Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
32 pages
1 file
yazıyor
Yakındoğu Üniversitesi İlahiyat fakültesi dergisi 2019, 2019
Siyasî nedenlerden dolayı kıbrıs'ta türklerin mevcut olduğu bilin-meye başlamasına rağmen, bu cemaat (community) üzerine çok az çalışılma yapılmıştır. Eski ve ortaçağ kıbrıs'ı üzerine çok ayrıntılı ça-lışmalar yapılmış iken, adanın türk yönetimi altındaki tarihi ile bu-raya yerleştirilen türklerin tarihi epeyce ihmal edilmiştir. Bu tebliğ için gerekli malzeme, çoğunlukla 1954 yılında kıbrıs'ta toplanmıştır. Bu malzemeye dayanan sonuçlar kesin değildir. tek başına bir değer ifade eden henüz kaydedilmemiş çok delil halâ vardır. kıbrıs'ın nüfusu yaklaşık iki yüz yıldır çoğalmaktadır ve şimdi (1954 yılında) 527.000 olarak tahmin edilmektedir. Bu toplam nüfu-sun beşte dördü, ana dil olarak, Rumca konuşurlar, inanç bakımın-dan ortodoks kilisesine mahkûm değillerse de, terbiye bakımından ona bağlıdırlar ve kendilerini Rum olarak nitelerler. Bunların dışında kalanların çoğu, Müslüman gibi eğitilmişlerdir, her zaman olmasa bile sık olarak türkçe konuşurlar ve ortodoksların kendilerini Rum olarak nitelediği gibi, bunlar da kendilerini daha çok türk olarak nitelerler. Ayrıca, Maruniler ve Ermeniler gibi küçük gruplar da vardır. İki aslî cemaat, tüm adaya dağılmış olması sebebiyle, kıbrıs, en dolu mana-sıyla, çoğulcu bir toplumdur. Her iki toplum da kendi bölgelerinin merkezleri olan altı kasabanın her birinde temsil edilmektedirler ve bu cemaatler tarafından meskun özel müstakil köyler veya oransal (nüfus bakımından) farklılıklarına rağmen, karma köyler her yerde buluna-bilir. Aşağıdaki çizelge bu kasabaların her birinde bulunan Rum ve türklerin sayılarını göstermektedir. Rakamlar, son nüfus sayımı olan 1946 Nüfus Sayımı'ndan alınmıştır ve rakamlar elliye yuvarlanmıştır. Baf Limanı ile İhtima (ktima) bir kasaba olarak yazılmıştır.
Özet: Cumhuriyet Hükümeti Lozan'da her ne kadar Kıbrıs Türklerini genel olarak Britanya'ya terk etmişse de Türkiye'nin güvenliği açısından Kıbrıs Türkleri ile mevcut koşullar çerçevesinde irtibatını sürdürmeye ve onları Britanya emperyalizmine karşı himaye etmeye çalışmıştır. On binden fazla Kıbrıs Türk'ü Türkiye'de yerleştirilmiş, adada kalanların durumu resmi ve gayrı resmi yollarla izlenmeye çalışılmıştır. Burada yayımladığımız rapor Kıbrıs Türklerinin durumunu son derece gerçekçi bir biçimde yansıtmaktadır. Birçok acılar çekmiş Kıbrıs Türkleri Türkiye'ye ve Cumhuriyet rejimine bağlı kalmaya çalışmışlardır. Abstract: Although Turkish Republic has officially abandoned Turkish Cypriots in the Agreement of Lausanne in 1923, she has focused on and paid attention to them from Turkey's security point of view, and has continued her connection with them until 1925. In 1925, Turkish consulate was set up in Larnaca town of Cyprus under British Empire. Against British imperialism, Turkey wanted to patronize them in the frame of her condition. More than 10.000 Turkish Cypriots have been settled in Turkey. Collective immigration of Turkish Cypriots to Turkey stopped after 1925 in fear of the end of Turkish population in Cyprus.The situation of Turkish Cypriots who permanently situated on the island have been carefully observed from Ankara. A Turkish report, dated 1925,and presented here, points out in realistic way that Turkish Cypriots remain true to Turkey and her Republican regime.
Türk toplumunda kadın, doğurganlık özelliği, annelik vasfı ve toplumun biyolojik devamlılığını sağlıyor olması yönüyle oldukça önemli bir sosyal konum edinmiştir. Bu konum, sosyal yaşam ve etkilişim süreci içerisinde kadın leksikolojinin oluşmasında etkili olmuştur. Kadın içerikli cinsel adlandırmalar, eşiyle münasebetleri kaynaklı ifadeler, akrabalık adları, toplumsal statüsü ve karekter tanımlamaları, kullanmış olduğu eşyalar, kadına yönelik seslenme ve hitaplar vb. zengin bir söz varlığının temelini oluşturur. Bu zenginliği özellikle ağızlarda görmek mümkündür. Çünkü ağızlar, bir dilin yazılı kaynaklarla takibinin pek mümkün olmadığı, sözlü birikimde ortaya çıkan söz varlığıdır. Yani halkın masallar, destanlar, maniler, bilmeceler, atasözleri, ninniler, alkış ve kargışlar vb., birçok kalıplaşmış söz ve söz öbekleri yardımıyla geçmişten bugüne taşıdığı ve ölçünlü dili bugün bile besleyen, yazılan değil yaşayan, konuşulan bir dildir. Bu yaşayan dilde kadın kavramıyla ilgili oluşmuş sözvarlığı da önemli bir yer tutar. Kıbrıs Türk Ağızlarında (bundan sonra KTA) leksikolojik bir malzeme olarak "kadın" kavramı çevresinde oluşan söz varlığı içinde doğrudan "kadını" karşılayan sözler olduğu gibi, cinsellik, sosyal statü ve karekter özellikleri, ailevi ve akrabalık bağları vb. yönleri ile kadının durumunu ifade eden sözler de bulunmaktadır. Kıbrıs Türk Toplumunun cinsiyet kültürünü ve kadının toplumdaki statüsünü göstermesi açısından bu zenginlik değerlidir. Bunda, yüzyıllarca beraber yaşadıkları Rum kültürünün, yaşayış tarzının ve Rumcadan alınan bir çok ödünçlemenin etkisini de yadsıyamayız. Çalışma, KTA üzerine yapılmış en yetkin çalışmalar olarak değerlendirilebilecek Bener Hakkı Hakeri'nin "Hakeri'nin Kıbrıs Türkçesi Sözlüğü" (Hakeri, 2003), Mustafa Gökçeoğlu'nun "Kıbrıs Türk Ağızları Sözlüğü " (Gökçeoğlu, 2008) ve Orhan Kabataş'ın "Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü" (Kabataş, 2009) olmak üzere üç eserle sınırlandırılmış ve bu eserlerde madde başı olarak yer alan kadına yönelik tüm sözcük ve sözcük öbekleri taranmış ve anlam ve görevlerine göre gruplara ayrılarak tasniflenmiştir. Sonuç olarak, bu sözlükler başarılı derlemeler olarak çalışmamıza temel oluşturmuş, bir birey ve aynı zamanda aile ve toplumun temeli olarak kadın varlığının KTA'nın sözvarlığına nasıl yansıdığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
1570 yılında Osmanlı Devleti tarafından Türk-İslam yurdu kılınan Kıbrıs, yaklaşık 310 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kalmıştır. İngiltere’nin 1878 yılında adayı ilk önce kiralaması daha sonra işgal ederek ilhakı karşısında Osmanlı Devleti herhangi bir karşılık verememiş, sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu esnasında da Misak-ı Milli sınırları arasında sayılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu akabinde Lozan Barış Anlaşması’nın imzalanmasıyla Kıbrıs, resmen Türkiye’nin elinden alınmış ve Türklerin adanın siyasi-sosyal yapısı ile ilgili herhangi bir tasarrufâtı kalmamıştır. Sonraki yıllarda İkinci Dünya Savaşı’ndan yıpranmış bir şekilde çıkan İngiltere, Kıbrıs’tan yeni düzenlemeler yaparak çekileceğini açıklaması ile Yunanistan adayı ilhak etmek adına sürekli siyasi girişimlerde bulunmuş ve Kıbrıs’ta yaşayan Rum halkı kışkırtarak katliama ve anarşiye öncülük etmiştir. Kıbrıs’ta 1950’li yıllarda başlayan Türk-Rum çatışması 1960’lı yıllardan itibaren çok daha ciddi bir beynelmilel meseleye dönüşmüş ve sonraki yıllarda insanlık trajedisi denilebilecek boyutta olaylara ev sahipliği yapmıştır. Kıbrıs sorunu meselesi 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren olumlu ya da olumsuz yönde birçok safhadan geçmiş ve günümüzde dahi dünyada gündemde kalmayı başarabilmiştir. Bu çalışmada, 1950’li yıllardan beri gelen Kıbrıs sorunun tarihsel safhaları, ana başlıklar halinde incelenecektir.
KÜLTÜREL MİRAS TURİZMİ KAPSAMINDA KUZEY KIBRIS’IN YENİLEBİLİR DOĞAL OTLARI, 2023
Kuzey Kıbrıs sahibi olduğu coğrafi konum ile birçok yenilebilir doğal ot çeşitliliğine sahiptir. Adanın sahibi olduğu coğrafi özellikler ve iklimsel etmenler yenilebilir otların çeşitliliğinde en önemli etmen olarak karşımıza çıkar. Bu otların değerlendirilip Kıbrıs mutfak kültürüne kazandırılması ise adanın yüzyıllar içinde birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapması ile açıklanabilir. Kıbrıs, neolitik çağdan günümüze kadar uzanan tarihi boyunca jeopolitik konumunun önemi sebebiyle de her zaman bölgedeki en güçlü uygarlıkların ilgisini çekmiş ve dönem dönem bir çoğunun egemenliği altına girmiştir. Bu medeniyetler Mısırlılar, Hititler, Fenikeliler, Asurlar, Persler, Makedonyalılar, İyonyalılar, Ptolemeler, Romalılar, Bizanslılar, Lüzinyanlar, Venedikliler ve Türkler olarak sayılabilir. Farklı bir çok medeniyete ev sahipliği yapan Kıbrıs kimi zaman kültürünü bu medeniyetlere yansıtmış kimi zamanda bu medeniyetlerin kültürlerinden etkilenmiştir. Bu karşılıklı etkileşim adanın gastronomi kültürüne de yansımış ve doğal ortamlarında yetişen otların farklı pişiriliş şekilleri Kıbrısın somut olmayan kültürel mirasının bir parçası haline gelmiştir. Bölgedeki çeşitlilik yöre halkının yemek kültürüne de yansımıştır. Adada sık tüketilen yenilebilir otlar incelendiğinde, Ayrelli, Yumurta otu, Kara ot (gara tiken- sahura), Gaz Ayağı, Dirigungullo (ince yapraklı bir bitki), Girdama (Kıyı Koruğu), Gafgarıt (bir tür yabani enginar), Yabani Ispanak, Badayidano, Raica, Cinara, Gömeç, Gabbar, Hosdez, Lapsana, Çitlemit ilk akla gelen otlar arasında yer alır. Çalışmada adanın yenilebilir doğal otlarına, bu otların kullanım şekillerine, ayrıca yine bu otların kültürel miras açısından önemine değinilmiş, kültürel miras turizmine kazandırılması açısından önerilere yer verilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
GEÇMİŞİN İZİNDE, GELECEĞİN EŞİĞİNDE: KIBRIS TÜRK TOPLUMUNDA SİYASET, EKONOMİ VE SOSYAL YAPI, 2023
iibf.marmara.edu.tr
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi, 2017
TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ AÇISINDAN KIBRIS SORUNU, 2018
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları, 2021
KIBRIS TÜRK AĞIZLARINDAKİ YANSIMA SÖZCÜKLER