara yol gösterici bir kitap olan Kuran-ı Kerim'i indirmiş ve tüm insanlığı Kuran'a uyarak kurtuluşa ermeye davet etmiştir. Ayette de bildirildiği gibi Kuran "alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir." (Kalem Suresi, 52) Kuran indirildiği günden kıyamet gününe kadar da, insanlığın yegane yol göstericisi olan son İlahi kitap olacaktır. Kuran indirildiği günden bu yana her çağda yaşayan her insan grubunun anlayabileceği, kolay ve anlaşılır bir dile sahiptir. Allah, Kuran"ın bu üslubunu "Andolsun Biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık..." (Kamer Suresi, 22) ayetiyle haber verir. Kuran'ın, aynı zamanda edebi dilinin mükemmelliği, benzersiz üslup özellikleri ve içerdiği üstün hikmet de, onun Allah'ın sözü olduğunun kesin delillerindendir. Kuran'ın bu özelliklerinin yanı sıra, Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan pek çok mucizevi özelliği vardır. Bu özelliklerden biri, ancak 20. ve 21. yüzyıl teknolojisiyle eriştiğimiz bazı bilimsel gerçeklerin 1400 yıl önce Kuran'da bildirilmiş olmasıdır. Elbette ki Kuran bir bilim kitabı değildir. Fakat çeşitli ayetlerinde, son derece özlü ve hikmetli bir anlatım içinde aktarılan bazı bilimsel gerçekler, ancak 20. yüzyıl teknolojisi ile keşfedilmiştir. Kuran'ın indirildiği dönemde bilimsel olarak saptanması mümkün olmayan bu bilgiler, insanlara Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır. Kuran'ın bilimsel mucizelerini anlamak için, öncelikle bu İlahi kitabın indirildiği dönemdeki bilim düzeyine bir göz atmak gerekir. Kuran'ın indirildiği 7. yüzyılda, Arap toplumu bilimsel konular hakkında sayısız hurafeye ve batıl inanca sahipti. Evreni ve doğayı inceleyecek teknolojiye sahip olmayan Araplar, nesilden nesle aktarılan efsanelere inanıyorlardı. Örneğin, gökyüzünün dağlar sayesinde tepede durduğu sanılıyordu. Bu inanışa göre Dünya düzdü ve iki uçtaki yüksek dağlar birer direk gibi gök kubbeyi ayakta tutmaktaydı. Ancak Arap toplumunun tüm bu batıl inanışları Kuran'la birlikte ortadan kaldırıldı. Örneğin "Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti..." (Ra'd Suresi, 2) ayeti göğün dağlar sayesinde tepede durduğu inancını geçersiz kıldı. Bunun gibi daha pek çok konuda, o dönemde hiçbir insanın bilmediği önemli bilgiler Kuran'da verildi. İnsanların astronomi, fizik ya da biyoloji hakkında çok az şey bildikleri bir dönemde indirilen Kuran, evrenin yaratılışından insanın oluşumuna, atmosferin yapısından, yeryüzündeki dengelere kadar pek çok konuda kilit bilgiler içermekteydi. Şimdi, Kuran'da yer alan bu bilimsel mucizelerden bir bölümünü birlikte görelim.
Adnan Oktar (Harun Yahya) Kuran-ı Kerim, Allah'ın vahyi olarak günümüze kadar hiç bozulmadan gelmiş tek hak kitaptır. Yüce Rabbimiz Kuran'ın hiçbir şekilde tahrif edilemeyeceğini, korunmuş bir kitap olarak kalacağını bize Kuran ayetleriyle bildirmiştir: Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir. (Enam Suresi, 115) Hiç şüphesiz, zikri (Kuran-;ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz. (Hicr Suresi, 9) flower Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan mucizevi özelliklerinden bazılarına bu kitabın birinci cildinde değinmiştik. Kuran'ın indirildiği dönemde bilinmesi mümkün olmayan bilimsel gerçekler, geçmiş dönemlerle ilgili verilen haberler, gelecekle ilgili işaret edilen olaylar, kelime tekrarları, 19 sayısı ile ilgili hesaplamalar, ebced yöntemi ile ortaya çıkan dikkat çekici tarihler, Kuran'ın mucizevi yönlerinden yalnızca bir kısmıdır. Kuran bilimsel ve matematiksel mucizelerinin yanı sıra, benzersiz üslubu ve kafiye sistemindeki üstünlük ile de taklit edilemezdir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Kuran Mucizeleri, genişletilmiş 4. baskı) Kuran Mucizeleri ile ilgili ilk çalışmamızdan bu yana yapılan araştırmalarla, bu mucizevi örneklerin sayısı artmıştır; artmaya da devam etmektedir. Kuran ayetlerinin müteşabih olma (birden çok anlama gelme) özelliği sayesinde, gelecek yıllarda da Kuran'ın daha pek çok mucizesinin gün ışığına çıkması söz konusudur. (Doğrusunu Allah bilir.) Kuran-ı Kerim, sonsuz akıl ve ilim sahibi Yüce Allah'ın sözü olarak, insanların kavrayamadığı ya da henüz anlamaya bilgilerinin yeterli olmadığı pek çok bilgiyi de kapsamaktadır. Bu bilgiler gelişen teknoloji ve bilim sayesinde, -Rabbimiz'in dilediği zamanda ve dilediği miktarda- gün ışığına çıkmakta ve Kuran'ın mucizevi yönlerini pekiştirmektedir. Kuşkusuz Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğuna iman etmemiz için, bu tür mucizevi özellikler ya da Kuran'ın bilimle uyumunu tasdik eden örnekler görmemize gerek yoktur. Kuran, bilimsel keşifler yapılmadan önce de insanlar için doğruyu yanlıştan ayıran, Allah'ın sonsuz hikmet ve ilmini yansıtan bir kitaptır. Ancak bu kitaptaki örnekler, din ahlakından uzak yaşayan pek çok kimsenin imana yaklaşmasına, Müslümanların ise şevklerinin artmasına ve imanlarının derinleşmesine vesile olmaktadır. Bir Kuran ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun... (Fussilet Suresi, 53)
Adnan Oktar (Harun Yahya) Ey iman edenler sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de - yolculukta olmanız hariç - gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta Ïveya yolculukta iseniz, ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da, su bulamamışsanız bu durumda temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (4/43) Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da. Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız bu durumda temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz. (5/6)
Adnan Oktar (Harun Yahya) İnsanlardan Kuran'a inanmayan veya inandığı halde kendileri için rehber olarak kabul etmeyenler, hayatları boyunca çok büyük yanılgılar, çelişkiler ve eksiklikler içinde yaşarlar. Çünkü, her insanın yaşamına ait gerçek bilgiler, Allah'ın yaratışının sırları en doğru ve hatasız şekliyle sadece Kuran'da mevcuttur. Kuran'a dayalı olmayan veya Kuran'daki bilgilerle çelişen her türlü bilgi bir aldatmaca ve yanılgıdır. Dolayısıyla Kuran'a uymayanlar dünya hayatı boyunca büyük bir aldanış içinde olurlar. Ahirette ise, telafisi olmayan bir azap içinde sonsuza kadar yaşamaya (Allah'ın dilemesi dışında) mahkum edilirler. Allah, Kuran'da insanlara ibadetlerin, emir ve yasakların, güzel ahlak özelliklerinin yanı sıra birçok sırrı da haber verir. Bunlar, çok önemli sırlardır ve insan çevresine dikkatli bir gözle baktığında, hayatı boyunca bu sırların gerçekleştiğine şahit olur. Bu sırlar, Kuran dışında hiçbir kaynakta bulunmazlar. Dünyanın en kültürlü, en zeki, en araştırmacı veya gözlemci insanının dahi haberdar olamayacağı bu önemli sırların tek kaynağı Kuran'dır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu sırlardan haberdar olmayan insanlar, hayatları boyunca bunları bilmemenin sıkıntı ve zorluğu içinde yaşarlar, ancak neden sıkıntı ve zorluk içinde olduklarını da bilmezler. Kuran'ın bu sırlarını öğrenenler içinse dünya hayatı çok kolaydır, sevinç ve heyecan doludur. Bazı insanların Kuran'daki sırları görmemeleri ve kavrayamamaları ise Allah'ın yarattığı ayrı bir sırdır. Çünkü Kuran, herkesin anlayabileceği kadar açık ve anlaşılır bir kitaptır. Allah Kuran için şöyle buyurur: Ey insanlar Rabbiniz’den size 'kesin bir kanıt (burhan)' geldi ve size apaçık bir nur (Kur'an) indirdik. İşte Allah'a iman edenler ve O'na sarılanlar, onları Kendisi'nden olan bir rahmetin ve bir fazlın içine yerleştirecektir ve onları Kendisi'ne varan dosdoğru bir yola yöneltip-iletecektir.(Nisa Suresi, 174-175) Ne var ki, insanların büyük bir çoğunluğu, en karmaşık fizik problemlerini çözebilmelerine, en karmaşık ve anlaşılmaz felsefeleri anlayıp uygulayabilmelerine rağmen, Kuran'ı bütün açıklığına ve sadeliğine rağmen bir türlü kavrayamazlar. Bu, elinizdeki kitapta da üzerinde durulacağı gibi, önemli bir sırdır. Kavrayamadıkları için, dünya hayatının gerçeğinden habersiz olarak her gün biraz daha ölümlerine ve ahiretteki asıl hayatlarına yaklaşırlar. Kuran'daki sırlar müminler için büyük bir rahmet olurken, inkarcılar için dünyada ve ahirette azaba sebep olurlar. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirir: Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını artırmaz.(İsra Suresi, 82) Bu kitapta, Allah'ın insanlara sır olarak bildirdiği bazı ayetlerle ilgili konulara yer verilmiştir. Bu ayetleri okuyan, ayetlerde bildirilen sırlara dikkati çekilen her insanın yapması gereken, çevresine akıl ve hikmet gözüyle bakmak ve her olayı Kuran'a göre değerlendirmektir. O zaman, Kuran'ın sırlarının hem kendi hayatına, hem de tüm insanların hayatına tamamen hakim olduğunu heyecanla fark edecektir. İnsan sabah kalktığı andan itibaren, Allah'ın yarattığı bu sırların tecellilerini görebilir. Bunun için gafil olmaması, her an Allah'a dönüp yönelerek düşünmesi yeterli olacaktır. O zaman hayatının, insanların birçoğunun önyargıyla kabul ettiği kurallara kesinlikle bağlı olmadığını, tek geçerli hüküm ve kuralın Allah'ın kanunları olduğunu görecektir. Bu çok önemli bir sırdır. İnsanların, yüzyıllardır en kesin doğrular olarak kabul ettikleri kural ve uygulamaların birçoğunun hiçbir geçerliliği yoktur ve bu kişiler aslında büyük bir yanılgı içindedirler. Hak olan, Kuran'da yazanlardır. Kuran'ı samimi bir niyetle okuyan, her olayı Kuran ve iman gözüyle, Allah'ın dostu olarak değerlendiren her insan, bu önemli sırları ve daha fazlasını kendi nefsinde ve çevresinde apaçık görecek; Allah'ın her varlığın, her insanın, hatta her kalbin ve her düşüncenin tek hakimi olduğunu daha iyi kavrayacaktır. Allah ayetlerde şöyle bildirmektedir: Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 53-54)
Kur'ân'ın Allah'ın kelamı olduğu vahiyle ilk muhataplara bildirilmiş; ancak onlar buna karşı çıkarak Kur'ân'ın kaynağını, şeytan ve cin gibi ruhani varlıklara dayandırmışlardır. Onların bu yargısını mevcut inançları şekillendirmiş ve bu inançları, onların müşrik olarak varlıklarını devam ettirmelerinin dayanağı olduğu için Kur'ân'ın Allah kelamı olmasını kabul etmeyi varoluşları için bir tehlike kabul etmişlerdir. Âlimler de Kur'ân'ı Allah'ın kelamı olan bir kitap şeklinde tarif ederek kıyamete kadar İslam'ın ve Müslümanların varoluşsal gerçekliğini Allah ile tanımlamayı gerekli görmüşlerdir. Bu sebeple mahiyeti anlatan ayetler, mahiyetinin ne olmadığını dile getiren ayetlerle birlikte düşünülmeli ve bu bağlamda Kur'ân'ın kendisini nasıl tanımladığı varoluşsal bir zorunluluk olarak ortaya konmalıdır. Buna göre Kur'ân; muarızların iddia ettiği ve edeceği gibi şairin, şeytanın, büyücünün, beşerin sözü değildir ve melek Cebrail aracılığı ile son peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.s) bildirdiği Allah'ın kelamıdır.
1992
Tübingen Üniversitesinde, bugün olduğu gibi yann da yoğun bir uğra §a sahne olacak Oryantalist1ik sahalarda l\ur'an ara §tırrnası da yapılmaktadır. Bizzat ben (1951') de buradaki üniversite hocalığına davet edildiğinı andan beri geçen 20 yıl boyunca, in1kanlarm elverdiği ölçüde zamanmın büyük bir bölümünü bu ara §tırına alanına harcadığundan kendi iirnf"geli §in1in1le, Kur'an a~tımıasına dair birikin1in1i kayna §tırınayı uygungörınü §tüm. Kur'an'ın kıraatı, Oryantalistliğin temsil edildiği tüm Universitelerde mutlaka
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
islam ve medeniyet, 2023
Kur'an-ı Kerim ve İlahi Kitaplar, 2023
Uluslararası Bilgi Bütünlüğü ve Bilimler Tarihi Sempozyumu, 2022