Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
7 pages
1 file
i T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİNLER TARİHİ BİLİM DALI İNANÇ TURİZMİ POTANSİYELİ AÇISINDAN DEMRE'NİN DEĞERLENDİRİLMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU HAZIRLAYAN Gülşah YÖRÜK 0730206097 ISPARTA -2010 ii İNANÇ TURİZMİ POTANSİYELİ AÇISINDAN DEMRE'NİN DEĞERLENDİRİLMESİ Gülşah YÖRÜK Süleyman Demirel Üniversitesi, Felsefe ve Din Bilimleri Yüksek Lisans Tezi, 88 Sayfa, Mayıs 2010 Danışman: Prof.Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU ÖZET Demre ülkemizin turistik ilçelerinin önde gelenlerindendir. Özellikle Hıristiyanlık ve önceki dönemlere ait dini kült alanlarının yaygın olması, dini turizm ağırlığını hissettirmektedir. Bilhassa Noel Baba kilise ve manastırının bulunması dini turizmin ağırlığını gözler önüne sermektedir. Yine ilçeye dağılmış antik kült ve kültür alanları ilçenin turizm zenginliğini arttırmaktadır. Demre'de bulunan Noel Baba Kilise ve manastırı, Myra Kaya Mezarları ve harabeleri, Batık kent ve diğer ören yerleri ve sit alanlarını zikredebiliriz. Ancak, henüz pek çok tarihi alan ve eserlere arkeologlar tarafından araştırılmamış olup, bu eserler turizme kapılarının açılacağı günleri beklemektedir. Geleceğin önemli turizm merkezlerinden olacağı şüphesizdir.
7. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN OKUMA STRATEJİLERİ ÜSTBİLİŞSEL FARKINDALIK DÜZEYLERİ İLE OKUDUĞUNU ANLAMA BECERİLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ, 2018
Okuma becerisi eğitiminin nihai hedefi okuduğunu tam olarak anlayabilen bireyler yetiştirmektir. Bu çalışmada, 7. sınıf öğrencilerinin okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık ile okuduğunu anlama düzeyleri arasındaki ilişki ve bunların cinsiyet değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığı araştırılmıştır. Nicel araştırma yöntemlerinden tarama yöntemi ile gerçekleştirilen ve 217 7. sınıf öğrencisinin yer aldığı çalışma neticesinde öğrencilerin okuma stratejilerini destekleme ve genel okuma stratejisi ortalaması, orta, problem çözme stratejisi ortalaması yüksek, okuduğunu anlama ortalaması 16,793±5,985 (Min=3; Maks=33) düşük olarak saptanmıştır. Öğrencilerin cinsiyete göre okuma stratejileri üstbilişsel farkındalık düzeylerinin, ölçeğin tüm alt boyutlarında kızlar lehine farklılaştığı sonucu ortaya çıkmıştır. Cinsiyet değişkenine göre okuduğunu anlama düzeyinde de kızların erkek öğrencilere göre daha başarılı oldukları sonucuna ulaşılmıştır.
ULUSLARARASI DENİZ HUKUKUNDA AÇIK DENİZLERİN SERBESTLİĞİ İLKESİ MAVİ MARMARA OLAYI (BM ve Olaya Taraf Devletlerin Milli Komitelerince Hazırlanan Raporların Tercümeleri ile Birlikte Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş Baskı), 2013
İsrail tarafından 31 Mayıs 2010 tarihinde 8 Türk vatandaşının ve Türk kökenli 1 Amerikan vatandaşının ölümüyle neticelenen bir askeri operasyon gerçekleştirilmiştir. Hava destekli deniz kuvvetlerince gerçekleştirilen söz konusu askeri müdahalenin ve sonrasında yaşanan gelişmelerin uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu değerlendirmelerden belki de en önemlisi, uluslararası hukuk açısından bakıldığında, devletlerin açık denizlerde seyr-ü sefer halindeki gemilere (özellikle ticari gemilere) karşı askeri müdahale hakkının olup olmadığının ve bu doğrultuda devletin tazminat sorumluluğunun kapsamının ortaya konulmasıdır. Mavi Marmara olayı açısından önemli bir diğer ayrıntı ise, kuvvet kullanma noktasında kendini göstermektedir. Bu müdahale 20. y.y.’nin başından itibaren gelişme gösteren ve uluslararası toplumca benimsenen (kalıcı etkiler oluşturduğuna inandığımız) kuvvet kullanımı (use of force) konusunda var olan kurallar bütününün değişmesi veya büyük boyutlarda yıkılması yönünde emsal olay (precedent) oluşturmuş olup olmadığıdır. Mavi Marmara olayı, Irak’a askeri operasyon vb. olaylar penceresinden bakılarak yahut negatif perspektiften ele alınarak irdelendiğinde Birleşmiş Milletler (BM) yapısının sorgulanabilir ve hegemonyacı bir yapıya büründüğü iddialarının gündem bulmasına neden olmuştur. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması noktasında kendisine tevdi edilen kuvvet kullanma yetkisini BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) seçici kullandığı iddialarının da küçümsenemeyecek kadar çok olması bu doğrultuda manidar bir gelişmedir. Özellikle demokrasi götürme şemsiyesi altında başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin ve müttefiklerinin kuvvet kullanması uluslararası kamuoyunda bu iddiaları yadsınamaz kılmaktadır. Prof. Dr. Hasan Köni’nin de atıfta bulunduğu bir köşe yazarı, bu durumu, “…ulusal çıkarlarını azamileştirmek isteyen …. [e]mperyalizmin ahlaki gerekçesi [olan] medeni olmayan ülkelere “medeniyet” götürme[nin] …. bugünkü karşılığı “demokrasi”… [olgusudur]” şeklinde özetlemektedir. Uluslararası kamuoyunun BM uygulamalarına endişenin ötesinde rahatsızlık duyarak bakmasının bir başka nedeni de BMGK’nin daimi üyelerine ait olan veto hakkının keyfi kullanıldığı kanaatinin yaygınlaşmasıdır. Hatta bu bağlamda daimi üye sayısının artması gereği üzerinde durulmaktadır. İsrail, bölgede en önemli dostlarından birisi olarak bilinen Türkiye tarafından uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği iddiasına muhatap olmuştur. Uluslararası toplumun uyması gerekli kuralları denetleyecek bir üst kurum (otorite) olmaması karşısında, uluslararası kamu düzeninin sağlanması, ancak o toplumu oluşturan süjelerin bu yönde sarf ettikleri gayretle doğru orantılı mümkün olacaktır. Ancak bu yaklaşım tarzı (uluslararası kamu düzeninin varlığını sadece bireysel bazda devletlerin gayretleriyle sınırlandırmak) uluslararası hukuk alanında yapılacak her türlü çalışmanın başlangıçta önünü kesmek ve uluslararası hukuku devlet uygulamalarından (state practice) ibaret görmek anlamına gelecektir. Halbuki uluslararası hukukun diğer bir takım kaynakları da vardır. Devlet uygulamalarının bir değerlendirmeye tabi tutulması ise uluslararası hukukun önemli merhalelerden geçmesine katkı sağlamıştır. Gelinen şu aşamada, eksiklikleri olsa dahi uluslararası kamu düzeni yaratma adına uluslararası toplumun çoğu zaman birlikte hareket etmemesine rağmen devlet pratiklerinin uluslararası hukukun örf ve adet kurallarının oluşumunda önem arz ettiği ortadadır. Ancak bu pratiğin uluslararası toplum nezdinde kabul görmesi gerekmektedir. İsrail’in münferit eylemlerinin var olan uluslararası kuvvet kullanma kavramı üzerindeki etkisi belki de sorgulanmasını dahi yaptırmayacak cılızlıktadır. Nitekim Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da yaptığı icraatlarının uluslararası hukuku etkileyecek nitelikte bir devlet pratiği kabul edilmesi bir yana, insanlık dışı muamele olarak değerlendirildiği görülmektedir. Mavi Marmara olayı hakkında Türk kamuoyunda uluslararası hukukun ihlal edildiği düşüncesi hâkimdir. İsrail tarafında ise İsrail uluslararası hukukun kendisine tanıdığı bir hakkını kullanmış iddiasındadır. Olay başlangıcında taraflar arasında yaşanan karşılıklı tartışma ve siyasi polemikler meseleye çözüm getirmediği gibi meseleyi daha da sorunlu hale getirmiştir. Zira her iki devlet de kendi toplumlarının siyasi iradeye etkin bakış açılarını yansıtmışlardır. Dolayısıyla konunun hukuk çerçevesinden uzaklaşma riski/olasılığı doğmuştur. Hatta savaş sebebi olarak olaya bakanlar dahi olmuştur. Bu da tarafların, bırakın hukuki zeminde kalmalarını, meselelerini çözerken barışçıl yollardan bile uzaklaşmaları ihtimalini akla getirmiştir. Bu konuda sağduyusu ve hukuk ilmi ağır basan Türk bilginleri toplumu itidalli davranmaya çağırmışlar ve bu tarz söylemlerin haklılığının sorgulanabilir durumda olduğunu ortaya koymuşlardır.14 Ancak son üç yıldaki gelişmeler Mavi Marmara olayının çözümünde tek çözüm yerinin hukuk olduğunu ortaya koymuştur. Çalışmada yukarıda sunulan mülahazalar nedeniyle olayın çözümü siyasi kapsam dışı bırakılmıştır. Siyaseten atılacak adımların haklı olup olmadığı noktasındaki tartışmaların başka platformlarda irdelenmesi gerekliliği ifade edilmiştir. Çalışmaya herhangi bir nihai hedef konulmamıştır. Bu basıya özgü kaleme alınan nedenlerden dolayı kitabın güncellenerek yeniden basımı için gerekli güncelleme yapılırken farklı disiplinlere müracaat ile (interdisciplinary) bir çerçeve çizilmiş ve mümkün olduğunca uluslararası hukukun ilgili bütün kurallarına değinilmiştir. Uluslararası hukukun bu farklı disiplinleri elbette ki çalışmamız için yarışan değerler olarak ele alınmayacaktır. Yani sadece belli bir disiplinin uygulama açısından tercihi söz konusu olmamıştır. Zira disiplinler kendi kurallarıyla meselenin çözümüne yeterli kaynak getirebilmelidir. Farklı disiplinlere müracaat etme nedenimiz olaylara uygulanacak kuralların açık bir şekilde ortaya konması ve varsa yapılan ihlallerin ağırlık derecesinin gün yüzüne çıkartılmasıdır. Bu çalışma içeriği itibariyle uluslararası deniz hukukundan uzak kalmayan ancak uluslararası hukukun diğer disiplinlerini de içerir zenginliktedir. Bu yönüyle konu bütünlüğünden uzaklaşma riski oluşmuştur. Ancak tarafların iddialarına doğrudan çözüm olacağı kanaatiyle ele alındığından bu durum disiplinler arası bir kaygıya yol açmamıştır. Zira amacımız disiplinlerin mukayesesi ve hangisinin olaya daha iyi uygulanacağı olmadığından disiplinler arası bir yarış oluşturulmamıştır. İlintili noktalar dile getirilmiş ve olay aydınlığa kavuşturulmuştur. Son olarak İsrail de Türkiye de birbirlerine düşmanca tavırlarla bakmamalıdır, bakamazlar da. Mavi Marmara olayını barışçıl yollardan çözme zorunluluğu muhakkaktır. Aksi durum bölgedeki barış ve düzenin bozulmasına sebep olacaktır. Bu son olasılık bölge için istenebilecek bir sonuç değildir. Uluslararası ilişkilerde İsrail’in de hukuka uygun hareket edebileceğini düşünmek fazla iyimserlik sergilendiği anlamına elbet de gelmemelidir. Uluslararası toplumun devlet olarak tanıdığı BM üyesi bir devletin, Türk basınında çıkan ve maksadını aştığını düşündüğümüz, devlet terörü yaptığı tartışmaya açık suçlamalarından uzak olarak meselenin ele alınması gereğine inanmaktayız. Objektif ve taraflara eşit mesafede kalarak çalışmaya yön vermek hukuki zeminden kopmama adına bir zorunluluktur. Hukuki zeminde meselelerin ele alınması şartlı ve miyobik bakıştan uzak bir tutum gerektirir. Şartlanmışlıktan uzak durmak taraflara ait iddiaların (lehe ve aleyhte savunmaların) ortaya konulabilmesini sağlayacaktır. Bu yolla sorunsalın çözümü hem taraflar arasında hem de uluslararası platformda kabul görecektir. Bu nedenle çalışma, daha başlangıcında taraflardan birinin hukuka aykırı davrandığını söyleme niyetinde değildir. Zira bu tarz bir yaklaşım taraflardan her birinin sorunun çözümüne katkı sağlama yerine haklılıklarını bağnazca savunmalarını ve karşı tarafın varsa haklı yanlarını bil-a istisna inkâr etmelerini sağlayacaktır. Dolayısıyla karşılıklı suçlamalar daha da derinleşecektir. Kitaba ulaşılamamasından ve yeni bir baskısı olmadığından Akademisyenlerin hizmetine sunmak amacıyla bu platforma yayınlamayı kitabın yazarı olarak uygun buldum. İyi okumalar.
dergidir ve bahar ve sonbahar sayıları olmak üzere yılda en az iki kez yayımlanır. Yayın dili Türkçe ve kabul gören Batı dilleridir. Dergiye gönderilen yazılar daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olmalıdır. Kongrelerde sunulan bildiriler ve konferans metinleri, bildiri kitaplarında daha önce yayımlanmamış olmak kaydıyla gönderilebilir. Özgün makalelerin ve araştırmaya dayanan raporların konunun uzmanlarına gösterilerek görüş alınması (kabul, değişiklikler yapıldıktan sonra kabul ya da ret) yaklaşık 6-8 hafta almaktadır. Yazının yayımlanıp yayımlanmaması hakkındaki son karar yazarlara bildirilir. Yayın Kurulu, gerekli hallerde yayımlanacak yazı üzerinde uzmanların görüşleri doğrultusunda bazı değişiklikler yapılmasını ya da yazının tamamen gözden geçirilmesini yazar(lar)ından isteyebilir. Yazılar, üzerinde gerekli değişikliklerin yapılması ve makalenin yeniden düzenlenmesi yazarların sorumluluğundadır. Yazılar, yayımlanmadan önce editoryal değişikliklerin onaylanması ve metnin son bir kez gözden geçirilmesi için yazarlara gönderilir. Olumsuz hakem görüşü bulunan yazılar dışındaki yayımlanmayan yazılar istendiği takdirde yazarlarına geri gönderilir.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yatırım yapılan ülke için bir takım sosyal ve ekonomik fayda anlamına gelmekte; istihdamın artırılması, doğal kaynakların etkin olarak değerlendirilmesi, teknik bilgide gelişme, dış ticaret açığının azaltılması ve ekonomik büyümenin artırılmasına katkı sağlamaktadır. Yabancı yatırımcı açısından ise ucuz girdi kullanımı, hammadde kaynaklarına yakınlık ve yeni pazarlardan faydalanma gibi fırsatlar yaratmaktadır. Ev sahibi ve yatırım yapan ülkeler açısından karşılıklı fayda ve aynı zamanda da bir maliyet unsuru olan doğrudan yabancı yatırımları belirleyen faktörler konusunda yazında henüz bir görüş birliği bulunmamakta, bu akışın, ülkelerin ekonomik, politik ve hatta coğrafi yapılarına göre değiştiği genel kabul görmüş bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuda yapılan en kapsamlı araş- tırmalar arasında yer alan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı Dünya Yatırım Raporu’nda (1998) doğrudan yabancı yatırımları etkileyen faktörlere ilişkin bir analiz yapılmış ve söz konusu belirleyiciler; ekonomik faktörler, yatırım ortamına ait faktörler ve politik faktörler olarak üç ana başlıkta toplanmıştır. Bu çalışmada, Birleşmiş Milletler’in Dünya Yatırım Raporu’nda (1998) ortaya koyduğu bu unsurlar temel alınarak, 1990-2011 döneminde, yükselen ekonomilerden Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya, Meksika, Endonezya ve Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımları etkileyen faktörler panel veri analizi ile incelenmiştir. Analiz sonucunda, ev sahibi ülkelerin piyasa büyüklü- ğünün, dışa açıklığının ve ekonomik istikrarının doğ- rudan yabancı yatırımları etkilediği tespit edilmiştir.
(BİLDİRİ ÖZETİ) 0. Uygur harfleriyle yazılmış Mi'râc-nâme adlı yazma, Türk dil ve kültür tarihi içerisinde, Herat Türk minyatürlerinin eşsiz 60 örneğini ihtiva etmesi yanında Avrupa'da ilk okunmaya teşebbüs edilen Uygur harfli eser olması bakımından da, mühim bir yer işgal etmektedir.
AydÝnlatma, kanatlÝ hayvanlar Ÿzerinde etkili olan šnemli •evre faktšrlerinden biridir. GŸnlŸk aydÝnlatma sŸresinin fazla olmasÝ hayvanlarÝn yem yeme sŸrelerini uzattÝÛÝndan šzellikle besi dšneminde devamlÝ aydÝnlatma uygulanmaktadÝr. DevamlÝ aydÝnlatma programlarÝnda etlik pili•lere genelde standart bir aydÝnlatma programÝ olarak gŸnde 23-23.5 saat ÝßÝklandÝrma saÛlanmaktadÝr. Turk J Vet Anim Sci 24 (2000) 529-534 …zet : Bu araßtÝrma, entansif ßartlarda yetißtirilen bronz hindilerin besi performansÝ ve karkas šzellikleri Ÿzerine farklÝ aydÝnlatma sŸrelerinin etkisini saptamak amacÝyla yapÝlmÝßtÝr. Hindilere Ÿ• farklÝ aydÝnlatma sŸresi (I. grup i•in 12 saat, II. grup i•in 18 saat ve III. grup i•in 23 saat/gŸn) uygulanmÝßtÝr. OnaltÝ haftalÝk besi periyodu sonunda canlÝ aÛÝrlÝk ortalamalarÝ I., II. ve III. gruplar i•in (erkek+dißi) sÝrasÝyla; 4578±142, 4630±131 ve 4942±139 g olarak bulunmußtur. CanlÝ aÛÝrlÝklara ait ortalamalar arasÝndaki farklÝlÝklar šnemli olmußtur (P<0.01). KŸmŸlatif yem tŸketimi bakÝmÝndan en yŸksek ortalama III. gruptan elde edilmiß (12417±60 g) bunu II. (11491±222 g) ve I. gruplar (11312±63 g) izlemißtir. FarklÝ aydÝnlatma sŸresinin hindilerin kŸmŸlatif yem tŸketimine etkisi šnemli bulunmußtur (P<0.05). Hindilerin kŸmŸlatif yemden yararlanma oranlarÝ onaltÝncÝ hafta sonu itibariyle šnemli farklÝlÝk gšstermemißtir (P>0.05). Bu deÛerler I. II. ve III. gruplar i•in sÝrasÝyla; 2.50±0.02, 2.51±0.05 ve 2.54±0.01 olarak saptanmÝßtÝr. Karkas aÛÝrlÝÛÝ ve karkas randÝmanÝ gibi šzellikler, aydÝnlatma sŸresinden šnemli dŸzeyde (P>0.05) etkilenmemiß olup, I., II. ve III. gruplar i•in (erkek+dißi) sÝrasÝyla; 3347±152, 3389±141, 3554±197 g ve % 71±1, % 70±3, % 71±1 olarak belirlenmißtir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
HEMEDAN’DAKİ KARAGAN TÜRBELERİ’NİN KİTABELERİ HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER, 2015
Kabile Bürokrasisi ve Katline Sessiz Kalınan Halife HZ. OSMAN, 2018