Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018
Çalışma kapsamında Sinop Müzesi envanterinde yer alan 28 adet cam kandil değerlendirmeye alınmıştır.1 Yüzey buluntusu olarak envantere alınmış olan eserler, Karadeniz’de balıkçılar tarafından bir amphora içinde bulunmuştur. Çalışma için bu eser gurubunun seçilmiş olmasının temel nedeni, birçok müzenin envanterinde bulunan bu eserlerin, müze kayıtlarında bardak, kadeh veya silindirik kap gibi çok farklı şekillerde ve çoğunlukla yanlış bir şekilde tanımlanmış olmasıdır. Bunun en büyük sebeplerinden biri, Bizans Dönemine ait camlarla ilgili çalışmalarda ele geçen buluntuların çoğunlukla sağlam olarak ele geçmemiş olması ve işlevleriyle ilgili yorumların yetersizliğidir. Bunun sonucunda birçok yayında aynı form ve işlevdeki eserler farklı isimlerle karşımıza çıkmaktadır. Bunlar beraberinde tarihlendirme sorununu da ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmayla bu tip cam eserlerin doğru bir şekilde tanımlanmasına katkı sağlanması hedeflenmiştir. Eserlerin arkeometrik çalışması yapılmamış olup, yöntem olarak tipolojik karşılaştırma yoluna gidilmiş ve benzer örneklerden yola çıkılarak dönemleri saptanmaya çalışılmıştır.
DergiPark (Istanbul University), 2023
Bu yazı, Alanya Selçuklu Sarayı'nda 1985-1991 yılları arasında Prof. Dr. Oluş Arık başkanlığında ve ekibinin katkıları ile yapılan I. dönem kazılarından çıkan, 2001-2004 yıları arasında incelediğim cam buluntular üzerinedir. İç Kale'nin kuzey kenarında, esas girişin içerisinde yer alan, Selçuklu Sarayı olarak tanımlanan yapı kalıntısı, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad'ın Alanya'yı aldıktan sonra İç Kale'de yaptırdığı yenileme ve eklemeler kapsamında kendisi için yaptırdığı saraydır. Keykubad bu sarayı 1221-1236 yılları arasında kışlık ikametgâh olarak kullanmıştır. Ani ölümünden sonra da oğlu II. Giyaseddin Keyhüsrev 1236'dan 1243'deki Moğol istilasına kadar bu sarayda yaşamış, daha sonra Kubadabad Sarayına taşınarak 1246'da ölümüne kadar orada kalmıştır. I. dönem kazı çalışmalarında sarayın farklı açık ve kapalı mekânlarında, özellikle de iki sultanın özel odaları olarak tanımlanan odalarda çıkan cam buluntuların içinden seçilen bir grup, dönem unvanları ile Dr. Kenan Bilici, Dr. Rüstem Bozer, Dr. Bozkurt Ersoy tarafından belgelenmiş, fişleri hazırlanmış, büyük bölümünün eskiz çizimleri yapılmış, Dr Leyla Yılmaz tarafından da fotoğrafları çekilmiştir. 2001-2004 yılları arasında incelediğim cam buluntular, bu yazıda genel olarak ele alınmaktadır. Günlük kullanım camları, lüks tüketim camları ve pencere camları üç grup olarak incelenmiş, cins, boyut, renk gibi fiziki özellikleri kısaca tanımlanmış ve başka merkezlerde bulunmuş, yayınlanmış benzer cam buluntularla karşılaştırmalar yapılmıştır.
Seleucia (ad Calycadnum), 2019
Th e glass bowls which are among typical glass productions of the Hellenistic Period had a large distribution. Th e current typology on these bowls is based on the finds from Tel Anafa in Palestine where thousands of fragments were discovered. Although evidence is lacking for production these bowls in Tel Anafa, it is generally accepted that they were mainly produced in the Syro-Palestnian region. Th e production of the bowls started in the Hellenistic Period, perhaps as early as the third century BC, and fl ourished from the second century BC onwards, ending in the first century AD Early Roman Imperial Period. Th e objective of our study is to demonstrate and evaluate the finds of Hellenistic glass bowls from the acropolis trenches at Olba, both on the basis of archaeological context and current classifications. Th ree basic types of Hellenistic glass bowls-"grooved", "ribbed" and "linear-cut"-were recorded in Olba as well as an example with an outsplaying rim which does not occur in the basic groups. According to their findspots, it can be suggested that the glass bowls in Olba were not only regular drinking-vessels in daily life, but also used as in funerary rituals such as banquets or libations. Th e achaeological data reveals that the glass bowls were in use at Olba as early as the second century BC and continued to be current until the first century AD. Th ese glass finds are important for the settlement history of Olba revealing that the occupants embraced the widespread Hellenistic culture, demanding and using its typical and uniform products.
HADRIANOPOLIS KUZEYBATI NEKROPOL KİLİSESİ, 2024
Hadrianopolis of Paphlagonia, located in the Southern Paphlagonia region, sits on two slopes of a valley formed by the Göksu Stream, within the current boundaries of the Eskipazar district. The Northwest Necropolis Church, the source of the glass artifacts central to this article, is situated at the entrance of the Hacı Ahmetler Quarter in Budaklar village, approximately 20 meters northwest of the Hamam B structure and southwest of Hadrianopolis. These glass artifacts possess both the quality and quantity necessary to enhance our understanding of Hadrianopolis, particularly in relation to the characteristics of Late Antique glazing and the architectural context of the period. Excavation activities within the building have been largely completed. This study evaluates data on the glass artifacts recovered during the excavation seasons from 2017 to 2021, revealing that the classifications of glass finds correlate with the architectural phases of the building. Among the artifacts, there are examples that span a broad chronological range, from the Early Roman to the Early Byzantine periods. These include items that may be interpreted as imported goods, such as delicate ribbed bowls (Zarte Rippenschalen) and prismatic jugs, alongside common types prevalent in both Paphlagonia and Anatolia from a typological perspective. All glass artifacts discovered in the Northwest Necropolis Church, except for one unguentarium, were found in fragmentary condition. To date, glass materials have been evaluated within the larger framework of research related to Hadrianopolis, with certain studies specifically focusing on glass artifacts. Nevertheless, there exists a significant gap in comprehensive analyses that could provide a foundational framework for establishing a typology of the city and its surrounding areas. Consequently, this study, which concentrates on the glass artifacts from the Northwest Necropolis Church—one of the regions distinguished by a high concentration of glass finds—analyzes these artifacts through an examination of their developmental forms and dating criteria. This investigation should be considered a vital preliminary step towards a holistic evaluation.
, Kadıkalesi Kazısı küçük buluntuları içinde yer alan cam malzeme, özellikle son yıllarda yoğunlaşan çalışmalar ile günlük yaşama ilişkin ve yerleşim yerleri arasındaki ticaret ağını anlamamızı yönelik çeşitli bilgiler sunmaktadır. Söz konusu cam buluntular, 2001 yılından bu yana devam etmekte olan Kadıkalesi küçük buluntularının, sayısal yoğunluk bakımından ikinci sırasında yer almaktadır. Cam buluntular sayısal fazlalığı, form ve renk açısından çeşitlilik göstermesi ile çoğu parçanın kırık ve noksan olmasına rağmen resititüe edilebilir olması ile Ortaçağ camcılığına önemli veriler sunmaktadır. Makalede Kadıkalesi kazılarının yoğun cam buluntularından günlük kullanıma yönelik olan bardaklar, kadehler, şişeler, sürahiler ve kâseler zengin örnekler ile sunularak tanıtılacaktır. Cam buluntular arasında halka kaideli ve vurma dipli bardaklar; şişelerden daha geniş olan vurmalı dipleri ve hacimleri ile ayrılan huni ağızlı şiş gövdeli sürahiler ve ayaklı kâseler ile çeşitli tipteki kadehler dikkat çekici örnekler arasındadır. Cam eserlerin zenginliği, fritler, cüruflar, hatalı üretilmiş parçalar ve pota parçası olabilecek buluntular kaledeki cam üretimini kanıtlayan parçalardır. Bu doğrultuda söz konusu buluntuların günlük kullanıma ait olanlarıyla dış pazarlarda satılmak üzere üretilmiş olanlarına ilişkin bir değerlendirmeye yer verilecektir. Özellikle bardakların kusursuz ince işçiliği ve gelişen bezeme repertuarı bazılarının olasılıkla ticari amaç doğrultusunda yapılmış olabileceklerini bize gösterirken bazı bardakların hatalı üretilen örneklerinin kalede oluşu bunların günlük yaşam objesi olarak kullanıldığını gösteren verilerdir. Seri üretim ürünü olan bardaklar; onlar kadar olmasa da, daha az sayıda üretilmiş görünen küresel gövdeli sürahiler ve ayaklı kâseler de ticareti yapılan camlar arasında görünmektedirler. Bizans dünyasında lüks objeler olarak daha çok saray ve varlıklı manastırların mutfaklarında yer alan cam eşyalar, Kadıkalesi'nde de olasılıkla Ortaçağ aristokratlarına satılmak üzere üretilmiş olmalıdır.
SELEVCIA IX, 2019, 273-302, 2019
Seleuc a, uluslararası hakeml derg d r ve her yıl N san -Mayıs ayında b r sayı olarak basılır. Seleuc a Derg s , Sayı VI -2016' dan t baren ULAKBİM' de taranmaktadır. Yollanan çalışmalar, g r ş sayfalarında bel rt len yazım kurallarına uygunsa yayınlanır, çalışması yayınlanan her yazar, çalışmanın baskı olarak yayınlanmasını kabul etm ş ve tel f haklarını Seleuc a yayınına devretm ş sayılır. Seleuc a kopya ed lemez ancak d pnot referans göster lerek yayınlarda kullanılab l r.
Sinop - Balatlar Kazısı ve Buluntular I, 2023
Ongoing excavation in Sinop Balatlar Church Building Complex some Byzantine Pottery have been unearthed. Besides Glazed White Wares, there have been the other Byzantine Pottery such as Fine Sgrafitto, Painted Sgraffito, Aegean Wares, Slip Painted Wares and Champléve Wares in the findings. The most known pottery group of Byzantine Era is Zeuxippus Family Ware and they also take place in the findings of Balatlar Church. However, the majority of the ceramic findings is classified as Late/Post Byzantine Pottery in this paper. The aim of this study is determining the relation between the findings and excavated area. Because of the finds do not provide a clear stratigraphical context, this is necessary.
Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 50. Yıl Anı Kitabı, 2025
Lighting was very important in the past as well as today. In today's world, we can meet our lighting needs with a wide variety of technologies. This event was also provided with oil lamps for the ancient world. Oil lamps, which had a very important place for the continuation of daily life at night, were undoubtedly indispensable for the people of that period. The exact equivalent of the word ‘candelabra’, which is of Latin origin meaning ‘illuminating and shining’, is ‘Candela’ and the Greek equivalent of this word is ‘Lychnus’. The name ‘lychnus’ or ‘lucerna’ was given to the lamp frequently used in the Roman Period. The lamps were made with three different production techniques: hand shaping, wheel shaping and mould shaping. The Early Byzantine Period oil lamps in the Adıyaman Archaeological Museum, which are the subject of our study, were analysed and classified according to their types, the dates of the terracotta oil lamp samples were supported by the discovery and comparison of similar oil lamps from different studies, and they were analysed under five headings. The titles of the lamps are mainly determined by considering the form and nose structures of the lamps. The majority of the lamps brought to the museum through excavations and purchases are preserved in the museum warehouse, while a small number are on display.
Propontica, 2023
Cıngırt Kayası’nda 2012-2014 yılları arasında yürütülen kazı çalışmalarında ele geçen Geç Hellenistik-Roma Erken İmparatorluk Dönemi kırmızı astarlı seramik buluntuları bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Birçok Hellenistik Dönem yerleşiminde olduğu gibi Geç Hellenistik Dönem’le birlikte Cıngırt Kayası’nda MÖ 2. yüzyılda siyah astarlı seramik gruplarının yerini yavaş yavaş kırmızı astarlı seramiklere bıraktığı gözlemlenmektedir. Pontos Krallığı’nın MÖ 2. yüzyılda Karadeniz Bölgesi’nde giderek artan hâkimiyeti ve VI. Mithradates Dönemi’nde oluşan siyasi, askeri hareketlilik ve takip eden süreçte Roma hâkimiyetinin oluşması, Cıngırt Kayası seramik buluntularının da çeşitlenmesine yol açmış ve ele geçen seramikler üzerinden bu tarihsel süreci takip etmeyi mümkün kılmıştır. Cıngırt Kayası’nda ele geçen kırmızı astarlı seramiklerin büyük çoğunluğu bu dönemle ilişkilidir. Cıngırt Kayası’nda kaliteli sofra takımlarını oluşturan kapların farklı merkezlerden ithalleri ile karşılaşılmaktadır. Basit astarlı kaplar; Rhodos ve Knidos üretimi kaplar; Doğu Sigillataları A, Doğu Sigillataları C, Pergamon Sigillataları, Bosporus Sigillataları ve yerel üretim kaplar Cıngırt Kayası kırmızı astarlı kaliteli sofra takımlarını oluşturmaktadır. Kuzey Karadeniz Bölgesi’nde Mithradates savaşlarıyla birlikte Bosphorus Sigillatalarında görülen artışa paralel olarak Cıngırt Kayası’nda da yoğunluğun Bosphorus Sigillatalarına ait örneklerden oluşması oldukça dikkat çekicidir. Bu durum Anadolu hakimiyeti için Roma ile mücadele eden Pontos Krallığı’nın Cıngırt Kayası gibi savunmaya yönelik askeri yerleşim merkezinde de gerekli lojistiğin Kuzey Karadeniz Bölgesi üzerinden gerçekleştirildiğinin arkeolojik kanıtlarını göstermesi bakımından önemlidir. Bu ticari ilişkinin MS 1. yüzyıl boyunca da devam ettiği anlaşılmaktadır.
OANNES-International Journal of Ancient History, 2024
continuing the glass traditions of the Late Roman period. The glass vessels from the Knidos Harbor Street Complex are representative of well-known forms from the Eastern Mediterranean, including examples from Syria-Palestine and Cyprus. These vessels closely resemble those typical of Karia and Lycia during the 4th-6th centuries AD, although fewer comparable examples have been found in Ionian cities. The glass finds have been dated to the 4th-7th centuries AD, based on an evaluation of the architecture of the spaces, alongside ceramics, coins, and other artifacts, within the context of the Late Antique period.
Anadolu'nun zengin tarihi coğrafyasında önemli yer tutan Frigya bölgesi, son yıllarda yoğun bir şekilde incelenmektedir. Bölgenin hem askeri hem de ticari anlamdaki stratejik önemi, Bizans döneminde sahip olduğu yol sistemi ile belirtilir. Ayrıca, kısmen günümüze ulaşabilmiş Bizans dönemi yapıları, Frigya'nın önemli bir dini merkez de olduğuna işaret etmektedir. Bilinen kalıntılarının çoğu arkeolojik çalışmalarda bulunmuş kilise kalıntıları ve kiliselerde kullanılan mimari plastik parçalardan oluşmaktadır. Ayrıca, bugün bölgedeki birçok kasaba ve köyde Bizans dönemi mimari plastik parçalarını devşirme olarak görmek mümkündür; bununla birlikte ait oldukları Bizans yerleşimleri tespit edilememiştir. Bu durum yerleşim alanlarının zaman içerisinde yağmalandığını göstermektedir. Frigya bölgesindeki şehirlerin yağmalanması büyük oranda Arap akınları sırasında gerçekleşmiştir. M.S. 7-9. yüzyıllar boyunca süren Arap akınları, insanları emniyet için kaya yerleşim yerlerinde saklamak zorunda bırakmıştır. Aslen kaya yerleşimi geleneği bölgede Frig çağından beri vardır; kalıntılar kaya mimarisinin bu dönemden itibaren kesintisiz devam ettiğini gösterir. Frigler tarafından oluşturulan kaya yapıları Yunan ve Roma dönemleri boyunca kullanıldıkları gibi, yenileri de eklenmiştir. Dışa karşı korunaklı olan kayaların içine oydukları mekânları gerek gündelik yaşam gerekse dini ibadetlerini gerçekleştirebildikleri yerler olarak tasarladıkları muhtemeldir. Büyük olasılıkla mevcut mekânlar, Bizanslılar tarafından Hıristiyan inancına uygun ibadet mekânlarına dönüştürülmüş ve Bizans mimarisinin plan tiplerini içeren yeni örnekler eklenmiştir. Kaya Kiliseleri içerisinde temel olarak iki çeşit yapı grubu tespit edilmektedir. Bunlardan biri Bizans mimarisinde iyi bilinen plan tiplerini ortaya koymaktadır. Frigya bölgesinin kaya kiliseleri, Bizans kilise mimarisinin başlıca bütün tiplerini içermektedir: Başta tek nefli olmak üzere, iki nefli, üç nefli (bazilikal), haç planlı, kapalı Yunan haçı planlı kiliseler inşa edilmiştir. Diğeri ise analitik çözümleme gerektiren, farklı plan tipinde olanlardır. Kiliselerin duvarlarında kazıma ve boyama ile yapılmış çeşitli motifler, figürler ve yazıtlar da görülmektedir. Bu çalışmada Frigya'da, Eskişehir, Kütahya ve Afyonkarahisar şehirleri çevresinde bulunan, tüf tipi kayalıkların oyulması ile oluşturulmuş Bizans dönemi kiliselerinin plan tipleri, işlevleri ve dekoratif özellikleri ile tanımlanıp tanıtılmaları amaçlanmıştır. Abstract The Phrygia region, which has a significant place in the rich historical geography of Anatolia, is being keenly studied in recent years. Its strategic importance in both military and commercial terms is demonstrated by the road system that it had in the Byzantine period. The structures of the Byzantine period that survived partly today, indicate that Phrygia is also an important religious center. Most of the constructional remains from Byzantine period of Phrygia to date, found in archaelogical excavations, consist of churches and architectural sculpture pieces used in churches. Today, it is possible to see architectural sculptures of the Byzantine period in many towns and villages as spolia, although Byzantine settlements to which they belong are, not located yet. This indicates that such settlements were looted over time. The plundering of regional cities was probably really effective in the course of Arab raids. Between the 7th-9th centuries AD, the constant Arab raids forced people to hide in rock-cut settlements for safety. Hereabouts, this tradition can be linked to the age of Phrygians. Traces still exist to show that rock-cut architecture continued without a break. In parallel, it can be alleged that rock structures carved out by the Phrygians were used in Hellen and Roman times, also that new ones were added. It is possible that these people designed protected rock formations as places of worship and living. Most probably, these places 1 Bu makale " Dağlık Frigya Bölgesi Bizans Dönemi Kaya Mimarisi " adlı doktora tezinden üretilmiştir. Tez çalışması Anadolu Üniversitesi Proje Birimi tarafından desteklenmiştir. (Proje no: 1101E002)
Art Sanat, 2023
Balıkesir İli Erdek İlçesi’nin yakınında bulunan Zeytinliada yaklaşık 9 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. 2006-2016 yılları arasında kazı çalışmaları gerçekleştirilen Zeytinliada üzerinde birçok dinî yapının yer aldığı ve adadaki en erken yerleşimin MS 4. yüzyıla kadar indiği arkeolojik kanıtlarla belgelenmiştir. Erken Bizans Dönemi’nde yoğun bir yerleşime sahne olan adada gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalardan elde edilen veriler, adanın 14. yüzyıla kadar kesintisiz yerleşim gördüğünü işaret etmektedir. Zeytinliada kazılarında 3 farklı yapı/alanda toplam 211 sikke ele geçmiştir. Bu çalışmada Zeytinliada kazıları 2010 yılı çalışmalarında açığa çıkarılan sekizgen planlı şapelde ele geçen sikkeler incelenmiştir. Şapelde bulunan 108 adet sikkeden 57’si tanımlanmış, geri kalan 51 sikke ise metrolojik özellikleri göz önünde bulundurularak tarihlendirilmiştir. Tanımlanan sikkelerin kataloğu oluşturulmuş, tanımlanamayan sikkeler ise ölçüleriyle birlikte liste hâlinde verilmiştir. İmparator ve darphanesi tespit edilen sikkeler 7 farklı imparator adına 5 farklı darphanede basılmıştır. İncelenen sikkelerin en erken tarihlisi MS 498-518, en geç tarihlisi MS 613-614 yıllarında darp edilmiştir. Bronzdan darp edilen sikkeler Follis, Yarım Follis, Decanummium ve Pentanummium birimlerindedir. Şapelde ele geçen sikkeler alandaki seramik buluntularıyla dönem olarak karşılaştırılıp şapelin kullanım dönemleri saptanmıştır.
Journal of mosaic research, 2018
gÖrkay (ankara ÜniverSiteSi-tÜrkiye), anne-Marie gUiMier-SOrBetS (aieMa-FranSa/FranCe), werner JOBSt (aUStrian aCaDeMy OF SCienCeS-avUStUrya/ aUStria), I. hakan Mert (BUrSa ULUDag ÜniverSiteSi-tÜrkiye), Maria LUz NEIRA JIMÉNEZ (UniverSiDaD CarLOS iii De MaDriD-iSPanya-SPain), aSher OvaDiah (teL aviv UniverSity-ISraiL/iSraeL), MehMet ÖnaL (harran ÜniverSiteSi-tÜrkiye), DaviD ParriSh (PUrDUe UniverSity-a.B.D./U.S.a), gÜrCan POLat (ege ÜniverSiteSi-tÜrkiye), Marie-PatriCia raynaUD (CnrS PariS-FranSa/FranCe), Derya AHIN (BUrSa ULUDag ÜniverSiteSi-tÜrkiye), MUStaFa AHIN(BUrSa ULUDagÜniverSiteSi-tÜrkiye), y. SeLçUk ener (gazi ÜniverSiteSi-tÜrkiye), eMine tOk (ege ÜniverSiteSi-tÜrkiye), PatriCia wittS (aieMa-BirLeŞik kraLLik/UniteD kingDOM), LiCinia n.C. wrenCh (new UniverSity OF LiSBOn-POrtekiz/POrtUgaL)
Karadeniz Araştırmaları Dergisi, 2024
This study consists of Early Byzantine Period coins recorded in the Bandırma Museum inventory between 2003-2024. 51 of the 1657 coins in the Bandırma Museum inventory date back to the Early Byzantine Period. The coins were brought to the museum through purchase, donation and forced acquisition methods. The exact locations of the coins brought to the museum through various methods are not known. The 51 coins examined in the study were minted between 491 AD and 842 AD. The coins represent 11 different emperors and 5 different mints. The earliest of the coins belongs to the Period of Anastasius (491-518 AD) and the latest to the Period of Theophilos (829-842 AD). Of the coins minted in the mints of Constantinople, Thessalonica, Nicomedia, Cyzicus and Antioch, the largest number of coins belong to the Constantinople mint. Of the coins minted in 6 units, namely solidus, hexagram, follis, half follis, decanummium and pentanummium, 2 are gold, 1 is silver and the remaining 48 are bronze. The coins we examined were compared with the Early Byzantine Period coins published in excavations, museums and collectors around Bandırma in terms of period, mint and unit. In this way, it was aimed to better understand the coin circulation density and mint networks of the period.
Amisos, 2021
sınırları içerisinde konumlanmaktadır. Bizans-Sasani arasında kalan tampon bir bölgede kurulmuş bir garnizon kentidir. Dara'daki Agora kazıları kentin en önemli buluntularının ortaya çıkarıldığı alan olmuştur. Pişmiş toprak kandiller kazı buluntuları içerisinde oldukça önemlidir. 2020 yılı kazı çalışmalarında, Agora'da 10 adet envanter ve etüdlük kandil ele geçmiştir. Kalıp yapımı olan kandillerin form ve bezemeleri M.S. 6. yüzyılda popülerdir. İncelenen kandiller içerisinde K1-K9 nolu örnekler birbirine yakın formda üretilmiş, bezemelerle dekore edilmiştir. K10 dairesel gövde ve hafif çıkıntılı burun yapısıyla K1-K9 örneklerden ayrılır. Tamamının benzer hamur yapısına sahip olmaları ve hamur içeriklerinin benzerlik göstermesi aynı atölye ürünü olduklarını düşündürür. Eserler herhangi bir tip adı altında incelenmemiştir. Çünkü bu şekilde ele almak için kapsamlı bir buluntu grubunun olması gerekmektedir. Dolayısıyla çalışma, kentin kandil tipolojisi için bir ön hazırlık niteliğindedir. Güney surlarda yapılan kazılarda 12 no'lu burç içerisinde işlik, 13 nolu burç içerisinde fırın bulunmuştur. İşlik ve fırın, kent surlarının işlevini kaybetmesinden sonra yapılmıştır. Her ikisi de M.S. 11-13. yüzyılları işaret eder. Ancak bu iki arkeolojik buluntu kentte bir seramik üretiminin olduğunu kanıtlamaktadır.
TÜBA-KED , 2020
Takı çağlar boyunca sevilip kullanılan objelerdendir. Bileziklerin kısmen, zahmetsizce ve büyük ölçekli fırına ihtiyaç duyulmadan üretilebilmeleri onların her dönemde rağbet görmelerini sağlamıştır. Bu geniş tarihsel çerçevede bilezik yapım teknikleri ve biçimlerinin zaman ve bölge açısından çok fazla değişiklik göstermemesi, onların dönemlerini anlamamızı güçleştirmektedir. Bilezikler ve yüzükler hakkında en geniş bilgilere yine arkeolojik kazıların sunduğu veriler sayesinde ulaşmaktayız. Anadolu ve Anadolu dışında sürdürülen kazı çalışmaları sonucunda, çoğu yerleşim merkezinden pek çok kırık ve noksan halde bilezik parçaları ele geçerken, tam ve noksansız olanlar ise arkeolojik mezar buluntularından gelirler. Korunaklı mezar ortamı dışında ise kimi müze ve özel koleksiyonlarda da örneklerini görmek mümkündür.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.