Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
1 page
1 file
Siyasetin tek odağı insandır. Duyduğumuz, gözlemlediğimiz, okuduğumuz siyasi bir olay dönüp dolaşıp bizim hayatımızı etkiler. Öyleyse siyasete katılmak zorundayız. Siyaset iyi olmalıdır; doğru olmalıdır. Çünkü yanlışsa düzeltmez, ehli olmayan ellerde ise ehline vermek bizim görevimizdir. Yoksa döner gelir hepimize zarar verir. Siyasetin konusu iktidardır. İnsanlar eşit değiller, bir arada yaşayabilmek için ortak kurallar geliştirmeye ve bu ortak kuralları uygulayacak bir otoriteye ihtiyaçları vardır. Öyleyse ortaya bir iktidar çıkıyor. Bu iktidar halkın rızasına dayanabilir, bir despotun keyfi yönetimine dönüşebilir, iktidar sahipleri iktidarlarını sürdürmek, rakipleri ise iktidarları ele geçirmek ister; bu iktidarın üzerinde iş gördüğü toplum ise onun gücünden emin yaşamak veya onu, kendi çıkarları üzerine bir dizi faaliyete girişir. Yani siyaset, iktidar ilişkileri demektir.
Tarihin amacı kronolojik sıraya dizmek neden sonuç iliskisi kurmak bir takım egilimleri çıkarmaktır, günümüzü anlayabilmek için bu egilimleri çıkarırız. Siyasal tarih devletlerin ortaya çıkısı gelisimi degisimi yıkılısları birbirleri ile kurdukları siyasal ve ekonomik iliskilerle ilgilenir. Bu konuda 2 yaklasım vardır;
Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Çağımızda temsili demokrasiler, partili demokrasiler olarak işlemektedir. Tanım olarak 'siyasi partiler, halkın desteğini sağlamak suretiyle, devlet iktidarının kontrolünü ele geçirmeye veya sürdürmeye çalışan ve bu suretle politika belirleme ve belirlenen politikaları uygulama amacı güden, sürekli ve istikrarlı bir örgüte sahip siyasi topluluklardır.' Siyasi partilerin dört temek niteliği vardır: İktidarı doğrudan ele geçirmeye çalışırlar. Resmi üye tabanına dayanır. Hem özel konularda hem de toplumun ve ülkenin bütününü ilgilendiren konularda politikalara sahiptir Ortak bir ideolojik kimlik veya siyasal tercihlere sahip insanların oluşturduğu bir örgüttür. Siyasi Partilerin İşlevleri Normal şartlar altında siyasi partiler şu altı işlevi yerine getirir: Temsil Siyasal devşirme Politika belirleme Menfaatlerin birleştirilmesi Siyasal sosyalleşme ve mobilizasyon Hükümetin organizasyonu Temsil: Siyasi partilerin asli işlevi, halkı temsil etmektir. Temsil, siyasi partilerin hem üyelerinin hem de seçmenlerinin görüşlerini ve tercihlerini siyasal sisteme taşımaları anlamına gelmektedir. Siyasal Devşirme: Profesyonel siyasetçiler, siyasi partilerin içinden çıkmaktadır. Siyasi partilerin gördüğü bu işleve 'siyasal devşirme' denir. Siyasal devşirme siyasi partilerin kendi içlerinde uyguladıkları aday gösterme ve seçim mekanizmaları ile gerçekleşir. Politikaların Belirlenmesi: Partiler, toplumun değişik kesimlerinin istek ve tercihlerini derleyerek siyasal sisteme aktarırlar. Toplumun talepleri oldukça dağınık bir görünüm arz eder. Bu taleplerin uygulanması için belirli bir biçimde formüle edilmeleri, politikaya dönüşmeleri gerekir. Siyasi partiler amaçları ve amaçlara ulaşmak için gerekli programları oluşturur, bunlar aynı zamanda iktidara geldikleri zaman uygulamayı vaat ettikleri programlardır. Siyasal Sosyalleşme ve Mobilizasyon: Bireylerin siyasal sisteme katılmaları, siyasal bilinç ve kanaatlerinin oluşmasında siyasal partiler bir aracıdır. Siyasal sistemin nasıl işlediğini öğrenmek, siyasete katılmanın yolları hakkında bilgi sahibi olmak, siyasi partilerin terine getirdikleri işlevler arasındadır. Mevcut siyasi kültürün benimsenmesi ve sürdürülmesinin yanında yeni değer ve inançların yaratılması sürecini de kapsar.
Devlet soyut bir kavramdır ve egemenliğini kullanmak için görev, yetki ve sorumlulukları belirlenmiş kurumlara sahip olmalıdır. Bu kurumlar her ülkede mevcut olan yürütme ve yasamadır. Parlamento hem yasa yapacak ve hem de devlet içindeki icra gücünü denetleyecektir. Bunların yanında bir de yargı kurumunun var olması zorunludur. Parlamento, bakanlar kurulu, devlet başkanlığı gibi bu kurumlar, devletin siyasi kurumlarıdır. Bu kurumların arasındaki ilişki ve işbölümünün yapısı bize hükümet yapısını ve hükümetin şeklini gösterir. Siyasal sistem, toplumların kolektif amaçlarını belirlemek ve gerçekleştirmek üzere geliştirdikleri bir örgütler dizisidir. Bu örgütler bağlantılı bir biçimde bütün oluştururlar. Faaliyetleri bütün üyeleri ilgilendirir. Sistemin kararları bütün üyeleri bağlayıcıdır. Üyeler sistemin ürünü olan bütün kanun ve kararlara uymak zorundadır. Bunu sağlamak için çeşitli yaptırım ve cezalar vardır. Siyasal sistem iktisadi, sosyal, doğal sistemler gibi sistemlerin birleşimiyle oluşur. Oluşan bu siyasal sistem, diğer siyasal sistemlerin oluşturduğu bir uluslar arası çevre içinde yaşar ve etkilenir. Siyasal süreç, toplumdan gelen isteklerin sistem tarafından karara dönüştürülmesi ve uygulanmasıdır. Her sistemde farklı yoğunluk ve katılma kanalları bulunmaktadır. Sistemin işlemesi için kaynaklara ihtiyaç vardır. Sistem, tüm bu girdilere bağlı olarak karar üretir. Sistemin yapısına göre isteklerin sonuçları değişir. Girdi çıktı ilişkisi sistemin nasıl işlediğini gösterir. Sistemin çıktıları, çevrede doğurduğu etkilerle tekrar sisteme girdi olarak döner, 'buna geri besleme' adı verilir.
Devlet, insanlık tarihiyle eşit değildir. İnsanlığın devletsiz yaşadığı dönemler olmuştur. Modern devletin ihtiyaçlardan ortaya çıktığı söylenir. Bu ortaya çıkışta bir süreç ve evrimin söz konusu olduğu söylenebilir. Devleti ortaya çıkaran sebep ise insanlar arası çatışma ve kaos ortamıdır. Ortaya çıkış zamanı ise feodalizmin yıkılışından sonradır. 16.yüzyıla dayanır. II. Dünya Savaşından sonra ise demokrasi dalgası oluşmuştur.
İdeolojiler ihtiyaçtan doğmuşlardır ve sonra insanlara hizmet etmişlerdir. İhtiyaçtan kasıt karşılaşılan sorunlar karşısında çözüm bulmak için fikir üretmeleridir. Siyasi ideolojiler, siyasi alandaki sorunlara çözüm üretmek için oluşmuşlardır. İdeoloji, yaşadığımız dünyaya dair bir kavrayış, bir dünya görüşüdür. İdeolojiler, içinde yaşadığımız toplum ve dünyayı, bizim durduğumuz yeri gösteren haritalardır.
DEMOKRASİ Demokrasi tek meşru yönetim biçimidir. Demokrasilerde halk kendini yönetir. Halkın içinde ise çoğunluğun yönetimi ve kararları esastır. Çünkü halk kural olarak hiçbir konuda hemfikir olamaz. Belki de bu yüzden Platon'a göre demokrasi çok kötü bir rejimdir ve demokrasiyi tanımlarken ''cahil halkın kendi seçtiği yeteneksiz yöneticilerle yönetildiği bir rejim'' olarak bahseder. Doğrudan Demokrasi Vatandaşların siyasal karar alma sürecine doğrudan, araçsız ve devamlı katılımıdır. Yöneten ve yönetilen ayrımı oradan kalkar. Temsili Demokrasi Demokrasinin sınırlı ve dolaylı bir biçimidir. Seçimlerde halk kendisini yönetecek kimseleri belirler. Demokratik olmasının tek koşulu yönetenler ve yönetilenler arasında güvenilir ve etkili bir bağ olmasıdır. Demokrasinin Erdemleri Bireylerin Kendi Kaderlerini Tayin Edebilmesi: Ortak alanda alınan kararlara bireyin katılmasını sağlayarak, kendi kaderlerini tayin etme hakkına imkân vermektedir. Farklı Hayat Tarzlarının Meşruluğu ve Barış İçinde Birlikte Yaşama: Demokrasi, farklı hayat tarzlarının meşru olduğunu kabul eder. Toplumlar farklılıklara rağmen birlikte ve barış içinde yaşamalılar. Bireyin ve Bireysel Özgürlüklerin Değeri: Demokrasi özgürlüğün sağlam bir aracıdır. Bireyi ve bireysel özgürlükleri korur ve geliştirir. Bu özgürlükler düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme, adil ve serbest seçim gibi özgürlüklerdir. İnsanın Gelişmesi: Vatandaşlara bağımsızlık, kendine güven duyma ve kamusal ruha sahip olma gibi özeller konusunda diğer rejimlere göre daha fazla imkân sunmaktadır. Adaletin Sağlanması: Adaleti en iyi sağlayacak sistem demokrasidir. Çünkü demokrasi, çıkarları zedeleyen veya adaletsizliğe uğrayanlara seslerini çıkarma ve haklarını arama fırsatı vermektedir. Çatışmaların Çözümü: Demokrasi muhalefeti meşru kılarak ve çıkar çatışmalarını normal kabul ederek, çatışma konularını ve çatışan tarafların kendilerini rahatça ifade etmelerine imkân sağlar.
Sivil toplum kavramı liberal değerler etrafında gelişmiştir. Sivil toplum, devletin doğrudan denetlemediği, bağımsız, gönüllü ve rızaya dayanılarak oluşturulan kurum ve etkinliklerdir. Sivil toplumcu yaklaşıma göre devlet güçlenirse, sivil toplumun zayıflayacağı ve bu durumda güçlenmesi gereken tarafın sivil toplum olması gerektiğini savunur. Sivil topluma ulaşmak için devletin vatandaşlarının siyaset yapmasına karışmamalı ve ırki olarak baskı yapmamalıdır. Ekonomik olarak piyasa ekonomisi önde olmalı, devlet insanların mülkiyet hakkına karışmamalıdır. Sağlıklı bir devlet-sivil toplum ilişkisi için devlet kendini belirli bir ideoloji ile sınırlandırmamalıdır. Tarafsız kalmalı ve hukuk devleti anlayışı ile hareket etmelidir. Sivil toplumun gelişmesi için devlet hukuk devleti olmalı ve faaliyetlerini sınırlı bir alanda yapması gerekir. Devletin yanı sıra toplumsal hayatın da tek tipleşmemesi, çeşitli alanlarda farklılıkların örgütlenmesi, özgürlükler alanının geniş olması sivil toplumu geliştirir. İnsanlar serbestçe dernek, vakıf, sendika, siyasal parti vb. şeklinde örgüt kurabilmeliler. Sivil toplumların kurduğu dernek vb. kurumlara katılım gönüllülük esasına dayanmalıdır. Modern sivil toplum kavramı bireyselliğin yok edildiği örgütlenmeleri dışlamaktadır. Sivil toplum örgütleri *otonom bir yapıya sahip olmalıdır ve demokratik bir baskı mekanizması oluşturmaları gerekir. Sivil Toplum ve Devlet Devlet-sivil toplum ayrımı üç farklı şekilde karşımıza çıkar. Birincisi doğa halin karşıtlığına dayalı, sivil toplum ile siyasal toplum ya da devlet özdeşliği; ikincisi devlet karşıtlığı, yani sivil toplum-devlet *dikotomisi; üçüncüsü ise devlet sonrası, yani devletsiz ideal bir toplum isteğinin ifadesi olan sivil toplum. Modern dönemdeki belirleyici siyasal sorun, yurttaşları özgürlüklerinden mahrum ederek sivil toplumun yok edilmesini önleyecek mekanizmaların kurulmasıdır. Bu durum doğduran doğruya demokratikleşme ile ilgilidir. Dikotomi: Birbirinin zıttı olan ancak biri olmadan diğerinin anlam ifade etmemesi. Otonom: Herhangi bir değişkene bağlı olmayan, kendi kendine hareket edebilen.
Weberyan tanımıyla devlet, meşru şiddet tekelini elinde bulunduran bir siyasi örgüttür. Devlet şiddetini meşru yapan şey anayasaya uygun bir şekilde kullanıyor olmasıdır.(İç savaşlarda devlet şiddeti meşru görünmüyor, bazı vatandaşlar devleti tanımıyorum diyecek ve senin şiddet tekelini de tanımıyorum, ben kendim şiddet uygulayarak devlet aygıtını değiştireceğim diyecekler. Bunlar devlet şiddetinin sorgulandığı durumlardır.) Devlet şiddeti meşru olmasa da devlet ortadan kalkmaz. Weberyan tanımda şiddet tekeline sahip olan otoritedir, başka herhangi bir şeyin şiddet tekelini kullanamayacağını savunur. Ama tarihsel duruma baktığımızda öyle olmuyor, hem devletin meşruluğu sorgulanmış durumda hem de devletin devlet olma hali devam ediyor. Devlet şiddet kullanma tekeli iddiasında bulunur ve sürekli bu iddiayı yeniden kurgulaması gerekecektir. (Devlet meşru şiddet kullanma tekeline sahip olduğunu iddia eden siyasal bir aygıttır.) Devlet tanımının içerisine başka faktörlerde girip çıkıyor. Bunlardan bir tanesi kurumsal bir organizasyon olmasıdır. Bu devlet olmanın temel kategorilerden birisi değil, ama devletlerarası nitelik farklılığını ya da sosyal farklılığı anlamaya çalışırken kullanacağımız şeylerden birisidir. Devletin sınırları belli olması gerekiyor mu? Sınırlar geçişken ve değişken olabilir. Örneğin; Çekoslovakya reformuyla Çekya ve Slovakya olarak ayrılıyor ve sınırlar değişiyor. Bu devlet olma niteliğini değiştirmiyor. Devlet olmak için belli bir toprak parçası üzerinde denetim şart mı? Bir toprak parçası üzerindeki efektif denetim devlet olmanın bir şartı olacaktır. Devletin temel olarak önemli özelliklerinden birisi belirli bir toprak parçası üzerindeki hâkimiyeti, diğeri meşru şiddet tekelini kullanma iddiasıdır. Devlet tanımı tarihsel ve toplumsal olarak değişiyor. Temel olarak sayılan egemenlik, şiddet, kurumlara sahip olma, toprak parçasına sahip olma vs. kimi durumlarda tartışmalı hale gelebiliyor. Bütün bunlara sahip olabilme "ideal tip" devlet olma özelliğidir. Ama modern devletlerin bazı hallerde bu özelliklerin çoğunu taşımadığı görülebiliyor. Modern devleti ortaya çıkaran tarihsel mekanizmalar, nedensel politikalar nelerdir? Bu nedensel mekanizmalardan ilki savaştır. (Modern devlet Vestfalya ile çıktı)Devletin ilk ortaya çıkışı şiddetin kristalize olmuş halidir. Sonradan başka fonksiyonları üstlenmeye bavlıyacak. 16.-17. Yy'den önce şiddet merkezi değildi. Lordlar vardı, savaş zamanında en güçlü olanın bu diğer lordları ikna etmesi gerekiyordu. Temel olarak modern devletin 16. Yy'den sonra ortaya çıkmasını sağlayan şeylerden birisi şiddetin kullanımı anlamında "eşitler arası birinci" olan gücün bütün diğer şiddet aktörlerini kendi etrafında toplaması ve merkezileşmesiyle mümkün olduğunu söylüyor savaşı devlet oluşumunun merkezi olarak gören açıklamalar. Avrupa'daki küçük devletlerin şiddet unsurundan dolayı bir araya gelmesiyle devlet olmanın ilk adımları atılıyor. (Kalıcı bir maliye ve savaşacak kalıcı bir insan kitlesi gerekiyor.) Askeri teknolojinin nasıl değiştiği, güvenlik kaygısının nasıl değiştiği, örgütlendiği devlet yapısında kalıcı ve son derece kurucu etkiler yapar ve o devletin kendisini değiştirir. Devlet kurumsal aygıtının temeli, merkezileşmesinin temelini savaş için vergi toplamak oluşturuyor. Dolayısıyla devletin güçlenmesine neden olacak bu. Devletin sadece merkezde değil her şeye sızmasını gerektiriyor bu vergi toplama. Etkili olduğu alanı genişletiyor kuracağı vergi toplama memurları. Senin vergi toplamak için memurunu gönderdiğin şey sınırını belirliyor. Efektif olarak
Kamuoyu, halkın düşüncesi ve kanaati anlamına gelir. Bu kanaat ve fikirler birden fazla yani çoğul görüşleri ifade eder. Geniş anlamda halkı ilgilendiren konularda ve zamanlarda genel yargı veya ortak kanaatleri ifade eder. Dar anlamda ise toplumu ilgilendiren konularda bireylerin görüş ve kanaatleridir. Herkes bir konuda hemfikir olamaz, bu bakımdan kamuoyu içerisinde farklı fikir, karşıt görüş, kararsız ve ilgisiz insanların eğilimini barındırır. 18. ve 19.yüzyılda başlayan sanayileşme, şehirleşme, demokratikleşme, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması kamuoyunun belirleyici bir önem kazanmasına yol açtı. 20.yüzyıldan itibaren siyaset, kamuoyu olmadan anlaşılmaz bir süreç halini aldı. Kamuoyunun Unsurları Tartışmalı bir konunun varlığı: Kamuoyu terimi ortak karar gibi algılansa da insanların üzerinde anlaştığı konular azdır. Bu yüzde bir sorun peşinden tartışmaları da getirecektir. Tartışma soruna ve çözümüne odaklanacaktır. Bu tartışma sonucunda ortak yaklaşımlar gelişecek, bu olmasa bile en azından hâkim kanatlar doğacaktır. Kamuoyu için önemli olan meseleler halk içinde önemlidir. Bu meselelerin ilginç olması yetmez insanların hayatını doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemesi şarttır. Halkın dinamik doğası: Bir problem, etrafında oluşmuş kutuplaşmalara yol açar. Bu yüzden kamuoyu, konuya göre değişik insan gruplarından oluşur, dinamiktir. Kanaatlerin birleşmesi: Farklı kanaatlerin derlenmesi ve genel ifadeler büründürülmesi gerekir. Tepkileri somut düşünceler dönüştürmek gerekir. Bunun için birbirine yakın eğilimleri ifade eden formüller bulunur. Kanaatlerin ifadesi: Kanaatleri ifade etmek kamuoyu için olmazsa olmazdır. Kanaatlerin kamuoyunun bir parçası haline gelmesi için ifade edilmesi gerekir. Kanaatlerin ifade edilmemesi üç sebebe bağlı olabilir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Lisans Dersi, 2024
Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Tarih 11 Ders Notları-1 Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyaseti (1595-1774) © A.Tüfekçi 2022, 2022
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi
Lisans Dersi, 2024
Lisans dersi, 2022
Turkish Studies-Economics,Finance,Politics, 2020
Hakan Yilmaz. 2001. "Siyaset Biliminde Teori, Kavram, Açıklama ve Yorumlama". Yayınlanmamış Makale. Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü.