Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
23 pages
1 file
ÖZ Sanat kavramı literatüre girdiği ilk günden itibaren doğasında taklidi barındıran ve gerçeklik kavramıyla ilişkilendirilen bir ifade biçimi olarak görülmüştür. Bu durum yüzyıllar boyunca üretilen sanat eserlerinin değerinin taklidin niteliğiyle ölçülmesine sebep olmuştur. On dokuzuncu yüzyılda icat edilen fotoğraf makinesi, plastik sanatlarda büyük uğraşlar sonucunda elde edilen gerçeklik kavramına çok kısa sürede ulaşarak sanatın taklitle kurduğu ilişkide köklü değişikliklere yol açmıştır. Sanatta yeni arayışların ve üslûpların keşfedilmesine ön ayak olan fotoğraf makinesinin icadı aynı zamanda tarihsel olarak ucuz, bayağı, kopya ve sahte sanat eseri olarak ifade edilen kitsch kavramının doğmasıyla da paralellik göstermektedir. Kitsch literatürde Sanayi Devrimi'yle filizlenmeye başlayan ve duygu yoğunluğu yüksek yapay bir sanat biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanat tarihinde örneklerine yaygın olarak heykel, resim ve seramik kategorilerinde rastladığımız kitsch artık günümüzde üretilen fotoğraflarda da kendini göstermektedir. Çalışmanın temel amacı Martin Parr'ın " Autoportrait " (Otoportre) projesi aracılığıyla fotoğraf sanatı ve kitsch arasındaki bağlantıyı ortaya koymaktır. Çalışmada Martin Parr'ın otoportreleri doküman analizi yöntemiyle çözümlenmiş ve bu fotoğrafların kitsch olgular taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.
“Estetik nedir?” sorusu bu konuda araştırma yapan birçok araştırmacı tarafından cevaplanmaya çalışılmıştır. Estetik kelimesi karşılığı tanımlamanın iki farklı boyutundan söz etmek mümkündür. a)Nesnel boyutu b)Teori boyutu Estetiği nesnel boyutu ile betimlemek doğrudan nesnenin nesnel özelliğiyle ilişkilidir ve bu özellikleri belirleyen ve nesneyi oluşturan unsurların uyumu olarak tanımlanabilir.
2019
Günümüz teknolojilerinin gelişmesi, yaşadığımız dünyada farklı tür gezintiler ile keşifler yapmaya olanaklar sağlamaktadır. Yazılımlar ve bunların oluşturduğu algoritmalar ile yeni sanal dünyalar yaratılmaktadır. Bu dünyalarda sanal gezginler kendi deneyimlerini gerçek (real) dünyadan sanal (virtual) dünyaya aktarırlar. Sanal dünyanın yaratımı ve oluşumu yeni medyanın ana yapısından beslenir. İnternet ve anlık iletişim ile birey buradaydı, şimdi burada konumunun izlerini görmek mümkün olmaktadır. Anlık iletişim ve hız sanal dünyalar için önemlidir. Bir birey bilgisayar başındayken sanal turlara çıkabilir veya tamamen soyut yaratılmış bir dijital platformu gezebilir. Bu anlamda tezimin çerçevesinde biz sanal gezginliğimizi popülaritesi ve harita olasılıkları zenginliği ile günümüzde en geniş alana sahip olan Grand Theft Auto (GTA) oyunu üzerinden keşiflerde bulunduk. Gelişen teknolojiler ile sanal gezginlikler bir bilgisayar başından, telefonlara indirgenmiştir. Yeni medyanın yakınsama ilkesi ile de bir araç birden çok işlev kazanmaya başlamıştır. Sanal dünyalarda ve oraya ulaşım araçlarında bu çok net gözükmektedir. Artık bu yapılara Virtual Reality (VR) ve Augmented Reality (AR) teknolojileri ile daha gerçekçi ve dış dünyadan soyutlanmış biçimde içerisinde bulunulur. Gelişen VR ve AR teknolojileri sanal gerçekliğin gerçeklini bizlere sunar. Gerçeklik ile sanallık artık bir bütün oluşturmaya başlar. Gerçek ve sanallığın birleşimiyle Mixed Reality dediğimiz iki dünyanın birleştiği görüntüler oluşur. Gerçek ile sanallığın gün geçtikçe birbirine daha fazla yaklaştığı ve iç içe geçtiği günümüz koşullarında, gerçekliği İzmir çevresinde sanallığı ise GTA oyunun Los Santos şehrinde gezginliğimiz gerçekleşir. Los Santos şehrindeki gezintiler sırasında İzmir’deki yapıların uyabileceği yerler araştırılır. Burada kültürel farklılıkların olması ve oyunun sanal karaktere bakış açısı, gerçek dünyadaki bakış açımızdan farklıdır. Oyunda çektiğimiz mekan açıları ile uyabilecek yapıları İzmir’de sanal gezginin açısına uygun real bir göz ile çekilir. Oluşan sanal ve real fotoğraf birleştirilerek Mixed bir fotoğrafa dönüşür. Oluşan görseller yapısına da uygun olarak hem gerçekte hem de sanal olarak yaratılmış sergi mekanında izleyicilere VR teknoloji ile sunulur.
2013
ÖZET İnsanoğlu, yeryüzündeki varlığının gizem dolu zamanlarından beri gelen süreçte, birçok ifade biçimi gelişitirmiş, kendinden sonraki nesillere bilgilerini, tecrübelerini ve duygularını aktarmaya çalışmıştır. Zaman ilerledikçe toplum halinde yaşamaya geçilmiş, bunun sonucunda ortak deneyimler artmıştır. Gelişen fizyolojik yapısı ve algısı izin verdiği oranda bu deneyimleri kaydetmenin ve aktarmanın yollarını aramıştır. Öncelikle, yaşamda kalması için doğal ortamında yaptığına benzer biçimde en basit yöntemlerle kayıt yapmaya çalışan insan, daha sonra bu faaliyetlerde yetkinleşmeye başlamıştır. Bu yetkinlik, çevresinden aldığı duyumları daha anlaşılır biçimde kaydetmesini sağlamıştır. Bunun sonucunda ortaya çıkan “dil” olgusu çerçevesinde “anlatı” mekanizması gelişmiştir. İ fade biçimleri anlatıyı geliştirerek günümüze kadar gelmiştir. Endüstriyel devrim sırasında meydana gelen bilimsel keşiflerin sonuçları doğrultusunda, insanın içinde yaşadığı toplumsal yapı değişiklik göstermiş, yeni bir sorgulama ve algılama biçimi geliştirmesine olanak sağlamış, bu doğrultuda yeni ifade biçimleri geliştirmek zorunda kalmıştır. Ondokuzuncu yüzyıl'ın ortalarında ilan edilen fotoğraf teknolojisi de bu gelişmelerin içinde sayılmıştır. Önceleri bir kopyalama cihazı olarak görülen fotoğraf, sanat ve bilim çevresinden gördüğü ilgi ile kısa zamanda güzel sanatlar alanında kendine önemli bir yer edinmiştir. Bu sayede kendi özgün dilini oluşturma sürecine adım atan fotoğraf, ilk öncelikle modernist sanat döneminin temel dinamiklerinden olmuştur. Paylaşımı kolay olan fotoğraf teknolojisi, kültür aktarımını demokratik bir hale getirmiş, sanatsal üretime yaratıcılık açısından geniş bir alan açmıştır. Aynı zamanda fotoğraf, modernizm ile, ideolojilerin yayılmasından, popüler imge üretimine kadar geniş bir sahada propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Modernist hareketin sonucunda yaşanan savaşların getirdiği yıkım, sanat eserinin çoğaltım aracına bağlı olarak yaşadığı metalaşma süreci, temsilin inanılırlığını temelinden sarsmış ve kavramsal sanata uygun bir zemin hazırlamıştır. Egemen düşüncenin sahip olduğu insanlık için “mutlak doğru” arayışı sona ermiştir. Bunun yerine yerleşik olan her türlü düşünceye karşı çıkan bir anlayış hakim olmuştur. Kavramsal sanat bu zeminde gelişimini gösterirken metalaşma sürecine karşı duran görüş “pop-art”ı üretmiştir. Pop-art ve kavramsal sanat, imge üretimi alanında devrim niteliğinde değişikliklere yol açmıştır. İ deolojik olmayan, gündelik ve sıradan nesnelerin konu alındığı pop-art ile, nesneye yönelmek yerine düşüncelerin ve kavramların etüdünü esas alan kavramsal sanat, postmodernist bakış açısının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Üretim biçimlerinin niteliklerinin, çizgisel bir tarih anlayışının, ahlaki açıdan mesaj vermenin, nesneye yönelmenin önemli olmadığı postmodern anlayış, yapısal çözümlemenin tekrar sanat alanına geri dönmesinde etkili olmuştur. “Göstergebilim” yönteminin olgunlaşmasına ve anlatının sanat eserine tekrar hakim olmasına yol açan bu gelişmeler, en yoğun biçimde fotoğraf sanatında kendini göstermiştir. Bir hikayenin egemen olduğu anlatımcı yaklaşım, postmodernizmin farklı referans alanlarını kullanmasından faydalanır. Kurgu ile oluşturulan veya daha sonra fotoğrafların bir arada getirilerek düzenlemesinden bir anlatı ortaya çıkar. Fotoğrafın her zaman sahip olduğu iletişimsel niteliği açığa çıkaran anlatımcı yaklaşım, fotoğraf sanatında bugün ve gelecekte yaratıcı çalışmaların üretilmesine olanak sağlar. Anahtar Kelimeler:Anlatı, dilbilim, yapısalcılık, modernizm, postmodernizm, kurgusal, dokümanter. SUMMARY Humankind has developed a myriad of expression styles and made an effort to transform its knowledge, experience and feelings to succeeding generations thoroughout the time of its mysterious existence. Over time, they began to live as a society, and consequently had more common experiences. They also have searched for ways to record and transform these experiences to the extent their physical state and perception allows them. Initially, men who tried to record experiences drawing upon the simplest methods akin to those he used to survive in his natural environment, later began to develop more sophisticated methods. This expertise allowed him to record the sensations received from the environment in a more understandable way. Within the framework of the concept of ‘language’ that emerged as a consequence of this, the mechanism of ‘narrative’ was developed. These means of expression brought narrative into the present improving its premises. As a result of the scientific inventions and discoveries during the Industrial Revolution, the social structures in which people live have undergone changes. These changes have generated an opportunity for them to develop new ways of questioning and perception, thus forcing them to develop new styles of expression. The technology of photography that emerged towards mid-nineteenth century has also been considered among these developments. Phototography, initially seen as a copying device, found a significant place in the field of fine arts thanks to the attention it drew from artistic and scientific circles. Thus, photography began to initiate the process of creating its own unique language and became one of the fundamental artistic forms of the modernist era. Easily reproducible, photographic technology democratized cultural transmission and opened up a wider arena for artistic production in terms of creativity. Simultaneously, photography, with modernism, has been used as a propaganda tool in broad realms extending from the dissemination of ideology to the production of popular images. The devastation experienced due to the wars resulting from the modernist movement, and the commodification process that works of art have undergone in relation to the means of reproduction have undermined the credibility of representation and generated a convenient base for conceptual art. The quest for “ultimate truth” by the status quo has come to an end. Instead, a kind of understanding that opposes any kind of set idea has emerged. While conceptual art achieved progress on such bases, it also produced “pop-art”, which resists the process of commodification. Pop Art and conceptual art have generated revolutionary changes in the area of image production. Pop Art, whose topics cover non-ideologic, daily and ordinary objects, along with conceptual art, which privileges the examination of ideas and concepts rather than a tendency towards objects, generate the basis for the emergence of a postmodernist view. The postmodernist point of view, in which the qualities of means of production, a linear understanding of history, delivery of a moral message and a tendency towards the object bear no importance, have helped structural analysis return to the field of art. These developments that resulted in the maturation of semiology and the hegemony of narrative in the arts have revealed themselves in the most intensive manner within photography. A narrative approach that draws upon a story benefits from the fact that postmodernism uses a variety of reference points. A narrative is formed by construction or later bringing together and ordering of the photos. A narrative approach that reveals the usual communicative quality of photography, renders the production of creative works possible in the art of photography, both in the present and in the future. Keywords: Narrative, Linguistics, structuralism, modernism, postmodernism, fiction, documentary.
Gazi Universitesi Fen Bilimleri Dergisi Part C Tasarım Ve Teknoloji, 2014
Kızılötesi (KÖ) fotodetektör kararsızlıkları tek gaz boşalma aralıklı iyonizasyon tipli KÖ görüntü çevirici sistemde deneysel olarak Townsend ve Glow modunda araştırıldı. Bu türden sistemlerde, gaz boşalması durumunda, katodun elektronik özelliğinde olabilecek herhangi bir değişim istenmeyen bir duruma yol açabilir ve sistemde zamansal ve mekansal kararsızlıklar olabilmektedir. Bu kararsızlıkların belirlenmesi iyonizasyon tipli KÖ görüntü çevirici olarak kullanılan sistemin optimizasyonunda son derece önemlidir. Deneysel sonuçlarımıza göre 1500 V üzerinde görüntü çeviriciye uygulanan voltajlarda akımın dalgalanmalar gösterdiği ve GaAs yarıiletkeninin geniş yüzeyinde bu kararsızlıkların deformasyona yol açtığı tespit edildi.
fotografya.gen.tr
Kent peyzajlarının barındırdığı göstergeler, insanoğlunun tarih boyunca yaşadığı zihinsel ve kültürel gelişimi yansıtmıştır. İnsanların " toplum " olarak kentli yaşama geçmesine ön ayak olan burjuva sınıfı, bu düşüncenin görsel olarak şekillenmesine destek olmuştur. Bu destek kendini iki yönde gösterir; birincisi bu görsel kültür kodlarının oluşmasına yol açan düşünce yapısı, ikincisi ise bu görsel kaydı mümkün kılan plastik biçimlerin geliştirilmesi. Plastik sanatlar alanında ele alınan her örnekte kent anlayışının zaman içinde nasıl geliştiğini görmek mümkündür. Kent olgusunun plastik sanatlarda ele alınış biçimini algılamak için öncelikle resim tarihinden birkaç örnek kısaca gözden geçirilebilir. Resim sanatında, Rönesans döneminden fotoğrafın icadına kadar olan zaman aralığında yaratılmış pekçok eserde, çevresel düzenlemeye önem verildiği ve bu durumun, dönemin önde gelen eserlerinin eğitici ve iletişimsel niteliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Rönesans İtalya'sında, özellikle sanat alanında manzaranın estetik bir varlık olarak ön plana çıktığını Fra-Angelico Lippi'nin "Meryem'e Müjde" örneği ile görebiliyoruz. Sanatçı, Meryem'i İsa'nın doğumunu kendisine müjdeleyen bir melek ile beraber tasvir etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken iki önemli konudan ilki, geometrik anlamda perspektif kullanılarak figürlerin yerleştirilmiş olması, diğeri ise bu manzarada arka planda yer alan çit ile çevrili bahçenin Meryem'in saflığına işaret ediyor olmasıdır(1). İlk konu gözleme dayalı bilgi edinme yönteminin geliştiğine işaret ederken, ikinci konu sembolik anlatı sisteminin sanat eseri üretimine yerleştiğine işaret eder. Erken dönem Rönesans eserlerinde kentsel göstergeler, toplumsal yaşayış biçiminin yavaş bir hızla değişmesine dayalı olarak sanat eserlerine naif bir şekilde yansırken, ilerleyen dönemlerde özellikle burjuva toplumunun en hızlı yükseldiği Hollanda'da, Flemenk resmine gözle görülür biçimde yansımıştır. Jan Van Eyck'in "Şansölye Rolin'in Bakiresi" isimli eserinde görüleceği üzere, dönemin Flemenk resminin sahip olduğu hassasiyetle ele alınmış çok detaylı bir geri plan göze çarpmaktadır. Bu durum, aynı zamanda ögelerin gerçekçi bir derinlik içinde tasvir edilmesini sağlamıştır(2). Bu tasviri güçlendiren öğe arka planda yer alan kentsel öğeler ve mimari detaylardır. Bunların yardımı ile hem içinde bulunulan dönem tasvir edilebilmiş, hem de figürün içinde bulunduğu sosyal statü öne çıkarılmıştır. Gelinen noktada fotoğrafı bu gelişim sürecine dahil edecek olan bir detaydan bahsetmek gerekir. Rönesans döneminde yapılan resimlerin sahip olduğu böylesi bir hassasiyet, az önce bahsedildiği üzere gözleme dayalı bilgi edinme yönteminin bir sonucu olmuştur. Gözleme dayalı bilgi edinme yöntemi, ele alınan konuların seçiminin bu dünyadan olmasını; işlenme biçimlerinin ise gerçeğe en yakın şekilde yapılmasını sağlamıştır. Bundan dolayı, sanatçıların "Camera Obscura"dan faydalandıkları, resimlerin sahip olduğu mükemmel geometrik perspektiften anlaşılmaktadır. Bu noktadan sonra, sanatın ele aldığı konuların değişimini ve insanların toplumlar halinde kentlerde yaşamasını sağlayan motivasyon, aynı zamanda sanatçının konusunu ele alma biçimleri üzerinde de etkili olmuş, onun farklı bir algılama sistemi geliştirmesine zemin hazırlamıştır. Bu nedenledir ki; camera obscura, Gilles Deleuze'ün de değindiği üzere, teknik olmadan önce sosyal bir icat olarak karşımıza çıkar (3).
The symbols that landscape art contains, shows us cultural and intellectual evolution of the humankind. The bourgeoisie, as the initiator of the “Urbanization” also supports the thoughts, which made this evolution possible. This impulse shows itself in two different ways; first, the frame of mind, which made visual codes possible to come into reality. Second, developing the medium, which made this visual codes record possible. It is possible to see the developing of the thought urbanization in every example of fine arts, in every age. Today, the art of photography uses landscape as background of its main theme as well as its major story, by the means of contemporary studies. These practices constitute the background of the main theme, both intellectual and visual way. Most accurate way to record today’s world, both intellectual and visual way, as can be seen in the history of photography, is to associate the story and its background, by the means of cultural and artistic studies. Wh...
2022
Fotoğraf, insanların hayatlarını kaydetmek, anıları canlandırmak ve güzellikleri yakalamak için kullanılan bir sanat formudur. Fotoğraflar, izleyicilerin duygularını etkileyen güçlü bir araçtır ve mutluluğu da yaratabilir. Bu makalede, fotoğraf sanatında mutluluğun ne anlama geldiği, nasıl yaratıldığı ve izleyicilerde nasıl bir duygusal deneyim yarattığı araştırılacaktır. “Fotoğraf Sanatında Mutluluğa Dair Bir Deneme” adlı makalede mutluluk kavramından başlayarak, fotoğraf sanatında mutluğun karşılığı irdelenmiştir. Mutluluk duygusu farklı dönemlerde farklı kişiler tarafından farklı anlamlar taşımıştır. Bu bağlamda Aristoteles’in ve Türk Dil Kurumunun mutluluk tanımları incelenmiştir. Sanatta mutluluk denildiğinde aklıma gelen düşüncelerim derlenmiş ve sanat tarihinde mutluluk örneklendirilerek açıklanmıştır. Son bölümde ise fotoğraf ve mutluluk ilişkisi fotoğrafçıların ve izleyicilerin duygusal deneyimleri üzerinden aktarılmıştır.
İdil Magazine
Kent peyzajlarının barındırdığı göstergeler, insanoğlunun tarih boyunca yaşadığı zihinsel ve kültürel gelişimi yansıtmıştır. İnsanların "toplum" olarak kentli yaşama geçmesine ön ayak olan burjuva sınıfı, bu düşüncenin görsel olarak şekillenmesine destek olmuştur. Bu destek kendini iki yönde gösterir; birincisi bu görsel kültür kodlarının oluşmasına yol açan düşünce yapısı, ikincisi ise bu görsel kaydı mümkün kılan plastik biçimlerin geliştirilmesi. Plastik sanatlar alanında ele alınan her örnekte kent anlayışının zaman içinde nasıl geliştiğini görmek mümkündür. Bugün bir çağdaş sanat çerçevesinde ele alınan fotoğraf sanatı, manzarayı, anlatmaya çalıştığı hikaye ve temanın arka planı olarak ele almaktadır. Bu yöntem anlatılmakta olan hikayenin arka planını, hem entelektüel hem de görsel yönden tamamlamaktadır. Bugünün dünyasını, hem entelektüel hem de görsel yönden en doğru biçimde kayıt etmenin yolu-fotoğraf tarihinde de görüldüğü üzere-kültürel ve sanatsal biçimde hikayenin arka planı ile işbirliği halinde bulunmaktır. Bu şekilde, sanatçı mesajını daha vurucu hale getirmek kaygısı ile izleyicisini eserin hikayesinin oluşumuna davet eder.Sanat eserlerinin içinde kentsel göstergelerin yer alması hayati derecede önem taşır. Çünkü bu göstergeler aynı zamanda bu hikayenin mekanı, öznesi, sosyal durumu ile tarihsel süreci ve dolayısıyla hikayesi konusunda izleyenin daha hızlı ve doğru bilgilenmesini mümkün kılar.
Fotografya Dergisi, 2022
1992 yılında yazar Neal Stephenson Snow Crash isimli romanında, ilk defa metaverse kavramını kullanırken, aynı yıl Steve Tesich'in post-truth kavramını ortaya atması aslında bir tesadüften daha fazlası olabilir mi? Dijital dünyanın, yaşam içerisindeki tüm katmanlara hızlıca dâhil olmaya başlaması ve hakikat sonrası çağın dijitalle eş zamanlı olarak anılacak olması, aslında metaverse ve post truth kavramlarının da ortaklık bağını ortaya koyuyor. Hiro Protagonist isimli kahramanın, kartvizitinde adresini metaverse olarak tanımladığı Snow Crash romanında, bugünün metaverse ortamı aslında tam tanımını vermiş durumda: "Hiro aslında burada değil. Bilgisayarının, gözlüklerine çizim yolladığı ve kulaklıklarına ses pompaladığı, bilgisayar ürünü bir evrende. Bu hayali yer, metaverse olarak bilinir. Hiro, Metaverse'de çok zaman geçiriyor… Aslında burası gerçekten yok. Ancak şu anda milyonlarca insan orada bir yukarı bir aşağı yürüyor… Serbest hackerların sonuncusu olan Hiro Protagonist hackliyordu… Metaverse'de gördüğünüz her şey ne kadar gerçekçi, güzel ve üç boyutlu olursa olsun, basit bir metin dosyasına indirgenen ve bunu destekleyen kodlara dönüşürdü" (Stephenson, 2003, s. 27-425). Romandaki karakterin isminin Hiro Protagonist olması da pek tesadüf değil. Antik Yunan Tiyatrosu'nda ana kahraman olarak tanımlanan protagonist kavramı, hikâyeye yön veren ve olayların akışını elinde tutan kişi olarak tanımlanır. Yunan tragedyasını 'yaşamın daha iyi bir taklidi' olarak tanımlayan Aristoteles protagonist'i, taklit edilen yaşam içerisinde, olduğundan daha iyi gösterilmesi gereken, saf iyi değil ancak tercihlerinin sonucunda iyiyi önde tutan baş kahramanlar olarak tanımlıyordu (Aristotle, 1996, s. 25). Bu anlamda, Snow Crash'teki Hiro Protagonist'i ele alarak, aslında metaverse evrenindeki her bireyin kendi hikâyesi içinde baş kahraman olduğunu ve evren ötesi mekânda olaylara akış veren tek kişi olabileceğini söyleyebiliriz. Yazar Stephenson, bugünkü metaverse'ü öngördü mü bilinmez ama Snow Crash'te bahsi geçen evren ötesi mekân, aslında doksanlı yılların sonlarından itibaren tohumlarını atmıştı. 2003 yılında sanal bir evrende oyuncuların avatar olarak var olduğu Second Life, üç boyutlu olarak sanal dünyanın kapılarını gerçek hayatlarla birleştiriyordu. Bugün metaverse evreni, bizlere sanat dünyası, sosyal yaşam ve emlak alım satımı gibi çoğu etkileşimi, ağ aktörlerine dayalı hayali bir sanal ekosistemde sağlıyor. Metaverse aslında tek bir sanal evrenden ziyade, çoklu evrenlerin bir bireşimi; tıpkı post truth çağın çoklu hakikatleri temsil edip, hakikat ve gerçekliği eğip bükerek onu dönüştürdüğü gibi. 'Övünme Hakkı' ve Mülkiyet Temsili' Postmodern dönemin 5. endüstri çağında, post-truth çağın tam ortasında ve hiper gerçekliğin hakikatin dönüşümüyle sentezlendiği dijital dönemde, sanatın da temsil ve üretim biçimleri bunların tam içerisinde bulunuyor diyebiliriz. Artık, sanal gerçeklikle oluşturulmuş mekânlardaki simülasyon deneyimleri, dijital dünyadan ayrı düşünülemez durumda. O halde tüm eylemlerin, sanallık içerisindeki eski alışkanlıkları yeni deneyimlerle buluşturduğu metaverse evreni, sanatsal yaratımlarda nasıl şekillendi sorusunu düşünebiliriz. Sanatın içerisinde de konumlanan dijital dünya, resim, fotoğraf, illüstrasyon gibi yapıtların NFT olarak satışa çıkarılmasının önünü açtı. Non-Fungible Token (değiştirilemez/takas edilemez jeton/para) olarak adlandırılan NFT, aslında eserin sanal dünyadaki bir temsili. Kripto, blockchain teknolojisi gibi sanal bir cüzdan aracılığıyla ağlarda satışa çıkan sanat eserleri, dijital cüzdan sayesinde satın alımı yapılabilen yeni bir galeri mekânına dâhil olduğu serüvenler evresini yaşıyor. NFT olarak satışa sunulan sanat yapıtları, dijital ortamda kopyalanabilir olmasına rağmen, onları bu şekilde biricik kılan aslında eser sahibinden dijital token karşılığında telifini satın almak gibi bir mülkiyet durumu yaşatıyor. Burada, 'telif hakkını satın almak gibi' diyoruz çünkü aslında sanatçı telifini devretmiş olmuyor. NFT yapıta ücreti karşılığında sahip olmak, aslında bir koleksiyonerlik deneyimi olarak görülebilir. Bu anlamda da NFT'ler, birer yatırım aracı olarak sanal pazar yerlerinde alıcılarla buluştuklarında, sanatçı telif hakkını teslim etmeden eseri üzerinden kâr elde etmeye başlar. Belgesel fotoğrafçı ve akademisyen Doç. Mustafa Bilge Satkın, NFT olarak satışa sunulan fotoğrafları, mülkiyet temsili açısından şöyle yorumluyor: "NFT'lerin kopyalanması mümkün olmayan dijital bir imzaya sahip olmaları, onları fiziksel sanat eserlerinden ayıran bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Bu özelliğiyle, NFT'ye çevrilmiş bir sanat eserine sahip olan koleksiyonerin, biricik dijital bir parçayı koleksiyonuna eklediğini söyleyebiliriz. Blockchain üzerindeki akıllı sözleşmeler yardımıyla eserdeki mülkiyet temsili, eserin devrinden önce sözleşmelerle belirlenmiş durumda. Eser yaratıcısı, mülkiyet temsilinin sınırlarının belirlendiği akıllı sözleşmeleri kendisi hazırlayabileceği gibi, NFT satış platformlarının sağladığı standart akıllı sözleşmeleri de kullanabiliyor. Bu sözleşmeleri, eserin yaratıcısı ve sahibi arasındaki noter sözleşmesi gibi de görmek mümkün. Genel olarak fotoğraf içerikli NFT'lerde tam mülkiyet devri kullanılamıyor. NFT sahibi, bu dijital dosyayı NFT satış platformlarında satabilir ve kendisinin kullanması şartıyla baskısını alabilir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Pearson Journal Of Social Sciences & Humanities, 2020
International Journal of Social Sciences and Education Research, 2015
İdil Sanat Dergisi, 2023
Askerî Tarih Araştırmaları Dergisi, 2021
Sanat&Tasarım Dergisi, 2023
DİJİTAL DÖNEMDE FOTOĞRAF HABERCİLİĞİ, 2018
SOCIAL SCIENCES STUDIES Journal, 2022
13. Made By Artist Uluslararası Dijital Çağda Sanat ve Tasarımın Geleceği Sempozyumu International Symposium on the Future of Art and Design in the Digital Age, 2024