Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Tekfirde Sınırlar -İman-Küfr Sınırını Belirlemede Başlıca İlkeler-
tekfir, kelam ilminde çoğu kez bir aşırılık olarak or-taya çıkmaktadır. İman esaslarından olmayan ama ard arda gelen akıl yürütmelerle ortaya çıkan bir görüşe muhalefet etmenin de tekfir olarak nitelendiği görülmek-tedir. Oysa, ilmî ve ilkesel yaklaşım, önyargıların ve hırsların üzerinde olmalıdır. Tekfir, muhalifi itham etmek için kullanılan bir silaha dönüşmemelidir. En güzel biçimde tartışmayı ilke edinmek, tartışmada muhatabı dinlemeyi, anlamayı ve gü-zel söz söylemeyi yöntem olarak benimsemek gerekir. Tekfirde çoğu kez öfke, hırs ve saldırganlık gibi etkenler bilinçli ya da bilinçsiz rol oynamaktadır.
İSLAM HUKUKU ARAŞTIRMALARI, 2015
"Başkalarını kâfir olmakla suçlamak ve İslam'dan dışlamak" anlamına gelen tekfir, kelam ilminin terimlerinden biridir. Tekfir, çok kez muhalifini suçlu göstermek için ve dışlamak için kullanıla gelmiştir. Bu tutuma karşın, kelam ilmi, tekfirin sınırlarını ve kriterlerini belirlemeye çalışır. İşte bu makalede tekfirin nedenlerini ve tekfiri sınırlayan kriterleri ele alacağız. Anahtar kelimeler: küfür, tekfir, tekzip, te'vil, kat'î delil, kesin bilgi ABSTRACT “Borderlines Restricting The Takfer in The Theologies of Asharite And Maturidite” Takfer that means "accusing others of being unbelief and taking them out of Islam limits" is one of the terms of Kalam. Takfear has mainly been used in order to point to opposing as an evil-doer and excluding to him. In despite of this manner, Kalam deal with determination the criterions of the takfear. In this study we have tried to examine causes of takfear and the criterions that restricting it. Keywords: Kufr (being unbelief), takfear (accusing others of being unbelief), deny, gloss, demonstrative evidence, conclusive knowledge.
In this article, the functional role of modern territorial borders which emerges as a nation state phenomenon in the project of nation-building is discussed from a sociological approach. From the first quarter of twentieth century, with the emergence of nation-states in Islamic World, especially in the Middle East, the national-"territorial identities" have substituted with the concept of "ummah "which has a religious social imagination and a sense of belonging, and, these identities were consolidated via borders. In this process, the borders, both as hard and impassable barriers and as discourse and symbols, have become the functional instrument for nation-states. So, they have undertaken the role in concretising the ethnic and secular communities. However, with the weakening of the nation-state system in our days, it can be argued that the borders function mostly as bridges. Thus, it is also possible to say that this flexibility in the structure of the borders enables the emergence of a transnational Muslim identity.
Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Yaşadığımız çağda gelişen bilim ve teknoloji insanlara geçmişte olanla kıyaslanamayacak ölçüde fıtrî yapı üzerinde tasarruf edebilme imkânı sunmaktadır. Bu gelişmeler fıtrî yapı üzerindeki müdahalelerin meşruiyet sınırlarının çizilmesine yardım edecek temel ilkelerin tespit edilmesinin önemini göstermektedir. Naslarda fıtrata müdahale konularında uyulması gereken ilke ve kurallar beyan edilmiştir. Çalışmada fıtrî yapıya müdahale kapsamında çizilen sınırlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Yeryüzünü imar etmek insanoğlunun bir vazifesi olmakla birlikte, bu faaliyetlerinde fesat ve bozguna sebep olmamak, mevcut ekolojik dengeyi tahrip etmemek, yaratılıştan gelen farklılıkları tabiî olarak görmek, üremeye ve neslin devamına zarar vermemek, zarurî ve ihtiyaca dayalı maslahatların yanında tahsinî maslahat taleplerini de meşru kabul etmek başlıca gözetilmesi gereken ilkelerdendir.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2019
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
Noktasız Dergi, 2021
Bilim bizlere olguları açıklamaya çalışan ve yaşadığımız bu dünyanın fiziksel ve zihinsel, eylemsel ve işlevsel boyutlarını, varoluştan bu zamana, insanın doğumundan öncesini ve sonrasını, dünyanın bilinmezliklerine birer cevap bulabileceğini savunmaktadır. Bilim, tüm bunlara cevap arayan bir olgudur. Olgudan kurama ve kuramdan olguya şeklinde bir yol izlemektedir. İzlediği bu yol üzerinde olgular arasındaki ilişkiyi çözmeyi amaçlamaktadır. Bu şekilde insanın yaşadığı dünyada özgür kalabilmesi, yaşamını öğrenebilmesi için var olan bilim özgürdür ve bir o kadar da sınırları vardır.
EVLENME TERCİHLERİNİN DÖNÜŞÜMÜNDE KUŞAKLARARASI FARKIN TOPLUMSAL DEĞİŞİM TEMELİNDE İNCELENMESİ: IĞDIR ÜNİVERSİTESİ, 2021
Toplumsal değişim, insan ilişkisi, iletişim ve eylemlerini dönüştürmektedir. İnsan, eylemlerini sosyal şartlara göre bina ederken benzer şekilde sosyal şartlar da insan eylemlerini organize eder. Toplum hayatında bireysel ve kurumsal anlamda her alan bu değişimden etkilenir. Toplumun önemli işlevsel mekanizmalarından biri olarak aile, bu değişimi bileşenlerinde hissetmektedir. Evlenme sürecinden evlenme tercihlerine ve ailenin kurumsal mahiyetine kadar temel aşamalarda değişimin etkisi gözlenmektedir. Bu çalışmada evlilik ve evlenmeye dair değişimin ebeveyn olarak X, Y ve Z kuşağı için kuşaklararası görünümü ortaya koyulmaktadır. Çalışmanın amacı X, Y ile Z kuşağının evlenme tercihleri üzerine kanaatlerinin karşılaştırılması ve bu durumun temel dinamiklerinin irdelenmesidir. Çalışmada Iğdır Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Sosyal Hizmet Bölümü kız öğrencileri ve anneleri örneklemi oluşturmaktadır. Araştırmada nitel araştırma tekniği kullanılarak yorumsamacı metodoloji ile veriler analiz edilmektedir. 13 kız ve 13 anne olmak üzere toplamda 26 katılımcı ile evlenme tercihleri, evliliğin mahiyeti, evlenme yaşı, boşanma sebepleri günümüzdeki evliliklerin değerlendirilmesi ve gelecekte aile kurumunun varlığına dair kanaatleri içeren konularda sorular yöneltilmiştir. Alınan yanıtlarda toplumsal değişim temelinde şartlara göre biçimlendiği görülmüştür. Evlilik tercihleri ve beklentiler noktasında Y ve Z kuşağında farklılıklar dikkat çekmiştir.
Tanpınar'ın Huzur'unda eşik fikri, 2021
SINIRLAR, ZİRVELER VE DİRHELER: ŞIRNAK-ULUDERE YÜZEY ARAŞTIRMASI, 2024
As part of the Mountainous Şırnak Survey Project, studies were also carried out in the Uludere District. This district starts from the east of the Hezil Stream, which divides Şırnak into two administratively and topographically units, and forms a large part of the Turkey-Northern Iraq border. The district is surrounded by high mountains such as Kel Mehmet and Tanintanin. The altitude is about 1000 m on the slopes of Hezil and gradually increases towards the east and reaches 3200 m. Mountain passages on the high plateaus of this mountainous region are used especially in summer. Originating from this zone, the streams of Hezil, Ortasu and Lesser Habur and eventually merge with Tigris, the most powerful water reserves in the district. The Ortasu is one of the rivers flowing in an east-west direction in Uludere as well as the entire mountainous Şırnak region. River valleys are the primary road networks during periods of heavy snowfall. Nearly forty dirhes, five settlements and a fortress were identified during the surveys in Uludere. Dirhes are large tower-like structures, mostly built of raw stones, with a quadrangular plan and at least two storeys. The Uludere dirhes are located on river valleys on the south-western slopes of Altındağlar, the southern slopes of Tanintanin and the south-eastern slopes of Kel Mehmet Mountains. These structures continue into the mountainous terrain of Northern Iraq. The architectural features and the pottery of dirhes are completely consistent with those identified in Beytüşşebap.
Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar, 2013
Arundhati Roy’un Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanı egemenlik ilişkilerinin her türüne karşı radikal bir tavır sergiler. Her türden hiyerarşik yapılanmanın sınırlarını sorgulayarak tersyüz eden romanda; kast, sınıf, cinsiyet rolleri ve ırk hiyerarşisine kaynaklık eden sınırlara karşılık Roy, resmettiği sınır tanımaz karakterlerle, kronolojik anlatıya aykırı anlatı stratejisiyle ve sömürgecinin dili olan İngilizceyi norm dışı kullanmasıyla farklı bir alternatifi gündeme getirir. Her türlü ayrımın ortadan kalktığı bu yeni varoluş algısında, yalnızca insanlar arasındaki değil, insanla doğa arasındaki sınırlar da kaybolur. Roy büyük anlatılarda ses ve söz verilmeyen ezilenlerin dili olmayı hedefler bu romanda. Dünyayı insan dünyasının ezilenleri olan alt kastların, kadının, çocuğun gözünden görmekle kalmaz, dili olmayan doğanın da sesini duymaya çağırır okurunu. Bu makale, Küçük Şeylerin Tanrısı’nı; doğanın, ezilenler alanının en altındaki öğesi olduğunu, doğayla kadının ezilmelerinin eşzamanlılığını ve paralelliğini ve insanın doğaya tahakkümünün diğer tüm tahakküm biçimlerinin kaynağı olduğunu vurgulayan ekofeminist bir bakış açısıyla irdeleyerek, bunları romandaki izdüşüm ve örnekleriyle tartışmak amacını taşımaktadır
+90 (505) 795 8 124 / +90 (216) 773 0 616 04-Cümle sınırlarının belirlenmesi üzerine notlar: Oktay Akbal'ın "Hayri Bey'li Üsküdar" öyküsü örneğiyle 1 Hasene AYDIN 2 APA: Aydın, H. (2020). Cümle sınırlarının belirlenmesi üzerine notlar: Oktay Akbal'ın "Hayri Bey'li Üsküdar" öyküsü örneğiyle. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (Ö8), 54-69. DOI: 10.29000/rumelide.821786. Öz Dilin bir dizge olarak algılanmasıyla birlikte dil incelemeleri, bütüncül bir bakış açısıyla yapılmaya başlamış; bu da araştırmalarda cümleden daha büyük dil birimlerine yönelmeyi gerektirmiştir. Böylelikle çalışmalar, giderek, birbiriyle bağlantılı cümlelerden oluşan cümle üstü birimler üzerinde yoğunlaşmış; cümle üstü birimler de bir metin ortaya koymak üzere bir araya geldikleri için metinler üzerinde çalışmak da kaçınılmaz olmuştur. Ancak bir metni anlayabilmek için ilk olarak onu meydana getiren temel malzemeyi değerlendirmek gerektiği düşünülmektedir. Cümle, önce cümle üstü birimin, sonra da metin denen bütünün yapı taşı olarak kullanılan bir dil birimidir. Öyleyse metin çözümlerken yapılması gereken ilk iş, metni oluşturan cümleleri belirlemek, cümlelerin sınırını çizmektir. Vericinin amacına ve tercihlerine bağlı olarak çeşitli biçimlerde kurgulanan cümlelerin sınırının bağlama dayalı olarak belirlenmesi zorunludur. Yazılı metinler söz konusu olduğunda vericinin üslubu, noktalama işaretlerinin kullanımı, kiplik bildirimi, iletilen yargı sayısı gibi çeşitli unsurlar, bu noktada yönlendirici olmaktadır. Bu çalışmada Oktay Akbal'ın "Hayri Bey'li Üsküdar" adlı öyküsü örnek alınarak bir metni oluşturan cümlelerin sınırının nasıl çizileceği konusu üzerinde durulmuştur. Yapılan incelemeden hareketle, metinlerde cümleler belirlenirken ölçüt olarak değerlendirilebilecek bazı noktaların olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ögelerin kurgusal özellikleri, yan önermelerdeki yargı sayısı, yargısız anlatımların anlamsal özellikleri, eksiltili ifadeler, cümleler arasındaki anlamsal ve biçimsel ilişkiler, kiplik anlatımları, noktalama işaretleri gibi unsurlar, cümle olarak değerlendirilecek yapıları belirlemede etkin rol oynamaktadır. Anahtar kelimeler: Cümle, cümle sınırı, cümle sonu belirleme Notes on determining the lines of sentences: with the example of Oktay Akbal's "Hayri Bey'li Üsküdar" story Abstract
İlgili konuya yönlendirip, derste sunma imkanı veren Değerli Doç. Dr. Koray DOĞAN hocama çok teşekkür ederim.
Güzel Sanatlar Enstitüsü dergisi, 2010
Türk Sanatında kitabeler, sadece üzerinde bulundukları yapıları tanımlamakla kalmaz aynı zamanda bir bölge ve dönem mimari tarzını anlamada önemli roloynarlar. Bu çalışma, ilki inşa sürecine ilişkin terimler, ikincisi yapım işini yürütenler ve finanse edip denetleyenler olmak üzere iki bölüm halinde ele alınmıştır. Birinci bölümde inşa, onanm ve yeniden yapıma ilişkin terimler farklı bölge ve örneklerle açıklanmıştır. İkinci bölümde inşa faaliyetini yürüten, finanse eden kimseler ve denetleyen elemanlar hakkında kullanılan sıfatlar incelenmiştir. İmar sürecine ilişkin 28, ustalık, finans ve denetime ilişkin ise 23 terim tesbit edilmiştir.
2013
Bilgi problemi, dunden bugune insanin ilgi duydugu en temel konulardan biri olmustur. Bilginin mumkun olup olmadigi, mahiyeti, kaynagi, degeri ve konusu gibi meseleler surekli gundemde tutulmus ve uzerinde cesitli degerlendirmeler yapilmistir. Ilim kavrami hem Allah’in bir sifati olarak Allah icin ve hem de yaratiklarin ilmi icin kullanilir.Bu anlamda ilmi iki kisma ayirmak mumkundur; Allah’in her seyi kusatan sinirsiz ilmi ve birde yaratiklarin sinirli olan ilmi. Peygamberlerin hem beseri bilgileri, hem de kendi akil ve tecrubeleri yaninda vahiy kaynakli nebevi bilgileri vardir.Insanlarin ilimleri ise sonradan kazanilan ve dogustan getirilen bilgiler olmak uzere iki turludur. Ledun ilmi Allah katindan melek veya peygamber araciligi olmadan Allah’in diledigi kuluna verdigi ilim olup, sadece o ilme sahip olan kul sorumludur. Duyusal bilgi, insanlarin duyu organlariyla algiladiklari seyler, gaybla ilgili bilgi ise, duyu organlarinin algi alani disinda kalan hususlarin bilgisidir. Yaln...
2009
"1980‟lerde çevresel kaygılarla ortaya atılan ve kalkınmaya referans veren sürdürülebilirlik kavramı, 1990‟lı yıllarda tasarıma farklı bir bakış açısı olarak mimarlık disiplinine girmiştir. Dünya genelinde hammadde ve enerji tüketiminin yanı sıra katı atık ve sera gazı üretiminin büyük bölümünden sorumlu olan binalar sürdürülebilir olmalıdır. Çevresel sürdürülebilirlik çerçevesi içinde, binaların yapılı çevre ile doğal çevre arasında sağlıklı bir ilişki kurabilmesi için çeşitli performans kıstaslarını karşılamaları gerekmektedir. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik; binanın performans(lar)ının en-iyilenmesi olarak kabul edilebilir. Binaların performansının arttırılması için küresel ve ülkesel düzeyde çeşitli önlemler alınmıştır/alınmaktadır. Bu önlemlerden en etkili olanı ise yasal düzenlemelerdir. Bu tür düzenlemeler, daha iyi/en iyi sonuçları elde etmede hayati rol oynamaktadır. Bu çalışmada direktif, yasa ve yönetmeliklerden oluşan küresel ve yerel düzenlemelerin sürdürülebilirliği desteklemedeki rolü sorgulanmış; performansa dayalı tasarım üst çerçevesinde, binalarda enerji performansı örneği ile Türkiye ve dünyadaki uygulamalar ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Binalarda enerji performansı, direktifler, enerji performansı, yasa ve yönetmelikler, yasal düzenlemeler."
Journal of Yaşar University, 2009
Akıllı giydirme cephe sistemleri; dış çevreye uyum sağlayan, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, iç ve dış mekan arasında filtre gibi çalışan ve doğaya duyarlı giydirme cephelerdir. Her iklim koşulu için farklı özellikte bir giydirme cephe önerisi yapılması doğru bir yaklaşım olacaktır. Çift tabakalı akıllı cephe sistemlerinde, cephe tabakaları arasındaki boşluk boyutu cephenin ısı iletim katsayısını (u değeri) etkilemektedir. Cephenin ısı iletim katsayısının yüksek olması soğuk iklime sahip bölgelerde; binanın ısıtma yüklerinin artmasına, sıcak iklime sahip bölgelerde ise; binanın soğutma yüklerinin artışına neden olmaktadır. Izmir'in de içinde bulunduğu Akdeniz iklimindeki cephe tasarımlarında, cephe tabakaları arasındaki boşluk boyutu değişiminin, cephenin u değerine etkisinin belirlenebilmesi için hesaplamalar yapılacaktır
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.