Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
5 pages
1 file
Esas olarak] 990'lara değin eski SSCB içinde, Rusya ÖSSC'ne bağlı Özerk Tuva Bölgesinde yaşayan Tuvalar, birliğin dağılmasından sonra yine aynı sınırlar içerisinde, Rusya Federasyonuna bağlı olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Bu sınırların dışında Moğolistan Halk Cumhuriyeti-(Hövsgöl ve H o v d aymakları) ve Çin Halk Cumhuriyetinde yaşayan Tuvalar da vardır. Tofalar (Karagas) adıyla anılan Tuvalarsa İrkutsk bölgesinde yaşarlar. Yüzölçümü ]71.300 m 2 olan Tuva yönetim olarak II yönetim bölgesine (rayon) ayrılmıştır. Esas olarak dağlık bir bölge olan Tuva' da ortalama yükseklik 2500 metredir. ] 989 sayımlarına göre eski SSCB' de Tuvaca konuşanların toplam sayısı 200 binin üstündedir. Buna Buryat Özerk bölgesi, Moğolistan ve Çin'de yaşayanlar da katılmalıdır. Çin'in Uygur Özerk bölgesinde yaşayanlarsa kendilerini Deba, aynı bölgedeki Kazaklar Kôkmunçak, Moğollarsa Zuanghay diye adlandırırlar. Tuva'nın başlıca doğal kaynakları, madenleri arasında altın, gümüş, uranyum, platin, kömür, asbest ve tuz sayılabilir. Nüfusunun % 90' a yakınİ okuma yazma bilen Tuvada bugün Kiril asıllı bir alfabe kullanılmaktadır. i 930'lara değiuse aydınlar arasında yazı dili olarak Moğolca ve Moğol yazısı kullanılrnaktaydı. i 930-40 arası Latin esaslı bir alfabe kullanılmışsa da 1940' lardan bu yana artık bugün yürürlükte olan alfabe kullanılmaktadır. Moğol kültürü ile sıkı sıkıya iç içe olan Tuvaların çoğu Lamacı olsalar da Şamanizrne ve Ortodoks Hıristiyanlığabağlı olanları da vardır. Kimi tarih kaynaklarında ve bilimsel araştırmalarda Tuvalara Uryanghaylar, Soyotlar. Soyonlar ve Tannu-Tuvalar denildiğini görürüz. Uryanghay adı Çin kaynaklarında geçen~·4P1)ji')z: wo-lang-ga (veya ıLıtl11E!i3)z: wo-niang-g aiı adından kaynak lanı r. B ugünse Tuvalar kendi leri ni Tı va kiji veya Tı valar olarak adlandırmaktadırlar. Tarih boyunca çeşitli kavimlerin, Çinlilerin, Moğolların, Mançuların yönetimi altında kalan Tuva, bu yüzyılın başından itibaren Rus nüfuzu altına girmeye başlamış ve 1944'te yapılan küçük hural (kurultay) sonucu SSCB 'ye katılmıştır. Tabii Tuvaların bir dönem Çini yöneten Tobaların (ttitft tuo-ba 5-7. yy.) torunları olduğunu da ayrıca belirtmek gerekir. 2. TUVACA Ses özellikleri, sesbilgisi açısından Eski Türkçeye oldukça yakın olan, eskicil 10 özellikler gösteren Tuvaca, bugün ET söziçi ve sözsonu d seslerinin durumu açısından ele alındığında Yakutçaya, ET ysesinin çsesine gelişimi açısından ise hemen komşu bir Türk dili olan Hakasçaya yakındır denebilir. Tuvaca araştırmalarının tarihi geçen yüzyılın sonuna, hatta ortalarına değin gider. Konuy la i19iii olarak Fin-Ugor di Ileri araştırıcısı Castren 'in Koibalischen und karag assischeıı Sprachlehre (Koybalea ve Karagasça Dilbilgisi. St. Petersburg) adlı kitabı, sonra Radloffun Türk Halk Edebiyatı Örnekleri'nin 9. cildi, Katanov'un Uryanhay Dili Üzeriııe Denemeler ve Türkçe Kökenli Diğer Dillerle Akrabalık Ilişkisi (1903) adlı kitapları sayılabilir. İlk Tuvaca sözlük ise 1955 'te yayımlanmıştır. Bunu dilbilgisi kitapları ve öteki çalışmalar izlemiştir.
KHADR SERVICES, 2023
Misafir olur noktâ.. Misâfir Hızır’dır arzulu dilerse Mihmândı Hızır misâfir gelirse Cân dîli câncân Hızırı görürse Gayb ricâli emrinde âşkın olur Rabb-i hâstır ki terbiye eder Mânâ rüyâda havâs âyândır Lâtif sûret şekli sıret mümkün Zât zuhûr etse münkeşif olur Her nere gitse Hızır yoldaşım Yetim öksüz doyurdu sırdaşım Her nere yürüsem gelmiş Hızır Ara bul turna sesi bal sun olur Sırr ekilir ilâhi hikmet biçilirse Mutlak yakın şâhdamar kadar Cisim, kalp, rûh hangisi sezer O'ndandır O'na dönüş bir olur Evvel istiğrak'tan âhirde agâhî Heyl meyli meşiyyetin dilemek Hak, lâ-taayyün mâhiyyet âmâ Zât'ının gerçeği ahad âşk olur Bir zekâ bir rûh aslına dönerse Yetkinliği taşar âşk ile severse Ölümsüz âşık Rabbe dönünce Sudur logos hâra doğurur olur İbn'ül Vaktir zamânın çocuğu Külli hiçlik vahdaniyette hiçtir Külli akıl nefsi külliden gelmiş Ebü’l-vakt, vahdeti şûhut olur Her değişen âlem hadistir bize Her an başka başka olur tecelli Var olması anın aynıdır aynâda Cevheriyle ârazıyla ola ışk olur Şâhit olunanlar görenin birliği Mücerred gizli hâzinede gizli Kusut yolu istencin irâdetsizi Lâ mevcûde İllallah Hû olur Malûma bağlı ile doğan doğar Gör âyan-ı sâbite suretlerinde Çeşitlenme başkalaşma başka Sınırsız, sayısız, sonsuzla olur Noktânın seyrânına halk denir Mânâ şekil harf haline gelince Lâm elif olur amâ illâ Lam elif Aşkın merkezine bir Mim olur Kendi varlığından verdi varlığı Uçsuz bucaksız yoktur darlığı Mutlak vücûd noktâna Kayyûm Hâlık, Mucit, Muhyî Mübdî olur Huzur zuhûr bulan hazzı zevki Vardır her hakikatı zâhiri şevki Aynı bî-sûretin kün müdebbiri Mazhar mutasarrıfın rûhu olur Şekli rengi zamanı mekânı yok Kendi mislini mebdeyi bilir rûh Zılli hayâli tenine gölge beden Ayrılık gayrılık yekta zuhûr olur Zâtı Baht hakikatü’l-hakayıktır Ferd Vitr Vahidü’l-Ahad Samed Levh-i mahfuz'da kâtibin İsrâfil Hakkanî vasfın yedi noktâ olur O nüshâda bu âdem bir noktâ Deryâ amâ katreden bir reşhâ Levlâke levlâk sırrı izhâr eden Arş, kürsi, encüm bir mâh olur Kara Nûr görünmez ki kıtman O âmâda idi evvel âhir âşk idi Kendisi bâtın, sureti zâhir Hak İnsan esas zübde'yi âlem olur Bir noktâdan yerden göğe âlem Sıfât olan zâtıdır cânındır âdem Bin deryâ gizli bir noktâda kadim Nefahtüden gönle gelir Hak olur Kendinden tecelli ederdi heyula Ruh-ı a’zam Meryem ile Mustafâ Nakş olma Kâf ile Nûn bir hemtâ Hangi kaba girse cevher su olur Hokka çanak kadın rahmi nun Zuhurdan fark gereğidir adalet Yeryüzü pınarı Kâfdağı menba Yedi tamu altı yedi cennât olur Ayn kün ankâ taşır ruhu aşka Bilgi ağacı tepesinde tüner kuş Yassak derlerde inanmaz asla Hakkı teşhis idrâkla insân olur Hak ile halk bâki ola cemde ayn Noktâyı kübrâ cemmül cem bir Fekâne kabe kavseyni ev ednâ Farkının farkında olsa Ferd olur Kayıtlanmış kayıtlar kalksa keşke Küllü şey’in hâlikün illâ vechehu Ahadiyyet ceminde olmaz gölge Vahdet kesreti birler tevhid olur Gönül esrârı noktânda süveydâ Her giydiğin cübbe karam noktâ Kalbin zirvesinde bıraktığı izdir Rûh akar ebedi kara sevdâ olur Rû, Waterloo 10 Mayıs 2023 İNSAN NEDİR? NOKTA NEDİR? “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?”(A’raf, 7/172) dedi Rabbimiz. Nedir nokta? Her insan bir harftir. Her şeyin aslı noktadır. Noktanın seyranına halk denmiştir. Elifin yatmasıyla be, bükülmesiyle dal, doğrulmasıyla lâm elif meydana gelmiştir. Elif aynı zamanda 1 rakamıdır. Kâinat, bu birin toplanması, çıkarılması, çarpılması ve bölünmesiyle idame edilir. İnsan noktadan başlar ve kelimatullaha eren bir varlık cevheridir. Başlangıçta insan bir hücreden ibaret iken evlenip çoğalarak toplum olmuştur. Elif=insanın vücudu; lâm=aklı;mim=kendi kitabıdır. Rahmaniyetin temsilcisi olan Hz.Ali, “Ene noktat-ün-taht-el-be”(Ben ’nin altındaki noktayım.) demiştir. Allah, kendi zatında mevcud ilim hazinesini insana açtırır. Bu âlemi bir nüshaya benzetilir. İlm-i ezelînin aşk sonsuzluğu, kudretinin genişliği, Cenab-ı Hakk’ın ilminin sonsuzluğu yanında bu âlem, sanki küçük bir nüsha bir noktadır. Elifi oluşturan yedi noktanın dördü anasır, üçü mevalid-i selâsedir. Bu yedi noktayı dört ile çarparsan yirmi sekiz eder. Yirmi sekiz terfi ettirildiğinde iki yüz seksen eder ki, bu da bir insanın ana rahminde geçirdiği gelişim süresidir. Noktada ne uzunluk, ne derinlik, nede genişlik vardır. Nokta şekilsizdir. Ne zaman harf haline gelirse, o zaman şekillenir. Harflerin de bir kısmı noktalı, bir kısmı noktasızdır. Noktasız olanlarına mutlak(serbest) harfler, noktalı olanlarına ise mukayyet(noktayadayanan) harfler denir. O nokta öyle bir noktadır ki, cihanı kapsamıştır. Nokta insanın kafasıdır. Vücudu o noktanın uzayıp aldığı şeklidir. Nokta beyne de şamildir. İnsan beyni bütün özetlerin toplandığı en büyük bir cevherdir ve ruhun da saltanat yeridir. İnsan, ruhu ile insandır. Nokta zat-ı mutlaka işarettir. İnsan bir noktadır. Ölümsüz ruh bilinir aşk ile ve Tanrı var olur. İnsan evrenin esas manası zübde-i âlem olur. Nokta nedir? Kalemin ucunun kâğıda değdiği yer yani bıraktığı izdir. Si-yah noktadır. İnsan da başı itibarıyla nokta gibidir. Saç siyahtır. Bir noktaya benzete- biliriz. Kâ’be’nin örtüsü de siyah. O da bir nokta olabilir. Toprak da siyah. O da birnokta olabilir. Hocaların, hâkimlerin, avukatların giydikleri cübbe de siyah. O da birnokta olabilir. Başka bir siyah daha var. O,çok büyük bir siyah. Gece… Başka bir nokta daha var. Ona ne diyorlar? Nokta-yı süvey-da… Nokta-yı süveyda, insan kalbinin ortasında bulunan kara bir noktadır. Mekke-i Mükerreme’deki Beytullah, insandaki o noktanın bir sembolüdür. Gönlün esrarıdır. Ego esiri olmazsa insan kibirden kurtulur ve Halkta Hakkı, Hak'ta ise halkı görür, aşklar merkez olur. Seyri Sülûk üç çeşittir. Birincisi cisimle olur.Cisimle oluşta suret kaybolur siret(bir kişinin içi, hâli) gelir. İkincisi, kalp ile olurki, gönlün muhabbetle dolması çabasıdır. Üçüncüsü ruhla olur. İnsan vücut şehrini görür, sadece ruh ve ruha ait olanları görür.Gerçekte sülûkun sonu yoktur. Sülûkla insanın gözüne bir sürme çekerler ki o, artık gerçeği görür ve başkasını görmez. Gönlü açılır, göğsü genişler, arş gibi olur. O zaman insan bütün eşyada tecelliyi görür, gizliler aşikâr olur. Bütün eşyada bir gerçek bulunduğu, ondan gayri zerre bulunmadığı anlaşılır. Yani bütün uzantılar da asıl gözükür. Gökten yağanla, yerden akanın o asıldan olduğunu, ilahî hikmet denen sırrın ekilirse biçileceği öğrenilir. Kendi vücudunun, aklının ve ruhunun ne olduğu sezilir. Böylece yakınlık ama mutlak yakınlık, “Şah-damarından daha yakınım.”(Kaf Suresi/6) buyruğundakinden ileri yakınlık makamı bulunur. İki cihanın da sultanı olunur. O za-man ne sultan kalır, ne iki cihan… Başlangıç O’ndandır, dönüş O’nadır. Tasavufta irfan şuuruna göre vahdet-ivücut nazariyesine göre varlığın varlığa gelişi mutlak yoktan değildir. İlahî isimler ve sıfatlar vasıtasıyla bizzat ilahî varlığın kendisindendir. Nasıl geliş ilahî varlıktansa dönüşde O’nadır. İbni Arabî şöyle der: “O hâlde her iş O’ndandır… Her iş O’ndan başladığı gibi O’na döner.” Demek ki İbni Arabî’ye göre oluş, asla mutlak manada yok olmayı ifade etmez. Allah’ın vücudunun ilk kuvve halindeki Tek’lik ve bilkuvve halindeki çokluğundan bilfiil çokluğa geçmesive çoğul olarak sayısızca, sınırsızca ve son-suzca tecellisidir ve O’nun taşması(el-Feyzel-Mukaddes) ile oluş daima varlık ve varlıklar sahasında bir ontolojik çeşitlenme ve başkalaşmadır. Yokluktan var eden Allah, görünür hale gelmiştir. Tüm varlıkların tümü Tanrıdır. Tüm görünenler Tanrısal yansımalardır. Madde ve Mana kamu alem birdir. Evren bir varlık yığını değil, devamlı oluşan, devamlı değişen bir olaylar sistemidir. Tekerrür etmeyen bir tecellidir. Hiç bir şey aynı biçimde tekrarlanmaz. İbni Arabî’ye göre bu hakikat şudur: Âlem her an yeni bir tecelli ile var olmaktadır. Eğer tecelli bir an kesilse âlemin varlığından eser kalmaz. Tecellide ise tekrarlanma yoktur. Her tecelli eski varlığı giderir ve yeni bir varlık getirir. Tecellinin her varlığı gidermesi onun gidişi anında varlığın yok olması, yeni bir varlığın yaratılması da başka bir tecellinin onu meydana getirmesidir ve eşyanın yok olması anı, onun var olması anının aynıdır. Madem ki âlemin vücudu sürekli değildir. Çünkü âlem, cevheriyle ârazıyla daima değişmektedir. Her değişen şeyin taayyünü yani, görünüşü de her an başka başka olur. Binaenaleyh, âlem hadistir… Âlem, ancak gerçek varlığın sıfatları olarak mevcuttur. Çünkü âlem denilen varlık, Allah’tan gelen tecelli ile doğan âyan-ı sabite suretlerinde O’nun belirmesinden ibarettir. Allah ise bu âyan-ı sabitenin hakikatları ve ezelî bilgideki durumlarına göre çeşitli suretlerde görülür ve düşünülür. İlmin maluma yani, bilginin bilinmiş olan şeye bağlı olmasının sebebi de budur. ORTAK NOKTALAR Hızır inancı Sünnî kesimlerde de bulunmaktadır. Bu itibarla bu inanç Alevî-Bektaşî zümrelerle Sünnî zümreler arasındaki önemli ortak değerlerden biridir. Hızır ismiyle anılan tekke ve türbeler hem Alî-Bektaşî inancında olanlar tarafından hem de Sünnî kesimler tarafından ziyaret edilmektedir.
Toplumsal düzeyde kargaşa ve suç kaçınılmaz olarak birbiri ile ilintili ve biri artınca diğerinin de arttığı bir formda gelişmektedir. Sosyal psikologlar ve polisler, bir binadaki pencerenin bir camı kırılır ve tamir edilmeden bırakılırsa, geride kalan bütün camlar da yakın zamanda kırılacaktır görüşünde birleşme eğilimindeler. Bu, gelişmiş şehirlerde böyle olduğu gibi küçük harabe yerlerde de böyledir. Cam kırmanın büyük çapta olması gerekmez çünkü bazı bölgelerde kararlı cam kırıcılar bulunurken diğer bölgelerde cam sevenler de yaşar ancak, tamir edilmemiş bir kırık cam, hiç kimsenin bir şeyi umursamadığını ve daha fazla cam kırmanın bir şeye mal olmadığını gösterir.
Bu makalede İkbal'in Urduca şiirlerinin yer aldığı "Bang-e Dara", "Bal-e Cibril" ve "Zarb-e Kalim" adlı eserlerinde şairin edebi ve fikri olarak gelişim süreci içerisinde çocuk ve gence bakışı incelenmiştir. İkbal, çocuk ve genci şahin; olgun insanı kartal sembolleriyle betimlemiştir. Gençten şahinin cesaret ve ataklığına sahip olmasını isteyerek bilince ve bilgiye giden yoldan ayrılmamasını öğütlemiş; olgunlaşan gençten de kartalın bilgeliğine ve vakurluğuna yakışır davranışlarda bulunmasını arzulamıştır.
İlk baskısı 1326/1910 yılında yapılmış bu eserde Servet-i Fünûn dönemi polemikleri (1896-1901) yer alır. Eseri, yeni harflere aktarırken orijinaline sadık kaldım. Günümüz okuru için yabancı sayılabilecek kelimelerin anlamını verdim. Kimi özel adları, edebî birtakım konuları yine dipnotlarda birkaç cümle ile açıklamak suretiyle metnin daha iyi anlaşılmasını hedefledim. Eserde görülen dizgi hatalarından kaynaklı eksiklik ve yanlışlıkları metinlerin ilk yayımlandığı yerlerden kontrol ederek düzelttim. Kimi yazıların ilk yayın yerleri ve ilk yayın tarihleri konusundaki eksiklikleri tamamlayıp hataları giderdim. Hüseyin Cahit’e ait dipnotları, köşeli parantez içinde [H.C.Y] kısaltması ile kendi açıklama dipnotlarımı ise yine köşeli parantez içinde [Y.N] biçiminde belirttim. Polemiklerin daha iyi anlaşılması için Hüseyin Cahit’in kitaba dahil etmediği ya da eksik olarak aktardığı beş metni, kitabın sonuna “Ekler” başlığı altında koydum. Ayrıca metne bir dizin ve kitapta adı geçen şahıslarla ilgili fotoğraflar ekledim.
ÖZET 1992 yılında imzaya açılan Avrupa Konseyi Yabancıların Yerel Düzeyde Kamu Hayatına Katılma Sözleşmesi Türkiye tarafından henüz kabul edilmemiş olmakla birlikte, yabancıların yerel düzeyde kamu hayatına katılımını destekleyen hükümler içermesi bakımından önemlidir. Sözleşmede yabancıların yerel düzeyde kamu hayatına katılımı; ifade özgürlüğü, dernek kurma, toplantı yapma, danışma kurulları oluşturma ve yerel seçimlerde seçme-seçilme hakkının tanınması suretiyle sağlanmaya çalışılmıştır. Türk pozitif hukukunda bu konuların hemen hepsine ilişkin düzenlemeler yer almakla birlikte, yerleşik yabancıların danışma kurulları kurarak yerel yönetimlere katılması, Avrupa ülkelerinin aksine, ülkemizde sıklıkla rastlanan bir durum değildir. Nitekim yerleşik yabancının danışma kurulları kurarak yerel yönetime katılmasının ilk ve tek örneği, Alanya Yabancılar Meclisi'dir. Anahtar Kelimeler: Yerleşik yabancı, dernek kurma-toplantı yapma özgürlüğü, seçme ve seçilme özgürlüğü, yabancıların yerel yönetimlere katılması, Alanya Yabancılar Meclisi. ABSTRACT The Council of European Convention on Participation of Foreigners in Public Life at Local Level was signed in the year 1992, although it has not yet been accepted by Turkey but it has compelling and critical provisions dealing with the participation of foreigners in public life at the local level. The Convention established the participation of foreigners in public life at local level through the following measures and means: by freedom of expression, freedom of association, freedom of assembly and the right to vote and be elected in local election(s). Even though these regulations are present in Turkish Law and the condition in Turkey is not to establish local consultative bodies for foreigners, unlike European countries. Alanya Council of Foreigners' is the first and only example of participation in local government by local consultative bodies. Key Words: Resident aliens, freedom of association and assembly, freedom to vote and be elected, foreigners participate in local government, Alanya Council of Foreigners'. GİRİŞ Avrupa Konseyi bünyesinde yer alan Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (CDLR) yerel yönetimleri temsil eden bir kurumdur. Kongrenin birbirini izleyen ve tamamlayan çalışmaları bulunmaktadır. Bu çalışmalardan biri de Yabancıların Yerel Düzeyde Kamu Hayatına Katılma Sözleşmesidir (Convention on the Participation of Foreigners in Public Life at Local Level: http://conventions.coe.int/Treaty/en/Treaties/Html/144.htm Erişim tarihi:
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2022
KAPLICALARDAN TERMAL OTELLERE: YALOVA TERMAL, 2023
I.TEKE YÖRESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI, 2015