Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
7 pages
1 file
Gerçeklik ağır bir yüktür. Hayat saldırır insana her taraftan. Dünyaya gelmek bir anlamda saldırıya uğramaktır. Neden hayat mücadelesi var, neden insan hayatla cebelleşir? Hayat düşmanı mıdır insanın? Yaşamak bu kadar zor mu? Zeki Ökten bu yalın filminde bu gerçekliği sorgulatır. Ankara'nın göbeğinde, yüz kırbaçlayan soğuk bir sabahta bu gerçeklik yükü öyle biner omuzlarımıza. Memurlar ve işçiler işe gider, düttüt pavyondan çıkar. Hayatın en bulanık olduğu an bu andır. Düttüt bir "emekçi" değildir, o bir sanatkârdır. Nietzsche bir sözünde şöyle der: "Gerçeklikten ölmeyelim diye sanat var." Düttüt'ün sanatı hayatı dönüştüren, başka alemler yaratan, kerameti kendinden menkul bir sanat değildir. O buhrandan biraz da olsa uzaklaşmak ister. Sanat tek kaçış yoludur. Bu filmde acı bir kahkaya ve ironi var. Hangi sebeple? Filmin adı "düttürü dünya" yani şen şakrak dünya. Düz anlamıyla düttürü dünya hayatın rayında gittiği dünyadır. Metafor olarak düttürü dünya bir dramı ve acıyı dile getirir. Düttürü dünya bir ironi filmidir. Bütün acılara, zilletlere, aşağılanmalara, yoksulluğa rağmen düttürü dünya. Çünkü gerçeklik yükünden ölmeyelim diye "düttüt" klarnet çalar. Kahkaha ve ironi, gerçeklik yükünü hafifletir. Hayatı düz anlamıyla yaşamak bataklığa saplanmaktır. Hayattan bir kaçış yoludur ironi ve kahkaha. İroni dünyanın olduğu gibi kabullenilmesi gerekmediğini gösterir. Düttüt'ün yaptığı gibi bütün olanlara rağmen klarnet çalmak Tanrısal bir şefaat beklemektir. Klarnet çalmak bir kahkaha ve ironidir. Klarnet artık bir duadır. Hatta klarnet çalmak, dünyanın bütün kepazeliğine karşı Tanrıya bir haykırıştır. Elden bir şey gelmez klarnet çalmaktan başka. Düttürü dünya hayat hakkında bir filmdir dolayısıyla sosyolojiktir. Bu filmi analize girişmeden önce bir girizgâh yapmayı uygun gördüm. Hayatımızın herhangi bir anında karşılaşacağımız, sıradan, yoksul insanların hayatını anlatır bu film. Elbette imge olarak film gerçekliği resmeder. "Düttürü dünya" abartı olmadan gerçekçi ve yalın bir filmdir.
ÖZET Türk milleti köklü ve zengin bir edebiyata sahiptir. Destanlar bu köklü ve zengin edebiyatın en önemli halkalarından birini oluşturur. Gelenek ve göreneklerden örf ve âdetlere giyim kuşamdan yeme içmeye kadar çeşitli kültür malzemesini içeren destanlar, milletlere ait inanç sistemlerinin izlerini de taşırlar. Şamanizm olarak adlandırılan inanç sistemi, Türklerin en eski inançlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu inanç sistemine göre evren; gökyüzü, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere üç kattan ibarettir. Her katın tanrısı ve ruhları bulunmaktadır. Tanrıların, ruhların ve evren katlarının kendine has özellikleri vardır. Bu çalışmada, Altay, Özbek, Gagavuz, Karaçay-Malkar ve Kazaklara ait destanlardan verilecek örneklerle Şamanizm’de mevcut olan üçlü evren anlayışı ele alınacak ve bu anlayışın destanlara ne şekilde yansıdığı ortaya konulacaktır. Anahtar Kelimler: Destan, Şamanizm, gökyüzü, yeryüzü, yeraltı. THREE WORLDS IN EPIC CREATION OF TURKISH PUBLIC ABSTRACT Turkish nation has a wealthy and deep-rooted literature. Eposes form the most important part of it. They contains the various cultural materials such as customs-traditions and usage-habits and also from apparel to food and beverage which bear the traces of the nation’s belief system. The belief system, called Shamanism, known as the oldest belief system of the Turkish nation. According to that system; the universe consists of three layers called sky, world and underground. Each layer has own God and spirits. Gods, spirits and universe layers have specific features. In this study, we will deal with the triple universe consideration that presents in Shamanism by the examples of Altay, Uzbek, Gagauzion, Karaçay-Malkar and Kazakh eposes, also put forward the reflection of this understanding to these eposes. Key Words: Epos, Shamanism, sky, the world, underground.
e-Makâlât, 2017
MÂTÜRÎDÎ'NİN KUR'ÂN'DA YER ALAN "El-Hayatü'd-Dünya" KAVRAMINA YÜKLEDİĞİ ANLAMLAR Interpretation of Qur'anic Concept al-Hayatu'd-dunya (Life on Earth) by Maturidi Ali Suuçak * Öz Kur'an'ı Kerim'de dünya hayatı kavramı birçok ayette yer almaktadır. Tefsirciler ve tasavvufçular bu kavrama birçok anlam yüklemişlerdir. Bazıları ahirete zorunlu geçişte önemli bir durak olarak görürken bazıları da itibar edilmemesi gereken en değersiz mekan olarak görmüşlerdir. Bu çalışmamızda incelediğimiz Mâturîdî'nin "Te'vilatü'l Kur'an" adlı eserinde ise bu kavrama coğrafi anlamda bir yaklaşım göstermemiş, değersiz bir hayat olarak da görmemiştir. Mâturîdî, ahiretle bağlantılı ve ahiretten önce zorunlu olarak yaşanılan ve ahiretin sonucunu etkileyen bir inanç ve ahlak olarak ayetlerin bağlamına uygun şekilde insanların manevi durumları ve tercihleri ile ilgili açıklamalar yapmıştır.
Önsöz Modernlik ve modernite, son yılların popüler kavramlarından biri olmuş durumda. Üzerinde çok düşünülüp derinlemesine tahliller yapılamasa da, konuşulmaya halen devam edilmekte. Kavramların tahlili fikir sahipleri ve ideolojik düşünenler için çok önemlidir, her kavram devşirilmesiyle birlikte, hayata müdahil olmaya ve yaşam şeklini dönüştürmeye başlar. Dolayısıyla algılarımızdan başlayan bu değişim, dikkatli olunmazsa kişinin inandığı ilkelerine olan samimiyetine olmuşuz etki eder ve zamanla da tevilini, tevilin ardından tahrifine yol açar. Özellikle Müslümanların iki yüzyıldır, düşüncelerindeki donukluk ve yeni bir versiyon üretememe, batının dayattığı kavramların ve onların yol açtığı tahrifin önünde duramamalarına yol açmış, bin yıldır sürekli etken ve etkileyen, sunan ve dönüştüren olan Müslümanlar son iki yüzyılda, adeta nehirlerin tersine akmasına benzer bir dönüşüm yaşamaktadır. Bu gün Modern Dünya nedir şeklinde bir soruyla araştırma yapılsa, kesinlikle derinlemesine bir tahlille karşılaşmayız ve cevaplar tamamen modernliğin asıl yapmak istediğinden ve yapmakta olduğundan uzak olacaktır. Müthiş bir taklit hastalığına kapılan doğu dünyası, batının kendisine sunduğu altın kadehteki hoş görünümlü ve etkisi onlarca yıl sonra beliren zehri hiç soluk almadan içmektedir. Bu nedir diye herhangi bir soruyu sorma ihtiyacını bile duymayan edilgen insanlar topluluğu, işbirlikçi kılavuzlarla birlikte yoluna devam etmekte.
İnsanın yaşam alanını gözlemlemesi ve bu konuya dair farklı yaklaşımlar sergilemesi sonucunda şekillenen ütopya ve distopya metinleri, birer toplumsal yaşam kurgusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu kurgu içindeki idealler, metinlerin ütopya mı yoksa distopya mı olarak ele alınacağını belirler. Özellikle Birinci Dünya Savaşı'nın getirileriyle birlikte ütopya rüyalarının yerini alan distopya kabusları, hali hazırda devam etmekte olan sistemlerin sağlam birer eleştirisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan var olan durumun eleştirisini yapan ve sistemin içindeki tehlikelere işaret eden metinler, distopik kurguya sahiptir. Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sı da, modernizmin içinde buharlaşmış olan insanlığın eleştirisini yapması bakımından önemli distopyalar içinde yer almaktadır. Yaptığı tespitler ve gelecek kurgusu çerçevesinde birçok bağlamda incelenen Cesur Yeni Dünya'nın, Huxley'in önsözünde belirttiği gibi, geleceğe yönelik kehanetleri akla uygun bir biçimde ele alıp almadığı konusu, tartışmalı bir konudur. Dolayısıyla bu metinde Cesur Yeni Dünya'nın geleceğe ilişkin kehanetlerinin akla uygunluğu, günümüz sorunlarından yola çıkılarak incelenecektir.
DİJİTALLEŞEN DÜNYADA NEFRET SUÇU: YUNANİSTAN ORMAN YANGINI BAĞLAMI, 2019
Fatih Yiğit POLAT1 GİRİŞ Küreselleşen dünyanın yeni iletişim aygıtı olan sosyal medyada gerçekleşen linç ve nefret suçları oldukça yaygındır. Bu suçlar insanların ait oldukları ırka, dile, dine, renge vb. niteliklerinden dolayı olmaktadır ve bu suç diğer suçlara göre daha fazla hasar vermektedir. Bu suça maruz kalan insanlar psikolojik olarak derinden etkilenmektedirler. Bundan dolayı bu suç diğer suçlara göre daha hassas ve özel konuma sahiptir. Nefret suçunu işleyen failler verdikleri mesajdan bir kaçı; ötekileştirme, dezavantajlı duruma düşürme ve dışlama gibi mesajlardır. Nefret suçunu işleyen fail, bu suçu işlerken mağdura ve mağdurun ait olduğu grup ve aidiyetlere şu mesajı vermektedir; "Senin bizimle yaşama hakkın yok, seninle bir arada olmak istemiyoruz", "Sen, bizim koşullarımıza adapte olursan yaşarsın", "Ya sev ya terk et" Nefret suçları ve linç kültürü toplumsalın ve gündelik hayatın içerisinde her zaman olmuştur. Fakat gözlenme sıklığı değişmiştir. Şuanda da bu durum söz konusudur. Her toplumda nefret suçu işlenmekte fakat gelişmiş ve modern toplumlarda bu durum daha az gözlemlenmekte iken gelişmemiş toplumlarda bu durum daha yaygın gerçekleşmektedir. Tarihsel perspektiften bakıldığı zaman bir değişim gözlemlenmektedir. İlksel toplumlardan günümüze gelene kadar her dönemde olan nefret suçları ilk olarak dışlama, konuşmama ve zorunlu göçe maruz bırakılarak yapılmaktadır. Bu durum günümüzde de devam ediyor fakat sosyal medya eklenerek devam ediyor. Dışlanma, ötekileştirme ve dezavantajlı duruma düşürme davranışlarının yanında sosyal medya üzerinden nefret söylemlerini gerçekleştiren failler oluşmaktadır. Diğer değişen durum ise ilk toplumlarda sadece yanındaki insanlar ve topluluklar arasında olan bu suç artık küreselleşme ve teknoloji sebebiyle uluslararası bir suça dönüşmüştür. Dünyanın her yerinden haberdar olan insanlar gerçekleşen olaylara tepki göstermektedirler. Bu gösterilen tepkiler kimi zaman nefret içerikli olup nefret söylemi ve sosyal linç içermektedir. Araştırmanın konusu da Yunanistan'da 24 Temmuz 2018' de gerçekleşen orman yangını sonrasında oluşan sosyal linç ve nefret söyleri analizi üzerinedir. Araştırma bir sosyal medya platformu olan Twitter üzerinden yürütülmüştür. Gerçekleşen orman yangını sonrası 1 1 MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ YÜKSEKLİSANS ÖĞRENCİSİ
Tüm Yönleriyle Sezai Karakoç Din ve Medeniyet Düşüncesi, 2022
Hiç şüphesiz Sezai Karakoç Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük mütefekkirlerden birisidir. O, yazdığı şiirlerinde ve düz yazılarında sürekli İslâm dünyasının güncel sorunlarına değinmiş ve bu sorunlara dair çözüm önerilerini sunmuştur. Onun yazdığı eserler incelendiğinde hem bu yaklaşımı hem de sunduğu çözümlerin sağlam bir dayanağının olduğu hemen göze çarpmaktadır. Sezai Karakoç’un şiirleri ve düz yazıları okunduğunda eserlerindeki metafizik hava da kendini hemen hissettirmektedir. Bizzat kendisi kendi metafiziğinin dayandığı noktanın İslâm olduğunu belirtmektedir. Nitekim gerek yazılarında gerekse şiirlerinde zaman zaman doğrudan veya dolaylı olarak âyetlere göndermede bulunduğu görülür. İslâm dünyasının dirilişinin Kevser’le olacağını söylerken aslında referansını Kevser sûresinden almaktadır. Yine o, İslâm Medeniyetinin inkırazından bahsederken “Duvar yanmış bir Kur’an sağlam kalmış duvardan” demekte ve aslında dirilişin Kur’an ile ancak mümkün olacağını ifade etmektedir. Yine onun “Yeni çağın önüne, yeni bir Kitab’ı koyuyorum” derken de koyduğu kitabın Kur’an olduğu sonraki dizelerde kendini açık etmektedir. Nitekim ona göre Müslümanların yitik cenneti Kur’an’dır. Bu düşüncesine uygun olarak âyetlerden çokça iktibaslarda bulunan Karakoç’un şiirlerinin ve eserlerinin bu açıdan incelenmesi son derece önemlidir. Çalışma yapılırken Karakoç’un âyetlerden ilhamını nasıl aldığı, âyetleri referans olarak kullanırken tefsir kaynaklarından yararlanıp yararlanmadığı, yararlandıysa hangi kaynaklardan yaralandığı tespit edilmeye çalışılacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
AGARTA YERYÜZÜNÜN ALTINDAKİ DÜNYA ''HOLLOW EARTH'' DÜNYA VE TÜRKİYE SİYASETİNDEKİ ROLÜ, 2023
İDİL (VOLGA) BULGARLARI VE GÖÇEBE DÜNYA, 2019
Istanbul University - DergiPark, 1996
Aatatürk Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2005
Tezkire Eleştirel Sosyoloji Çalışmaları, 2019
Bilim ve Gelecek Dergisi, 2020
2022
Yaslı, Yaşlı Dünya'da: Kentler Açıklama, 2024
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002
II.Dünya Savaşında Almanya’nın Fransa’yı İşgal Süreci ve Avrupa’ya Etkileri, 2023
Emine Işınsu Anma ve Armağan Kitap, 2022