Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
28 pages
1 file
Bu çalışma, Kur’an’ın temel ahlâkî ilkelerinden biri olan “sabır” konusuna kelamî bir yaklaşım sergilenmektedir. Kur’an’da “sabır” ile ilgili ibarelerin geçtiği âyetler yüzden fazladır. İnsanî bir nitelik olmakla birlikte dinî bir değer içeren sabır kavramı, böylece dünyevî ve uhrevî bir özelliğe sahiptir. Birçok anlamı bulunan terimin, “iyiliği emretme, kötülüğü yasaklama” yanında menfî olaylar karşısında, dilini ve kalbini olumsuz tepkiden uzak tutmak şeklindeki manasıyla, imanî boyutun göstergesi olmaktadır. Bu nedenle sabır, imanın güçlülüğünün (tahkiki iman) dünyadaki bir yansımasıdır
Mütefekkir, 2015
Sabır, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında, metanet gösterip olumsuzlukları olumlu kılma, şükür ise Allah‘tan veya insanlardan gelen nimet ve iyiliklerden dolayı duyulan minnettarlığını söz ve ifade ile göstermektir. Ehl-i Sünnet âlimlerinden Ebû Mansûr el-Mâturîdî (ö.333/944)‘de Şükür ve sabır kavramları aralarında nüans olmakla beraber birbirine yakın bir anlamda kullanılmışlardır. Belâ ve musibetleri kabul etmeye sabır, nimetleri kabul etmeye ise şükür denir. Yüce Allah, Hazreti Adem‘i ağaca yaklaşmamakla imtihan ettiği gibi, evlatlarını da her hal ve durumda sabır ve şükürle imtihan etmektedir. Bu imtihan da kulun belâ ve musibetlere karşı sabretmesi, nimetleri kabul etmeye ise şükür etmesiyle gerçekleşir. Çünkü hikmet dünyasında kişinin başına gelen her şey gizli bir sebep ve hikmetin gereğidir. Böylece Mâturîdî, sabır ve şükür konusundaki hikmet bakış açılarıyla kendinden sonraki bilginleri etkilemiştir. Bu çalışmada Mâturîdî‘nin sabır ve şükür kavramları hakkında görüşleri değerlendirilecektir.
Uluslararası İslam ve Model İnsan Sempozyumu, 2018
Kur’an- Kerim’in “Biz, göğü, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları oyun olsun diye yaratmadık.” (Enbiyâ 21/16) ayeti ile bu bağlamı ihtiva eden diğer ayetleri birlikte değerlendirildiğinde âlemin anlamsız ve boş yere yaratılmadığı; yaratılışında hikmetli bir planın var olduğuna ve dolaylı olarak insanların bu hikmeti keşfetmeye çalışması gerektiğine kısaca âlemin yaratılışının önemine işaret edilmektedir. Yine bu çerçevede “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb 33/72) ayeti de insana biçilen yükün ağırlığına işaret etmektedir. Ayrıca hayat, ahsen-i takvîm ile esfel-i sâfilîn arasında bir imtihandan ibarettir (Tîn 95/4-5). Bu nedenle insan, Allah’ı tanımaktan (marifetullah) ve yüklendiği ağır ve bir o kadar da şerefli olan kulluk vazifesinden ahirette hesaba çekilecek; kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını; her kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir (Zilzâl 99/7-8). İnsana yüklenen misyonun önemi ve ağırlığı dikkate alındığında, aslında nübüvvet kurumunun Allah’ın insana verdiği en büyük lütuf olduğu anlaşılmaktadır. Bu sorumluluğun bir o kadar şerefli ve ağır olması nedeniyle olmalı ki Allah Teâlâ, merhameti gereği insanları imtihan hususunda yardımsız bırakmamış, tarih boyunca her millete peygamberler göndermiştir. Bütün peygamberlerin temel görevleri ise Allah’tan aldıkları ilâhî mesajları insanlara tebliğ etmek, dünya ve âhiret mutluluğunu kazanmada rehberlik ve önderlik etmek, insan-ı kâmil mertebesine ulaşmada kendilerine örnek ve model insan olmaktır. Bu sebeple Kur’an’da iman sahiplerine kendilerine model alabilecekleri en güzel örnek ve ideal şahsiyet olarak peygamberler örnek gösterilmektedir. Bunlar arasında zikredilenlerin biri de Hz. Eyüb ve Hz. Ya‘kûb’tur. Her iki peygamber de özellikle Allah’tan gelen belâ ve musibetler karşısında sabredip, Allah’a tevekkül edilmesi hususunda takınılması gereken ideal tavır ve örnek alınması gereken model şahsiyetler olarak insanların dikkatine sunulmuştur. Kur’an’da Sabır ve tevekkül, birçok ayette peygamberlerin ve salih kulların temel vasıfları olarak takdim edilmiş, kendilerine dünya hayatında karşılaşacakları belâ ve musibetler karşısında sabredip, Allah’a tevekkül etmeleri emredilmiştir. Kur’an’da bu iki hasletin üzerinde önemle durulması ve Müslümanlara da bunlara sahip olmalarının tavsiye edilmesi, insanlar için birçok faydası olduğunu göstermektedir. Yukarıdaki teorik arka plan dikkate alınarak hazırlanan bu tebliğde, Kur’an’ın temel ahlâkî ilkelerinden olan ve imanın şubeleri içerisinde ele alınan “sabır ve tevekkül” kavramı ve mahiyeti üzerinde durulacaktır. Daha sonra Kur’an’da model şahsiyetler olarak sunulan Hz. Eyüb ve Hz. Ya‘kûb’un hayatından örnekler verilmek suretiyle konu, açıklanmaya çalışılacaktır.
İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi
Kur'ân, İslam dininin ana konuları olarak itikat ve ibadetin yanında ahlâka dair hükümler de içermektedir. Bizim tespitlerimize göre sayıları 600'ü bulan bu ayetler Kur'ân'ın aynı zamanda bir ahlâk kitabı yönünün de bulunduğunu göstermektedir. İnsanların sahip olmasını istediği ahlâk anlayışının niteliğine bakıldığında bunun Kur'ân'da vahiy, Hz. Peygamber'in ve sahabilerin davranışları esas alınarak yapıldığına şahit olmaktayız. Son ikisinin kaynağının yine vahiy olduğunu da unutmamak gerekir. Ahlâk, Kur'ân'da din, itikat ve ibadet kavramlarıyla bir sebep sonuç ilişkisi içerisindedir. Özellikle ibadetlerin yapılmasının emredilme sebeplerinden birinin de kişideki ahlâkî davranışları geliştirmek olduğu rahatlıkla söylenebilir. Kur'ân'da yer alan ahlâkî kavramlar ele alındığında akıl ve vicdanın ahlâk duygusunun temeli olduğu ancak vahyin yönlendirmesi olmadan bunların tek başlarına yetersiz olacağı görülmektedir. Kişi iyi ile kötüyü ancak aklın bir faaliyeti olan ilim sayesinde ayırabilir. Ahlâkî davranışların tam bir değerlendirmeyi tabi tutulmaları için kişinin hürriyet ve iradesini özgürce kullanmasına bağlıdır. Bu şekilde yerine getirdiği sorumlu ve yükümlü olduğu davranışlar sonucunda belli bir müeyyideye tabi tutulur. Bu müeyyideler de ahlâkî, kanuni ve ilahi olmak üzere üç çeşittir.
Beü İlahiyat Fakültesi dergisi, 2015
Kur'an açısından seKr ve sahv halleri Sekr and Sahv From The Point of View of Kuran ÖZeT Bu makalede sekr ve sahv kavramları Kur'an açısından değerlendirilmiştir. Makale "Sekr Kavramının Anlamı ve Dayandığı Ayetler" "Sahv Kavramının Anlamı ve Dayandığı Ayetler" şeklinde iki ana başlık altında değerlendirilir. Birinci başlık altında öncelikle sekr kavramı üzerinde durulmuştur. Sekr kavramının kulun Allah'ın yarattıkları karşısında kendinden geçmesi olduğu belirtilmiştir. Bu kavramın içki sebebiyle sarhoş olmakla ilgisinin olmadığı özellikle belirtilmiştir. Sekr kavramının kazandığı anlam derinlikleri açısından Kur'an'ın ilahi mesajına aykırı olmadığı belirtilmiştir. Hz. Musa peygamber gibi bazı peygamberlerin hallerinde sekr halinin görüldüğü üzerinde durulmuştur. Sahv kavramı işlenirken bu kavramın kulun her an kendinde olması anlamını içerdiği belirtilmiştir. Bu bağlamda bu kavramın Allah'ın kulun üzerinde görmek istediği hale uygun bir hal olduğu belirtilmiştir. Hz. Peygamberin her zaman sahv halinde olduğu özellikle belirtilmiştir.
ÖZ Kur’ân’da, bazı eylemlerin iyi amelleri düşüreceği (iptal edeceği) bildirilir. Bu eylemler ayetlerde ‘Habtu’l- a’mâl/ İhbâtu’l- ama’l’ formatıyla ele alınır. Bu ayetlerde vurgu yapılan ortak temel nokta, salih amellerin (iyi eylemlerin) kötü eylemler ile düşürülmesi hadisesidir. İşte bu makalede, konu ile ilgili şu sorulara cevap aranacaktır: İyi ameller ve kötü ameller nelerdir? Onların düşme (bâtıl olma) keyfiyeti nedir? Hangi eylemler iyi amelleri düşürür? Bu ameller dünyada mı ahirette mi düşer? Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Hadis, Kötü Eylemler, İyi Eylemler, Bâtıl olmak. ABSTRACT A Conception in Quran Expressing the Nullifıcation (Becomıng Bâtil) of Good Deeds: Habtu’l-A’mal / Ihbâtu’l-A’mal It is declared in Quran that some actions nullify (cancel out) good deeds. These actions are dealt through ‘Habtu’l-a’mal / İhbâtu’l-a’mal’ format in Quran verses. The common basic point emphasized in these verses is the case that good deeds are removed with bad deeds. In this article, the answers to the following questions will be sought: What are good deeds and bad deeds? What’s the character of their nullification? Which actions nullify good deeds? Are these deeds nullified in this life or in the afterlife? Keywords: Quran, Hadith, Bad Deeds,, Good Deeds, Becoming Bâtıl.
2019
Allah Te’âlâ’nin yarattigi varliklar icerisinde en ustun varlik olan insana bir hidayet rehberi olarak indirdigi mesajini yaratilmislarin en sereflisi olan kullarinin, anlamasi, ahkâm ve seriatini aciklamaya calismasi, ubudiyet bilincinin bir geregidir. Mufessirler insanlarin dunya ve ahrette saadete ulasabilmeleri icin Kur’ân’in cesitli yonlerini ele alarak fikhi, kelâmi, ahkâm, ahlâk ve farkli konu ve kavramlari incelemislerdir. Konulu tefsir, Kur’ân-i Kerim’de degisik sure ve ayetlerde gecen bir kavram ya da konuyu Kur’ân’in vermek istedigi dunya gorusunu dikkate alarak anlama ve yorumlama etkinligi olarak tanimlanabilir. Lugatte “tatavvu”; uymak, bagista bulunmak; gonullu olarak ve isteyerek bir ise tesebbus etmek, bir seyi isteyerek yapmak anlamlarina gelen turemis bir sozcuktur. tatavvu’ Kur’ân-i Kerim’de ayrica nâfile gibi teberru’ anlaminda da kullanilmistir. Bu calismamizda “tatavvu” kelimesinin Kur’ân-i Kerim’de gectigi ayet-i kerimeler ve tefsirleri uzerinde duracagiz. Ta...
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature), 2018
Bizim Yunus Sempozyumu, 2021
Bu çalışmada Yunus Emre’nin Risaletü’n-nushiyye adlı eserinde sabır eğitimi incelenmiştir. Yusuf Yıldırım tarafından hazırlanan ve 2017 yılında Duru Bulgur Yayınlarından çıkarılan “Risâletü’n-nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası” temel alınmış, diğer eserlerden de yararlanılmıştır. Risâletü’n-nushiyye, müritlere ve okuyuculara yönelik bir eğitim kitabı olarak değerlendirilebilir. Çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden dokuman incelemesine dayalıdır. ‘Risâletü’n-nushiyye’nin içinde yer alan beyitler okunarak araştırma sorularına cevap aranmıştır. Sabır eğitimi ile ilgili görülen dizeler bulgu olarak saptanmış, elde edilen bulgulara nitel veri analizlerinden içerik analizi uygulanmıştır. Bu amaçla toplanan veriler önce sabır eğitimi olarak kavramsallaştırılmış, daha sonra ortaya çıkan kavramlara göre mantıklı bir biçimde düzenlenmiş ve buna göre veriyi açıklayan temalar öğretim ilke, yöntem, teknik ve amaç olarak saptanmıştır. Bulgular ve sonuç olarak; eserde sabır eğitiminde hedefe görelik ilkesi göz önünde bulundurulmuştur. Risaletü’n-nushiyye dinleyici ve okuyucu merkezli bir eser olduğundan öğrenciye görelik ilkesi işlenmiştir. Yunus Emre öncelikle insandaki olumsuz özelliklerden öfkenin panzehiri olarak sabrı öne çıkarır. Öfke düşünmeden, sonuçları hesap etmeden hızlıca, alelacele harekete geçer. Öfke kolay iken sabır çok zordur. Öfkenin sonuçları yıkıcı iken sabrınki ödüllendiricidir. Büyüklerin yolu ve emaneti olan sabır eğitimi, yaparak-yaşayarak öğrenilir. Bu şekilde eğitimde yaparak- yaşayarak öğrenme ilkesi üzerinde durulur. Sabır eğitimi bireyi düzeltir, geliştirir ve yüceltir. Bu durum, Türk Milli Eğitim Sistemi’nin genel amaçları arasında yer alan kişilik gelişimine uygundur. Özümsenerek ve içselleştirilerek etkin kılınan sabırla; karşıtı acelecilik, tahammülsüzlük ve öfke kontrol altına alınmış olur.
INTERNATIONAL ASIAN CONGRESS ON CONTEMPORARY SCIENCES-V , 2021
Kur’an’da dünyanın imtihan, ahiretin ise ceza ve mükâfat yurdu olduğu, bu anlamda insanın başıboş bırakılmadığı, Allah’a kulluk etmek üzere yaratıldığı ve bu konuda hesaba çekileceği bildirilmektedir Ayrıca imtihanın bir gereği olarak insanların çeşitli musibetlerle deneneceğine de dikkat çekilmekte, bunlarla nasıl baş edileceği de ayrıntılı olarak açıklanmaktadır (Enbiyâ 21/16; Zâriyât 51/56-58; Mülk 67/2; Zilzâl 99/7-8). Bu çerçevede Kur’an’da insanlar musibetlerin görünen ve görünmeyen manaları üzerinde düşünmeye teşvik edilmekte, bunlardan bir kısmının imtihan, bir kısmın ibret almaya yönelik olduğu belirtilerek, insanın iç dünyasında nasıl anlamlandıracağına dair yol gösterilmektedir. Öte yandan birçok ayette peygamberlerin bile çeşitli musibetlerle denendiğine dikkat çekilmekte, bunlara karşı sabredip Allah’a sığınmaları emredilmekte, bunu yerine getirenlerin kazançlı olacağı ifade edilmektedir (Âl-i İmrân 3/159; Nahl 16/99; Yûsuf 12/18; Sâd 38/41-44; Zümer 39/10). Kur’an’da sabrın emredilmesi insanlar için birçok faydası olduğunu göstermektedir. Nitekim günlük yaşantımıza baktığımızda da özellikle zor zamanlarda sabrın ahlâkî faziletlere kaynaklık etmesi, düşünce, çalışma ve sosyal hayatta önemli bir yere sahip olması bakımından insan üzerinde dünyevî ve uhrevî birçok fayda sağladığına müşahede etmekteyiz. İslam düşüncesinde seçkin bir konuma sahip olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (ö. 672/1273) de Kur’an’ın bu bakış açısından hareket ederek, bu duruma dikkat çekmekte, insanların özellikle çaresiz ve aciz kaldığı zor durumlarla başa çıkmada sabrın manevî destek sağlaması bakımından insan psikolojisi üzerindeki etkisi üzerinde durmaktadır. Bu çerçevede musibetlerle başa çıkmada sabrın önemine ve insan üzerindeki olumlu etkilerine değinmektedir. Bu teorik zeminden hareketle bu çalışmada Mevlânâ düşüncesinde sabrın önemi ve hikmetleri üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda sabrın hangi anlamlara geldiği, bireysel ve toplumsal olarak ne gibi işlevlere sahip olduğu, sabır üzerinden insanlara ne tür mesajlar verildiği tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu sayede araştırmamızın, günümüzde tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını yüzünden çaresizlik, acizlik, korku ve endişe vb. psikolojik travmaların yaşandığı bu zor zamanlarda bizlere moral ve motivasyon anlamında manevî destek sağlayacağını ümit ediyoruz. In the Qurʾān, it is reported that the world is a test and the hereafter is a home of punishment and reward, in this sense, man is not left adrift, he is created to worship Allah and will be taken into account in this regard (al-Anbiyyāʾ21/16; al-Dhāriyāt 51/56-58; al-Mulk 67/2). In this context, in the Qurʾān, people are encouraged to think about the visible and invisible meanings of calamities, some of them are meant to be a test, some of them are meant to be an example, and some of them are shown the way of how to make sense of man's inner World. On the other hand, many verses note that even prophets are tried with various calamities, they are commanded to be patient against them and seek refuge in Allah, and it is stated that those who do so will be profitable (Āl-‘Imrān 3/159; al-Nahl 16/99; Yūsuf 12/18; Sād 38/41-44; al-Zumar 39/10). The commandment of patience in the Qurʾān shows that there are many benefits for people. As a matter of fact, when we look at our daily life, we see that patience provides many earthly and otherworldly benefits to man, especially in difficult times, in terms of being the source of moral virtues, having an important place in thought, work and social life. Mawlānā Jalāl al-Dīn Rūmī (d. 672/1273) also acts from this point of view of the Qurʾān, drawing attention to this situation, focusing on the impact of patience on human psychology in terms of providing spiritual support in dealing with difficult situations in which people are especially helpless and incapable. Based on this theoretical background, this study will focus on the importance and wisdom of patience in Mawlānā thinking. In this context, it will be tried to determine what meaning patience has, what functions it has individually and socially, what messages are given to people through patience.
2006
Bu makale, Kur’an’in temel kavram ve konularindan biri olan zikir kavramini ele almaktadir. Zaman icerisinde bu kavramin anlami, yeterli tasavvuf kulturune sahip olmayan ve onlarin etkisinde kalanlar tarafindan daraltilarak kullanilmaktadir. Oysa zikir kavraminin, Kur’an’da oldukca genis bir anlam sahasi mevcuttur. Bu calismada “Zikir” ve “zikrullah” kavramlarinin, sadece dil veya kalple Allah’i hatirlamak veya bazi ifadeleri belirli sayilarda soylemek olmadigini temellendirmege calistik. Sonucta Kur’an’in, ilahi mesajlari zikir olarak nitelendirdigini gorduk. Bir cok ayette Kur’an, hem ismini ve hem de muhtevasini zikir, hatta en buyuk zikir olarak belirtmektedir. Kur’an, Allah’i geregi gibi hatirlamaya ve hatirlatmaya, O’na hakkiyla ibadet etmeye vesile olan butun soz ve eylemlerimizi zikir olarak degerlendirmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Din ve Bilim - Muş Alparslan Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 2020
Journal of The Near East University Islamic Research Center, 2020
Recep tayyip erdoğan üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2019
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2018
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2007
DergiPark (Istanbul University), 2004
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2018
Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Kilis 7 December University Journal of Theology
FARABİ FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ DERGİSİ, 2021
DSpace - AKÜ (Afyon Kocatepe University), 2019
Siyer Araştırmaları Dergisi, 2021
Turkish Studies, 2021
Necmettin Erbakan üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2016